Antik cağlardan beri binlerce yıldır bilgeler yuz ozelliklemizin kaderimizi veya karakterimizi belirleyip belirlemediğini merak ettiler. Bu anlamda bir insanın yuz ozelikleriyle yaşam cizgisi arasında bir korelasyon olup olmadığını anlayabilmek icin yapılan ceşitli calışmaları bir araya getirdiler. Aristo, Antik Yunan?da fizyonomi uzerine bir kitap yazdı ve yuz, beden ve sesin fiziksel ozelliklerini inceledi. Homer ve Hipokrat pratik felsefenin antik bir yontemi olarak yuz okuma hakkında yazılar yazdılar. Ortacağ?da fizyonomi astrolojiyle birleştirildi ve ilahi sanatların bir parcası haline geldi. Doğu kulturunde de kendine yer bulan yuz okuma, Erzurumlu İbrahim Hakkı?nın, 1756 yılında yazdığı Marifetname?sinde de karşımıza cıkmaktadır. 18. ve 19. yuzyıllarda Avrupa?da potansiyel sucluları bulabilmek icin krimolojiye ait bir calışma alanı olarak kullanılan fizyonomi, 20. yy?a gelindiğinde halk arasında yaygın olan bir batıl inanc olarak gorulmeye başlandı. Bugunse psikanalizde, istihbaratta, yonetimde ve iletişm alanında etkili bir kaynak olarak kullanılıyor.
__________________