O, dediklerinin hepsini yaptı . Yapamayacağı şeyi asla vaadetmedi. Bir devlet şefinin kendisini millete sevdirebilmesi icin belki ilk şart bu değil midir?
O memleket batar:

Bundan kac yil onceydi bilmiyorum, bir aksam mustafa kemal pasa ile beraber gul cemal vapurunda verilen bir baloda bulunuyorduk. Ekselans’in bana karsi buyuk bir ilgisi vardi.

Bir aralik dalmis, yere bakiyordum, birdenbire:

- madam, dedi; aska tutulmus bir kadin gibi ne dusunuyorsunuz oyle derin derin?

Ben o zaman,nereden hatirima esti bilmiyorum, anlasilan dilimin ucuna gelmis olacak ki, dusunmeden hemen cevabini verdim:

- pasam, dedim; basbakaninizin dudaklarindan eksik olmayan su neseli, sempatik guluslerine hayranim. O kadar guzel erkek gulusu ile guluyor ki...

- basbakanimin guluslerine hayran olmussunuz, benim de belki dansimdan hoslanirsiniz. Madam, musaade ederseniz bu valsi beraber yapalim.

Kalktik ve donmeye basladik. Ben o zaman genctim, belki, birazda simartilmis bir kadindim. Nereden icime o heves dogdu bilmiyorum, basladim dansta pasa’yi ben idare etmeye... Bir kez bakti, ses cikarmadi. Bir daha bakti, yine ses cikarmadi. Nihayet ucuncusunde birdenbire durdu. Hiddetli degil, fakat gozlerini ciddiyetle bana cevirdi:

- madam, dedi bir erkekle bir kadin yanyana durduklari zaman, yonetmeyi erkege birakmak en dogru davranistir.

Cocukluk iste. Ben buyuk bir cesaretle soyle bir karsilik verdim:

- musaade edin de pasam, ne olur, bir kez de ben sizi idare edeyim, dedim.

Kizmadi, aksine gulmege basladi:

- bir memleket idare edeni, bir kadin idare etmege kalkarsa o memleket batar, gelin biz yerimize oturalim sizinle.

Beni elimden tutup getirdi ve yanindaki koltuga oturttu.

Madam hanses.



Bunlara kendimizi tanitacagiz

Ankara’ya son gidisimde bir aksam gazi, beni ankara palas’a goturmustu. Sofrada bir kac kisi daha vardi. Yedik, ictik, eglendik, gece yarisina dogru fransiz buyukelcisi pavyona geldi. Pasa bu elciden hoslaniyordu. Sofraya cagirdi, bir kac kadeh de onunla birlikte icildi. Buyuk sehirlerden, paris’ten soz acilmisti. Bu arada buyukelci, gazi’ye:

- ekselans, paris’i bir daha gormek istemez misiniz? Dedi. Mustafa kemal pasa:

- “nasil gormek istemem? Genclik hatiralarimi tazelerim,” diye cevap verdi. Bu karsiliga cok sevinen buyukelci:

- “boyle bir seyahat fransa’yi cok sevindirir. Ben de refakatinizde bulunmaktan seref duyarim. En buyuk fransiz zirhlisi bizi izmir’den alir. Akdeniz donanmasi emrimize verilir. Marsilya’ya ciktiginizda fransiz ordusu kumandaniz altina girer. Hukumdarlara yapilmayan bir torenle karsilanirsiniz.”

Bu sozleri dikkatle dinleyen gazi:

- “bu daveti siz kendiliginizden mi yapiyorsunuz, yoksa hukumetiniz adina mi konusuyorsunuz?” Diye sordu. Bu soru karsisinda buyukelci hemen kendisini topladi:

-”muvaffakiyetinizi hukumetime bildirirsem, hukumetim de bunu buyuk bir seref sayar,” dedi.

Gazi’nin yuzu degisti. Cok kesin bir dille:

-”ekselans, paris’i cok gormek istiyorum, ama buyuk torenle karsilanacagim paris’i degil. Ben paris’e, dunyanin bu guzel sehrine, operalarini, tiyatrolarini, revulerini, zarif kadinlarini bir daha gormek icin gitmek isterim. Dedim ya genclik hatiralarimi tazelemek icin... Boyle olunca da belli olmadan gitmek isterim. Yoksa torenlerle karsilanmak icin degil.”

Buyukelci gaf yaptigini anlamisti, biraz sonra bir is uydurarak sofradan kalkti. Gazi’nin de nesesi kacmisti.

- “kalkalim cocuklar, sofraya cankaya’da devam ederiz,” dedi. Sofradakilerin cogunu pavyonda birakti yalniz iki-uc yakin arkadasini yanina aldi. Yolda kendisine :

- “elci cok fena bozuldu ama, soyledigine de soyleyecegine de pisman ettiniz” dedim. Artik kizginligi gecmisti:

- “bana bak kemal, sen de basima kirk yillik diplomat kesilme. Adamin zihniyetini anlamadin mi? Bu avrupalilar bizi bir turlu kavrayamiyorlar. Adam beni bir sark emiri saniyor. Hangi donanmayi kimin emrine, hangi orduyu kimin kumandasi altina veriyor? Bunlara kendimizi tanitacagiz, kim oldugumuzu ogrenecekler. Yoksa ben kaba bir adam degilim cocugum” dedi.

Ataturk, cok ince bir adamdi.

Kemaalettin sami pasa’dan



On yil sonra

Samsun’dan havza’ya gidiyorduk. Altimizda, birinci dunya harbi’nden kalan benz marka bir otomobil vardi. Sofor de turk degildi. Yola ciktik, biraz sonra motorda bozukluk oldu ve araba durdu. Otuzalti yasinda zaferler kazanan kumandan mustafa kemal pasa’nin ne demek oldgunu arkadaslari bilirler. Kizdi ve asabilesti. Soforu azarladi ve kendisi makinayi harekete gecirmege ugrasti. Tabi muvaffak olamadi.

Ben, doktor refik saydam ve kazim dirik bir kosede duruyorduk. Dogrusu, icimizden neden ise karistigina hem uzuluyor, hem sinirleniyorduk. Icimizden geceni anlamis gibi bize bakti ve dedi ki:

- on sene sonra sizinle, kendi yaptigimiz yollarda, turk soforleri bizi istedigimiz yerlere goturecekler!

Biz sustuk. Icimizden gecenlerin ne oldugunu bilmem anlatmak lazim mi? Aradan tam on yil gecti. Ben birinci umumi mufettis idim. Diyarbakir’a gelmisti. Bir yolda giderken gene otomobil bozuldu. Kafile durdu. Beni yanina cagirdi ve turk soforle islemeye baslayan makineyi isaret etti:

- vaadimi yerine getirdim!

Dr. Ibrahim tali ongoren




Bu milletvekilligi ayricaligini hic begenmedim

Ataturk bir sabah florya’dan dolmabahce sarayina donuyor. Yesilkoy istasyonunun onunden gecerken birdenbire otomobili durduruyor ve basyaver’e:

- sorunuz, tren var mi? Diye emir veriyor.

O sirada tren hemen hareket etmek uzeredir, hep birlikte otomobilden inip yanindakilerle trene biniyor. Karar ani verildigi ve tatbik edildigi icin bu trene binis hemen kimsenin nazari dikkatini cekmiyor. Bir muddet sonra, her seyden habersiz olan konduktor ata’nin bulundugu kompartimana geliyor. Kafileyi gorunce cekilmek istiyor. Ata hemen sesleniyor;

- vazifeni yap! (yanindakileri gostererek) bu efendilere nicin bilet sormuyorsun?

Yanindakiler cevap verirler.

- pasam biz mebusuz. Tren bileti almayiz. Parasiz seyehat ederiz.

Ata hayretle:

- bu imtiyazi hic begenmedim, der. Cok ayip ve acayip bir kaide. Cok guzel halkcilik!

Ali kilic



Devlet imkanlarini amacina uygun kullanma :

Sivas kongresi sonrasi, heyeti temsiliye’nin ankara’ya gelmesi kararlastirildiktan sonra mustafa kemal ve huseyin rauf beraberlerindekilerle ankara’ya geldiklerinde kecioren yolu uzerindeki ziraat mektebi’ne misafir edilmislerdi. Daha sonra mustafa kemal ankara istasyonundaki gar mudurlugu binasina yerlesti. Burasi hem evi, hem calisma yeriydi.

O tarihlerde ankara vilayetinin sehir merkezi kale ve onun hemen cevresi idi. Kecioren, etlik, dikmen, ayranci’da bag evleri vardi. Bunlar arasinda cankayada papazin bagi olarak adlandirilan iki katli ev mustafa kemal’e armagan edildi ve o da evi ordu’ya devrederek evin adi ordu kosku oldu. Iki katli binaya 1924’de ilaveler yapildi fakat bina isitilamiyor idi. Zafer, inkilaplar, cumhuriyet, dunyanin uzerimizde toplanan gozleri, mustafa kemal’in mustesna sahsiyeti, mutevazi de olsa yeni bir devlet baskanligi konutunu zorunlu kiliyordu.

Mustafa kemal yeri kendi secti, kayalar duzenlendi, dis cephe pembe rengin hakimiyetinde, icerde yesilin her tonu ile ve planin esasi mustafa kemal’in olan yapi 1932’de tamamlandi ve ayni yilin haziran ayinda da tasinildi.

Pembe koskun dosenmesi icin butcede pek mutevazi para vardi. Gazi, gerekli olani sahsi imkanlari ile karsilama karari aldi ve kendisine tavsiye edilen o gunlerde beyoglu istiklal caddesinde bir turk’un actigi dekorasyon magazasi sahibi selahattin refik beyi ankara’ya davet etti. Binayi gezdirdi, arzularini acikladi ve kendisinden teklif istedi.

Kisa sure sonra kendisine sunulan tasariyi inceledi, muhatabi konuyu gercekten biliyordu ve anladi ki, kendisini taniyanlarca da uyarilmisti. Buna ragmen teklifleri hazirlayanlari kirmadan ulkenin mutevazi imkanlarini izah edebilmis olmanin rahatligi icinde feragatlar istedi. O sirada ata’nin yaninda olan ankara belediye baskani asaf ilbay bey ata’nin su aciklamasini kaydeder.

“biliyorsunuz burasi cumhurbaskanligi kosku... Mulkiyeti devletin... Benden sonra buraya meclisin veya belki milletin dogrudan sececegi zatlar gelecek. Bu esyalarin parasini benim sahsen verdigimi sizler biliyorsunuz ama, yarin bunu bilmeyenler icinde yanlis hukumler veren olmaz mi? Memlekete en zaruri hizmetlerin yapilamadigi butce darligi icinde israf yapildigini dusunenler bulunmaz mi? Bir endisem de karar mevkinde olanlarin sahsi arzularini devlete yukleme mevzuunda beni emsal gostermelidir. Bunu hic istemem.”

Sonra selahattin refik bey’e doner:

“sahsi imkanlarin olsa bile, boyle mekÂnlara asgari masraflarla rahat ve zevkli tefrisi tercih etme tercihindeyim. Beni anliyorsunuz zannederim.” Der.

Cemal kutay, ataturk olmasaydi



Sef asker mi sivil mi olmali?

Cankaya aksamlarindan biri. Bazen ataturk soruyor, bazen de ataturk’ e soruyorlar. O’ na diyorlar ki:

- sef asker mi, sivil mi olmali? Cevap veriyor:

-sef, sef olmali. Ister sivil, ister asker.

Bu cevabi ile “sef” ligin rutbede ve elbisede degil, ruhta ve kafa yapisinda oldugu hakikatini veciz surette belirtmis oluyor.

Nukte ve fikralarla ataturk

Niyazi ahmet banoglu



Bayraga saygi

Ataturk bu engin insanlik duygusu ile milletlerin istiklali prensibine olan gonulden saygi ve bagliligini izmir’e girdigi sirada da gostermisti... O’na izmir’de karsiyaka’da bir ev hazirlanmisti ki, bu evde isgal esnasinda yunan krali konstantin’de kalmisti... Evin sahibinin oglu ile hazirlikta calisanlarin bazi yakin akrabasi yunanistan’da esir bulunuyorlardi; isgal esnasinda, butun turkler gibi cok izdirap cekmislerdi; iclerinden yaraliydilar ve yunanlilardan oc almak atesiyle yanip tutusuyorlardi. Bu duygularin etkisi altinda evin dis merdiveninin uzerine, muzaffer baskomuta’ninin basip gecmesi icin, ipek bir dusman bayragi sermislerdi...

Ataturk yere serili bayragin onunde durmustu; etrafinda bulunan kadin-erkek izmirliler, kendisini iceriye girmeye davet ediyor, gozleri yaslarla dolu:

“buyurunuz, geciniz, bizim ocumuzu yerine getiriniz. Yabanci kral bu evden iceri, bizim bayragimiza basarak girmisti; siz lutfedin, bu karsilikla o lekeyi silin. Burasi bizim sehrimizdir, bu ev sizin evinizdir, bu hak sizindir” diye yalvariyorlardi.

Hicbir durumda benligini ve sagduyusunu kaybetmeyen civanmert insan; kendilerine en tatli bakis ve sesi ile:

“o, gecmiste hata etmis; bir milletin iskitlalinin timsali olan bayrak cignenmez, ben onun hatasini tekrar edemem,” cevabini vermisti ve ancak bayragi yerden kaldirttiktan sonra beyaz mermerlere basarak iceri girmisti...

Soyak, hasan riza; ataturk’ten hatiralar




Cumhuriyet

Ataturk, mudanya yolu ile bursa’ya gidiyordu. Kalabalik bir halk kitlesi iskelede etrafini cevirmis bulunmakta idi. Bir kadinin, elinde bir kagitla ataturk’e yaklastigi goruldu. Ihtiyar, zayif bir kadindi. Ata’nin yolunu keserek titrek bir sesle:

- beni tanidin mi ogul? Dedi. Ben sizin selanik’te komsunuzdum. Bir oglum var; devlet demiryollarina girmek istiyor. Siz onu alsinlar dediniz. Fakat mudur dinlemedi. Oglumu yine ise almamis..ne olur bir kere de siz soyleseniz.

Ataturk’un celik bakisli gozleri samimiyetle parladi... Elleriyle genis jestler yaparak ve yuksek sesle :

- oglunu almadilar mi? Dedi. Ben tavsiye ettigim halde mi almalidar? Ne kadar iyi olmus... Cok iyi yapmislar... Iste cumhuriyet boyle anlasilacak...

Kadin kalabaligin icinde kaybolmustu. Ve ataturk adeta vecd (cosku) dolu bir sesle:

- iste cumhuriyetten bekledigimiz netice... Diyordu.

Koymen, hulusi; ataturk’u anmak kitabindan, s. 260




Bayraga saygi ...2

30 agustos sabahi, mustafa kemal muharebe sahasinda dolasiyordu. Etraf binlerce dusman cesetleri ve birbiri uzerine yigilmis yuzlerce topcu hayvani, terkedilmis silah, top ve cephane dolu idi...

Ataturk soyle soylendi:

- “bu manzara insanligi utandirabilir ! Fakat mesru mudafaamiz icin buna mecbur olduk. Turkler, baska milletlerin vataninda boyle bir harekete tesebbus etmezler."

Ganimetlerin arasinda yirtilmis ve terkedilmis bir de yunan bayragi goren baskumandan eli ile kaldirilmasini isaret ederek;

- “bir milletin istiklal alametidir, dusman da olsa hurmet etmek lazimdir, kaldirip topun uzerine koyunuz."

Sait arif terzioglu


Vatan islerinde korkmak olmaz

Sivas'ta vatan butunlugu ve butun millet adina bir kongre toplamaya karsi olanlar coktu.

Isgal kuvvetleri ile istanbul hukumeti de kongreyi toplatmamak icin el birligi etmislerdi. Binbasi rutbesinde bir fransiz jandarma subayi, yanina bir tercuman alarak sivas valisine geldi.

"eger burada kongre toplanirsa fransizlar sivas'i isgal edecekler" dedi.

Vali, mustafa kemal'e ikinci bir kongreden vazgecilmesini yahut erzincan'da toplanmasini soyledi. Kuva-i milliyeci bir genc sonradan sivas milletvekili kasim da valiyi desteklemekteydiler. Mustafa kemal, ingilizlerin samsun'u topa tutmak, on gune kadar yeni isgaller yapmak santaji ile kendi calismalarina engel olmak istediklerini hatirlatarak bu bloflere kulak asmamalari cevabini verdi.

Hic bir vaka olmadan 2 eylul aksami sivas'a varilmistir. Sehirde ne kadar fayton ve yayli araba varsa hepsini karsilayicilar tutmuslardi. Yalniz hurriyet ve itilaf partisinden kimse yoktu. Kalabalik arasinda fransiz subayin tehdidi uzerine telaslanan genc rasim'i goren mustafa kemal:

- "gencler icin vatan islerinde olmek olabilir, korkmak asla !

Kurtulus savasi’nda sakarya zaferi nasil bir kader donumu olmussa, anadolu'da yeni devletin kurulusunda sivas kongresi’nin o kadar buyuk onemi vardir.

F. Rifki atay, cankaya
__________________