Ataturk'un siyasal yonleri şimdiye değin yeterince incelenmiştir. O'nun getirdiği Cumhuriyet rejimi, demokrasi anlayışı, devlet yapısı ve siyasal duşunceleri ele alınmış ve literaturde yer almıştır. Bir devlet adamı olarak devlet yonetimi siyasal literaturde yer almıştır. Bir devlet adamı olarak devlet yonetimi siyasal literaturumuzde incelenmiştir.
Fakat O'nun bir siyasal onder olarak insancıl yonleri, gunluk yaşamı, alışkanlıkları, hoşlandığı, hoşlanmadığı kulturel ogeler, değer yargıları, aile yaşantısı yeterince ele alınıp incelenmiş değildir.
Bu bildirimizde onun gunluk yaşantısının sadece bir kesitini oluşturan yemek yeme alışkanlıkları uzerinde duracağız.
O'nun yemek kulturunu iki acıdan ele almak olanaklıdır.
I. O'nun Sofrası.
II. Yediği ve sevdiği yemekler.
I. Ataturk'un Sofrası
Tarihin ilk cağlarından bu yana devlet başkanlarının ceşitli mesleklerden kişilerle sofrada oturup tartışma geleneği yarattığını biliriz. Eski Yunan'da unlu filozof Eflatun, oğrencileriyle tarihe “Diyaloglar” diye gecen tartışmalarını “Akademia”da yapardı. Burası, Atina'da bir felsefe okulu durumuna getirdiği evinin bahcesi idi. Eflatun'da tıpkı hocası Sokrates gibi burada oğrencileriyle gunun sorunlarını aklın ve bilimin ışığında tartışırdı. Boylece gerceklere, iyiye, guzele, doğruya varmanın yolları aranırdı.
İşte Ataturk'un sofrası da bu nitelikte bir sofra idi.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir yazısında şoyle der: “Ataturk'un sofrasından hepimizin ruhunda ve dimağında nice derin, tatlı ve ibret verici anılar, yaşama ve insanlığa dair, nice değerli dersler kalmıştır.”
Ataturk'un sofradaki sozleri, felsefesi, yol gostericiliği, fıkraları, vecizeleri gercekten bir hazine idi. Bu sofrada esen hava sevgi, vefa ve arkadaşlıktı. Burada ilim, sanat, kultur, nesnel goruşler, gerceklikler, idealler yer alırdı. Ulke sorunları, geleceği, cozum bicimleri aranırdı. Gonul sohbet ister, kahve bahane şiirinde olduğu gibi, M.Kemal icin de amac, tartışmalardı, iyiyi doğruyu bulmaktı. Akıla yol acmaktı. Sofra ve icki ise bir aractı. Gece yemekleri bazen muzikli oluyor, ceşitli sanatcılar konser veriyordu.
Karatahta, tebeşir, silgi ve kutuphaneden gelen kitaplar, sofranın bir parcası idi.
II. Beslenme Alışkanlıkları ve Sevdiği Yemekler
Ataturk, boğazına duşkun, cok yiyen bir insan değildi. Kendisi bir konuşmasında ziyafetlerde cok yemek yenmesini tasarrufa aykırı bulduğunu ve sağlığa zararlı olduğunu soylemiştir.
Sabah kahvaltısında; cay, kahve iciyor, fazla bir şey yemiyordu. Soğuk ayranla, bir dilim ekmek yerdi. Bazen bir kÂse yoğurt yer, sonra sutlu kahve icerdi.
Oğle yemeği: Bir iki dilim ekmek yerdi. Etsiz kuru fasulye, pilav cok sevdiği yemekti. Kuru fasulyeye, “yağlı fasulye” derdi. Ayran ve limonata iciyordu. İki dilim ekmeği ayrana batırarak yiyordu. Yoğurt da ayrıca yiyordu. “Kuru fasulyeye okulda alıştım” demiştir. Kışla yemeği, askerî yemek sayılmıştır kuru fasulye. İkindi uzeri ekmeksiz bir bardak ayran icerdi.
Sofradan genellikle doymuş olarak değil, ac kalkarmış.
Akşam yemeği: Akşam yemeğinin ayrı bir onemi var. Konuklarıyla birlikte yiyordu. Devlet gorevi akşam yemeklerinde devam ediyordu.
Omlet seviyormuş, ozellikle gece gec saatlerde acıkınca peynirli omlet yermiş. Sahanda yumurta da severmiş. Etli taze bamya de sevdiği yemeklerden. Karnıyarık da severmiş. Onu pilav karıştırarak yermiş.
Haşlanmış kuşkonmaz da sevdiği bir yemek. Enginarı hic yememiş. İstediği halde hic yiyememiş. Hastayken enginar yemek istemiş. Hatay'dan ısmarlamışlar. Fakat kendisi komaya girmiş ve yiyememiş. Arasıra fava denilen zeytinyağlı, limonlu bakla ezmesinden istediği olurdu. Tatlılarla arası pek iyi değilmiş. Ama gul receli severmiş. Kahveyi orta şekerli icermiş. 10-15 fincan icermiş. Hergun 40-50 sigara icermiş. Meyvalardan kavun seviyormuş. Kavrulmuş, tuzlu leblebi, fıstık da sevdiği yiyeceklerden. Soğan, sarımsak, pastırma gibi kokulu yiyecekleri sevmiyormuş. İckilerden rakı ve bira iciyordu. Sofrasında ceşit bol değilmiş. Koşkte hazırlanan yemekleri yiyordu.
Sarhoşluktan hic hoşlanmadığı soylenmektedir.
Cocukluğunda annesinin yaptığı Selanik'in ıspanaklı boreğini cok severmiş.
Seyahatlerinde gittiği yerlerde kendisine ikram edilen yorenin yemeklerini zevkle yermiş. Ama bunlar O'nun surekli yediği yiyecekler değildi.
Kırşehir'de corba, hindili pirinc pilavı, su boreği, karışık turşu ve meyva ikramları ile karşılaşmıştır. Kırşehir'in su boreğini cok beğenmiş.
Kaman'da sahanda yumurta, yoğurt, balbaşı, pekmez ve meyva yemiş. Kızarmış tavuk, bulgur pilavı da orada ikram edilen yemekler arasındadır. Kaman'da ikram edilen yoğurt ve pekmez karışımı bir tatlı olan balbaşı pekmez durum ya da sokum biciminde yufka ekmekle yenir ki Ataturk bu yiyeceği de sevmiş.
Adana'da severek yediği yemekler şunlardı: Bamya dolması, patlıcan hunkÂr beğendi, guvec, sini koftesi, domatesli pirinc pilavı, hanım gobeği tatlısı. Tarsus'ta baklava yemiş ve ayran icmiş. Ayrıca cok miktarda marul yemiş.
Siroza yakalanıp halsiz duştuğu gunlerde tatlı yemesi gerektiğinde Yanya tatlısı ve irmik helvası cok hoşuna gitmişti.
Konya'da kendisine sedirler sac boreği ve Hoşmerim denen kaymaklı tatlı ikram edilmiş ve Ataturk bu ozel yiyeceklerden memnun kalmıştı. Ozellikle belediye başkanının evinde hanımı bu yemekleri O'na ikram etmiştir.
Sonuc
Ataturk'un yemek ve kultur konusundaki yaşamını gunumuz acısından değerlendirecek olursak şu hususlara değinebiliriz:
Sofrada uzun sure oturmak geleneğini Ataturk'te gormekteyiz. Bugun cağdaş ulkelerde insanlar, sofralarda uzun zaman oturmaktadırlar. Tartışırlar, eğlenirler, iş hallederler. Ataturk de oyle yapmıştır. Sofrayı O, ulke sorunlarını cozumlemede bir arac olarak kullanmıştır.
O'da bir Turk insanı olarak geleneksel Turk yemeklerini sevmekte idi. Kuru fasulye ve pilav orneğinde olduğu gibi. Bugun hepimiz bu yemeği severiz. Askerde de cok pişirilir bu millî yemek. Bazı kimseler askerde bu yemeği cok yedikleri icin askerlik donuşunde artık yemezler. Bıkmışlardır cunku. Demek ki Ataturk bıkmamış.
Yemekleri fazla yememekle bu gunku cağdaş anlayışı surdurmuştur. Sağlıklı beslenmenin koşullarından olan az yemek, Ataturk'un de beslenme politikası olmuştur. Onun sofrasında bol ceşit olmaması da bu hususu kanıtlar.
Geleneksel Turk ickisi olarak O'da rakıyı seviyor ve leblebi, kavun gibi mezeler yiyor. Bunlar da O'nun geleneksel yanlarından birisini oluşturuyor. Beslenmesinde Turk zevkinin egemen olduğunu goruyoruz. Turk mutfağının yemekleri, mezeleri, tatlıları, icecekleri ve meyveleriyle besleniyordu. Avrupa mutfağının yiyecekleriyle beslenmemiştir.
O'nun doneminde devlet gorevlilerinin sofralarında et yemeği hemen hemen yoktu. Kebaplar, yağlı ağır yemekler yemiyordu. Bazen tavuk ya da hindi yeniyordu. Anadolu'da halk eti Kurban Bayramında gorebiliyordu. Ulke yoksul durumda idi. Halkının et yemediğini Ataturk cok iyi biliyordu. Kendi sofrasında da bazen etli yemek oluyordu. O'nun ulkenin bu yoksul durumunu goze aldığını ve bu nedenle de et yemediği soylenebilir. Yemek sofrasında ve sevdiği yemeklerde daha cok sebze ağırlıklı yemekler dikkati cekiyor.
Yemeklerdeki gelenekselliği surdurmesi, O'nun geleneksel Turk kulturunden kopmayışının bir kanıtıdır. Fakat O, her konuda cağdaşlaşmayı amac edinmişti. Ama bunu yaparken cağdaşlık ve geleneksellik sentezi icinde, ulusal kimliğin korunarak cağdaşlığın gercekleştirilmesini istemesi, O'nun cağdaş bir devlet adamı oluşunun en guzel gostergesidir.
--------------------------------------------------------------------------------
__________________
Ataturk Diyor ki
Türkiye, Osmanlı ve Mustafa Kemal Atatürk0 Mesaj
●43 Görüntüleme