Mineraller Ve Minerallerin insan Uzerindeki Etkileri


Alıntı:
İnsanlar ve hayvanlar normal bir buyume ve ceşitli biyolojik fonksiyonlar icin besinler arasında vitaminler yanında inorganik elementlere de ihtiyac duymaktadırlar. Bu elementler ikiye ayrılırlar;
1. Bol bulunan elementler
2. Eser elementler

1- Bol bulunan elementler
Bu elementlere ihtiyac fazladır.
Coğunlukla birden fazla fonksiyon gosterirler.
Bu elementlere ornek olarak;
Kalsiyum Fosfor
Magnezyum Klor
Sodyum Potasyum

a) Kalsiyum ( Ca )
Kemiğin yapısal elementidir.
Hucre zarı gecirgenliği ve kan pıhtılaşması icin onemlidir.
Bunun yanında kalp işlevleri ve sinir sisteminin duzenlenmesinde rol oynar.
Hucre sitoplÂzmasında onemli bir duzenleyicidir.
Kan kalsiyum miktarı ile depo kalsiyum miktarı arasındaki dengeyi “parathormon” adındaki hormon sağlar.
D vitamini; bağırsaklardan kalsiyum emilimini ve kemiklerde birikmesini hızlandırır. Bu yuzden az miktarda D vitamini raşitizme, aşırı D vitamini ise kireclenmeye neden olur.
Bunun yanında; ıspanak, kakao gibi besinler ve sitrat, tartarak gibi bileşikler kalsiyum emilimini arttırır.
Oksalik asit ve tahıllarda bulunan “Phytin” kalsiyum emilimini onler.

Ani kalsiyum azalmaları kramplara neden olur.
Surekli kalsiyum azlığı;
Buyumede durgunluğa,
Beslenmede isteksizliğe,
Metabolizmanın artmasına,
Raşitizme,
Bacakta uyuşmalara ve felce,
Hemoroite,
Gucsuzluğe ve sonucta olume neden olur.

Aniden verilen fazla miktarda D vitamini kalsiyum emilimini arttırır ve tetanos benzeri belirtilere neden olabilir. Cocukların ilkbaharda zaman zaman kasılması bu nedene dayanır.


b) Magnezyum ( Mg )
Bitkilerde klorofilin temel taşı olduğu icin bitkisel besinlerde daha bol bulunur.
Besinlerde magnezyumun %20-30 ’u ince bağırsağın ust kısmında emilir, %60-70 ‘i ise dışkıyla atılır.
Kanda proteine bağlı halde bulunan magnezyum, albumin ve globulinlere bağlanır.
ATP ’den bir fosfat alıcısına fosfat taşımasını katalize ederek ADP ve fosforlaşmış bir yapı oluşturan enzimlerin aktivasyonunda rol alır.
Magnezyum, ATP ’ye gerek duyulan glikoz kullanımı, yağ, protein, nukleik asit sentezi ve kas kasılmasında onemli gorevler alır.
Magnezyum tarafından etkinleştirilen enzimler beynin fosfolipid, piruvik asit ve glikoz metabolizmasına girmektedir.
Mitokondride oksidatif fosforilasyon icin de magnezyum istenir.
Magnezyumun vucuttan esas atılım yolu bobrekler olup terle de onemli atılımı soz konusudur. Uzun suren ateşli hastalıklar ve kas egzersizlerinde toplam magnezyum atılımının %10 –15 ‘i terle gercekleşir.
Magnezyum emilimini besinlerdeki laktoz, protein (ozellikle serbest aminoasitler), fosfat, kalsiyum, lipidler engeller,

Magnezyum eksikliğinde;
Damar genişlemesi,
Kan miktarında artma,
Aşırı duyarlılık
Kucuk beynin bazı hucrelerinde bozukluk,
Bobrek bozuklukları,
Kramplar,
Buyumede durgunluk,
Sac dokulmesi,
Odem ortaya cıkar.


Gebeliğin son uc ayında, diabetik komanın insulinle tedavisi sırasında, hipertiroidizmde, bazı sindirim sistemi ve bobrek hastalıklarında hipermagnezami gorulur.

c) Sodyum ve Klor ( Na ve Cl )
Sodyum kas liflerinin uyarılmasında ve sinirlerdeki iletimde onemli rol oynar.
Klor mide salgısında bulunur.
Klor ayrıca amilaz enziminin aktivatorudur.

Sodyum eksikliğinde deride, gozun bağ dokusunda ve uremede bozukluklar gorulur.
Klor eksikliğinde sindirim ve buyume bozuklukları ortaya cıkar.
NaCl eksikliğinde, kramplar, baş donmesi ve baygınlık gorulur. Vucut sıvılarının dengesi bozulur.

d) Potasyum ( K )
Sodyum gibi sinirsel iletimde ve kasların uyarılmasında rol oynar.
Bitkisel besinlerden alınır.
Vucutta Na-K oranının sabit tutulması gerekir.
Buyuyen hayvanlarda gunluk potasyum gereksinimi artar.
Eksikliğinde bazı metabolik bozukluklar gorulurken fazlalığı Na-K dengesini bozacağından NaCl ihtiyacını arttırır.

e) Fosfor ( P )
Tum organizmaların bulundurmak zorunda olduğu elementlerin başında gelir.
Nukleotitlerin yapıtaşı olan fosfatların oluşumu icin kullanılır.
Karbonhidratların ve yağların yıkımında; RNA ve DNA yapısına girerek kalıtsal bilginin taşınmasında rol alır.
Fosfolipitlerde fosfat, proteinlerle birlikte embriyonun beslenmesi icin salgılanır.
Organik fosfat; hızlı buyuyen ve hızlı iş goren dokularda (kas ve sinir gibi) bolca bulunur.
Omurgalı hayvanların kemik ve dişlerinde buyuk miktarda vardır.
Kandaki fosfat miktarı kalsiyum miktarına oranlanarak sabit tutulur.
Fosfat verilmesi zihin ve vucut işlerini arttırır.

Fosfat azlığında buyume durur.
İskelet bozuklukları gorulur.
Kanda kalsiyumun artması kemiklerden fosfor cekilmesine ve boylece kemiklerin yumuşamasına yol acar.

Kanda fosforun artması ise kemiklerden kalsiyum cekilmesine neden olur. Ancak bu daha yavaştır.

2- Eser elementler
Eser elementlere gunluk ihtiyac fazla değildir.
Enzim tepkimeleri icin esas olanlar eser elementlerdir. Bu tepkimelerde uc farklı şekilde yer alırlar.
i. Enzim tarafından katalizlenen kimyasal tepkimenin yapısında yer alır ve enzimin reaksiyon hızını arttırır.
ii. Substrat veya enzimin aktif merkezi ile kompleks yapar. Bu durumda ikisi de aktif hÂle gelir.
iii. Bazı hallerde katalitik faaliyetin bir safhasında elektron alırlar.


Eser elementlere aşağıdakilere ornek verebiliriz;
Demir Krom
Bakır Arsenik
İyot Silisyum
Manganez Kalay
Cinko Nikel
Molibden Vanadyum
Selenyum Kobalt
Flor

a) Demir ( Fe )
Oksijen taşıyan proteinler olan hemoglobin ve miyoglobinin yapısında yer alır.
Mitokondrial proteinlerin yapısında gorulur.
Bundan başka; demir emilimi icin onemli, demirli bir protein olan “Ferritin” in yapısına katılır.
Demir ihtiva eden enzimlere ornek olarak;
H2O2 ‘nin yıkımında gorev alan katalaz,
Peroksitlerle organik bileşiklerin tepkimelerini hızlandıran peroksidaz,
Besinlerden gelen elektronla oksijenin suya reduksiyonunu katalizleyen sitikrom oksidaz verilebilir.
Demir-sulfurlu enzimlerse hayvanlar, bitkiler ve bakteri hucrelerinde elektron taşınmasında gorevlidirler.

Demir eksikliği; fazla miktarda kuvvetli karbonhidrat (şeker, nişasta gibi) ve sutlu beslenmede, kan parazitlerinde ve aşırı kanamada gorulur.
Bu durum; kansızlığa, halsizliğe ve zeka geriliğine neden olur.






b) Bakır ( Cu )
Sitikrom oksidaz enziminin aktivitesinde demirle birlikte rol oynar. Bu aktivitedeki gorevi Cu+ ve Cu++ haline donuşerek elektronu oksijene taşımaktadır.
Lizil oksidaz enziminin aktif grubunda yer alır. Bu enzim, “kollajen” ve “elastin” polipeptitleri arasında capraz bağlar yapılmasına yardım eder.
Bunun yanında; katalaz, feniloksidaz ve aksorbik asit oksidazın yapısına katılır.
Demirin vucutta duzenli bir şekilde kullanılması icin de gereklidir. Bakır olmazsa demir hemoglobine bağlanmaz.
Yumru ve yapraklı sebzeler, sut, karaciğer, nohut, bakla, ceviz, fındık onemli derecede bakır icerir.
Bakır ince bağırsaktan emilir.
Vucutta en cok bakır iceren dokular sırasıyla karaciğer, kalp, beyin ve bobrektir.
Hayvanlarda bakır eksikliğinde kollajen ve elastin polipeptitleri arasındaki bağlar yapılamayacağından damarlarda kopma ve catlama gorulur.
Bağırsaktan bakır emiliminde bir hata oluşursa “Menkes Sendromu” ortaya cıkar. Bu hastalıkta plazmada bakır ve bakır oksidaz duzeyi duşuktur. Buyume yavaşlar, vucut ısısı duşer, saclar ağarır ve beyinde dejenerasyon meydana gelir.
Bakır eksikliği kalp hastalığı riskini azaltır.

Bağırsaktan bakır emilimi artarsa “Wilson hastalığı” gorulur. Bakır, beyin ve karaciğerde yığılır. Normalde dışkıyla ve cok azı idrar ile atılır.
Bakır iceren kapların yemek hazırlanmasında ve servisinde kullanılması “bakır zehirlenmesi” ne neden olabilir. Bulantı, kusma, midede yanma ve diare bakır zehirlenmesinin belirtileridir.




c) İyot ( I )
Tiroid bezinden salgılanan tiroksin hormonu icin gereklidir.
Deniz urunlerinde; ozellikle sungerlerin spongiolinden yapılmış iskeletlerinde bulunur.

Brom, klor, nitrat, perklorat ve rhodanid, iyodun yerine gecerek fizyolojik iyon noksanlığına neden olur.
Thioure, thiourasil, sulfaguanidin ve lahanadaki thiokasalidan, tiroid bezindeki tirozin oksitlenmesini ve iyotlanmasını onleyerek rahatsızlıklara sebep teşkil eder.
Bu durumlarda tiroid aşırı buyuyerek guatr hastalığını meydana getirir.
Embriyonik ve genclik devrelerinde iyot eksikliği cucelik ve zeka geriliğini (keratinizmus) ortaya cıkarır.
Ergenlerde iyot eksikliğinde ise “miksodem” hastalığı gorulur.

Fazla iyot “Gravez (Basedow) hastalığı” nı ortaya cıkarır.

d) Manganez ( Mn )
Manganez, bağ ve kemik dokusu oluşması, buyume ve ureme fonksiyonları, karbonhidrat ve lipid metabolizması, protein sentezi, mukopolisakkarit uretimi ve fosforilasyonda rol oynar.
Ceviz, fındık, tahıl ve sebzelerde oldukca yaygın; et, balık gibi besinlerde duşuk miktardadır. Bu bakımdan insan ve diğer memeliler manganezi daha cok bitkisel besinlerle alırlar.
Ozellikle cay manganez bakımından zengindir.
Manganez, en yaygın bicimde mitokondrilerde yer alır. Bu nedenle, mitokondrice zengin hucreler fazla manganez icerirler.
Manganezin aktivite ettiği enzim grupları arasında hidrolazlar, kinazlar, dekarboksilazlar ve transferazlar bulunur.
Manganez başlıca arginaz, piruvatkarboksilaz, superoksit diomutaz, fosfataz adlı enzimler icin yapı taşıdır.

Manganez, dişide normal fertilite icin gerekli olup erkekte manganez eksikliği spermatogenezi bozarak kısırlığa yol acar.
Bundan başka manganez eksikliğinde gozlenen başlıca bulgular; kan pıhtılaşma kusurları, hipokolesterolemi, dermatit, hipokalsemi, hiperfosforomi ve alkalen fosfataz aktivitesi yukselmesidir.

Madenciler, ilac endustrisi calışanları, seramik ve cam işcileri ve gıdasına manganez eklenenlerde gorulen kronik mangan zehirlenmesi şizofreniye benzer psikiyatrik etki yapar. Parkinson hastalığına yakın norolojik bozukluklar ortaya cıkarır.

e) Cinko ( Zn )
Cinko yaklaşık yuz enzimin yapısal komponentidir.
Bu enzimlerden bazıları; karbonik anhidraz, alkalen fosfataz, RNA ve DNA polimerazlar, timidin kinaz, karboksipeptidazlar ve alkol dehidrojenazdır.
Bu enzimler incelendiğinde, cinko genelde enzimin aktif bolgesinde bulunmuştur.
İki yuzyıldan bu yana bilinen ve sayısız araştırmanın kanıtladığı bir bulgu, cinkonun onemli bir yara iyileştirici olduğudur. Bu araştırmalar, cinkonun bağ doku biyosentez ve butunluğunde onemli bir eleman olduğunu kanıtlamıştır. Bu nedenle, gıda ile yeterli cinko alınması, ozellikle cerrahi girişim sonrası olgularda onem taşır.
Cinko, protein ve nukleik asit yapılarını molekuler duzeyde stabilize eder.
Subselluler organellerin butunluğunu korur.
Taşıma olaylarına katılır.
İnsulin hormonu vucutta cinko olarak depolanır.
Dildeki tat alma reseptorlerinin ve nazal boşluktaki koku alma reseptorlerinin duzenli bir şekilde calışmasını sağlamak cinkonun gorevidir.
Vucutta cinkosu fazla dokular arasında prostat, semen, karaciğer, bobrek, retina ve kemik başta gelir.
Et, balık ve sut urunleri gibi proteinli besinler, cinko bakımından zengindir.
Fazla protein cinko emilimini arttırırken, yetersiz protein engeller.
Bitki ve tahıl tanelerinin fitatları, seluloz, hemiseluloz cinko emilimini azaltırlar.
Bunun yanında kalsiyum, fosfor, flor ve bakır fazlalığı cinkonun bağırsaktan emilebilecek miktarını azaltır.
Gebelikte fetus anneden cokca cinko ceker. Bu anne adayına koruyucu olarak folik asit ve vitamin B12 verilmesi, cinko emilimini azaltarak cinko eksikliğini daha da ağırlaştırır.
Yanıklarda cinko yiter ve bu yuzden yanığın iyileşmesi gecikir.
Travma ya da onemli ameliyatlarda da cinko kayıpları onem kazanır
ve bu gibi hallerde cinko eksikliği ortaya cıkabilir.
Cinko eksikliğinde gozlenecek başlıca bulgular şoyle sıralanabilir;
Cocuk ve gencte buyume geriliği
Erkekte hipogonadizm
Hafif dermatit
İştahsızlık ve kilo kaybı
Yaraların gec iyileşmesi
Karanlığa uymada anormallik
Zayıflamış bağışıklık

f) Molibden ( Mo )
Ksatin oksidaz, nitrat reduktaz ve hidrojenaz gibi flavinli enzimlerin yapısına katılır.
Azot bakterilerinde havadaki azotun bağlanmasını sağlar.
Geviş getirenlerde işkembe bakterilerinin gelişimi icin onemlidir.

Molibden her gun yeterli miktarda alınır; eksikliği hemen hemen soz konusu değildir.

Fazla alındığında anemi, iskelet ve kas bozuklukları gorulur.
Molibden demirin hemoglobin yapımında kullanılmasını onler.

__________________