Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Ataturk’un eğitime verdiği onem dahilinde genclerin ruh hallerini de ne denli anlayabildiğini kanıtlayan bu duygusal anı ile sizleri başbaşa bırakıyoruz.

Sadi Irmak oğrenci olduğu zamanlarda İstanbul Universitesi’ndeyken okulun panosunda bir ilan gorur. İlanda “Avrupa’ya talebe yollanacaktır.” yazmaktadır.


Ulke savaştan yeni cıkmış, Lozan yeni imzalanmıştır. Bu durumda Avrupa’ya talebe yollamak luks gibi gelir herkese. Sadi Irmak da şansını denemek isteyen 150 kişinin icindedir. Sonradan secilen 11 kişi arasında şanslı bir şekilde kendisine yer bulur.


Ataturk bizzat kendisi Sadi Irmak’ın isminin yanına “Berlin Universitesi’ne gitsin” diye not duşer. Fakat gitmek ile gitmemek arasında kafası karışıktır. Kendisi o zaman yaşadığı bu cıkmazı ve karar verişini şu sozlerle anlatır; “Vakit geldiğinde ise Sirkeci Garı’ndayım; ama kafam cok karışık. Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?


Tam gitmemeye karar verdiğim, geri donduğum sırada bir posta dağıtıcısı ismimi cağırdı. “Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.”

“Benim” dedim. Telgrafı actım, aynen şunlar yazıyordu: “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri donmelisiniz. İmza – Mustafa Kemal”



Okuyunca duşunduklerimden olağanustu utandım. “Şimdi gel de gitme, git de calışma, don de bu ulke icin canını verme.” dedim.


Duşunun 1923‘te o kadar işinin arasında 11 oğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona gore telgraf ceken bir liderin onderliğinde bu ulke icin can verilmez mi? Cok başarılı oldum. Ulkeme alev olarak dondum. Once İstanbul Universitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitusu‘nu kurdum. Kursu başkanı oldum. Daha sonra ulkemin başbakanlığını yaptım.



Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım…

listelist

__________________