Yan yana eklenerek yerkabuğunu oluşturan kayaların ana maddesi olan mineraller, temelde değişmez ve benzeşik yapılıdırlar. Kimyasal bileşimleri belirgin olmasına karşın doğal olarak, bu kuralın da ayrıcası vardır. Bazı mineraller izomorf(eş bicimli) diziler oluştururlar. Bu dizilerin uc birimleri durumundaki bileşenlerinin değişik oranlarda karışarak (coğunlukla surekli) belli yapılar ortaya cıkarmaları olayıdır. Orneğin surekli bir izomorf dizininin A ve B uc birimleri varsa, bu dizide %100’u A (1. uc birim); %50’si A, %50’si B ve %100’u B (2. uc birim) bileşenlerinden oluşmuş minerallere rastlanabilir. Bileşim değişimleri tek bir mineral kristalinde de gorulebilir. Coğunlukla merkezden dışa doğru olan bu değişim, yavaş ya da birden oluşabilir. Değişimin birden oluşması durumunda katmanlı kristaller ortaya cıkar. Doğal bileşikler, ozellikle de silikatlar (silisli mineraller) cok ceşitli olduğundan,minerallerin sayısı da oldukca yuksektir.
Ancak, binlerce değişik turun yalnız birkac duzinesi sık gorulur. Minerallerin coğu doğada pek az gorulur. Doğadaki binlerce turle yetinmeyen insanoğlu, bir cok bakımdan gercek minerallere benzeyen, ancak mineral sayılmayan bazı maddeler geliştirmiştir. Cam ve bazı seramik turleri bu maddelere ornek gosterilebilir. Yalnız belli kristal yapıları olan maddeler mineral sınıfı icinde ele alındığından, tum dunyanın minerallerden oluştuğu soylenemez. Yerkabuğunun altındaki sıvı (orneğin, su ve petrol) ve erimiş kaya (mama) tabakalarının ana maddesi mineral değildir. Yerkurenin ‘katı toprak’ adı da verilen, katı maddelerden oluşmuş bolumu icin durum farklıdır. Sert ya da yumuşak (granit ve kil gibi) tum kayalar, bir ya da daha cok mineralin birleşimidir. Bazı kirectaşı ve kuvarsit yatakları, kayatuzu ve kukurt cokeltileriyle grafit gibi, hemen tumu tek bir mineral turunden oluşmuş kayalara ender rastlanır.
Mineraller yalnız dunyada bulunmaz; başka gok cisimlerinin yapıtaşları da minerallerden oluşmuştur. Aydan getirilen kaya orneklerinde mineraller bulunduğu ve bunların Dunyadakilere cok benzediği ortaya cıkmıştır. Bazı turlerse ilk kez bu orneklerde gorulmuştur. Soz konusu minerallerin, Aydaki kayaların oluşmasına yol acan koşullarla doğrudan ilişkisi vardır. Genel olarak mineraller oluşum sırasında, bir kristal bicimi alma eğilimindedirler. Bu bicim, kristalin ic yapısıyla uyumludur. Ancak, coğu zaman bu surecin oluşmasına yetecek oylumun bulunmaması nedeniyle gelişme, dolaylı olarak da bicim duzensizdir. Oluşumdan sonra kaya parcacıkları olarak birbirine kenetlenen ya da ayrı kalabilen kristaller, aşınmadan etkilenirler. Bu surec sonunda, kristallerin tipik bicimi tumden yok olur. Gercekte de kristallerin coğu ilk oluştuklarında ancak mikroskopla gorulebilecek buyukluktedir. Bu nedenlere bağlı olarak kayalar, ozgun kristal yapıları olan minerallerden oluştukları izlenimini uyandırmazlar. Bir mineralin kristal yapısının belirginliği, oluşum bicimine ve suresine de bağlıdır.
Ağır ağır gelişen kristaller, hızla oluşan kristallere gore genellikle daha belirgin bicimlere sahiptir. Başlıca kristalleşme bicimleri magmanın katılaşması, kimyasal cokelme, başkalaşım ve bazı elementlerin fazlaca bulunduğu yeraltı sularında gorulebilecek turden kimyasal tepkimelerdir.
OLUŞUM
Magma:Yerkurenin ic bolumlerinde erimiş halde kaya kutleleri (magma) vardır. Magma, katı haldeki kristalleri de icerir. Sıvı evrede, polimerleşme (zincir oluşturma) yoluyla birbirine bağlanabilen anyon (negatif yuklu tanecikler) ve katyon (pozitif yuklu tanecikler) kumeleri bulunduğu sanılmaktadır. Magmanın asıl bulunduğu yer dunyanın dış cekirdeğidir. Ancak, yerkabuğuna daha yakın olan manto tabakasının bazı bolgelerinde ve yerkabuğunda da magma gozeleri gorulur. Bu mağaralardaki erimiş kayalar, dunya cekirdeğindeki magma ile doğrudan bağlantı halindedir. Magma, kanallar ve catlaklar yoluyla magma gozelerinden yeryuzune doğru yukselebilir ve bazen de yeryuzune cıkar. Bu sırada ısının ve basıncın duşmesi, yoğunlaşma, kristalleşme ve daha once oluşmuş kristallerin ısınarak belli olcude erimesi gibi karmaşık değişimlere yol acar.
Lavların yeryuzune fışkırmasında olduğu gibi soğuma hızlıysa, kristaller bicimlenecek zaman bulamazlar. Boylece, mikroskobik kristalleri olan, cok ince tanecikli hatta camsı kayalar ortaya cıkar. Soğuma yavaş olduğunda, orneğin yerkabuğunun derinlerinde granit ve benzeri kayalar oluşur. Bu kayaların yapısında daha cok kuvars, feldspat ve mika kristalleri vardır. Capları birkac milimetreyle bir santimetre arasında değişen bu kristaller oldukca iri kabul edilir. Magmanın goreceli olarak geniş bir kanaldan yeryuzune yukselmesiyle ceperlere değerek soğuyan silikatlardan, hem iri hem de kucuk kristalleri olan kayalar (porfirler) oluşur. Erimiş silikatların kristalleşmesi sırasında oluşan tepkimeler surekli ya da evreli olabilir. Surekli tepkime dizileri sonucunda karışık kristaller oluşur. Orneğin uc birimleri albit (bir sodyum aluminosilikatı) ve anoltit (bir kalsiyum aluminosilikatı) olan plagioclase, boyle bir kristaldir. Soğuma yavaş olduğunda once kalsiyumlu kristaller (anortit) oluşur. Bunlar magma ile tepkimeye girerek, magmanın kimyasal bileşiminin belirleyeceği oranda albitle karışırlar.
Evreli tepkime dizilerine ornek olarak da, kristalleşen ilk mineralin magnezyumsilikat forsteriti (Mg2SiO4) olduğu forsterit-kristobalit sistemi gosterilebilir. İlk kristalleşmeden sonra magmadaki silis oranı yukselir ve belli bir noktadan sonra da magmadaki forsterit kararlılığını yitirerek tepkimeye girer; başka bir magnezyum silikatı olan (Mg2SiO4) oluşarak, tepkime magmada geriye kalan tum magnezyumu ceker. Son olarak da, bir tur silis kristali olan kristobalit oluşur. Magmanın kristalleşmesi sureciyle ilgili olarak yapılan bir cok araştırmanın sonucunda, Bowen Tepkime Dizileri olarak bilinen model ortaya cıkmıştır. Bu modelle, belli kimyasal bileşimleri olan magmalardan hangi minerallerin, hangi sırayla oluşabilecekleri acıklanabilmektedir. Orneğin, magmadaki silis (SiO2) oranı duşukse, olivin, piroksen, leusit, nefelin ve alkali feldspat gibi az silisli minerallerden oluşmuş bazaltlar ortaya cıkar. Magmanın SiO2 oranı yuksekse, oluşan bazaltlar da piroksen ve feldspatın yanısıra kuvars (SiO2) da bulunur. Erimiş haldeki silikatların ve diğer kaya magmalarının hemen tumunde, sıvı hallerini uzun sure koruyan elementler vardır. Bu elementler coğunlukla son aşamada, ince damarlar (pneumalitik damarlar) halinde kristalleşirler. Orneğin beril, topaz ve turmalin gibi değerli taşların oluşumları boyledir. En son geriye kalan doygun su eriyiklerinden oluşan hidrotermal tortular da daha cok kuvars bulunursa da, zaman zaman altın, gumuş ve bakır gibi maden filizleri de gorulur.
BAŞKALAŞIM
Kaya kutleleri, ceşitli koşullara bağlı olarak cok yuksek ısı ve basıncların etkisi altında kalabilir. Orneğin, bir kaya kutlesi derinlere doğru, hem ısı hem de basınc artar; magmanın yukseldiği durumlarda yalnız ısı, dağların coktuğunde oluşumu sırasında acığa cıkan guclerin etkisiyle de yalnız basınc yukselir. Bu değişimler, ortamdaki minerallerin kararlılıklarını yitirmelerine yol acabilir. Kimi zaman da, bazı kimyasal maddeler mineral taneciklerinin arasındaki sızıntı sularına karışarak uzaklaşır. Aynı surec yeni kimyasal maddelerin ortama gecmesine de yol acabilir. Kararsızlaşan minerallerin bir bolumu cozulerek başka minerallerin oluşmasına yol acar. Başkalaşım (metamorfizm) adı verilen bu surec genellikle 300-1200 *C arasındaki ısıda gorulur. Daha yuksek ısılarda kaya kutleleri tumuyle erir (anatexis). Basıncın belli bir yonu varsa, yeni oluşan mineral kristalleri, basıncın en fazla olduğu yonle dik acı oluşturacak bicimde gelişir. Başkalaşım sonucunda ortaya cıkan minerallerin niteliğini ısı ve basınc dışında, başlangıctaki kayanın kimyasal bileşimi de belirler.
DİAGENESİS(Yeniden Oluşum)
Ozellikle yeraltındaki akarsuların etkisiyle mineraller, duşuk ısı ve basınclarda da cozulerek yeni yapılar oluşturabilirler. Sık gorulen diagenesis bicimlerinden biri ‘taşlama’ surecidir. Orneğin kum zamanla kumtaşına donuşebilir. Bu olgunun nedeni, kum taneciklerinin arasına genellikle kuvars, kalsiyumkarbonat ya da demiroksitleriyle hidroksitlerin karışımlarından oluşan bir cokeltinin dolmasıdır. Bazı durumlarda bir mineralin yerini başkası alabilir. Orneğin, ortalama magnezyum oranı yuksek olan bir yer altı suyu varsa, bir kirectaşı (kalsit) zamanla dolomite (Ca,Mg(CO3)) donuşebilir. Boyle bir durumda kristalin yapısı değişmeyebilir; kalsiyumun yerini magnezyuma bırakması oldukca yavaş bir surectir. Yeni oluşan dolomit kristallerinin dış gorunuşleri de, başlangıctaki kalsit kristallerine benzeyecektir. Başka bir diagenesis turu de, sığ denizlerde gorulen mika benzeri yeşil renkli gılokonit mineralinde olduğu gibi, yeni minerallerin oluşmasıdır(authigenesis). Bu, denizlerde bulunan ve oksitlenme sonucu kahverengi bir gorunum alan yeşil kuma tipik rengini veren mineraldir. Sığ denizlerin dibindeki manganez yumruları da authigenesis sonucunda oluşmuştur.
AŞINMA
Mineraller, iklim koşullarının etkisiyle yeryuzunde de değişim gecirebilirler. Bazı mineraller, orneğin kuvars (SiO2) aşınmaya karşı daha dayanıklıdır. Ote yanda, orneğin feldspatlar kolaylıkla aşınarak ceşitli kil minerallerine donuşurler. Suruklenerek başka yerlerde tortular oluşturan bu kil parcacıkları biraraya geldiğinde sertleşerek katmerli kayalara, basınc yuksek olduğunda da arduvazla (siyah mermer) şistlere donuşurler.
KİMYASAL COKELME
Bazı yorelerde, yer altı sularına karışmış olan maddelerin yoğunluğu artıp, suyun doyma noktası aşıldığında, birtakım mineraller cokelir. Orneğin, kirectaşı tabakalarının arasından sızan suların yeryuzune ulaşıp buharlaşmasıyla oluşan cokelme sonucu, mağaralarda sarkıt ve dikitler acık havada traverten katmanları ortaya cıkar. Deniz suyunun buharlaşması sonucunda, tuz oranı gittikce artan mineral cokeltilerinin onemi daha buyuktur. Bu tur bir buharlaşma sonucunda mineraller belli bir sırayla cokelerek ‘evaporit’ adı verilen tortuları oluştururlar. İlk once kalsiyum ve magnezyum karbonatları olan kalsit, aragonit ve dolomit cokelir. Bunları suyun ucte biri buharlaştığında sulfatlar (alcıtaşı ve anhidrit) izler. Su buharlaşmayı surdurerek ilk hacminin 1/10’una duştuğunde, kayatuzu (halit) cokelir. Hacim 1/16’ya duşunce de silvit, kainit ve karnalit gibi onemli potasyum tuzları yoğunlaşır. Son olarak da magnezyumklorid (biscofit) cokelir.
Altın, gumuş ve bakır gibi metaller doğada hemen hemen arı halde bulunurlar. Bu kural, metaller dışında, bazı başka elementler icin de gecerlidir. Orneğin karbona, elmas ve grafit biciminde rastlanır; ozellikle volkanik bolgelerde sarı kukurt yatakları gorulur. Ancak, iki ya da daha cok elementten oluştuklarından minerallerin yapısı coğu zaman daha karmaşıktır. Mineraller genellikle basit bir oranda element icerirler. Orneğin SiO2 (bir silikon, iki oksijen atomu), Al2O3 (iki aluminyum, uc oksijen atomu), FeO,CaAl2Si2O8 vb... Başka kimyasal bileşiklerde gorulen bileşim oranları, minerallerde de her zaman kusursuz olmaz. Orneğin, kuramsal formulu TiO2 olan ve bir titanyum, iki oksijen atomundan oluşması beklenen rutil mineralinin duyarlı bir kimyasal analizi yapıldığında, gercek formulun TiO1.99 olduğu ortaya cıkar. Yani, ortalama 0,01 oranında oksijen atomu eksiktir. Bu olgu mineralin ic yapısı (kristal kafesi) kusursuz olmadığından karşımıza cıkmaktadır. Kristalin gelişmesi sırasında ya da daha sonra etkili olan bazı surecler ve duzensizlikler bu tur sapmaların başlıca nedenleridir. Kristal kafesinde atom bulunması gereken yerler boş kalabildiği gibi (TiO1,99), iri iyonlu kristal kafeslerindeki atomların arasındaki boşluğa da, mineralin kimyasal formulune gore orada bulunması gereken kucuk iyonlar girebilir. Orneğin, kuramsal formulu Be3Al2Si6O18 olan beril kristal kafesinde sodyum (Na) atomları gorulur. Bu nedenle, soz konusu mineralin gercek formulu Be3Al2Si6O18Na0,01 bicimindedir. Kuramsal formulden sapmalar, izomorf dizilerde daha da onem kazanır. Orneğin, (MgFe) 2SiO4 formuluyle ifade edilen olivinlerde, forsterit (Mg2SiO4) ve fayalit (Fe2SİO4) uc birimlerinin arasında tam bir dizi vardır. İkiden fazla uc birimi olan izomorf dizilerede rastlanır. Plagioclase adını alan albit (NaAlSi3O8) ve anortit (CaAl2Si2O8) minerallerini arasında oluşan izomorf dizileri iceren feldspatlar, bu olgunun en iyi ornekleridir. Albit, ucuncu bir uc birim olan sanidin (Ka1Si3O8) ile birleşerek, karışık kristaller (Alkali feldspatlar) oluşturabilir. Alkali feldspatlarla plagioclase mineraller sureksiz izomorf diziler oluşturabildikleri gibi, selsian (BaAl2Si2O8) ile birleşerek yine bir izomorf dizi oluşturabilirler.
KİMYASAL FORMULLER
Bir mineralin kimyasal formulunden hem bileşimi, hem de yapısı anlaşılabilir.
Orneğin saf kukurt , basit kukurt kristalinde 8 atomun birbirine bağlı olduğunu anlatmak amacıyla S8 formuluyle gosterilir. Ozellikle silikatlarda, SİO4 ve Si2O7 gibi bazı yapılar cok sık gorulur. Orneğin, epidot minerallerinin basit kimyasal formullunde
(Ca2(A1,Fe)3 Si3 O12) bu yapıları gormek imkansızdır. Ca2 (A1, Fe) A12(SiO4/O/OH)
bicimindeki yapısal formule bakıldığındaysa Ca2+ ve A13+ iyonlarının en onemli katyonlar oldukları acıkca gorulur ( 2+ ve 3+ ,kalsiyum ve aluminyum iyonlarının, sırasıyla 2 ve 3 değerlerinde pozitif yuk taşıdıklarını vurgulamaktadır). Formulden ayrıca Al(+3) iyonlarının en fazla ucte birinin yerine Fe(+3) gelebileceği, silikonun (Si) hem Si2O7(-6), hem de SiO4(-4) gruplarında bağ oluşturduğu, oksijen atomlarının tumunun silikonla birleşmediği ve bir de hidroksil grubunun (OH) var olduğu anlaşılabilir. Mineraller, yapısal formullerine gore sistemli bir bicimde sınıflandırılabilirler. Gunumuzde, James Dwight Dana’nın (1813-95) 19. yy’de geliştirdiği sisteme dayanan bir sınıflandırma uygulanmaktadır. Bu sisteme gore temel ayrım silikat olmayan minerallerle silikatlar arasındadır. İlk grup kendi icinde elementlere, sulfitlere, halitlere, oksitlere, karbonatlara, sulfatlara ve fosfatlara ayrılır. İkinci grup da siklo-, ıno-, fillo- ve tektosilikatlar vardır.
SİLİKAT OLMAYAN MİNERALLER
Elementlerden bakır (Cu), gumuş (Ag), altın (Au) ve platin (Pt) metalleri, arsenik (As), antimon (Sb) ve bizmut (Bi) metaloidleri, metal olmayan elementlerden de kukurt (S) ve karbon (C), doğada coğu zaman arı halde bulunur. Oldukca geniş bir grup olan sulfitler genellikle galenler, pritler, blentler ve fahlorlar alt gruplarına ayrılır. Metal parlaklığı ve kurşuni rengi olan, genellikle kusursuz dilinim ozelliği taşıyan galen grubuna ornek olarak, bakır galeni (kalkosit, Cu2S) ve kurşun galeni (PbS) gosterilebilir.Metal gorunumu ve yansıtma ozelliği olan sert piritlerin dilinimi yoktur.Pirit(FeS2) ve arsenopirit(FeAsS) bu grubun başlıca ornekleridir.Cinko blendi(ZnS) ve surur(HgS) gibi ornekleri olan blenler grubunun ozellikleriyle dilinim, ışık gecirebilme ve yumuşaklıktır. Tetrahetrit(Cu3SbS3-4) mineralinin temsil edebileceği fahlorlar metal parlaklığına ve konkoid(SEDEF eğrisi)parcalanma ozelliğine sahiptir.Suda cok kolay eriyebilen halitlerin katı halde mineral oluşturdukları pek az gorulur. Yine de, kayatuzu (halit,NaCl), silvit (KCl) ve florspar (florit, CaF2) bu turun yaygın ornekleridir. Oksit grubuna gercek oksitler (orneğin kuvars SiO2, ve kırmızı demir filizi hematit Fe2O3), cift oksitler (orneğin magnetit, FeO-Fe2O3) ve hidroksitler (hidrargilit, Al (OH)3) girer. Karbonatlar (orneğin kalsit CaCO3; magnesit, MgCO3), nitratlar (orneğin Şili guhercilesi, NaNO3) ve boratlar (orneğin boraks, Na2B4O7. IOH2O) karbonat grubuna girer. Sulfat grubunda da sulfatlar (orneğin, alcıtaşı, CaSO4. 2H2O), kromatlar (orneğin, crocoite, PbCrO4) tungstatlar (orneğin,volframit (Fe, Mn)WO4) ve molibdatlar (orneğin, vulfenit, PbMoO4) vardır. Fosfat grubunda ksenotim (YPO4) orneğinde olduğu gibi, zaman zaman ender elementleri de iceren fosfatların yanı sıra arsenatlar (orneğin mimetit, Pb5Cl(AsO4)3) ve vanadatlar (orneğin vanadinit, Pb5Cl(VO4)3)’da bulunur.
SİLİKATLAR
Yerkabuğunun buyuk bolumunu oluşturan silikatlar (hacim bakımından %86), Sio4(+4) tetrahedronunun (tedrahedron eş kenarlı, eş acılı ve dort ucgen yuzlu bir piramittir) polimerleşme (zincir oluşturma) eğilimi sonucunda ortaya cıkmıştır. SiO4(+4) grubundaki 4 oksijen atomu, silikon atomunun cevresinde, bir tetrahedron oluşturacak bicimde dizilmiştir. Orto ve nezosilikatların yapısındaki basit SiO4 tetrahedronlarında, oksijen atomlarının tumu her zaman silikon atomuna bağlı değildir. (Mg, Fe)2SiO4 formuluyle gosterilen olivinlerin izomorf dizileri, ilk gruba girer. Değerli bir taş olan topaz (AlSiO4(F,OH)2 ise, ikinci gruptandır. Sorosilikatların karakteristik ozelliği, iki SiO4 tetrahedronunun birleşerek Si2O7- grupları oluşturmasıdır. Bu durumda, oksijen atomlarının tumu silikon atomlarına bağlanabilirler (orneğin gehlenit, CaAl(Si, Al)2O7.Ca(Al, Fe)Al2(Si2O7/SiO4/O/OH) genel formuluyle ifade edilen epidot grubunun ceşitli uyeleri de, nezosilikatlara gecişi sağlar. Siklosilikatlar, uc, dort, ya da altı SiO4-tetrahedronundan oluşmuş halkalar icerir. Orneğin beril, Na(Mg, Fe, Mn, Li, Al)3.Al6(Si6O18/(BO3)/OH, F)4, bu gruptandır. Lifli ve dilinimli prizmalar oluşturan inosilikatların yapısında, SiO4-tetrahedronun zincirleri vardır. İki tetrahedronluk birimlerden oluşan proksen zincirleri, uc, beş, ya da yedi tetrahedronluk birimlerden oluşan proksenoid zincirleri ve Si4O11-gruplarından oluşan cift zincirli amfiboller, ayrı kategorilerdedir. Sırasıyla hypersthene, MgFe(Si2O6), wollastonite, CaSiO3 ve gılokofan, Na2(Mg, Fe)3.Al2(Si8O22/(OH)2), yukarıdaki grupların ornekleridir.
KRİSTALLER
Ortaya cıkabilecek mineral kristallerin turleri, ortamda bulunan kimyasal bileşenlere ve bunların kristal kafesindeki duzenlerine bağlıdır. Kristalin alacağı bicimi duzenleyen en onemli etmen, kafesin bicimidir, cunku kristalin yuzleri, birim kafese gore yon kazanır. Kristal kafesi uc boyutlu bir yapıdır. Kuramsal olarak, sonsuz sayıda eş bicimli goze birbirine eklenebilir. Kristallerin eksenleri birbirine eğik ya da dik acılı, kısmen eğik, kısmen dik acı olabilir. Eksenlerin boyları da kimi zaman eşit, kimi zaman farklıdır. Bu olasılıklara gore, herbirinin kendine ozgu simetrik yapıları olan yedi ayrı kristal sistemi vardır.
KRİSTAL SİSTEMLER
Kubik sistemde, birim gozenin birbiriyle acı oluşturan kenarlarının tumu aynı uzunluktadır. Kup, bu koşulları sağlayan bicimlerden biridir. Kubik kristal sistemi olan minerallerin arasında kaya tuzu (halit, NaCl), doğal altın (Au) ve pirit (FeS2) vardır. Tetragonal sistemde, birbirine dik olan uc eksenden biri diğerlerinden ya daha kısa, ya da daha uzundur. Basit bir dikdortgen prizma, bu tur yapının orneğidir. Kasiterit (SnO2) ve zirkon (ZrSiO4) mineralleri tetragonal kristallerden oluşmuştur. Ortorombik sistemde, eksenler yine birbirine diktir, ancak her birinin uzunluğu farklıdır. Bu nedenle, dik acılı koşutyuz benzeri bicimler ortaya cıkar. Orneğin kukurt (S8) ve antimonit (Sb2S3) bu sisteme giren minerallerdir. Heksagonal sistemde, birim gozenin tabanı altıgen bicimdedir. Bu tabana dik olan eksen ceşitli boylarda olabilir. Yani, temel bicim altıgen prizmadır. Orneğin, apatit (Ca5(F, Cl,OH)3 ve nefelin, NaAlSiO4 minerallerinin kristalleri bu bicimdedir. Trigonal sistemin eksen yapısı, heksagonal sisteminkine benzer. Temel bicim rombohedron, yani koşegenlerinin birinin doğrultusunda bukulmuş bir kuptur. Dolomit, (Ca.Mg)CO3 ve kuvars, SiO2, bu sisteme girer. Tum eksenlerin farklı uzunluklarda olduğu kristaller, monoklinik sistemi oluştururlar. Birim gozenin iki dik, bir de eğik acısı vardır. Temel bicim de, birim prizmanın aynısıdır. Alcı taşı, CaSO4 ve ortoklaz (formulu KalSi3O8 olan bir feldspat), bu sistemdeki minerallerdendir. Eksenlerin tumunun farklı uzunlukta olduğu ve birbirleriyle geniş acı yaptığı triklinik sistemde, birim gozelerin bicimleri de cok farklı ve duzensizdir (orneğin kyanit, Al2SiO5, bu tur kristallerden oluşmuştur).
__________________
Jeoloji / Jeofizik Mineraller-Minarel Oluşumu
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●133 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Jeoloji / Jeofizik Mineraller-Minarel Oluşumu