Akciğer Tumorleri
Akciğer'in iyi huylu ve kotu huylu tumorleri bulunabilir. Ne yazikki, sigara icimine de bağlı olarak, en sık olarak, kotu huylu tumorlerine rastlanır ki bu tumorlerin bir diğer adı da "Akciğer Kanseri" dir. Akciğer kanserinde ozellikle erken evrelerde cerrahi tedavi yuz guldurucudur. Erken evrede yakalanarak uygun bir şekilde tamamen cıkarılmış bir tumoru olan hastanın, kanserden "TAMAMEN" kurtulması mumkundur. Yakalanan evre ne kadar kucukse bu olasılık o kadar artar. 1 cm'lik tumorlerde bu oran %90 civarındadır. Bu nedenle, akciğer kanserini erken yakalamak icin, 35 yaşından sonra ozellikle sigara icen HERKESİN YILDA BİR KEZ rontgen cektirmesi, hatta mumkunse 40 yaşından sonra yılda bir kez goğus tomografisi cektirmesi uygundur (Tomografi uygulaması, A.B.D.'de ve bircok batılı ulkede uygulanmamakta, ancak, Japonya'da uygulanmaktadır. Japonya'da yakalanan akciğer kanserlerinin yarıdan fazlası ilk evrede yakalanmaktadır. Bu oran A.B.D.'de %15 civarındadır. Ulkemizde ise cok daha duşuk olduğu duşunulmektedir) Akciğer kanserinin ilk belirtileri, hic gecmeyen uzun sure (1 ay ya da daha fazla) devam eden oksuruk, goğus ağrısı, neden olmaksızın (diyet vb) aşırı kilo verme, cok sık akciğer infeksiyonu gecirme, bir suredir tedaviye rağmen bol balgam cıkarma gibi belirtiler olabilir. Boyle durumlarda, en kısa zamanda bir goğus hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir. Bu konuda daha geniş bilgiyi Sigara ve Akciğer Kanseri yazımızda bulabilirsiniz.
Pnomoni
Pnomoni, bir alt solunum yolu infeksiyonu, daha ozgun şekli ile bir akciğer dokusunun (parenkimi) infeksiyonudur. Yani, akciğer dokusunun bir bakteri ya da virus ile infekte olmasıdır. Halk arasındaki adı 'Zature' dir. 'Bronşit' te bir akciğer infeksiyonu olmak ile birlikte, bronşit, akciğerlerdeki 'hava yollarının' (bronşlar) infeksiyonudur ve pnomoniden bu nedenle ayrıdır.
Pnomoni, en sık olarak 'pnomokok' ve 'streptokok' adı verilen bakteriler tarafından oluşturulur. Tuberkuloz mikrobu da pnomoni yapar, ancak, tuberkulozun yaptığı pnomoninin akciğerlere yerleşimi, infeksiyonun tedaviye oldukca direncli olması ve ozel ilacların (anti-tuberkuloz ilaclar) oldukca uzun sureler kulanılmasının gerekliliği ile pnomoniler icinde ayrıca incelenir ve hem hasta hem de tedavi eden hekim icin ozelliği buyuktur.
Pnomoni, genellikle bağışıklık sistemi tamamen normal olan ve başka bir vucud direncini kıran hastalığı olmayan kişilerde, pnomoniye neden olan bakteriyi kişi akciğerlerine -hava yolu ile- alsa dahi oluşmaz. Bu nedenle, pnomoni en cok, bebekler ve kucuk cocuklarda, yaşlılarda, AIDS gibi hastalığı bulunan kişilerde, ciddi kalp hastalığı olan kişilerde, organ nakli yapılan ve bu nedenle bağışıklığı baskılayan ilaclar alan hastalarda ve ameliyat geciren hastalarda ortaya cıkar. Burada belirtilen riski bulunan kişilerde (orneğin yaşlılarda) viral bir infeksiyon sonrası (orneğin ağır bir grip) da ortaya cıkar. Sigara icen kişilerde gorulme sıklığı icmeyenlere oranla cok daha yuksektir.
Pnomoni, hemen teşhis konulması gereken ve ciddi tedavi gerektiren bir hastalıktır. Uygun ve erken başlayan bir tedavi ile ortadan kalkar, ancak, tedavisiz kalırsa olumcul de olabilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde, en cok olume sebep olan hastalıklarda 6. sırada yer almaktadır.
En sık gorulen belirti, uzun suren ve balgam cıkarmaya neden olan oksuruk, ateş, nefes darlığı ve kilo kaybıdır. Bazen goğus ağrısı, cocuklarda daha cok olmakla birikte karın ağrısı ve mide bulantısı da gorulebilir. Yukarıda sayılan risk gruplarında, 1 haftadan uzun suren ve goğus ağrısının, balgamın ve nefes darlığının bulunduğu kişilerde, ozellikle bir gribin ardından ortaya cıktı ise suphelenilerek hemen bir hekime başvurulmalıdır.
Teşhis, muayene ve goğus rontgeni ile konulur. Neden olan bakteri ya da virus(cok nadir olarak) 'kultur' yapılarak saptanır. Uygun antibiyotiklerin en az 15-20 gun kullanılması ve bu sırada mutlak ilgili uzman hekimin takibi gerekir. Uzun suren, tekrarlayan ya da tedavi olmayan pnomoniler, akciğerde bazı başka hastalıkların da bulunabileceği anlamına gelebilir. Bu nedenle, gelişiguzel yetersiz ya da fazladan antibiyotik kullanımı yapılmamalı, ulkemizde cok sık olarak yapıldığı gibi 'oksuruğe, oksuruğu azaltan şurup verilir' şeklinde bir duşunce ile surekli oksuruğu azaltan ilaclar alınmamalıdır. Cunku oksuruk, vucudun bir savunma refleksidir ve amacı, akciğerde birikmiş olan ve icinde doku parcaları ve bakterileri bulunduran mukusu (balgam) dışarı atarak, hastalığın gecmesine yardımcı olmaktır. Bu nedenle hastalıkta verilen şuruplar oksuruğu kesen değil, tam tersine, oksuruğu kolaylaştıran ve balgamı yumuşatarak daha kolay cıkmasını sağlayan 'ekspektoran' şuruplardır.
Tam ve yeterince tedavi olmayan pnomoniler, tekrarlayabilir ya da 'bronşiektazi', 'akciğer apsesi' ya da 'ampiyem' gibi tedavisi cok daha zor ve hastada sekellere neden olabilen komplike hastalıklara neden olabilir.
Gerekli ve yeterli sure yapılan bir tedavi ile pnomoni, hic bir iz bırakmadan 1 ay icinde tamamen kaybolur. Akciğer rontgeni ise, 2 ay kadar sonra tamamen sağlıklı bir akciğeri gosterir. Cunku, akciğer, hasta tamamen kendini iyi hissetse bile 1 ay kadar sure daha icerideki mikropların olduğu sıvıları temizler ve kendini onarır.
Tuberkuloz (Verem) ve Akciğer'in Diğer İltihaplı Hastalıkları
Akciğerin iltihaplı hastalıkları (Bronşit, zature vb), coğunlukla, uygun tıbbi tedaviler ile tamamen ortadan kalkabilen hastalıklardır. Ancak, kişinin, bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda, ya da doğuştan akciğerde veya solunum sisteminde suregelen bazı hastalıklarda (kistik fibrosis, astma vb) bu infeksiyon hastalıkları, cok uzun surebilir ya da cok sık tekrarlayarak, akciğerin duzelemeyecek bir şekilde bozulmasına yol acabilir. Bu gibi durumlarda ameliyat gerekir. Bu tip hastalıklara verilebilecek, en sık rastlanan ornek "Bronşiektazi" dir. Tuberkuloz (verem) hastalığı ise, vucudun her yerinde gozukebilen bir iltihabi hastalıktır. Hastalığa "Mycobacterium tuberculosis" adında bir bakteri neden olur. Vucudda en sık akciğerlerde olur. Genelde vucud direnci duşmuş kişilerde, en sık olarak kotu ve dengesiz beslenen kişilerde gorulur. Uygun tedavi ile tamamen iyileşebilir. Ustelik, tum ulkemizde, koylerde dahil, verem ilacları herkese ucretsiz verilir. Ancak, verilen tedavi duzenli uygulanmazsa (ki genellikle 6 ay ya da 1 yıl duzenli tedavi gereklidir) tuberkuloz mikrobu akciğeri telafisi olmayacak bir şekilde "bozar". Bu durumda cerrahi tedavi kacınılmaz olur. Tuberkuloz icin yapılacak en iyi davranış, uygun aşılamaları yaptırtmaktır. Hastalığın saptanması durumunda ise, verilen tedaviyi aksatmadan uygulamak cok onemlidir.
PNOMONİ
Tanım :
Halk arasında zaturre olarak da adlandırılan pnomoni, akciğer dokusunun bakteri, virus, mantar ve diğer mikroorganizmalar tarafından meydana getirilen iltihabıdır. Radyasyon ile, asidik ve alkali gazların solunması ile de pnomonik tablo meydana gelebilir.
Akciğerde tutulan alana gore sınıflandırmada;
a. Lober pnomoni
b. Lobuler pnomoni
c. Bronkopnomoni
d. İnterstisyel pnomoni, yer almaktadır.
Hastalığın kokenine gore sınıflandırmada;
a. Toplum kokenli pnomoniler
b. Hastane kokenli pnomoniler (nosokomial pnomoniler)
c. İmmun yetersizliği olan hastalardaki pnomoniler, yer almaktadır.
Etkenler :
Toplum kokenli pnomoniler, tipik pnomoni ve atipik pnomoni olarak iki alt grupta incelenirler. Tipik pnomonilere sıklıkla bakteriler neden olurken, atipik pnomoni etkenleri mycoplasmalar, chlamydialar, ricketsialar ve viruslardır.
Hastane kokenli pnomoniler diğer hastalıklar nedeniyle hastaneye yatırılan kişilerde gorulen pnomonilerdir. Sıklıkla etken bakterilerdir ve bunlardan en sık olarak Klebsiella pneumonia ve Pseudomonas aeruginosa pnomoniye neden olurlar.
İmmun yetersizliği olan hastalarda gorulen pnomonilerin etken mikroorganizmaları, immun yetersizliğin sebebine gore değişmektedir. Bakteriler, viruslar ya da mantarlar pnomoniye neden olabilirler.
Şikayetler :
Pnomonide şikayetler etken mikroorganizmanın turune gore değişiklikler gosterir. Bakteriyel pnomonilerde genellikle ateş, uşume ve titreme ile başlar ve gittikce yukselir. Yuksek seviyede seyreden ateş zamanla normale duşer ve ateşin duşmesi ile hastada rahatlama gozlenir.
Oksuruk başlangıcta kuru vasıftadır. Ancak daha sonra oksurukle beraber normal yapıda ya da iltihaplı balgam da gorulur.
Hastaların en cok rahatsızlık bildirdikleri şikayetleri yan goğus ağrısıdır. Yan ağrısı, akciğer zarlarının tahrişi sonucu meydana gelir. Oksurukle, nefes alıp vermekle ağrıda artış olur.
Hastalığın yaygınlık derecesine gore hastalarda nefes darlığı ve el, ayak ve dudaklarda morarmalar gorulebilir. Bu tablolar ancak yaygın hastalığı olanlarda gozlenir.
Hastalarda genellikle halsizlik, iştahsızlık, kırgınlık gibi genel şikayetler de bulunmaktadır.
Etken mikroorganizmanın turune gore nadiren kanlı balgam şikayeti de izlenebilmektedir.
Fizik Muayene Bulguları :
Pnomonili hastalarda genel durum bozulabilir. Hastalığın bulunduğu tarafın solunuma katılımında azalma olduğu izlenebilir, hastanın yan ağrısını azaltmak icin o tarafa doğru eğildiği gorulur.
Hastada dinleme bulgusu olarak hastalığın donemine gore değişik bulgulara rastlanabilir. Erken ve gec donemlerde hasta olan akciğer alanlarında ral denilen anormal sesler duyulabilir. İltihabın yoğun olduğu donemlerde ise bronşial solunum sesleri duyulmaktadır. Olaya akciğer zarları da karışmış ise, bu alanda frotman adı verilen ve akciğer zarlarının surtunmesi ile oluşan anormal sesler duyulabilir.
Hastaların kalp atım sayısında artış mevcuttur. Nabız sayısı da artmıştır ve duzensiz nabız olabilir. Tansiyon değerleri normal sınırların altına duşmuştur.
Tanı :
Tanı hastanın şikayetleri, muayene bulguları ve tetkikler bir arada değerlendirilerek konulur. Balgamda etken mikroorganizmanın tespiti kesin tanı ve tedavi planı icin oldukca değerlidir.
Kanın cokme hızında artış gozlenir. Beyaz hucreler etkenin turune gore artmış olabilir.
Balgam incelemesinden sonra en onemli tetkik yontemi akciğer grafisidir. Akciğer grafisinde hastalığa yakalanan bolgede duzensiz vasıfta golge koyuluğunda artış izlenir.
Balgamda direk bakı ile etken bakteri veya mantar izlenebilir ya da kulturde uretilebilirler. Viral pnomonilerde etken mikroorganizmanın tespiti guctur.
Tedavi :
Pnomoni tanısı konulan hastalara oncelikle destek tedaviler uygulanmalıdır. Hastanın odası sıcak ve nemli olmalıdır. Sıvı ihtiyacı giderilmeli, ileri derecede su kaybı olan hastalara serum tedavisine gecilmelidir. Ağrı ve ateşi olan hastalara ağrı kesici-ateş duşurucu ilaclar verilmeli, tedaviye balgam sokturucu ilaclar eklenerek balgam atılması kolaylaştırılmalıdır. Tedavi sonlarına doğru balgam cıkaramayan, ileri derecede rahatsız edici oksuruğu olan hastalara oksuruk kesici ilaclar verilebilir.
Hastalığın asıl tedavisi etken mikroorganizmanın tespiti ile mumkun olacaktır. Eğer mikroorganizma tespit edilmiş ise buna yonelik etkili antibiyotikler uygulanmalıdır. Eğer ilac duyarlılık testleri yapma imkanı olursa, bu testlerin neticesine gore uygun antibiyotik verilmelidir.
Hastalığı oluşturan etkene ve hastalığın şiddetine gore tedavi en az 5-7 gun duzenli olarak uygulanmalıdır. Bazı mikroorganizmalarla oluşan pnomonilerin tedavi suresi daha uzun olmak zorunda olabileceği unutulmamalıdır.
Direk bakı veya kultur ile etken tespit edilememişse hastanın kliniğine ve laboratuar tetkiklerine bakılarak bakteriyel ya da viral pnomoni ayırımına gidilmeli ve gerekiyorsa geniş etkili antibiyotiklerle tedaviye başlanmalıdır.
Aşağıdaki hastalar hastanede yatırılarak tedavi edilmelidirler;
a. 65 yaş uzerindeki hastalar.
b. Şeker hasalığı, kalp hastalığı, bobrek yetmezliği, kronik akciğer hastalıkları, alkolizm, immun yetmezlik, kanser gibi hastalıkları olanlar
c. Solunum sayısı dakikada 30’dan fazla olanlar, sistolik kan basıncı 90 mmHg’nın altında veya diastolik kan basıncı 60 mmHg’nın altında olanlar, ateşi 38,8 derecenin uzerinde olanlar, şuurunda bulanıklık gorulenler, akciğer dışı organlarda iltihabi bulguları tespit edilenler.
d. Beyaz kure sayısı 4.000’in altında veya 30.000’in uzerinde olanlar, hematokriti %30’un altında bulunanlar, arter kanında parsiyel oksijen basıncı 60 mmHg’nın altında tespit edilenler, akciğer grafisinde birden cok alanda pnomonisi olanlar ya da iki gun ara ile cekilen akciğer grafilerinde iltihabın hızlı ilerlediği gozlenen hastalar, akciğer zarları arasında sıvı toplananlar.
AKCİĞER APSESİ
Akciğer apsesi akciğerlerdeki iltihaplı hastalıkların en tipik sonucudur. Tedavide antibiyotiklerin bugunku gibi hemen her fırsatta kullanılmadığı donemlerde kendine ozgu gelişme cizgisi nedeniyle kolay tanı konan bir hastalıkken gunumuzde tanışı zor, son derece karmaşık belirtiler veren bir hastalık haline gelmiştir. Tıbbın ilerlemesiyle genel durumu bozuk hastalaRIn uzun surelerle yaşatılabilmesi eskiden pek rastlanmayan apse turlerine yol acmaktadır. Onceleri ender rastlanan apse turlerinin gunumuzde cok yaygınlaşması da belirtilerin yorumunu gucleştirmektedir.
HASTALIĞIN NEDENLERİ
Akciğer apsesinin nedenleri iki başlık altında toplanabilir. Birinci grupta yer alan etkenler enfeksiyona yol acan ceşitli bakterilerdir, ikinci grupta ise apse gelişiminİ hazırlayıcı etkenler yer alır. Apseyi hazırlayıcı etkenlerin en onemlileri vucudun direncim azaltan hastalıklardır. Bunlara ornek olarak şeker hastalığı, kronik zehirlenmeler, vitamin eksiklikleri vb sayılabilir. Kronik bronş hastalıkları ise bu grup icinde ayrı bir onem taşır.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
Hastalığın birbirini izleyen uc gelişim evresi ve bunlara koşut olarak ortaya cıkan klinik belirtileri vardır. Bu uc evre şoyle sıralanabilir:
o Apse oluşumu ve bu bolgede akciğer dokusunun yoğunlaşarak hava kaybetmesi.
o irinli akciğer dokusunun yumuşaması.
o irinli maddenin bronşlardan dışarıya atılması.
Apse genellikle tek, daha seyrek olarak da bircok odakta birdenbire ortaya cıkar. Surekli yuksek ateş, goğuste ağRI, oksuruk, nefes darlığı, gittikce artan miktarda kokusuz balgam cıkarma gibi belirtiler verir.
Birkac gun sonra hastalık yumuşama evresine girer. Hastanın genel durumu bozulur, ateşi hala yuksektir. Ağzından kan gelmeye başlar (hemoptizi). Balgam miktarı artar; irinli balgamın rengi gittikce bulanıklasın Boylelikle ucuncu evreye girilir. Bu donemde apsenin icindeki irinli madde kusma biciminde bronşlardan dışarı atılır.
Ucuncu evrede cekilen goğus filminde duvarları kalınlaşmış, sınırları belirgin apse boşluğu acıkca gorulebilir. Ayrıca bu donemde cıkarılan cok kotu kokulu balgam kesin tanı konmasını kolaylaştıran onemli bir belirtidir. Hastanın kusma biciminde balgam cıkarması coğunlukla genel durumunda bir iyileşmeyle birlikte ortaya cıkan bir belirtidir, ama bu durum gecicidir.
Kuşkusuz butun apse turleri bu sırayı izleyerek gelişmez. Yukarıda da sozu edildiği gibi antibiyotik kullanımından sonra, klasik hastalık tablosu değişmiş ve apsenin evrelerim sıralamak gucleşmiştir. Olguların coğunda hasta uygun tedavinin uygulanması sonucunda iyileşir. Daha kotu gidişli olgularda ise akciğerlerdeki apse boşluğu kapanmaz ve bu ortamda başka iltihapların gelişmesiyle kronikleşir. Gunumuzde olguların coğunda tam iyileşme sağlanmakta, apse odağmın tedavi edilmeden kendiliğinden kapandığı olgular da eskiden beri bilinmektedir.
TANI
İrinli akciğer hastalıklarında kesin tanının konması ve uygun tedaviye olabildiğince erken başlanması cok onemlidir. Radyolojik incelemelerin ve labo-ratuvar testlerinin yanı sıra bronkoskopi de yapılması tedavinin başarı oranı-m yukseltir, îrinli akciğer hastalıklarında rontgen filmlerine yansıyan goru-numlere daha once değinmiştik. Bronkoskopi de bu tur hastalıklarda vazgecilmez bir tanı yontemidir. Bronkoskopide bir aygıtla doğrudan hastalık odağına ulaşılarak doku orneği alınır. Bu ornek laboratuvara gonderilerek hastalığın etkeni olan bakteri araştırılır; etkenin hangi antibiyotiklere duyarlı, hangilerine direncli olduğu belirlenir. Boylece tedavide daha etkili antibiyotiklerin kullanılması sağlanır. Balgamda hastalıkla ilgisiz başka bakterilerin de bulunması nedeniyle tanının tek basma balgam tahliline dayandırılması sağlıklı bir yontem değildir.
Pnomokonyozlar
Pnomokonyoz deyimi başlangıcta işyerlerinde genellikle mineral tozlarının inhale edilmesi sonrasında ortaya cıkan non neoplastik akciğer lezyonları icin kullanılmıştır. Ancak gunumuzde bu deyim organik ve inorganik partikuller, kimyasal madde buharları ve dumanları da icine alacak şekilde genişletilmiştir.
Tozun niteliğine gore farklı etkiler gorulur.
Kollagen uretimi yok, Benign pnomokonyoz, Saf komur tozu
Fibrozis yapan silika, asbest, berilyum
Antijenik etki organik tozlar immunolojik reaksiyon ve astmaya benzer reaksiyon, extrensek allerjik alveolit
Tuberkuloz ile birliktelik silika
Neoplaziye zemin, asbestoz
İşcilerin maruz kalacağı toz sınırlarının duzenlenmesi, tozlarla ilişkili hastalıkların insidansında azalma ile sonuclanmıştır. Pnomokonyozlar spesifik hava kokenli ajanlarla oluşan iyi tanımlanmış meslek hastalıkları olmasına rağmen genellikle hava icinde kirlilik oluşturan partikullerin buyuk şehirlerde yaşayan populasyon uzerinde de olumsuz etkileri vardır. Calışmalar yuksek hava kirliliği duzeylerine maruz kalan insanlarda artmış morbidite (astma sıklığı) ve mortalitede bulmuşlardır. Bu durum şehir havasında kirliliği azaltma yonunde buyuk gayretler sarfedilmesine neden olmaktadır.
Genel Patogenez
Pnomokonyozun gelişmesi bireysel ve toza ait bazı faktorlere bağlıdır.
Akciğer ve hava yollarında kalan tozun miktarı
Toz partikullerinin şekil, boyutu yoğunluğu
Partikulun eriyebilirliği ve fizikokimyasal reaktivitesi
diğer irritanların olası etkileri (sigara)
Akciğerlerde kalan tozun miktarı, tozun havadaki konsantrasyonu, maruz kalma suresi ve temizleme mekanizmalarının etkinliğine bağlıdır. Sigara icimi gibi bir etki, mukosilier aparatın duzenini etkileyerek tozun birikimini artırabilir. En cok tehlikeli partikuller 1-5 mikronmetre capta olan partikullerdir. Bunlar kucuk hava yolları ve alveollere erişip kalabilirler. Normal durumda kucuk miktarda intraalveoler makrofaj bulunur ancak tozlar alveol boşluıklarına ulaştığında sayıları artar. Partikullerin fagositozu ile korunma sağlanır. Ancak mesleki karşılaşmalarda buyuk miktarda toza maruz kalınır, bu durum yeterli olmaz ve partikullerle hucreler arasında spesifik kimyasal reaksiyonlar olur.
Partikullerin boyutu ve pulmoner yanıtın doğası, eriyebilirliği ve sitotoksisiteyi buyuk olcude etkiler. Genel olarak kucuk partikuller, buyuk yuzey ve kitle oranı, cok daha fazla ve hızlı olarak cozunebilme gucune gore pulmoner sıvılarda toksik dozlara ulaşır. Buyuk partikuler cozunemez ve yıllarca akciğer parankiminde kalır. Bu silikosis gibi fibrozis oluşturan kollagenoz pnomokonyoz oluşturur. Silika kristallerine reaksiyon partikullerin fizikokimyasal reaktivitesi ile patogenezdeki rolunu ortaya koyar. Kuartz (silika kristali) hucre membranlarındaki serbest radikaller ve yuzeydeki diğer kimyasal gruplarla ilişkiye girerek direkt hasar oluşturabilir. Bu membran hasarı ve sonundada hucre olumu ile sonuclanır. Halbuki daha onemlisi silikanın inflamatuar yanıt, fibroblast proliferasyonu ve kollagen depozisyonu na aracılık eden cok sayıda urunu makrofajları tetikleyerek salgılatma yeteneğidir. Asbestoza karşı pulmoner reaksiyonların patogenezinde proinflamatuar ve fibrozis oluşturucu aracılarında rolu kritiktir. Diffuz interstisyel fibrozisin patogenezinde rol oynayan sitokin ve mediatorlerin bircoğu inhale partikullere karşı patogenetik yanıtta rol oynar.
Partikullerin bir kısmı epitelial hucreler tarafından alınabilir veya epitelial tabakayı gecerek interstisyel makrofajlar ve fibroblastlar ile diretkt ilişkiye girer. Bazıları direkt direnajla veya dolaşan makrofajların icinde lenfatiklere ulaşır ve partikul komponentlerine, partikullerle modifiye olmuş self proteinlere veya herikisine de immun yanıt başlatır. Bu yanıt lokal yanıtın genişlemesine ve buyumesine yol acar. Sigara icimi tum inhale edilen tozların etkilerini kotuleştirir, asbestozun etkileri ozellikle sigara icenlerde daha fazladır.
ETKEN KİMLERDE HASTALIK TUMOR
Komur Komur maden işcileri
aileleri Komur işcisi pnomokonyozu
Progressif masif fibrosis
Caplan sendromu yok
Silika Taşkırıcılar, kesiciler, parlatıcılar, kum işcileri, seramik ve toplak işcileri, dokum işcileri Silikosis
Progressif masif fibrosis
Caplan sendromu ?
Asbest Gemi işcileri ve parcalayıcılar, Asbest madencileri, Ev yalıtımında calışanlar, ateşe dayanıklı giysi yapımı,
Bunların aileleri Asbestosis
Plevral plak Mesotelioma
Akciğer karsinomu
Diğer karsinomlar
Berilyum Uzay ve nukleer enerji sanayi Akut berilyosis
Granulamatoz hastalık
Bagas Kağıt uretimi bagassosis
Pamuk Tekstil Bisinosis
ORGANİK TOZLAR
Organik materyalllerle calışan işcilerde artan sayıda meslek hastalıkları tanınmaktadır. Patolojik olaylar iki değişiklik gosterir.
Calışılan materyalin kendisi patolojik değişikliklere neden olur. Bisinosis, pamuk, flax veya hemp ornektir. Tozlara maruz kalma kronik oksuruk oluşturur. Dispne gelişir ve sonunda solunum yetmezliği olabilir. Patolojik olaylardan biri kronik bronşittir.
Kronik bronşit (araya giren enfeksiyon) Mukoz glandlarda hiperplazi Bronşial obstruksiyon Hipoventilasyon respiratuvar yetmezlik
Daha buyuk bir grupta hastalık procesi calışılan materyaldeki kuf ve mantarlarla ilişkilidir. Ornekler
Ciftci akciğeri Aktinomikoz
Bagasosis Kağıt yapımında kullanılan şeker kamışı aktinomikoz
Malt calışan akciğeri Aspergillus fumigatus
Kuş fancier akciğeri Kuş pisliklerinde bulunan moulds ve diğer antijenler
Mantar yetiştiren, şarap mantarı uretiminde ve maple bark stripping gibi bircok diğer endrustride de benzer tehlikeler bulunur.
Mouldslara ekstrensek hipersensitivite akciğer alveoliti denen reaksiyonla sonlanır. Bircok durumda yaygın olarak gorulur. Kanda olayı hazırlayan antikorlar yuksek titrede saptanır.
Tekrarlayan ataklar akciğer dokusunu da hasarlar ve kronik yayılıcı fibrosis oluşturur. Alveol ve bronşioller hasarlanır. Bazı etkilenmemiş bronşioller kompansatuar dilatasyona ve bal peteği akciğere neden olur. Solunum ve dolaşım yetmezliğine ile sonlanan şiddetli solunum yolu rahatsızlığı gorulur.
Akciğer embolisi (pulmoner emboli)
Akciğer embolisi, akciğer atardamarı veya onun dallarından bir ya da birkacının kan pıhtısı ile tıkanması sonucu ortaya cıkan klinik tablodur. Akciğer embolisi derin ven trombozu adı verilen genellikle bacak ve veya baldır toplardamarlarında oluşan pıhtının bir parcasının yerinden kopup dolaşıma katılması ve nihayetinde akciğer atardamarına gelerek burada bir tıkanmaya yol acması ile oluşur. Yani akciğer embolisini başlı başına bir hastalık olmaktan cok derin ven trombozunun komplikasyonu olarak ele almak daha doğru bir yaklaşımdır.
1856 yılında Wirchow derin ven trombozu ve dolayısıyle pulmoner emboli oluşumu icin risk faktorlerini tanımlamış ve bu risk faktorlerini 3 grupta ele almıştır.Wirchow'a gore, kanın damar sisteminde dolaşımının yavaşlaması veya durması yani venoz staz, bireyin pıhtılaşma sisteminde aşırı pıhtılaşma yonunde bir farklılaşma olması (hiperkoagulabilite) ve damar duvarında hasar oluşması derin ven trombozu icin risk oluşturmaktadır.
Venoz staz'a neden olarak pulmoner emboli icin risk oluşturan durumlar:
Uzun sureli olarak yatakta hareketsiz kalmak (ameliyat sonrası donemde veya yatalakhastalarda),İleriyaş,Ciddi KOAH, Pelvik venler, bacak ve baldır venlerinde kan akımında azalmaya yol acan gebelik; batın ici tumorler,
Kalpyetersizliği,
Varisler,
Aşırı pıhtılaşma nedeniyle pulmoner emboli icin risk oluşturan durumlar :
Aşırı pıhtılaşmaya neden olan genetik faktorler,
Kanser hastalığı, bazı bobrek hastalıkları, gebelik, bazı kan hastalıkları,barsak hastalıkları, doğum kontrol ilacları gibi bazı ilaclar,
Aşırı kilo,
Damar duvarının hasarı yoluyla pulmoner emboli icin risk oluşturan durumlar :
Travma,
Cerrahi girişimler en onemli risk faktorleri olarak sıralanabilir.
Hastalık belirtileri nelerdir ?
Akciğer atardamarının uc dallarını tutan kucuk pulmoner emboli olgularının coğunda klinik bulgu yoktur yada hafif goğus veya yan ağrısı, hafif nefes darlığı gibi coğu kez hastanın hekime başvurmasını gerektirmeyecek belirtiler vardır.Daha buyuk damarların veya daha cok sayıda akciğer atardamarının tıkandığı olgularda ise şiddeti değişmekle birlikte ani başlangıclı nefes darlığı, goğus, sırt veya yan ağrısı, oksuruk ve hemoptizi (kan tukurme) gorulur.
Hafif şiddetteki olgularda hekimin fizik muayene bulguları normaldir hatta cok daha buyuk damarların tıkandığı bircok olguda da muayene bulgusu olmayabilir.
Tanı
Pulmoner embolide erken tanı hayat kurtarıcıdır. Yapılan calışmalarda hastanede yatan hastalarda onlenebilir olum nedenlerinin başında pulmoner embolinin geldiği saptanmıştır. Yine pulmoner emboli nedeniyle yaşamını yitirmiş hastaların buyuk coğunluğunun tanı konulamamış ve dolayısıyla tedavi başlanamamış hastalar olduğu gorulmektedir. Ancak tum bunlara karşın pulmoner emboli tanısının konulması coğu kez pek kolay değilidir ve deneyim gerektirir. cunku hastalık belirtileri spesifik değildir yani başka hastalıklarda da karşımıza cıkan belirtilerdendir ve coğu kez fizik muayene ve ilk planda yapılan akciğer grafisi, EKG, hemogram gibi tetkikler normaldir.Tanı icin hastadan ayrıntılı bir anamnez alınması gerekir ayrıca hekim gerek anamnez alırken ve gerekse tetkikleri isterken pulmoner emboli olasılığını duşunmeli ve buna yonelik olarak hastada risk faktoru varlığını araştırmalıdır. Risk aktorlerinden bir veya birkacının varlığı ile birlikte bir başka nedene bağlanamayan ani nefes darlığı ve arter kan gazı analizinde kandaki Oksijen miktarında duşme saptanması durumunda pulmoner emboli akla gelmelidir. Tanı icin standart akciğer grafisi, arter kan gazı analizi, EKG, EKO kardiografi, bacak ve baldır toplardamarlarının Dopler ultrasonografisi, akciğer sintigrafileri ve spiral BT gibi yontemlerden yararlanılır.
Tedavi
Pulmoner embolide tanı konulur konulmaz pıhtılaşmayı onleyici ilaclar ile tedaviye başlanmalıdır. Hatta risk faktorlerinin mevcudiyeti halinde bircok olguda kesin tanı konulmadan once yani tetkikler devam ederken tedavi başlanılır. Tedavi suressi genellikle 3-6 ay arası olup genetik faktorlere bağlı olduğu duşunulen olgularda bu sure daha uzun tutulur. Bu tur olgularda yaşam boyu tedavide onerilebilir.
__________________
Tıp / Biyoloji / Farmakoloji Akciğer Tumorleri
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●51 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Tıp / Biyoloji / Farmakoloji Akciğer Tumorleri