Aslında 1929 ekonomik krizi, yani “Buyuk Buhran” yaşanmasa, belki de Turkiye ve dunya, dolmuşu hic tanımayacaktı.

Krizle birlikte Turkiye’de de kepenkler birer ikişer aşağı inmeye başlamış, butun esnaf gibi taksiciler de evlerine nasıl ekmek gotureceklerini duşunur olmuştu ki, Aşcı Halit imdada yetişti.

İlk dolmuşcu Aşcı Halit
Cağaloğlu’nda lokanta işletirken kendisine turist getiren şoforlerle ahbaplığı ilerleten Aşcı Halit, bir sure sonra taksicilik yapmaya başlamıştı.

Ama krizle birlikte bazen iki uc gun siftah yapmadan beklemek zorunda kalıyordu.

Abone muşterilerinden bir Musevi işadamı da işlerinin bozulduğunu, artık taksi sevdasından vazgececeğini soyleyince Halit, aynı yone giden dort muşteriye saatin yazdığı ucreti paylaştırmayı onerdi.

Bu onerinin kabul gormesi, Nişantaşı-Eminonu dolmuş seferlerinin de başlaması anlamına geliyordu.

Ustelik Halit gunluk servisini yaptıktan sonra boş yatmak yerine, Karakoy İskelesi onune gelip “5 kuruşa Taksim” diye muşteri avına cıkıyordu.

Civan Ali ve Saim Baba
Halit’in buluşunu Civan Ali ve Saim Baba da izleyerek dolmuşculuğun başlangıcına imza attı. Kısa sure sonra Karakoy-Taksim hattına ek olarak Şişli-Pangaltı, Fatih-Beyazıt ve Sirkeci-Karakoy hatları da ortaya cıktı.

Hatların oluşmasıyla dolmuş olarak kullanılan otomobiller de değişmeye başladı. Taksiden farklı olarak dolmuşa binen her yolcu ucrete tabiydi.

Bu nedenle gelirini artırmak isteyen dolmuşcular, Ford’ların, Fiat’ların, Plymouth’ların ortasına bir sıra daha ekletip 7 kişi alacak hale getirdiler.

İlk resmi tarife
Dolmuşculuğun asıl gelişmesi 1945’ten sonra oldu. İkinci Dunya Savaşı’nın ardından İstanbul’un nufusu hızla artarken, toplu taşıma aracları yetersiz kalıyordu.

İhtiyaclar taksi-dolmuşlarca karşılanmaya başladı. Oyleki, 1955’te İstanbul’daki her beş yolcudan birini bu araclar taşıyordu.

Dolmuşların, toplu taşıma sisteminin bir parcası haline geldiğini goren Belediye de o gune kadar gormezden geldiği bu olguyu kabul etmek zorunda kaldı ve 1954 yılında ilk resmi tarife ilan edildi.



Minibusler oldurdu
Ancak 1950’li yılların sonunda ithal edilen, 1961’de de Otosan’ın uretmeye başladığı minibusler, dolmuşların tahtını yavaş da olsa sallamaya başladı.

Once hatlar ayrıştı. Dolmuşlar ana meydanlar arasında yolcu taşırken, minibusler kent merkezini gecekondu mahallelerine bağlıyordu.

İstanbul’un yok olan yuzunu temsil eden dolmuşlar, 1965’ten itibaren azalmaya, yerini kentin yeni hakimlerini temsil eden minibuslere bırakmaya başladı.

1980’li yıllara gelindiğinde, coğu 50’li ve 60’lı yılların Amerikan ve Avrupa otomobillerinden oluşan dolmuşların artık motorundan anlayan da bulunmuyordu, yedek parcası da.

Yenileme imkÂnı kalmayan 600 kadar otomobilin, 10 yıl icinde trafikten kaldırılmasına karar verildi.

1993 yılında yine Otosan’ın urettiği, dolmuşcuların ‘sarı fare’ adını taktığı yeni dolmuşlar yollara cıktığında, bir kultur de sona ermişti ALINTI#

__________________