İtalyanların Habeş Harbi sıralarında idi. Ege kıyılarında kıta ve tahkimat komutanları cok titiz davranıyorlar, kıtaya herhangi bir yabancının sızması olasılığına karşı erleri sık sık uyarıyorlardı.
Bu gunlerin birinde Ataturk’un teftişe geleceği haber alındı. Ataturk beklenilen gunde yanındaki erkanı ile geldi. Kıtaları teftiş edip dolaşmaya koyuldu.
Savunma mevzilerinden birine giden yolun donemecinde Ataturk birdenbire durdu. Yanındakilere:
-Siz beni burada bekleyiniz, ben yalnız gideceğim, dedi.
Yanındaki komutanlar tereddutle birbirlerinin yuzune baktılar. Fakat, tabii bir şey soyleyemediler.
Ataturk patikanın kıvrımını dondu. Koruganın hakim bir noktasında nobet bekleyen Mehmetciğe doğru yurudu. Uzaktan gelen bir sivilin kendisine doğru yuruduğunu goren Mehmetcik hemen silahına davrandı. Daha fazla yaklaşmasına izin vermeden gur sesi ile:
-Dur!... diye gurledi.
Ataturk bu kesin ihtar karşısında durarak:
-Sen beni tanımıyor musun? Ben kimim?
-Mustafa Kemal’sin komutanım.
-Peki sen benim Mustafa Kemal olduğumu biliyorsun da hala neden yasak, diyorsun?...
Mehmetcik bir an durakladı. Herhalde teftişten haberi vardı. Fakat onun bildiği Ataturk, yanında kalabalıkla gelirdi. Boyle yapayalnız gelmezdi. Bir an daha duşundukten sonra kafasını salladı ve safiyetle yanıt verdi:
-Komutanım, Mustafa Kemal’sin Mustafa Kemal olmasına ama... Duşmanların işine akıl sır ermez... Birini sana benzetir iceri sokarlar... Gozunu seveyim sen şu bizim yuzbaşıyı al birlikte gel, o zaman nereye istersen git!
Ataturk, geri dondukten sonra komutanlara bunu anlattı. Bu mert ve uyanık eri cavuşluğa yukselttirdi.

Ataturk’ten Hic Yayınlanmamış Anılar, Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul,

__________________