İnsan, doğal ortamda karşılaşabileceği tehlikelere ve kotuluklere karşı hayvanlarda bulunan doğal arac ve silahlardan yoksun olarak dunyaya gelir. Yurumeyi, konuşmayı, duşunmeyi ve uygun davranışlarda bulunmayı toplumsal bir yaşam icerisinde edinebilir, geliştirebilir. Bu doğal gucsuzluğu giderebilmek, varlığını korumak ve geliştirmek; tum bu sonuclar icerisinde kendisine bir yaşam kurabilmek icin toplumsallaşması gerekmektedir. İnsanoğlu, hayvanlarda da gorulen fizyolojik ve biyolojik etkenlerin altında psikolojik etkenlerin de etkisiyle yavaş yavaş toplumsal bir yapı icerisinde varlığını surdurme amacını ister istemez guder.
İnsan, varoluşundan bu yana biriktirdiği deneyimleri; duyu, akıl ve duygu yeteneklerini kullanarak toplumsal bir duzen arayışı icinde “adalet” denilen değere yonelmenin yollarını bulma ve geliştirme cabasını surekli guncel tutmuştur. Zamanla gelişen toplumsal yaşam, ihtiyaclar doğrultusunda demokrasi, insan hakları ve hukukun ustunluğu değerlerini de doğurmuştur. Adalete yonelmiş toplumsal duzen, insanın doğuştan veya toplumsala yaşamla elde ettiği hak ve ozgurlukleri “hak arama ozgurluğunun” guvencesi altına almıştır. Bu ozgurluğun gerek bicimsel gerekse oz acısından devletin birimlerinde ve yargıda elde edilecek olumlu sonuclarla da guclendirilmesi gerekir. İnsan olmanın gereği olan “hak aramanın” en son ve en etkili yeri yargıdır. Bu nedenle hak arama ve adalete ulaşma konusundaki son yetkili yer olan yargının ve onun ozneleri yargıclar onunde kişilerin “adil yargılanma hakkı” olduğu kabul edilmiştir. Bu hak, en temel insan haklarından birisidir. Hak arama ozgurluğu asıl kavram, adil yargılanma hakkı ve hele yargı makamı acısından adil yargılama yapma gorevi hak arama ozgurluğunun uygulamaya yonelik uzantısıdır. Kısaca adil yargılanma hakkı, hak arama ozgurluğunun pratiğidir.
Adalet her bireyin haklarına saygı gosterilmesine dayanır. Martin Luther King’in “herhangi bir yerdeki adaletsizlik, adaleti her yerde tehdit eder.” deyişinden de anlaşılacağı uzere soz konusu amaca sadece bireylerin haklarına saygı gostermekle sınırlı davranışlarla değil, her alanda adalete ulaşma saikiyle hareket etmekle ulaşılabilir.
Oyle ki bir kimse, hakkındaki bir suc isnadıyla mahkeme onune cıkarıldığında butun bir devlet aygıtıyla karşı karşıya gelecektir. Unlu Fransız (savunma) avukatı Jacques Verges, her sucun topluma sorulmuş bir soru olduğunu iddia ederken, toplumsal yapı icerisinde işlenen suc nitelikli her eylem karşısında birey ve devletin karşı karşıya geleceğini soyler.
Devletin, hakkında suc isnadı bulunan bir sanığa muamele şekli, o devletin bireysel insan haklarına ne olcude saygı duyduğunun somut bir gostergesidir. Verges’in her sucun topluma sorulmuş bir soru olduğu iddiası karşısında devlet de, her ceza yargılamasında insan hakları acısından bir sınavdan gecer. Ozellikle bu saygı ve adil olma taahhudu altındaki sınavın oznesi bir siyasal mahpussa, bu sınav iktidarın kendini savunma icgudusunun baskısı altında daha da ağır olur.
Bu hak, hukuki uyuşmazlıklarda da soz konusu olan bir kavram olmasına rağmen, pratikte ceza yargılamasıyla gundeme gelmektedir. Zira toplum duzenini sağlamak icin her sucun işlenmesinden sonra devlet, sorumluları yargı onune cıkarmakla mukelleftir. Boyle bir savunma icgudusuyle, yargıladığı bireylerin guvenliği ve temel haklarına saygı gostermek ve adil bir yargılama sonucu karar vermek zorundadır. Aksi takdirde bu noktada oluşan adaletsizlik, her alanda adaleti tehdit edecektir.
Soz konusu hakları ihlal tehlikesi, kamu gorevlilerinin bireyin suc işlediğinden kuşkulandıkları anda başlar ve gozaltına alma, tutuklama, yargılama, temyiz ve ceza verilmesi sureclerinde devam eder. Uluslararası toplum, bu aşamalarda insanların sahip oldukları hakları tanımlayan ve koruyan adil yargılama standartları geliştirmiştir.
Adil yargılanma hakkı, temel insan haklarından biri olması dolayısıyla bundan 54 yıl once(1948) dunya devletlerince kabul edilen ve bir başlangıc teşkil eden İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde (İHEB) tanınmış ve uygulanabilir evrensel bir ilke olarak kendine yer bulmuştur. 1948’den bu yana uluslararası bir gelenek haline gelmiş olan bu hak, takip eden yıllarda (1966) Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sozleşmesi (KİSHUS) ve diğer sozleşmelerle kokleşmiştir.
Ceşitli sozleşmelerle zamanla ayrıntılı duzenlemelere gidilen ve bağlılığı artan bu hak, ulusal alanlarda da etkisini gostermiş ve devletlerin bu yapı icinde muhakemenin ulusal yasalara uygun olup olmadığı, ulusal yasaların uluslararası adil yargılanma guvenceleriyle uyumlu olup olmadığı ve yasaların uygulanma biciminin uluslararası standartlara aykırılık taşıyıp taşımadığı noktalarında, ulusal yasaların uluslararası konsensusa uyumlaştırma cabalarını doğurmuştur.
Uluslararası sozleşmelerle duzenlenen bu standartlar, idari tutma dahil butun tutma bicimlerine ve cezai olmayan hukuk davaları dahil butun davalara uygulanabildiği halde, daha onceden belirttiğimiz uzere ceza yargılamasında yoğunlaşmaktadır.
Bu durumda kısaca uluslararası insan hakları belgeleri ve organlarına değinmekte fayda var.

BELGELER
A) İNSAN HAKLARI BELGELERİ
Bazı belgeler, kendilerini bağlı saymayı kabul eden devletler icin hukuki bağlayıcı nitelikte belgelerdir. Sozleşme dışı nitelikteki diğer belgelerse, devletlerin dikkate almaları gereken standartlar uzerinde uluslararası toplumun uzerinde anlaştığı ve goruş birliğini yansıtan belgelerdir
.
Sozleşmeler
Antlaşma, şart ve protokol gibi adlarla anılan belgeler, kendilerini bağlı sayan devletleri hukuken bağlayıcı nitelikteki sozleşmelerdir. Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sozleşmesi (KİSHUS), İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele ve cezaya karşı sozleşme...gibi bazı uluslararası belgeler dunya uzerindeki tum devletlerin onayına acıkken, Afrika Halkları ve İnsan Hakları Şartı, Amerika İnsan Hakları Sozleşmesi...gibi bazı sozleşmelerse nitelikleri gereği yalnızca belirli bir bolgesel orgute dahil devletlere acılan insan hakları sozleşmeleridir.
Devletler, imza ve onaydan oluşan iki aşamalı bir surec ya da sozleşmeye katılım yolunu secerek bu sozleşmelerin kendileri icin bağlayıcı olmasını sağlayabilirler. Bir devlet, bir sozleşmeyi imzalaması halinde gelecekte o sozleşmeyi onaylama iradesini acıkca belli etmiş olur ve artık bu iradesine uyan davranışlarda bulunmak durumundadır. Devlet, eğer sozleşmeyi onaylar veya sozleşmeye katılırsa artık taraf olur ve artık sozleşmedeki butun hukumlere uymak ve yukumluluklerini yerine getirme taahhudu altına girer.
Bir protokol, bir sozleşmeye ilave veya değişiklik getiren başka bir sozleşmedir. Uygulamada genellikle protokollerin, mevcut bir sozleşmeyi ek hukumlerle genişlettiği veya bir şikayet mekanizması kurduğu gorulur. İlgili devletlerin bu protokollere katılması veya onaylamasıyla soz konusu protokoller, hukuksal bağlayıcılık kazanırlar.
Tum bu sozleşme hukumlerinin yorumlanması aşamasında da, sozleşme izleme kuruluşlarının veya insan hakları mahkemeleri ictihatları, karar ve tespitleri yol gosterici niteliktedir. (BM İnsan Hakları Komisyonu Ozel Raportorluğu kararları...gibi)


Sozleşme dışı belgeler
Genellikle bildiri, ilke, kural...vb bicimde adlandırılan bu belgeler, sozleşmelerin hukuki gucune sahip olmasalar da hukumetlerce uzun yıllar muzakere edildiği ve BM Genel Kurulu gibi siyasal bir organca konsensusla edilmesinin yarattığı ikna ve siyasal guc dolayısıyla devletler uzerinde bağlayıcı nitelikleri olduğu soylenebilir. Bu belgeler bazen de uluslararası teamullere gore daha once butun devletlerce bağlayıcı kabul edilen ilkeleri de teyit ederler.

B) ULUSLARARASI SOZLEŞME NİTELİĞİNDEKİ BELGELER
1966 yılında BM Genel Kurulunca kabul edilen, 1976 yılında da yururluğe konulan Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sozleşmesi (KİSHUS), kişisel ve siyasal hakları duzenlemekte ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde (İHEB) tanınmış olan bu konudaki hakları acımlayan; onaylayan veya katılan devletleri hukuken bağlayan bir sozleşmedir. Yaşama hakkı, ifade, duşunce ve toplanma ve orgutlenme ozgurluğu hakkı, keyfi olarak gozaltına alınamama ve tutulamama hakkı, işkence ve kotu muamele gormeme hakkı ve adil yargılanma hakkı...gibi bir takım temel hakları koruma altına alan bir sozleşmedir.
İnsan Hakları Komitesi, KİSHUS ve 1976 yılında yururluğe giren Kişisel ve Siyasal Hakları
Uluslararası Sozleşmesine (Birinci) Secmeli Protokol ve 1991 yururluk tarihli KİSHUS’ne olum cezasını kaldırmayı amaclayan (İkinci) Secmeli Protokol’un uygulanmasını izler. Soz konusu sozleşmelerin yorumlanmasında da İnsan Hakları Komitesinin genel yorumları resmi yol gostericidir.
KİSHUS haricinde BM’nin İşkenceye Karşı Sozleşme olarak da bilinen 1984 kabul, 1987 yururluk tarihli İşkenceye ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ve cezaya karşı sozleşme; 1989 yılında BM Genel Kurulu’nca kabul edilen 1990 yururluk tarihli Cocuk Hakları Sozleşmesi; ve 1981’de yururluğe giren Kadınlara karşı her turlu ayrımcılığın onlenmesine dair sozleşme (Kadın Hakları Sozleşmesi); ve nihayet 1965 yılında kabul edilen, 1969’da da yururluğe giren Her turlu ırk ayrımcılığının tasfiye edilmesine dair sozleşme (Irkcılığa Karşı Sozleşme)... gibi geniş katılımlı sozleşmeleri de vardır.
Bunlar haricinde 1949 Cenevre Sozleşmeleri de (4 adet); adil yargılanmayı guvence altına alan, esas olarak uluslararası silahlı catışmalar ve ic savaşlar sırasında sivilleri ve savaşan tarafları koruyan BM sozleşmelerinden bir tanesidir. Bu sozleşmeye ek 1 ve 2. Protokoller de uluslararası ve ic salahlı catışmalardaki adil yargılanma guvencesini iceren Cenevre Sozleşmeleri’ni genişleten hukumler getiren ek sozleşmelerdir.

C) SOZLEŞME DIŞI NİTELİKTE OLAN ULUSLARARASI BELGELER
Yine BM Genel Kurulu’nca 1948 yılında kabul edilen İHEB, tum devletlerin tutum ve davranışlarını duzenlemelerini gerektiren evrensel nitelikte tanınmış belgeler butunudur. Evrensel Bildiri’nin 10.ncu ve 11.nci maddelerinin yanı sıra bircok maddesinde de tanınmış olan adil yargılanma hakkı, uluslararası teamul hukukunun veya bircok devletin hukuk sisteminde bulunan hukukun genel ilkelerinin bir parcasıdır. Bu nedenle tum devletler icin bağlayıcı nitelik taşır.
Evrensel Bildiri’nin yanı sıra, herhangi bir bicimde tutulan ya da hapsedilen kişilerin korunması icin ilkeler butunu, mahpusların ıslahı icin asgari standart kurallar, avukatların rolune ilişkin temel ilkeler, savcıların rolune ilişkin yonerge, yargı bağımsızlığına ilişkin temel ilkeler, olum cezası ile karşılaşanların haklarının korunmasını guvence altına alan koruyucular BM’nin yetkili organlarınca goruşulmuş ve uye devletlerin onayına acılmış, adil yargılanmayı her alanda yaygınlaştırmak ve etkinleştirmek amacı guden sozleşme dışı nitelikteki diğer uluslararası belgelerden birkacıdır.

D) SOZLEŞME NİTELİĞİNDEKİ BOLGESEL BELGELER
Bolgesel duzeydeki hukumetler arası kuruluşlarca, kural olarak belirli bir bolgesel orgute uye olan devletlere uygulanabilir nitelikte olan ve insan haklarını guvence altına almak amacıyla geliştirilen ve onaya sunulan bolgesel bildiri ve sozleşmeleridir.
Bireylerin, devlete ve tabi oldukları yargıya ilişkin haklarını geliştirici nitelikteki bu sozleşmeler ozellikle azgelişmiş ulkelerin coğunlukta bulunduğu, bir zamanın somurge devletleri niteliğindeki Afrika ulkelerinde kendisini insan Afrika Şartında gostermektedir. Afrika Birliği orgutunce 1981’de kabul edilen ve 1986’da yururluğe giren Afrika Şartı, ozellikle kişinin kendisi ile ilgili işlemlerin sebeplerini oğrenme hakkının bir parcası olarak temel adil yargılanma guvencelerini taşımaktadır.
Amerika’da da İnsan Hakları ve Odevleri Amerikan Bildirisi ve Amerikan Devletler Orgutu Şartı, 1948 yılında 9. Amerikalılararası Konferans tarafından kabul edilmiş, ozellikle bildirinin XXVI. Maddesinde değinilen adil yargılanma hakkı, temel bir insan hakkı olarak bildiride yerini almıştır.
Yine 1969’da kabul edilen ve 1978’de yururluğe giren İnsan Hakları Amerikan Sozleşmesi de Amerika Devletler Orgutu’ne uye butun devletlerin onayına ve katılımına acılmış 8. maddesinde adil yargılanma hakkının duzenleyen genel nitelikte bir insan hakları sozleşmesidir.
Bu temel Amerikan sozleşmelerine ek protokoller ve tum dunyaca onlenmesine calışılan kadınlara ve cocuklara şiddet onleyici, işkenceyi ve zorla kaybı yok etmeyi amaclayan bircok sozleşmede bulunmaktadır. Tum bu sozleşme ve protokollerle insan haklarına uyulmasını ve soz konusu hakların savunulmasını geliştirmek ve tum Amerikan Devletler Orgutu uyesi devletlere acık bir danışma organı olarak kurulan İnsan Hakları Amerikan Komisyonu ve Amerikan Sozleşmesinin yorumlanması ve uygulanmasını gozeten Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi de yargı yetkisini tanımış ulkelerdeki ihlalleri izleyen bir kuruluştur.
Kısaca Avrupa’ya da bakacak olursak temel nitelikteki İnsan Haklar ve Temel Ozgurluklerin Korunmasına Dair Sozleşme’nin (Avrupa Sozleşmesi) ilgili maddeleriyle de onemli yargılama guvenceleri sağlanmıştır. Diğer sozleşmelerden farklı olarak Avrupa Sozleşmesine taraf olabilmenin on koşulu Avrupa Konseyi uyesi olmaktır. Bu nedenle Avrupa Konseyi uyesi tum devletler sozleşmenin tarafı olabilmek icin temel yeterliliğe sahip ulkelerdir.


II) YARGILAMAYA İLİŞKİN HAKLAR
İnsan olmanın gerektirdiği tum hakları gozeten ve geliştiren bu sozleşme ve protokollerle guvence altına alınan yargılamaya ilişkin hakları,
Duruşma oncesi haklar
Son soruşturma (yargılama) aşamasındaki haklar
olarak 2 bolume ayırmak ve bu sistematik acısından konuyu incelemek daha sağlıklı olacaktır.
Buna gore duruşma oncesi hakları; ozgurluk hakkı, tutulan kişinin bilgilendirilme hakkı, duruşma oncesi hukuki yardım alma hakkı, tutulan kişilerin dış dunyaya ulaşma hakkı, derhal bir yargıc ya da başka bir yargısal gorevli onune cıkarılma hakkı, tutulmanın hukukiliğine itiraz hakkı, makul bir surede yargılanma ya da salıverilme hakkı, savunma hazırlamak icin yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı, sorgulanma sırasındaki haklar ve insani koşullarda tutulma ve tutulma sırasında işkence gormeme hakkı olarak 10 bolum altında incelemek gerekir.

1) DURUŞMA ONCESİ HAKLAR

Ozgurluk Hakkı
Herkes kişi ozgurluğune hakkı vardır. Bu bir temel insan hakkıdır. Sadece ulusal ve uluslararası hukuka uygun ve bir sebebe dayanılarak gozaltına alma veya tutma ya izin verilebilir. Gozaltına alma veya tutma keyfi olamamalı ve sadece yetkili kişiler tarafından yapılabilmelidir. Hakkında suc isnadı bulunan bir kimse, normal olarak yargılama surerken tutulu bulunmamalıdır.

Tutulan kişinin bilgilendirilme hakkı
Gozaltına alınan veya tutulan bir kimseye, gozaltına alınma veya tutulma sebepleri ve avukat hakkı da dahil olmak uzere butun hakları hemen bildirilmek zorundadır. Kendisine karşı yoneltilen suclama hakkında derhal bilgi verilmelidir.bu bilgi, kişinin gozaltına alınması ya da tutulmasının hukukiliğine itiraz etmesine, eğer bu kişi hakkında bir suclama varsa savunmasını hazırlamaya başlamasına imkan verecek nitelikte olmalıdır.

Duruşma oncesi hukuki yardım alma hakkı
Gozaltına alınan, bir suc isnadı bulunup bulunmadığına bakılmaksızın tutulan veya tutulu olup olmadığına bakılmaksızın suc isnadı ile karşı karşıya kalan herkes haklarının korunması ve savunmasına yardım etmesi icin bir avukattan yararlanma hakkına sahiptir.
Avukatların rolune ilişkin temel ilkelerin 1. maddesi ceza yargılamasının butun aşamalarında hukuki yardım hakkını duzenler. Duruşma oncesi yardım hakkı; temel metinler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sozleşmesi, Amerikan Sozleşmesi ve Avrupa Sozleşmesinde acıkca yer almasa bile, metinleri izleyen komisyon ve komitelerin yorumlarında bu hakkın gerekliliği acıkca ifade edilmiştir.
Kişinin avukat tutacak maddi olanağı yoksa kendisine etkin, nitelikli ve ucretsiz bir avukat atanmalıdır. Kişinin avukatıyla iletişim kurması icin yeterli zaman ve kolaylık tanınmalı, avukatına ulaşması hemen sağlanmalıdır.

Tutulan kişilerin dış dunyaya ulaşma hakkı
Gozaltında tutulan herkes derhal ailesine, avukatına, doktora, yargısal bir gorevliye; yabancı uyrukluysa konsolosluk gorevlisine ya da yetkili bir uluslararası orgute ulaşma hakkına sahiptir. Gozaltına alınan, tutulan ya da hapsedilen herkes durumu hakkında ailesi ve arkadaşlarını bilgilendirmek, bir doktor tarafından muayene edilme ve gerektiğinde tedavi olma hakkına sahiptir. Deneyimler gosteriyor ki dış dunyayla bağlantı kurma hakkı işkence ya da kotu muameleye maruz kalma, kayıp edilme gibi ihlallere karşı temel bir koruyucu nitelik olmakla birlikte adil yargılama yapılması icin de yaşamsal onem taşıyan temel bir haktır.

Derhal bir yargıc ya da başka bir yargısal gorevlinin karşısına cıkarılma hakkı
Kişilerin keyfi gozaltına alma ve ya tutmaya karşı korumak ve temel insan haklarının ihlalini onlemek icin, butun tutma ve hapsetme olaylarında ya yargısal veya diğer bir makam karar vermeli ya da bu olaylar yargısal veya diğer makamın etkili denetimine tabi tutulmalıdır.
Gozaltına alınarak veya tutularak ozgurluğunden yoksun bırakılan herkes, haklarının korunabilmesi icin bir yargıc ya da hukuken yargılama yetkisine sahip başka bir yargısal gorevlinin onune derhal cıkarılma hakkına sahiptir.
KİSHUS m. 9/3 sadece bir suc isnadıyla gozaltına alınmış ya da tutulmuş kişilere uygulanırken, diğer hukumler geniş bicimde ozgurluğunden yoksun bırakılmış herkese uygulanır.

Tutulmanın hukukiliğine itiraz hakkı
Ozgurluğunden yoksun bırakılmış herkesin, tutulmanın hukukiliğine itiraz etmek ve tutulmanın usulune uygun olarak incelenmesini isteme hakkı vardır. Boyle bir başvurunun yapılması halinde yetkililer tutulu bulunan kimseyi makul bir gecikme olmadan ilgili mahkemenin onune cıkarmak zorundadır. Bu hakkın kullanımı bir yargıc onune cıkarılma hakkından farklıdır, zira bu hakkın kullanımı yetkililer tarafından değil, tutulan bir kimse ya da onun adına başlatılır.
Ayrıca hukuka aykırı gozaltı ya da tutma dolayısıyla mağdur olan herkes, tazminat dahil uygulanabilir bir giderim edinme hakkına da sahiptir.

Makul bir surede yargılanma ya da salıverilme hakkı
Kendisine suc isnadı yoneltilmek suretiyle tutulan herkes, makul bir sure icinde yargılanma ya da yargılama surerken salıverilme hakkına sahiptir.
Makul sure; işlendiği iddia edilen sucun ağırlığı, verilebilecek olası cezanın niteliği ve ağırlığı, sanığın salıverildiği takdirde kacma tehlikesi gibi etkenler goz onune alınarak her somut olaya gore belirlenecektir.

Savunma hazırlamak icin yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı
Savunma hakkının anlamlı olabilmesi icin, hakkında bir suc isnadı bulunan herkesin veya varsa avukatının, savunma hazırlamak icin yeterli zaman ve olanak sağlanması hakkı bulunmalıdır.
Yeterli zaman, yargılamanın niteliğine ve her davanın somut koşullarına gore değerlendirilecektir. Ayrıca savunma hazırlamak icin sanığın tum bilgi ve belgelere ulaşma, isnat hakkında ayrıntılı bilgi edinme ve bilirkişilere ulaşma kolaylıkları da (adil bir yargılama hukmu icin) sağlanmalıdır.

Sorgulama sırasındaki haklar
Suc işlediğinden kuşkulanılan veya hakkında suc isnadı bulunan kişiler, ceza muhakemesinin hazırlık aşamasında işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı davranışlara maruz kalabileceğinden isnadda bulunan kişilere koruyucu nitelikte bazı haklar tanınmıştır. İkrara zorlama yasağı, susma hakkı, cevirmen isteme hakkı, sorgu tutanaklarına ulaşma hakkı...gibi temel haklar kişiye sorgulanma sırasında tanınan koruyucu nitelikteki haklardan birkacıdır.

j) İnsani koşullarda tutulma ve tutulma sırasında işkence gormeme hakkı
Tutulma koşulları, sanığın yargılanmaya hazırlanmasına engel bir durumsa veya sanık işkence veya kotu muameleye maruz kalırsa adil bir yargılamadan bahsedilemez. Bu durumda, tutulu bulunan sanık insani koşullarda tutulma ve bu sırada kotu muamele ve işkenceye maruz kalmamak gibi koruyucu bir takım haklara sahiptir. Tum bu koruyucu hukumler asgari standart kurallar butununun ilgili maddelerinde belirtilmiştir.

Son soruşturma yani yargılanma suresindeki hakları da 15 başlık altında incelemek mumkundur. Bunlar; mahkeme ve hukuk onunde eşitlik hakkı, hukuken kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargı yerinde yargılanma hakkı, adil muhakeme hakkı, aleni muhakeme hakkı, sucsuzluk karinesi, sucu ikrara ve (kendi aleyhine) tanıklığa zorlanmama hakkı, işkence ya da diğer zor yontemlerle elde edilen kanıtların dosyadan cıkarılmasını isteme hakkı, ceza yasalarının geriye yurumezliği ve cifte yargılama yasağı yersiz gecikme olmadan yargılanma hakkı, bizzat ya da avukat aracılığıyla kendini savunma hakkı, duruşmalarda hazır bulunma hakkı, tanık dinletme sorgulama hakkı, cevirmen ve ceviri hakkı, kararlar ve cezalar.


2) SON SORUŞTURMA (YARGILAMA) SIRASINDAKİ HAKLAR

a) Mahkeme ve hukuk onunde eşitlik hakkı
Herkes hukuk onunde eşit haklara sahiptir. Yargılama sureci bağlamındaki eşitliğin guvence altına alınması; ayrımcı hakların yasaklanması, mahkemelere eşit ulaşma ve mahkemeler tarafından eşit muamele edilme...gibi bircok anlam iceren, cok yonlu bir haktır.

b)Hukuken kurulmuş, yetkili, bağımsız, tarafsız bir yargı yerinde yargılanma hakkı
Adil yargılanma hakkının temel kurumsal guvencesi, kararların siyasal kurumlarca değil, hukuka uygun kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız yargı yerlerince verilmesidir.
Bir ceza veya hukuk davasıyla yuz yuze gelen herkes, hukuken kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız bir yargı yerinde yargılanma hakkına sahiptir. Bu hak, istisna kabul etmeyen bir hak olarak İnsan Hakları Komitesinin ve devletlerin kabul ettiği temel bir haktır. Bu da doğal olarak yargının bağımsızlığı ilkesiyle doğrudan ilgilidir.

c)Adil muhakeme hakkı
Adil yargılanmanın merkezinde yer alan bu hak dolayısıyla herkes, adil muhakeme hakkına sahiptir.
Ceza davalarında adil muhakeme hakkı, sucsuzluk karinesi, yersiz gecikme olmadan yargılanma, savunma hazırlama, kişinin kendisini bizzat ya da avukatı aracılığıyla savunma, tanık dinletme ve sorgulama, geriye yuruyen ceza yasalarından korunma hakkı gibi bir dizi hakta somutlaşır. Tum bunlar asgari guvenceler olmakla beraber, tum bu hakların yerine getirilmesi adil bir yargılanma anlamına gelmez. Adil yargılanma bu tek tek guvencelerin toplamından daha geniştir ve yargılamanın butunune dayanır.
Adil muhakemenin temel olcutlerinden biri, davanın tarafları arasında silahların eşitliği ilkesidir. Butun yarılama sureci boyunca gozetilmesi gereken ilke, her iki tarafın yargılama sırasında usul acısından eşit konuma sahip olmalarını sağlayacak tarzda muamele gormeleri ve davaya hazırlanırken eşit konumda bulunmaları anlamına gelir. Silahların eşitliği ilkesi, savunmanın iddia makamıyla eşit bir şekilde davasını hazırlama ve sunmada makul fırsatlara sahip olmasını guvence altına almaktadır.

d) Aleni muhakeme hakkı
Sınırlı sayıda belirtilen durumlar dışında butun duruşmalar ve kararlar aleni olmalıdır. Bu hak yargısal surecin adilliği ve bağımsızlığı icin temel bir koruyucudur ve halkın adalete guvenini pekiştiren bir aractır.

e) Sucsuzluk karinesi
Herkes adil yargılanmanın asgari gereklerini iceren bir yargılamayla hukuka gore mahkum olmadıkca ve oluncaya kadar, sucsuz sayılma ve buna gore muamele gorme hakkına sahiptir. Sucsuzluk karinesi sadece duruşmalarda ve kanıtların değerlendirilmesinde değil, ilk soruşturma aşamasında da uygulanmaktadır.
Ayrıca sucsuzluk karinesi bir ceza davası uzerinde doğrudan iddia makamına, sanığın suclu olduğunu kanıtlamak zorunluluğu yuklediği icin sanık icin onemli bir koruma silahıdır.

f) Sucu ikrara ve (kendi aleyhine) tanıklığa zorlanmama hakkı
Sucsuzluk karinesinde bahsettiğimiz gibi, bu karineye gore hakkında suc isnadı bulunan hic kimse, sucu ikrara ve kendisi aleyhine tanıklık yapmaya zorlanamaz. Bu yasak, isbat yukunu iddia makamına yukleyen sucsuzluk karinesi ve işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerin yasağına uygunluk gosterir.
Sanığın polis sorgulaması ve yargılama sırasındaki susma hakkı da, uluslararası alanda himaye edilen sucsuzluk karinesi ve sucu ikrar ve kendi aleyhine tanıklığa zorlanmama hakkının icerisinde yer alır.

g) İşkence ya da diğer zor yontemlerle elde edilen kanıtların dosyadan cıkarılması
Sanığın ikrarı dahil, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleler sonucu elde edilen kanıtlar, işkence ya da kotu muamelenin şupheli faillerine karşı acılan davalar dışında kullanılamaz.
İşkence sonucu verilen herhangi bir ifade, soz konusu halin konu olduğu davalar dışında kanıt olarak kabul edilemez. Gerek İnsan Hakları Komitesi kararlarında, gerekse ilkeler butununde iradeyi sakatlayan bu tip davranışlar ve sorgu yontemlerini kullanmayı kesin bir dille yasaklamıştır.

h) Ceza yasalarının geriye yurumezliği ve cifte yargılama yasağı
İşlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka ya da uluslar topluluğu tarafından tanınmış hukukun genel ilkelerine gore suc oluşturmayan bir eylem ya da ihmalden dolayı kimse mahkum edilemez, bu geriye yurumezlik yasağı olağanustu hal dahil hicbir koşulda askıya alınamaz.
Hic kimse hakkında, aynı egemenlik alanı icinde aynı suc nedeniyle birden fazla kovuşturma yapılamaz.

i) Yersiz gecikme olmadan yargılanma hakkı
Bir suc isnadı ile suclanan herkes, yersiz bir gecikme olmadan (makul surede) yargılanma hakkına sahiptir. Buna gore ceza muhakemesi makul bir sure icinde başlamalı ve bitmelidir. Makul sayılabilecek sure, davanın ozel koşullarına dayanılarak takdir edilecektir.

j) Bizzat ya da avukat aracılığıyla kendini savunma hakkı
Duruşma oncesi haklardan “avukat hakkı”nda da belirttiğimiz uzere, hakkında suc isnadında bulunulan bir kimse, kendisini suclamalara karşı savunma hakkına sahiptir. Bu kimse kendi sectiği bir avukatın yardımını alma, odeme gucu yoksa da, kendisine ucretsiz olarak bir avukat atanma hakkına sahiptir.
Soz konusu hak, avukatla sanık arasındaki gizli iletişim ve kendini temsil eden, avukatların, mesleki gorevlerini yerine getirirken taciz veya tehdide varan mudahalelerle karşılaşmaları yasağını da icerir.

k) Duruşmalarda hazır bulunma hakkı
Hakkında suc isnadı bulunan herkes, aleyhindeki iddiaları dinlemek ve savunma yapmak icin ilk derece mahkemesi onunde veya duruşmanın niteliğine gore ust derece mahkemesi onundeki duruşmalarda hazır bulunma hakkına sahiptir. Zira hazır bulunma hakkı, sanığın kendisini savunma hakkını butunleyici bir haktır.

l) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı
Hakkında suc isnadı bulunan herkes, savunma hakkının temel bir unsuru olan kendi lehine tanık dinletme ve aleyhindeki tanıkları sorula(t)ma hakkına sahiptir. Tabi ki mağdurların ve diğer tanıkların misillemelerinden ve gereksiz sıkıntılardan korunma hakları sanığın savunma hakkıyla dengelenmelidir.

m) Cevirmen ve ceviri hakkı
Bir sanık mahkemede kullanılan dili konuşmakta, anlamakta ya da okumakta zorlanıyorsa, yeterli bir cevirmenin yardımından yararlanma , belgeleri cevirtme hakkına sahiptir.

n) Kararlar
Cezai olan veya olmayan yargılamalardaki kararlar, dar bicimde tanımlanmış belirli durumlar dışında* aleni olarak verilmelidir.
Kararların aleni verilmesi, mahkemelerin kararlara gerekce gostermesine sağlamak ve sanığın bu karar itiraz edebilmesi icin gerekli bir koşuldur. Herkes makul surede yargılanma, aleni ve gerekceli karar hakkına sahiptir.

o) Cezalar
Hukukun ongorduğu cezalar, ancak uluslararası standartlara uygun , adil bir yargılanma sonucu mahkum edilen kişilere verilebilir.
Bir suc işlemekten dolayı mahkum olan herkes, mahkumiyetin ve cezanın daha yuksek bir yargı yeri tarafından denetlenmesi hakkına da sahiptir.

Tum bu adil yargılama ilkeleri; cocuklar, olum cezası davaları, ozel ve askeri mahkemeler, olağanustu hal ve silahlı catışma halleri gibi ozel durumlarda hassaslıkla uyulması gereken temel ilkelerdir. Bu ozel durumlarda adil yargılanma ilkesinin gecerli olabilmesi icin; uluslararası standartlara uygun, katılımlı, cok taraflı uluslararası sozleşmeler akdedilmiş ve sağlanan asgari standartlar tum bu davalarda uygulanması gereken temel sınırlar olarak belirlenmiştir.
Yargının ortaya cıkışından bu yana var olan yukarıda değinilen ilkeler, uluslararası gecerliliği olan bir metinde ve taraflar icin bağlayıcı kurallar olarak bir sozleşme hukmu kimliğinde ifadesini Avrupa İnsan Hakları Sozleşmesi’nde bulmuştur.

III) TURKİYE’NİN AİHS’NE KATILIMI, AİHS’NİN 6. MADDESİNİN İNCELENMESİ VE TURK HUKUKUNA YANSIMALARI

Avrupa Konseyi’nin 1949’da kurulmasından sonra aralarında Turkiye’nin de bulunduğu “aynı inancı taşıyan ve siyasi gelenekler, idealler, ozgurluklere saygı ve hukukun ustunluğu konularında ortak mirası paylaşan” Avrupa Devletlerinin uye hukumetleri, BM Genel Kurulu tarafından, 10.12.1948’de duyurusu yapılan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan bazı hakların topluca guvenceye bağlanmasını sağlamak yolunda ilk adımlarını atarak, Avrupa İnsan Hakları Sozleşmesi’ni 4.11.1950’de Roma’da imzalamış, soz konusu sozleşme de 3.9.1953’de yururluğe girmiştir.
10.3.1954 tarih ve 6366 sayılı yasa ile de Turkiye tarafından onaylanmıştır. Bilindiği uzere 1982 Anayasası 90. maddesi hukmune gore, usulune gore yururluğe konulmuş uluslararası sozleşmeler yasa hukmundedir, bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasında bulunulamaz. Boylece sozleşmede yer alan ilke ve kurallar, soz konusu tarihten itibaren bir ic hukuk kuralı haline gelmişlerdir.
Sozleşme ceşitli zamanlarda cıkartılan ek protokollerle geliştirilmiş, bu surette AİHS, bir bakıma yer yonunden mevcut insan hakları sozleşmelerinin en gelişmiş ve etkin olanı niteliğini kazanmıştır. AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin 6. maddesi, 22.1.1984’te imzaya acılan ve 7 devletin onaylamasıyla 1.11.1988 tarihinde yururluğe giren(sadece onaylayan devletleri bağlayan) 7 nolu Protokol ile daha ayrıntılı bir duzenlemeye konu olmuştur. Turkiye, 7 nolu Protokolu 14.3.1985’te imzalamış, fakat henuz onaylamamıştır. AİHS 7 nolu protokole gore, ozetle “Bir mahkeme tarafından cezai bir suctan mahkum edilen her şahıs bir ust derece mahkemesine başvurmak hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılması, kullanılabilme şartları da dahil olmak uzere kanunla belirlenir; yeni veya sonradan ortaya cıkan bir delilden adli bir hata sonucu mahkum edildiği anlaşılan ve bu mahkumiyet nedeniyle cezaya carptırılmış olan kişiye, ilgili devletin kanunlarına gore tazminat odenir. İşlediği suc nedeniyle yargılanıp kesin hukumle beraat eden veya mahkum olan kişi –yeni veya sonradan ortaya cıkan delillerin verilen hukmu etkiler nitelikte olması hali saklı kalmak kaydıyla – ayni devlet mahkemeleri tarafından tekrar kovuşturulamaz veya cezalandırılamaz.”
Turkiye bireysel başvuru yolunu acan bildirimini ancak 28 Ocak 1987 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne vermiş olup, bunu 9.3.1990 tarihinde yaptığı ikinci bildirim ve 25.5.1992 tarihinde yaptığı ek bildirim ve nihayet 28 Ocak 1996 tarihli ucuncu bildirimi izlemiştir. Bildirimler ile ek bildirimlerde Turkiye cekincelerini bildirmiştir. Ozellikle 1987 sonrasında, yani bireysel başvuru yolunun acılıp işlemeye başlamasından sonra, Turkiye ile ilgili cok sayıdaki başvurunun yapıldığı bilinmektedir.*
'Adil Yargılama', AİHS'nin 6. maddesinde yer almaktadır.
Madde 6- Adil yargılanma hakkı
1. Medeni hak ve yukumluluklerinin ya da kendisine isnat edilen herhangi bir sucun belirlenmesinde, herkes, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından, makul sure icerisinde, adil yargılanma ve aleni duruşma hakkına sahiptir. Hukum aleni olarak acıklanır; ancak basın ve kamu duruşmanın tamamından ya da bir kısmından, bir demokratik toplumda, ahlak, kamu duzeni yahut milli guvenlik yararına, genclerin cıkarlarının ya da tarafların ozel yaşamının korunmasının bunu gerektirmesi hallerinde, ya da aleniyetin, adaletin gereklerine zarar verebileceği ozel koşullar bulunması halinde, mahkemenin goruşune gore kesin bicimde gerekli olduğu olcude, cıkartılabilir.

2..Bir suc isnat edilen herkes, hukuka uygun olarak sucluluğu kanıtlanana dek masum sayılacaktır.
3.Bir suc isnat edilen herkes, en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
(a) kendisine yoneltilen suclamanın mahiyeti ve nedeni hakkında, derhal, anlayabileceği dilde ve ayrıntılı olarak bilgilendirilmiş olmak;
(b) savunmasını hazırlamak icin yeterli zamana ve olanaklara sahip olmak;
(c) bizzat ya da kendi sectiği bir yasal yardımcı/(savunmanı) yoluyla savunmasını yapmak ya da, yasal yardım almak icin yeterli odeme gucune sahip değil ise, bu yardımın, adaletin yararının gerektirmesi halinde, kendisine ucretsiz olarak sağlanması;
(d) aleyhine olan tanıkları sorguya cekmek ya da cektirmek ve kendi lehine olan tanıkların, aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar cercevesinde, hazır bulunmalarını ve sorgulanmalarını sağlamak;
(e) mahkemede kullanılan dili anlamıyor ya da konuşamıyor ise, bir cevirmenin yardımından ucretsiz olarak yararlanmak haklarına sahiptir.
AİHS’ nin 6. maddesinin 1. fıkrasında ongorulen “adil yargılanma hakkı” madde metninde acıkca belirtildiği uzere, medeni hak ve yukumluluklere ilişkin anlaşmazlıklar ve ceza hukuku alanındaki suclamalarla sınırlıdır. Boylece, gercek ve tuzel kişiler arasındaki ozel hukuk ilişkilerinden, Medeni Hukuk, Borclar Hukuku ve Ticaret Hukuku kapsamındaki işlemlerden kaynaklanan anlaşmazlıklar ve cezai nitelikteki suclamalar soz konusu madde kapsamındadır. Ayrıca Divan, 6. maddenin, medeni hak ve borclara ilişkin idari işlemlerden doğan anlaşmazlıklara da uygulanacağı goruşundedir. Buna karşılık medeni hak ve borclarla ilişkisi olmayan kamu hukuku işlemleri nedeniyle ortaya cıkacak anlaşmazlıklar 6. maddenin kapsamında değildir.
AİHS'nin 6. maddesi hukmunun uygulanmasında aranan on koşulsa, ortada bir 'hak' ve hakka ilişkin bir 'niza'nın olmasıdır. Buna gore:
a) Ulusal hukukca 'hak' olarak tanımlanmayan diğer bir deyimle bir ulusal merciler onunde hak sıfatıyla ileri surulup 'makul zeminde savunulamayan bir iddia 6. madde duzeyinde ele alınamaz
b) Niza ise, geniş ve nesnel anlamda yani 'sav' olarak anlaşılmaktadır. Bunlar bir bakıma hak arama ozgurluğunun de koşullarıdır ve adil yargılanma hakkının şekli on koşulları olarak kabul edilebilir.

Avrupa İnsan Hakları Sozleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan adil yargılanmaya ilişkin bu hukumler, TC Anayasası 36, 37, 138, 139, 140, 141. maddeleri hukumlerinde esas olarak yer almaktadır. Sozleşmenin anılan maddesinin kimi hukumleri ise, ceza hukukunun temel ilkeleri olarak ifade edilmiştir.
Buna gore 1982 Anayasası’nın “hak arama ozgurluğu”nu duzenleyen 36. maddesine gore, “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri onunde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.”
Anayasanın 37. maddesi ise, “ Hic kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci onune cıkarılamaz. Hic kimseyi kanunen bağlı olduğu mahkemeden başka bir merci onune cıkarma sonucu doğuran yargı yetkisine sahip olağanustu merciler kurulamaz.” ibareleriyle “kanuni hakim guvencesini” anayasal bir hukumle guvence altına almıştır.
Anayasanın 38. maddesi de, “Sucluluğu hukmen sabit oluncaya kadar, kimse suclu sayılamaz.” ifadesinde bulunmuştur.
Yine Anayasanın 138/1. maddesinde mahkemelerin bağımsızlığından bahsedilmiştir. Buna gore, hakimler gorevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine gore hukum verirler. Hicbir organ, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gonderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. (AY. m. 138/2) Gorulmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, goruşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. (AY. m. 138/3) Yasama ve yurutme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hicbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. (AY. m. 138/son)
Hakimlik ve savcılık teminatından bahseden 139. madde ise, “hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikce Anayasada ongorulen yaştan once emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, odenek ve diğer ozluk haklarından yoksun kılınamaz.” hukmunu duzenlemektedir.
Anayasanın 140. maddesi de hakimlik ve savcılık mesleği başlığı altında “hakimler mahkemenin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına gore gorev ifa ederler.” bicimindedir.
Anayasanın 141. maddesi duruşmaların aleni ve kararların gerekceli olması konusundaki duzenlemesiyle AİHS’nin 6. maddesiyle paralellik gostermektedir. Buna gore “Mahkemelerde duruşmalar herkese acıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlakın veya kamu guvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir / Butun mahkemelerin her turlu kararları gerekceli olarak yazılır / davaların en az giderle ve mumkun olan suratle sonuclandırılması yargının gorevidir.”
Mahkemelerin kuruluşunu duzenleyen 142. madde ile Hakimler ve Savcılar Yuksek Kurulu başlıklı 159. madde de adil yargılanma hakkını guvence altına alan duzenlemelerdir.
Ceza ve usul hukuku yasalarında da anayasaya paralel olarak aynı veya benzer nitelikteki koruyucu kurallar bulunmaktadır. Ancak son zamanlarda yapılan ozensiz değişikliklerle ozellikle AİHS’nin 6. maddesi hukumlerinde bazı dengeler kaydırılmıştır. Orneğin, HUMK 195. maddesinde bireyler icin dava dilekcesine cevap suresi 10 gun, 432. maddede temyiz suresi 15 gun iken; kamu kuruluşları icin bu sure 30 gun olarak duzenlenerek soz konusu hukumler silahların eşitliği ilkesine karşıt duzenlemeler haline gelmişlerdir. Oysa davada tarafların eşit silahlara sahip olmaları; kanıt sunmak, sunulan kanıtları değerlendirmek, iddialarını savunmak bakımından eşit olanak ve garantilerden yararlanabilmelerini ifade eder.
Tum bu kurallarla, daha cok yargıya ve onunla ilgili olanlara gorevler yuklendiği anlatılmak istenmiştir. Kişilerin, yargı ve yargıclar onunde adil yargılanma hakkı olduğu dolaylı olarak anlaşılmaktadır. Oysa bu dolaylı anlatım yerine yurttaşlarda hak bilincini oluşturmak, yargılamanın adil yapılacağı guvenini vermek ve yargıclarda karşılarında hak sahibi, bunu bilen guclu kişilerin bulunduğu yolunda sorumluluk bilinci yaratmak icin kişilerin adil yani doğru ve guvenli yargılama hakkı olduğu kuralı anayasada acıkca duzenlenmeliydi. Boyle olunca kişiler ve yargılamanın yapıldığı butun kurumlar karşılıklı olarak bu hakkı gozeterek davranabilme yolunda vizyonlarını daha da genişleteceklerdir.
__________________