Alyans Ve Pırlanta Yuzuklerin Tarihcesi
Halkalar bize sonu olmayan ve doğayla ic ice bir sonsuzluğu anımsatır. Dolayısıyla yuzuklerin halka şeklinde olması pek de şaşırtıcı değil. Peki alyanslar ve pırlanta yuzukler her zaman bu kadar masum ve romantik bir anlam mı taşıyordu? Tarihe baktığımızda cevap ne yazık ki hayır.

Antik Mısır
Alyanslara ilk defa Antik Mısır’da rastlanmış. Evlilik seremonilerinde sonsuzluğun işareti olarak sol elin yuzuk parmağına takılırlarmış. Sonradan vena amoris (aşk damarı) adı verilecek bir damarın bu parmaktan direkt olarak kalbe bağlandığına inanılırmış. Erkeğin eşine bu yuzuğu takması, onun eve bakma becerilerine olan inancını gosterirmiş. Kenevirden yapılan bu yuzukler zamanla deri, kemik ve fildişi gibi daha değerli gorulen malzemelerden yapılmış. Boylece yuzuk ne kadar değerliyse sevgi de o kadar buyuktur fikri yayılmış. Erkekler verdikleri yuzukleri bir gosteriş sembolu olarak kullanmış.


Antik Roma
Antik Roma’da ise damat yuzuğu gelinin babasına vererek kadını satın aldığını gosterirmiş. Yuzuk ve kadın takas edilen iki mal olarak gorulurmuş. Yuzuğu veren erkek kadına sahip olurmuş. Bu donemde yuzuklerin erkeğin servetini acan bir anahtar olduğu soylenirmiş. Yuzukler aynı zamanda erkeğin evliliği bitirmesi durumunda kadına ve ailesine bir guvence olması icin verilirmiş. Değerli madenler tercih edilmeye başlandıkca aileler icin kızlarının evliliği daha da onem kazanmış. Kolay bulunan malzemelerden yapmaya başlasalar da, Romalılar zamanla kendilerini kaptırıp demir ve daha sonra da altın kullanmaya başlamış. İlk etapta sadece belirli kesimlerin altın takmasına izin verilse de, halk zenginleştikce bu kurallar hafifletilmiş ve karşılayabilen herkes altın alyansları tercih etmiş. Bu gelenek gunumuze kadar devam etmiş. Alyans kelimesi de bu donemde oluşturulmuş: Latincede alligare (ad +ligare), yanına bağlamak ve yukumluluğu altına girmek anlamlarına gelirmiş.



13-15. Yuzyıllar
1215 yılında Papa III. İnnocentius ciftlerin evlenme kararı aldıktan sonra bir sure nişanlı kalmalarını ve bu surede yuzuk takmalarını tavsiye etmiş. Ancak pırlanta yuzukler asırlar sonra ortaya cıkmış. 1477 yılında Avusturyalı Arşiduk Maximillian’ın mustakbel eşi Mary’ye verdiği yuzukte M harfini oluşturan kucuk pırlantalar yer almış. Bu yuzuk Avrupalı asiller arasında bir trend başlatmış ve Fransa veliahtı VIII. Henry’nin kızı Mary’ye daha sadece iki yaşındayken pırlanta bir yuzuk vermiş.



19. Yuzyıldan Gunumuze
Afrika madenlerinde elmas bulunmasıyla sadece zengin kesimin tercih ettiği pırlanta yuzukler orta sınıf icinde de yaygınlaşmış. 1880 yıllarında Cecily Rhodes tarafından kurulan DeBeers maden şirketi on yıl icinde dunyanın elmas uretiminin yuzde 90’ını ustlenmiş. Buyuk buhran biter bitmez “A diamond is forever” (Elmas sonsuza kadardır) sloganı ile reklam kampanyaları başlatılmış. Erkeklerin tektaş yuzuklere en az iki aylık maaş yatırmaları gerektiği soylemi yayılmış. 1940 yılından gunumuze kadar pırlanta yuzukler en cok satılan mucevher olmaya devam etmiş.

İkinci Dunya Savaşı sırasında yuzuklere bakış acısında cok buyuk bir değişiklik olmuş. Savaşa giden erkekler eşlerini hatırlamak ve onlara bağlılığını gostermek icin yuzuk takmaya başlamış. Dolayısıyla erkeklerin yuzuk takma geleneği o donemde başlamış. Ancak aynı donemde kadınlar meşhur “I gave my gold for iron” (Ben altınımı demir icin verdim) sloganı eşliğinde yuzuklerini savaşa yardım etmek icin orduya vermiş.

2016 yılında Amerika’da bir pırlanta yuzuğun ortalama fiyatı neredeyse 6,000 dolar olurken (22,000 TRY) evlenen ciftlerin beşte biri yuzuk takmamayı tercih etmiş. Tarihte tuketimci ve ataerkil anlamlar taşıyan yuzukler zamanla daha romantik ve eşitlikci hale gelse de, gunumuzde yuzuk almanın bir zorunluluk değil tercih olduğunu tarihin derinliklerine de bakarak soyleyebiliriz.ALINTI#

__________________