A- Koruma Tedbiri Kavramı ve Olcululuk İlkesi
1. Genel Olarak
Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunumuzun 153. maddesine gore ceza muhakemesi, bir sucun işlenmesi ile ilgili olarak “zehab” derecesinde bir şuphenin ortaya cıkmasıyla başlar. Bu andan itibaren, muhakemenin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi icin, bazı tedbirlere başvurulması gerekebilir. Bu tedbirler, şupheli veya sanığın hazır bulunmasını ya da delillerin karartılmamasını sağlamaya yonelik olabileceği gibi, ileride verilecek hukmun yerine getirilmesini sağlamak amacını da taşıyabilir. İşte bu amaclarla ve bir suc işlendikten sonra ve fakat hukumden once başvurulan, hemen hepsi bireyin anayasalarda teminat altına alınan bazı temel hak ve ozgurluklerini sınırlandıran ve bu nedenle ceza muhakemesi hukukunun alanı dışına da taşan bir nitelik gosteren bu tedbirlere, koruma tedbiri denilmektedir. [1]
Kişilerin temel hak ve ozgurlukleri sınırlanırken goz onunde bulundurulması gereken en onemli ilke olcululuk ilkesidir. Bu ilke aynı zamanda 2001 yılındaki 4709 sayılı değişiklikle anayasal duzleme de oturtulmuş ve Anayasamızın 13. ve 19.maddelerinde yerini bulmuştur. Koruma tedbirlerinde olcululuk ( orantılılık) ilkesi, kişihurriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran koruma tedbirlerinden oncelikle hafiften ağıra doğru giden sıralama icinde uygulama yapılmasını gerektiren bir ilkedir. Oyle ki, Ceza Muhakemesinin gayesine daha hafif bir tedbirle ulaşılması mumkun ise bu tedbirin oncelikle uygulanması gerekir. [2] İşte Adli Kontrol, olcululuk ilkesinin sonucu olarak, Ceza Muhakemesi Hukuku’ndaki koruma tedbirleri icinde cok onemli bir yeri olan ‘Tutuklama’ tedbirinin ağır sonuclarından kişileri korumak icin, 5271 sayılı CMK ile getirilmiş olan yeni bir koruma tedbiridir. Adli kontrol kurumu tesis edilirken Alman, Fransız ve İtalyan hukuku da goz onunde bulundurulmuştur. [3]. Hatta 10.06.1983’te değişen 17.7.1970 tarihi Fransız Kanunu’nda, tutuklamadan hafif olan bu tedbirlerin hepsi ‘’denetleme’’( mise sous controle judiciaire) altında toplanmış bir sisteme bağlanmıştır. [4]


B.Adli Kontrol
1-Genel Olarak
Adli Kontrol, kişiyi ozgurluğunden yoksun bırakmamakla birlikte gozlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirlere tabi kılmaktadır; boylece kişinin kacması riski azaltılırken, hurriyetten tumu ile yoksun kılmanın zararları da ortadan kaldırılmış olmaktadır. [5]. Bu koruma tedbiri tutuklamayı da istisnai hale getirmektedir.Yeni CMK uc yıla kadar hapsi gerektiren suclarda, tutuklamanın onune bir engel koymuştur.Ust sınırı bir yıla kadar olan suclarda tutuklama yasaktır (CMK m.100/son), uc yıla kadar hapis cezalarında ise hakimin takdirine bırakılmış bir hal vardır. [6]. Ancak adli kontrolun yetersiz kalması ihtimalinde, mutlaka adli kontrolun yetersiz kalacağını gosteren hukuki ve fiili nedenlere de yer verilerek tutuklama kararı verilir (CMK m.101/1).Ust sınırı uc yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suclarda, şupheli hakkında tutuklama sebepleri oluşmuşsa, bir veya birden fazla yukumluluğe tabi tutularak, tutuklama yerine ‘adli kontrol’ altına alınabilir (CMK m.109/1). Uc yılı gecen hapis cezalarında iki istisna vardır ki, bu istisnai tedbirler dışında adli kontrol uygulanmaz (CMK m.109/1) : Yurt dışına cıkma yasağı ( CMK m.109/3a) ve guvence miktarı yatırmak (CMK m.109/3f) tedbirleri icin uc yıllık sınır dikkate alınmaz. Suc uc yıldan fazla hapis cezası gerektirse de bu tedbirlere hukmedilebilir.Bu iki tedbir 2005 yılındaki 5353 sayılı değişiklikle genişletilmiş ve tum suclarda uygulanabilir bir hale getirilmiştir. 109.maddede 5560 sayılı kanunla son bir değişiklik daha yapılmış ve maddeye şu 7.fıkra eklenmiştir : ‘Kanunlarda ongorulen tutukluluk surelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında birinci fıkradaki sure koşulu aranmaksızın adli kontrole ilişkin hukumler uygulanabilir.’ Sure koşulunun uygulanmayacağı iki tedbir yanında bir ucuncu istisna da bu maddeyle getirilmiş olmaktadır.
Yeni CMK, kişi ozgurluğune verdiği onemi vurgulamak uzere, adli kontrol adını verdiği bu muesseseyi kabul ederken, ceza adalet sisteminin etkinliğini de gozardı etmemiştir.Bu nedenle, denetimli serbestlik ve yardım merkezi ile koruma kurulları oluşturulmasını ongoren Ceza ve Guvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 104.maddesi uyarınca bir ‘’kanun’’ cıkartılmıştır.Bu kanunda salıverme sonrası kişilerin durumu ile adli kontrol altına alınan kişilerin durumunu ve Denetimli Serbestlik Merkezlerinin yurutmesi konuları duzenlenmiştir. [7]

2-Adli Kontrol Kararının Verilmesi
Şupheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adli kontrol altına alınabilir.
Hakim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adli kontrol uygulamasında şupheliyi bir veya birden cok yukumluluk altına koyabilir; bu yukumlulukleri kısmen veya tamamen kaldırabilir,değiştirebilir veya şupheliyi bunlardan bazılarına uymaktan muaf tutabilir (CMK m.110/1 ve 2). Bu maddenin ilk iki fıkrasından adli kontrolun sadece kamu davası acılmadan once uygulanacağı izlenimi uyanmamalıdır.Cunku m.110/3’te adli kontrolun duruşma esnasında da uygulanabileceği belirtilmiştir.
CMK m.111, m.110’un Cumhuriyet savcısına verdiği yetkiyle orantılı olacak şekilde, şupheli ve sanığa da adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını isteme hakkı vermiştir.Bu istem sonrasında Cumhuriyet savcısının goruşu alınarak, hakim veya mahkeme tarafından tedbirin kaldırılmasına karar verilebilir. CMK m.111/2’ye gore; adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.
Kanunda bir acıklık bulunmamakla birlikte mahkeme tarafından sanık hakkında hukum kurulurken hukum anına kadar devam eden adli kontrol tedbiri var ise bu tedbire de son verildiğinin acıkca hukumde belirtilmesi işin niteliği icabıdır.Ancak mahkeme boyle bir karar vermemiş olsa bile dava hukumle sonuclandığından artık adli kontrol tedbiri de hukumsuz kalmış sayılmalıdır.Hukmun kesinleşmesi aşamasında adli kontrol tedbirlerinin devamında kurumun niteliği gereği bir yarar yoktur. [8]


3-Yukumlulukler :
Adli kontrol şuphelinin aşağıda yazılan bir veya birden fazla yukumluluğe tabi tutulmasını icerir (CMK m.109/3) :
a) Yurt dışına cıkamamak ( 2005 tarihli 5353 sayılı kanun ile bu tedbir icin ust sınırın uc yıl hapis cezası olması kuralı yoktur),
b) Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen sureler icinde duzenli olarak başvurmak,
c) Hakimin belirttiği merci veya kişilerin cağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak,
d) Her turlu taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında surucu belgesini teslim etmek,
e) Ozellikle uyuşturucu, uyarıcı veya ucucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tÂbi olmak ve bunları kabul etmek,
f) Şuphelinin parasal durumu goz onunde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden cok taksitlerle odeme sureleri, Cumhuriyet savcısının isteği uzerine hÂkimce belirlenecek bir guvence miktarını yatırmak (2005 tarihli 5353 sayılı kanun ile bu tedbir icin ust sınırın uc yıl hapis cezası olması kuralı yoktur),
g) SilÂh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silÂhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek,
h) Cumhuriyet savcısının istemi uzerine hÂkim tarafından miktarı ve odeme suresi belirlenecek parayı suc mağdurunun haklarını guvence altına almak uzere aynî veya kişisel guvenceye bağlamak,
i) Aile yukumluluklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince odemeye mahkûm edildiği nafakayı duzenli olarak odeyeceğine dair guvence vermek.

4-Ust Sınır Hapis Cezasının Uygulanmadığı İki İstisna : Guvence Yatırmak ve Yurt Dışına Cıkamamak
4.a.1.Guvence :
Artık butun suclarda uygulanabilen guvence yukumluluğunun iki amacı vardır : Bunlardan birincisi, şupheli veya sanığın butun usul işlemlerinde, hukmun infazında veya altına alınabileceği diğer yukumlulukleri yerine getirmek uzere hazır bulunması; ikincisi ise, CMK m.113/1b’de belirtilen sırada olmak koşulu ile odemelerin yapılmasıdır. Gosterilen guvenceden oncelikle katılanın masrafları ve sucun neden olduğu zararlar giderilir,daha sonra ise kamusal giderler ve en sonunda para cezaları tahsil edilir. Şupheli veya sanığı guvence gostermeye zorunlu kılan kararda, guvencenin karşıladığı kısımlar ayrı ayrı gosterilir (CMK m.113/3). Hakim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı şupheli ve sanığın rızasıyla, mağdurun haklarını karşılayan kısımların mağdura odenmesini emredebilir (CMK m.114/1). Mağdur veya nafaka alacaklısı lehinde verilmiş bir yargı kararı varsa,şupheli ve sanığın rızasına gerek olmaksızın odemenin yapılması emredilebilir (CMK m.114/2). Hukumlu 113.maddenin ongorduğu yukumlulukleri tamamen yerine getirirse, guvence kendisine iade edilir (CMK m.115).
4.a.2.Guvence ve Teminatla Salıverme :
Yeni CMK, mulga kanundaki teminatla salıverme kurumuna yer vermemiştir.Mulga kanundaki bu kurum,’delil karartma şuphesi’ olan durumlarda uygulanmıyordu.Yeni CMK ise ‘kacma şuphesi’ veya ‘karartma şuphesi olan her durumda guvence kurumunu işletmektedir.Guvence kurumu teminatla salıvermeden oldukca farklıdır.Guvencenin amacı şupheli veya sanığın butun usul işlemlerinde, hukmun infazında hazır bulunmasını ve kanunda gosterilen odemeleri yapmasını sağlamaktadır.Onceden odemeyi duzenleyen CMK m.114 de aynı amacı gutmektedir.
Teminat yatırma iki şekilde soz konusu olabilir : a) Onceden tutuklama kararı verilir ve teminat yatırılırsa bu kararın uygulanmayacağı kabul olunurdu. b) Tutuklama kararından once sanıktan teminat vermesi istenir,vermezse tutuklama kararı verilirdi. Mulga kanunumuz ilk şekli tercih etmişti. Teminat yerine yanlış bicimde kefalet dendiğinden,kanunumuzda bu muessese ‘’kefaletle salıverme’’ olarak duzenlenmişti. Teminatla salıvermenin aleyhinde olanlar ve ‘fakir faydalanamıyor,hukuki eşitlik esasına aykırı oluyor’ diyenler vardı. Mulga kanunumuz bu kurumu bir halde kabul etmemekte idi.O da tutuklamanın, suc delillerini ve izlerini yok etmeye, değiştirmeye sanığın teşebbus etmesi sebebine dayanması hali idi. Ayrıca kurumun işletilmesi icin istem aranmamıştı.Hakim kendiliğinden de teminatla salıvermeye karar verebilirdi. [9]
4.a.3.Guvence Yukumune Uymamanın Sonucları :
Adli kontrol hukumlerini isteyerek yerine getirmeyen şupheli veya sanık hakkında, hukmedilebilecek hapis cezasının suresi ne olursa olsun, yetkili yargı merci hemen tutuklama kararı verebilir (CMK m.112). Mulga kanunda, tutuklama sebeplerinin ortaya cıkması halinde kişi tutuklanabiliyordu.Yeni CMK ise adli kontrol yukumluluğunun ihlalini tutuklama icin yeterli saymıştır. [10]
4.b.1.Yurt Dışına Cıkamamak :
Yurt dışına cıkma yasağı hukukumuzda ilk kez mulga Cıkar Amaclı Suc Orgutleriyle Mucadele Kanunu’nun 9.maddesinde duzenlenmişti.Ayrıca yine mulga Bankalar Kanunu m.24/3-b bendinde ve Pasaport Kanunu’nda da benzer duzenlemeler vardı.
Anayasamız da 23.maddesinin 3.fıkrasında, yurt dışına cıkma hurriyetinin ancak suc soruşturması ve kovuşturması sebebiyle ve suc işlenmesini onlemek amacıyla ve kanunla sınırlanabileceğini belirtmiştir. Ulke dışına cıkmak insan haklarından biridir ( İHAS , Protokol No.4, m.2). Bu nedenle bu hakkın sınırlanması da diğer haklarda olduğu gibi olcululuk ilkesine uygun olmalı ve sınırlama kararını bir yargı merci vermelidir.
İcişleri Bakanlığı Adalet Bakanlığı’na yazdığı 3 Mart 2000 tarihli yazıda seyahat ozgurluğu ile ilgili temel kriterleri acıklamıştır.Yurt dışına cıkma niteliği taşıyan yabancı memleketlere gitmek isteyenlere Pasaport Kanunu’nun 22.maddesi uyarınca pasaport verilmemesi acısından İcişleri Bakanlığı’na ulkenin genel guvenliği bakımından yetki tanınmıştır.İcişleri Bakanlığı ulkenin genel guvenliği bakımından aşağıdaki kişilerin yurt dışına cıkışlarını idari bir işlemle kısıtlarken şu kıstaslara gore karar verecektir :
- Vatandaşın ulkemizin genel guvenliği aleyhine bireysel veya toplu faaliyet gosteren, yardım eden veya bunları yonetenlerden olması, evvelce mulga DGMK m.9’da şimdi de yeni CMK m.250’de tanımlanan eylemlerden birinin soz konusu olması gerekmektedir.
- Adli makamlara sevkedilmesini teminen yeterli delil toplanması, faaliyetlerinin bağlantılarının tespit edilmesi icin hakkında kısa sure icerisinde operasyon yapılmasına yonelik takip ve tasarruf faaliyeti yurutulmekte olan kişilere de Pasaport Kanunu’nun 22.maddesi uyarınca pasaport verilmesi engellenmek uzere tahdit konulabilecektir.Ancak kişinin durumunun bu uc kıstastan hepsine uyması şarttır. [11]



4.b.2.CMK’daki Duzenleme :
2005.5353 numaralı değişikliğe gore; CMK’daki duzenleme ile birlikte ‘ceza suresinde bir sınır’ aranmaksızın, tum suclar icin yurt dışına cıkma yasağının konulabileceği hukme bağlanmıştır. Bu yasak bir adli kontrol turu olduğu icin elbette uygulanabilmesi, CMK m.100’deki kuvvetli suc şuphesini gosteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunmasına bağlıdır.


5.Cocuk Koruma Kanunu’na Gore Adli Kontrol :
Cocuk Koruma Kanunu’nun 20.maddesinde CMK’nın 109.maddesine de atıf yaparak bir duzenlemeye gidilmiştir. Maddede CMK m.109’un yanında ayrıca sadece cocuklar acısından uygulanabilecek olan ve adli kontrol mekanizması icinde yer alan bazı koruma tedbirlerine yer veriliştir. Bu maddeye gore ;
(1)Suca suruklenen cocuklar hakkında soruşturma veya kovuşturma evrelerinde adlî kontrol tedbiri olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu Maddesinde sayılanlar ile aşağıdaki tedbirlerden bir ya da birkacına karar verilebilir:
a) Belirlenen cevre sınırları dışına cıkmamak.
b) Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek.
c) Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak.
CMK’da adli kontrol tedbirlerine bilerek uymama durumunda verilebilecek tutuklama kararı icin Cocuk Koruma Kanunu’nda yine farklı bir duzenleme yapılmıştır. Kanunun 20.maddesinin 2.fıkrasına gore ; bu tedbirlerden sonuc alınamaması, sonuc alınamayacağının anlaşılması veya tedbirlere uyulmaması durumunda tutuklama kararı verilebilir.


6.Adli Kontrol Kararına İtiraz [12] (Ahu Karakurt-Adli Kontrol Koruma Tedbiri_THS Kutuphanesi)
CMK'nın 111. maddesine gore; soruşturma ve kovuşturma evresinde mahkeme ya da sulh ceza hakimince verilen adli kontrol kararlarına, bu kararın değiştirilmesi ya da kaldırılmasına yonelik kararlara itiraz edilebilir. İtiraz etme yetkisi CMK'nın 260 ve devamı maddelerine gore; cumhuriyet savcısına, şupheliye, sanığa, onların yasal temsilcilerine, eşlerine ve katılana aittir.

CMK'nın 268. maddesine gore itiraz hakkının kullanılması sureye bağlıdır. Sure kararın oğrenildiği tarihten itibaren yedi gundur. İtiraz yazılı olarak yapılabileceği gibi istemin tutanağa gecirilmesi sağlanarak da yapılabilir.

İtirazın yapılacağı merci, kararı veren mahkeme ya da sulh hakimidir. Kararına itiraz edilen hakim ya da mahkeme itirazı yerinde gorur ise değiştirir, yerinde gormez ise uc gun icerisinde yetkili mercie gonderir. CMK'nın 268. maddesinin ucuncu fıkrası gereğince adli kontrol kararına karşı itiraz merci; kararı soruşturma evresinde sulh ceza hakimi vermiş ise, yargı cevresinin bulunduğu asliye ceza mahkemesi hakimi, sulh ceza işleri asliye ceza mahkemesi tarafından yurutuluyor ise ağır ceza işlerini goren mahkeme başkanıdır. Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen adli kontrole ilişkin kararlar icin ise yargı cevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilir.


Kaynaklar :

1.sayfa : [1]- Yrd. Doc. Dr. Mahmut Koca-Tutuklanmada Orantılılık İlkesi Cercevesinde Bir Koruma Tedbiri Olarak Yurt Dışına Cıkma Yasağı
[2]- Mehmet Yaşar Koparan-Bir Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama
[3]- Mustafa Tarık Şentura-5771 sayılı CMK’da Tutuklama ve Adli Kontrol
[4]- Kunter-Yenisey-Nuhoğlu-Ceza Muhakemesi Hukuku-14.bası
[5]- 5271 Sayılı CMK m.112 Gerekcesi
[6]- Kunter-Yenisey-Nuhoğlu-Ceza Muhakemesi Hukuku-14.bası
2.sayfa : [7]- Kunter-Yenisey-Nuhoğlu-Ceza Muhakemesi Hukuku-14.bası
[8]- Mustafa Tarık Şentura-5771 sayılı CMK’da Tutuklama ve Adli Kontrol
4.sayfa : [9]- Kunter-Yenisey-Nuhoğlu-Ceza Muhakemesi Hukuku-14.bası
[10]- Kunter-Yenisey-Nuhoğlu-Ceza Muhakemesi Hukuku-14.bası
[11]- Kunter-Yenisey-Nuhoğlu-Ceza Muhakemesi Hukuku-14.bası
5.sayfa : [12]- Ahu Karakurt-Adli Kontrol Koruma Tedbiri_THS Kutuphanesi

__________________