TURKİYE'DE EROZYON

Dunyada olduğu gibi Turkiye'de de toprak kaybı surecinin en onemli etkeni erozyondur. Arazi eğimi, iklim, bitki ortusu ve toprak ozelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanısıra, insanın doğaya mudahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etgen, erozyonu bir afet niteliğine donuşturmektedir.
Turkiye kara yuzeyinin %90’ında ceşitli şiddetlerde erozyon cereyan etmektedir. Arazinin %63'u cok şiddetli ve şiddetli, %20'si ise orta şiddetli erzyonla karşı karşıyadır. Ulke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazide toprak giderek yok olmaktadır. Erozyon buyuk olcude tarım alanlarında yaşanmaktadır.

EREZYONUN ZARARLARI

Bitki ortusunun yok olması, erozyonun yanı sıra toprak kayması, taşkın ve cığ felaketlerini artırır.
Verimsizleşen ve yok olan tarım arazileri uzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelip, kırsal kesimden kentlere doğru gocu arttırarak, buyuk ekonomik ve toplumsal sorunlara yol acar.
Meraların yok olması hayvancılığın gerilemesine neden olurken, gelirin azalması ve iş olanağının daralması sonucunu doğurur. Bitki ortusunun yok olması, erozyonun yanı sıra toprak kayması, taşkın ve cığ felaketlerini artırır.
Erozyon sonucu taşınan verimli topraklar, baraj gollerini doldurarak, ekonomik omurlerini kısaltır.
Yeşil ortu ve toprağın elden gitmesi ile ortaya cıkan iklim değişikliği ve bozulan ekolojik denge sonucunda, vahim boyutlarda doğal varlık kaybedilerek ekonomik zarara uğratır.
Bitki ortusu ve toprağın olmadığı bir yuzey, kar ve yağmur sularını ememediğinden, doğal su kaynakları duzenli ve surekli olarak beslenemez.
Kaybedilen toprak ortusunun yeniden oluşması icin binlerce yıl gerekir. İşlenen tarım alanların %75'inde (yaklaşık 20 milyon Ha) yoğun erozyon gorulmektedir. Diğer bir anlatımla Turkiye tarım alanlarının ancak 5.0 milyon hektarlık bolumunde erozyon yoktur. Su ve ruzgar erozyonu tum ulke topraklarının %86.5'inde cereyan etmekte, ruzgar erozyonu 506 bin hektarlık bir yayılımla daha cok kural iklime sahip olan Konya ve dolaylarında gorulmektedir.
Turkiye'de akarsularla birlikte alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla duzeydedir. Fırat Nehri, yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak taşımaktadır. Her yıl Keban barajı'na 32 milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton toprak birikmektedir. Erozyonla yılda 90 milyon ton bitki besin maddesi toprak birlikte yitirilmektedir. Her yıl tarım alanlarından 500 milyon ton, tum ulke yuzeyinden 1,4 milyar ton verimli ust toprak, erozyonla kaybedilmektedir. Kaybedilen bu topraklar, 25 cm kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eşdeğerdir.
Yanlış toprak kullanımı, yanlış tarım uygulamaları, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri yatırımların yanlış konumlanması sureci ise erozyonun hızını arttırdı. Afet nitelikli erozyon yetmezmiş gibi, tarım arazileri, ozellikle de verimli tarım arazileri, tarım dışı kullanımlarla acık bir saldırı ve talanla karşı karşıya. 1978-1996 yıllarında amac dışı tarım toprağı %33 artmış ve betonlaşarak elden cıkan verimli tarım toprağı 600 bin hektara, yani verimli alanların yaklaşık onda birine yaklaşmıştır.
DUNYADA EROZYON

Dunyamızın yuzeyine yerkabuğu denmesi bir rastalantı değildir. Gezegenin uzerindeki butunhayat, kıtaları kaplayan incecik ve hassas toprak kabuğuna bağlıdır. Bu kabuk olmasa, yaşam okyanuslardan karalara atlayamazdı. Bitkiler, ekinler, ormanlar, hayvanlar ve tabii ki insanlar olmayacaktı.
Gezegenimizin eti olan bu değerli kabuk son derece yavaş meydana gelmesine karşılık son derece suratle ortadan kalkabilir. Bir parmak derinliğinde bir toprak tabakasının oluşması icin, asırlar gecmesine gerekmektedir. Olumsuz şartlar bir iki mevsimde bu tabakayı yok edip okyanuslara taşıyabilir. Topraktan oluşmuş yerkabuğu, kendisini oluşturan bu tabakayı suratle kaybetmektedir.
Worldwatch Institute, her sene toprağın ust tabakasının 24 milyar tonunun kaybedildiğini ileri surmektedir. Son yirmi sene icerisinde ABD'deki butun ekili alanı kaplayacak kadar toprak kaybolup gitmiştir. Olay gittikce vahimleşmektedir.
Bu kriz, ozellikle dunya uzerindeki kararların ucte birinden fazlasını kaplayan kurak alanlarda ortaya cıkmaktadır. Colleşme, toprak tabakasının son derece hassas, bitki tabakasının son derece ince ve iklimin son derece sert olduğu bu bolgelerde kendini hissettirmektedir. Toprak her yerde bozulabilir ama kuru iklideki bozulmaya colleşme adı verilmektedir. Dunya uzerindeki 5.200.000.000 hektarlık tarımda kullanılan kurak alanların %70'i ozelliklerini yitirmiştir. Dolayısıyla colleşme, toplam kara alanının %30'una zarar vermektedir.
Afrika'da kurak alanların %73'unu kapsayan bir milyon hektarın uzerinde arazi, orta derecede veya ciddi bir colleşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Asya'da 1.4 milyon hektar aynı şeklide etkilenmektedir. Fakat, bu problem sadece kalkınmakta olan ulkelere mahsus değildir. Ciddi bir şekilde veya orta derecede colleşmiş kurak alanların en fazla bulunduğu kıta- %74 ile Kuzey Amerika'dır. Avrupa Birliği'ndeki ulkelerin beş tanesinde colleşme sorunları mevcuttur. Asya'da en fazla etkilenen bolgeler eski Sovyetler Birliği'nde yer almaktadır.
Genel olarak bakılırsa, colleşme tehlikesi ile karşı karşıya olan kurak alana sahip 110 ulke olduğu gorulur. Birleşmiş Milletler Cevre Programı (UNEP), colleşmenin genel maliyetinin senede 42 milyar dolar olduğunu hesaplamıştır. Sadece Afrika'nın yıllık kaybı 9 milyar dolardır.
Manevi kayıplar ise, daha ağır olmuştur. Dunya nufusunun beşte biri demek olan bir milyardan fazla insanın yaşamı tehlikededir. 135 milyon kişi-Fransa, İtalya, İsvicre ve Hollanda'da yaşayanların toplamı kadar- doğup buyudukleri yerleri terk etmek mecburiyetinde kalabilirler. Toz haline donuşmekte olan yerleri bugune kadar kac kişinin terk edip gittiği bilinmemekle beraber mutlaka milyonları bulmaktadır. Mali ve Burkina Faso'da yaşamakta olanların altıda biri, kendi yorelerini terk etmek zorunda kalmışlar ve bunun bir sonucu olarak da, şehirlerin cevrelerindeki gecekondular fazlalaşmıştır. 1965 ile 1988 seneleri arasında Mauritania'nın başşehri Nouakchott'da yaşamakta olanların toplam nufusa oranı %9.9'dan %41'e yukselmiş ve gocebelerin oranı ise %73'ten %7'ye duşmuştur.
Topraklarını yitirmiş olanlar, ruzgÂrın kendilerini goturduğu yerlerde tekrar kok salmaya calışmaktalarsa da uzaktaki ulkeler, bu gocten etkilenmektedir. Meksikalı gocmenleri, ABD'ne iten unsurlardan bir tanesi de colleşmedir. Senegal Vadisi'nin yuksek ve orta bolgelerinde yaşayanların beşte ikisi şimdiden goc etmiştir. Fransa'daki Bakel bolgesindeki nufusu, koylerini geride bırakıp buraya goc etmiş insanların coğunluğu oluşturmaktadır. Ama bir imkan bulunabilseydi, bu insanlar kendi memleketlerinde kalmayı tercih ederdi.
Yağış almayan bolgelerde halen surmekte olan on silahlı catışmanın başlamasının sebepleri arasında colleşme de bulunmaktadır. Colleşme, Somali gibi yerlerde siyasi dengesizlik, aclık ve toplumun parcalanmasına sebep olduğu gibi, insani yardım ve felaketleri onleme cabası şeklinde buyuk miktarda harcamalara yol acmaktadır. Aynı zamanda kuresel ısınma ve biyolojik ceşitliliğin kaybolması gibi, cevre koruma sorunlarını da ağırlaştırmaktadır.
Colleşme, bir bakıma yanlış bir terimdir. Bazıları bu, dunya uzerinde mevcut olan collerin yayılması, yani kumların verimli toprakları ortmesi gibi kabul etmektedir. Col sınırlarının iklim ve yağmur şartlarına gore genişleyip kuculduğu bir gercektir ama, bu tamamen değişik bir konudur. Colleşme-cirkin bir işlemi ifade eden cirkin bir terim adeta bir cilt hastalığı gibidir. Bozulmakta olan araziler yer yer patlak verir. Bu patlamalar, en yakın colden binlerce kilometre uzakta da olabilir. Bu alanlar yavaş yavaş buyur, birleşir ve colu andıran şartlar oluşturur.
Colleşmeyle Mucadele Anlaşması (The Convertion of Combat Desertification) ulke liderlerinin 1992 senesinde Rio'daki Dunya Zirvesi'nde kabul etmiş oldukları colleşme tanımını kabul etmektir. Bu tanım, hem iklim şartlarını hem de insanların faaliyetlerini suclu bulmaktadır. Aynı zamanda, "colleşme fiziksel, biyolojik, siyasi, kulturel ve ekonomik faktorler arasındaki karmaşık bir bileşim sonucu ortaya cıkar" denmektedir.
Kuraklık, genellikle colleşmeyi başlatır veya daha kotuleşmesine sebep olur, Ancak, insanların dort faaliyeti genellikle cok daha etkili olmaktadır. Yanlış tarım uygulamaları toprağı tuketmektedir. Aşırı otlatma, toprağı erozyondan koruyan bitki tabakasını ortadan kaldırmaktadır. Ormanların tahrip edilmesi, araziyi toprak yapan ve bu ikisini birbirine bağlayan imkÂnı yok etmektedir. Yanlış sulama, tarım yapılan araziyi tuzlu bir halde bırakmakta ve her sene 500.000 hektarı colleştirmektedir. Bu miktar, her yeni sulamaya acılan alana eşittir.
Eskiden kurak alanlarda yaşamakta olanlar, kendi topraklarını haddinden fazla işlemek ve mevcut ağacları tahrip etmekle suclanırlardı. Fakat anlaşmanın da kabul ettiği gibi, bu uygulamanın altında insanların başka turlu hareket etmelerine imkan bırakmayan sebepler yatmaktadır. Yoksulluk, bu sebeplerin başında gelmektedir. Son derece fakir olan bu insanlar, kendi geleceklerini ipotek altına almakta olduklarının farkında olmalarına rağmen ailelerini bugun besleyebilmek icin ellerindeki topraktan mumkun olduğu kadar istifade etmek zorunda kalmaktadır.
Kurak alanlarda yaşayan yoksul insanlar kendi geleceklerini tayin etmek bakımından fazla bir şansa sahip değillerdir. Kendi ulkelerinde bile bir kenara atılmışlardır. Ektikleri arazi kendilerinin değildir. Ulusal veya bolgesel politikaların saptama bakımından pek etkili oldukları soylenemez. Ekonomik, siyasi ve coğrafi olarak dunya uzerindeki varlıkları adeta bilinmez. Colleşmeden en fazla etkilenen kadınların ise kendi toplumlarında bile hemen hic sesleri cıkmaz. Kuraklık bu insanlar icin felaket demektir. Ama tarımsal urunlerin bollaşmasına ve fiyatların duşmesine yol acan yağmur da onlar icin zaman zaman felaket anlamına gelmektedir.
Nufus ve tarımsal urunlere olan talep arttıkca topraktan yararlanmanın klasik yontemlerinin yetersiz kaldığı gozlenmektedir. Tek tip tarım gibi yeni uygulamalar bu durumu daha vahim bir hale getirmektedir. Koruma ilkelerine hic onem vermeden gittikce daha fazla toprağın devreye sokulması sonucunda yoksul ciftcilerle hayvan yetiştiricileri randıman alamayacakları arazilere doğru itilmektedir.
Gecmişte kalkınmayı planlayanlar, kurak alanlarda yaşamakta olan insanları gozardı etmişlerdir. Ancak bu insanlar uzun bir sureden beri kendilerini besleme imkanlarını yarattıkları bu toprakları ve ekosistemi herkesten daha iyi tanımaktadır. Colleşmeyi onlemede bu insanlardan yararlanmak gerekir.
Anlaşma bu gerceği vurgulamakta ve 1995 senesinde Kopenhag'da yapılmış olan Sosyal Kalkınma Zirvesi'nde belirtilmiş olan surdurulebilir kalkınmanın insanlara hizmet etmesi ve insan merkezli olarak gercekleştirilmesi gerektiğinin altını cizmektedir. Yeni bir yaklaşım sergileyen bu anlaşma o yorelerde yaşamakta olan insanların colleşme konusunda katılımcı olmaları ve bu insanların yoksulluklarına bir care bulunması gerektiğini ileri surerek bugune kadar kabul edilmiş olan metodları alt ust etmektedir. Aynı zamanda, colleşmenin durdurulup kaybedilmiş alanların geriye kazanılabileceğini ve kendi toprakları uzerinde aklamaya razı edilerek gezegenimiz uzerinde yaşamakta olan yoksulların gelirlerinin ve gururlarının iade edilebileceğini ima etmektedir. Belki de colleşmenin yol actığı ic ice gecmiş ve birbirlerine bağlı krizlerin onunun alınması icin en iyi ve belki de en son şansı sunmaktadır.

__________________