Mustafa Kemal, Harbiye’de okurken, butun hayatında olduğu gibi, sonsuz bir enerji doluydu.

Cuma gunu izinlerini İstanbul’da eğlenerek geciren ve sık sık gezmeye cıkan Mustafa Kemal, o ustun zekÂsıyla derslerini de kolayca yapıyordu.

Bir gun yine cuma iznine hazırlanıyordu. Arkadaşlarından biriyle tatlı bir sohbete dalmıştı. Başmubassırın elinde kitaplarla yaklaştığını gorduler. Mustafa Kemal:

-“Bak, dedi, Baş mumessil bir suru eski kitaplarla geliyor. Bıktım artık bunlardan.”

Baş mumessil yaklaştı. Bu kitaplar, oğrenciye satılan ders kitapları idi. Mustafa Kemal:

-“Ben istemem” dedi.

-“Nasıl istemezsin” diye sordu.

-“Bayağı istemiyorum.”

-“Fakat…”

Mustafa Kemal kızmıştı:

-“Bu mektepte bir seneden beri kapıcı Mustafa her sabah bana bir yumurta getirir, aybaşında hesap isterken:

Efendim, bu ay otuz uc tane oldu, diye karşıma dikilir.

-"Ulan bir ayda otuz uc gun var mıdır?" Dersem nafiledir. Cunku ona ayın en nihayet 31 olabileceğini anlatamam. Sana gelince, dayarsın, istemem derim, anlamazsın. Ben paramı gecinmek icin yetiştiremiyorum. Sen, al diye ısrar ediyorsun. Ders kitabı değil mi? Ben dersimi yaptıktan sonra kitap almaya mecbur muyum?”

Ve Mustafa Kemal, mumessilden kitapları almamış ve uste de ona bir ders vermişti.

Kaynak: Ataturk’ten Gencliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gurel, Mayıs 2009


__________________