1.OYUN
Oyunun Tanımı

Oyunun ne olduğu konusunda eski zamanlardan beri cok değişik goruşler ileri
surulmuştur. Bu goruşlerin tamamındaki ortak nokta ise oyunun cocuk icin cok onemli bir uğraş olduğudur.
Oyun icin yapılan bircok tanım vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:
*Oyun, cocuğa hic kimsenin oğretemeyeceği konuları, kendi deneyimleriyle
oğrenmesi yoludur.
*Oyun, sonucu duşunulmeden eğlenmek amacıyla yapılan hareketlerdir. Oyun
‘iş’ in karşıtı olarak duşunulmektedir. Cunku ‘iş’te belli bir sonuc soz
konusudur.”
*Oyun, icsel olarak gudulenen belirli bir amacı olmayan, yetişkinler tarafından
değil, cocuğun koyduğu kurallara bağlı olarak kendiliğinden gelişen ve zevk
unsuru taşıyan davranışlarda oluşan bir etkinliktir.
*Oyun, cocukların kendi sectikleri ya da gruptaki diğer cocukların sectikleri ve
kendilerine gore sağlam kuralları olan eylemlerdir.
*Piaget’e gore oyun, bir uyumdur.
*Gross’a gore (1896), oyun bir pratiktir. İleride karşılaşılabilecek davranış
bicimleri oyunla elde edilir.
*Caillois ‘ e gore (1958) oyun, serbestce kabul edilmiş, fakat bağlayıcı olan
kurallara gore belli bir alan ve zaman sureci icinde surdurulen gerilim ve
eğlence duygularını iceren, gercek hayattan farklı olduğu bilinci ile yapılan
gonullu bir hareket ya da faaliyettir.
*Montaigne (1533–1592) oyunu cocukların en gercek uğraşıları olarak
tanımlamıştır.
*Montessori (1870–1952) de oyunu cocuğun işi olarak nitelendirmiştir.
*Lazarus ise oyunu, kendiliğinden ortaya cıkan, hedefi olmayan, mutluluk
getiren bir aktivite olarak tanımlamıştır.
Genel tanımıyla oyun, belli bir amaca yonelik olan ya da olmayan, kurallı ya da
kuralsız gercekleştirilebilen; fakat her durumda cocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan gercek hayatın bir parcası ve cocuk icin en etkin oğrenme surecidir.
Oyunun Tarihcesi


Oyun, canlıların var olmasıyla başlamıştır. Hayvanların da oyun oynadıklarını
duşunmek garip gelebilir. Ama etrafımızdaki hayvanları izlediğimizde onların oynadıkları oyunları gorebiliriz. İki kopeğin birbirini kovalaması, birinin diğerini yakalayınca yere yatırması ve butun bunları yaparken de değişik sesler cıkarmaları, yaptıkları eylemin oyun olduğunu ve bu işten zevk aldıklarını gosterir.

İnsanoğlunun ataları, cevrelerinde gorduklerini taklit ederek, yaptıklarını hareketlerle birbirlerine anlatarak farkında olmadan oyunu yaratmışlardır. Avını avlayan insan, avını nasıl avladığını taklitlerle diğer insanlara anlatmıştır. Bu hareketler, zamanla bilincli yapılan buyusel, dinsel torenlere donuşmuş ve oyun bu aşamada kulturel bir ozellik kazanmıştır.

Buyuklerin avlarını nasıl avladıklarını anlatırken onları izleyen cocuklar, buyuklerin yaptıklarını gunluk yaşamlarında taklit etmişler ve buyuklerine ozenerek benzer hareketleri yapmaya başlamışlardır. Bu tur oyunlar, cocuklar tarafından nesilden nesile geliştirilerek aktarılmış ve bugunku oyunları oluşturmuştur. Sopalarla ve taşlarla yere konan bir hedefi vurmak, celiğe vurup uzağa goturmek, saklambac oyunlarında saklanan oyuncuyu arayan
ebenin, sakladığı yerden ebeden once kaleye gelmeye calışan oyuncunun hal ve hareketleri ilkel insanların avcılık sırasında yaptığı hareketlerin benzeri gibidir.
Cocuk oyunları icerisinde taşla ve aşıkla ( koyun ve keci gibi hayvanların arka ayak diz bolgesinden cıkan kemiklerle) oynanan oyunları genelde en eski oyunlar olarak kabul edilmektedir.

Arkeologlar, yaptıkları kazı ve araştırmalarda bu oyunları anlatan kabartmalar ve mağara resimleri bulmuşlardır. British Museum’da bulunan ve İ.O. 800 yıllarında topraktan yapılmış bir heykel, iki kızı aşık oynarken gostermektedir. Eski Mısır’da bulunan Orta Krallık donemi duvar resimlerinde ise oyun tahtası uzerinde oynanan oyunlar, sıcrama oyunları, yine İ.O. 2600 yılında Mısır’da Ak-hor mezarında bulunan duvar resminde bir kız,el vuruşma oyunu oynarken gosterilmektedir. Yunan comlek resimlerinde tavlaya benzer bir oyuna rastlanmıştır. Ayrıca aşık, sopayla cember surme, topac ve top oyunları oynandığına dair resimler bulunmuştur. Girit Uygarlığı’nın kalıntılarında da bebeklere, minyatur ev eşyalarına rastlanmıştır. Komşu uygarlıklardaki bu ornekleri coğaltmak mumkundur. Anadolu’da yaşayan uygarlıklara ait bircok mezar taşında da cocuk yaşantısıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Maraş’ta Genc Hitit Donemi’ne ait aşık kemiği ve kırbacla oynayan cocuk resimlerine rastlanmaktadır.


Turklerdeki oyunlarla ilgili yazılı bilgileri Dede Korkut HikÂyeleri’nde bulmak
mumkundur. Diğer onemli bir kaynak ise Evliya Celebi’nin Seyahatname adlı eseridir.Daha sonraki yıllarda cocuk oyunları nesilden nesile aktarılarak ve zenginleşerek gunumuze kadar gelmiştir. Doğal olarak cocukların ilk donemlerinden sonraki oyunları zihinsel gelişimle paralel olarak bicim değiştirmekte, zekÂnın urunu olmaktadır. Uygarlık gelişiminin bilim, sanat, mimari gibi pek cok alanda gelişme gostermesi cocuk oyunları ve
oyuncaklarına da yansımıştır.


Alıntıdır : meb.gov.tr

__________________