Farsca kokenli birleşik bir isim olup rûz ile (gun) nÂme (mektup) kelimelerinden oluşmuş ve rûznÂmec (rûznÂmce) şeklinde Arapca’ya da gecmiştir. Batı dillerindeki journal kelimesi de aynı anlamdadır. RûznÂme gunluk gazete icin de kullanılmıştır. Osmanlı literaturunde muneccimlerin yıllık takvimlerinden gunluk hadiselerin anlatıldığı tarihlere uzanan geniş bir alanda ortaya cıkan değişik turden eserlerle burokraside gunluk gelir ve giderlerin kaydedildiği defterlere rûznÂme denilmiştir. Osmanlı maliye teşkilÂtında muhasebenin temel defterleri olarak adı zamanla rûznÂmce şekline donuşmuştur. Ote yandan gunluk olayların kaydedilmesi sebebiyle rûznÂme adıyla tanınan bircok tarih eserinin varlığı ve sır kÂtiplerinin calışmalarının bu isimle anılması kaynağın onemi ve farkıyla ilgili tesbiti gucleştirmektedir.
Sır kÂtiplerinin kaleme aldıkları eserlerine rûznÂme adını verdiklerine dair bir kayda rastlanmamıştır. RûznÂme nushalarında karşılaşılan “vekāyi‘nÂme, zabt-ı vekāyi-i yevmiyye-i hazret-i cenÂb-ı şehriyÂrî, vekāyi-i yevmiyye, vukūÂt-ı yevmiyye, mazbata-i yevmiyye, tesvîd-i vukūÂt” gibi başlıklar veya hicbir başlık taşımayan notlar sır kÂtipleri tarafından muayyen bir ismin belirlenmediğini, kaleme alınan yazıların bir nevi arşiv belgesi olarak duşunulduğunu gostermektedir. Esasen sır kÂtiplerinin yazılarının buyuk bir kısmı, duzensiz bicimde duşulmuş kayıtların yer aldığı ceşitli boyutlardaki kÂğıtlardan ve temize cekilememiş notların bulunduğu defterlerden meydana gelmektedir. Bunlarda bir yazma eserde mevcut olması gereken unsurlar ve başlıklar bulunmamaktadır. RûznÂmelerin hemen hepsi tek nushadır, temize cekilmeye calışılmış metinlerde de karışıklıklar vardır.
Padişah merkezli soz konusu kayıtların bir eser turu şeklinde tanımlanmasında hukumdarın unvanının rûznÂme kelimesiyle birlikte belirtilmesi onemli gorulmektedir. Mesel sır kÂtibi Omer Ağa’nın notlarında herhangi bir başlık ve tanımlama olmamasına rağmen eser RûznÂme-i SultÂn Mahmûd Han diye adlandırılmıştır. Sır kÂtiplerinin zabıtları dışında hadiselerin gunluk olarak aktarıldığı diğer Osmanlı tarih teliflerinin, muellifleri veya başkaları tarafından verilen “vÂkıÂt-ı rûzmerre, cerîde, rûznÂme, vak‘anÂme” gibi adları bulunmaktadır. Bu tur eserler, gunluk olduklarına vurgu yapan ve rûznÂmeyle eş anlamlı kullanılması mumkun olan “rûzmerre” başlığı altında kategorileştirilebilir. Bu durumda rûznÂme tarzı, “ozel olarak sır kÂtiplerinin padişahın gundelik faaliyetlerini topladıkları eserler icin bir tarihî kaynak ceşidi” diye tanımlanabilir.
Enderun odalarının en itibarlısı Has Oda’nın ağaları arasında yer alan sır kÂtibi ağa padişahın ozel kÂtibi durumunda olduğundan gorduğu bircok vazife yanında padişahın gunluk gundemini izlemesi ve zabıt altına almasıyla ilgili herhangi bir tÂlimata, resmî bir kayda rastlanmamaktadır. XVIII. yuzyılın ilk yarısından itibaren ornekleri bugune ulaşan rûznÂmelerin bazı safhalardan sonra mevcut formu kazandığı soylenebilir. Sır kÂtipleri, aldıkları sozlu tÂlimat uzerine veya kendiliklerinden ceşitli tarih eserleri meydana getirmişlerdir. Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferlerine sır kÂtibi olarak katılan Keşfî Mehmed Celebi SelîmnÂme sahibidir. Sefer gunlukleri arasında sır kÂtiplerinin kaleminden cıkması muhtemel olan ve “menzilnÂme” diye bilinen birtakım eserler bulunmaktadır. IV. Murad’ın 1635’teki Revan seferi gunluğunun (TSMK, Bağdat Koşku, nr. 405, vr. 124a-184a [haz. Yunus Zeyrek, Ankara 1999]) doğrudan gun tarihiyle başlaması, her zaman padişahın izlenmesi, otağ-ı humÂyun icindeki gelişmelerin, padişahın sozlu emirlerinin aktarılması ve bazı diplomatik ozellikleri dolayısıyla sır kÂtibinin kaleminden cıkmış olması muhtemeldir. II. Mustafa’nın, esere NusretnÂme adını koyarak culûsundan itibaren vak‘aları “rûzmerre” yazmasını istediği SilÂhdar Fındıklılı Mehmed Ağa sır kÂtibi değildi ve Has Oda’da kendisini “muverrih” olarak tanıtmıştı (NusretnÂme, vr. 213b). Sır kÂtibi Nedim Ağa, yine II. Mustafa’nın tahta cıkmasından itibaren bazı vak‘aları ve ozellikle onun 1695’teki Belgrad seferini cok defa gun tarihiyle ve bazan saatleriyle birlikte manzum olarak kaleme almış ve eserin adını ZafernÂme-i Gāzî SultÂn Mustafa Han bin Ebû Feth Gāzî SultÂn Mehmed HÂn-ı RÂbi‘ şeklinde bildirmiştir (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 1343, vr. 1b-10a). IV. Mehmed’in emriyle 1058’den (1648) itibaren “tahrîr-i vekāyi‘”e memur edilen ve sır kÂtibi olan Abdi Ağa’nın
(Nişancı Abdi Paşa) eseri rûznÂme geleneğinin ilk formu olarak değerlendirilebilir. Bizzat padişahın vekāyi‘nÂme diye isimlendirdiği calışma, rûznÂme tarzında duzenlenmekle birlikte daha cok, kayda değer bir şey oldukca tarihin yazılmasına dayanıyordu. Burada tarihî gelişmeler gun belirtildikten sonra kaydedilmiştir. Abdi Ağa, asaleten sır kÂtibi olmadan once olduğu gibi Enderun’dan ihrac edildikten sonra da tarihini yazmayı surdurmuştur. Onun tarihi bu sebeple rûznÂmeler arasına alınmamıştır. IV. Mehmed’in, resmî vekāyi‘nuvisliğin ortaya cıktığı aynı donemde sır kÂtibi Abdi Ağa’yı ozel tarihci sıfatıyla gorevlendirdiği soylenebilir.
Padişahın gunluk gundeminin aktarıldığı rûznÂmelerde onun resmî hayatıyla ilgili acık, ozel hayatıyla ilgili kapalı bilgiler yer alır. Muntazam bir program dahilinde sur ici / saray ici veya saray dışı / sur dışındaki faaliyetler, gidilen biniş yerlerinde ve bulunulan mekÂnlarda yapılan işler kısaca acıklanır. İmparatorlukta ve İstanbul’da, kışlık veya yazlık saraylarda cereyan eden cok onemli gelişmelerden (buyuk tayinler, kararlar, kabuller, dış ve ic politikadaki onemli gelişmeler, butun merasimler, yangın ve deprem gibi doğal Âfetler, doğumlar, olumler) mutlaka bahsedilir. Padişahın bizzat katıldığı halka acık torenlerde ayrıntılar daha fazla, daha dar cercevede yapılan merasimlerde ayrıntılar daha azdır. Bu kabul ve merasimlerin başlıcaları culûs, kılıc alayı, cuma selÂmlığı, bayram, mevlid-i şerif, paşa kapısı ziyafeti, hırka-i şerif ziyareti, sancak, surre ihracı, arefe, GulhÂne, Eski Saray resimleri, donanmanın uğurlanışı ve karşılanışı, kalyonun denize indirilmesi, elci kabulu, doğum, nakl-i humÂyun tebrikleri, vefat tÂziyeleri, tevcîhat rikÂbları, rûz-ı Hızır ziyafeti, uc ayların, kandil gecelerinin tebriki, şehzade ve sultanlarla ilgili ceşitli torenlerdir. RûznÂmelerde sadrazamlarla olağan veya olağan ustu goruşmelerin, meşveret meclislerinin gundemine dair sınırlı bilgiler de aktarılır. Bazı rûznÂmelerde padişahın gunluk programı saat uzerinden, bazılarında ise beş vakte gore bildirilir.
Padişahın katıldığı resmî programları başta vekāyi‘nÂmeler olmak uzere diğer tarih eserlerinden bir olcude izlemek mumkundur. RûznÂmelerin onemi tarih teliflerinde hic bahsedilmeyen gelişmelerin, ziyaret trafiğinin, gizli buluşmaların, tebdil gezilerinin ve az da olsa goruşmelerin gercek gundeminin takip ediliyor olmasıdır. Gelişen aynı gunlu olayların saray icinden nasıl bilindiğinin / gorulduğunun anlaşılması bakımından da bunlar son derece onemlidir. RûznÂmelerde padişahların zevkleri, ibadet alışkanlıkları, izledikleri sportif faaliyetler (suvari ciridi, tomak vb.), dinledikleri muzikler ve daha genelde kişilikleri hakkında onemli ipucları yer almaktadır. Sır kÂtiplerinin calışmaları İstanbul şehir tarihi icin de en onemli kaynaklar arasındadır. İsmiyle ve yeriyle belirtilen saraylar, yalılar, askerî yapılar, hanlar, carşılar, mesire vb. topografik oğeler İstanbul’un panoramik gorunuşuyle ilgili emsalsiz malzeme sağlar. Bazı temize cekilmiş rûznÂme nushalarında yazma eserlerin başlangıcındaki klasik rukunler (besmele-hamdele-salvele) mevcuttur. Gun, ay ve zamanla ilgili kısaltmalar veya rumuzlar kullanılır. Bilinen forma gore duzenlenmiş ilk rûznÂme I. Mahmud’un culûs tarihinden (1730) itibaren tutulmuştur.
Sır KÂtiplerinin RûznÂmeleri.
1. Sır kÂtibi Hıfzî Ağa, RûznÂme-i SultÂn Mahmûd Han (TSMK, Revan Koşku, nr. 1977/III, vr. 37b-68b). I. Mahmud’un gunluğu olup 15 Rebîulevvel 1143 - 27 Safer 1144 (28 Eylul 1730 - 31 Ağustos 1731) tarihlerini ihtiva eder. Patrona isyanı sonucu tahtı bırakan III. Ahmed’in son beş gununu de icine alır. RûznÂmenin bulunduğu kısmın derkenarlarında isyan sırasında saraya gelen ve gonderilen bazı mektup, tezkire sûretleri kaydedilmiştir. İsyancıların saraya elciler yolladıklarını bildiren satırlardan sonra on satırlık bir yer boş bırakılmış, 19 Rebîulevvel (2 Ekim) Pazartesi gecesi tahta cıkan I. Mahmud’un culûsuyla yeniden başlanmıştır. İlk aylarda gun atlamaları olduğu halde son aylara doğru bunlar azalmaktadır. İsyancıların duzenlenen bir planla ortadan kaldırılmasıyla ilgili gelişmelere ayrıntılı bicimde yer verilmiştir. Buradaki gun tarihli bilgiler ceşitli adlarla anılan TÂrîh-i KÂtibu’s-sır adlı eserinde cok daha ayrıntılı şekilde yer alır (TSMK, Revan Koşku, nr. 1315-1316; eserin SalÂhî Efendi tarafından temize cekilmiş nushaları olan Suleymaniye [Reşîd Efendi] ve Millet [Ali Emîrî Efendi] kutuphanelerindeki yazmalara dayalı neşri Bekir Sıtkı Baykal tarafından yapılmıştır, bk. bibl.). RûznÂme metninin ceviri yazısı İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Tarih Bolumu’nde mezuniyet tezi olarak hazırlanmıştır (Patrona Halil İsyanı’na ve Mahmud I Devrine Âit Tarihce, haz. Şukran Cınar, 1974). Sır kÂtibi Hıfzî ve SalÂhî’nin I. Mahmud’la ilgili bir diğer rûznÂmesi 1 Muharrem 1148 - 25 CemÂziyelevvel 1151 (24 Mayıs 1735 - 10 Eylul 1738) tarihlerini ihtiva eder (İU Ktp., TY, nr. 2518, vr. 2b-198b). Bu rûznÂmeye “zabt-ı vekāyi-i yevmiyye-i cenÂb-ı hazret-i şehriyÂrî, zabt-ı vekāyi-i şehriyÂrî” isimleri verilmiştir. Cercevesiz olan nushanın tebyiz amacıyla hazırlandığı, ancak ceşitli tashih ve eklemeler dolayısıyla musvedde şeklinde kaldığı gorulmektedir. Tarihlemede pek az karışıklık vardır. Başlıklar ve tarihler kırmızı renkli yazılarla belirlenmiştir. Metnin birdenbire kesildiği kÂğıdı takip eden yaklaşık on yaprak kesilmiştir. Yazı bulunması muhtemel bu sayfalardan sonra boş varaklar mevcuttur. Sır kÂtibi Hıfzî Ağa 23 Safer 1151’de (12 Haziran 1378) gorevini SalÂhî’ye devretmişti. Onun halefi Omer Ağa 25 CemÂziyelÂhir 1153’te (17 Eylul 1740) sır kÂtipliğine getirilmiş olduğundan sır kÂtibinin 1731-1735 ve 1738’den sonraki notlarının bugun icin kayıp olduğu anlaşılmaktadır.
2. Sır kÂtibi Omer Ağa, RûznÂme-i SultÂn Mahmûd Han (Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Tarih, nr. 423, vr. 1b-220b). I. Mahmud’un gunluğu olup 25 CemÂziyelÂhir 1153 - 23 RebîulÂhir 1163 (17 Eylul 1740 - 1 Nisan 1750) tarihlerini ihtiva eder. Kadılık vazifesinde iken Medine’de vefat eden muellif Kadı Omer olarak da anılır. Kırmızı cerceveli temize cekilmiş nushadır. Başlıklar, uzerine cekilen cizgilerle gunler, derkenarda rakamla olmak uzere yıllar kırmızı murekkeple yazılıdır. Bazı kenar notları da bulunan nushada muhtemelen ciltleme sırasında varakların yerleri karıştırılmıştır. RûznÂmenin cevriyazıları İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Tarih Bolumu’nde mezuniyet tezi olarak hazırlanmıştır (Ozcan Ozcan, 1965; Yavuz Oral, 1966; Kamuran Bayrak, 1972).
3. Sır kÂtibi Kahvecibaşı Ahmed Bey v.dğr., RûznÂme-i SultÂn OsmÂn HÂn-ı SÂlis (TSMA, nr. E 12358, s. 1-11). 8 ŞÃ‚ban - 6 Şevval 1168 (20 Mayıs - 16 Temmuz 1755; s. 1-5) ve 18 Zilkade - 23 Zilhicce 1168 (26 Ağustos - 30 Eylul 1755; s. 8-11) tarihlerini ihtiva etmektedir. 6 ve 7. sayfalar boştur. RûznÂmenin ilk kısmını kaleme alan sır kÂtibinin ismi şimdilik belli değildir. Altıncı sayfada belirtildiği uzere rûznÂmenin ikinci parcası Kahvecibaşı Ahmed Bey’e aittir ve onun kahvecibaşılıktan sır kÂtipliğine terfi ettiği anlaşılmaktadır.
4. Sır kÂtibi Abdullah Efendi v.dğr., RûznÂme-i SultÂn Mustafa HÂn-ı SÂlis (TSMA, nr. E 12359, vr. 1b-40b). 16 Safer 1171 - 25 Rebîulevvel 1177 (30 Ekim 1757 - 3 Ekim 1763) tarihlerini kapsamaktadır. Musvedde olan nushadaki bir kayıtta (vr. 1a) metnin 25 CemÂziyelÂhir 1178’e (20 Aralık 1764) kadar geldiği oğrenilmekte, boylece bir araya getirilerek cilt yapılmış kÂğıtların eksik olduğu ortaya cıkmaktadır. 3 Şevval 1171 (10 Haziran 1758) tevcîhatında Cebeciler kitÂbeti sır kÂtipliğinden cırağ olan Abdullah Efendi’ye tevcih edilmişti (VÂsıf, I, 115-116). 6 Şevval 1174’te (11 Mayıs 1761) sır kÂtibi değişmişti. Sır kÂtibinin ismi / isimleri şimdilik belli değildir. III. Mustafa’nın culûs gununden itibaren tutulan rûznÂmede yaklaşık on bir aylık sureyi kapsayan varaklar eksiktir. RûznÂmenin cevriyazısı Yunus Irmak tarafından yuksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (III. Mustafa RûznÂmesi [1171-1177/1757-1763], 1991, MU Sosyal Bilimler Enstitusu). İsmail Hakkı Uzuncarşılı’nın III. Mustafa devrine ait rûznÂme sahibi olarak andığı Kahvecibaşı Mustafa Nakşî Efendi’nin eserinden iz yoktur ve onun aktardığı satırlardan TÂrîh-i Nakşî’nin sır kÂtibi rûznÂmesi olmadığı anlaşılmaktadır.
5. Sır kÂtibi Mustafa Ağa, RûznÂme-i SultÂn Abdulhamîd Han (İstanbul Belediyesi Ataturk Kitaplığı, Muallim M. Cevdet, nr. O. 121, vr. 1b-48b). I. Abdulhamid’in gunluğu olup 2 CemÂziyelevvel - 29 Zilhicce 1188 (11 Temmuz 1774 - 2 Mart 1775) tarihlerini ihtiva etmektedir. Takdim amacıyla temize cekilmiş nushadır. Cevriyazısı İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Tarih Bolumu’nde mezuniyet tezi olarak hazırlanmıştır (Abdulhamîd I. Hakkında 8 Aylık RûznÂme [1188/1774-1775], haz. Necati Ondikmen, 1952).
6. Sır kÂtipleri İsmÂil Zihni, Ebûbekir Sıdkî, Bolevî İbrÂhim efendiler, RûznÂme-i SultÂn Abdulhamîd Han (TSMA, nr. E 12360/1-17). I. Abdulhamid’e aittir. On beş parca kÂğıt ve biri yedi, diğeri yirmi beş varaklık iki defterden oluşan rûznÂme musvedde halindedir. İlk defter ve bazıları arkalı onlu yazılmış kÂğıtlar (nr. E 12360/1-16) 16 RebîulÂhir 1192 - 8 Zilhicce 1193 (14 Mayıs 1778 - 17 Aralık 1779) tarihlerini ihtiva etmektedir ve arada bazı ay ve gunler eksiktir. 1 Muharrem 1197 - 9 Receb 1203 (7 Aralık 1782 - 5 Nisan 1789) tarihlerini icine alan ikinci defter (nr. E 12360/17, vr. 1b-25b) padişahın vefatının iki gun oncesine kadar gelmektedir. Sır kÂtibi Ebûbekir Sıdkî 5 ŞÃ‚ban 1199’da (13 Haziran 1785) vazifeyi Bolevî İbrÂhim’e (Hoca İbrÂhim Feyzî

7. Sır kÂtibi Bolevî İbrÂhim Efendi, Rûz-nÂme-i SultÂn Selîm HÂn-ı SÂlis (TSMA, nr. E 12357, vr. 1b-8b). 1 RebîulÂhir 1204 - 9 Receb 1205 (19 Aralık 1789 - 14 Mart 1791) tarihlerini ihtiva etmektedir. Sır kÂtibi Bolevî İbrÂhim vazifesini 9 Receb 1205’te (14 Mart 1791) sır kÂtibi olan Ahmed FÂiz’e devretmişti. Notların ilk şeklidir ve tek nushadır.
8. Sır kÂtibi Ahmed FÂiz Efendi, RûznÂme-i SultÂn Selîm-i HÂn-ı SÂlis (TSMA, nr. D 10749, s. 1-227). 9 Receb 1205 - 29 ŞÃ‚ban 1217 (14 Mart 1791 - 25 Aralık 1802) tarihlerini ihtiva etmektedir. Temize cekilmeye calışılmış nushadır ve yıllar itibariyle bugune ulaşan en geniş rûznÂmedir. Tahsin Oz’un bu nushaya dayanarak başladığı neşir (bk. bibl.) tamamlanamamıştır. RûznÂmenin butun metninin cevriyazısı, İstanbul Universitesi Edebiyat Fakultesi Tarih Bolumu’nde yuksek lisans tezi olarak hazırlanmış ve basılmıştır (III. Selim’in SırkÂtibi Ahmed Efendi Tarafından Tutulan RûznÂme, haz. V. Sema Arıkan, Ankara 1993). Topkapı Sarayı Muzesi Arşivi’ndeki (nr. 4819/7) muhtemelen Enderun mensubu biri tarafından yazılan tarih İ. Hakkı Uzuncarşılı tarafından rûznÂme adıyla yayımlanmıştır (bk. Belleten, XXXVII /148 [1973], s. 607-662). Soz konusu notlar sır kÂtibi calışması değildir ve rûzmerre tarifine uygundur. Ahmed FÂiz Efendi’nin III. Selim’e ait “selh-i ŞÃ‚ban” 1217 - 11 CemÂziyelevvel 1221 (25 Aralık 1802 - 27 Temmuz 1806) tarihlerini ihtiva eden diğer bir rûznÂmesi Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır (Millî EmlÂk’tan Devralınan Defterler, nr. 11, s. 8-51). RûznÂmenin yer aldığı defter birden fazla sır kÂtibinin gunluk notlarının temize cekilmesiyle meydana gelmiştir. Ebatlarıyla klasik bir arşiv defteri gorunumunde olan nusha okunaklı nesih hattıyladır. Ahmed FÂiz’in notlarının cevriyazısı, Marmara Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi Arşivcilik Bolumu’nde lisans tezi olarak hazırlanmıştır (III. Selim’in Ruznamesi, haz. Adem Mehmetoğlu - Semih Ceylan, 2000). Sır kÂtibi Ahmed FÂiz Efendi 1807’de Kabakcı isyanı sırasında catıdan catıya kacarken duşmuş ve oldurulmuştur.
9. Sır kÂtibi Ârif Muhît / Fennî Bey, RûznÂme-i SultÂn Mustafa HÂn-ı RÂbi‘ (TSMA, nr. E. 1086, s. 1-4). 1-29 Şevval 1222 (2-30 Aralık 1807) tarihini ihtiva eder, arkalı onlu iki varaktan oluşan notlar musvedde halindedir. Gun rakamları genelde belirtilmemiş, “ferdÂsı” girişiyle padişahın gunluk programı kayıt altına alınmıştır. Aynı sır kÂtibinin IV. Mustafa’yla ilgili diğer rûznÂmesi Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alır (Millî EmlÂk’tan Devralınan Defterler, nr. 11, s. 52-61). 23 Zilhicce 1222 - 2 CemÂziyelÂhir 1223 (21 Şubat - 26 Temmuz 1808) tarihlerini icine alır. Sır kÂtibi Ârif Muhît Bey, 24 Muharrem’den (22 Mart) 17 Safer 1223’e (14 Nisan 1808) kadar işlerin cokluğu sebebiyle gunluk olayların yazılamadığını belirtmektedir. Sır kÂtibi Ârif Muhît Bey, Alemdar Mustafa Paşa Vak‘ası esnasında oldurulmuştur (1223/1808).
10. Sır kÂtibi Feyzullah Efendi, RûznÂme-i SultÂn Mahmûd HÂn-ı SÂnî (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Millî EmlÂk’tan Devralınan Defterler, nr. 11, s. 67-78). 4 CemÂziyelÂhir - 7 Zilhicce 1223 (28 Temmuz 1808 - 24 Ocak 1809) tarihlerini kapsamaktadır. Uc padişah devrindeki bazı sır kÂtiplerinin notlarını bir araya getirip aynı defterde temize ceken kişinin adı belirtilmemiştir. RûznÂmeleri ihtiva eden bu nushada az da olsa bazı karalamalar ve karışıklıklar mevcuttur.
Metnin tamamı tıpkıbasımla birlikte yayımlanmıştır (Mehmet Ali Beyhan, Saray Gunluğu [1802-1809], İstanbul 2007). En onemli Osmanlı tarih kaynaklarından biri olan rûznÂmelerden bugune ulaşan metinler II. Mahmud devrinin ilk yılına ait notlarla birlikte sona ermektedir. Sır kÂtiplerinin yerini alan mÂbeyin başkÂtipleri bu usulu izlememişler, gorevden ayrıldıktan sonra daha cok hÂtırat turu kabul edilebilecek tarih calışmaları kaleme almışlardır. Bunlar arasında Abdulhamid Ferid Efendi / Paşa, Âtıf Bey, Kucuk Said Efendi / Paşa, Tahsin Efendi / Paşa, Ali Cevat (Acıkalın), Halit Ziy (Uşaklıgil) ve Ali Fuat’ın (Turkgeldi) eserlerini belirtmek mumkundur.
BİBLİYOGRAFYA:
RûznÂme, TSMK, Bağdat Koşku, nr. 405, vr. 124a-184a (IV. Sultan MurÂd’ın RevÂn ve Tebriz Seferi RûznÂmesi [haz. Yunus Zeyrek], Ankara 1999); Abdurrahman Abdi Paşa Vekāyi‘nÂme’si (haz. Fahri Cetin Derin, doktora tezi, 1993), İU Sosyal Bilimler Enstitusu, vr. 2a-b,100b-101a; SilÂhdar, NusretnÂme: Tahlil ve Metin (haz. Mehmet Topal, doktora tezi, 2001), MU Sosyal Bilimler Enstitusu, vr. 9b, 13a, 28a-b, 49b, 57b, 61a, 64b, 92b, 94a, 101a, 213b; Mustafa Nedim, ZafernÂme, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 1343, vr. 1b-10a; DestÂrî SÂlih Tarihi: Patrona Halil Ayaklanması Hakkında Bir Kaynak (nşr. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1962, s. 2 vd.; VÂsıf, TÂrih, I, 115-116; Levend, GazavatnÂmeler, s. 132-133, 176-177; Bekir Kutukoğlu, Vekayi‘nuvis: Makaleler, İstanbul 1994, s. 197; Fikret Sarıcaoğlu, Kendi Kaleminden Bir Padişahın Portresi: Sultan I. Abdulhamid (1774-1789), İstanbul 2001, s. XXIII-XXV; Erhan Afyoncu, Tanzimat Oncesi Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi, İstanbul 2007, s. 105-107; İsmail Hakkı Uzuncarşılı, “Vekayii Sultanî Tarihi Nakşî”, TTEM, yeni seri I/2 (1929), s. 12-15; a.mlf., “Topkapı Sarayı Arşivi 4819: Ucuncu Sultan Selim Zamanında Yazılmış Dış RuznÂmesinden 1206/1791 ve 1207/1792 Senelerine Âit Vekayi”, TTK Belleten, XXXVII /148 (1973), s. 607-662; Tahsin Oz, “Selim III. un SırkÂtibi Tarafından Tutulan Rûzname”, TV, III/13 (1944), s. 26-35; III/14 (1944), s. 102-116; III/15 (1949), s. 183-199; Atsız, “İstanbul Kutuphanelerinde Tanınmamış Osmanlı Tarihleri”, Turk Kutuphaneciler Derneği Bulteni, VI/1-2, Ankara 1957, s. 73-74.
Fikret Sarıcaoğlu TDV İSLAM ANS
__________________