SPOR HUKUKU
Bu bolumde hukuk gibi ozel bir alanın icinde yer bulmaya calışan Spor Hukuku konusunda bazı konu başlıklarına değineceğiz. Bizler hukukcu değiliz. Ulkemizin Spor Hukuku alanında calışan oncu ve onemli ismi Avukat Kısmet Erkiner’in *
1-Dunyada Spor Hukukunun tarihsel gelişimi nasıldır?
Bu bağlamda birkac ornek vermemiz gerekirse Avrupa’nın bu dalda en eskisi olduğunu ifade eden, Fransa Limoges Universitesi “ Spor Hukuku ve Ekonomisi Merkezi “ 1977’de kurulmuştur. İsvicre’de Neuchatel Universitesi’nde bulunan ve FIFA’nın malî desteği ile kurulmuş olan “Spor Araştırmaları Uluslararası Merkezi “ cok daha genc olup, kuruluşu 1996 yılına aittir. A.B.D. Milwaukee’de bulunan Marquette Universitesi “ Ulusal Spor Hukuku Enstitusu “ ise 1989 tarihlidir. Bu ornekleri yerimiz musait olsa bir hayli arttırabiliriz; ancak hemen soyleyelim, hepsi de gecen yuzyılın son ceyreğine ait oluşumlardır.
2-Turkiye’de Spor Hukukunun tarihsel gelişimi nasıldır?
Spor Hukuku, Avrupa ve Amerika’da bu şekilde bağımsız bir hukuk disiplini haline gelir ve kurumsallaşırken; Turkiye, Turk insanı, Turk hukukcusu bu durumu hic mi gormemiştir. Hayır, boyle bir iddiada bulunmamız son derece yanlış bir yaklaşım olur. Ulkemiz insanı, belki batılılardan dahi once konuya değinmek istemiş, ancak ilk tespitler kaybolup gitmiştir.
Gercekten, 1938 ve sonrası yıllarda Turkiye’de yayınlanan “ BEDEN TERBİYESİ VE SPOR “ adlı derginin uc sayısında (1940/24, 1941/25, 1941/26) Necdet AZAKSPOR HUKUKU “ başlığı altında bir yazı dizisi bulduk. Dizinin ust başlığı “ SPOR BAKIMINDAN HUKUKÎ BİR TETKİK “. Sayın (herhalde şimdilerde merhum) Necdet AZAK’ın kim olduğunu bilmiyoruz, şimdilik saptayamadık ; ancak ifadelerinden cok değerli bir hukukcu olduğu anlaşılıyor. Spor Hukuku hakkında bundan 64 yıl onceki tespitlerini burada aktarmayı, bir vef borcu olarak gormekteyiz.
Bir kere Sayın Necdet AZAK, disiplinin adını son derece cağdaş bir şekilde koymuş: SPOR HUKUKU. Derginin uc sayısında toplam yedi sayfa tutan tespitlerinin en carpıcı noktalarını burada sizlere aynen aktarmak istiyoruz. Necdet AZAK diyor ki : “ Spor ile Hukuk’u karşılaştırdığımız zaman, acaba ne gibi munasebet halkaları teşekkul eder ? Bu iki kelimenin ilk teması tabiî olarak şu iki suale yol acacaktır : 1) Fertlerin spor yapmak hakkı var mıdır ? 2) Spor hukuku diye birşey mevcut mudur ? ............. Filhakika, spora bağlı olarak, insanın bir hakkı vardır ; bu, hoşuna giden bir sporu mertce, bu spor nev’i icin memlekette vazedilmiş bulunan kaidelere uygun olarak, yapmak hakkıdır. ............... Şu halde gerek medeni haklar bakımından, gerekse bir şahsiyet olması dolayısıyla, insanın spor yapmak hakkına malik olduğunu kabul etmek lÂzımdır. ............ Spor hukuku diye bir şeyin mevcut olup olmadığını araştıracak olursak, şayanı dikkat bir vaziyet ile karşılaşmış oluruz. Spor kuluplerinden başlayıp Beden Terbiyesi Genel Direktorluğune kadar uzanan muhtelif merhalelerin her birine muvazi olarak yuruyen bir hukuk mefhumu mevcuttur. .............. Bu vaziyette, spor kulupleri bir cemiyet olarak kabul edilince ve cemiyet de aslında bir ictimaî teşekkulden ibaret bulununca, manevî şahsiyeti haiz olan bu topluluğun nefsinde mundemic bir hukukun da mevcut olması icap edecektir. .............. Filhakika sporlar,... hem iktidar kuvvetine, hem kaideler tedvin etmek salÂhiyetine, hem de statuye ve hem de hukuki muhtariyete sahiptir. Buna nazaran muessesenin fevrî olarak vucuda getirdiği uc nevi hukuk vardır : Disiplin kaideleri şeklinde hukuk, orf ve Âdet hukuku ve dahilî nizamname kaideleri şeklinde hukuk. ............. Şu halde asıl spor hukuku, kuluplerin, ittifakların veya federasyonların dahilî nizamnamelerinde ve muhtelif sporlara ait olmak uzere tedvin edilmiş talimatnamelerde kendisini gostermektedir. .............İşaret edilebilecek diğer bir nokta da, medeni kanun, borclar kanunu, ceza kanunu ve bazı idarî kanunlar gibi umumî mahiyetteki mevzuatın spor muamelelerine tatbiki halidir. Bu mevzu dahi başlı başına bir etudun cercevesini teşkil edecek mahiyettedir. ..............Acıkca soylenilmesi icap eden ve tetkiklerimiz neticesi mesabesinde bulunan hakikat şudur ki : bugun tam manÂsile bir spor hukuku mevcuttur ; bu hukuk kendi muhitinde carî olduğu gibi, diğer hukuk sahalarile de mutemadî bir temas halindedir. ............ Bir memlekette, belki de daha geniş olarak butun dunyada muhtelif sporlara ait orf ve Âdet kaideleri yavaş, fakat kat’î bir tekÂmul seyriyle spor hukukunun bir kısmını teşkil etmişlerdir. Orf ve Âdet kaideleri sporun teknik kısmında olduğu gibi ictimaî cephesinde de tesirlerini gosterir. ...........Spor mevzuuna temas eden bir kanunun mevcut olmadığı devirlerde bile spor hukukuna ait kaidelere tesaduf etmek mumkundu. Cunku spor hukuku kanundan evvel orf ve Âdete dayanmaktadır. ...............Zamanımızda muhtelif sporlara ait olmak uzere gerek muhtelif memleketlerdeki federasyonlar tarafından, gerekse beynelmilel federasyonlar marifetiyle kaleme alınan nizamnamelerdeki bir cok teknik kaidelerin menşeleri orf ve Âdete dayanmaktadır. ............. Spor hukukuna iki numaralı kaynak olarak (iradenin muhtariyeti) gosterilebilir. ............ Muayyen bir sporu yapan muhtelif sporcular Âza sıfatıyla korporatif bir muessese halinde toplandıkları vakit faaliyet ve munasebetlerini tanzim ve idare etmek uzere muştereken bazı kaideler kabul ederler. Buyuk bir anlaşmanın mahsulu olan bu kaideler bir cok cihetten hakikî bir kanun mahiyetini arz etmekte ve bazen de tesir ve şumulleri muhtelif memleketlere kadar uzanmaktadır. .............Federasyonlar ve ittihadlar, bu mevzuun daha şumullu ve canlı numuneleridir. ............. Spor hukukunun kaynaklarını sayarken, bunların arasında bir (kanun)dan da bahsetmiştik. .............Turkiye’de henuz bu şekilde mevzuatın mevcut bulunmadığı zamanlarda spor hukukunun hangi kaynaklardan geldiği hakkında bir tetkik yapılsaydı bu tetkikatın neticesi yalnız orf ve Âdeti ve irade muhtariyetini ortaya koymaktan ibaret olacaktı. ........... Beden Terbiyesi Kanunu da, her istiyenin, istediği şekilde spor ve idman yapmasını kabul etmiyerek, fertlerin şu veya bu şartlar altında ve muayyen bir gayeye ulaşmak uzere spor yapmaları prensibini vazetmiştir. ............. Kanun, her sporun veya bir kac spor şubesinin teknik, yani kaide bakımından federasyonlara bağlanmalarını Âmirdir. Federasyonlar, herhangi bir spor şubesinde orf ve adet ile muesses bulunan kaidelerden bÂzılarını alıp, bÂzılarını da atmak suretiyle talimatname veya nizamnameler hazırlayabilirler. .............. Kaynakların kanun icinde birleşmeleri mevzuunda yer alabilecek diğer bir nokta da, spor hukukunun iki numaralı kaynağı olan (irade muhtariyeti) nin vaziyetidir............... Bunları bir cumle ile ifade etmek istersek diyebiliriz ki, beden terbiyesi kanunu, bugune nazaran en son tekÂmul merhalesini teşkil etmek suretiyle spor hukukunun diğer kaynaklarını kendi cevresinde birleştirir. ....... “.
Yukarıdaki ifadeler 1940 yılına ait, o donemdeki spor – hukuk ilişkileri ve bilhassa henuz oluşmamış spor hukuku kavramları goz onunde tutulursa, ne denli cağının ilerisinde ve hatta gunumuzde, incelemiş olduğumuz Fransızca, İngilizce ve İtalyanca “ spor hukuku “ kitaplarındakinden de daha veciz ifadeler taşıdığını belirtmek isteriz. Şayet bundan 64 yıl once Necdet Azak ‘ın acmış olduğu yol takip edilmiş, hukuk fakultelerimizde spor hukuku bir disiplin olarak kabul edilmiş olsaydı, bugun belki de dunyanın en ileri spor hukuku teorik ve pratik kavram ve kurumlarına (mevzuat ve kuruluşlarına) sahip olurduk...


3-Uluslararası Tahkim Mahkemesi(CAS) nedir?
Uluslararası SPOR TAHKİM MAHKEMESİ, iki resmi dilinden İngilizce adıyla “COURT OF ARBITRATION FOR SPORT = C.A.S. “ ya da Fransızca adıyla “ TRIBUNAL ARBITRAL DU SPORT = T.A.S. “ ın cok teferruatlı bir usul hukumleri Kod’u, arabuluculuk kuralları ve emsal oluşturan, geniş bir kararlar kulliyatı bulunmaktadır. Bunların hepsini yansıtmayacağız. Burada sadece her karar ceşidinden birer ornek vermekle yetineceğiz. Bu ornekleri doping konusunda alınan kararlar arasından sectik.
CAS, uluslararası spora hizmet veren ve spor ile ilgili butun ihtilafları kısa zamanda cozmeye yetkili ve yetkin bağımsız bir yargı kurumudur. Kuruluşuna fikir babalığı ve onculuk etmiş olan IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi)’den bağımsız, Uluslararası Spor Tahkim Konseyi (ICAS) adlı Vakfın idari ve mali yonetiminde bulunan CAS’da, statusu gereği, tahkim ve spor hukuku alanında ihtisas sahibi ve uluslararası şohrete sahip, Mahkemenin resmi dillerinden en az birini cok iyi bilen, 60 kadar ulkeden secilmiş, en az 150 hukukcu hakem bulunmaktadır. CAS “ Birinci Derece Tahkim Dairesi “ ve “ Temyiz Tahkimi Dairesi “ olmak uzere iki daireden oluşur.
CAS’ın misyonu spor alanında oluşan hukuki ihtilafları tahkim yoluyla cozumlemektir. CAS’ın kararlarının niteliği ve infaz kabiliyeti her hangi bir mahkemenin yetkileri ile eşittir. CAS, yargı kararları yanında, talep edilmesi halinde spor ile ilgili hukuk konularında danışma kararları da vermekte ve ayrıca, talep halinde ihtilaflarda arabuluculuk yapma yetkisi ile de donatılmıştır.
CAS’ın merkezi İsvicre’nin Lozan kentinde olup; ayrıca 1996’dan beri Sydney (Avustralya) ve New York (ABD)’de de iki yoresel yetkili Dairesi bulunmaktadır. CAS yaz ve kış Olimpiyat Oyunları sırasında ve oyunların yapıldığı yerde, gecici gorevli (ad hoc) Mahkeme oluşturur. Bu mahkeme ilk kez 1996 Atlanta Yaz Oyunlarında ve sonrasında 1998 Nagano kış, 2000 Sydney yaz ve 2002 Salt Lake City kış oyunlarında gorev almıştır. 2004 Atina Yaz Oyunlarında da yine bir “ ad hoc” Daire kurarak gorev yapmıştır.
CAS’ın 1986’dan beri etkin ve tarafsız yargılama başarısı sonrasında İngiliz Devletler Topluluğu (Commonwealth) Oyunları (ilk kez 1998 Kuala Lumpur’da ve 2002 Manchester’de) ve yakın zamanda UEFA’nın 2000 Avrupa Futbol Şampiyonasında da “ ad hoc “ yargısını calıştırmıştır. Bu bağlamda Portekiz’deki 2004 Avrupa Futbol Şampiyonası finalinde gorev yapmıştır. İlk kez FIFA 2006 Dunya Futbol Kupası finalinde (Almanya) yargı erkini kullanacaktır. CAS, bu etkinliklerin kısa sureli olmaları ve hemen karar verilmesini gerektirmelerini goz onunde tutarak, başvurunun 24 saatte karara bağlanmasını sağlayan, cabuklaştırılmış usul hukumleri uygulamaktadır.
CAS, spor ile ilgisi ister doğrudan ister dolaylı olsun, butun ticari ihtilafların (orneğin : sponsorluk sozleşmesi) veya sporda disiplin cezası kararları vermeye yetkili herhangi bir organın (orneğin : UEFA Tahkim Kurulu) kararlarına karşı, veya bir spor teşkilatının kararına (orneğin: bir uluslararası Federasyonun doping cezasına) karşı, kararı alan merciin hukuki niteliğine gore BİRİNCİ DERECEDE MUHAKEME veya TEMYİZ başvuru merciidir.
Butun gercek kişilerle, tuzel kişilerin CAS’a başvuru yetkisi bulunmaktadır. Bu bağlamda sporcular, spor kulupleri, ulusal veya uluslararası spor federasyonları, ulusal olimpiyat komiteleri ve bunlara karşı uyeleri, bir spor etkinliği veya yarışmasını organize edenler, sponsorlar v.s. CAS’a başvuruda bulunabilirler.
Bir ihtilafın CAS’a sunulabilmesi icin tarafların bu konuda yazılı bir mutabakata varmaları gerekir. Bu mutabakat bireysel olabileceği gibi, yapılan bir sozleşmenin hukumleri arasına da konabilir; veya, bir spor teşkilatının ana statusunde bu konuda hukum bulunabilir (orneğin: IOC Olimpiyat Andlaşması’nın 74. maddesinde, UEFA Statusu’nun 59-61. maddelerinde, TMOK Tuzuğu’nun 40. maddesinde olduğu gibi). Bu durumda bu kuruluşlara karşı (davalı) CAS’a başvurabilmek icin mutabakatlarını almaya gerek kalmamaktadır. Ancak başvuruda bulunan taraf (davacı), ileride CAS kararına uyacağını, tek taraflı beyan formunu doldurarak mahkemeye belgelemelidir. Bir kez daha vurgulamakta yarar goruruz ki taraflar onceden, bir ihtilaf vukuunda CAS’a baş vuracaklarına dair sozleşme yapabilecekleri gibi, ihtilafdan sonra da bu kararı alabilirler. Prensipte bunu kabul etmiş olan bir tarafa karşı, boyle bir mutabakat alınmasına da gerek bulunmamaktadır.
CAS’ın muhakeme dilleri İngilizce ve Fransızca’dır. Tarafların yazılı ve sozlu iddia ve savunmalarında bu dilleri kullanmaları gerekir; ancak, tarafların ifade vermeleri ve tanık dinlenmesinde diğer dillerde tercumana başvurulabilir.
Sozleşmeye bağlı ilişkilerden veya haksız fiilden doğan bir ihtilafta “birinci derecede tahkim usulu" veya “arabuluculuk usulu “ gecerlidir. Spor teşkilatları veya federasyonlarının organları tarafından alınan kararlardan doğan ihtilaflara karşı ise “ temyiz tahkim usulu “ gecerlidir. Nihayet, bazı spor teşkilatlarının (orneğin : IOC), sporun uygulanması veya geliştirilmesine yonelik her hangi bir girişiminin hukuka uygunluğu hakkında, her hangi bir dava dosyasına bağlı olmaksızın, CAS’dan istişari mutalaa istemeleri olasıdır. Boyle bir talebe, CAS’ın verdiği mutalaanın bir yargı kararı niteliği ve dolayısı ile uyulması zorunluluğu bulunmamaktadır.
CAS’a başvuruda bulunmak isteyen taraf, kalemine bir “ birinci derece tahkim başvurusu “ veya “ temyiz tahkim başvurusu “ dilekcesi vermeli ve harcını da odemelidir. Burada onemle belirtilmesi gereken bir husus, CAS’a temyiz başvurusunda bulunulabilmesi icin, ilgili spor federasyonunun butun ic hukuk yollarının kullanılmış olması gereğidir. Bir diğer ifade ile, orneğin : UEFA Disiplin Kurulu’nun bir cezasına karşı UEFA Tahkimine gitmeden, CAS’a başvurulamaz. Taraflar CAS duruşmalarında kendilerini temsil ettirebilirler ve temsile yetkili kişinin mutlaka bir avukat olması zorunluluğu yoktur.
Genel kural olarak CAS tahkimi uc hakemlik bir heyet tarafından ele alınır. Taraflardan her biri CAS listesinde adı bulunan bir kişiyi secerler ; daha sonra bu iki hakem, heyete başkanlık edecek bir ucuncu hakemi secerler. Tarafların bu ucuncu hakemde bir fikir birliğine varamamaları halinde ICAS Başkanı ucuncu – başkan hakemi tayin eder. Tarafların aralarında mutabık kalmaları veya ihtilafın onem derecesinin duşuk olduğu hallerde tek hakemle de davaya bakıldığı olmuştur.
Davaya bakan hakemlerin bağımsız olmaları, yani taraflardan herhangi birisi ile herhangi bir bağ, menfaat ilişkisi veya bağımlılığının bulunmaması ; meydana gelen ihtilafta herhangi bir rollerinin bulunmamış olması şarttır. Hakemler, kendilerine dosya tevdi edilmeden once bu konuda yazılı taahhut beyanında bulunurlar. Bu noktada onemle belirtilmesi gereken bir husus, vatandaşlık bağının yukarıdakiler anlamında bir engel teşkil etmediğidir. Bir diğer deyişle bir hakem, kendi ulusundan olan gercek veya tuzel kişinin dosyasına hakem olarak davalı veya davacı tarafca secilebilir ve heyete başkan da olabilir.
FIFA’nın Kasım 2002 tarihinde nihayet, CAS yetkisini tanıyan kararından ve bu hususu Statusune koyduğu hukumlerle tescil etmesinden sonra, Mahkemenin hakemler listesine, FIFA tarafından bildirilen yeni bir, futbolda ihtisas sahibi hakemler listesi ilave edilmiştir ; ancak herhangi bir futbol ihtilafında ve FIFA’ya karşı başvuruda bu listeden hakem secme zorunluluğu bulunmayıp, genel listede bulunan hakemler arasından da secim yapılabilir.
Birinci derece tahkim veya temyiz tahkimi başvurusunun yapılması sonrasında, davalı taraf bir savunma layihası gonderir. Daha sonra replik ve duplik teatisi yapılır. Sonrasında taraflar delillerini sunmak, tanıklarını dinletmek ve savunmalarını yapmak uzere duruşmaya cağrılırlar. Bu noktada, onemle vurgulamak istediğimiz “ surelere “ aşağıda işaret edeceğiz.
Tarafların sozleşmesinde, ilgili federasyonun veya teşkilatın mevzuatında ozel bir başvuru suresi belirtilmemişse, temyiz suresi, kararın tebelluğ tarihinden itibaren “ yirmibir gun “ dur. Ozel temyiz suresine bir ornek vermemiz gerekirse, UEFA Statusunde bu surenin “ on gun “ (madde 60) olduğunu belirtmek isteriz. CAS’ın tahkim kararı ise, ilk başvuru tarihinden itibaren, butun usul hukumleri ve duruşma gercekleştirilerek, “ en cok dort ay sonunda “ taraflara, gerekceli olarak, bildirilmelidir.
CAS yargılamasında, şayet taraflar arasında ozel bir anlaşmaya varılmamışsa, genelde İsvicre hukuku uygulanmaktadır. Bu bağlamda, CAS İsvicre’de kurulu bulunduğundan, bu ulkede bulunan diğer butun Tahkim Kurulları gibi İsvicre Federal Mahkemesi denetimine tabidir. Diğer bir deyişle bir CAS kararına karşı İsvicre Federal Mahkemesine temyiz başvurusunda bulunulabilir. Bu başvuru bazı cok sınırlı nedenlerle yapılabilir ; bunlar : yetkisizlik, bazı temel usul kurallarını ihlal (savunma hakkının sınırlanması gibi) ve kamu duzenine aykırı karar verilmesi gibi hususlar olabilir. CAS Kararlarına karşı İsvicre Federal Mahkemesine başvuruların sayısı son derece azdır. Bunlar 1993, 1996, 1998, 2000 ve 2003’de birer kez olmak uzere gunumuze kadar beş kez gercekleşmiştir. Bu, İsv. Fd. Mahk. onunde CAS’a karşı temyiz girişimlerinde verilen kararlardan ikisi CAS ile ilgili onemli hukuki anlamlar icermekte olup; bir karar ise doğrudan CAS’ın dopingle ilgili bir kararının Temyizi ile ilgilidir. Başvuruların hepsinde de CAS kararı onaylanmış ve aleyhindeki temyiz talebi reddedilmiştir. Teorik olarak belirtmeliyiz ki, İsv. Fed. Mahkemesine, başvuru sonrasında, ic hukuk yolları tuketilmiş olduğundan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne muracaat yolu acık bulunmaktadır. Ancak uygulamada henuz, spor alanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne boyle bir başvuruda bulunan olmamıştır.
CAS’a başvuru kural olarak, daha once alınmış olan kararda yurutmeyi durdurmaz ; ancak, başvuruda bulunan taraf yurutmeyi durdurma talebinde bulunmuşsa, CAS Tahkim Dairesi Başkanı oncelikle, heyet hakemlerinin secilmesini beklemeksizin, istenilen durdurma veya tedbir hakkında bizzat karar verir ve taraflara bildirir.
CAS’ın verdiği yargı kararı nihaidir ve taraflara tebliğinden itibaren mecburidir. İnfazı, yabancı tahkim kararlarının tanınması ve uygulaması hakkındaki, 125’den fazla ulkenin (Turkiye’nin de) onaylamış bulunduğu New York Sozleşmesi uyarınca yapılmaktadır.
CAS’ın işleyişi ve kararlarının nitelikleri hakkında bu temel bilgileri verdikten sonra, cok kısa şekilde uygulamaya yonelik bazı bilgileri de belirtmek istiyoruz. CAS, kuruluşu sonrasında, 1986 yılından itibaren 550 dava dosyasına bakmıştır. Ancak bunların 410 tanesi 1996 yılı sonrasına aittir. 1986’da başvuru sayısı 2 iken, 2000 yılında 76 olmuştur. Bu sayılar son yıllarda CAS’a başvuruların ne denli arttığını gosterir. Gorev yaptığı Olimpiyat ve diğer ad hoc yargılamalarda toplam 34 başvuruyu sonuclandırmıştır. CAS’a yapılan başvuruların konularına gore dağılımı ise % 40 doping, % 10 takıma secilme, % 30 sozleşme ihtilafları ve % 10 da ceşitli konulardadır.
C.A.S.’ın Temyiz Yargısı olarak işlemeye başlaması 1991 yılına aittir. Bu yılda ilk kez Uluslararası Binicilik Federasyonu (FEI) statusune, C.A.S.’ın tahkim muhakemesi yetkisini kabul eden, ona bu yetkiyi tanıyan bir hukum koymuştur. Bu suretle C.A.S., FEI’nin organlarının aldığı kararlarının temyiz edilebileceği bir merci haline gelmiştir. Uluslararası Biniclik Federasyonu’nun bu kararını bircok başka federasyon da takip etmiş ve, 1997 yılı sonunda bu yetkiyi tanıyan uluslararası federasyonların sayısı 22’ye ulaşmıştı. Bu sayı 2000 yılında 33 Olimpik spor uluslararası federasyon ve on kadar olimpik olmayan spor federasyonun tanıma boyutuna ulaşırken, 2003 yılında hem FIFA (futbol) hem de IAAF (atletizm) federasyonlarının da C.A.S. yargı yetkisini statulerine almalarıyla artık tam bir evrenselliğe ulaşmıştır.
CAS’ın doping konusunda verdiği kararların cokluğu, bu alanda sağlam bir ictihat oluşmasına neden olmuştur. Ozellikle, sporcunun objektif sorumluluğu, ispat yukunun kime ait olduğu, dopinge uygulanabilecek cezaların nitelikleri encok one cıkan konulardır.
CAS’da temyiz kararları gizlilik zorunluluğu taşımaz ; ancak, yayınlanan kararların coğunda ilgili gercek kişilerin isimleri gizlenmiş olduğundan biz de burada aynı gizliliğe uyacağız.
4-Spor Hukuku , Hukuk Fakultelerimiz de okutulmalı mı?
Eski Adalet Bakanı, YOK Uyesi, İst. Tic Unv. Hukuk Fakultesi Dekanı Prof. Dr. Aysel
CELİKEL Guncel Hukuk Dergisi’nin ilk sayısındaki “Turkiye’de Hukuk Oğretimi Konusunda
Duşunceler “ başlıklı yazısında şu ifadeyi kullanmıştı:
“Kureselleşme olgusu, yeni ihtiyaclara bağlı olarak yeni hukuk dallarının oluşturulmasını ve
oğretilmesini gerekli kılmaktadır. Oğretim programlarında klasik zorunlu derslerin yanında,
yeni hukuk dalları secimlik dersler olarak yer almalıdır”
Bu goruşe katılmamak olası değildir. Ayrıca bu goruşe “Ve bu secmelik derslerden birisi SPOR
HUKUKU olmalıdır” ifadesi de ilave edilmelidir. Dunyada ve ulkemizde sporun toplumlar uzerinde
yarattığı olumlu – olumsuz etkiler, ulaşmış olduğu ekonomik değerler, gerek kamu hukukunda,
gerekse ozel hukukta oluşturduğu kurumlar, kurallar ve ihtilaflar, konunun yeni bir hukuk disiplini
olarak gelişmiş batı ulkelerinin bir coğunda ders olarak okutulmasının yanında, araştırma
merkezleri, enstituler kurulmasına da neden olmuştur. Bu alan Batıda oylesine iddialı bir hale
gelmiştir ki spor hukukunun bazı onde gelen uzmanları “Dunya’da iki hukuk duzeni vardır;
Devletlerin hukuk duzeni ve sporun hukuk duzeni” demektedirler.
Spor Hukuku’nun ders olarak okutulmasında gozlemlenmesi gereken noktalardan birisi, bu
alanda monografi ve tezler yanında ders kitabı niteliğinde, “TRAITE”lerin yazılmış olup olmadığına
bakmamız gereğidir. Bu soruya Batı ulkeleri icin vereceğimiz cevap olumludur; ve, Fransa’da,
İtalya’da, İsvicre’de, Belcika’da, İngiltere’de okutulan Spor Hukuku ders icerikleri hemen
tamamen ortuşmektedir. Spor Hukuku Anayasa hukuku, İdare hukuku, Ceza hukuku,
Ticaret hukuku, Borclar hukuku gibi temel hukuk disiplinleri ile yakın ilişkide olup bu dallarla
ilgili ozel durumlar ortaya koymaktadır. Uluslararası spor teşkilatlanması “Uluslararası Hukuka”
ve uluslararası ilişkilere onemli ozellikler katmaktadır.
Hukukta bir alanın bağımsız bir disiplin haline gelmesindeki en onemli dinamiklerden birisi de yargı kararlarıdır.
Ulusal ve uluslararası spor federasyonlarının disiplin ve tahkim kurullarında verdikleri yargı
kararlarının sporcuların kariyerleri ve yaşamları uzerindeki onemli etkileri yanında, esas
incelenmesi gereken materyal, bu alandaki ozgun ust yargı organlarının ictihatlarıdır.
Merkezi Lozan’da bulunan “Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi = C.A.S.” kurulduğu 1986’dan gunumuze kadar 600’un uzerinde davaya bakmış ve 2003 yılı sonu itibariyle 576 dosyayı karara bağlamıştır.
CAS kararları, davaya neden olan olayların anlatımı, tarafların iddia ve savunmaları, tanık ifadeleri, belgeler, bilirkişi raporları ve nihayet CAS Dava Dairesinin gerekceli kararından oluşmakta ve bu icerikle her biri 10 ile 60 sayfalık hacme ulaşmaktadır. Ayrıca, İsvicre Federal Mahkemesi’nin,
CAS’ın tarafsızlığı ve kararlarının hukuki nitelikleri hakkında onemli kararları mevcuttur.
Diğer yandan, Avrupa Birliği Adalet Divanı, kamu oyunda en cok bilineni “ Bosman Davası“
olan, 49 adet spor ile ilgili davayı karara bağlamıştır. Butun bu ictihatlar, spor hukuku dersinde
pratik calışma yapılmasına imkÂn verecek cok onemli materyeli de sağlamaktadır.
Butun bunları bir arada gozlemlediğimizde, teorik yaklaşımları, ulusal ve uluslararası
teşkilatlanmaları, mevzuatları, yargı kararları ile SPOR HUKUKU komple bir disiplin
oluşturmaktadır ve ulkemiz hukuk fakultelerinde okutulması faydalı, gerekli ve kacınılmaz bir
ihtiyac haline gelmiştir.
Nitekim, deneme niteliğinde okutulmuş olduğu Galatasaray Universitesi Hukuk Fakultesi’nde,
son sınıf oğrencilerinin 30’undan 27’sinin Spor Hukuku dersini secmiş olmaları ve bunlardan da
25’inin derse fiilen girmeleri, bu alana oğrenci ilgisinin de ne denli yoğun olduğunu acıkca ortaya koymuştur.

5-Seyirci hareketlerinin suc ve ceza tanımları nelerdir?
Seyirci hareketlerinin suc ve ceza tanımlamasını yapmaya calışırken bazı ayırımları cok net bir şekilde yapmak gerekir. Bu ayırımların birincisi “Ceza hukuku” ile “Spor Disiplin Hukuku” ayırımıdır; ikincisi “Seyirci hareketlerinin failleri “ ile “Spor Kulubu tuzel kişisi ve Yoneticilerinin sorumluluğu”dur. Diğer bir ifade ile kimin, hangi eylemleri Devletin ceza hukuku cercevesinde takip edilir ve cezalandırılır, kimin hangi eylem ve sorumlulukları yetkili spor federasyonlarının yetkili disiplin organları tarafından o federasyonun disiplin cezaları ile cezalandırılırlar.
a) Turk Ceza Hukuku’na gore:
Seyircilerin ne gibi eylemlerinin olduğuna, olabileceğine baktığımızda bunları tahdidi olmamak uzere şoyle hatırlatabiliriz: 1) bireysel veya toplu kufur, hedef alınan gercek kişiye veya tuzel kişinin manevi şahsiyetine hakaret teşkil edebilir; 2) sahaya atılan bir cismin bir kişiye isabeti ve yaralaması hali muessir fiil teşkil edebilir; 3) stadyumun icinde veya dışında taraftarlar arasında veya taraftarlar ile kulup yetkilileri , sporcuları arasında kavga, kişi dovme, yaralama gibi sonucları ile yine muessir fiil oluşturur; 4) seyirci hareketleri sırasında Devletin guvenlik kuvvetlerine karşı mukavemet olması halinde yine Ceza Kanunu’nun ilgili sucu işlenmiş sayılabilir. Ancak Turk Ceza Kanunu’nun bu hukumlerinin spor karşılaşmalarındaki seyirci hareketlerine titizlikle uygulandığını soylememiz mumkun değildir.
Vurgulamamız gereken husus Turk ceza sisteminde sportif yarışma veya olaylarda meydana gelen seyirci eylemleri ile ilgili, orneğin Fransız Hukuk sisteminde bulunan 13 Temmuz 1992 tarih ve 92-652 sayılı, değişik 6 Aralık 1993 tarih ve 93-1282 sayılı, değişik 21 Ocak 1995 tarih ve 95-73 sayılı “ Sportif Gosterilerin Guvenliği Hakkında Kanun”[1]veya İngiltere’de bulunan “Sportif Olaylar (Alkol Kontrolu v.s.) 1985 Kanunu, Futbol Seyircileri 1989 Kanunu, Futbol (Hakaretleri) 1991 Kanunu”[2] ya da İtalyan 1986“Sportif Tesislerin İnşası ve İşletilmesinde Yeni Guvenlik Kuralları Hakkında Kararname”si[3] gibi ozel duzenlemelerin bulunmadığıdır. Bu gune kadar Turk Ceza Kanunu’nun 526. maddesindeki “Kabahat”[4] ile Spor Kulubu yonetici veya gorevlilerine de bu eylemlerin hazırlıklarını bilebilecekleri varsayımı ile TCK’nın 530. maddesi[5]
Seyirci eylemleri icin ilk kez, yakın tarihte(2004) Bursa’da meydana gelen bazı olaylar sonrasında TCK 313. maddesi uyarınca Cete oluşturmak isnadı ile dava acılmıştır[6]. Bu davanın sonucu Turkiye’de seyirci eylemlerine yeni bir bakış acısı getirebilir.
Seyirci eylemlerinin takip ve cezalandırılması konusunda değinmemiz gereken uluslararası bir belge Avrupa Konseyi’nin 1985 tarihli “Spor Gosterileri ve Ozellikle Futbol Karşılaşmaları Sırasında Seyirci Şiddeti ve Taşkınlıkları Hakkında Avrupa Konvansiyonu”dur. (Turkiye bu uluslararası sozleşmeyi 30/11/1990 tarihinde onaylamıştır.) Ancak bu Sozleşme seyirci hareketlerine karşı alınması gereken tedbirleri ve bu alandaki uluslararası işbirliğini duzenlemektedir. Ne suc tanımları ne de cezalar icermektedir.
Avrupa Konseyi bu uluslararası Konvansiyon cercevesinde ve bunun etkin bir şekilde uygulanması icin ciddi calışmalar surdurmektedir. Bu calışmaların en yenisi 3-4 Ekim 2002 tarihinde Antalya (Turkiye)’da organize ettiği “Uluslararası Sprint Semineri”dir. Bu seminerde 26 ulkeden 200’u aşkın katılımcı bulunmuştur. Seminerin sonuc belgesinde yer alan bazı, ulkemiz icin de, onemli bulduğumuz noktaları burada belirtmek istiyoruz:
Seyirci hareketlerine ozgu hukuki cerceveyi cizen, suc tanımlarını yapan ve uygun cezaları belirleyen yasal duzenlemeler yapılmalıdır;
Organizatorlerin ve kamu yetkililerinin gorevleri cok net bir şekilde belirlenmelidir; kuruluşlar ve spor kulupleri sorumluluklarının bilincine vardırılmalı ve stad guvenliğini sağlamalıdırlar; polisin stad icindeki varlığı sınırlı tutulmalıdır;
Sporun butun aktorlerinin (kulupler ve seyirciler dahil) gorev ve hakları acık bir şekilde tanımlanmalıdır;
Kuluplerin yonetimi ve finansman kaynaklarını şeffaf bir şekilde ortaya koyan ozel ve sağlam bir yasal duzenleme yapılmalıdır;
Ceza Kanunlarına ozel suc tanımlamaları yapan ve uygun mueyyidelerini ongoren maddeler ilave edilmelidir;
Bilet satış ve dağıtım duzenlemesi sporda guvenliğin anahtarıdır; bu alanda aşağıdaki hususlara mutlaka uyulmalıdır:
- Stadlarda istihabının(oturma koltuklarının sayısı) aşılması onlenmelidir
-Rakip taraftarlar tecrit edilmelidir,
-Karaborsa bilet satışı ile mucadele edilmelidir,
-Stadyum yasaklarına uyulması sağlanmalıdır,
-Sorumlulukların aktorler arasında paylaşımı sağlıklı şekilde yapılmalıdır,
-Tarafların tanınmalarına ozen gosterilmelidir[7].
Avrupa Konseyi “Şiddetin Onlenmesi Calışma Grubu”nun 10 - 11 Ekim 2002 tarihlerinde Strasbourg’da yaptığı bir toplantıda da “Sporda Şiddeti Onleme Elkitabı” tasarısı hazırlamıştır. Bu calışma henuz cok yeni ve tasarı halinde olmakla birlikte once bazı saptamalarını ve daha sonra da cozum onerilerini burada kısaca belirtmeyi uygun bulduk. Bunlara gore:
Şiddet sadece profesyonel sporu etkilememektedir, amator futbol duzeyinde de hem oyuncular hem de seyirciler arasında mevcuttur;
Gunumuz futbolunda surekli ve onceden duşunulmuş (taammud unsuru) bir şiddet vardır; Holiganlar kendilerini taraftarların bir nevi elit (seckin) sınıfı olarak gorurler ve boyle bir gruba aidiyeti “bir yaşam tarzı olarak” benimserler ve sosyal yaşamlarının bir artı değeri olarak nitelerler;
Yeni iletişim teknolojileri (GSM, İnternet) şiddet eylemlerinin organizasyonuna ve uygulamasına yardımcı olmaktadır;
Ulusal takımların taraftar profili ile kuluplerin taraftar profilleri biri birlerinden farklıdır; ulusal takım taraftarları, coğunluğunda daha yaşlı ve davranışlarında daha kontrolludur, ekonomik bakımdan da daha varlıklıdırlar; bu taraftarlar arasındaki bayan yuzdesi de daha yuksektir;
Tedbirlere gelince, oncelikle belirtilmiştir ki: İngiltere, İspanya ve Portekiz birer “Sporda Şiddete Karşı Ulusal Konsey” kurmuşlardır; Fransa’da “Stadlarda Guvenlik Ulusal Karma Komisyonu”, Almanya’da “Spor ve Guvenlik Ulusal Komitesi” mevcuttur;
Diğer bir tedbir, taraftarları cerceveleyen “Fan Kocluğu” (Fan coaching) ve “Taraftar Elciliği” muesseselerinin kurulup calıştırılmasıdır; (ancak bunların yapıları ve nasıl işletildiklerine burada, bir yandan calışmamızı cok fazla genişleteceği icin, diğer taraftan da Avrupa Konseyi’nde henuz bir taslak calışma olduğu icin, girmek istemiyoruz)[8].
b-Futbolun ulusal disiplin kurallarına gore:
Once, Turkiye Futbol Federasyonu’nun duzenlemesine değinirsek, Federasyonun varlığını ve ozerkliğini oluşturan Turkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Gorevleri Hakkında Kanun’un (17.06.1992 tarih ve 3813 sayılı Kanun) 25. maddesi kuluplere ve Kulup ile hukuki bir bağı olan (yonetici, sportif yonetici, sporcu ve kulup gorevlileri) kişilere ceza verilebileceğini hukum altına almıştır[9].
Bu kanun ışığında cıkartılmış olan “Turkiye Futbol Federasyonu’nun Calışma Usul ve Esaslarına Dair Ana Statu” nun 45 ve 46. maddeleri Tahkim Kurulu’nu, calışma esaslarını, kararlarının niteliğini ve gorevlerini belirlerken[10] 59. maddesi de Disiplin Kurullarını ve cezalarının neler olduğunu belirler.[11]
TFF Futbol Musabaka Talimatı’nın 25. maddesinin II. Fıkrası (e) bendi ile 27. maddesinin (b ve c) bendleri: bir Kulubun seyircileri yuzunden alabilecekleri cezaları duzenlemiştir.[12] Futbol Disiplin Talimatı’nın 11. maddesi disiplin cezalarının neler olduğunu tadat etmiştir. Aynı talimatın 15. maddesi “seyircilerin tutum ve davranışlarından doğan saha olayları ve tecavuzler nedeniyle” Kuluplere “Musabakayı seyircisiz oynatma cezası”, 16. maddesi de “Saha kapatma cezası” ve 17. maddesi de “Para cezası” verilmesini duzenlemiştir. Ancak burada dikkat edilecek husus seyirci hareketlerinden oturu verilen cezaların doğrudan Kuluplere etkili olup 15 ila 16. madde cezalarının seyirciler uzerinde dolaylı etkide (bir sonraki macı seyredememe veya bulunduğu şehirde seyredememe gibi bir uygulamanın seyirci uzerindeki cezai etkisi veya caydırıcılığı tartışmaya acıktır) olduğudur. Futbol Disiplin Talimatı’nın 33. maddesi “Turkluğun veya yabancı bir milletin onurunu kırıcı hareketleri” 34. maddesi “saha ve tesislerde guvenliği bozmak, olay cıkarmak, yaralamak, yakıp yıkmak, tahrip etmek bireysel veya toplu tecavuzlerde bulunan kişilere” verilecek cezaları duzenler. 35. madde “seyircileri suca teşvik”i, 36. madde ise “musabakanın devamına engel olmayı” cezalandırmıştır. Talimatın 44. maddesi “deplasmanda olay cıkartmak” olarak tanımlayabileceğimiz bazı eylemleri 45. madde ise “seyircilere kaba, mustehzi ve kucuk duşurucu soz sarf eden ve bu kabil hareketlerde bulunanlara” demek suretiyle yine seyircilere uygulanabilecek suc ve cezaları tarif etmektedir. Ancak burada da ceza “hak mahrumiyeti”dir. Butun bu maddelerdeki cezalar “HAK MAHRUMİYETİ, MUSABAKALARDAN MEN ve PARA CEZASI”dır. Bu cezaların seyircilere ne derecede somutlaştırılabileceği, ne kadar caydırıcı olabilecekleri ve uygulanabilirlikleri tartışmaya acıktır. Bu nedenle de bu Talimatın kapsamını belirleyen 2. maddesi seyircilerin işlediği eylemler icin cezalar kapsamına onları almamıştır; burada tanımlanan seyirci hareketlerinden oturu cezalandırılan, taraftarı oldukları Kulupler ve gereğinde yoneticileridir
TFF Fair Play Talimatı’nın 2. maddesi kapsamına “seyircileri” de aldığını belirtmiştir. 5. maddesi ise “Seyircilerin .... karşı takım oyuncularına, macı yonetenlere, macla ilgili diğer gorevlilere, seyircilere, basın ve yayın temsilcilerine sportmence davranmaları ve bu konuda her turlu cabayı harcamaları ....... fair play hareketleridir” demektedir. Ancak halen Turkiye’de oynanan bir cok musabakada seyirci fair play’i maalesef yoktur.
c) Futbolun uluslararası disiplin kurallarına gore:
UEFA Disiplin Talimatı’nın “SORUMLULUK” başlıklı 6. maddesi UEFA uyesi ulusal federasyonların ve kuluplerin “oyuncularının, yoneticilerinin, uyelerinin ve TARAFTARLARININ” davranışlarından sorumlu tutmaktadır. 8. maddeye gore bu kişi ve kitlelerin eylemleri UEFA tarafından disiplin cezası ile cezalandırılabilmektedir.
Talimatın 11. maddesinin (c) bendine gore: “seyircilerin sahaya girmesi veya sahayı işgal etmeleri, sahaya yabancı cisimler atmaları, yanıcı bir takım nesneleri tutuşturmaları ve stad icinde ve yakın cevresinde disiplin dışı hareketlerde bulunmaları” durumunda bu disiplin talimatının uygulanacağı belirlenmiştir. Bu maddenin uygulaması ile Galatasaray Spor Kulubu’ne hangi maclarında hangi seyirci eylemleri sonucunda ne kadar para cezası uygulandığını bu calışmamızın onceki bolumlerinde belirtmiştik. Cezaların nitelikleri UEFA Disiplin talimatının 14. maddesinde tanımlanmıştır.
UEFA’nın “Stadyumlarda Guvenlik Talimat”ı uyarınca macların organizatorleri, ulusal federasyonlar ve kulupler stadyumlarda guvenliği sağlama ve seyirci taşkınlıklarını onlemekle yukumlu tutulmuşlardır. Bunu sağlamak icin de, bu Talimata gore birinci kural stadyumdaki butun yerlerin oturulur olması zorunluluğudur (bunun nedenini daha once belirtmiştik). Talimatın 1.04 maddesine gore Kuluplerin seyircilerine – taraftarlarına bilet sağlamadaki sorumluluklarını belirlemiştir. Talimatın 1.06 maddesi seyircilerin oturma duzenlerini ve rakip takım taraftarlarının birbirlerinden nasıl tecrit edilmeleri gerektiğini duzenlemektedir. 2.08 maddesi seyircilerin stadyuma girerken “ust aramalarını” duzenlemiştir. Talimatın 2.30 maddesi stad icinde ve yakın cevresinde “siyasi nitelikte faaliyette bulunulamayacağı” hukmunu koymuştur. 2.31 maddesi taraftarların ırkcı ve rakip takım taraftarlarını tahrik edici, provokatif hareketlerde bulunması bu nitelikte bayrak veya pankart acmaları sorumluluklarını duzenlemektedir.(Ornek: son Galatasaray – Panatinaykos macında iki takım fanatiklerinin karşılıklı actıkları provokatif pankartlar).
Butun bu hukumlerin onemini, nasıl uygulandığını ve Turkiye’nin (Galatasaray macları dolayısı ile) uluslararası temaslarda bazı yaşadıklarına bu calışmanın “ULUSLARARASI BOYUTTA SORUNLAR” bolumunde değineceğim.
F.I.F.A.’nın aynı alandaki talimatlarına gelince, oncelikle belirtelim ki yukarıda belirttiğimiz UEFA’nın Stad guvenliği hakkındaki Talimatı’nın son maddesi (5.01) bu talimatın FIFA’nın Avrupa’da oynanan maclarında da gecerli olduğunu belirtmiştir. Ayrıca FIFA’nın Disiplin Talimatı da seyirci davranışları hakkında UEFA’nınkilere benzer hukumler icermektedir (FIFA Disiplin Talimatı 3. maddesi). FIFA cezaları Ulusal Futbol Federasyon’larına karşı uygulanmaktadır.

Kaynaklar:
1-Erkiner, Kısmet:
uygulanarak takibatta bulunulmuştur. Spor Hukuku.Bahceşehir Universitesi Ders Notları. 2004.*
2-Erkiner, Kısmet:
Spor Hukuku.Galatasaray Universitesi Ders Notları. 2004.
3-Erkiner, Kısmet:
Spor Hukuku.Guncel Hukuk Dergisi ceşitli sayıları.Doğan Yayıncılık 2004.

__________________