Mustafa KemÂl'le Canakkale'den Turk Devrimine
I. ULUSLARIN YAŞAMINDA YON VERİCİ DUŞUNCELERİN YERİ:
Turk Turk ulusunun yuksek erdemlerinin belirdiği doruk noktalardan birisi olan ve Mustafa KemÂl'in ustun komutanlığı sayesinde kazanılan Canakkale zaferinin 92. yıldonumu kutlu olsun.
Gerek Canakkale Zaferinin, gerekse Kurtuluş Savaşı'nın, aynı ilkelere dayalı olan bilim ve ozgurluk duşuncesine doğrulukla bağlı kalan bir onderlik sayesinde kazanıldığını vurgulamak buyuk onem taşımaktadır.
Bir yandan iyi niyetle sık sık kullanılmakta olan "ŞU CILGIN TURKLER" deyiminin, aklın ve bilimin, bilgelik duzeyinin temel onemini golgeleme tehlikesi gostermesi karşısında, "CILGIN" değil, "ŞU BİLGE TURKLER" demenin daha doğru olduğunu sergilemek gerekir.
Bir yandan da Canakkale Zaferini "gokten, gaipten guclerin kazandırdığı" yolundaki us dışı, bilim dışı, ulusumuzu koturum kılıp yeniden somurgecilerin saldırı iştahını kabartacak nitelikteki utanc verici ic ve dış kaynaklı propagandanın maskesini duşurmek uzere, ulusumuzu aydınlatmak kutsal bir odev olmuş bulunuyor.
Tarihin kaydettiği butun yuce insan başarıları, butun buyuk zaferler, gecerli bir temel duşunceye dayalı olarak gercekleşmiştir.
Mustafa KemÂl'i de, Turk ulusunu ve yurdunu kurtuluşa goturen ve bir daha "kurtulmak" zorunluğuna duşmemenin guvencesi olan Cumhuriyet devrimlerini gercekleştirecek onderlik konumuna getiren Canakkale'deki buyuk zaferi, bir yandan akla ve bilime ote yandan onlarla aynı ozde olan ozgurluk ilkesine dayalı, BİLGELİK DUZEYİNDE BİR BUYUK DUŞUNCEnin urunu olmuştur.
Mustafa KemÂl'in kendisi de, bir BUYUK DUŞUNCE'nin hizmetinde olduğunu acıkca soylemiştir:
"Benim tutkularım var, hem de pek buyukleri. Ama bu tutkular, yuksek mevkiler almak ya da buyuk paralar elde etmek gibi maddi emellere dayanmıyor. Ben, bu tutkuların gercekleşmesini, yurduma buyuk yararları dokunacak, bana da gerekli bicimde başarılmış bir odevin canlı ic rahatını verecek buyuk bir duşuncenin başarısında buluyorum. Butun yaşamımın ilkesi bu olmuştur. Ona cok genc yaşımda sahip oldum ve son soluğuma kadar da korumaktan geri kalmayacağım."
Bu buyuk duşunceyi dort temel yapı taşı vardır:
A) Bireysel ve ulusal onur ve gonenc ayrılmaz bir butunluktur.
B) Her ikisi de ancak demokratik bir "ulusal kimlik" icinde dayanışma gercekleştirmeye bağlıdır.
C) Bunlar icin doğru anlamı ve durust uygulamasıyla "ULUSAL EGEMENLİK DUZENİ", yani ulusun ozgur oyuyla secip, denetleyip, değiştirebildiği demokratik bir yonetim duzeni zorunludur.
D) Butun bunlar, ancak bilimsel bir duşunce yapısıyla, aklın ve bilimin ışığında gercekleşebilir.
Bu dort temel taşın ortak ozu, ozgurluktur. Bunu da yine Mustafa KemÂl, MİNBER gazetesinde şoyle acıklamıştır:
"..aziz yurdumuzun ve bahtsız ulusumuzun kurtuluşu .. konusunda turlu zamanlardaki derin duşuncelerimin ozeti ve sonucu (olarak) diyebilirim ki, ben en iyi siyasetin, her turlu anlamıyla en cok guclu olmakta bulunduğunu kabul ederim. En cok guclu olmak deyiminden anladığım, yalnız silÂh gucu olduğunu sanmayınız. Tersine, bu bence guc toplamını oluşturan etkinliklerin sonuncusudur. Bence en cok guclu olmak, bilim bakımından, teknik bakımından ve ahlÂk bakımından guclu olmaktır. Cunku bu saydığım değerlerden yoksun bir ulusun butun bireylerinin en son silÂhlarla donatıldığını tasarlasak bile, guclu olduğunu kabul etmek doğru olmaz. Bugunku insanlık toplumunda insan olarak yer alabilmek icin, eline silÂh almış olmak yetmez. ... Ulkemi ve ulusumu, pek iyi tanıdığım ve yoksun bulunduğumuz ilerlemeye eriştirebilmek icin, huzur ve sukûn ile, ama her halde OZGURLUK VE BAĞIMSIZLIĞI KURARAK, cok surekli calışmak gerektiğine inanmış bulunuyorum."
II. OZGURLUK VE ULUSAL EGEMENLİK DUŞUNCESİNİN MUSTAFA KEMÂL'İ CANAKKALE'NİN MUZAFFER KOMUTANI YAPIŞI
Mustafa KemÂl'in Canakkale'de, askerlik bilim, teknik ve sanatının ustun uygulamasıyla Turk askerinin kahramanlığını zafere taşıyarak İSTANBUL'UN TURK ULUSUNUN YURDU OLMAKTAN CIKARILMASINI ONLEMEK, onunla birlikte tumuyle Turk yurdunu daha I. Dunya Savaşı'nın başında kurtarmak başarılarına nasıl BU BUYUK DUŞUNCE SAYESİNDE ulaştığını, komutanlığın bu doruk bu noktasına nasıl BU BUYUK DUŞUNCENİN yonlendirmesi eşliğinde hazırlandığını ana cizgileriyle şoyle ozetleyebiliriz:
A) Harp akademisi yıllarından başlayarak baskıcı yonetimin yıkılış nedeni olduğunun bilinciyle, hukuka bağlı, ulusa karşı sorumlu bir yonetimin ulkemizde yerleşmesi icin mucadele eder. Asker de olsa, bakıcı yonetime karşı direnmenin, ulusun egemen olmasının gereği olduğunu temel alır. Yurt guvenliğinin ancak ulusal egemenlik duzeninde gercekten sağlanabileceğini bilmektedir.
Suriye'deki gorevi sırasında VATAN ve HURRİYET CEMİYETİ'ni kurması, Meşrutiyet'i, yani Anayasa ustunluğune dayalı, hukuka bağlı devlet duzenini getiren İTTİHAT ve TERAKKİ CEMİYETİ'ne etkin bicimde katılması, bu duzeni yıkıp baskıcı yonetimi geri getirmeği amaclayan 31 Mart gerici ayaklanmasını bastıran HAREKET ORDUSU'nda etkin gorev alması, hep ulusun ve yurdun ancak ozgurluk duzenine dayalı bir yonetimle kurtulup esenlik ve guvenliğe ulaşacağını anlatan o BUYUK DUŞUNCEYE olan sarsılmaz inancından dolayıdır.
B) Ama aynı buyuk duşuncenin, gereği olarak Meşrutiyet'in ilanından hemen sonra, İttihat Terakki Cemiyeti'nin ilk kongresinde Cemiyet uyesi askerlerin siyaset ile ilgilenmek istiyorlarsa askerlik gorevinden ayrılıp Cemiyeti halk arasına kok salan bir siyasal orgut haline getirmeğe calışmalarını; askerlik gorevini yeğliyorlarsa, siyasetle ilgilerini kesip kendilerini yurt savunmasına adamaları gerektiğini onerir.
Bir de "Osmanlı devletinin artık kendisini, asıl dayanağı olan Turk ulusunun devleti olarak gormesi, Turk ulusuna karşı sorumlu bir devlet olması gerektiğini" vurgular.
Kendisi, Enver, Talat ve Cemal Paşa'lar ve İttihat Terakki Cemiyeti'nin oteki onde gelenleriyle arasının acılmasına yol acan bu onerilerine durustlukle bağlı kalarak askerlik mesleğini secer, kendisini yurt savunmasına adar ve dehasını bu alanda ışıldatır.
İşte daha sonra "EGEMENLİK KAYITSIZ, KOŞULSUZ ULUSUNDUR" ilkesini Turk siyasal kulturune yerleştirecek olan Mustafa KemÂl'in, o yıllarda bu buyuk duşunceye durustukle bağlı kalması, kendisini Canakkale'deki ustun başarısına hazırlanma olanağıyla donatmıştır. Şoyle ki:
1) Bircok askeri manevralara etkin bicimde katıldıktan başka, Trablusgarb'a İtalyan saldırısı uzerine gonullu olarak oraya koşmuş, orada "DENİZDEN GELECEK BİR SALDIRIYA KARŞI KARA SAVUNMASININ NASIL YAPILACAĞI" konusunda deneyim kazanmış, yani Canakkale'nin sanki bir provasını gercekleştirme fırsatı bulmuştur.
2) Trablus donuşunde Gelibolu'da aldığı gorevler dolayısıyla bu bolgenin topoğrafyasını yakından inceleme olanağına kavuşmuştur.
3) Eğer Mustafa KemÂl, ulusal egemenlik ilkesinde ozetlediği ozgurluk duzenine doğru anlam verip durustlukle bağlı kalmasaydı, başka subaylar gibi aklı mevki kapmada olsaydı, İttihatcı – İtilafcı kavgasına kendisi de kapılarak yıpranırdı.
4) Mustafa KemÂl, daha sonra bir vesileyle vurgulayacağı gibi, "BUTUN YAŞAMI BOYUNCA ULUSAL EGEMENLİK İLKESİNİN EN SADIK HİZMETKÂRI" olarak kendisini yurt savunmasına, ulusunun bağımsızlığının korunmasına adamış olduğu icindir ki, yine gonullu olarak ve Harbiye Nazırı, Başkumandan Vekili Enver Paşa'nın buyuk direnmesini aşarak, adeta soke soke Canakkale'de en ileri savaş hatlarındaki gorevi almıştır.
İşte bu nedenledir ki, Canakkale'de sergilediği ve kendisini Fatih Mehmet'ten sonra İSTANBUL'UN İKİNCİ FATİHİ YAPAN, ama bunun da otesinde, tumuyle Turk yurdunun ve Turk ulusunun kurtuluşu savaşının onderliğine gelmesini sağlayan, askerlik bilim, teknik ve sanatı alanındaki pek ustun başarıları, gorulduğu gibi, hep o BUYUK DUŞUNCEYE SAHİP OLUŞUNUN urunleri olmuştur.
III. MUSTAFA KEMÂL'İN KALEMİNDEN CANAKKALE DESTANI
"Ben, yarbay Mustafa KemÂl, Sofya'da askeri ataşe olarak bulunuyordum. .. Osmanlı Devleti, muttefiki Alman İmparatorluğu ile birlikte bu savaşa girdi. Alman Duzeltim (ıslahat) Kurulu Başkanı Liman von Sanders, Canakkaleyi savunmakla gorevli ordunun başına gecmiş..
Başkomutanlık VekÂletine bir yazıyla başvurdum; ordu icinde rutbeme uygun herhangi bir gorevin verilmesini rica ettim. Uzun bir sure karşılık gelmedi. Bu gunlerde cektiğim acıları anlatmak guctur. Ben, gerekirse bir er gibi, herhangi bir savaş cephesine koşmaya karar vermiştim. ..Sofya'daki evimden ayrılmak uzereyken bir telgraf aldım:
"Ondokuzuncu Fırka Komutanlığına atandınız. Hemen İstanbul'a geliniz." diyordu telgraf.
....
Mustafa KemÂl 2 Şubat 1915'te Tekirdağ'a gelir ve daha ancak kÂğıt uzerinde var olan 19. fırkayı kurma calışmalarına başlar.
25 Nisan 1915 gunu Arıburnu'ndan cıkarma yapan İngiliz ve ANZAC birlikleri, Mustafa KemÂl komutasındaki 19. Fırka tarafından durdurulur.
Mustafa KemÂl, duşmandan kacan az sayıdaki Turk askerinden cıkarmanın başladığını ve kendisinin de Turk birliklerinden cok, duşman kuvvetlerine yakın yerde bulunduğunu anlar anlamaz, kacan askerlere:
""Duşmandan kacılmaz!" der; "Cephaneniz yoksa sungunuz de mi yok! Sungu tak! Yere yat!" komutunu verir.
İlerleyen duşman da, onemli bir gucle karşılaştığını sanarak duraklar. Mustafa KemÂl, bu duraklama icin, "Kazandığımız an, bu andır" diyecektir. Bu zaman icinde oteki birliklerinin bir bolumunu hızla Bigalı'dan harekete gecirerek Kocacimen tepesi uzerinden Conkbayırı'na yoneltir ve duşmanı geri cekilmeğe mecbur bırakır. Kendisine bağlı komutanlara verdiği emir, dunya askerlik tarihinin kaydettiği en ilginc ve anlamlı emirdir:
"Ben size duşmana saldırmanızı emretmiyorum; olmeyi emrediyorum. Biz olunceye dek gececek zaman icinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir!"
Duşman saldırılarının arkası gelmemekte, ama hepsi geri puskurtulmektedir. 3 Mayıs 1915 gunu Mustafa KemÂl'in 19. Fırka Birliklerine verdiği komut şudur:
"Butun carpışmalarda gerek subayların, gerekse erlerin gosterdikleri kahramanlık gercekten şan ve namus orneği olacaktır. Subaylar ve erlerin, karşımızdaki duşmanı tek kişi kalıncaya dek denize atabileceğine tam inancım vardır.. Karşımızdaki duşmanı tumuyle yok etmekten ibaret olan gorevimizi yapmak icin ... benimle burada savaşan butun askerler kesinlikle bilmelidirler ki, bize verilen yurt ve namus gorevini tam olarak yapmak icin, bir adım geri gitmek yoktur. Bu sırada uyku ve dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, butun ulusumuzun,sonsuzluğa değin yoksun kalmasına neden olabileceğini hepinize hatırlatırım! Butun arkadaşlarımın benimle aynı duşuncede olduklarına ve duşmanı tumuyle denize dokmedikce yorgunluk belirtisi gostermeyeceklerine kuşku yoktur!"
9 Mayıs 1915 gunu, erlerin yorgunluğu yuzunden gorevini tam yapmayan 72. Alay 3. Tabur komutanı Binbaşı Mahmut Efendiye şunları bildirir:
"Dun yapılması emredilen saldırıyı sonuna dek bitirecek ve karşınızdaki duşman siperlerini ele gecireceksin! Gonderdiğim taze asker, sizinle ancak bu koşulla yer değiştirecektir! Askerlerinizi, duşman siperlerine girip ele gecirmek uzere yonlendirme ve uyarmada başarısızlığınız ya da askerinizin bir uygunsuzluğu durumunda, yerinizi alacak kuvvet once sizi ortadan kaldıracak, ondan sonra yerinize gececektir!"
29 Mayıs 1915 gunu birliklerine yaptığı uyarıda da şunları belirtir:
"Herkes ve butun erler iyi bilmelidirler ki, siperler yalnız savunma icin değildir; saldırı sağlamayan siperler, zararlı ve başarısızlığa uğratıcıdır. Hazırlıklar yalnız duşman ateşinden korunup az kayıp vermek goruşune dayanmayacak, duşmanı ezip saldırmamızı kolaylaştırabilecek mukemmel bicime sokulacaktır."
Mustafa KemÂl, Ordu Komutanlığına cephenin ve birliklerin duzenine ilişkin onerilerde bulunmakta, ama başvuruları karşılıksız kalmaktadır. 8 Ağustos 1915 gunu Conkbayırı'nda durum cok tehlikeli bir durum almıştır. 5. Ordu Komutanı Liman von Sanders, kurmay başkanı Albay KÂzım (İnanc) tercumanlığıyla Mustafa KemÂl'e telefonda durumu nasıl gorduğunu sorar. Mustafa KemÂl:
"Durumu nasıl gorduğumu coktan size ulaştırmıştım. Onlemlere gelince, bu dakikaya dek cok elverişli onlemler vardı; ama bu dakikada bir tek onlem kalmıştır: butun komuta ettiğiniz kuvvetleri emrime veriniz; onlem budur!"
Liman von Sanders alaylı bir karşılık verir: "Cok gelmez mi?"
Mustafa KemÂl, duraksamadan:
"Az gelir!" der. Telefon kapanır.
Ama sonunda Anafartalar Grup Komutanlığı Mustafa KemÂl'e verilir. Ve kendisine Anafartalar bolgesinde 9 Ağustos sabahı şafakla birlikte duşmana saldırması emredilir. Mustafa KemÂl, 7. ve 12. tumenlerin saldırısını, Anafartalardaki bir tepeden başından sonuna dek yonetmiş, duşmanı, durmaksızın denizden takviye almasına karşın, ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bununla da yetinmemiş, 10 Ağustos sabahı yine tan yerinin ilk ağarma anında saldırmak uzere geceden butun hazırlıklarını yapmıştır. Bu saldırıyı Mustafa KemÂl'in kendisinden dinleyelim:
"Tanyeri ağarmak uzereydi. Cadırımın onune cıktım. Gecenin karanlığı kalkmıştı. Artık saldırma anıydı. Birkac dakika sonra ortalık busbutun ağaracak ve duşman, askerlerimizi gorebilecekti. Duşmanın piyade, mitralyoz ateşi başlar, kara ve deniz toplarının mermileri bu sıkı duzende duran askerlerimizin uzerinde bir kez patlarsa, saldırının olanaksızlaşacağına kuşku duymuyordum. Hemen ileri koştum. Cok cabuk ve kısa bir teftiş yaptım. Onlerinden gectiğim askerlere yuksek sesle selam verdim ve dedim ki:
"Askerler! Karşımızdaki duşmanı yeneceğimize hic kuşku yoktur. Ama siz acele etmeyin. Once ben ileri gideyim. Siz, ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız!"
Ondan sonra saldırı cizgisinin onunde bir yere dek gittim ve oradan kırbacımı havaya kaldırarak saldırı işaretini verdim.
Butun askerler, subaylar, artık her şeyi unutmuşlar, gozlerini, yureklerini verilecek işarete saplamışlardı. Sunguleri ve bir ayakları ileri uzatılmış askerlerimiz ve onların onunde tabancaları, kılıcları ellerinde subaylarımız, kırbacım aşağı iner inmez, celikten bir yığın gibi arslanca ileri atıldılar. Biraz sonra duşman siperleri icinde "Allah, Allah"tan başka ses duyulmaz oldu. Duşman silah kullanmaya vakit bulamadı. Boğaz boğaza,kahramanca savaş sonunda, ilk cizgide bulunan duşman tumuyle yok edildi. Dort saat boğuşmadan sonra 23. ve 24. alaylarımız Conkbayırı'nı duşmandan temizlediler ve 28. alay da Şahinsırt'ın en yuksek yerini geri aldıktan sonra onune rastlayan duşman birliklerini yendi ve bozdu.
Conkbayırı tepesi elimize gectikten sonra, duşman karadan ve denizden yonelttiği hızlı ve yoğun topcu ateşi ile Conkbayırı'nı cehenneme cevirmişti. Gokten şarapnel, demir parcaları yağıyordu. Buyuk caplı deniz toplarının tam vuruşlu taneleri yerin icine girdikten sonra patlıyor, yanımızda buyuk cukurlar acıyordu. Butun Conkbayırı dumanlar ve ateşler icinde kaldı. Herkes tevekkulle sonunu bekliyordu. Cevremiz şehitler ve yaralılarla doldu. Olan bitenleri seyrederken bir şarapnel parcası goğsumun sağ tarafına carptı. Cebimdeki saati parca parca etti."
Canakkale cephesindeki İngiliz kuvvetleri komutanı General Hamilton da hukumetine şu acıklamayı yaptı: "Turkler, bizi Conkbayırından atmak gerektiğini anladılar ve oyle yaptılar!"
Canakkale'de savaş artık siperlere saplanıp kaldı. Mustafa KemÂl, duşmanın cekileceğinden kuşkusu kalmadığı icin, bir saldırı ile hepsini denize dokmeği onerdiyse de ustlerine anlatamadı. Yok edilmeyen bu duşman gucleri, daha sonra Mısır'da, Aden'de, Filistin'de, Suriye ve Irak'ta Turk'e saldırma olanağı buldu. Mustafa KemÂl, buyuk bir fırsatın kacırılmakta olduğunu gormenin uzuntusuyle 10 Aralık 1915'te gorevinden istifa etti. Ne var ki Mustafa KemÂl'e saygı gosteren Liman von Sanders bu istifayı hava-değişimine cevirmiştir.
Cahit Kulebi'nin guzel dizesinde belirttiği gibi "Bin kez yurdumuzu kurtaran" Mustafa KemÂl Ataturk'un ve tum Canakkale şehit ve gazilerinin anıları onunde saygıyla eğiliyoruz.
__________________
Mustafa KemÂl'le Canakkale'den Turk Devrimine
Türkiye, Osmanlý ve Mustafa Kemal Atatürk0 Mesaj
●46 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Kültür
- Türkiye, Osmanlý ve Mustafa Kemal Atatürk
- Mustafa KemÂl'le Canakkale'den Turk Devrimine