Kadınlar ve erkekler, doğum oncesi veya doğum sırasında bedensel ve zihinsel gelişimlerini yonlendiren seks hormonlarının etkisiyle, davranışsal ve bilişsel farklılıklar sergiler. Kadın ve erkekler yalnızca dış gorunuşleri ve ureme fonksiyonlarıyla değil, problemleri ele alma ve cozum yontemleri acısından da farklıdır.

Son 10 yıldır bu davranış farklılıklarının minimum duzeyde seyrettiği ve buyuk bir olasılıkla ergenlik cağından onceki yaşam deneyimlerinden kaynaklandığı goruşu hakimdi. Oysa son yapılan bilimsel araştırmalar, seks hormonlarının beynin gelişimini buyuk olcude etkilediğini ve bu şekilde farklı bir gelişim cizgisi izleyen kadın erkek beyinlerinin yaşam deneyimleri karşısında farklı tepkiler verdiğini ortaya cıkarttı. Bu bağlamda, deneyimleri fizyolojik yapıdan bağımsız bir şekilde ele almanın ne denli yanlış olduğu anlaşılmış oldu.

Diğer taraftan, beyindeki ve davranışlardaki cinsiyet farklılığının nedenleri, norolojik, endokrinolojik ve psikolojik araştırmalar ilerledikce netlik kazanmaya başladı. Yalnızca gozlemlerimize dayanarak, insanlarda ve hayvanlarda erkeklerin daha saldırgan olduğunu, genc erkeklerin fazla duşunmeden kendilerini tehlikeye attığını, dişilerin yavruların bakımıyla daha fazla ilgilendiğini biliriz.

Bunun yanısıra erkekler, genel olarak mekÂnsal ve yon bulma konularında daha yeteneklidir. Peki bunlar ve diğer cinsiyet farklılıkları nasıl meydana geliyor? Cinsiyet farklılıklarının nasıl oluştuğuna ilişkin bilgiyi coğunlukla hayvanlar uzerinde gercekleştirilen deneylerden elde ederiz. Bu calışmalardan edindiğimiz bilgilere gore kadın ve erkek farklılaşmasına yol acan en onemli faktor, yaşamın ilk evrelerinde etkisi altında kaldığımız değişik seks hormonlarıdır.

Aralarında insanların da bulunduğu pek cok memeli turunde gelişmekte olan organizma, erkek ya da dişi olma potansiyeline sahiptir. Erkeğin oluşumu karmaşık bir işlemdir. Y kromozomunun bulunması durumunda testisler (erbezi) oluşur. Testislerin oluşumu erkekliğe giden yolun en kritik evresidir. Y kromozomunun bulunmaması durumunda ise otomatik olarak overler (yumurtalık) gelişir.

Testisler, androjen adı verilen erkeklik hormonlarını uretir. En onemlisi testosteron olan bu erkeklik hormonları yalnızca genital organların (tenasul uzuvları) oluşumundan sorumlu değildir; aynı zamanda yaşamın ilk donemlerinde gelişmeye başlayan erkeksi davranışların duzeninden de sorumludur. Wisconsin Universitesi'nden urolog Robert W. Goy, erkeklik hormonlarının bulunmaması durumunda, otomatik olarak dişi genital organları ve kadın davranışlarının ortaya cıktığını belirtiyor.

Genital organları fonksiyonel durumda olan bir kemirgende doğumdan hemen sonra androjenleri bloke edilirse (hadım edilerek ya da androjen uretimini durduran bir bileşim verilerek) dişisi ile ciftleşmek gibi erkeksi davranışları sekteye uğrar ve cinsel temas sırasında lordoz (omurganın konveksliği one bakacak şekilde arkaya bukulmesi, kamburluk) gibi daha kadınsı davranışlar sergilemeye başlar.

Aynı şekilde, dişilere doğumdan hemen sonra androjen verilmeye başlanırsa, yetişkin cağında daha erkeksi davranışlar sergiler. Kucuk yaşta seks hormonlarına maruz kalmanın sonucunda ortaya cıkan ve yaşam boyu suren etkiler ''yapısal'' olarak nitelendirilir, cunku bu etkiler doğumdan once veya doğumdan sonraki kritik gelişim donemlerinde beynin fonksiyonlarını geriye donuşu olmayacak bir şekilde değiştirir. Aynı seks hormonlarına daha ileri yaşlarda maruz kalmak beyni bu şekilde etkilemez ve kalıcı etki yapmaz.

Beyinde ureme davranışlarından sorumlu olan bolge hipotalamustur. Beynin alt tarafında yeralan bu minik yapı, ana endokrin bezi hipofize bağlıdır. Erkek farelerde hipotalamusta bir bolgenin dişilere oranla daha buyuk olduğu ortaya cıkmıştır. Ve bu boyut farkı hormonların kontrolu altındadır. Bilim adamları, insan beyninde bir sinir hucresi kumesinde buna benzer bir cinsiyet farklılığı tespit ettiler.

Ayrıca seksuel eğilim ile hipotalamustaki anatomik farklılık arasında yakın bir ilişki vardır. 1991 yılında, San Diego'da biyolojik araştırmalar icin kurulan Salk Enstitusu'nden Simon Levay, erkeklerde normal durumda kadınlara oranla daha buyuk olan on hipotalamustaki doku arası cekirdeğinin, homoseksuel erkeklerde heteroseksuel erkeklere oranla daha kucuk olduğunu tespit etti.

Aynı şekilde Hollanda Beyin Araştırmaları Enstitusu'nden Jiang-Ning Zhouve ekibi, hipotalamusta bir bolgenin transseksuel erkeklerde (kadından erkeğe donen) normal erkeklere oranlara daha kucuk olduğunu tespit etti. Butun bu bulgular seksuel eğilimlerin biyolojik bir yonu olduğu iddiasını guclendiriyor.

Hormonlar ve ZekÂ

Entelektuel fonksiyon acısından kadın ve erkek arasındaki fark bugune dek pek cok araştırmaya konu olmuştur. Başta Kuzey İrlanda Ulster Universitesi'nden Richard Lynn olmak uzere bazı araştırmacılar, erkek IQ'sunun kadınlara gore biraz daha yuksek olduğunu ileri surmuştur.

Oysa bugun biliniyor ki en onemli fark, zekÂyı butun olarak ele alan IQ kavramından cok, yetenek ceşitliliğinden kaynaklanmaktadır. Yetenek ceşitliliğine ornek olarak, bazı kişilerin sozcukleri daha zekice kullanmalarını, bazı kişilerin ise uzamsal konularda daha becerikli olmalarını gosterebiliriz. IQ'su aynı olan iki kişinin farklı yeteneklere sahip oldukları sıklıkla rastlanılan bir durumdur.

Problem cozumunde cinsiyet farklılıkları konusunda yetişkinler uzerinde laboratuvar ortamında sistematik olarak yapılan calışmalarda, ortalama olarak uzamsal yetenek testlerinde erkekler kadınlardan daha başarılı sonuclar elde eder. Erkekler, ozellikle ekseni uzerinde dondurulen nesneler uzerine kurulu testlerde kadınlara onemli olcude fark atarlar. Erkekler, ayrıca matematiksel muhakeme ve belirli bir rota uzerinde yon bulma konularında kadınlardan ustundur.

Kadınlar, ortalama olarak, sozcuk hatırlama veya ozel harflerle başlayan sozcukleri bulma konularında erkeklerden daha başarılıdır. Ayrıca aralarında benzerlikler bulunan parcaların eşleştirilmesi uzerine kurulu testlerde kadınlar erkeklerden daha yeteneklidir.

Belirli bir rota uzerinde yon bulma konusunda erkek ile kadın arasındaki farklılığı olcmek uzere tasarlanan testlerden birinde, araştırmacılar deneklerin onune harita koyarlar. Testin sonunda erkeklerin daha az sayıda deneme ve daha az sayıda hata ile ile yollarını buldukları gorulur.

Ancak kadınların da işaretleri tanıma konusunda erkeklerden ustun olduğu anlaşılır. Bu ve benzeri deneylerde ortaya cıkan sonuclara gore, kadınlar gunluk yaşama uyum sağlama surecinde stratejik acıdan işaretlere daha fazla başvuruyor.

Eskiden erkek ile kadın arasında problem cozme konusunda ortaya cıkan farklılıkların, ergenlik donemine kadar kendini belli etmediği sanılıyordu. Oysa son yıllarda bilişsel ve yetenek farklılıklarının ergenlikten once ortaya cıktığı anlaşıldı. Orneğin, son yıllarda yapılan araştırmalara gore, 3 ve 4 yaşlarındaki erkek cocuklar hedefi vurmaya yonelik oyunlarda kızlardan daha yetenekli. Ancak buluğa erişmemiş kızlar sozcuk dizilerini anımsamakta daha becerikli.

Duke Universitesi'nden Christina L. Williams, kritik donemlerde hormonlara mudahale etmek suretiyle davranışların değiştirilebileceğini ortaya cıkarttı. Yeni doğan erkek sıcanların seks hormonlarını hadım yoluyla bloke ederek veya dişilere hormon takviyesi yaparak, dişi ve erkeklerin ileri yaşlarda normal olarak sergileyecekleri davranış bicimlerinin tumuyle tersine dondurulebileceğini kanıtladı. Hormonlarına mudahale edilen erkekler dişi gibi davranırken, aynı mudahaleye maruz kalan dişiler de erkek davranışları sergilediler.

İnsanlarda hormonların yol actığı davranış farklılıkları bazı hastalıkların seyri sırasında ortaya cıkar. ''Congenital adrenal hyperplasia'' veya kısaca ''CAH'' denilen, genetik bir bozukluk sonucu doğumdan once veya doğum anında anormal duzeyde androjene maruz kalan kız cocuklarında gorulen hastalık buna en iyi ornektir.

Androjen salgısı ilac tedavisiyle kesilebildiği, genital organlardaki ''erkeksileşme'' ameliyatla duzeltilebildiği halde, beyinde doğum oncesinde oluşan değişiklik ne yazık ki tersine dondurulemez.

Hormonal İniş Cıkışlar

İnsanlarda zihinsel faaliyetlerin seyri, omur boyu hormonal değişikliklere bağlı olarak farklılık gosterir. Western Ontario Universitesi'nden Elizabeth Hampson, kadınların iş performanslarının, adet donemlerindeki ostrojen iniş cıkışlara paralel olarak değiştiğini ortaya cıkarttı. Hampson'a gore hormon duzeyi yukseldiği zaman uzamsal yetenek dibe vururken, manuel ve konuşma yetenekleri en yuksek duzeye cıkıyor.

Beyinlerin bir yarısı hasar gormuş kişiler uzerinde surdurulen calışmalardan elde edilen bilgiler, beynin değişik bolgelerinin işlevleri konusunda cok değerli ipucları icerir. Pek cok kişide sol yarıkure konuşma işlevinden, sağ yarıkure ise uzamsal ve algılama işlevlerinden sorumludur. Cinsiyet farklılıklarını işleyen bilim adamları, erkeklerde sol ve sağ yarıkurelerinin simetrik olmadığını; kadınlarda simetrinin daha belirgin olduğuna inanıyor.

Pek cok araştırma bu goruşu destekliyor. ''Korpus Kallosum'' denilen ve iki yarıkureyi birleştiren ana noral sistem kadınlarda daha geniştir. Bu da iki yarıkure arasında daha iyi bir iletişim kurulduğunu gosterir. Normal fonksiyonlarını surduren beyinlerden alınan goruntulere gore kadınlarda iki yarıkure arasındaki simetri erkeklerden daha fazladır. Dolayısıyla beyinlerinin bir yarısı hasar goren kadınların beyinsel fonksiyonları, erkeklere oranla daha az etkilenir.

Cinsler arasındaki bir diğer beyinsel farklılık konuşma ve el becerileri konusunda ortaya cıkar. Kadınlarda ''afazi''denilen, konuşma ve konuşmaları algılama yeteneğinin bozulması şeklinde kendini gosteren hastalık, beynin on kısmının bir darbeye maruz kalmasıyla ortaya cıkar. Oysa erkeklerde konuşma bozukluğu beynin arka kısmında meydana gelen hasarlar sonucu oluşur.

Ayrıca sol yarıkureleri zarar goren erkeklerde afazi hastalığının gorulmesi, kadınlara oranla daha buyuk bir olasılıktır. Bu da erkeklerin konuşma yeteneği konusunda sol yarıkurelerine daha fazla yuklenmek zorunda kaldıklarını gosterir.

Tarihe Bakış

Kadın ile erkek beyninin farklı yonlerini araştırırken modern yaşamın getirdiği yukumlulukleri bir kenara bırakıp, 50,000 yıl oncesine donmekte fayda vardır. Evrim tarihine bir gozatarsak, kadın ile erkeğin yuklendiği farklı sorumlulukların beynin gelişimini etkilediğini anlayabiliriz.

Erkekler birlikte yaşadığı grubu duşmanlara ve vahşi hayvanlara karşı korumak, avlanmak, silah yapmak ile yukumluyken, kadınlar barındıkları mekanın duzenini korumak ve cocuklara bakmak zorundaydı. Bu iş bolumunun, doğal seleksiyon yoluyla kadın ve erkeği fizyolojik acıdan buyuk olcude etkilediği duşunuluyor.

Seks hormonlarının insan davranışlarını nasıl etkilediği konusunda bugune dek gercekleştirilen araştırmalar henuz pek cok soruyu yanıtlayamıyor. Laboratuvar hayvanları uzerinde surdurulen bu araştırmalar, ne yazık ki insanlar uzerinde denenemediği icin gercekleri ne denli yansıttığı bilinmiyor. Goruntuleme tekniklerindeki gelişmeler ve beyni hasar goren kişilerde gozlenen davranış bozuklukları zaman icinde pek cok soruya yanıt getirecek.
__________________