Son Anayasa değişikliği ile yuksek Oğrenimde serbest bırakılan Başortusunun Ataturk İnkılÂplarına aykırı olduğu soylenerek, yasakların devamını isteyenler olduğu goruluyor.

Sorunun cozum yolunu bulmak icin; Ataturk İnkılÂplarının neler olduğu ve Anayasa’da bu konudaki hukumlerin nelerden ibaret bulunduğunu ortaya koymak gerekir. İddia sahipleri bunu yapmak yerine sadece “Ataturk inkılÂplarına aykırıdır” demekten başka bir şey soylemiyorlar.

Once Anayasamızın Başlangıc Bolumune bakalım:

BAŞLANGIC

Turk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yuce Turk Devletinin bolunmez butunluğunu belirleyen bu Anayasa, Turkiye Cumhuriyetinin kurucusu, olumsuz onder ve eşsiz kahraman Ataturk'un belirlediği milliyetcilik anlayışı ve O'nun inkılÂp ve ilkeleri doğrultusunda;
Dunya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir uyesi olarak, Turkiye Cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile cağdaş medeniyet duzeyine ulaşma azmi yonunde;
Millet iradesinin mutlak ustunluğu, egemenliğin kayıtsız şartsız Turk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hicbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gosterilen hurriyetci demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk duzeni dışına cıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında ustunluk sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve gorevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbolumu ve işbirliği olduğu ve ustunluğun ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hicbir faaliyetin Turk millî menfaatlerinin, Turk varlığının, Devleti ve ulkesiyle bolunmezliği esasının, Turkluğun tarihî ve manevî değerlerinin, Ataturk milliyetciliği, ilke ve inkılÂpları ve medeniyetciliğinin karşısında korunma goremeyeceği ve lÂiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Her Turk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hurriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kultur, medeniyet ve hukuk duzeni icinde onurlu bir hayat surdurme ve maddî ve manevî varlığını bu yonde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Turk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinc ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve odevlerde, nimet ve kulfetlerde ve millet hayatının her turlu tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hurriyetlerine kesin saygı, karşılıklı icten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı icinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANC VE KARARIYLA anlaşılmak, sozune ve ruhuna bu yonde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak uzere, TURK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye Âşık Turk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur. “

Burada goruleceği uzere; Anayasamızın temel aldığı ana unsurlar şunlardır.
a- Ataturk'un belirlediği milliyetcilik anlayışı ve O'nun inkılÂp ve ilkeleri doğrultusu,
b- Cağdaş medeniyet duzeyine ulaşma azmi,
c- Millet iradesinin mutlak ustunluğu, egemenliğin kayıtsız şartsız Turk Milletine ait olduğu,
d- Anayasada gosterilen hurriyetci demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk duzeni dışına cıkılamayacağı,
e- Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında ustunluk sıralaması olmadığı,
f- Hicbir faaliyetin; Turk millî menfaatlerinin, Turk varlığının, Devleti ve ulkesiyle bolunmezliği esasının, Turkluğun tarihî ve manevî değerlerinin, Ataturk milliyetciliği, ilke ve inkılÂpları ve medeniyetciliğinin karşısında korunma goremeyeceği,
g- LÂiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı,
h- Her Turk vatandaşının temel hak ve hurriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak onurlu bir hayat surdurme ve maddî ve manevî varlığını geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
i- Turk vatandaşlarının birbirinin hak ve hurriyetlerine kesin saygı, karşılıklı icten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı icinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

TC. nin kuruluş hedefleri olan bu temel ilkeler, Anayasanın gelecek hukumleri ile daha geniş bir acıklık kazanacağından şimdi bu konudaki Anayasa hukumlerini gorelim.

Anayasamız, bazı hukumlerini koruma altına almış bulunmaktadır. Koruma altına alınan temel ilkeler ve hukumlerin 2 grupta toplandığını goruyoruz:

BİRİNCİSİ;
4. Maddede belirtilen; “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hukum ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 uncu maddesi hukumleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

Bu hukumler şunlardır:
I. Devletin şekli
MADDE 1. – Turkiye Devleti bir cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2 . – Turkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı icinde, insan haklarına saygılı, Ataturk milliyetciliğine bağlı, başlangıcta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lÂik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin butunluğu, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti
MADDE 3 . – Turkiye Devleti, ulkesi ve milletiyle bolunmez bir butundur. Dili Turkcedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara'dır.

Goruleceği uzere TC nin değiştirilemez temel ilkeleri,
a. Devletin şeklinin “Cumhuriyet” olduğu,
b. “Demokratik, lÂik ve sosyal bir hukuk Devleti” olduğu,
c. Dilinin “Turkce”,
d. Bayrağının, “ay yıldızlı al bayrak” olduğu,
e. Millî marşının “İstiklal Marşı” olduğu,
f. Başkentinin de “Ankara” olduğu
Hicbir suretle değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. (1)

İKİNCİSİ;
İnkılÂp kanunlarının korunmasıdır. Bu koruma; bu hukumlerin Anayasa’ya aykırılığının iddia edilemeyeceği şeklinde ifade edilmiştir. Anayasamız;İbu kanunların Anayasanın değişklik usullerine uyularak değiştirilmesini veya kaldırılmasını korumuş değildir. Ancak bunlar TC nin muasır medeniyete uyumdaki ve laikliğin korunmasında temel hususlar olduğundan, Ataturk’un bir nevi mirası kabul edilerek aynen korunmaktadır. Bunlar 174. maddede sayılmaktadır.

MADDE 174. – Anayasanın hicbir hukmu, Turk toplumunu cağdaş uygarlık seviyesinin ustune cıkarma ve Turkiye Cumhuriyetinin lÂiklik niteliğini koruma amacını guden, aşağıda gosterilen inkılÂp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yururlukte bulunan hukumlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz :
1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
2. 25 TeşrinisÂni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisÂsı Hakkında Kanun;
3. 30 TeşrinisÂni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Turbelerin Seddine ve Turbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Turk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru onunde yapılacağına dair medenî nikÂh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hukmu;
5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulu Hakkında Kanun;
6. 1 TeşrinisÂni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Turk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
7. 26 TeşrinisÂni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi LÂkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;
8. 3 KÂnunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.

“İnkılap Kanunları” dediğimiz bu hukumleri okumamız, en başta belirttiğimiz sorunu temelinden cozecek bir yol olacaktır. Goreceğiniz gibi; Ataturk’un cıkarmış olduğu ve Anayasamızla koruma altına alınan bu kanunların hicbirinde başortu ile ilgili bir hukum bulunmamaktadır.

O kadar ki, herkesin bu konu ile ilgili olduğunu sandığı “kılık-kıyafet” kanunu diye bilinen “3/12/1934 tarih ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” sadece ceşitli dinlere mensup din adamlarının kıyafetleri ile ilgilidir.

“Şapka Kanunu” diye bilinen “25 11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun” sadece “" Turkiye Buyuk Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilumum muessesata mensup memurin ve mustahdemin Turk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir” diyerek memur ve mustahdemlere ait hukumler getirmiştir. Bu hukumlere uymayanlara Turk Ceza Kanununa gore, 2-6 ay ceza verilebilmektedir.
CEZA KANNU MADDE 222. - "(1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Turk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yukumluluklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir."

Bu kanun yururlukte olduğuna, hatta Anayasa ile koruma altına alınmış bulunduğuna gore; nicin gereği yerine getirilmemektedir. En azından başta TBMM uyeleri olmak uzere; Adalet ve İdare mensupları şapka giymemelerini Ataturkculuk ve Kemalizm ile nasıl telif edeceklerdir.

Gelişim ve değişim kanunlarını nazara almayarak, Ataturk’un ilerici

İnkılap Kanunları arasında yer alan Tevhid-i Tedrisat, Şapka , Tekke ve zaviyelerin men’i, Yabancı Devlet nişanları ile ilgili kanunların bazı hukumleri tatbik edilemez hale gelmiş, Devlet dahi bunları tatbik etmez duruma girmiştir.

Ezcumle;
u Bircok okullar MEB kontrolunden cıkarılmış, başka Devlet kurumlarının kontrolune bırakılmıştır . (TCEK bağlı anaokulları-DDY na bağlı okullar-Sağlık Bakanlığına bağlı okullar- Harbiyeye menşe teşkil etmeyen Ast subay okulları-Maliye Bakanlığına bağlı okullar vs.)
u TBMM Uyeleri, mustahdemleri, diğer Devlet Kurumlarının memur ve mustahdemleri şapka giymemektedirler.
u Bir tarikat olan Mevleviliğin zikir torenleri butun Devlet erkÂnının iştiraki ile yapılmaktadır. Alevi ayinleri Devlet koruması altına alınmış; Cemevlerinde yapılan torenlere benzer zikir torenleri Camilerde yasak olsa da, alevilerde resmen kabul edilmiştir Ayrıca butun yurtta resmen kabul edilmese de Şeyhler, dervişler bir realite olmuş, devlet kontrolu dışında faaldirler. Ayrıca; medyumlar, falcılar, ufurukculer Vergi Levhası alarak icrayı faaliyette bulunmaktadırlar.
u Devletimizin Bakan ve General seviyesindeki yuksek rutbeliler dahi, Yabancı Devlet nişanlarını resmi toplantılarda gururla goğuslerinde taşımaktadırlar.

Goruluyor ki bazı hukumler zamanla gecerliliğini yitirip, realite olmaktan cıkıyorlar. Bu sebeple bu kanunlarda zamana ve medeniyete uygun, ferdin ve devletin haklarını koruyacak bazı yeni duzenlemelere ihtiyac vardır. Bu kanunlar “değiştirilmesi teklif edilemeyen” sınıfında olmadıklarından; yeniden tedvir edilebilirler. Hatta bir kısmı edilmiştir de.

Uzun olmasına rağmen, konuya acıklık getirmesi bakımından İnkılÂp Kanunlarının metinlerini de yazmak istiyorum.


İNKILAP KANUNLARI: (ORJİNAL METİNLERİ İLE)

I) 3 Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
Madde 1 - Turkiye dahilindeki butun muessesatı ilmiye ve tedrisiye Maarif Vekaletine merbuttur.
Madde 2 - Şer'iye ve Evkaf Vekaleti veyahut hususi vakıflar tarafından idare olunan bilcumle medrese ve mektepler Maarif Vekaletine devir ve raptedilmiştir.
Madde 4 - Maarif Vekaleti yuksek diniyat mutehassısları yetiştirilmek uzere Darulfununda bir İlahiyat Fakultesi tesis ve imamet ve hitabet gibi hidematı diniyenin ifası vazifesiyle mukellef memurların yetişmesi icin de aynı mektepler kuşat edecektir.
Madde 5- Bu kanunun neşri tarihinden itibaren terbiye ve tedrisatı umumiye ile muştegil olup şimdiye kadar Mudafaai Milliyeye merbut olan askeri ruşti ve idadilerle Sıhhiye Vekaletine merbut olan daruleytamlar, butceleri ve heyeti talimiyeleri ile beraber Maarif Vekaletine raptolunmuştur. Mezkur ruşti ve idadilerde bulunan heyeti talimiyelerin ciheti irtibatları atiyen ait olduğu Vekaletler arasında tahvil ve tanzim edilecek ve o zamana kadar orduya mensup olan muallimler orduya nispetlerini muhafaza edecektir.
(Ek fıkra: 22/04/1341 - 637/1 md.) Mektebi Harbiyeden menşe teşkil eden askeri liseler butce ve kadrolariyle Mudafaai Milliye Vekaletine devrolunmuştur


II) 25 11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun;
" Turkiye Buyuk Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilumum muessesata mensup memurin ve mustahdemin Turk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir.Turkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna munafi bir itiyadın devamını hukumet meneder."


III) 30 11.1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Turbelerin Seddine veTurbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;

"Turkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mulk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilumum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temelluk ve tasarrufları baki kalmak uzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulu mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir.

Alelumum tarikatlerle şehlik, dervişlik, muritlik, dedelik, seyitlik, celebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, buyuculuk, ufurukculuk ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nushacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Turkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate mustenit olanlarla bilumum sair turbeler mesdut ve turbedarlıklar mulgadır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya turbeleri acanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler uc aydan eksik olmamak uzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak uzere cezayı nakdiile cezalandırılır.
(Ek fıkra: 10/06/1949 - 5438/1 md.) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak uzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak uz ere adli para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak uzere surgun cezası ile cezalandırılırlar .
(Ek fıkra: 01/03/1950 - 5566/1 md.; Değişik fıkra: 07/02/1990 - 3612/5 md.) Turbelerden Turk Buyuklerine ait olanlarla buyuk sanat değeri bulunanlar Kultur Bakanlığınca umuma acılabilir. Bunlara bakım icin gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir."


IV) 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Turk Medenî Kanununun, 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Turk Kanunu Medenîsiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru onunde yapılacağına dair medenî nikÂh esası ile aynı Kanunun 110 uncu maddesi hukmune tekabul eden hukumleri;
Madde 134.- Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, iclerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte başvururlar.
Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle gorevlendireceği memur, koylerde muhtardır.

V) 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulu Hakkında Kanun;
" Devlet, vilayet, şehremaneti ve belediyeler gibi resmi devair ve muessesatın bilumum muamelatı tahririye ve hesabiyesinde beynelmilel rakamların kullanılması mecburidir."

VI) 01 11 1928 tarihli ve 1353 sayılı Turk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
Madde 1 - Şimdiye kadar Turkceyi yazmak icin kullanılan Arap harfleri yerine Latin esasından alınan ve merbut cetvelde şekilleri gosterilen harfler (Turk harfleri) unvan ve hukuku ile kabul edilmiştir.
Madde 2 - Bu Kanunun neşri tarihinden itibaren Devletin butun daire ve muesseselerinde ve bilcumle şirket, cemiyet ve hususi muesseselerde Turk harfleriyle yazılmış olan yazıların kabulu ve muameleye konulması mecburidir.
Madde 3 -Devlet dairelerinin her birinde Turk harflerinin Devlet muametına tatbiki tarihi 1929 Kanunusanisinin birinci gununu gecemez. Şu kadarki evrakı tahkikiye ve fezlekelerinin ve ilamların ve matbu muamelat cetvel ve defterlerinin 1929 Haziran iptidasına kadar eski usulde yazılması caizdir. Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nufus ve evlenme cuzdanları ve kayıtları ve askeri huviyet ve terhis cuzdanları 1929 Haziranı iptidasından itibaren Turk harfleriyle yazılacaktır.
Madde 4 - Halk tarafından vakı muracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulu 1929 Haziranının birinci gunune kadar caizdir. 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Turkce hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik Turkce hususi, resmi bilcumle mevkut, gayrı mevkut gazete, risale ve mecmuaların Turk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.
Madde 5 - 1929 Kanunusanisi iptidasından itibaren Turkce basılacak kitapların Turk harfleriyle basılması mecburidir.
Madde 6 -Resmi ve hususi butun zabıtlarda 1930 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali caizdir. Devletin butun daire muesseselerinde kullanılan kitap, kanun, talimatname, defter, cetvel kayıt ve sicil gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.
Madde 7 - Para ve hisse senetleri ve bonolar ve esham ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcumle eski vesikalar değiştirilmedikleri muddetce muteberdirler.
Madde 8 - Bilumum bankalar, imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler, cemiyetler ve muesseselerin butun Turkce muamelatına Turk harflerinin tatbikı 1929 Kanunusanisinin birinci gununu gecemez. Şukadar ki halk tarafından mezkur muesseselere 1929 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harfleriyle muracaat vakı olduğu takdirde kabul olunur. Bu muesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter, cetvel, kataloğ, nizamname ve talimatname gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.
Madde 9 - Butun mekteplerin Turkce yapılan tedrisatında Turk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.

VII) 26 11 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;
Madde 1 - Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlariyle anılırlar.
Madde 2 -Sivil ve rutbe ve resmi nişanlar ve madalyalar kaldırılmıştır ve bu nişan ve madalyaların kullanılması yasaktır. Harb madalyaları bundan mustesnadır. Turkler yabancı Devlet nişanları da taşıyamazlar. (5)
Madde 3 - Askeri rutbelerden adın başına gelmek uzere kara ve havada Muşurlere Mareşal, Birinci Ferik, Ferik ve Livalara General, Denizde Birinci Ferik, Ferik ve Livalara Amiral denilir. Generallerin ve Amirallerin derecelerini gosteren unvanlarla Deniz Muşurleri unvanlarının ve diğer askeri rutbelerin karşılıkları Ali Askeri Şurası kararı ve İcra Vekilleri Heyetinin tasdikı ile konulur.

VIII) 3 12 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
Madde 1. Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin (din gorevlilerinin) mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır. Hukumet her din ve mezhepten munasip goreceği yalnız bir ruhaniye mabet ve ayin haricinde dahi ruhani kıyafetini taşıyabilmek icin muvakkat musadeler verebilir. Bu musaade muddetinin hitamında onun aynı ruhani hakkında yenilenmesi veya başka bir ruhaniye verilmesi caizdir.
Madde 2. Turkiye’de kanuna tevfikan teşekkul etmiş ve edecek olan izcilik ve sporculuk gibi topluluklar ve cemiyet ve kulup gibi heyetler ve mektepler mahsus kıyafet, alamet ve levazım taşımak istedikleri zaman yalnız nizamname ve talimatname ile muayyen tiplere uygun kıyafet, alamet ve levazım taşıyabilirler.
Madde 3. Turkiye’de bulunan Turklerin ve yabancıların, yabancı memleketlerin siyaset, askerlik ve milis teşekkulleri ile munasebetli kıyafet ve alametlerini ve levazımını taşımaları yasaktır.
Madde 4. Ecnebi teşekkul mensuplarının kendi kıyafet, alamet ve levazımları ile Turkiye’yi ziyaret etmeleri, İcra Vekilleri Heyeti kararıyla tayin olunacak mercilerin musadesine bağlıdır.
Madde 5. Turkiye Devleti nezdinde memur bulunanların kıyafetleri beynelmilel mer’i adetlere tabidir.
-------------------------------------------------------
Yazan: Muzaffer Deligoz Danışman-Yazar HATIRALAR: Grdklerim, Duyduklarm - Blogcu www.ena-ajans.com
(1)Emekli Tumgeneral Doğu Silahcıoğlu’nun “Şeriat ummetcisi Mehmet Akif’in yazdığı” diyerek beğenmediği (Zaman 21 Şubat 2008) İstiklal Marşımız Anayasa’nın koruması altında olduğunu burada belirtelim.
__________________