İlk Televizyon

Televizyonun olağanustu bir icat olduğunu anlamak icin fazla duşunmeye gerek yok. Dunyanın bir ucunda, denizin dibinde, hatta uzayda birileri bir şeyler yapıyor olsun, biz de evimizin salonunda rahat rahat bunları izleyelim. Bundan daha keyifli olanı herhalde onları izlemek yerine yanlarına ışınlanabilmek olur ama bunun icin henuz erken galiba.
1888’de İskocya’nın mucitleriyle unlu Helensburgh kentinde, sağlığı pek de iyi olmayan ama bundan hic yakınmayan, sessiz sakin, akıl topu bir cocuk doğar. Bu cocuğun yaşadığı ev o kadar buyuktur ki, cevre sakinleri bu eve “Kulube” adını verirler. Fakat daha komiği, bu dev kulube, 1900’lerin başlarında son derece ilginc telefon santrallerine, yanan kablolara, patlayan tuplere, erken donem supermen hamlelerine sahne olur. John o kadar sakin bir cocuktur ki, evde garip bir yaratığın yaşadığı kesinlik kazanır. Fakat işin guzel yanı John yaptığı icatları boşa harcamaz ve geri tepenleri yeni icatlarında kullanır. Orneğin telefon santralinde kullandığı kabloları, daha sonra eve elektrik doşemek icin değerlendirir. Arka bahceye kurulmuş olan ve petrolle calışan jeneratorden sağlanan elektrikle, Baird ailesinin evi, pardon kulubesi şehrin elektrikle aydınlatılan ilk evi olur. Ucma hadisesi ise bambaşka bir heyecan yaratır şehirde. Arkadaşı Godfrey’in yardımıyla ev yapımı planorunu catıya cıkaran kucuk John, gokyuzunde kuşlar gibi ucabileceğine yurekten inanmıştır, ama oldukca hatalı bir inanctır bu. Yıllar sonra John Baird bu anısını şoyle anlatır: “Eğer Godfrey yanlış alarm vermeseydi gercekten başarabilirdim. Henuz hazır hissetmediğim bir anda kendimi havalanmış buldum, birkac saniye havada kaldım, sonrasında ise kendimi cimenleri uzerinde hatırlıyorum.”
John bu kazadan yara almadan kurtulur, ama yaşadığı korkuyu kolay kolay unutamaz; hayatı boyunca ucağa binmekten korkup seyahat programlarını değiştirecek kadar etkilenir bu durumdan.
Zehir gibi bir zekası olmasına rağmen okuldaki durumu icler acısı olan John, oğretmenleri tarafından her zaman dalgın, ağır kanlı ve yavaş oğrenen bir oğrenci olarak hatırlanır, ama yine de Glasgow and West Scotland Technical College’dan Elektrik Muhendisi olarak mezun olması kimseyi şaşırtmaz. Daha sonra Glasgow Universitesi’nde Bilim uzerine master yapmaya başlayan John, ne yazık ki Birinci Dunya Savaşı nedeniyle eğitimini tamamlayamaz. Pek de iyi olmayan sağlık durumu nedeniyle askere alınmayınca, savaş donemindeki tum vaktini icatlarına ayırır, hatta televizyona doğru giden ilk hamleleri de bu yıllarda yapar.
1920’lerde “Baird Corapaltı Corap” icadının (corabın altına giyilen bu corabın ne işe yaradığı hicbir zaman anlaşılamadı) patentini almak icin uğraşan John Baird’in aklına goruntu ve sesi elektronik olarak bir yerden bir yere aktarma fikri gelir. Aldığı “Yok artık, daha da neler” tepkilerine, donemin zor şartlarına ve parasızlığa rağmen hic yılmadan calışır. İlk yaptığı model, şimdiki televizyonlara pek benzemez acıkcası (hayal bile etmeyin): Birkac dikiş iğnesi, birkac şapka kutusu, buyukce bir biskuvi tenekesi, bir bisiklet lambası ve biraz muhur mumu. Ortaya cıkan alet Baird’in tam olarak istediği şey değildir, ama bir sonraki aşama icin onemli bir deneyim olur. Durumdan fena halde heyecanlanan Baird teknolojik imkanların daha elverişli olduğu Soho’ya yerleşir ve ici garip hurda ve ıvır zıvırla dolu olan ilk ciddi laboratuarını kurar.
Peki ilk TV spikerinin kim olduğunu bilen var mı? Eminiz yoktur. Baird laboratuarındaki dev ışıkların ısısına dayanması icin ilk TV cekimlerinde ozel vantrolog kuklaları kullanır. Bir sure sonra bazı deneyleri icin gercek insan gerekince, parayla genc bir ofis boy tutmak zorunda kalır ve 1924’te tarihin ilk televizyon patenti alınır, “Televisor”. Oldukca ilkel koşullarda uretilen ve eski bir cay kutusunun uzerine monte edilen Televisor’un motoru, ev yapımı bir Nipkow diskten oluşmaktadır - disk tekeri olarak şapka kutusundan kesilen yuvarlak karton, lambayı yerleştirmek icin bir biskuvi kutusu, mil yerine bir dikiş iğnesi bu motor icin ideal malzemelerdir. Biliyoruz, bu malzemelere fazla şaşırmadınız, ilk televizyonda da aynı şeyler vardı zaten. Ama ya antene ne demeli? İnanması zor ama Baird’ın bulduğu ilk anten enfes bir iletken olan bir Malta hacıydı.
Baird icadını Kraliyet Enstitusu’ne resmi olarak ilk kez 26 Ocak 1926’da tanıtır, 1928’de ise ilk goruntuler Atlas Okyanusu’nun obur yakasına, yani Londra’dan New York’a ulaşmıştır bile (fazla bir şey gormek mumkun olmasa da). Boylece Baird ilk televizyon istasyonunu kurar ve BBC icin ilk televizyon yayınlarını yapmaya başlar. Hatta ilk TV oyunu da BBC tarafından yapılan The Man With The Flower In His Mouth’dur.
1930’ların ortasında ise televizyon yayınları hem İngiltere’de, hem Amerika’da az sayıdaki zengin kişilerin evlerinde izlenmeye başlamıştır. Alıcıların pahalılığı yuzunden hızlı bir yayılmadan bahsedilemez elbette, ancak bu donemde her şeyini satarak butun parasını TV alıcısına yatıran bir İngiliz koylusunun soyledikleri cok anlamlıdır: “Hayatım boyunca en buyuk hayalim Londra’yı gormek oldu, bunu alınca artık gitmeme gerek kalmayacak, ne zaman istersem Londra bana gelecek.”
İşte televizyonun hikayesi boyle. Ne yazık ki gunumuz televizyonlarının o zamanki televizyonla uzaktan yakından ilgisi yok. Ama televizyonun babası unvanını hakkıyla alan Baird, keşfinin bugun ulaştığı boyutları gorse herhalde gozlerine inanamazdı, ama eminiz cok gurur duyardı. Yaptığı icatlardan hicbir zaman buyuk paralar kazanmamış olan Baird, televizyonun patentini 100000 Pound’a almak isteyen bir şirketi de hic duşunmeden geri cevirmişti:
“Bu kadar para benim huzurumu da satın alır, hic değilse geceleri rahat uyumak istiyorum.”
Baird’in temelini attığı bazı icatlar:
Bilgisayar mouse’u: Nipkow diskinde kullandığı “pixel takip edebilen minik top” tekniği mouse’lar icin zemin oluşturmuştu.
Ses kaydı (Phonovision): Baird’ın ses kaydı icin geliştirdiği ve plastik disklerin hareketini okuyabilen iğne, her ne kadar kendisine ticari bir katkıda bulunmamış olsa da, plakların, CD’lerin ve gunumuzdeki lazer disklerin gelişimine yol actı.
Sanal gerceklik: 1946’da Baird’ın ilginc bir calışması olmuştu: Her goz icin ayrı televizyon. Bu calışmanın sanal gercekliğe yaptığı katkı cok buyuktu.
Kızıl-otesi ışın (Noctovision): Baird’ın kullandığı ve geliştirdiği ışık sistemi, gece goruşunu sağlayan Noctovision’ın atasıydı.
Acık hava yayını: Televizyon calışmalarının ardından geliştirdiği ozel bir projeksiyon sistemi, acık havada yayın yapılması sağlayan tekniğin ilk urunlerinden biriydi.
*************************************************
2.BOLUM (BİLGİ)
Anlaşma imzalanır imzalanmaz ABD Cumhuriyetci Parti'den Florida milletvekili Connie Mack anlaşmanın "teroristler icin kuresel televizyon kanalı" yaratacağı iddiasıyla saldırıya başladı. Venezuella lideri Hugo Chavez'i daha onceleri de şiddetle eleştiren Mack, Telesur yayına başladığı zaman da Telesur'un "Chavez'in laflarını Latin Amerika bağımsızlığına karşı propaganda amacı ile" yayınladığını iddia etmişti.
Venezuella İletişim ve Bilgi Bakanlığı 3 Şubat'ta Mack'ın suclamalarını yalanlayan bir bildiri yayınladı. "Bu suclamalar sadece Telesur'u ortaklaşa kuran Venezuella, Arjantin, Kuba ve Uruguay hukumetlerine yonelik doğrudan doğruya bir hakaret olmakla kalmayıp, aynı zamanda Telesur'un Caracas'taki burosunu havadan bombalama tehdidi; İngiliz basınına sızdırılan gizli belgelere gore, aynen Başkan Bush'un 16 Nisan'da İngiltere başbakanı Tony Blair'e onerdiği ama sonradan Blair'in ısrarıyla vazgectiği Al Cezire'nin yonetim burosunu bombalanma planı gibi.
Aynı gun 94 Telesur programcısı bir bildiri yayınlayarak, "Bizim amacımız başkalarının gostermek istemedikleri veya bilincli olarak gizledikleri gercekleri butun dunyaya acıklamak.
Telesur gazetecileri ve İspanyolca ve Portekizce konuşan ulkelerin vatandaşları olarak, en temel demokratik kurallara aykırı olan resmi beyanlara karşı cıkmak hakkımız. Basın ozgurluğu, suclama kanıtlanmadan kısıtlanamaz" dedi.
Telesur'un İngilizce tanıtım broşuru, "Telesur, Caracas, Venezuella'dan 24 saat uydu yayını yaparak Bolivar ulkusunu yaymaya calışır" diyor. Venezuella halkının enerjik katılımıyla Chavez'in onderliğini yaptığı Bolivar Devrimi ulkenin varlığını yoksul halkın yararına yeniden dağıtıyor ve bolge ulkelerinin ilerici hukumetleri ve halk hareketleri ile yakın işbirliği yapıyor.
"Bizi izlemek bizi tanımaktır; bizi tanımak bize saygı duymaktır; bize saygı duymak başkalarını korumayı oğrenmektir. Bu bolgesel butunleşme icin atılan ilk adımlardır. Eğer butunleşme amacsa, Telesur aractır."
"Bizim Gozlerimizle"
Avustralya-Venezuella Yayın İstasyonları Şebekesi dayanışma ekibi 31 Ocak'ta Caracas'ta Telesur'un Merkezini ziyaret etti ve Telesur'un Başkan Yardımcısı Aram Aharonian ile konuştu.
Aharonian Avustralya ekibine, "Telesur'da biz 'başka bir televizyon' olabileceğine inanıyoruz" dedi. "Telesur Latin Amerika'da yığınlara seslenen ilk televizyon yayını denemesi. Şimdiye kadar biz hep yabancıların gozuyle gorunduk. Kuzeyden bizi hep siyah yahut beyaz olarak goruyorlar.
Siyah cunku ancak ulkelerimizde buyuk bir sorun olunca haber konusu oluyoruz... Biz pek cok farklılıkları olan bir bolgeyiz; kendimizi kendi gozlerimizle gormemiz gerek."
"Uydu yayınıyla Alaska'dan Patagonya'ya, Batı Avrupa'dan Kuzeybatı Afrika'ya kadar ulaşabiliyoruz. Ne yazık ki Avustralya'ya yayın yapamıyoruz. Burada, Caracas'ta buroda 300 kişi calışıyor. Uruguay'dan, Arjantin, Kolombiya, Kuba, Brezilya, Panama, Meksika ve Venezuella'dan elemanlarımız var. Los Angeles, Buenos Aires, Washington, Bogota, Havana ve Mexico City dahil 9 şehirde buromuz var."
Aharonian, Haiti halkının karşılaştığı sorunlardan kaygı duyduğunu belirterek, "Haiti'de kucuk bir buromuz var" dedi. "Bolgenin oteki ulkelerinde bizime calışan kişiler var. Buyume planımız bu yıl Lima (Peru), Santiago (Şili), Managua (Nikaragua), SantoDomingo (Dominik Cumhuriyeti) ve Quito'da (Ekvador) buro acmak."
"Gunde 24 saat yayın yapıyoruz ve programlarımızın yuzde 60'ı haber programı. Haberlerimiz Caracas'tan veya diğer burolarımızdan gonderilen orijinal haberler. Gercek bir Latin Amerikan işitsel-gorsel sanayisi yaratmak zorundayız. Butun gun Walt Disney cizgi filmleri ve Hollywood kulturu yayınlamak istemiyoruz. Şu anda televizyon programlarının yuzde 97'si ABD'den geliyor. Bunu değiştirmemiz gerek."
Aharonan, "alternatif medya olarak" dedi "biz dışlanmamalıyız. Yığınlara hitap eden bir alternatif olmalıyız. Telesur'un tum programları alternatif kaynaklardan geliyor; bağımsız yapımcılar, universiteler ve değişik ulkelerin ulusal radyo ve televizyonları.
"Bu aşamada kendi belgesel ve muzik programımız yok, sadece haber programları. Başka bağımsız yapımcıların programlarını naklen yayınlıyoruz."
Aharonian'a gore "Latin Amerika'da gercek bir işitsel-gorsel sanayinin olmaması, sadece bizim icin değil butun Latin Amerika ulke televizyonları icin gercek bir sorun. Latin Amerika'daki halk orgutleriyle gercek bir iletişim kurulmasını istiyoruz. Yayınlarımızda onların sesini duyurmak istiyoruz. Onların sesini, coğunluğun sesini duymadan 513 yıl (somurgecilik altında) gecirdik. Bu artık değişmeli."
Telesur ile Venezuella ve Telesur'u destekleyen diğer ulkeler arsındaki ilişkileri Alaronian "Telesur'un bağımsız bir Yonetim Kurulu var. Kurucu ulkelerden hicbir baskı yok...
Hicbiri haberlere ya da programlara karışmıyor. Bize gore, tum Latin Amerika ve Karayip ulkelerini gozetmeliyiz. Telesur bağımsız ve bu bağımsızlığın devam edeceğini umuyoruz. Aksi halde Telesur, Telesur olmaktan cıkar" diye acıklıyor.
Aharonian yayınlarının İspanyolca olduğunu sadece bir kısmının Brezilya'da yayın icin Portekizce'ye cevrildiğini soyledi.Yakında Kuzey Amerika ve Karayip icin İngilizce ve başka birkac dilde daha yayına başlama planları var ama bu daha fazla uydu kullanımını gerektirecek. Telesur yerel toplum televizyonları ile beraber calışmaya daha başlamadı ama bu konuda da gelecek icin planlar yapılıyor.
Medya Diktatorlerine Karşı Direniş
Aharonian'a gore ABD yetkilileri Telesur'a "cok zorluk" cıkarıyor. Mack'ın (ABD Florida Senatoru) TELESUR'u etkisizleştirmek icin yuruttuğu saldırılara ek olarak, Kolombiyalı medya sahiplerinden de baskı geliyor.
"Daha onceleri Latin Amerika'da askeri diktatorler vardı, şimdi ise medya diktatorleri isteniyor. Aynı zamanda buyuk kablo işletmecileri ile de uğraşmak zorundayız. Medya pazarına arka, on kapıdan, pencereden girmeye calıştık ama ne yolla olursa olsun o pazara girmeye karalıyız; İnternet yoluyla da."
Uluslararası alternatif televizyon ağı olasılığından konuşurken, Aharonian Al Cezire ile yapılan anlaşmanın "karşılıklı malzeme ve bilgi alış verişi; uluslararası televizyon ağı kurmak amaclı" olmadığını soyledi. "Her halk kendi medya alanını korumak istiyor."
"Bir de dil ve saat sorunu var. Butun dunya icin bir tek televizyon ağı yaratmak cok zor. Şu anda Telesur'da bir birine cok benzeyen iki dil kullanıyoruz. Hindistan, Malezya gibi ulkelerle iletişim kurmamız kolay değil. Ama, uluslararası televizyon işbirliği duşuncesine karşı değiliz. Oncelikle programların daha cok butunleyici olmasına gerek var."
"Telesur şimdi dunyanın her koşesinde İnternette izlenebiliyor ama bu televizyonla aynı şey değil. Uc ay once yayına başladık ama şimdilik yayınımız sadece haberler. Yayınımızda soyleşiler, araştırmacı raporlar, cozumlemeler ve tartışmalar da yer almalı: ancak bu yolla ulkelerimizi değiştirebilecek halkı eğitebiliriz."
Aharonian Telesur'un "ozel medya ile rekabet edebilecek gucte" olması gerektiğine inanıyor. "Aynı teknolojiye sahip olmalıyız ve bu teknolojiyi nasıl kullanacağımızı oğrenmeliyiz... Bu nedenle profesyonellere gereğimiz var." Aharonian: "Telesur 'aptal TV' olmak istemiyor, hedefi de 'kaliteli yayınla ilgi cekmek.'"
"Her dakika masaldan masala atlayan ticari medyaya bir karşıt yaratmak gerek. İceriği dolgun, konunun yorumuyla dengeli bir yayın istiyoruz. Sadece 'İki deli yerli cumhurbaşkanı secilip devrim yapıyor' gibi yayın değil (ABD medyasında yakınlarda Chavez ve Bolivya Başkanı Evo Morales hakkında soylendiği gibi). Olayı, bugun neler olduğu, tum ayrıntıları ve gecmişiyle beraber anlatmak gerek. Bizim haber programları CNN haberlerinden daha uzun olacak!"
Latin Amerika Butunleşmesi
Venezuella'da devlet televizyonunun işlevinden konuşurken Aharonian , "Devlet televizyonu 40 yıldır bozuk bir duzen icindeydi. Yavaş yavaş kamu alanına yayılıyoruz ama guclu bir ulusal televizyon kurmak icin daha cok yol gitmemiz lazım. Hedefimiz ulusal bir televizyon kurmak ama bu kolay değil. Avrupa'da guclu ulusal televizyonlar var ama Venezuella'da televizyon 40 yıldır ozeldi. Kamu televizyonu yeni yeni gelişiyor" dedi.
Nisan 2002'de Chavez'in gorevden zorla uzaklaştırıldığı ama halkın ayaklanmasıyla geri getirildiği başarısız darbe sırasında Venezuella'nın ozel medyası onemli bir rol oynadı. Aharonian'a gore, "Ozel medya izleyicilerin bir kısmını geri kazandı ama inanılırlığını kazanamadı. Latin Amerikan halkı satır arasını okumayı oğrendi." Aharonian halk "programa bakıyor ama iceriğini yutmuyor" diye duşunuyor.
Uruguay Cumhurbaşkanı Ernesto Tabare, "Radiosur"un (bolgesel radyo istasyonu) kurulmasını onerdi. Aharonian, "Radyo haberlerini kendimiz hazırlamak istiyoruz. Bir hafta icinde yeni bir web sitesi kuracağız. Latin Amerikan halkının coğunluğu icin radyo yayını izlemek daha kolay. Buranın halkı icin en buyuk sorun gecim derdi, televizyon seyretmek değil."
Aharonian Telesur'un sadece "medya hizmeti" olduğunu ve kendi başına devrim yapamayacağını soyledi. "Biz yalnız yorum yapmak icin, kıtanın butunleşmesine yardım icin bir aracız. Latin Amerika'nın asıl sorunu her gun karın doyurabilme sorunu. Butun Ucuncu Dunya'da durum aynı. Bizim hedefimiz bir kapı acmak. Umudumuz 5-10 yıl icinde Latin Amerikan televizyonunu yaygınlaştırmak, şimdiki yaygın medyaya gercek bir alternatif yaratmak."
"Şu anda plandan cok duşlerimiz var" diyen Aharonian anlatmaya devam etti. "Bir yıl daha odak noktamız Latin Amerika olacak. Ama halka diğer kulturleri de gostermek istiyoruz. Yakında iki tane Cin filmi yayınlayacağız. Ama şimdilik asıl amacımız halkımıza kendi ulkelerimizi gostermek, birbirimizi tanıtmak ve dayanışmaya yardımcı olmak."
Aharonian Telesur'un hedefi "iki yıl icinde ekonomik bağımsızlığa kavuşmak" dedi. "Butcemiz cok kucuk, 10 milyon dolar. Ama iki yıl daha yardımla idare edebilmeyi umuyoruz."
Aharonian sozlerini,"Latin Amerika'da gercek bir bağımsız kamu televizyon yayını yaratıyoruz. Hedeflerimize ulaşmaya azimliyiz ve yapabileceğimize inanıyoruz" diye bitirdi.(KO)
__________________