Sahil şeridi ve bitişiğindeki kıta yamacı(sığ deniz) kara ile deniz arasındaki gecişi oluşturur. Bu alan alcak enlem,tatlı su, kucuk dalgalı tropik denizlerden buyuk dalgaların (16m.) supurduğu korfezlere kadar değişen geniş bir fiziksel cevreyi oluşturur. Dunya nufusunun %60’ı bu tip bolgelerde yaşar.
Bir zamanlar balık surulerinin yaşama alanı olan,mineral zenginliğin(kum ve cakıl, petrol ve gaz, elmas,kalay...vs) buyuk bir kısmının kaynağı olan bu sığ denizler, deniz yollarında kullanılan gemi rotalarını sağlamakta ve 3 milyar insan endustriyel ve dahili atıklarını buraya boşaltmaktadır. Bu da anthropogenic aktivitelerin ağır etkisinde baskı altında olan fiziksel, biyolojik ve kimyasal alt cevrelerin geniş bir kume oluşturmasına yol acar.
Kıyı ve sığ denizler (okyanus yuzeyinin sadece 5%’ni oluşturmasına rağmen) toplam biyolojik uretimin 20 %’sinin sağlandığı cok verimli bolgelerdir. Gelecekte bu yuksek uretimin atmosferdeki karbon oranında onemli rol oynayacağına inanılmaktadır. Daha da oncelikli, balık avcılığının 90 %’ı bu biyolojik uretimin devamlılığına bağlıdır.
OKYANUSLARDA BİYOLOJİK URETİM
Birincil Uretim :Fotosentez
Okyanuslardaki besin zincirinin ilk halkasını fitoplankton olarak bilinen bitkilerin meydana getirdiği, birincil uretim oluşturur. Bu bitkiler de karadaki bitkiler gibi CO2 gazına, nutrientlere, guneş ışığına ve suya gerek duyarlar. Klorofil pigmentini kullanarak, fotosentezde kullanmak icin guneşten alınan enerji ile CO2 ve H2O’ yu , yeni bir bitki materyalinin şekillendiği yuksek enerjili organik bileşiklere donuştururler. Yeni bitki materyalini oluşturan bu uretim birincil uretimdir. Fotosentezde uretilen O2 , bitkiler ve hayvanlar tarafından solunum icin kullanılır. Solunum tum organizmalara hayat sureclerinde enerji sağlar.
Fotosentez: guneş enerjisi
6 CO2 +6 H2O C6H12O6 +6 O2
Klorofil
Solunum
C6H12O6 +6 O2 6 CO2 +6 H2O+Yaşam icin gerekli enerji
Birincil uretim, bir bolgedeki yuzey suyu stabilitesine, nutrientlerin varlığına ve guneş ışığı miktarıyla sınırlanabilir. Tropik enlemlerde uretimin sınırını nutrientler belirlerken, polar enlemlerde fitoplanktonun artma sınırını, guneş ışığı belirler. Sıcak enlemlerde nutrientlerin , ışığın ve su kolonunun stabilitesi mevsimden mevsime değişir.
Kuresel Birincil Uretim
Guneş ışığının sınırlanmadığı sahil sularında, acık okyanus sularından daha fazla uretim meydana gelir. Cunku nehirler ve karalardan sahil sularına besleyici elementler gelir. Bir de, gelgit akıntılarının sebep olduğu karışımla ve derin sulardan yuzey tabakalara olan turbilansla nutrientler yuzeye taşınır.
Birincil uretim miktarının artışı, ortamın tur ceşitliliğini artırıcı bir faktor olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda okyanuslardaki birincil uretim miktarına bakacak olursak (Ryther, 1969); kıyısal bolgelerdeki ortalama birincil uretimin, acık denizlerin iki katı olduğu (100 g/m2/yıl) gorulmektedir. Upwelling bolgelerde ise soz konusu uretim cok daha yuksek olabilmektedir (300 g/m2/yıl). Denizlerin 200 m. derinliğine kadar olan “neritik bolge”nin başlıca uretkenliği, guneş ışınlarının deniz tabanına kadar, ozellikle infralittoral bolge olarak bilinen 40-50 m.’ye kadar olan derinliklere daha fazla etkide bulunması ve karalardan akarsular vasıtasıyla gelen besin tuzlarının bolluğu ile sağlanmaktadır.
Okyanuslarda birincil uretim vasıtasıyla uretilen organik karbonun coğu acık okyanusların duşuk konsantrasyonlu geniş alanlarına dağılmıştır. Produktivitenin cok yuksek olduğu birkac dar alan vardır. Bunlar Guney Amerika ve kuzeyindeki kuzeybatı sahilleri, Afrika’nın batı sahilleri ve Hint Okyanusu’nun batı kıyısı boyunca yeralan bolgelerdir. Bu bolgeler fotik zona nutrient taşınımının yapıldığı upwelling bolgeleridir.Toplam uretimin az bir miktarı sahil boyunca ve up-welling bolgelerinde olur. Ancak bu kucuk miktarlar daha kucuk alanlarda toplanarak bu bolgeler icinde birincil uretimin en fazla meydana geldiği cok zengin bolgeleri oluştururlar.
Toplam Uretim: Besin Zincirleri ve Besin Ağları:
Bitkiler, herbivor ve karnivor hayvanlardan oluşan besin zincirinin ilk halkasını şekillendiren, birincil uretimdir. Denizlerdeki toplam uretimi bu canlılar birlikte meydana getirirler. Yuksek primer uretimin olduğu yerlerde geniş hayvan populasyonları vardır.
Hayvanlar tuketicilerdir, onlar diğer tuketicilerin yada birincil ureticilerin uzerlerinden beslenirler. Herbivorlar yada karnivorlar beslenmek icin eninde sonunda birincil ureticilere bağımlıdırlar. En cok ve en buyuk herbivor biomassları bitki yiyen zooplankton biomasslarıdır. Bu hayvanlar bitkisel dokuları hayvansal dokulara donuşturen birincil tuketicilerdir. Sırayla, onlar diğer zooplanktonlar , karnivorlar yada ikincil tuketiciler icin yem olurlar.
Şekil 1: Okyanuslardaki Besin Ağları
Diğer preylerin yokluğunda, bir predator ve tum karnivorların onde geldiği besin zinciri icinde bir yada birkac halka olabilir. Besin zincirleri nadiren basit ve lineer bir yapı gosterirken, daha cok kompleks ve organizmalar arasında karşılıklı ilişki icinde kollara ayrılan bir yapı gosterir. Bu birbirine bağımlı besin zincirlerine food web(besin ağları) denir.
İdealist(istenen) Besin Zinciri:
Birincil Ureticiler Birincil Tuketiciler İkincil Tuketiciler Tum Karnivorlar
Trofik Hareketler:
Besin zinciri ve besin ağları bitkiler, grazing herbivorlar ve karnivor predatorlerden etkilendikleri icin, nutrientler ve besin enerjisi tarafından takip edilen bir yolla gosterilirler. Bunlar arasındaki akrabalıklar besin zinciri icindeki halkalardaki bulunma yerleri ile kanıtlanır. Bu yerler, ceşitli basamaklardan oluşan ve dipten tepeye kadar numaralandırılan trofik bir piramit ile şekillendirilirler. Birincil ureticiler daima piramidin ilk basamağında, herbivor zooplanktonlar ikinci basamağında ve karnivorlar en tepede olan , prey olmayan karnivor organizmaların altındaki basamakta bulunurlar.
İlk tropikal basamaktan yukarıya doğru cıkıldıkca, organizmaların ebatları artarken sayı ve biomassları azalır. Alt trofik seviyelerdeki kucuk ve sayıca fazla organizmaların oluşturduğu toplam biomass, yukarıdaki seviyelerdeki ebat olarak buyuk fakat sayıca az olan organizmalarınkinden daha fazladır.
Bir acık okyanus piramidinin her bir tabakasında bir uctan bir uca olan verimli enerji transferi(trofik taşınım)nin yaklaşık %10 olduğu tahmin edilir. Diğer 590’lık kısım her bir trofik seviyedeki organizmaların metabolik ihtiyaclarına giden enerji kayıplarıdır. Bu ihtiyaclar solunum, beslenme, hareket ve ureme icin gereken enerjiyi icerirler. Bu yuzden, direkt olarak aşağıdaki basamaklarda 100 unite tuketen bir organizma bunun 90 unitesini metabolik ihtiyacları icin kullanacak sadece 10 unitesini de yukarıdaki basamaklarda predasyon icin vucut dokularına donuşturecektir.
Nutrient Dongusu:
Bir bitki yada hayvan eğer doğal olarak olurse yada bir organizmanın parcaları yenilmeden kalırsa, curutuculer (bakteri, mantar) olarak bilinen organizmalar,ısıyla birlikte organik molekulleri nutrientlere ve CO2 ve H2O gibi basit molekullere cevirerek, vucutlarından cevreye enerji salıverirler. Uzaydan dunyaya gelen yeni materyalin miktarı kayda değer olmadığı icin, bu tekrarlanan dongu, gezegen uzerindeki yaşamın devamı icin hayati bir onem taşır.
Upwelling :
Okyanuslar devamlı olarak değişen farklı su tiplerinden oluşmuşlardır. Herhangi bir bolgede oluşan bir su tipi belli bir zaman icin varlığını surdurebilir ve bir muddet sonra da diğer bir su tipiyle karışır. İşte iki veya daha fazla su tipinin karışımı sonucunda Su Kutleleleri oluşur. Ceşitli nedenler sonucu yoğunluğu artan yuzey sularının dibe doğru akışına Konvergens denir. Okyanusların belli bolgelerinde dibe doğru oluşan akışlara karşın, bu ortamların devamlı denge halinden oturu, eşdeğerde olan su kutleleri yuzeye doğru cıkmaya başlar. Bu olaya da Divergens adı verilir. Yoğunluk farklarından oluşan divergens olayı bazı sahil bolgelerinde gorulen Upwelling olayı ile birleşebilir. Upwelling yoğunluk farkından oluşabileceği gibi, sahil bolgelerinde karasal ruzgarların yuzey suları uzerindeki etkilerinden dipteki geniş engeller ve koriolis etkisi sonucu da oluşabilir. Bu olay sonucu derin diplerde bulunan besleyici elementler yonunden zengin ve soğuk olan dip suları yuzey sularına taşınarak bolgede fitoplankton ve dolayısıyla diğer biyolojik uretim artar. Cunku besin zincirine bağlı olarak predator preyi takip edecek şekilde bir beslenme stratejisi geliştir ve upwelling olayı ile de Nutrient Fitoplankton Zooplankton Balık şeklinde basit bir zincir oluşturulabilir(Şekil 2). Olgun balıklar yaşam surelerinde, ureme amaclı goclerde bulunurlar. Ureme alanları, genellikle denizlerin verimli (upwelling sahaları) veya plankton yoğunluğunun zengin olduğu bolgelerde bulunmaktadır.
Şekil 3.Okyanuslardaki Biyolojik Surec
Kıyısal Deniz Sistemlerinde Dinoflagellat Bloomlarının Biyolojisi:
Tum bloom yapan turlerin %75’ini dinoflagellatlar oluşturmaktadır(Smayda 1997a). İlkbaharın sıcak sularında sık sık dinoflagellat bloomları gorulur. İlkbaharda sıcaklık artışının ve sıcaklık katmanlaşmasının başlamasından sonra, diatomlar yada grazerların diğer beslendikleri fitoplanktonların populasyon sayılarında bir patlama meydana gelir. Kıyısal denizlerde, diatomlar dinoflagellatların en onemli rakipleridir ve onların uygun koşulları kendi cıkarları icin kullanma yetenekleri dinoflagellatlardan daha hızlıdır. Dinoflagellat bloomları diatom bloomlarını takip eder ve diatomlar baskın hale geldikten sonra dinoflagellatlar bloom oluştururlar(Taylor ve Pollingher 1987). Ama bu daima bu şekilde değildir. Dinoflagellatlar upwellingin on sistemlerinde lokalize olduklarında, populasyon sayılarında artış olabilir(Fingree et al.1975). Bu yuzden dinoflagellatların bol olduğu hakkında genellemeler iceren sozler fazla olsa bile, fiziksel sureclerdeki(olayların yayılımı, karışım, katmanlaşmanın başlaması) değişimler onemlidir(Fogg ve Thake 1987). Bu fiziksel surecler uzaysal ve zamana ait değişimlere sebep olabilirler. Dinoflagellatlar polar denizlerde daha az oneme sahiptirler. Tropikal kıyısal sularda mevsimsel bir pik yapma gorulmez. Ancak rapor edilmiş yerel patlamalar da vardır. Cunku tropikal bolgeler de gun uzunluğunda ve yuzey suyunun ısınmasında cok kucuk değişiklikler vardır. Tropikal alanlar hemen hemen surekli bir şekilde ısınırlar. Bu yuzden tropikal sular sıcak suların yazınki durumuna benzer bir durum gosterirler. Yuzey sularında nutrientler tuketilir ve buna bağlı olarak fitoplankton bioomasları duşuktur. Buda tropikal alanlardaki suların berrak gorunmesinin bir sebebidir. Bundan dolayı tropikal sularda tipik bir şekilde fitoplankton bloomları goze carpmaz. Eğer bloomların olduğu fark edilirse daha derin suların yuzey suları ile karışması vb. olaylar sonucunda ortaya cıktığı gorulur.
Halicler ve Kıtasal Kıyılardaki Plankton Toplulukları:
Kuzey Carolina (Charleston) ve Filorida(Jackson) arasındaki boşalımın olduğu dort kıyıda halicler ve kıtasal kıyılardaki plankton toplulukları uzerine yapılan calışmalarda benzer durumlar ortaya cıkmıştır(Şekil 4-A). Nehir ağızlarında oluşan akıntılar vasıtasıyla burada zengin olan fitoplanktonlar (mikroskobik fotosentetik hucreler) denize doğru taşınırlar ve suda gittikce berraklaştığı icin fotosentetik uretim 6 misli artar. Sığ kıyılarda nutrientlerin zengin olduğu kıyısal alandan acığa doğru uretim yavaş yavaş duşer(Şekil 4-B). Fotosentetik uretimdeki mevsimsel değişiklikler haliclerde, sahil yanlarındaki sığ kıyı sularında (derinlik 20m.den daha az) ve daha derin olan acıktaki sularda benzer bir durum gosterir. Fotosentetik uretim, balık yumurtaları ve larvalarını da icine alan
Zooplankton cokluğuna (mikroskobik hayvan populasyonu) bağlı olarak yaz sonunda bu alanlarda en yuksek değerine ulaşır(Şekil 4-C). Cunku zooplankton populasyonları farklı ureme periyotlarına sahiptirler ve birlikte pik yapmaları beklenemez. Fotosentetik uretimdeki değişiklikler ve zooplanktonun cokluğunun benzer bir seyir icinde olduğu gorulur. Buda. Nutrientce zengin nehir ağızlarında ve nehir ağzından dışarıya doğru akan suyun sığ su icine basınc yapıp, bu alanı temizleyerek meydana getirdiği etki ile acıklanabilir. Bu doğru ise, bu alanlar yani halicler plankton populasyonları ve kıtasal kıyıların ekolojileri uzerinde cok onemli etkilere sahiptirler.
Anlaşıldığı gibi, nehir ağızlarının nutrientce zengin olan alanları, askı haldeki partikul madde ve sediment taşınımında, ozellikle mikroskobik bitkiler ve hayvanlar, balık yumurtaları ve larvaları ile bağlantılı biyolojik aktivitenin gercekleşmesinde, cozunmuş O2 ve koliform bakteriler uzerinde son derece onemli etkilere sahiptirler.Sarı,turuncu ve kırmızı renklerde gosterilen bolgeler en yuksek fitoplankton konsantrasyonuna sahip olan alanlardır. Yeşil ,mavi ve menekşe renginde olan bolgeler ise daha duşuk fitoplankton konsantrasyonuna sahip olan alanlardır.
Marmara Denizi ve Karadeniz Birincil Uretim
Boğaz-Marmara Bileşimi:
Marmara Denizi, temelde kendi bunyesinde birincil uretim yoluyla oluşan partikuler organik karbon (POK) icin bir cokelme havzası durumundadır. Gunluk ve yıllık birincil uretimin ve "klorofil-a”nın 1985-1989 doneminde ODTU tarafından hesaplanan değişimi ve 1996-1997’da İ..U tarafından yapılmıştır. Buna gore bu donemde ortalama birincil uretim 0.2-0.3 gC/m² / gun olarak verilebilir. Ancak Boğaz-Marmara Birleşimi Bolgesi icinde birincil uretimin 0.3-0.6 gC/m²/gun değere sahip olduğunu gosteren calışmalar da yapılmıştır . Bu miktar tum Marmara Denizi icin yıllık 1 milyon ton civarında karbona eşdeğer olup, Karadeniz'deki toplam birincil uretim kaynaklı karbonun yuzde birine yakındır.
Birincil uretimden kaynaklanan bu organik yukun % 70-80'i (İstanbul'dan yapılan atık su deşarjının 10 katı) ust tabakada mineralize olarak yeniden uretimde kullanılmakta, kalan miktarı ise haloklin altı tabakalara inmektedir. Haloklin altı tabakalara gelen % 20-30'luk organik yukun % 85 gibi buyuk bir kısmı mineralize olurken, acığa cıkan besi tuzları da duşey karışımlarla ust tabakaya geri donebilmektedir. Geri kalan kısmı ise (% 11.5) bentik sedimentte birikime uğramaktadır.
ODTU tarafından Karadeniz'den Boğaz yoluyla Marmara Denizine yılda 1 milyon tonun uzerinde organik karbon (TOK) girişi olduğu bildirilmektedir .Tablo 1’de Karadeniz ve Marmara Denizi'ndeki ve karşılaştırma amacıyla, okyanuslardaki organik madde miktarları da gosterilmiştir .
Tablo1: Marmara Denizi, Karadeniz ve Okyanuslarda Birincil Uretim
Parametre Marmara Denizi Karadeniz Okyanusla
Ort. Org. karbon iceriği (mg/l)
Toplam organik karbon (ton)
Yıllık fitoplankton uretimi (ton)
(mg/l) 0.72
2.45x106
0.10x106
~ 0.03 3.0
1.6 x 109
5.0 x 107
~ 0.1 1.5
2.0 x 1012
3.0 x 1018
~ 0.02
Marmara Denizi'nde, ozellikle 10-25m derinlikte, baskın plankton turu "diatomlar" dır. Ancak, bu durum mevsimlere gore ve derinlikle değişmektedir. Yaz aylarında yuzey sularında dinoflagellates baskın turdur. Ozellikle Marmara yuzey suyu ekolojik sistemi Karadeniz ust tabakasından Boğaz yoluyla taşınan planktonlar nedeniyle yoğun olarak etkilenmektedir. Karadeniz etkisiyle oluşan goreceli olarak yuksek birincil uretim ve klorofil-a değerleri Canakkale Boğazı'na doğru giderek azalmaktadır.
Marmara Denizi’nde gerek besi maddeleri, gerekse plankton miktarları hem yerel hem de mevsimlik değişimler gostermektedir. Ozellikle kıyılarda olu bolgelerde ve arıtılmamış atık suların deşarj edildiği kıyılarda gorulen aşırı alg gelişimi, yerel otrofik bir durumun sonucudur. Ancak kıyılardan acıklarda bu durum henuz kanıtlanmamıştır.
Marmara Denizi balıklar icin bir goc yolu durumundadır. Su sıcaklığına hassas turler Karadeniz su sıcaklığının duşmesi ile Boğazlar yoluyla Marmara ve Ege Denizi’ne gecmektedir. Burada yumurtalarını da bırakmaktadırlar. Karadeniz’de sıcaklığın artması ile tersi yonde goc başlamakta ve balıklar Karadeniz'e geri donmektedir. Marmara Denizi'nin alt tabakalarındaki oksijen eksikliği nedeniyle bu goc hareketleri en cok 40 m’ye kadar derinliklerde olmaktadır. Bu yuzden kıyısal kirlenmeler ve kıyılardan yayılan toksik maddeler balıkları doğrudan etkilemektedir. Bu arada Karadeniz'deki plankton tur dağılımı ve yoğunluğunun değişiminin tum Marmara’yı ve bunlardan beslenen balık turlerini etkileyeceği de gozden kacırılmamalıdır.
Ticari balıkcılık acısından Marmara Denizi, ulkenin toplam deniz urunleri ihtiyacının yaklaşık % 20'sini karşılamaktadır. Son yirmi yılda elde edilen su urunleri kutlesel olarak artmış, ancak turlerde onemli azalmalar belirlenmiştir . Mevcut turlerin buyuk coğunluğu ust tabakada yaşamını surduren "pelajik" turler olup, goreceli olarak duşuk oranlarda da olsa alt tabakada yaşamını surduren "benthic" turlere de rastlanılmaktadır .
Boğaz-Karadeniz Birleşimi
Altmışlı yılların sonu ile yetmişli yılların başında, Karadeniz'in pek cok kesiminde ekosistemde "hipertrofik" şartlar etkin olmuştur. Bu şartlar; biyojenik madde (besi maddeleri) konsantrasyonlarının artışı, fitoplanktonun biyokutle olarak gelişimi (altmışlı yıllarda 50 mg/m³'ten, seksenli yılların sonunda 1000 mg/m³

Altmışlı yılların başında Karadeniz’in "birincil uretimi", Azak Denizi ile Akdeniz'in birincil uretim değerlerinin arasında olarak bulunmuştur. Fitoplanktonların yıllık uretimi akarsuların taşıdıkları tum organik madde miktarının 10 katı, makrofit (macrophytes) uretiminin ise 50 katı mertebesindedir. Karadeniz'de uretimin en yuksek olduğu yerler, buyuk miktarda besi maddelerinin taşındığı akarsu ağızlarıdır. Uretim, batı ve doğu cevrimlerinin kesiştiği merkez orta kısımda da goreceli olarak yuksektir. Birincil uretimin mevsimsel değişimi de yerel farklılıklar gostermektedir. Kıyı kesimlerinde, biri Mayıs-Haziran diğeri Eylul-Ekim aylarında iki maksimum uretim donemi gorulurken, batı ve doğu orta kesimlerde sadece baharda bir maksimum oluşmaktadır. Karadeniz'de başlıca fitoplankton turleri diatoma, dinoflagellates ve coccolithophores olup, bunlar arasında yazın maksimum gelişme gosteren "dinoflagellatlar" en cok rastlanılan turdur .
Karadeniz'in sığ sularında organik madde ayrıca fitobentos (phytobenthos: yeşil, kahverengi ve kırmızı alg) ve zoobentos (zoobenthos) tarafından da uretilmektedir. Bunlar arasında ozellikle kuzeybatı kesimlerinde toplam bentic organizma biyokutlesinin % 90'ını oluşturan "Phyllophora nevrosa" etkin turdur. 20-60 m derinliklerde bunların yıllık uretimi 10 milyon ton civarındadır .Kıyı kesimlerinde (0.5~6m) ise "Zostera" turu cok daha yaygındır.
Daha derin sularda (50 m’nin altında) H2S'un etkisiyle bentik organizma gelişimi kısıtlanmaktadır. Ancak H2S, besi maddelerinin korunması ve birikimi icin uygun şartlar yaratmakta ve siklonik cevrimler ile eddy formasyonları sonucu besi maddeleri H2S'lu alt tabakadan oksijenli ust tabakaya difuzyonla gecerek birincil uretimin canlanması sağlanmaktadır. Ancak biyojenik maddeler (detritus), dip tabakalara ulaşmadan % 80 oranında mineralize olmaktadır. Buna gore sedimantasyonun iklim ve jeolojik şartlarla belirlendiği soylenebilir. Ayrıca Akdeniz suyu da sediment formasyonunun karakteristiklerini etkilemekte Karadeniz’in 5000 yıl onceki oluşumunda, Akdeniz’e ait form olan "coccolithophorlar" kutlesel gelişiminin sedimentin bugunku durumunu kontrol ettiği iddia edilmektedir .
Batı Karadeniz ile ilgili olarak yakın gecmişte İSKİ adına yapılan calışmada ise, Dinyester ile Tuna nehri arasındaki kıyı kesiminde yaz aylarında diatomlar etkin tur iken, Tuna nehri sonrasında İstanbul Boğazı’na kadar bu etkinliğin dinoflagelat'lara gectiği ortaya cıkartılmıştır Trakya kıyıları boyunca yaz aylarında toplam plankton miktarının % 80'ni fitoplanktonlar kalan % 20'yi ise zooplanktonlar oluşturmakta iken kış aylarına doğru zooplankton yuzdesi % 5'lere duşmuştur. Romanya kıyıları boyunca da planktonların onemli bir kısmı fitoplanktonlardan oluşmaktadır. Dinyester ve Tuna nehirlerinin taşıdığı besi maddeleri nedeniyle buyuk gelişim gosteren planktonlar (0.5~2.0 gC/m²gun) İstanbul Boğazı yakınlarına ulaşıncaya kadar giderek azalmaktadır (0.1~0.2 gC/m²gun).
Kıyısal Bolgelerdeki Biyolojik Ceşitlilik Uzerinde İnsan Aktivitelerinin Etkisi:
Biyolojik ceşitliliği, insan aktiviteleri buyuk olcude tehdit etmektedirler. Kıyısal bolgelerde bilincli ya da bilincsizce yapılan avlanmalar (secici ozelliği olmayan ağların kullanımı, 40 m.’den daha sığ sularda, her turlu kıyı surutme ağları ile yapılan avlanma gibi), kara kokenli kirleticiler (evsel ve endustriyel), turizm, petrol ve doğal gaz uretimi, deniz ulaşımı, kum, cakıl, maden, tuz ve enerji uretimi, dolgu alanları, savunma işlemleri, tarama gibi daha bir cok aktiviteler, hem kıyısal bolgeyi, hem de birbirlerini etkilemektedir. Soz konusu etkiler acısından, İzmir Korfezi’ne bakılacak olursa; Korfezin, Akdeniz Havzası icerisinde evsel ve endustriyel atıkların etkisiyle ileri derecede kirletilmiş onemli bir odak noktası olduğu bilinen bir gercektir. İc Korfez’de arıtılmadan deniz ortamına verilen evsel atıklar, Dış Korfez’de ise Gediz Nehri’nin Ege ovalarını yıkayarak getirdiği tarımsal ve endustriyel kokenli atıklar, bolgeyi tehdit edici oğelerdir. İc Korfez’de zaman zaman gorulen yoğun fitoplankton artışının neden olduğu (red-tide) olayı (Koray ve diğ.,1992; Anon.,1997;1998), ortamın aşırı besin bulundurma ozelliğinin (otrofikasyon) bir ifadesidir. Diğer taraftan, deniz marulu olarak bilinen yeşil yosunların (Ulva, Enteremorpha) baskın olarak bulunması da, besin tuzları (nitrat vs.) zenginliğinin gostergesidir. Korfez genelinde 70 civarında balık turunun, Korfezi bir yumurtlama sahası olarak kullanıyor olması, bolgenin herşeye karşın ekolojik direncinin devamlılığına işaret eden bir bulgudur (Cihangir ve diğ., 1997). Ozellikle İc Korfez dahilinde, hamsi, sardalya, isparoz, pisi ve kaya gibi balıkların yumurta bırakıyor olmaları da, ortamın ekolojik direncinin varlığını işaret etmektedir (Şekil 2). Korfez’in Tuzla ve Homa dalyanı acıklarındaki sığlıkları ise, genc bireylerin buyume sahaları olma ozelliğini surdurmektedir (Bizsel ve diğ.,1997). Ege Denizi havzasında İzmir Korfezi gibi kucuk bir coğrafik sahada, balık populasyonlarının devamlılığı acısından gerekli olan; yumurtlama - beslenme, buyume ve erişkin bireylerin suruler oluşturması (olgun stok veya stoklar) gibi işlemler, Korfez’in ne denli ekolojik ve buna bağlı olarak da ekonomik oneme sahip olduğunun gostergesidir.
Biyolojik kaynakların surdurulebilir yonetimi ve kullanımını sağlamak amacıyla, genleri, turleri ve ekosistemleri korumak ve devamlılığı icin ivedi onlemler gereklidir. Bu oneriler ozetle şu şekilde sıralanabilir (Cirik, 1998):
Ulusal ve uluslararası onlemler ve işbirliği sağlanmalıdır.
Yerel toplulukların katılımı ve işbirliği korumacılıkta cok onemlidir.
Stratejiler geliştirilmeli, bu stratejiler ulusal gelişme stratejileri ve planları ile birleştirilmelidir.
Zarar gormuş ekosistemlerin iyileştirilmesi (re-creation), nesli tukenmekte olan tehdit altındaki turlerin korunması
Biyolojik kaynakların envanterlerinin hazırlanması
Biyolojik ceşitliliğin korunması
Kıyı bolgelerindeki kaynakların surdurulebilir kullanımı icin , OECD tarafından onerilen kriterler ise şu şekildedir (Akyarlı, 1992):
Yenilenebilir kaynakların kritik stoklarının varlığının garantilenmesi
Kaynakların kabul edilebilir kalite duzeylerinin tanımlanması ve korunması
Gelecek nesiller icin değer taşıyan tarihi ve kulturel değerler ile nadir tur ve ekosistemlerin korunması
Altyapı olanaklarını gerekli olacak duzeyde tutarak, kıyı bolgelerindeki nufus yoğunluğunun sınırlandırılmasıyla yaşam kalitesinin korunması
Yukarda sıralanan onlemlerin hayata gecirilmesinde, devlet birimlerinin (Cevre, Kultur, Turizm, Tarım Bakanlığı, Tarım İl Mudurlukleri) koordinasyonunda, bireylere buyuk gorev duşmektedir.
SONUC
Doğadaki her canlının “mutlak olarak” bir işlevi olup, ortamda bulunma “gerekcesi” vardır. Onemsiz olarak gorduğumuz canlılar, bir saat zembereğinin dişlileri gibi birbirleriyle ilişkide bulunmakta; bizim de bir parcası olduğumuz ekosistemi sağlıklı tutmaktadır (Kışlalıoğlu & Berkes, 1992). Canlılar, belli bir evrim surecini tamamlayarak bugunku tur ceşitliliğini oluşturmuşlardır. Balıkcının ağına, hedef turlerin dışında takılan diğer butun organizmalar (ıskarta), avladığı turlerin besinini ya da yaşama ortamını oluşturmaktadır.
Kıyısal bolgelerin, biyolojik aktivitelerin olduğu kadar insan aktivitelerinin de en yoğun bulunduğu alanlar olduğu gerceğiyle, soz konusu bolgedeki kaynakların surdurulebilir (tuketilmeden) kullanımı icin “akılcı ve bilimsel” yaklaşımların gerekliliği goz ardı edilmemelidir.
__________________