Gunumuzde yerbilimleri, ozellikle cinayet yerinin ve suclunun kimliğinin belirlenmesinde delil elde etme acısından, etkin bir rol oynuyor. Bir cinayetin ardından, mağdurun bulunamaması ve suclunun kimliğinin belirlenememesi durumunda (teror sonucu toplu olumler ve deprem, sel gibi felaketler sırasında insanların kaybolması da bu bağlamda değerlendirilebilir), temelde adli yerbilimleri, jeoloji, jeofizik ve geniş olcude cevre bilimlerini iceren mahkeme oncesi araştırma yontemlerine başvurulur.
Adli yerbilimlerinin sınırları tam olarak tanımlanamamakla birlikte calışma alanı bircok disiplinle cakışır. Adli yerbilimleri kayac, sediment, toprak, hava, su, doğal olaylar ve bunların sureclerini ve etkilerini tum yonleriyle inceler.
Herhangi bir “adli olayın” ne şekilde gercekleştiğini, yani olayın oluş şeklini ve nedenini araştırmak, sucluya ve mağdura ilişkin suc kanıtlarının saptanması, olaydan kaynaklanan zarar ve kaybın belirlenmesi icin olay yerinde yapılan adli işlemlere “keşif ” ya da “olay yeri incelemesi” denir. Adli olaylarda, ozellikle cinayet olaylarının bir bolumunde, olay yeri incelemesi sırasında mağdur ve suca ilişkin kanıtları olay yerinde gozlemlemek olasıyken bir kısım olaylarda ceset ve suca ilişkin kanıtlar yeraltına gomulerek yok edilmeye calışılmış olabilir. “Mezar yeri tanımlaması calışmasına” alan taramasıyla ve yerden ve/veya havadan cekilen fotoğraflarla başlanır. Alan taraması tamamlandıktan sonra, yani ozel olarak eğitilmiş kopeklerle yapılan olay yeri inceleme ekiplerinin calışmaları, entomoloji (boceklerin yaşamı ve cevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalı) uzmanlarının incelemeleri, metan gazı analizi uzerine yapılan calışmalar, botanik uzmanlarının calışmaları ve bulguların tamamı değerlendirilerek kazı alanı belirleme calışmaları yapılır. Butun bu calışmalar sonunda, kazılacak alandan emin olunamıyorsa ve cinayetle ilgili kanıtlar yok edilmeden yer belirleme işlemi gercekleştirilmek isteniyorsa jeofizik yontemlerle mezar yeri saptama konusu gundeme gelir. 1990 yılından beri, gomulu insan kalıntılarını araştırma calışmaları buyuk olcude jeofizik uygulamalarla gercekleştiriliyor.

Daha once de bahsettiğim gibi Jeofizik,
fiziğin ilkelerinin yerkurenin incelenmesine uygulanması demektir. Tıpta bilinen yontemlerin bircoğu jeofizikte yeryuzune uygulanır. Orneğin, bir doktorun hastasının hikÂyesini dinlemesiyle jeofizikcilerin araştırma yapacakları konuyu irdelemeleri (orneğin MR (manyetik rezonans goruntuleme) benzeri bir uygulamayla yerin elektromanyetik yontemle incelenmesi) ve bir doktorun hastasının sırtına ve karın boşluğuna parmakla vurarak cıkan sesi din dinlemesiyle de jeofizikte sismik yontem uygulamaları eşleştirilebilir. Adli jeofizik ise, adli araştırmalarla ilişkili jeofizik yontem uygulamalarıyla yeraltında ya da su altında bulunan gomulu nesnelerin (ceset, mezar veya sucluyla ilişkili deliller) yerlerinin bulunması calışmasıdır. Arama hedefi, genellikle cinayet araştırmalarında yaklaşık 0,5-1 m’ye gomulmuş cesetlerin, silahların ya da kayıp aracların bulunduğu
yerlerdir.
Adli Jeofizik Araştırmalarda Tercih Edilen Jeofizik Yontemler
Jeofizik yontemde yer radarı (ground penetrating radar - GPR) ile mezar yerini tanımlamada başarılı sonuclar elde edilmektedir. Diğer yontemler, yani elektrik ozdirenc ve manyetik yontem uygulamaları uzerine araştırmalar ise halen devam etmektedir. Radar, radyo dalgalarını kullanarak mesafe ve ışık koşulları nedeni ile goremediğimiz cisimlerin bulundukları yeri ve konumu belirlemek icin geliştirilmiş bir cihazdır. Yer radarı'ysa yeraltının araştırılmasında (en fazla 50-60 metre derinlikten bilgi alınabilmektedir) kullanılan bir aygıttır. Yer radarı uygulamasında, yer icine yuksek frekanslı elektromanyetik dalgalar (EM) gonderilir. İlerleyen dalgalar, optikte olduğu gibi ortam değiştiğinde ara yuzeylerde kırılma ve yansımaya uğrar. EM dalgalar farklı dielektrik ozelliği olan bir yuzey yapısıyla karşılaştıkları zaman yansıyarak yeryuzune geri
doner. Yontem, geri donen dalgaların yeryuzundeki alıcıyla kaydedilmesi esasına dayanır. Gunumuzde ozellikle arkeolojik araştırmalarda cok yaygın kullanım alanı bulan yer radarı uygulamaları, ceset kalıntılarının aranmasına donuk calışmalarda da oldukca başarılı sonuclar verir. Adli araştırmalarda yer radarı yontemiyle başarılı sonuclar elde edilse de, yontemin uygulamasında bazı alanlarda (yuksek iletkenlik gosteren ortamlarda)
gozlenen cozumsuzluk, başka yontemlerin de kullanılmasını gerektirmiştir. Bunlardan elektrik ozdirenc yontemi, yeryuzune yerleştirilen iki elektrotla yeraltına verilen elektrik akımının oluşturacağı gerilim farkının, başka
iki elektrot yardımıyla olculerek yeraltı yapısının incelenmesi ilkesine dayanır. Yeraltı tekduze ise, iki akım elektrodu arasındaki iletim sonucu, ortamın iletkenliğine bağlı olarak gerilim elektrodları arasında bir gerilim farkı olculur. Ortamda tekduzeliği bozan herhangi bir olgu varsa iletim etkileneceğinden, olculen gerilim farkı değerlerinde belirgin bir değişim gozlemlenir. Gerilim fark değerlerinden yararlanılarak, doğal ve yapay yeraltı yapılarının ozdirenc değerlerine ulaşılabilir.
Bir başka deyişle yeraltı elektrik ozdirenc yontemiyle, elektriği iletme ya da iletememe ozelliğine gore haritalandırılır.
Manyetik yontemdeyse, yerin manyetik alanındaki değişimler saptanmaya calışılır. Yeraltında bulunan bir cismin manyetik belirti verebilmesi icin, cismin manyetik duyarlılığının kendisini cevreleyen kayacların manyetik duyarlılığından farklı
olması gerekir. Manyetik alanın şiddetini olcen cihazlara manyetometre denir.
Adli araştırmalarda manyetik yontem uygulamaları son donemin onemli araştırma konularından biridir. İnsan vucudunun manyetik duyarlılığı duşuktur ve coğu kez olcum sonucları ayırt edici bir belirti sunamaz. Bu nedenle bu yontem, doğrudan
ceset aramakta kullanılmaz, daha cok ortamı bozularak acılmış mezar yerlerinin sınırlarının saptanmasında bu yontemden yararlanılır. Başarılı bir sonuc elde etmek icin, araştırma yapılan konuya ve calışma alanına uygun yontem secimi
cok onemlidir. Bir jeofizik calışmada olcumlerin sonuclarını yorumlarken, yerel koşullar, gomulme zamanı, aranan hedefin boyutu ve aranan hedefin cevresini saran malzeme yapısı, yeraltı su seviyesiyle taşınma gibi koşulların da goz onune
alınması gerekir. Jeofizik calışma, adli araştırmalarda yuksek başarı oranı sağlar. Gozlemsel yollarla yapılan calışmalarda, orneklenen calışma alanında tum alanın ancak % 5’lik bir kısmı taranabilirken, jeofizik calışmayla bu oran % 95’i bulur. Jeofizik calışmaya ayrılması gereken sure daha uzundur ve işlem maliyeti de deneme cukuru acarak hedef yeri belirlemeye gore iki kat fazladır. Ancak, mezar yeri tespitinde deneme cukurlarıyla gomulmuş cesede ulaşma oranı % 10’un altında kalırken, jeofizik olcumlerle bu oran % 90’ın uzerine cıkarılabilir. Gunumuzde adli bilimler calışma alanı, suclu sayısının ve sucların artışına koşut olarak gelişen teknolojiyle kendine yeni calışma alanları acıyor ve
farklı bilim dallarının bir araya gelmesiyle kurulan enstituler ve resmi kurumlar aracılığıyla gelişimini surduruyor.
Hal boyleyken aslında hayatımızın bir parcası olan bu calışmalardan pek haberimiz yok. Gorduğum kadarıyla eğitimi, bilimi ikinci planda tutmaktayız. Ne acıdır ki halen calışmaların hızlandırılması yeni calışmalara kapı aralama duşuncesinden yoksunuz. Bu nedenledir ki ulke olarak gelişmiş ulke sıralamasında ust sıralara cıkamamaktayız. Sorunun kaynağının en temel sebebi toplum olarak bizleriz. Eğitimli bireyler eğitimli toplumları oluşturur. Ve hicbir toplum yoktur ki sanata, bilime, edebiyata onem vermeden gelişebilsin. Gecmiş cağlarda yaşamış toplulukları irdelediğimizde her donemde yeni buluşlar yaptıklarını, bilgiyi arayış cabalarını ve bize bıraktıkları yıllar sonra elimize ulaşan tarihi kalıntılardan anlamaktayız. Muhendislik ve gerekli calışmaların aslında asırlar oncesindeki insanlarında ihtiyac duyduğu da goz ardı edilmemeli. Ayrı ayrı butun bilimler, alt dalları ve bu alandaki calışmalar elbette ki cok onemli. Ama asıl onemli olan bir şey var ki o da bilimin daha da ilerletilmesi gerektiği. Bu sayede hem toplum olarak hem de ulke olarak en refah seviyeye ulaşır ve guclu medeniyet seviyesini elde tutabiliriz diye duşunuyorum. Bilim meşalesini elinde tutan bir ulke olmak buyuk onur ve elbette ki Turkiye'nin, guzel ulkemizin bu seviyelere ulaşması bizlerin elinde. Bu bilincte nesiller yetişmesini temenni ederek bilimin en on planda olduğu bir gelecek diliyorum.
Bilimin ihtiyac duyduğu bir alan olan JEOFİZİK ve calışmalarını bu kapsamda ele alıp değerlendirmek istedim. Bu calışmaların hız kazanması neticesinde değişen yeni Turkiye profilinin cizileceğini bir jeofizikci olarak acıkca belirtmek isterim...
Kaynak: Emin Bayram
__________________