Efendiler! Eski silah arkadaşlarımla boyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan buyuk vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat coksunuz; musait yer de yok. Bu sebeple hissiyatımı birkac cumle ile mulahaza etmekle yetineceğim.

Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları, milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hic kimsenin lutuf ve atıfetine borclu değildir. Hic kimse kimseye, hicbir millet diğer millete, hurriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerin tabiatında en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mucadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mucadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir. Boyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dunyada hayat icin, insanca yaşamak icin, bağımsızlık lÂzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak icin, kuvvet sahibi olmak ve bunun icin mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin luzumuna olan vicdani imanıdır. İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek icin, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek carelerine giriştiler. Mutareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, butun mudafaa vasıtalarımızı elimizden almaya calıştılar.

Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavuz ve taarruza başladılar.
Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.

Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza icin muhtac olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbus ettiler.

Bir taraftan da mudafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de, izzetinefsine, her turlu haklarına ve mukaddesatına taarruzla, milleti alcaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Her halde ordu, duşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.

Orduyu imha etmek icin mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır.

Buna da teşebbus ettiler. Bundan sonra milleti koyun surusu gibi boğazlamakta, engeller ve muşkulat kalmaz.

Bu hakikat karsısında ve icinde bulunduğumuz vaziyete gore subaylar heyetimize duşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana cıkar. Milletimiz hur ve bağımsız yaşamak luzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir. Zaman zaman, şurada burada uzuntu verici karaktersizliklerin gorulmuş olması, hicbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır. Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vucudu icin lazım olduğunu soylediğim kaynak ki, milletin vicdanı-imanıdır, mevcuttur.

Ordu ise, arkadaşlar, ancak subaylar heyeti sayesinde vucut bulur.
Malum bir askeri hakikat, felsefi hakikattir; “ordunun ruhu subaylardadır.” O halde subaylarımız, duşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek ve canlandıracak ve ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir.

Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibaret olan hayati gayesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler.

İşte subayların yuce olan vazifesi budur.

Allah gostermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali subaylara ait olacaktır.

Subaylar, izah ettiğim yuce, mukaddes ve butun acılardan uzerlerine duşen vazife itibariyle, butun mevcudiyetleriyle ve butun dikkat ve ferasetleriyle, giriştiğimiz Bağımsızlık mucadelesinde birinci derecede faal ve fedakÂr olmak mecburiyetindedirler.

Şahsi ve ozel hayatları itibariyle de subaylar, fedakÂrlar sınıfının en onunde bulunmak mecburiyetindedirler.

Cunku duşmanlarımız herkesten evvel onları oldurur. Onları aşağılar ve hor gorurler.

Hayatında bir an olsa bile subaylık yapmış, subaylık izzetinefsini, şerefini duymuş, olumu kucumsemiş bir insan, hayatta iken, duşmanın tasarladığı ve reva gorduğu bu muamelelere katlanamaz.

Onun yaşamak icin bir caresi vardır. Şerefini korumak!
Halbuki duşmanlarımızın da kastettiği, o şerefi ayaklar altına atmaktır.

Dolayısıyla subay icin “ya istiklÂl, ya olum” vardır.

Fakat arkadaşlar olmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve
milletimizi daima bağımsız gormekle bahtiyar olacağız!’

Ataturk’un Butun Eserleri, c.9, Kaynak Yayınları, İstanbul. Ekim 2002, s. 112-113.

__________________