ıUuPRoTeiN MuCiZeSi
1.CANSIZ ATOMLARI PROTEİNLERE DONUŞTUREN KUSURSUZ TASARIM
Bilindiği gibi, butun canlılar hucrelerden oluşur. Orneğin insan vucudunu oluşturan yaklaşık 100 trilyon hucre vardır. Her hucre ise, aralıksız olarak, canlının hayatı boyunca ihtiyac duyacağı şeyleri uretir. Canlıların hucrelerini yuksek teknoloji ile donatılmış birer fabrika olarak kabul edersek, bu kitabın konusu olan proteinler de bu fabrikanın makinaları, duvarları, tavanı, merdivenleri, kapıları ve hatta vidalarıdır. Kısacası proteinler, hucrelerin hem inşaat malzemesini hem de cok karmaşık makinelerini oluştururlar. Birbirinden farklı bircok gorevi ustlenen proteinler bu nedenle canlılığın yapıtaşları olarak kabul edilirler.
Orneğin sac, tırnak ve tuylerde bulunan sert yapıyı oluşturan keratin isimli madde bir proteindir. Bazı proteinler, kasları kemiğe bağlayan tendonlarda bulunan dayanıklı naylon benzeri bir maddeyi oluştururlar. Derinin puruzsuz elastikiyetini ve kemiklerin dayanıklılığını sağlayan ise kolajen isimli bir başka proteindir. Atardamarları cevreleyen kaucuk benzeri elastik maddeyi oluşturan da yine başka bir proteindir. Retinaya ışık carptığında gorme etkisini başlatan ise rodopsin isimli proteindir. Bu arada başka proteinler de gozun lensini oluşturan saydam maddeyi yaparlar. Hucrelerin icine molekullerin giriş cıkışında yine ozel taşıyıcı proteinler gorev yapar. Tum canlılığın bilgisini taşıyan DNA molekulu proteinler olmadan kopyalanamaz ve bilgi uretemez, hucre bolunmesini sağlayamaz. Yani proteinler canlılardaki en kucuk yaşam birimi olan hucrelerin hem yapılarında hem de sayısız işlevlerinde cok ceşitli gorevler alırlar. Diğer bazı proteinler de hucredeki kimyasal reaksiyonların hızını milyarlarca kez artırmak icin katalizor gorevi gorurler. Takımlar halinde calışarak, hucrenin tum kimyasal parcalarını inşa ederler. İnşa etme ozelliklerinin yanısıra, parcalama ozellikleri de bulunmaktadır. Bu ozelliklerini kullanarak hucrelerde bulunan buyuk molekulleri, hucrenin kullanabileceği basit bileşiklere ayırırlar. Hucreye enerji sağlanması icin gereken reaksiyonların oluşmasını sağlarlar. Kaslardaki kasılma hareketi icin gereken unsurları oluşturanlar da yine kas hucrelerindeki ozel proteinlerdir.
Yukarıda sayılanlar, binlerce protein ceşidinden sadece birkac tanesine ait ozelliklerdir. Siz bu satırları okurken dahi vucudunuzdaki her protein ceşidi yaşamınızı sağlıklı bir şekilde surdurebilmeniz icin aralıksız olarak faaliyet gostermeye devam etmektedir. Baktığınız satırları okuyabilmenizden yemeğinizi yiyebilmenize, vucudunuzun gelişiminden hastalıklara karşı direncli olmanıza kadar bircok ihtiyacınız hucrelerinizde durmadan calışan proteinler sayesinde giderilmektedir. Sadece insan vucudunda değil, bitkilerden tum hayvan turlerine, en basit bakteriye kadar, tum canlıların yaşamsal faaliyetlerinin tamamı proteinler uzerine kuruludur.
Yanda kemiklerin dayanıklılığını sağlayan kolajen proteininin ve saclarda bulunan keratin proteininin yapısı gorulmektedir.
Yanda kolajen lifinin acılımı yer almaktadır.
Kitap boyunca da uzerinde durulacağı gibi, belirli sayıda atomun birleşmesinden meydana gelmiş bu mucize molekuller, birbirleriyle kusursuz bir uyum icinde, cok buyuk bir akıl ve şuur gostererek, inanılmaz sorumlulukları yerine getirirler. Bundan sonra anlatılacak her konuda, akıl ve vicdan sahibi her insanın kendisine sorması gereken onemli bir soru vardır: Cansız atomların birleşmesinden meydana gelen şuursuz, bilgi ve beceriden yoksun olması beklenen protein molekulleri nasıl olup da inanılmaz bir akıl, organizasyon yeteneği ve sorumluluk hissi gostererek tum bu faaliyetleri gercekleştirebilmektedir? Samimi duşunen her insan, cevabın, sonsuz bir guc ve ilim sahibi olan Allah'ın kusursuz yaratışı olduğunu gorecek, en kucuğunden en buyuğune kadar evrendeki tum varlıkların Allah'ın kontrolu ve emri altında olduğunu kavrayacaktır. Allah'ın tum varlıkların hakimi olduğu bir ayette şoyle haber verilir:
Ben gercekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkul ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hicbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol uzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) (Hud Suresi, 56)
Şuursuz Atomların İnşa Ettiği Yetenekli Proteinler
Arka sayfada gorduğunuz şekil, sitokrom-c isimli bir proteinin atom yapısını gostermektedir. Milimetrenin milyonda beşi kadar kucuk olan bu protein yaklaşık 1000 atomun birleşmesinden meydana gelmektedir. Resimde de gorulduğu gibi, bu atomların aralarındaki organizasyon ve birbirleriyle birleşme şekilleri son derece komplekstir.
Şimdi bu resme bakarak duşunelim. Evrimciler bu 1000 atomun tesadufen biraraya gelerek, bu şekilde gorulduğu gibi birbirlerine bağlandıklarını iddia ederler. Ve bu rastgele birleşmelerin sonucunda "tesadufen" canlının yaşamı icin son derece onemli gorevlere sahip sitokrom-c proteininin meydana geldiğini soylerler. Ustelik bu 1000 atomun icinde, demir, karbon, nitrojen gibi bircok ceşit atom bulunmaktadır. Yani sitokrom-c'yi oluşturabilmek icin gerekli olan farklı atomlar, belirli bir sayıda, belirli bir zamanda, belirli bir yerde bulunmalı, sonra gerekli yerlerden birbirleriyle ayrı ayrı, resimde gorulduğu gibi, en uygun kimyasal bağlarla bağlanmalıdırlar. İşte evrimcilerin son derece mantıksız ve akıl almaz iddialarına gore bunların hepsi rastgele gercekleşmeli, ama canlılık icin son derece onemli olan bir protein buna rağmen oluşmuş olmalıdır.
Dahası evrimciler, sadece sitokrom-c proteininin oluşması icin değil, canlılık icin gereken binlerce proteinin oluşması icin aynı tesaduf masalını iddia ederler. Karbon, nitrojen, demir, fosfor gibi şuursuz, cansız, hicbir şeyden habersiz atomların, farklı oranlarda ve farklı duzenlerde birleşerek canlılık icin gerekli olan tum proteinleri meydana getirdiklerini iddia etmek akla ve mantığa kesinlikle aykırıdır.
Milimetrenin milyonda beşi kadar yer kaplayan bu kucucuk yapıların canlı vucudunda ustlendikleri gorevler gorulduğunde ise, şuursuz atomların bu kadar onemli yapıları tesadufen inşa ettiklerini iddia etmenin daha da buyuk bir mantıksızlık ve akılsızlık olduğu anlaşılacaktır.
Orneğin bazı proteinler sacları, tırnakları ve hayvan tuylerini oluşturan teflon benzeri maddeyi oluşturur. Bazıları kasları kemiklere bağlayan tendonları oluşturur. Ayrıca hucreye gelen mesajları getirenler de, mesajları alan ve değerlendirenler de proteinlerdir. Hucrenin icine giriş cıkışları kontrol eden kapılar ve pompa sistemleri de proteinlerdir. Kimyasal reaksiyonları hızlandıranlar yine proteinlerdir. Hemoglobin adındaki protein kandaki oksijeni dokulara taşır. Transferin isimli protein ise kanda bulunan demiri taşır. İmmunoglobulinler bakteri ve viruslere karşı vucudu savunan proteinlerdir. Fibrinojen ve trombin ise kanın pıhtılaşmasını sağlar. İnsulin, vucuttaki şeker metabolizmasını duzenleyen bir protein ceşididir.
Bazı canlılarda insan vucudunda bulunmayan, ancak o canlının hayatı icin son derece buyuk onemi olan başka proteinler de bulunur. Orneğin bazı balıkların kanında bulunan antifriz proteini bu balıkların kanını donmaya karşı korumaktadır. Bocek kanatlarının hareketini sağlayan rezilin proteini hemen hemen mukemmel bir elastik ozelliğe sahiptir. Sadece 20 amino asitin, diğer bir deyişle birkac yuz atomun birleşmesinden meydana gelen bu molekullerin bu kadar farklı ozelliklere sahip olmaları olağanustu bir olaydır. Atomların biraraya gelerek bu kadar cok onemli iş başaran, akıl gosteren, organize olabilen, en gerekli yerde en gerekli kararı verip, bunu uygulayabilen yapıları tesadufen inşa etmiş olmaları kesinlikle imkansızdır. Uzerinde duşunulmesi gereken bir konu da, aşağı yukarı benzer atomlardan oluşan proteinlerin gorev ve işlevlerinin bu kadar ceşitlilik gostermesidir. Proteinler coğu zaman benzer atomlardan oluşurlar. Ancak bu atomların farklı sayılarda ve farklı dizilimlerde olması o protein molekulune farklı gorev ve yetenekler yukler. Bu gercekleri tesaduflerle acıklamak kesinlikle imkansızdır. Aslında evrimciler de bunu itiraf ederler. Orneğin ulkemizin onde gelen evrimcilerinden Prof. Ali Demirsoy, sitokrom-c proteininin oluşumu icin şoyle der:
"Bir Sitokrom-C'nin dizilimini oluşturmak icin olasılık sıfır denilecek kadar azdır... Ya da oluşumunda bizim tanımlayamayacağımız doğaustu gucler gorev yapmıştır. Bu sonuncusunu kabul etmek bilimsel amaca uygun değildir. O halde birinci varsayımı irdelemek gerekiyor."3
Demirsoy kitabının başka bir bolumunde ise, sitokrom-c'nin tesadufen oluşması ihtimali icin "bir maymunun daktiloda hic yanlış yapmadan insanlık tarihini yazma olasılığı kadar azdır" der.4
Bir maymun daktiloda hic yanlış yapmadan insanlık tarihini yazamayacağına gore, sitokrom-c proteini de kesinlikle tesadufen oluşamaz. Ancak Demirsoy'un ilk alıntısında belirttiği gibi, evrimciler icin doğaustu guclerin varlığını kabul etmek "bilimsel amaca uygun" değildir. Yani evrimci bilim adamlarının "bilimsel amac"ları (!) Allah'ın varlığını inkar etmek ve materyalizmi savunmak olduğu icin, sitokrom-c proteininin tesadufen oluştuğunu kabul etmek zorunda olduklarını one surmektedir. Bu o kadar mantıksız bir iddiadır ki, uzerinde biraz duşunulduğunde evrimcilerin ne kadar buyuk bir yanılgı icinde olduklarını gormek icin tek başına yeterlidir. Orneğin biri size gelse ve Taksim Meydanı'ndaki bir taş yığınının şiddetli ruzgarın etkisiyle muhteşem bir insan heykeline donuştuğunu soylese... Veya bir kayalığa carpan dev dalgaların bu kayalıkta tesadufen Urdun-Petra'daki taş işciliğinin en guzel ornekleri olan yapıları oluşturduğunu soylese, o kişinin aklı ve samimiyeti hakkında ne duşunurdunuz? Gorulduğu gibi evrimciler, tum bu olanaksızlıklardan daha da olanaksızını kabul edebilecek kadar buyuk bir mantık ve akıl cokuntusu icindedirler. Cok acık gerceklere gozlerini kapatıyor olmaları, buyuk bir bolumunun anlayışını ve kavrayışını kapatmıştır. Protein molekullerinin canlılık icin, ustun bir akla, bilgiye ve guce sahip olan Allah tarafından tasarlandıkları ve yaratıldıkları cok acık bir gercektir.
Tesadufler hicbir zaman kompleks bir tasarım meydana getiremezler. Proteinler gibi ustun bir tasarıma sahip molekullerin tesadufen oluştuğunu soylemek, taş yığınlarının ruzgarlar sayesinde bir heykele veya kayalara vuran dalgalar sayesinde tesadufen mimari bir harikaya donuştuğunu iddia etmekten cok daha mantıksız ve akıl dışıdır.
Proteinlerin Gorevlerine Uygun Kusursuz Tasarımları
Maddelere ozelliklerini veren, atomlarındaki duzendir. Her maddeyi meydana getiren atomlar "molekul" adı verilen ozel gruplar halinde duzenlenmiştir. Canlıların yapılarını ve sistemlerini oluşturan molekullerin atomları da canlılık icin ozel olarak duzenlenmiştir. Bu, son derece onemli bir konudur. Cunku elinizdeki kitaptan oturduğunuz koltuğa, kendi bedeninizden ciceklerinize kadar her varlık atomlardan oluşur. Ancak atomların farklı şekillerde gruplanmaları ve organize olmaları ile, canlı ve cansız maddeler birbirlerinden tamamen ayrılırlar.
Proteinler, canlılığı oluşturan dort buyuk ana molekul grubundan biridir. (Diğerleri nukleik asitler, lipidler ve karbonhidratlardır.) Her molekul grubunda atomlar farklı şekillerde dizilmişlerdir. Bu sayede farklı ozellikler kazanırlar ve bu ozelliklerine gore gorevler ustlenirler.
Ortadaki resim gozun yapısı taklit edilerek tasarlanmış bir kameradır.
Yukarıda gorulen, yuksek teknoloji urunu, yuzlerce parcadan oluşan kamera ile elde edebildiğiniz en kaliteli goruntuyu duşunun. Bu goruntude mutlaka bir pus, karlanma veya kayma olur. Renkler hicbir zaman aslı gibi canlı ve net olmaz. Bir de sadece protein ve yağlardan oluşan gozunuzun oluşturduğu goruntuyu duşunun. Goruntunuzde hicbir zaman kayma, kararma, puslanma olmaz. Netlik ayarı hicbir zaman bozulmaz. Renkler ise hep canlıdır. Onlarca yıldır binlerce bilimadamının, teknik uzmanın ve muhendisin en ileri teknoloji ile oluşturamadığı kalitedeki goruntuyu, şuursuz atomların tesadufen oluşturmaya başladıklarını iddia etmek akla ve mantığa tamamen aykırıdır. Bu, gozun tum parcaları ile ustun bir Yaratıcı tarafından yaratıldığının acık bir delilidir.
Molekullerdeki atomların duzeni o kadar hassas ve onemlidir ki, cok kısa bir anda, tek bir protein molekulunun atomlarının gerektiği gibi duzenlenmemesi durumunda vucutta onarılmaz hasarlar oluşabilir. Ornek olarak gorme olayını ele alabiliriz. En gelişmiş kameradan bile cok daha ustun bir teknolojiye sahip olan gozde, gorme olayının gercekleşmesi icin bircok protein gorev yapar. Tıpkı kamerada goruntunun oluşmasından sorumlu olan bircok parcanın gorev yapması gibi. (Ancak burada şunu da belirtmeliyiz ki, goz ve kamera sistemleri arasında bir kıyas mumkun olmakla birlikte, kameranın parcaları hicbir zaman gozdeki proteinlerin oluşturduğu netlik ve mukemmellikte bir goruntu oluşturamayacağı acıktır. Bugun en gelişmiş teknolojilerle uretilen kameralar icin de bu durum gecerlidir.) Bu parcalardan birinin bozuk olması kamerada goruntunun oluşmasını engelleyecektir veya bozuk olmasına neden olacaktır. Aynı şekilde gorme işleminde gorev alan bircok proteinden bir tanesinin bile gerekli molekuler yapıya sahip olmaması durumunda, gorme işlemi bir anda hasara uğrayabilir. Orneğin rodopsin, gozun ışığa tepki vermesini sağlayan bir proteindir. Rodopsinin yapısındaki en kucuk bir bozukluk bu işlemi aksatır. Aynı şekilde retinadaki koni hucrelerde bulunan ve renkli gormeyi sağlayan proteinlerin yapılarındaki bozukluklar da renkli gormeyi engeller. Bir başka ornek, gozu ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden koruyan melanin proteininin gorevini yapamaması durumunda gozde katarakt hastalığın oluşmasıdır.
Bu orneklerde de gorulduğu gibi, proteinlerin kendilerine tahsis edilmiş gorevleri yerine getirebilmeleri icin en uygun molekuler yapıya sahip olmaları şarttır. Bunun icinse, proteinleri meydana getiren amino asit molekullerinin de en uygun şekilde duzenlenmiş olması gereklidir. Amino asitlerin yapısında da tıpkı proteinlerde olduğu gibi ayrıntılı bir tasarım ve kusursuz bir işleyiş hakimdir.
Amino asitlerdeki Duzen
Proteinler, amino asit isimli molekullerden oluşurlar. Amino asitler proteinlere gore daha kucuk molekuller olmalarına rağmen, oldukca kompleks bir yapıları vardır. Amino asitleri oluşturan atomlar uc ayrı grup halinde bulunurlar; amino grubu, karboksil grubu ve yan zincir grubu (ya da radikal grup).
Butun amino asitlerde amino ve karboksil grupları aynıdır. Bir amino asiti diğerlerinden farklı kılan tek ozellik, molekule bir ucundan bağlanan yan zincir grubudur. Bu yan zincir gruplarının her amino asitte farklı olması sayesinde her amino asit birbirinden cok farklı ozelliklere sahip olur.
Nasıl ki bir makinenin yapısında ceşitli malzemeler kullanılmaktaysa, vucudumuzdaki cok karmaşık gorevleri yerine getirebilmesi icin protein makinalarında da farklı ozelliklere sahip malzemeler bulunmalıdır. İşte amino asitlerin yan zincir gruplarındaki atomların şekli, sayısı ve sıralamaları, elektrik yukleri, hidrojen bağı kapasitelerinin farklı farklı olması, amino asitlere ceşitlilik kazandırır ve bu cok ceşitli malzemeden de yine cok ceşitli protein makinaları uretilir. Orneğin yan zincir gruplarının (+) veya (-) elektrik yukunun olması veya yuksuz olması amino asit molekulunun suda eriyip erimemesini sağlar.
Bu şekilde farklı ozelliklere sahip olan amino asitlerin farklı dizilimlerle yanyana gelmeleri, proteinlerin vucut icinde hayret verecek derecede ceşitli gorevleri yerine getirebilmelerini sağlar. Ancak canlıların yapılarında bulunan amino asitlerde cok ozel bir durum soz konusudur. Doğada 200'un uzerinde amino asit bulunmasına rağmen proteinler bu amino asitlerin sadece 20 tanesinden oluşur.
Proteinlerde Neden Doğadaki 200 Amino Asitten Sadece 20 Tanesi Kullanılır?
Doğada 200'un uzerinde amino asit bulunmaktadır. Teorik olarak doğada bulunması beklenen amino asit sayısı ise bu sayıdan cok daha fazladır. İnsan vucudunda dahi, proteinlerde kullanılanların dışında bircok amino asit vucudun metabolik fonksiyonlarında kullanılmaktadır. Peki proteinler, yanıbaşlarında başka amino asitler bulunmasına rağmen neden ozellikle bu 20 amino asiti secmektedirler?
Bu sorunun cevabını proteinlerin yapılarından ve fonksiyonlarından yola cıkarak verebiliriz. Cunku yaşam icin gerekli olan proteinler gorevlerini yerine getirebilmek icin belirli ozelliklere sahip olmalıdırlar ve onlara bu ozelliklerini sağlayan en onemli unsurlardan biri amino asitlerdir. Orneğin amino asitlerden bir bolumunun hidrofobik, yani suyu iten bir ozellik taşıyan yan zincirlere sahip olması şarttır. Ve bu yan zincirler cok buyuk olmamalıdır, yoksa onları proteinin icine paket ederek yerleştirmek imkansızlaşır.
Bir kısım amino asitin yan zincirlerinin "heliks" ve "tabaka" oluşumları olarak bilinen iki ozelliğe sahip olmaları gerekir. Cunku bu ozellikler sayesinde protein uc boyutlu şeklini alabilmektedir ve bunlar, bu proteinin işlevini gorebilmesi icin gerekli olan ozelliklerdir.
Yapılan incelemeler sonucunda, proteinlerde kullanılan 20 amino asitin bircoğunun hidrofobik yan zincirleri olduğunu, yarısının a-heliks ve yarısının da b-tabaka ozelliklerine sahip oldukları gorulmuştur.
Bu 20 amino asitin ozelliklerini tek tek incelediğimizde de neden proteinler icin ozel olarak secilmiş olduklarını anlayabiliriz. Orneğin en kucuk ve en basit amino asit olan glisin bile en onemli proteinlerden biri olan kolajen proteininde cok onemli bir goreve sahiptir. Kolajeni oluşturan her uc amino asitten biri glisindir ve kucuk boyutları kolajen molekulunun tasarımında onemli bir rol oynar. Cunku bu amino asit, proteini oluşturan zincirlerin birarada sıkıca bukulmelerini sağlar. Bu kolajen liflerinin gerilme direncini arttırır. Bilindiği gibi, kolajen lifleri celikten daha guclu bir gerilme direncine sahiptirler. Eğer bu proteinin yapımında glisin yerine daha uzun yan zincirli başka bir amino asit kullanılsaydı, kolajen lifleri bu kadar fazla gerilme direncine sahip olamazlardı. Aynı zamanda, glisin olmasaydı, kolajen lifleri canlıların hucrelerini birbirine yapıştıracak guce de sahip olamazlardı.
Yukarıda kısaca anlatıldığı gibi, proteinleri oluşturan 20 amino asitin, doğada bulunan 200 amino asitin arasından secilmelerinde bir bilinc ve plan vardır. Eğer bu secim rastgele olsaydı, hayatın devamı icin gereken proteinler asla oluşamazlardı. Tek bir amino asitin olması gerekenden farklı olması, hayati bir fonksiyonun cokmesi anlamına geleceği icin canlılıktan sozetmek de mumkun olmazdı.
Gorulduğu gibi, canlılığın her aşamasında bilincli bir tasarım ve akılcı bir secim ve duzen vardır.
Canlı Yapılardaki Proteinler Sadece Sol-Elli Amino Asitlerden Meydana Gelir
Yapılan araştırmalar, 200 amino asit ceşidinden 20 tanesinin farklı sayı ve dizilimlerle bir araya gelmelerinin proteinlerin oluşumu icin yeterli olmadığını gostermiştir. Butun bu amino asitlerin aynı zamanda "sol-elli" olmaları gerekir.
Amino asitler doğada sağ-elli ve sol-elli olmak uzere iki turde bulunurlar. Proteinleri oluşturan amino asitler ise mutlaka sol-elli olmalıdır.
Doğada bulunan her amino asit turunun sağ-elli ve sol-elli olmak uzere iki farklı tipi vardır. Bir amino asitin diğerine benzerliği, kendisinin aynadaki goruntusu gibidir. Butun ozellikleri aynı olmasına rağmen, sağ ve sol eldiven gibi birbirlerine ters dururlar.
Bunun nedeni, ikiz amino asitlerin birinde amino grubunun karbon atomuna sol taraftan, diğerinde ise sağ taraftan bağlanmasıdır. Bu şekilde her amino asit ikizinin birine sol-elli diğerine de sağ-elli amino asit denilmektedir. Doğada her iki amino asit turune de bol miktarda ve aynı oranlarda rastlanmaktadır. Ve iki tur amino asit de, aynı kolaylıkta kimyasal reaksiyonlara girerek ceşitli bileşikler oluşturabilmektedir. Yani iki tur amino asiti birbirinden ayıran tek fark simetrilerindeki bu yapı farkıdır.
Ancak canlılardaki proteinleri inceleyen bilim adamları bu proteinlerin yalnızca sol-elli amino asitlerden oluştuklarını farkettiler. Canlı yapılarda tek bir sağ-elli amino asit dahi bulunmamaktadır.
Daha detaylı incelemeler sonucunda ise proteinleri oluşturan amino asitlerin hepsinin sol-elli olmalarının cok onemli bir nedeni olduğu keşfedildi. Sağ-elli amino asitler de aynı sol-elliler gibi birbirleriyle birleşip amino asit zincirleri oluşturabiliyorlardı, ama proteinin uc boyutlu şekle burunmesini engelliyorlardı. Oysa canlılardaki proteinlerin gorevlerini yerine getirebilmeleri icin -ileride daha detaylı inceleyeceğimiz gibi- mutlaka uc boyutlu bir yapıda olmaları gerekmektedir. Bu durumda yararlı bir proteinin oluşabilmesi icin tum amino asitlerin sol-elli amino asitlerden secilmesi gerektiği, aksi takdirde araya karışacak tek bir sağ-elli amino asitin dahi proteinin işlev gorecek şekilde oluşmasını engelleyeceği anlaşılmış oldu.
Canlılardaki proteinlerin sadece sol-elli amino asitlerden meydana geldiğinin ortaya cıkması, evrimciler icin onemli bir sorun daha oluşturmaktadır. Cunku gorulduğu gibi, proteinlerin oluşabilmesi icin birkac aşamalı bir secim soz konusudur. İlk olarak 200'den fazla amino asit ceşidinden 20 tanesinin doğru olarak secilmesi gerekmektedir. Bu 20 ceşit amino asit ise mutlaka sol-elli olmalıdır. Araya karışacak tek bir yanlış amino asit veya doğru amino asitin sağ-elli olanı proteini işlevsiz ve atıl hale getirecektir.
Britannica Ansiklopedisi'nde proteinler icin sol-elli amino asitlerin gerekliliğinin evrim acısından bir cıkmaz olduğu şoyle ifade edilir:
... Yeryuzundeki tum canlı organizmalardaki proteinler gibi karmaşık polimerlerin yapı blokları olan amino asitlerin tumu, aynı asimetri tipindedir. Adeta tamamen sol-ellidirler. Bu, bir bakıma, milyonlarca kez havaya atılan bir paranın hep tura gelmesine, hic yazı gelmemesine benzer. Molekullerin nasıl sol-el ya da sağ-el olduğu tamamen kavranılamaz. Bu secim anlaşılmaz bir bicimde, yeryuzu uzerindeki yaşamın kaynağına bağlıdır.5
Britannica Ansiklopedisi'nin acıklamasındaki "bu secim anlaşılmaz bir bicimde, yeryuzu uzerindeki yaşamın kaynağına bağlıdır" ifadesinin uzerinde durmak gerekir. Evrimciler yaşamın kaynağının tesadufler olduğunu iddia ettikleri icin, tesadufen gelişen olayların bu kadar bilincli ve isabetli secimler yapmasının "anlaşılmaz" olduğunu duşunmektedirler. Oysa tum bu bilincli secimler kor ve bilincsiz tesaduflere değil, ustun bir Yaratıcı olan Allah'a aittir. Evrimciler yaratılış gerceğini kabul etmemek icin, akıl ve mantık dışı iddialar one surebilmekte, bu secimin "tesadufler"in eseri olduğunu iddia edebilmektedirler. Bu iddiaya gore proteinleri oluşturan amino asitler ve bunları meydana getiren atomlar, tesadufen en uygun şekilde biraraya gelme kararı almışlar ve boylece canlılık icin vazgecilmez olan proteinleri meydana getirmişlerdir. Kuşkusuz boyle bir iddiada bulunabilmek bilimin ve aklın sınırlarını tamamen ciğnemek demektir.
Proteinleri oluşturan amino asitlerin tamamının sol-elli olması, binlerce kez havaya atılan bir paranın hep tura gelmesi kadar imkansızdır.
Nitekim bu konu uzerine yapılan olasılık hesapları ile bilim adamları, kucuk bir protein molekulunun sadece sol-elli amino asitlerden oluşabilme ihtimalinin 10210'da 1 olduğunu hesaplamışlardır. Matematikte 1050'de 1 ihtimal sıfır olarak kabul edilir. 1050 sayısı, 1 sayısının yanına 50 tane sıfır yazılarak elde edilir ve boylesine buyuk bir sayının icinde 1 ihtimal "yok" demektir. Oyleyse 1 sayısının yanına 210 tane sıfır yazılarak elde edilen 10210 gibi cok daha buyuk bir sayının icinde 1 ihtimalin oluşması imkansızdan da otedir.6
Unlu kimyager Walter T. Brown, sol-elli amino asitlerin tesadufen biraraya gelerek tek bir proteini dahi oluşturmalarının imkansızlığını şoyle ozetlemektedir:
Her tip amino asit, cansız maddelerde veya laboratuvarlarda sentezlendiği zaman kimyasal olarak birbiriyle aynı olan iki formda oluşur. Bu amino asitlerin yarısı sağ-elli olarak tanımlanabilir, diğer yarısı da sol-ellidir. Her yapı birbirinin aynadaki goruntusu gibidir. Fakat canlılardaki, butun insanlardaki, hayvanlardaki, bitkilerdeki ve bakterilerdeki ve hatta viruslerdeki amino asitler hep sol-ellidir. Hicbir doğal işlem sağ ve sol-elliliği ayırt edemez. Bu şekilde sadece sol-elli amino asitlerden meydana gelen tek bir proteinin dahi tesadufen oluşabilme ihtimali matematik olarak sıfırdır.7
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bilincli bir secimin gercekleşiyor olmasıdır; eğer bir secim varsa, o zaman mutlaka "secen", akıl, bilgi ve bilinc sahibi bir irade de olmalıdır. Acıktır ki bu, her canlıyı en kucuk yapıtaşlarına kadar bir duzen icinde inşa eden, ustun bir akıl, bilinc, ilim ve guc sahibi olan Allah'ın secmesidir. Kuran'da da bildirildiği gibi;
Gokten yere her işi O evirip duzene koyar... (Secde Suresi, 5)
Amino Asitlerin Dizilimindeki Plan
Proteinlerin oluşması icin buraya kadar anlatılan şartların oluşması da yeterli değildir. Her protein icin ozel bir amino asit dizilimi gerekir.
Bir zincirin halkalarının birbirlerine eklenmeleri gibi birleşen amino asitler, birleşir birleşmez cok farklı yapılara burunurler ve proteinlerin uc boyutlu şekillere sahip olmalarını sağlarlar. İleride de detaylarını inceleyeceğimiz gibi, proteinlerin ustlendikleri gorevleri yerine getirebilmeleri icin bu uc boyutlu yapıda olmaları şarttır. Ancak bunun icin, amino asit diziliminde tek bir amino asitin dahi yerinin değişmemesi, eksik olmaması veya farklı bir amino asitle yer değiştirmemesi gerekir. Cunku tek bir parcanın dahi eksilmesi veya bozulması bu parcanın, butun icindeki uyumunu bozacak, proteinin yapısını kullanılmaz hale getirecektir. Bu bir kelimenin icindeki tek bir harfin değişmesiyle meydana gelecek olan anlam değişmesi veya kelimenin anlamsızlaşması gibidir. Sozgelimi, "kamil" kelimesini yazarken, tek bir harfin yanlış yazılması ile (m yerine t yazılması ile) ortaya tamamen farklı bir manaya gelen "katil" kelimesi cıkar. Veya bu kelimeden tek bir harf cıkarıldığında, orneğin a harfi cıkarılarak kelime "kmil" olduğunda anlam tamamen bozulur. Nasıl ki, bir kelimedeki tek bir harfin dahi yeri değiştiğinde veya harflerden biri eksik olduğunda kelimenin anlamı kayboluyorsa, proteinler icin de durum aynıdır. Tek bir amino asitin dahi yerinin değişmesi butun bir protein molekulunu gorevini yapamaz hale getirir, yani anlamını bozar. Protein bambaşka bir molekul oluverir. Cunku her bir amino asit tıpkı kelimeye ozel bir ses katan bir harf gibi proteine belirli bir ozellik kazandırır. Her amino asit şekli, elektrik yuku, kimyasal reaksiyonlara girme bicimi ile bambaşka sesleri ifade eden harfler gibidir.
Şekilde yan zinciri ile birlikte gosterilen bir amino asit zinciri gorulmektedir. Bu zincirde yer alan amino asitlerden herhangi birinin yerinin değişmesi veya yerinden cıkartılması, bu protein molekulunu işe yaramaz hale getirir. Dolayısıyla buradaki dizilim kesinlikle rastgele değil, bir tasarım sonucu oluşur.
Tek bir amino asitin yanlış veya eksik yazılmasının vucutta ne tur arızalara neden olabileceğine, bir kan kanseri turu olan Akdeniz anemisi hastalığını ornek olarak verebiliriz. Bilindiği gibi, vucudumuzdaki tum hucrelere oksijen, kanımızdaki alyuvarlar aracılığıyla taşınır. Oksijen molekulunun taşınması işlemini, alyuvarlarda bulunan ve yaklaşık 600 amino asitten oluşan hemoglobin adlı proteinler yaparlar. Genetik bir hastalık olan Akdeniz anemisine, hemoglobinin yapısında yer alan tek bir amino asitin farklı olması yol acmaktadır; hemoglobinde bulunan amino asit zincirlerinde "glutamik asit" isimli amino asit yerine "valine" isimli amino asit gecer. Bu şekilde hemoglobindeki tek bir amino asitin yanlış olması, proteini gorevini yapamaz, yani oksijeni taşıyamaz hale getirir. 600 amino asit icinde tek bir amino asitin hatalı olmasının sonucu gorulduğu gibi olumcul bir hastalıktır.
Orak hucre anemisi olarak bilinen hastalığın nedeni, hemoglobin proteininde glumatik asitin yerine valin isimli amino asitin gelmesidir. Yandaki resimde de orak hucre anemisi olan hemoglobin proteini gorulmektedir.
Evrim teorisine gore ise, tum bu amino asitler tesadufen biraraya gelerek dizilmişler ve bunun sonucunda binlerce işe yarar ve son derece ustun niteliklere ve fonksiyonlara sahip protein ceşidini oluşturmuşlardır. Dahası bu proteinlerin her biri yerli yerinde, atıl durumda kalmadan ve birbirleriyle koordine bir şekilde gorevlerini yerine getirmektedirler. Tesaduflerin boyle kusursuz duzenler, muthiş bir plan ve programla işleyen sistemler kurması kesinlikle imkansızdır. Tesadufler ancak duzensizlik, karmaşa, kaos meydana getirirler, yuksek bir teknolojinin ve ustun bir dehanın urunu olan makinaları asla oluşturamazlar. Yararlı proteinlerin oluşabilmesi icin gerekli amino asit ceşitlerinin belirli bir sayıda ve belirli bir sırada dizilmelerinin gerekmesi dahi, evrim teorisinin tesaduf iddiasının kesinlikle imkansız olduğunu acıkca ortaya koymaktadır. Bu kusursuz duzenin tek sahibi yeryuzundeki butun canlıları butun molekulleriyle birlikte yaratan Allah'tır.
AMİNO ASİTLERİ BİRLEŞTİREN OZEL BAĞLAR
Atomları ve molekulleri birarada tutan ceşitli kimyasal bağlar vardır. Bu bağlar iyonik, kovalent ve zayıf bağlar olarak uce ayrılır. Bunlardan kovalent bağlar, proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerdeki atomları birarada tutarlar. Zayıf bağlar ise amino asit zincirini, katlanarak aldığı ozel uc boyutlu bicimde sabit tutarlar. Yani eğer zayıf bağlar olmasa, amino asitlerin biraraya gelmesiyle oluşan proteinlerin uc boyutlu fonksiyonel bicimlerini almaları imkansızdır. Proteinlerin olmadığı bir ortamda ise canlılıktan soz edilemez.
İşin ilginc yanı ise, hem kovalent bağların hem de zayıf bağların ihtiyac duydukları ısı aralığının yeryuzunde hukum suren ısı aralığı oluşudur. Oysa zayıf bağlar ile kovalent bağların yapıları ve ozellikleri birbirinden tamamen farklıdır, aynı ısıya ihtiyac duymalarını gerektiren hicbir doğal sebep yoktur.
Buna rağmen her iki kimyasal bağ da, ancak yeryuzundeki dar ısı aralığı icinde kurulabilir. Eğer kovalent bağlar ile zayıf bağlar farklı ısı aralıklarında işleselerdi, canlılardaki protein oluşumu yine imkansız hale gelirdi. Cunku proteinlerin oluşumu bu iki kimyasal bağın da aynı anda birlikte kurulmasına bağlıdır. Yani amino asit dizilimini sağlayan kovalent bağların kurulabildiği ısı aralığı, zayıf bağlar icin uygun olmasa, protein uc boyutlu son şeklini alamaz, anlamsız ve etkisiz bir zincir olarak kalırdı. Aynı şekilde, zayıf bağların kurulabildiği bir ısıda kovalent bağlar kurulamasa, amino asitler birleşemeyeceği icin daha ortaya bir protein zinciri bile cıkamazdı.
Amino Asitleri Birbirlerine Bağlayan Kopru: Peptid Bağı
Proteinlerin oluşması icin gereken koşullardan bir diğeri de, doğru amino asitlerin, doğru sıralamada bulunmalarının yanısıra, doğru bağ ile birbirlerine bağlanmalarıdır. Amino asitler arasındaki bu bağ adeta bir kopru gibidir. Bu koprude, amino asitlerin birbirine bağlanma acıları, yonleri, iclerindeki atomların ceşidi ve sayısı her bir protein icin ozel olarak hesaplanmıştır. Orneğin bir protein zincirindeki iki amino asidin arasındaki birleşme acısının olması gerekenden farklı olması bu koprunun kurulmasını, dolayısıyla proteinin oluşumunu engelleyecektir. Sonucta işe yaramayan farklı bir molekul elde edilecektir. İşte amino asitlerin birleşmelerindeki bu ozel koprulere "peptid bağları" adı verilir.
Canlıların kimyasını inceleyen bilim adamları canlıların yapısında bulunan molekullerdeki atomların hemen hemen hepsinin "kovalent bağ" denilen bir tur bağ ile birleştiklerini biliyorlardı. Fakat yapılan incelemelerde, proteinleri oluşturmak icin biraraya gelen amino asitlerin aralarında, daha once tanımlanmamış ozel bir bağ kurdukları anlaşıldı. Butun proteinler icin bu değişmez bir kuraldı.
Proteinlerin oluşmasında bu bağların onemi ilk kez 1902 yılında Hofmeister ve Fisher tarafından ortaya cıkarıldı. Bu iki araştırmacı bu ozel bağın varlığını ortaya cıkarmak icin "biuret" olarak anılan bir test uyguladılar.8 Bu testin sonucunda proteinlerde gorev alan ozel bir bağın varlığını tespit ettiler.
Peptid bağını diğer bağlardan ayıran en onemli ozellik, ısıtılarak veya buna benzer yollarla cok cabuk cozulmemesidir. Peptid bağ ancak yuksek ısıda, uzun sure kuvvetli asit ya da bazlara maruz kaldığında cozulebilir. Proteinlerin sağlam ve dayanıklı olmalarını da işte bu peptid bağ sağlar.
Bu ozel bağın kurulabilmesi icin bir amino asitteki karboksil grubunun (yani icinde karbon, oksijen, hidrojen atomlarının bulunduğu ozel molekul) diğer amino asitteki amino grubuyla (icinde nitrojen ve hidrojen atomları bulunan ozel bir molekul) birleşmesi gereklidir. Bu şekilde protein zinciri boyunca bağlantı yerlerinde onemli bir denge kurulmuş olur. Protein molekullerinin % 80 kadarından fazlasını oluşturan bu bağın meydana gelmesi sırasında su acığa cıkar.
Bu noktada şu soruyu sorabiliriz: Dunya uzerindeki tum canlıların molekulleri birbirlerine "kovalent bağ" ile bağlıyken, amino asitlerin arasındaki bağın peptid bağ olmasını sağlayan nedir?
Yapılan araştırmalar şunu gostermektedir: Amino asitler birarada bulunduklarında aralarında oluşturdukları bağların sadece yaklaşık olarak %50'si peptid bağı ile olmakta, diğerlerinde ise farklı bağlarla birbirlerine bağlanmaktadırlar. Bu farklı bağlarla bağlandıklarında ise ortaya protein molekulu cıkmamaktadır.9 Nasıl ki, doğru ve gerekli proteinlerin oluşabilmesi icin belirli ceşitlerdeki amino asitlerin, belirli miktarlarda, uygun bir dizilimle ve her amino asitin mutlaka sol-elli olması kaydıyla dizilmeleri gerekiyorsa, aynı zamanda aralarındaki bağın da peptid bağ olması gerekir. Bu koşullardan tek bir tanesi dahi gercekleşmediğinde veya aksadığında, protein oluşamaz. Bu noktada şunu da unutmamak gerekir ki, ortalama bir protein molekulu birkac yuz amino asit icermektedir. Bu amino asitlerin her birinin bir diğeri ile peptid bağ kurma ihtimali %50'dir. Dolayısıyla tek bir protein molekulunun oluşması icin, yuzlerce peptid bağı kurulması gerekmektedir ve bunların her birinin, -ayrı ayrı- oluşma ihtimali %50'dir.
Buraya kadar anlatılanlardan yola cıkarak, tek bir proteinin oluşabilmesi icin, proteinleri oluşturan amino asit zincirlerinin hangi ozelliklere sahip olmaları gerektiğini kısaca ozetleyelim:
1. Doğada bulunan 200'un uzerinde amino asit ceşidinden sadece 20 tanesi canlı organizmalarda bulunur. Bu 200 ceşit amino asitten, yapılacak protein icin gerekli olanların secilip ayırılmaları gerekir.
2. Secilen amino asitlerin ayrıca sağ-elli değil, mutlaka sol-elli olmaları gerekir.
3. Amino asitlerin doğru ve gerekli olanları secildikten sonra proteinin oluşabilmesi icin, dizilimlerinin de belirli bir sıralamada olması gerekir.
4. Secilen amino asitlerin doğru şekilde dizilmelerinden sonra, bunları birbirlerine bağlayacak olan bağın ise mutlaka peptid bağ olması gerekir.
Tek bir protein molekulunun oluşması icin yukarıda sayılan şartlardan tek bir tanesinin bile tesadufler sonucunda oluşması kesinlikle imkansızdır. Dolayısıyla tesadufen gercekleşmesi imkansız birkac koşulun yine tesadufen biraraya gelip proteinleri oluşturmuş olmaları ise kesinlikle mumkun değildir.
YERYUZUNDE CANLILIK NASIL OLUŞTU
1.Bu cumleyi oluşturan harflerin, bir proteini oluşturan amino asitler olduklarını farzedelim. Bu cumlenin icindeki harfleri rastgele yere attığınızda, bu anlamlı cumleyi oluşturma ihtimaliniz sıfırdır. Boyle rastgele bir harekette milyarlarca farklı sonucla karşılaşabilirsiniz. Bu ihtimallerden sadece uc tanesi şoyledir:
2 Herşeyden once harflerin bir kısmı yere ters olarak duşecektir.
3 Veya bazı harfler yan, bazıları ters duracaktır. Ustelik harfler atıldıklarında yanyana da durmayabilirler. Yanyana durduklarını farzedelim, bu kez bir kısmı elips, bir kısmı daire şeklinde dizilebilir.
4 Yanyana durmaları cok kucuk bir ihtimaldir. Tum imkansızlığına rağmen yanyana durduklarını kabul etsek bile, bu sefer de harflerin dizilimleri yanlış olacaktır. Ve boylece ortaya hicbir anlam ifade etmeyen bir harfler yığını cıkacaktır.
Bu ornekte gorulduğu gibi, doğadaki amino asitler rastgele biraraya geldiklerinde kimi sağ-elli kimi sol-elli olacaktır. Ustelik rastgele dizildiklerinde hicbir anlam ifade etmeyen bir sıralama oluşacaktır ve boylece ortaya protein cıkamayacaktır. Anlamlı bir cumle gorduğunuzde onu yazan akıl, bilgi ve şuur sahibi bir insanın varlığından nasıl emin olursanız, proteinlerin milyarlarca yıldır var olması da onları bilinc ve akıl ile yaratan ustun bir Yaratıcı'nın varlığını gostermektedir.
Molekuler biyologlar tarafından, proteinlerin şans eseri meydana gelme ihtimallerinin olmadığı konusunda cok fazla olasılık hesabı yapılmıştır. Bu bilim adamları arasında Harold Morowitz, Fred Hoyle, Ilya Prigogine, Hubert Yockey ve Robert Sauer gibi unlu bilim adamları bulunmaktadır. Burada sayılanlar, evrimci bilim adamları olmalarına rağmen, vardıkları sonuc, protein gibi makromolekullerin tesadufen oluşma ihtimallerinin kesinlikle olmadığı yonundedir.
Uzunluğu 100 amino asit olan kucuk bir protein molekulunun tesadufler sonucunda oluşma ihtimalinin imkansızlığını şoyle bir matematik hesabı ile gorebiliriz:
100 amino asit uzunluğundaki bir proteinde, tum amino asitlerin şans eseri sol-elli olma ihtimali yaklaşık olarak (1/2)100 ya da 1030'da 1 ihtimaldir. Canlılardaki proteinlerde 20 amino asit bulunduğundan, proteini oluşturan amino asit zincirinin belli bir bolgesinde ozel bir amino asit elde etme ihtimali 1/20 dir. 100 amino uzunluğundaki ozel bir proteini elde etme ihtimali (1/20)100 ya da 10130'da 1'dir. Belli bir amino asit zincirinde peptid bağ elde etme ihtimali yaklaşık %50' dir. İcindeki butun bağların peptid olduğu 100 amino asitlik bir zincir elde etme ihtimali yaklaşık (1/2)100 yada 1030'da bir ihtimaldir. Bu da neredeyse sıfır denebilecek kadar az bir ihtimaldir.
Şimdi tum bu olasılık hesaplarını gozonunde bulundurarak, butun bağlarının peptid bağ olduğu, butun amino asitlerinin sol-elli olduğu ve amino asitlerin belirli bir protein icin ozel bir sıralamaya gore dizildiği 100 amino asit uzunluğundaki bir zincirin şans eseri oluşma ihtimalinin ne olduğuna bakalım. Bu ihtimal yaklaşık 10190'da 1 olur. Boyle bir ihtimalin gercekleşebilmesi icin dunyanın yaşı kadar uzun bir sure verilse bile, pratik olarak bu proteinin oluşması ihtimali sıfırdır. Ayrıca matematiksel olarak 1050'de bir ihtimalin "sıfır" olduğunu da goz onunde bulundurursak, boyle bir durumun tesadufen oluşması ihtimalinin kesinlikle imkansız olduğunu acıkca gorebiliriz. Hatta 10190 sayısının yaklaşık 4 tane 1050 sayısı icerdiği duşunulurse bu imkansızlık daha da iyi anlaşılır. (1050.1050.1050.1040=10190) Bu sonucların ışığında dunyaca unlu biyokimyacı Michael Behe, 100 amino asit uzunluğundaki bir proteinde uygun bir dizilim elde etme ihtimalinin, gozleri kapalı birinin 8.600.000 kilometrekare buyukluğundeki Sahra colundeki işaretlenmiş tek bir kum parcasını bulma ihtimalinden bile cok daha az olduğunu ifade etmiştir.10
Tek bir proteinin dahi tesadufen oluşması imkansızlığın bu kadar otesinde iken, canlıların yapılarında gorev yapan binlerce ceşit proteinin tesadufen oluşup, biraraya gelerek hucreleri oluşturduğunu iddia etmenin ne kadar mantık dışı olduğu ortadadır. Kaldı ki, hucre bunyesinde gorev yapanlar sadece proteinler değildir. Hucre ustun bir şuurla yaratılmış olan proteinlerin ve diğer molekullerin aynı şuur ile ve eşsiz bir planla organize edilmelerinden oluşur. Hucrenin planı icinde hicbir molekul boş yere uretilmez, her birinin kendi ozelliklerine uygun bir gorevi vardır.
[IMG]file:///C:/DOCUME%7E1/Admin/LOCALS%7E1/Temp/msohtml1/01/clip_image002.gif[/IMG]Prof. Michael Behe, 100 amino asit uzunluğundaki bir proteinde uygun bir dizilim elde etme ihtimalinin, gozleri kapalı birinin Sahra Colu'nde, işaretlenmiş tek bir kum tanesini bulma ihtimalinden bile cok daha az olduğunu soylemiştir. Bu ornek dahi, proteinlerin ustun bir aklın ve bilincin sahibi olan Allah tarafından yaratıldıklarının bir gostergesidir.
Proteinin oluşumunun her aşamasında bir bilinc, bilgi, irade, akıl, guc ve tasarımın varlığı acıkca gorulmektedir. Bunlar ise, ustun bir Yaratıcı olan Rabbimize ait olan ozelliklerdir. Allah'ın dışında, aciz ve hicbir şeye gucu yetmeyen tesaduf gibi kavramları veya varlıkları yaratıcı kabul edenler, buyuk bir yanılgı ve sapkınlık icindedirler. Allah bir ayetinde şoyle buyurmaktadır:
Goklerin ve yerin mulku O'nundur; cocuk edinmemiştir. O'na mulkunde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir duzen vermiş, belli bir olcuyle takdir etmiştir. O'nun dışında, hicbir şeyi yaratmayan, ustelik kendileri yaratılmış olan, kendi nefislerine bile ne zarar, ne yarar sağlayamayan, oldurmeye, yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya gucleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler. (Furkan Suresi, 2-3)
Proteinlerin Dort Farklı Yapısı
Proteinlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik ozelliklerini ve bu ozellikler sayesinde yerine getirecekleri gorevlerini, yapılarında yer alan amino asitlerin turu, sıralanışı ve bu amino asitlerin yan zincirindeki duzenlemeler belirler. Proteinler,
1. primer,
2. sekonder,
3. tersiyer ve
4. kuaterner olmak uzere dort farklı yapıda olabilirler.
Primer (birincil) yapı, duz amino asit zincirlerinden meydana gelir. Protein primer yapısındayken fonksiyonel değildir. Ancak sekonder, tersiyer veya kuaterner yapılardan birine katılınca birtakım işlemlerde rol alabilir.
1) PRİMER YAPI: Belirli sayı, şekil ve duzendeki amino asitler bir zincir oluştururlar.
2) SEKONDER YAPI: Amino asit zinciri bir sarmal şeklinde kıvrılır. Bunun nedeni her amino asitin yanındaki ile oluşturduğu hidrojen bağıdır.
3) TERSİYER YAPI: Amino asit zinciri yun yumağını andırır şekilde katlanır, bukulur ve ceşitli bağlarla bağlanır.
4) KUATERNER YAPI: Katlı protein zincirleri birkac alt parcanın biraraya gelmesiyle tek bir protein oluşturur.
Proteinlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik ozelliklerini ve bu ozellikler sayesinde yerine getirecekleri gorevlerini, onları oluşturan amino asitlerin bu şemada gosterilen yapıları belirler.
Sekonder (ikincil) yapı, uzun amino asit zincirinin bir sarmal şeklinde kıvrılması ile oluşur. Aktin, miyozin, fibrinojen, keratin ve b-karoten gibi proteinler sekonder yapıdadır.
Tersiyer (ucuncul) yapıdaki proteinler, amino asit zincirinin yun yumağını andırır şekilde katlanma, bukulme ve ceşitli bağlanmalarıyla meydana gelir.
Kuaterner (dorduncul) yapı ise, eşit veya farklı boylardaki iki veya daha fazla amino asit zincirinden meydana gelir. Bu farklı yapıların ozelliklerini ve proteinlere sağladıkları işlevleri detaylandırmak bu molekullerin ne kadar ustun bir yaratılışla yaratıldığını gormemize yardımcı olacaktır.
Unutmamak gerekir ki, proteinlerin yapıları hakkında butun biyoloji veya biyokimya kitaplarında benzer bilgileri bulabilirsiniz. Ancak bu konuların bu kitapta anlatılmalarının nedeni, proteinleri meydana getiren yapıların, etkilerin, sistemlerin ne kadar kompleks ve icice gecmiş olduğunu gostermektir. Bazı evrimciler proteinlerin tesadufen oluştuklarını iddia ederlerken, proteinlerin oluşumunu son derece basit ve tesadufen oluşması imkan dahilindeymiş gibi anlatma yolunu secerler. Cunku ancak proteinlerdeki son derece kompleks yapıyı gizledikleri takdirde insanları tesaduf masalına inandırabileceklerini duşunurler. Bu nedenle proteinlerin yapısını anlatırken, amino asitlerin tesbih taneleri gibi, basit bir şekilde birbirlerine bağlanmaları ile proteinlerin oluşabileceği gibi bir uslup kullanırlar. Oysa buraya gelene kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi, proteinlerin oluşması icin amino asitlerin rastgele birbirlerine eklenmeleri yeterli olmamakta, bircok koşulun aynı anda bir arada bulunması gerekmektedir. Ve bunların eksikliği durumunda da işe yarar proteinler oluşturmak mumkun olmayacaktır. Dolayısıyla aşağıdaki bilgileri okurken, tesaduflerin bu kadar ince planlar, hesaplar yapamayacaklarını, amino asitleri ozel şekil ve yontemlerle birbirlerine bağlayamayacaklarını goz onunde bulundurarak duşunmek gerekir.
Proteinlerin Primer Yapısı: Amino Asit Dizilimi
Proteinlerin canlılık icin son derece onemli olan şekillerinin en onemli belirleyicisi proteinleri oluşturan amino asitlerin sıralamasıdır. Amino asit diziliminin anormal olması, bircok genetik hastalığın da nedenidir. Bu yuzden proteinlerin birincil yapısı yani amino asitlerin doğru dizilimi son derece onemlidir.
Amino asit dizilimi protein icin "omurga" gorevi gorur. Her ceşit proteinin omurgası kendisi icin ozel olarak var edilmiştir. Tıpkı omurgalı canlılarda omurganın vucudun şeklini belirlemesi gibi, proteinlerin omurgaları da proteinlerin şekillerini belirler. Her bir amino asit ise omurgadaki bir omur gibidir. Nasıl ki vucudun faaliyetlerinin gercekleşebilmesi icin her bir omurun omurgada belirli bir yerde bulunması gerekiyorsa, aynı şekilde her bir amino asit de proteindeki bazı ozelliklerin oluşması icin belirli biryerde bulunmalıdır.
Proteinlerdeki omurgayı vucudumuzdaki omurga ile karşılaştırdığımızda yaptığı işlemler cok benzer olmasına rağmen arada bir fark vardır. Proteinlerin omurgaları milimetrenin milyonda biri kadar bir alanda faaliyet gosterirler. Boylesine kucuk bir alanda bu kadar onemli bir mekanizmayı şekillendirebilen bir omurga, kuşkusuz cok sağlam ve mucizevi bir catıdır.
Amino asitlerin tesbih taneleri gibi belli bir sırada yanyana dizilmeleri ile proteinlerin primer yapıları oluşur.
Burada dikkat edilmesi gereken cok onemli bir nokta daha vardır. Tıpkı vucudumuzdaki omurgada olduğu gibi protein omurgasının omurları, yani amino asitler de birbirleriyle en uygun bicimde birleşmek icin ozel olarak yaratılmışlardır. Omurların birbirlerine kusursuzca bağlanmaları omurganın işlevi acısından nasıl onemliyse, proteinler icin de benzer bir durum soz konusudur. Tek bir amino asit bir sonraki amino asite uygun bir sıralamada birleşmezse protein tum işlevini yitirir. Buradaki hassas ve bilincli yaratılışı gormek icin biraz duşunelim.
Milimetrenin binde biri boyutundaki hucrelerimizin icinde, yani gozle gorulemeyecek kadar kucuk bir mekanda son derece mucizevi olaylar gercekleşmektedir. Hucreyi oluşturan binlerce protein ve bu proteinleri meydana getiren yuzlerce amino asit tek bir hata olmaksızın bulunmaları gereken yerlerdedir. Ve bu her insanda bulunan trilyonlarca hucre icin bu şekildedir ve dunyadaki milyarlarca insanın her biri icin gecerlidir. Boyle olağanustu bir olay evrimcilerin iddia ettiği gibi tesaduflerin eseri değildir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, amino asit dediğimiz varlıklar gozu, kulağı, duşunme yeteneği olan şuurlu canlılar değildir. Bu varlıklar, belirli sayıda atomun birarada bulunduğu kucuk molekullerdir. Yani amino asitler temelinde şuursuz atom topluluklarıdır. O halde canlılık icin gerekli bir proteinin nasıl oluşacağına, hangi amino asitin nereye yerleşeceğine karar veren kimdir? Amino asitlerin icindeki atomlar bir gun toplanıp karar almış ve biz şoyle bir sıralama ile biraraya gelip "bir amino asit oluşturalım, sonra da bizim gibi başka amino asitler oluşturan atomlarla anlaşıp belirli bir sırayla dizilelim ve boylece bir protein oluşturalım" demiş olabilirler mi? Elbette boyle bir iddia son derece mantıksızdır.
Şuursuz atomların boyle bir yeteneği olamayacağı gibi, onların biraraya gelerek oluşturdukları amino asitlerin ve onların biraraya gelerek oluşturduğu proteinlerin de boyle bir karar mekanizması mevcut değildir. Tum bu varlıkları en uygun yerlere yerleştiren, bu yolla canlı hucrelerin yapı taşı olan proteinleri meydana getiren ve bu hucrelerle yeryuzunde kusursuz ve sayısız ceşitlilikte bir yaşam oluşturan Allah'tır. Allah atomlardan dev galaksilere kadar tum alemlerin Rabbi'dir.
Proteinlerin Sekonder Yapısı: Sarmal ve Tabakalı Yapı
Bir protein icin gerekli olan amino asitler yan yana geldikten sonra başka mucizevi olaylar da gercekleşir ve her bir amino asit bir yanındaki amino asit ile oluşturduğu peptid bağın dışında hidrojen bağları da oluşturur. Bu bağların oluşma şekli amino asitlerin dizilimleri boyunca alacağı şekli ve pozisyonu belirler. Orneğin bazı durumlarda amino asit, icinde bulunduğu zincirde hidrojen bağları yaptığında sarmal bir yapı oluşturur. Amino asitler, icinde bulundukları zincirin dışından bir amino asit ile zayıf bağlar kurduklarında ise merdiven basamaklarını andıran tabakalı yapılar meydana gelir.
Amino asitler birbirleriyle peptid bağ dışında bir de hidrojen bağları ile bağlandıklarında, protein zinciri sarmal veya tabakalı bir yapıya sahip olur. Bu, proteinin sekonder yapısı olarak adlandırılır.
Zincirleri sarmal şeklinde olan proteinler telefon kordonuna benzerler. Aynı bir telefon kordonu gibi bir eksen etrafında bir hat boyunca kıvrılırlar. Sactaki proteinler ve bir kas proteini olan miyosin bu sarmal yapıdadır ve bunun sonucu olarak elastiktirler. Cunku hidrojen bağları kırılabilir ve kolaylıkla tekrar oluşabilir.
Yandaki resimde bir kas proteini olan miyosinin yapısı gorulmektedir. Sekonder yapıya sahip olan miyosin, sarmal yapıdadır ve bu nedenle elastiktir. Bunun nedeni amino asitler arasında oluşan hidrojen bağlarının kırılabilir olmasıdır.
Gunluk hayatta hidrojen bağlarının vucut proteinleri uzerinde etkisinin oğrenilmesi sayesinde ceşitli imkanlar doğmuştur. Orneğin kıvırcık sacları duzleştirmek ya da duz sacları kıvırcıklaştırmak icin sac proteinlerindeki amino asitler arasındaki hidrojen bağları bozulur ve yeni bağlar kurulur. 11
Sekonder yapısı merdiven şeklinde tabaka halinde olan proteinler ise sarmal yapıya sahip olanlar gibi esnek olmazlar. Ancak bircok canlının cok onemli ihtiyaclarından biri olan bukulme hareketine imkan veren yapıların oluşmasını sağlarlar. Orneğin koza ipeğinin lifleri ve orumcek ağı gibi diğer proteinler paralel olarak sıralanmış ve birbirlerine hidrojen bağları ile bağlanmış zincirlerden oluşurlar. Bu proteinlerin omurgası bir orgu modeli gibi aşağı yukarı kıvrılır. Bunun nedeni peptid atomlarının protein zincirine dik olarak bağlanmasıdır.12 Bu sayede bu modele sahip olan proteinler elastik olmak yerine duz ve bukulgendirler.
Yanda ipek fibroinlerinin uc boyutlu yapısı gorulmektedir. Koza ipeğinin lifleri ve orumcek ağı gibi proteinler paralel olarak sıralanmış ve birbirlerine hidrojen bağı ile bağlanmış zincirlerden oluşurlar. Bu sayede duz ve bukulgen olurlar. Orumceklerin yaşamı ise ordukleri ağların bu ozelliğine bağlıdır.
Proteinlerdeki bukulmeler canlıların vucutlarında, hep olmaları gereken yerlerde bulunurlar. Orumcek ağı proteinleri olan fibroinler bukulme ozelliğine sahip olmasalardı, orumceğin orduğu ağlar işe yaramayacaktı. Cunku bu proteinin yapısı, orumcek ağlarına avının kacmasını engeleyecek bir dayanıklılık katar. Bu sayede orumcek ağı kendi kalınlığındaki (capı 1mm'nin binde biri) bir celikten 5 kat daha sağlam hale gelir. 13
Gorulduğu gibi, proteinlerin yapıları, canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri icin, en ince detayına kadar, kusursuz ve benzersiz olarak tasarlanmıştır. Hicbir kor tesaduf, evrendeki atomların tamamı emrine verilse de, bu kadar ince duşunceli, ileri goruşlu davranıp, kusursuz hesaplar ve planlar yapamaz. Hicbir atom veya tesadufen meydana gelen hicbir olaylar zinciri, orumcek ağının en kullanışlı hale gelmesi icin, tum atomları organize etme yetenek, bilgi ve aklına sahip değildir. Bunun aksini iddia etmek ise ciddi bir akılsızlıktır.
Proteinlerin Tersiyer Yapısı
Proteinler sekonder yapılarında aldıkları şekilden sonra birbirlerine yaklaşan veya uzaklaşan amino asitlerin etkisiyle bukulmeye, katlanmaya ve bazen de ani donuşler yaparak yepye
Tıp / Biyoloji / Farmakoloji Cansı Atomları Protein e Donuşturen
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●47 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Tıp / Biyoloji / Farmakoloji Cansı Atomları Protein e Donuşturen