Felsefenin Tarihcesi


Bilginin ve insan eyleminin kaynağını ve ilkelerini inceleyen duşunceler butunu Yunanca «philosophia» («philos», dost, «sophia», bilgelik) sozcuğunden Arapca'ya, oradan da Turkce'ye «felsefe» olarak gecmiştir

Felsefeciler (filozoflar), genellikle saygın, ağırbaşlı, kolay kolay heyecanlanmayan, hic bir şeye kızmayan kimseler olarak duşunulur Oysa Eflatun, filozofun başlıca ozelliğinin hayret etmek olduğunu soylerdi Boyle olunca, ister bilgin, ister cahil, ister cocuk, ister buyuk olsun, herkes filozof demektir, cunku herkes, hayat uzerine, olum uzerine, duşunmek etkinliği, ya da duyduğu sevgi veya başka herhangi bir etkinlik konusunda kendi kendine sorular sorar Ama, sozcuğun dar anlamıyla filozof, duşunce yoluyla dunyayı yorumlamağa, yani dunyaya bir anlam vermeğe calışan kimsedir

Yunanistan Doğumlu

Batı felsefesi, Yunanistan'da, tarihin hem zengin, hem karışık bir doneminde doğdu Felsefenin gercek kurucusu, Eflatun'dur (428348) Ustası Sokrates gibi o da, insanların gerektiği gibi yaşamadıklarına inanmıştı: ama haksızlığın, bilgisizliğin, ahlÂksızlığın caresi nerede bulunacaktı?

Eflatun'a gore herkes, yapılması gerekeni bildiğini sanıyordu: «Bizler, tıpkı bir mağaranın ta dibinde zincire vurulmuş tutsaklar gibiyiz; icimizden biri kendini kurtarıp da başını aydınlığa cevirmeyi başarabilirse, o zaman, doğru bildiği her şeyin yanlış olduğunu anlayacak, boylelikle, bilgiye ulaşmak icin, aklın kendi uzerinde caba harcamasının gerekli olduğunu gorecektir» Aristoteles ise, Eflatun'un bu duşuncelerini fazlasıyla idealist buldu ve daha cok, bir sistem halinde orgutlemeğe calıştığı ozel bilgiler (doğal bilimler, fizik, politika) uzerinde durdu

MO III yydan itibaren, Yunan sitelerinin gerilemesiyle, felsefe okullarının sayısı da coğaldı ve her biri oncelikle şu soruya karşılık aramağa cabalar oldu: insan mutluluğa nasıl erişebilir? Stoacılar duşmanlığa son vermek icin, ruh sağlamlığına guvendiler, Epikurculer dostluk ve duşunce zevklerine oncelik tanıdılar, septikler (kuşkucular) ise her şeyden kuşkulanma duygusuna sığındılar

Din Bilginleri

Kilise, yuzyıllar boyu duşunce tarihini egemenliğine aldı Ozellikle, Thomas d'Aquin (1225-1274) gibi Ortacağ filozoflarının hemen hepsi tanrı ve insan sorunuyla uğraşan din adamları ve din bilginleriydi

Sonra, humanist (insancı) uğraşıların merkezi, insan oldu Fransa'da Montaigne, İtalya'da Giordano Bruno (1548-1600), İngiltere'de Francis Bacon (1561-1626), duşuncenin gelişimine katkıda bulundular

Klasik Donem

Kopernik ile Galilei'nin dunyanın donuşu uzerine kuramları, geleneksel duşunceleri altust etmiştir Ondan sonra bilimsel ilerleme, felsefi duşunceyle birlikte gidecektir XVII yyın butun buyuk filozofları, aynı zamanda bilgindiler Onları ilgilendiren, bilim uzerine duşunmek, bilimin nasıl mumkun olacağını gostermekti Bu anlayış, ozellikle Descartes'da, Spinoza'da (1632-1677) ve Leibniz'de (1646-1716) belirgindir

XVIII yyda bir yandan doğal bilimler gelişirken (doğa bilgini Lamarck'ın calışmaları), bir yandan da Montesquieu (1689-1755) ve JJ Rousseau gibi filozoflar da toplumsal ve siyasal fenomenlere (insan bilimlerinin doğuşu) yonelmişlerdi İngiltere'de David Hume (1711-1776), deneyin bilginin kokeni olduğunu one surerken (ampirist [gorgucu] kuram), XVIII yy sonunda Emmanuel Kant (1724-1804) eleştirisel idealizm kuramıyla «aydınlık cağ felsefesinin» doruğunu belirtiyordu

Tarihin Anlamı

Fransız Devrimi, felsefenin evriminde bir donum noktası olmuştur: artık, tarih uzerine duşunceler, ozellikle Alman filozoflarında on plana gececektir Friedrich Hegel (1770-1831), tarihin ne sacma, ne de rastlantılara bağlı olduğu duşuncesindedir: ona gore tarihin bir anlamı var dır, bu da insan bilincinin ve insan aklının gelişmesidir Hegel'in eseri, Kari Marx'ı cok etkilemiştir; Marx icin tarihin, iktisat yasalarına bağlı yasaları vardır Şair ve filozof Friedrich Nietzsche (1844-1900) icin ise, dunyanın değişimi, bireyin değişiminden gecer

Cağdaş Duşunce

XX yy başlangıcı felsefesine gelince, burada da iki buyuk akım ayırt edilebilir: ozellikle bilimde gorulen buyuk değişimleri (Einstein kuramları) inceleyen birincisinin ilerigelen temsilcileri Edmund Husserl (1859-1938) ve Gaston Bachelard'dır (1884-1962); daha cok insanla ve insan yaşamının anlamıyla ilgilenen ikinci akımın oncusu ise Henri Bergson'dur (1859-1941)

İki dunya savaşıyla sarsılan XX yy, psikanaliz (Freud'un calışmaları) araştırmalarına paralel olarak, insan uzerinde yeni bir duşunce biciminin doğuşuna sahne olmuştur Danimarkalı Kierkegaard'ın (1863-1855) onculuğunu yaptığı varoluşculuk (egzistansiyalizm), Martin Heidegger (doğ 1889) ile Almanya'da ve Jean-Paul Sartre (doğ 1905) ile Fransa'da gelişmiştir ve «her insan, kendini kendi secer, oz secimleriyle, oz davranışlarıyla kendini yaratır» kuramıyla belirlenmiştir

Bugun filozoflar artık, sistemler kurmağa calışmıyorlar; Sartre bile siyasal eyleme yonelmiştir Bugun duşuncelerin gelişiminde en cok etkisi olan kişiler, birer insan bilimleri disiplini olan psikanaliz (Lacan) ve etnoloji (Levi-Strauss) uzerinde calışan insan bilimleri uzmanlarıdır



Raffaello'nun, Eflatun ile Aristo'nun cevresinde toplanmış Eskicağ duşunurlerini tasvir eden «Atina Okulu» adlı freskinden bir bolum Yunan filozofları, buyuculuk uygulamaları karsısında mantığı ve akıllı duşunmeyi zafere ulaştırmağa calıştılar Vatikan, Roma



(Solda) Alman filozofu ve matematikcisi Leibniz (1646-1716) Parlak zekÂsı ve ustun bilgisiyle Leibniz, hukuk, siyaset, din, tarih, dilbilimi, jeoloji ve mekanik alanlarında da onemli calışmalar yaptı «Dunyamızın olması mumkun dunyaların en iyisi olduğu»nu savundu

(Sağda) Alman filozofu Emmanuel Kant (1724-1804) Hayatını inceleme, ders verme ve duşunmeğe adadı Gunluk programını bir kere, o da Fransız Devrimi'nin başladığını oğrendiği gun aksattı Kant'a gore akıl, deneme sınırlarını aşınca hezeyana duşer; bilgimizin temeli insanın zihnidir; akıl, bilimsel ve deneye dayalı olarak kullanılmalıdır; insan yaş***** yon veren ahlÂk yasası, ozgurluğu, ruhun olumsuzluğunu ve Tanrı'nın varlığını gerektirir Portre, Hans Kurth'un eseri

Doğu Felsefesi

Hindistan duşunurlerine gore, felsefe ile din birbirine sıkı sıkıya bağlıdır Brahmanizm geleneği evrenin ruhu olan birliği oğrenmeğe calışır Bu ruh, her insanın ta derinliğindedir olumun bile sonduremediği hayat ilkesidir Buna karşılık 'Buda icin her şey gorunuşten ibarettir; sağduyu, her şeyin gercek dişiliği uzerine duşunmek ve kendinden vazgecip ozunu dunyadan da kurtarmak demektir

Geleneksel Bolumler

Felsefe birkac bolumu icerir: mantık, akıl yurutme, duşunme bilimidir; epistemoloji, bilimler uzerinde duşunmektir; etik {veya ahlak), ahlÂk bilimi, iyilik ve kotuluk kuramıdır; estetik, guzellik bilimidir ¤¤¤¤fizik ile teoloji (dinbilim) ise, doğrunun ilkelerini arar ve dine ilişkin sorunları inceler

Diogenes

İlkcağ filozoflarının coğunluğu, cok ince mantıkcıklardı Ama bazıları da sadece aydınları kucumsuyor ve toplumsal kuramlardan uzak, sade ve doğal bir yaşantıyı arıyorlardı Boylece her mevsim yalınayak gezen Diogenes'in tek bir pelerini vardı ve genellikle bir fıcıda yaşıyordu Buyuk İskender ona bir arzusu olup olmadığını sorunca da: «Evet, golge etme, başka ihsan istemem» karşılığını vermişti.

Kaynak : Felsefe Ders Kitapları .

__________________