Bilim Nedir?
Bilim: "Evrenin yada olayları bir bolumunu konu olarak secen, deneysel yontemlere ve gercekliğe dayanarak yasalar cıkarmaya calışan duzenli bilgi."
"Genel gecerlik ve kesinlik nitelikleri gosteren yontemli ve dizgesel bilgi."
"Belli bir konuyu bilme isteğinden yola cıkan, belli bir ereğe yonelen bir bilgi edinme ve yontemli araştırma sureci."

Bilim Neyle Uğraşır?
Bilimin asil uğraşı alanı doğa olaylarıdır. Burada doğa olaylarını en genel kapsamıyla algılıyoruz. Yalnızca fiziksel olguları değil, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kulturel vb. bilgi alanlarının hepsi doğa olaylarıdır. Ozetle, insanla ve cevresiyle ilgili olan her olgu bir doğa olayıdır. İnsanoğlu, bu olguları bilmek ve kendi yararına yonlendirmek icin varoluşundan beri tukenmez bir tutkuyla ve sabırla uğraşmaktadır.
Başka canlıların yapamadığını varsaydığımız bu isi, insanoğlu aklıyla yapmaktadır.

Bilimin Gucu
Ceşitlilik: Bilimsel calışma hic kimsenin tekelinde değildir, hic kimsenin iznine bağlı değildir. Bilim herkese acıktır. İsteyen her kişi yada kurum bilimsel calışma yapabilir. Dil, din, irk, ulke tanımaz. Boyle olduğu icin, ilgilendiği konular ceşitlidir; bu konulara sinir konulamaz. Hatta, bu konular sayılamaz, sınıflandırılamaz.
Sureklilik: Bilimsel bilgi uretme sureci hicbir zaman durmaz. Krallar, imparatorlar ve hatta dinler yasaklamış olsalar bile, bilgi uretimi hic durmamıştır; bundan sonra da durmayacaktır.
Yenilik: Bir evrim sureci icinde her gun yeni bilimsel bilgiler, yeni bilim alanları ortaya cıkmaktadır. Dolayısıyla, bilime, herhangi bir anda tekniğin verdiği en iyi imkÂnlarla gozlenebilen, denenebilen ya da var olan bilgilere dayalı olarak usavurma kurallarıyla gecerliği kanıtlanan yeni bilgiler eklenir.
Ayıklanma: Bilimsel bilginin gecerliği ve kesinliği her an, isteyen herkes tarafından denetlenebilir. Bu denetim surecinde, yanlış olduğu anlaşılan bilgiler kendiliğinden ayıklanır; yerine yenisi konulur.

Bilim Tarihi Nedir?
Bilim tarihi kısaca bilimin doğuş ve gelişme oykusudur. Amacı nesnel bilginin ortaya cıkma, yayılma ve kullanılma koşullarını incelemektir.
Bilim coğu kez sanıldığı gibi ilk defa ne Ronesans’tan sonra, ne de Bati dunyasında ortaya cıkmıştır. Bilim; insanlığın kafa urunudur. Kokleri ilkel toplumların yaşamına kadar uzanır.







Bilimin İlk Zamanları:
Bilim ilk defa on bin yıl once orda doğuda parladı. Bilim , her ne kadar ozellikle gunluk insanların gunluk yaşamına faydalı bilgileri toplamaya başlamış olsa da , doğuşundaki tek sebep bu değildi. Bitkilerin ozellikleri kaydedildi. Bu bitkilerin arasında ilac veya gıda olarak kullanılmayan fakat yalnızca merak duyulduğu icin tanımlanan bitkilerde bulunmaktaydı. Hayvanlar yakalandı ve sınıflandırıldı. İhtiyaclar da zamanla ek bilgiler getirdi. Ağır yuklerin nasıl kaldırılacağı bulundu ; makaralar , palangalar ve tekerler icat edildi , tarım teknikleri geliştirildi , canak comlek yapıldı , bazı maddeler eritildi.
Cin'de Bilim:
Cin Uygarlığında bilimsel faaliyetin başlangıcı M.O. 2500'lere kadar goturulebilir. Cin, ilk insan kalıntılarının bulunduğu yerlerden biridir. Cin uygarlığı, genellikle, kapalı bir uygarlık olarak nitelendirilmiştir. Ancak Turklerle ve Hintlilerle yakın ilişki icinde oldukları bilinmektedir. Bu etkileşim sonucunda Turklerin kullandıkları On iki Hayvanlı Turk Takvimi'ni benimsemişlerdir. Hint uygarlığından ise, ozellikle matematik konusunda etkilendikleri bilinmektedir. On ikinci yuzyıldan itibaren yapılan seyahatler sonucunda, matbaa ve barut gibi teknik buluşlar, Avrupa'ya Cin'den goturulmuştur.
Cin'de kullanılan sayı sistemi on tabanlıdır. Ayrıca, işlem yapmalarını kolaylaştıran, abakus ve carpım cetveli gibi bazı basit aletler de kullanmışlardır. Diğer uygarlıklardan farklı olarak Cin'de daha cok aritmetik ve cebir bilimleri gelişme gostermiş ve hatta geometri problemleri bile bu iki disiplinden yararlanılarak cozulmeye calışılmıştır.

Hindistan'da Bilim:
Hindistan'daki bilimsel etkinliklerin başlangıcını M.O. 5000'lere kadar geriye goturmek mumkundur; ancak bilim gibi duzenli bir bilgi topluluğunun oluşumu icin yaklaşık M.O. 2500'leri beklemek gerekmiştir. Erken donemlere ilişkin bilgileri Vedir metinlerden ve nispeten daha gec tarihli olan Siddhantalardan edinmek olanaklıdır.
Hindistan'da kullanılan sayı sistemi, on tabanlı (yani desimal) olup, erken tarihlerden itibaren konumsal rakamlandırma yonteminin benimsendiği gorulmektedir. Sıfırı ilk defa Hintli matematikciler kullanmıştır. Sayı sistemindeki bu erken tarihli gelişme, aritmetiğin gelişim hızını buyuk olcude etkilemiştir.
Daha sonra Pythagorascilara mal edilecek olan Pythagoras Teoremi'nin cozumu ile ilgili erken cozum orneklerine Hintlilerin geometrik metinlerinde rastlamak mumkundur.
Cebir alanında birinci ve ikinci derece denklem cozumleriyle ilgilenmişler ve trigonometri alanında ise, sinus ve kosinus fonksiyonlarını kullanmışlardır.
Daha sonra Hintlilerin aritmetik, cebir ve trigonometri konusundaki bilgileri Sanskrit dilinden Arapca'ya yapılan ceviriler yoluyla İslÂm Dunyası'na aktarılacak ve buradaki bilimsel uyanışta onemli bir rol oynayacaktır; on ikinci yuzyıldan itibaren Arapca'dan Latince'ye yapılan ceviriler sonucunda ise, Hıristiyan Dunyası bu bilgilerle tanışacaktır.



Orta Aysada Bilim:
Orta Asya bilim tarihi M.O. 8000'lere ve hatt cok daha eskilere kadar goturulmektedir.
Arkeologlar tarafından bugun de surdurulmekte olan kazılarda, tas devrinden kalma canak ve comleklere, cakmak tasından ve tastan yapılmış topuz veya kargı bicimindeki silahlara, buğday ve arpa yetiştirildiğine ilişkin izlere rastlanmıştır.
Daha sonra, demir kullanılıncaya kadar gecen sure icinde hayvanlar evcilleştirilmiş, bakir ve kursundan ceşitli eşyalar yapılmıştır. İlk defa alaşım olarak bronzu kullanan Turklerdir.
Demir devrinden sonra, iklim koşullarının bozulması nedeniyle, Turklerin guneye doğru goc ettikleri gorulmektedir. Orta Asya'da ati evcilleştirmişler ve M.O. 2800 yılı sıralarında arabayı icat etmişlerdir.
Turkler, evrenin bir kubbe biciminde olduğunu duşunuyorlardı. Bu kubbe, altın veya demirden bir kazık, yani Kutup Yıldızı cevresinde, muntazam bir hızla donuyordu. Burcları taşıdığı duşunulen ekliktik carkı ise buna dik olarak yerleştirilmişti. Gokteki bu duzen, Yeryuzu'ne de yansımıştı. Kutup Yıldızı’nın tam altında, Yeryuzu'nun yoneticisi olan hakanın oturduğu kent bulunuyor ve Ordug adi verilen bu kentin plÂnı da goksel duzeni yansıtıyordu. Merkezde kesişen iki ana yol vardır. Nasıl gok, kutup yıldızının cevresinde donuyorsa, toplumdaki isler de hukumdarın cevresinde doner.

Misir'da Bilim:
Nil nehri civarında gelişen Mısır uygarlığı M.O. 2700 yıllarından itibaren matematik,
astronomi ve tip konularındaki etkinliklerle parlamıştır. Mısırlılar matematiklerinde, kullandıkları on tabanlı hiyeroglif rakamlarıyla, sayıları sembollerle ifade etme safhasına ulaşmışlardır. Bu rakamlarla ceşitli matematik işlemlerini yapabilmişler ve cebir işlemlerine cok benzeyen ve diğer uygarlıklarda da gorulen "aha hesabi" adli bir hesaplama yontemi geliştirmişlerdir. Bu hesaplamada "yanlış yoluyla cozum" tekniği kullanılmıştır. Geometrilerinde ise alan ve hacim hesapları yapıyorlardı. Mimari alanında Mısırlılardan kalan eserler arasında en onemli yeri piramitler tutar; onlar birer mimari harikasıdır. Mısırlılar gokyuzu olaylarını dinî acıdan yorumlamışlardı. Gok cisimlerini tanrı olarak kabul etmişler ve gok yuzundeki olayların da tanrıların faaliyetleri olduğuna inanmışlardı; yani astronomileri dinî oğelerle ic ice idi. Takvimleri Guneş takvimi idi ve yıl uzunluğu 365 gun olarak kabul ediliyordu. Gunumuzde kullanılan takvimin temelinde Mısır takvimi yer alır. Gunun 24 saate bolunme geleneğini de Mısırlılara borcluyuz.
İlk uygarlıklarda , insanların gozledikleri doğa olayları ile kozmolojik evren anlayışları arasında bir bağ kurmaya yonelik sistemler geliştirme yolunda dikkate değer bir yaratıcılık gorulmektedir. Bu sistemler coğu zaman pratik ihtiyacın cok otesinde matematiksel yapıları icermiştir. Bilimleri bir cok eski toplumun biliminden cok daha gercekci olan mısırlılarda bile , piramitlerin muhteşem boyutları , matematiğin insan ile evren arasındaki ilişkinin anahtarı olduğu izlenimini vermektedir.
Ancak , eski astronom ve matematikcilerin calışmalarının buyuk bir kısmı yanlış yonlendirilmiştir. Goklerin hareketini gozleme ve hesaplama yolundaki calışmaları cok defa şaşırtıcı olmakla birlikte , bu calışmaların coğu bilimin daha sonraki gelişmesi icin az onem taşımaktadır. Onları cıkmaza surukleyen gok cisimlerinin doğasını ve gokyuzundeki hareketlerine sebep olan mekanizmanın doğasını daha dikkatli şekilde incelemeleri olmuştur. Bununla birlikte calışmalarındaki incelik , beceri ve yaratıcılık , gerek animistik dinden kaynaklanan gerekse nesnelerin doğasından cok olgular arasındaki ilişkilere daha fazla onem veren bir ceşit buyuye olan inanctan alınan ilhamın guzel bir eseridir..

Orta Cağda Bilim :
Orta cağın sonlarında yapılan bilimsel calışmalar ozellikle fizik biliminde yoğunlaşmıştı. Cunku bu alan duşuncelerin acık olarak ifade edilebildiği ve spekulasyonun serbestce yapılabildiği bir alandı. Diğer sahalarda butun bunlar daha zor hatta imkansız olabilmekteydi. Bu calışmalar daha sonraki yuzyıllarda Ronesans olarak bilinen cağda ve sık sık Bilim Devrimi olarak adlandırılan donemde de devam etti. Buyuk olcude orta cağın sonlarında calışan bilim adamlarının sorgulayıcı tavırları uzerine kurulmuş olan modern bilimin doğuşu da en acık olarak fizik bilimlerinde gorulecekti.

Ronesans’tan Bilim Devrimine :
Bilimin tarih boyunca fiziksel evren hakkındaki goruşlerde devrim yapan cok sayıda teori ortaya cıktığı gibi evrenin işleyişini anlamak icin benimsenen paradigmalarda bir cok değişiklik meydana gelmiştir. Bu bilim devrimlerinin hepsi aynı şiddette olmamıştır. Once Babillilerde sonra Yunanlılarda gorulen ve gezegen hareketlerini tanımlamak icin matematiğe dayalı paradigmaları ortaya koyan buyuk devrimlere benzeyen bazı devrimler evrene bakışımıza yeni bir anlayış getirmede ileri doğru onemli adımlar oluşturmuştur. Yeryuzunde yaşayan sayısız yaratığı sınıflandırma yontemi olarak Aristoteles’in teklif ettiği varlıklar sıralaması paradigması gibi olanlar ise onemli fakat insanın konuya yaklaşımını yeniden yonlendirecek kadar radikal olmayan kucuk devrimlerdir. Ancak butun diğer devrimlerin cok uzerinde yer alan gerek doğaya olan yaklaşımı gerekse doğa ile ilgili temel fikirleri değiştiren yani modern bilimsel yaklaşımı doğuran devrim 15. yuzyılda başlayıp 16. yuzyıl boyunca devam eden devrimdir. Etkisi o kadar buyuk olmuştur ki bu gelişme coğu zaman haklı olarak Bilim Devrimi olarak adlandırılmıştır.
Bu devrim bilim tarihindeki ne ilk ne de son devrimdir. Son birkac on yıl icinde en temel fiziksel fikirlerin hatta bilimsel gerceklerin daha eski fikirlerin acıklayamadığı gercekleri acıklayan yeni bir teorinin otaya cıkmasıyla nasıl değiştirebildikleri cok tartışılmıştır. Bu gibi yeni bir teori kendi alanında devrim yapabilir. Teorinin yeni ve daha ayrıntılı goruşler getirip getirmediği sınanacaktır. Teorilerdeki bezeri değişiklikler veya paradigmalar yoğunluk ve yaygınlık bakımında farklılık gosterebilir bazıları yalnızca tek bir bilim dalını ve de kısa bir sure icin etkileyebilir. Ancak 1500-1600’lardaki bilim devrimi bilimin her alanını etkilemekle kalmamış bilimsel araştırma tekniklerini bilim adamının , bilim adamının belirlediği hedefleri , bilimin felsefede ve hatta toplumda oynayabileceği rolu de değişmiştir. Bu kadar derin bir değişiklik tek başına meydana gelmemiştir. Bu değişiklik , insanın kendine ve icinde yaşadığı dunyaya bakışındaki daha genel bir değişikliğin yan urunudur. Bu da , Ronesans olarak bilinen değişikliktir.



17. ve 18. Yuzyıllarda Bilim:
On yedinci yuzyılın başından on sekizinci yuzyılın sonuna kadar gecen sure icinde fiziksel evren hakkındaki genel bakış acısı , Kopernik’i bile hayrete duşurecek şekilde değişti. Başlatmış olduğu devrim o kadar cabuk gelişti ve yayıldı ki astronomi yanında fizik de değişime uğradı. Boylece Aristoteles evreninin son kalıntıları da tamamen yok oldu. Matematik gittikce daha fazla fizik bilimlerinin temel aracı oldu. Sonuclar sayılarla ifade edildi ve nitel değerlendirmeler reddedildi. Bilimsel aletlerin tasarımında ve uretiminde de onemli gelişmelere ortaya cıktı. Eğer fiziksel evren daha yakından ve daha yuksek hassasiyetle incelenecekse bunun icin ozel donanıma ihtiyac vardı. Hassas aletlerin tasarımında yeni bir devir aslında on altıncı yuzyılın ikinci yarısında başladı.

19. Yuzyılda Bilim ( Endustri Devrimi ve Bilim ):
On dokuzuncu yuzyılda bilimin her dalında buyuk ilerlemeler goruldu. Daha onceki bilim akademilerine ilave olarak uzmanlaşmış yeni bilim cemiyetleri ortaya cıktı ve bunlar bilgi miktarındaki artışın ve daha gelişmiş tekniklerin gerektirdiği gittikce artan uzmanlaşmanın bir belirtisiydi. Diğer tarafta bilimin pratik sonuclarının gunluk hayatta acıkca kendini gostermesi bilimi daha populer kıldı. Bu sonucların en dikkat cekici olanı muhtemelen buhar makinesiydi. Daha sonra on dokuzuncu yuzyılın sonunda Michael Faraday’ın oncu calışmalarıyla elektrik muhendisliği dediğimiz yeni bir teknik doğdu. Bilim Adamı kelimesi de ilk defa bu yuzyılda kullanıldı.
Bu donemin onde gelen ozelliklerinden birisi bilimle teknolojinin yakınlaşmaya başlamasıdır. Ozellikle bu yuzyılın ikinci yarısından sonra, bilimsel bilgi birikimi, gundelik ihtiyacların karşılanması maksadıyla teknolojinin hizmetine verilmiş ve teknolojideki gelişmeler yerleşik yasam bicimlerini değiştirmeye başlamıştır. Orneğin, kuramsal elektrik araştırmalarından elde edilen sonuclar, hemen elektrik dinamosu ve motoruna, telgrafa, telefona ve diğer cihazlara donuşturulmuş ve bunların yaygınlaşmasıyla Dunya yeni bir cehre kazanmaya başlamıştır.
Bu donemin en onemli gelişmelerinden birisi, uretime yonelik araştırma laboratuarlarının kurulmasıdır. Bu laboratuarlarda geliştirilen urunler, bunlara bağlı olan fabrikalarda seri olarak uretilmiş ve satışa sunulmuştur. Ozellikle ABD'deki sanayi atılımında, gerek devlet ve gerekse ozel teşebbus eliyle kurulan dev araştırma laboratuarları etkin rol oynamışlardır.
Bilimlerle felsefenin birbirlerinden kesin sınırlarla ayrıldığı bu yuzyılda, bilimlerde uzmanlaşmanın başladığı ve bilgi uretiminin ivmesinin inanılmayacak boyutlarda arttığı gorulmektedir. Artık daha onceki devirlerde olduğu gibi bilimin butun sahalarının bilinmesinin ve hatt tanınmasının imkanı kalmamış, bilim adamları oğrenme ve araştırma faaliyetlerini bir ya da birkac saha ile sınırlandırmaya başlamışlardır.
Bu yuzyılda, ceşitli alanlarda elde edilen bulgulara dayanarak buyuk caplı bilimsel kuramlar doğmuştur. Fizikteki termodinamik ve elektromagnetik kuramları ile biyolojideki evrim kuramı bir alanın sınırlarını aşmış ve bircok uzmanlık sahasında tartışılır hale gelmiştir.
Donemin en belirgin ozelliklerinden bir diğeri de, neredeyse Ronesans'tan beri beslenen bilim sevgisinin bu donemde had safhaya ulaşmasıdır. İnsanlar birbiri ardısıra gelen bilimsel ve teknolojik gelişmelerden buyuk olcude etkilenmiş, bilime buyuk bir tutku ile bağlanmış ve bilimin her sorunun caresini bulacağına inanmışlardır. Bu hayranlık ve iyimserlik, 20. yuzyılın ortalarına değin buyuyerek surmuştur.

20. Yuzyılda Bilim ( Cağdaş Bilim ) :
On dokuzuncu yuzyıl boyunca hızla gelişen bilim yirminci yuzyılda daha da cabuk ilerledi. Bilimsel keşifler sayıca arttığı gibi daha once hic gorulmemiş sayıdaki bilim adamı daha etkin ve daha gelişmiş bir donanım kullanarak cok kez şaşırtıcı sonuclara ulaştı. Bunlar birkac nesil oncesinin hayal gucu en kuvvetli aydınlarını bile hayrete duşurecek nitelikteydi. Bu kadar cok bilimsel araştırma doğal olarak cok miktarda yeni ve ayrıntılı delilleri de yanında getirdi ve fiziksel hakkındaki bazı karmaşık ve ozel kavramlar doğdu. Bilimin gelişmesi hala devam etmektedir ve yapılan araştırmaların buyuk bir kısmı geride durup onları tarihsel perspektif acısından gormemize izin vermeyecek kadar yenidir. Yirminci yuzyıl astronomisinin ortaya cıkardığı yeni ve geniş evren anlayışı , anlayışımızda meydana gelen buyuk gelişmelerin bir neticesidir. Bununla cok yakından bağlantılı olan bir diğeri ise gorelik ve kuantum teorilerinin fizik bilimlerinde yaptığı devrimdir ki modern nukleer bilim bu devrimin sayesinde doğmuştur. Biyoloji konusunda olağanustu gelişmeler gorulmuştur. İnsan ve hayvan fizyolojisini , kalıtımı ve evrimi icine alan bu gelişmeler neticesinde molekuler biyoloji denilen yeni bir bilim dalı doğmuştur. Bu fiziğin , kimyanın ve genetik teorisinin bir araya geldiği son derece onemli bir alandır.
Yirminci yuzyıl bilimi bir cok yeni sahada araştırma yapmayı kolaylaştıran yirminci yuzyıl teknolojisindeki dikkat cekici gelişmeler tarafından da değişime uğratılmıştır.
Matematik:
Bu donemde matematiğe daha sağlam bir temel oluşturmaya yonelik felsefi ağırlıklı calışmalar genişleyerek devam etmiştir. Russell, Poincaré, Hilbert ve Brouwer gibi matematikciler bu konudaki goruşleriyle katkıda bulunmuşlardır
Bu donemin en orijinal matematikcileri olarak Dedekind ve Cantor sayılabilir. Dedekind erken tarihlerden itibaren irrasyonel sayılarla ilgilenmeye başlamış, rasyonel sayılar alanının surekli reel sayılar bicimine genişletilebileceğini gormuştur. Cantor ise, bugunku kumeler kuramının kurucusudur.
Astronomi:
Bu donemde astronomi alanında yıldızlar ve evrenin yapısına ilişkin calışmalar artarak devam etmiş ve evrenin oluşumuna ilişkin Buyuk Patlama Kuramı ortaya atılmıştır. Diğer taraftan, insanin bu evrende yalnız olup olmadığı tartışılmış ve bunu belirlemeye yonelik ceşitli projeler geliştirilmiştir.
Fizik:
Bu donemde Gorelilik ve Kuantum kuramlarının ortaya cıkmasıyla birlikte, fizik alanı kavram ve kuramları acısından yeni temellere oturtulmuştur. Atom altı parcacıkların bulunmasından sonra Atom Kuramı butunuyle yeni bir gorunume kavuşmuştur.
Kimya:
Bu donemde kimya, sanayinin belkemiği haline gelmiştir; ancak kimya calışmaları sadece sanayide değil, tip basta olmak uzere değişik bilim dallarında da onemli rol oynamıştır. Atom konusundaki calışmalar, genetik ile ilgili calışmaları ve canlıların temel maddesi konusunda yapılan araştırmaları buyuk olcude etkilemiştir.
Biyoloji:
Bu donemde hucrenin yapısı ve işlevlerine ilişkin calışmalar biyolojiyi buyuk olcude etkilemiştir. Bunun yani sira genetik alanında cok onemli adımlar atılmış ve ozellikle son donemde yapılan araştırmalarla klonlama yontemine goturen yol acılmıştır.
Jeoloji:
Bu donemde jeoloji iki gelişmeden buyuk olcude etkilenmiştir. Teknolojik atilim, radyo metrik tarihleme yonteminin uygulanmasında, kayac ve minerallerin kimyasal cozumlenmesinde ve sismolojik incelemelerde buyuk ilerlemelere yol acmıştır. Levha tektonogi ise bu yuzyılın ikinci yarısından sonra yerbilimlerinin hemen butun dallarında buyuk donuşumlerin gercekleşmesine neden olmuştur.
Bilgisayar:
İnsanoğlunun ilk hesap makinesi abakuslerdir ve abakuse benzeyen ilk araclar bundan 3000 sene once kullanılmıştır. Otomatik hareketlerden yararlanan ilk toplama makinesini Blaise Pascal geliştirmiştir. Pascal bu makineyi tasarlarken, bir tarafa doğru dondurulen dişli carkların hareketinden faydalanmıştır. Daha sonra Leibniz ayni prensiple carpma işlemi de yapabilen bir makine daha geliştirmiştir.
Hesaplamada elektronik sistemin oncusu İngiliz bilim adamı Charles Babbage'dir. Babbage'nin Analitik Motor adini verdiği cihaz belli bir programlama icinde hesapları otomatik olarak yapabilmekteydi.
Gercek anlamda bilgisayarlar 1941 yılında Berlin'de Kondrad Zuse tarafından geliştirilmiştir. Onun yaptığı bilgisayar elektron lambalarından oluşuyordu ve ayni yıllarda Busines Machines Corporation adli firmanın yaptigi otomatik bilgisayardan cok daha hızlı calışıyordu.
1946'da, Amerikalı J. Presper Erchert ve John W.Mauchly, yuksek işlem hızına sahip tam elektronik ilk sayısal bilgisayarı geliştirdiler. 17500 civarında elektron tupu, 1500 role, 70000 direnc ve 10000 kondansatorden oluşmuş 30 ton ağırlığındaki bu dev makine, on haneli bedbin sayıyı bir saniye icinde toplayabiliyordu. Sonraki yıllarda inanılmaz bir suratle geliştirilen bilgisayarlar, bilgiyi cabuk ve doğru bir şekilde isleme ve saklama ozellikleri nedeniyle, kısa surede gunluk hayatin ayrılmaz bir parcası haline geldiler. Bilgi uretimi ve dolaşımı hızlandı. Bu gelişmeler sayesinde, bir toplumun butun bireylerinin bilgiye kolayca ulaşmaları ve onu tuketmeleri mumkun oldu. Bilgi toplumunun oluşumunu hızlandıran bu gelişmelerin yanısıra, basımevlerinden uzay gemilerine kadar hemen butun makine ve aracların kontrolunu de bilgisayarlar ustlenmeye başladı. Boylece insanlar uzun sure alan ve oldukca karmaşık olan yorucu ve bıktırıcı islerden kurtuldular.
Bilimin Keşifleri:
17. Yuzyıl :
*1658 Jan Swammerdam bir mikroskop altında kırmızı kan hucrelerini (alyuvarlar) gozlemledi.
*1663 Robert Hooke bir mikroskop kullanarak mantar tapası uzerinde hucreler farketti.
*1668 Francesco Redi larvaların kokuşmuş gıdalardaki "spontan generasyon" teorilerini curuttu.
*1676 Anton van Leeuwenhoek protozoa (tek hucreli canlılar sınıfı) gozlemledi.
*1677 Anton van Leeuwenhoek spermleri gozlemledi.
*1683 Anton van Leeuwenhoek bakterileri gozlemledi.
18. Yuzyıl :
*1765 Lazzaro Spallanzani hucresel hayatın spontan generasyonla gercekleştiğine dair teorilerin bir coğunu curuttu.
*1771 Joseph Priestley bitkilerin karbondioksiti oksijene cevirdiğini keşfetti.
*1798 Thomas Malthus Nufusun Esasları Uzerine Bir Makale'sinde insan nufusundaki artış ve gıda uretimini ele aldı.
19. Yuzyıl:
*1800 Karl Friedrich Burdach "Biyoloji" terimini ilk kez kullandı.
*1801 Jean-Baptiste Lamarck omurgasız canlıların sınıflandırılmasının detaylı calışmasına başladı.
*1802 Modern anlamda "Biyoloji" terimi, birbirlerinden bağımsız olarak Gottfried Reinhold Treviranus ve Lamarck tarafından kullanıldı.
*1817 Pierre-Joseph Pelletier ile Joseph-Bienaime Caventou klorofili elde ettiler.
*1828 Friedrich Woehler, organik bir bileşiğin ilk sentezi olan urenin sentezini gercekleştirdi. 1838 Matthias Schleiden tum bitki dokularının hucrelerden oluştuğunu keşfetti.
*1839 Theodor Schwann tum hayvan dokularının hucrelerden oluştuğunu keşfetti.
*1856 Louis Pasteur mikroorganizmaların fermantasyonda etkili olduklarını vurguladı.
*1869 Friedrich Miescher hucrelerin cekirdeğinde bulunan nukleik asitleri keşfetti.
20 Yuzyıl :
*1902 Walter S. Sutton ve Theodor Boveri mayoz bolunme sırasında kromozomların hareketlerinin Mendel'in kalıtım birimleriyle paralellik gosterdiğini saptayıp, bu birimlerin kromozomlarda bulunduğunu ileri surdu.
*1906 Mikhail Tsvett organik bileşiklerin ayrıştırılması icin kromatografi tekniğini keşfetti.
*1907 Ivan Pavlov sindirim fizyolojisi ve eğitim psikolojisi bakımından buyuk onem taşıyan salya akıtan kopeklerle klasik koşullanma deneyini tamamladı.
*1907 Emil Fischer yapay olarak peptid amino asit zincirlerinin sentezini gercekleştirdi ve bu şekilde proteinlerde bulunan amino asitlerin birbirleriyle amino grubu - asit grubu bağlarla bağlandıklarını gosterdi.
*1909 Wilhelm Ludwig Johannsen kalıtsal birimler icin ilk kez "gen" terimini kullandı.
*1926 James Sumner ureaz enziminin bir protein olduğunu gosterdi.
*1929 Phoebus Levene nukleik asitlerdeki deoksiriboz şekerini keşfetti.
*1929 Edward Doisy and Adolf Butenandt birbirlerinden bağımsız olarak ostron hormonunu keşfettiler.
*1930 John Northrop pepsin enziminin bir protein olduğunu gosterdi.
*1931 Adolf Butenandt androsteronu keşfetti.
*1932 Hans Krebs ure siklusunu keşfetti.
*1932 Tadeus Reichstein yapay olarak gercekleştirilen ilk vitamin sentezi olan Vitamin C'nin sentezini başardı.
*1935 Wendell Stanley tutun mozaik virusunu kristalize etti.
*1944 Oswald Avery pnomokok bakterilerde DNA'nın genetik şifreyi taşıdığını gosterdi.
*1944 Robert Woodward ve William von Eggers Doering kinini sentezlemeyi başardı
*1948 Erwin Chargaff DNA'daki guanin birimlerinin sayısının sitozin birimlerine ve adenin birimlerinin sayısının timin birimlerine eşit olduğunu gosterdi.
*1951 Robert Woodward kolesterol ve kortizonun sentezini gercekleştirdi.
*1951 Fred Sanger, Hans Tuppy, and Ted Thompson insulin amino asit diziliminin kromatografik analizini tamamladı.
*1953 James Watson ve Francis Crick DNA'nın cift sarmal yapıda olduğunu ortaya koydu.
*1953 Max Perutz ve John Kendrew X-ray kırınım calışmalarıyla hemoglobinin yapısını belirledi.
*1955 Severo Ochoa RNA polimeraz enzimlerini keşfetti.
*1955 Arthur Kornberg DNA polimeraz enzimlerini keşfetti.
*1960 Robert Woodward klorofil sentezini gercekleştirmeyi başardı.
*1967 John Gurden nukleer transplantasyonu kullanarak bir kurbağayı klonlamayı başarıp, bir omurgalı canlıyı klonlayan ilk bilim adamı olarak tarihe gecti.
*1970 Hamilton Smith ve Daniel Nathans DNA restriksiyon enzimlerini keşfetti.
*1970 Howard Temin and David Baltimore birbirinden bağımsız olarak revers transkriptaz enzimlerini keşfetti.
*1972 Robert Woodward vitamin B-12 vitamininin sentezini gercekleştirdi.
*1977 Fred Sanger ve Alan Coulson dideoksinukleotidleri ve jel elektroforezini kullanımını iceren hızlı bir gen dizisi belirleme tekniğini bilimin hizmetine sundu.
*1978 Fred Sanger PhiX174 virusune ait 5,386 bazlık dizilimi ortaya koydu ki bu tum genom dizilimi gercekleştirilen ilk canlıydı.
*1983 Kary Mullis polimeraz zincir reaksiyonunu keşfetti.
*1984 Alex Jeffreys bir genetik parmak izi metodu geliştirdi.
*1985 Harry Kroto, J.R. Heath, S.C. O'Brien, R.F. Curl ve Richard Smalley Karbon-60 Buckminster-fulleren molekulunun olağanustu stabilitesini keşfettiler ve yapısını acığa cıkardılar.
*1985 Wolfgang Kratschmer, Lowell Lamb, Konstantinos Fostiropoulos ve Donald Huffman Buckminster-fulleren'in benzende cozulebilirliğinden dolayı isten ayrılabildiğini keşfettiler.
__________________