II. Dunya Savaşı adı uzerinde tum dunya milletlerine etki eden bir olaydı. Savaşın merkezindeki Almanya ve onceki dunya savaşından sonra bağımsızlığını ilan etmiş genc Turkiye bu etkilerden uzerilerine duşeni fazlasıyla aldılar.

Dunyanın en iyi universitelerine sahip Almanya, Hitler diktatoryasında cağının aydınlık doneminden tarihinin en karanlık gunlerine girerken, Ataturk onderliğindeki Turkiye cağdaş eğitim hamleleriyle modern dunyanın gerekliliklerine uygun projeler uretiyordu. Bu projeler ışığında ulkemize gelen bilim insanlarından olan Curt Kosswig, Nazi cehenneminden kacarak ulkemize gelmiş ve Turkiye’ye geri odenemez hizmetler yapmıştı. Bunlardan birini hepimiz aslında cok yakından tanıyoruz.

Bu hikaye hem aydınlanma peşindeki Turkiye’ye hem de donemin idealist insanlarına ait.

7 Nisan 1933 tarihinde Hitler, Yahudilere tum kapıları kapatan yeni devlet memuriyeti yasasını onaylar. Aynı yılın 6 Temmuzunda universite reformu peşindeki Turkiye gocmen bilim adamlarının kabulu icin bir anlaşma imzalar


Hitler’in cıkarttığı yeni devlet memurluğu kanunu

Bu kanuna gore Almanya’dan gelen bilim insanları en kısa zamanda Turkceyi oğrenecekler ve derslerine Turkce devam edeceklerdi. Aynı zamanda bu kadronun ozel muayenelerde calışmaları mumkun olmayacak ancak acil durumlarda kendilerinden yardım istendiğinde ucretsiz olarak yardıma gideceklerdi. Turkiye hukumeti Almanya’dan gelecek yeni kadroların maaşlarından izin tarihlerine kadar duzenlemeler yapıyor ve ulkenin eğitim reformu icin buyuk fırsatlar sunacak bu profesorleri heyecanla bekliyordu.

Alman profesorle birlikte ulkemiz universiteleri “Außerordentlicher Professor” yani Ordinaryus Profesor kavramıyla tanışır
Curt Kosswig de bir Ord. Profesordur. Almanya’da calıştığı universitenin zooloji alanında en saygı isimlerinden olan Kosswig hem gen bilim hem de kanser araştırmaları konusunda bir otoritedir. Oyle ki bugun kanser araştırmaları icin kullanılan onkojen kavramı dahi onun araştırmaları sonucunda literature girer. Aslında Kosswig bir Yahudi değildir. Hatta henuz amaclarının ne olduğunu bilmediği donemlerde Naziler icin gonullu bile calışmıştır; ancak Nazilerin kendisini Yahudiler icin muhbirlik yapmaya zorlamasıyla işler değişir. Kosswig, Naziler icin cok onemli olan Brauschweig Teknik Universitesi’nde Genel Biyoloji ve Zooloji alanında calışmaktadır. Ari ırk peşinde araştırmalar yaptıran Hitler icin biyoloji her zaman en onemli alanlardandır. Kosswig insanlığın yarınları icin birlikte calıştığı arkadaşlarının, Hitler’in insanlık dışı faaliyetlerine maruz kalmasına goz yumamaz. Goz yummak bir yana ondan zulme ortak olması beklenmektedir.

Curt Kosswig Turkiye’den gelen teklifi kabul eder, ailesini yanına alır ve hem kendi hayatı hem de bizlerin hayatını değiştirecek yolculuğuna başlar
ist uni
Kosswig, İstanbul Universitesi’nde dostu Prof.Dr.Naville’in ani olumu ile boşalan Zooloji kursusunde gorev alacaktır. İdealist bir bilim insanı olan Herr Kosswig’in aynı zamanda ileri duzeyde organizasyon yeteneği de vardır. Sadece İstanbul’da değil Anadolu’nun her karışında calışmalar yapar. O donemlerde Fırat’ın doğusu yabancılara yasaktır ama Kosswig ozel izinlerle oraya kadar gider.

Bu bilimsel seyahatlerden biri de Manyas Kuş Cenneti’nin keşfi olur



Ulkeye geldikten henuz iki sene sonra Turkceyi oğrenen Curt Kosswig hem Turk insanından hem de Anadolu’dan cok etkilenir. Kendini gece gunduz araştırmalarına ve oğrencilerine verir.

1936’da ulkeye gelen Kosswig, 37’de gorev aldığı İstanbul Universitesi’ne alışmaya calışmaktadır. Daha emekleme aşamasındaki okulda yapılacak cok şey olduğunu fark eder. Araştırma butceleri kısıtlı olsa da ilk donem gelen Alman ekiplerden daha iyi bir ortam oluşmaya başlamıştır. Yine de Almanya’ya gore arada hayli fark vardır. Fen Fakultesi Zooloji Kursusu başkanlığına gelen Kosswig, hem Tıp fakultesi oğrencilerine dersler verir, hem de kendini Anadolu’nun keşfedilmeyi bekleyen denizleri ve karalarına adar.


Her şey 1938 yılında Batı Anadolu calışmaları sırasında oğrencilerine bir tatlı su doğası gostermek istemesiyle başlar.

Haritada yeri belirlenen gol hayli buyuk bir alana yayılmaktadır. Once vapur, sonra tren, ardından yokuşlu uzun bir yuruyuş ve bir tufek patlaması… Gokyuzune binlerce kuş kalkar. Heyecanlanan Kosswig alana doğru yonelir. Pelikanlardan batağanlara, yaban kazlarından ordeklere, alıcı kuşlara kadar inanılmaz bir tur ceşitliliğiyle karşılaşılır. Aynı zamanda bir hidrobiyolog olan Kosswig karşılaştığı manzarayla buyulenir. Dunyanın en onemli sulak alanlarından biri gozlerinin onundedir.

Yalnız bu işte bir tuhaflık vardır, adamın biri elindeki tufekle kuşlara ateş etmekte ve yuvaları bozmaktadır

Koyluler kuşların ağaclara zarar verdiklerini duşunduklerinden kuşları kacırmak icin adam tutmuşlardır. Kosswig kısa bir incelemeden sonra kuşların aksine ağaclara zarar veren kurtları yediklerini fark eder. Koylulere durumu anlatır. Kuşlara ateş eden adam icin bir butce cıkartır ve yeni gorevinin kuşları kacırmak değil korumak olduğunu soyler.

Kosswig bolgeye Kuş Cenneti adını verir ve korumak icin canla başla mucadele eder



Karşısındaki hazinenin farkında olan unlu biyolog, nesillerdir okullarda “doğal zenginliklerimiz” arasında hepimize ezberletilen Manyas Kuş Cenneti’ni o gunden sonra asla yalnız bırakmaz. Kuşların sınıflandırılması, halkalanması, golun yapısı ve onemiyle ilgili karşılığı odenemez calışmalar yapar. Doğa aşığı bu bilim adamı ulkemiz coğrafyası icin buyuk bir şans olur.

Devlet eliyle golun kurutulmaması icin donemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a kadar cıkar. Turkiye maalesef o donemlerde de yatırım hamlelerinin karşısına doğayı koymakta, bilimsellikten uzak kısa vadeli planlarla gunu kurtarmaya calışmaktadır. Bu geleneği ortadan kaldırmak ve geri kalmışlığın onunu eğitimle kesmek icin başlatılan Alman eğitmen kadrosu hamlesi en guzel meyvelerinden birini almak uzeredir.

Celal Bayar, Bursa’ya bir mujde verir. Manyas’ın suyu Karacabey ovasına akıtılacak!



Sadece Manyas değil Sapanca’da da calıştı

Kosswig felaket haberini alır almaz calışmalara başlar. Manyas’ın eşsizliğini belgeleyen calışmaları bir bir dosyalar ve Ankara’nın yolunu tutar. Gorduğunuz gibi bu hain Almanlar daha o donemden ulkemizin gelişmesinin onune ket vurmak istemektedirler 🙂 Neyse ki Bayar kendine sunulan belgeleri anlama yetisine haiz bir devlet adamıdır. Kosswig’in cabaları sayesinde Manyas Milli Park statusune kavuşur ve bu gunlere kadar gelmeyi başarır. Gunumuzde Manyas hÂl dunyanın onemli kuş ureme ve konaklama alanlarından biridir. Yuz binlerce canlı her yıl burada konaklar ve goc yolları uzerindeki bu alan sayesinde yollarına devam eder. Orneğin bulunduğumuz coğrafyada pelikanların en onemli yaşam alanların biri hÂl Manyas’tır.

Turkiye’den bir bilim ulkesi yaratmak

Sadece bir eğitimci değil aynı zamanda her alanda tutkulu bir karakter olan Kosswig, calışmalarını hem İstanbul hem Anadolu hem de orta doğu coğrafyalarına yaydı. Dunyada tanınan bir bilim adamı olarak daha o donemlerde İstanbul Universitesi’nde Ortadoğu doğası uzerine UNESCO destekli uluslararası bir sempozyum duzenledi.

Boğazın yunusları ve Et – Balık Kurumu



Kosswig cocukluğundan beri balıklar ve denize buyuk bir merakla tutkundur. 1900’lerin başında bir cocukken surekli ziyaret ettiği Berlin Akvaryumu kucuk Kosswig’in unlu bir bilim adamına donuşmesindeki ilk ciddi durak olmuş. Curt Kosswig’in şanssızlığı Naziler ise şansı da onlardan kacarken kendini Boğaz’da bulması. Yapısı itibariyle dunyanın emsalsiz doğal oluşumlarından biri olan İstanbul Boğazı, unlu bilim adamının Turkiye’de yaşadığı 1937 – 1954 yılları arasında hem hayallerine hem de calışmalarına ev sahipliği yapar. Et Balık Kurumu aracılığıyla bolume Gezer, Gorur, Bulur adlı 3 şirin tekne bile alınır.

O donemler Boğaz’da bugun hÂl anlatılan meşhur kılıc akını başlamıştır



Her calışmasında kendisine buyuk destek olan eşi Leonore ile birlikte

Turk yetkililer ise maalesef bu olaydan sadece boğazdaki kucuk balıkcı kayıkları aracılığıyla haberdar olur. Bu olay Kosswig’in İstanbul Baltalimanı’nda kurduğu Hidrobiyoloji Enstitusu’nun anahtarı da olur. Baltalimanı o donemin ilk ve tek deniz bilim merkezidir. Ne yazık ki merkez 1982 yılında kapatılmış, gunumuzde ise maalesef İstanbul Universitesi’nin Sosyal Tesisleri olarak kullanılmaktadır. Sadece bu ornek bile ulkemizin aydınlığa kapı actığı Cumhuriyet’in ilk donemlerinden bugunlere gelişimizin bir kanıtı gibidir. O donem yapılan calışmalar, birim sosyal tesis haline getirildikten sonra universitede kurulan muzeye konulmuş, sonradan ceşitli alanlara dağıtılmıştır. Baltalimanı’ndan kalan nadide orneklerin ne hÂlde olduklarını yazmaya ise elimiz bile varmıyor. Oysa her şey umut ve cesaret dolu başlamıştır.

Almanya’dan Turkiye’nin bir ucuna

Turk hukumetinin kendisinin kovduğu kişilerle temas kurduğunu oğrenen Hitler 8 Mayıs 1933 gunu Berlin’deki makamına ofkeyle gelerek “Benim ortadan kaldırmak istediğim bu Yahudi alayı’nı Mustafa Kemal koruyamaz. Buna musaade veremem.” diye tehditte bulunur ve Ataturk’e “Bu komunist profesorleri ulkenize sokmayınız” mesajı gonderir. Ataturk bu bilgi kendisine iletildiğinde Hariciye Vekili Tevfik Ruştu (Aras) ve Maarif Vekili Dr. Reşit Galip’e “Bir onbaşı beni cinayetlerine alet edemez” diyerek Turkiye’ye sığınmak ve Turk Universitelerinde gorev yapmak isteyen Alman profesorlerle ilgili işlemlerin hızlandırılması talimatını verir.(kaynak salom)

Osmanlı’dan bugune Manyas kadar şanslı olamayan Turk aydınlanması

Hepimizin bildiği gibi 17. yuzyıl’a kadar dunyanın onde gelen imparatorluklarından olan Osmanlı, 18. yuzyılın şartlarına uyum sağlayamadı ve hızla eski gucunu yitirdi. 19. yuzyıla gelindiğine devlet kendi erkanı ve askeri eğitimden başka alanlarda etkin bile değildi. Kısacası memur ya da din adamları dışında devlet eğitim alanında halka inmiş bir organizasyon kurmaktan uzaktı. Yani iş, İlber Hoca’nın tabiriyle oyle “bir takım cahillerin” soylediği gibi “bir gecede mezar taşını okuyamama” durumundan daha derin.

Darulfunun’dan İstanbul Universitesi’ne geciş sureci yani Ataturk’un Universite reformu ozellikle 1925 – 1926 yıllarında başlayan bir kultur hareketiydi. Almanya’dan ozel yasalarla kadroya alınan oğretim gorevlileri sayesinde o donemler İstanbul Universitesi dunyadaki en iyi Alman universitesi olarak adlandırılmaya başlanmıştı. O donemler ulkemizden bu disiplin ve gorguyle bir cok onemli bilim insanı da yetişti. Sonradan gelen gerici ve ozgurlukten uzak politikalar sayesinde bugun hem İstanbul Universitesi hem de genel eğitim politikamız maalesef o donemden cok uzakta.

Hangi noktadayız



Anadolu Panteri’nin bugune kadar doğada canlı olarak cekilebilmiş tek fotoğrafı 1949’da, Malatya / Golbaşı’nda, Curt Kosswig tarafından cekilmiştir

Osmanlı’nın yukselme doneminde de Avrupa’dan kacan Yahudilere kucak acılmış, matbaa boylece ilk defa topraklarımıza girmişti. Yuzlerce yıl sonra matbaanın hakkını tam vermeye başladığımızda yine malum cahiliye kadroları sayesinde başka bir gerileme donemine girdik. Bugun, okullarda Kosswig gibi bir ismin imzasıyla yazılmış biyoloji kitaplarının okutulmasından, pozitif bilim derslerinin yok seviyesine indirgenmesi noktasına geldik.

Belki bir ziyarete gideriz?



Turkiye’de Harf Devriminden sonra ortaya konulan ilk Genel Zooloji kitabına, bilim dunyasında kendi adıyla tanınan onlarca ture ve alt ture isim veren, kelaynakların Turkiye’de ilk defa tanımlanmasında calışan, Turk Biyoloji Derneği’ni kuran, araştırma enstituleri, kursuler ve universiteler aracılığıyla Turkiye’ye ictenlikle hizmet eden Curt Kosswig, 1955’te, Hamburg Universitesi Zooloji Enstitusu ve muzesi yoneticiliği gorevini kabul ederek Almanya’ya dondu.

Kosswig emekli olduktan sonra cok fazla dayanamayarak yeniden Turkiye’ye geldi. Erzurum Ataturk Universitesi’nde oğretim uyesi olarak calıştı, sonra İstanbul’a yerleşti. İstanbul Universitesi Fen Fakultesi Genel Zooloji Kursusu’nde danışmanlık gorevine getirildi. Bir ara Almanya’ya dondu ve Hamburg’da hayata gozlerini yumdu. Ancak kalbi hep İstanbul’daydı. Vasiyeti uzerine yıllarca gorev yaptığı ve aşığı olduğu İstanbul Boğazı’nı goren Aşiyan Mezarlığı’na eşinin yanına gomuldu.

Manyas’ın butun kumkuşları, pelikanları, kartalları, sığırcıkları, gocup konan milyonlarca turu, Turkiye’nin gollerindeki ve denizlerindeki balıkları ve kabukluları onu hic unutmayacak.

Ulkemiz bilimine ve bugunlere gelmemize buyuk katkıda bulunmuş diğer Alman bilim insanları icin “Ataturk Ve Universite Reformu” ve “Nazizmden Kacanlar ve Ataturk’un Vizyonu” adlı kitapları edinebilirsiniz.

listelist

__________________