KAPİTALİZM NEDİR?
Uretim araclarının ozel mulkiyetine ve bu aracların onlara sahip olmayan emekciler tarafından işletilmesine dayanan bir insan toplumunun hukuksal statusu; ozel girişim ve piyasa serbestliğine dayanan uretim sistemi, esas olarak buyuk capta gelişmiş teknik sermayeye va mali sermayenin egemenliğine dayanan iktisadi sistem. Marxcı terminolojide, temel emekcilerin, uretim araclarını ellerinde bulunduranlar tarafından somurulmesi yoluyla sistemli bir bicimde artı değer elde edilmesine bu artı değerin onemli bir bolumunun ek sermaye haline getirilerek yeni bir artı değere donuşturulmesine dayanan ic celişkilerden dolayı yıkılmaya mahkum siyasi, iktisadi ve toplumsal rejim. Verimlilik uzerine yoğunlaştığı icin, surekli gelişme ortamı yaratabilen, fakat, adalet kavramını yok saydığı icinde insanların tepkisini fazlasıyla ceken sistem. Kapitalizm, tanım ozellikleri konusunda iki farklı yaklaşım vardır. Bunlardan birine gore kapitalizm uretimin kar amacıyla yapıldığı ve pazarda satıldığı ekonomik sistemin adıdır. Oteki tanımda ise kapitalizmin ucretli emeğe dayalı bir ekonomik sistem, bir uretim tarzı olduğu vurgulanır. Birinci tanımı savunanlara gore kar icin uretim eski cağlardan beri vardır ama bu kapitalizmin eski cağlardan beri varolduğu anlamına gelmez. Cunku o zamanlar kar amaclı uretim mevcut uretim tarzının esasını oluşturmayan oldukca kucuk bir bolumu idi. Kar amaclı uretimin sistemin temelini oluşturabilmesi icin mal, para, emek ve sermaye akımlarının olması gerekir. Bu serbestliğin sağlandığı bir duzenin ortaya cıkabilmesi icin 15. yuzyılı beklemek gerekmiştir. Ancak 15. yuzyıl Avrupa'sında kapitalizm ortaya cıkabilmiştir. İkinci tanımı savunanlar ise kapitalizmin ayırt edici unsuru olarak ucretli emeğin varlığını gostermektedirler. Yani kapitalizmde, emeğinden başka satacak bir şeyi olmayanlar (işciler) ucret karşılığında uretim aracları sahiplerinin bu araclarını kullanarak uretimi gercekleştirirler. Boyle bir sistem ancak 17. ve 18. yuzyılların Avrupa'sında ortaya cıkabilmiştir. Dikkat edilirse bu iki goruşun tanımları farklı unsurları vurgulamakla birlikte, kapitalizmin ortaya cıktığı yer ve zaman konusunda aralarında hayli yakınlık vardır. Kapitalizmin Avrupa'da, feodalizmin yıkılması surecinde ortaya cıkmış olduğu konusunda anlaşmaktadırlar.
KAPİTALİZMİN DOĞUŞU:
500yıl kadar once Batı Avrupa'da ortaya cıktı. Kesin bir doğum tarihi koymak mumkun değil. Sanayi devrimi ile doğmuştur diyebiliriz. Curuyen Avrupa feodalizminin icinde toprak sahibi sınıfın egemen olduğu bir toplumda değişim icin bastıran guclerin ittirmesiyle ekonomik bir sistem olarak buyudu. Yeni kapitalist toplumun farkını sadece ticaret, olarak gormek doğru değil. Cunku ticaret hep vardı. Kapitalizmin gelişimi icin bir şey daha zorunluydu. Kar ve piyasa ilişkileri toplumsal yaşamın merkezine yerleşti ve uretim surecinin kendisi rekabete dayalı sermaye yatırımları ve emeğin kar amacıyla istihdamı etrafında belirlenir hale geldi. Kapital (sermaye) sozcuğunun tanımladığı şey kapitalizmin merkezi olan yanıdır. 1500 yıllarında dunyanın bircok yerinde boylesi bir sistemin bazı unsurlarının yaşama gecmeye calıştığını goruyoruz. Ancak ilk cıkışı Batı Avrupa'da gercekleşti. Bunun bir nedeni bu bolgenin dunyanın daha geri kalmış ve Buyuk Ortadoğu, Hindistan ve Cin İmparatorluklarına gore daha az denetim ve kontrol altında olmasıydı. Sanayi Devrimi sonrası, 18. yuzyılda kapitalizm tum kapasitesiyle calışmaya başladı. Donuşturme gucu arttı ve hızlandı. Kapitalizm 20. yuzyıla kadar butun dunyayı kuşattı, dokunmadık yer bırakmadı.
KAPİTALİZMİN AMACLARI VE OZELLİKLERİ:
Kapitalist rejimde iktisadi etkinliğin temel amacı kar elde etmektir. Ama kar elde etmenin karşılığında girişimin başarısızlığa uğraması tehlikesi vardır. Modern kapitalizmin ayırıcı ozelliği, kar dışında ayırıcı belli bir guvenlik araması ve yeterince buyuduğu zaman da guc sahibi olmak istemesidir. Klasik kapitalizm, merkezi olmayan bir ekonomi tipine tekabul eder. Bu tip ekonomide uretimle tuketim arasındaki iktisadi denge, en yuksek karı elde etmeye yonelik bir iktisadi hesaba gore hareket eden işletmelerle tuketicilerin, arz ve talep yasası tarafından yonetilen bir rekabet piyasasında, hicbir kısaltmaya uğramayan ozgur davranışlarından doğar. Bu sistemin temellerini oluşturan iktisadi mekanizmaların aksamasını onlemek amacıyla devletin ara sıra mudahalede bulunması gerekir. Başlangıcta kapitalizm esas olarak ticari bir nitelik taşıyordu ve coğu kez kurallara bağlıydı. XIX. yuzyılda en onemli kişisi girişimci olan sınai ve liberal kapitalizm ortaya cıktı. XIX. yuzyıl sonlarından bu yana bireylerin yerini grupların aldığı goruldu. Anonim şirketler, uretim araclarının buyuk capta merkezleşmesine yol actı. Rekabeti sınırlamak amacıyla ureticiler arsında antlaşmalar yapıldı. Girişimci artık en onemli kişi olmaktan cıktı ve onun yerini maliyeci aldı. Boylece modern kapitalizm doğdu. Bu sistemin temel ozellikleri şunlardır:
a) Teknik sermayelerin onemi ve mali sermayenin egemenliği,
b)Ucretlilerle işverenlerin, birbirleriyle mucadele eden guclu sendikalar kurmaları.
Merkezleşme, butunleşme ve devlet mudahaleciliğinin derecesi ulkeden ulkeye değişmektedir. Bununla birlikte hemen her yerde, sınai, mali ve ticari bir kamu kesimi ortaya cıkmakta ve aynı zamanda, gelirlerin yeni bir dağılımını ya da hic olmazsa, risklerin toplumca karşılanmasını (sosyal guvenlik) amaclayan yontemler geliştirilmektedir. Devlet iktisadi ve mali siyasetiyle, bir yandan iktisadi oznelerin kararından doğan anarşinin yarattığı dengesizlikleri duzeltmeye calışırken, ote yandan da gelirlerin ilk dağılımından ileri gelen eşitsizlikleri piyasa aracılığıyla azaltmaya calışmaktadır. Ancak gudulen amaclardan oldukca farklı ve hatta bunlara taban tabana karşıt bazı sonuclara ulaşıldığı da gorulmektedir. Kapitalist ekonomilerin coğunda, işletme gelirlerinin hemen yalnızca devletle (vergiler) bizzat işletmeler (ozfinansman) arasında paylaşılması yonunde bir eğilim gozlenmekte, boylece ortaklara duşen pay gittikce azalmaktadır.
MARX VE KAPİTALİZM:
Marx, 1849 yılında Londra'da olene kadar tarihin, devindirici gucunu, işlerinden başka bir şeye sahip olmayanlar ve onları calıştıranlar arasındaki uyuşmazlıklardan aldığını acıkladığı'Kapital'adlı eseri uzerine calıştı. Marx kapitalizmi inceledi ve bir işcinin uretiminin, aldığı ucretten daha değerli olduğunu fark etti. Aralarında bulunan ve Marx'ın artıkdeğer olarak adlandırdığı fark, patronların daha cok uretmek icin yeniden calıştırdığı kardı. Burjuvazinin cıkar yarışı-kapitalizmin temeli-bir devrimde kapitalistlerinmezarcısı'olacak, daha kalabalık ve daha organize bir proletaryanın doğmasına neden oluyordu. Tarihin son cağında kapitalizmi, uretim aracları ortaklaşıldığından dolayı kardan herkesin yaralandığı komunizm izleyecekti.
DARWİN VE KAPİTALİZM:
Kapitalizm terimi, sermayenin egemenliğini ongoren, serbest, sınırsız, mutlak ve toplumun bu kriterler icinde kıyasıya bir rekabet icinde olduğu ekonomik bir sistemi ifade eder.'Kapitalist toplum'ise, bireylerin son derece cetin ve acımasız bir şekilde birbirleriyle rekabet ettikleri bir arenadır.Bu, aynı Darwin'in tarifini yaptığı, sermayeye sahip olanların yaşayabildikleri, gucsuz ve zayıfların ise ezilerek yok oldukları, acımasızlığın hukum surduğu bir arenadır. Kapitalizmin temelini oluşturan bu mantığa gore, her birey-bu bir insanda, bir şirkette, ulus da olabilir-yalnızca kendi gelişimi ve cıkarları icin savaşmalıdır. Bu savaşta esas olan kriter uretimdir. En iyi ureticiler ayakta kalır, zayıflar ve yetersizler elenir, yoksullukla ezilenlerin'insan'oldukları gozonunde bulundurulmaz. Dikkate değer gorulen ekonomik gelişme ve bu gelişmenin urunu olan eşyadır. Dolayısıyla kapitalist zihniyet insanın yok olmasına, zorluk icinde yaşamasına karşı ahlaki sorumluluk duymaz. İşte bu, Darwinizm'in, toplumun ekonomik yonune eksiksiz uyarlanmış halidir. Darwin'in prensiplerini sosyal yaşama tanıtan ve Sosyal Darwinizm'in başlıca temsilcilerinden Herbert Spencer'a gore ise, eğer bir insan fakirse bu onun hatasıdır; hic kimse onun yukselmesi icin yardım etmemelidir. Eğer bir insan zenginse, bunu ahlaksızlıkla kazanmış olsa bile bu, onun becerisidir. Bu nedenle, fakir biri ortadan silinirken zengin biri varlığını surdurur. İşte bu goruş, gunumuzde toplumların hemen hemen tamamına ait bir goruştur ve Darwinist-kapitalist ahlakın bir ozeti niteliğindedir.
KAPİTALİZMİN OLANAKLARI VE BUNLARDAN YARARLANABİLMEK:
Kapitalizmde ucretli emek kullanarak kar etme olanakları bunu becerebilen herkese acıktır. Bu olanaklardan yaralanabilmek icin bir aileye mensup olmak, devletten belli bir yetki almak, belli bir eğitimi gormuş olmak gerekmez.Gereken tek şey bunu becerebilmektir.Bu beceri, daha somut olarak ifade etmek gerekirse, uretim araclarını satın alacak ya da yaratacak parayı ve/krediyi bulmak ve insanların kullanmak isteyecekleri bir mal ya da hizmeti uretmek anlamına gelmektedir. İşte bu ozelliği kapitalizme, kendisinden onceki uretim tarzlarında bulunmayan bir dinamizmi sağlamıştır. Burada insanların kar peşinde koşması serbesttir ve bu oteki insanların istedikleri mal ve hizmetleri uretebilmelerine bağlıdır. Bu sayede kapitalizmle birlikte hızlı bir teknolojik gelişme ve refah artışı başlamıştır. Cok sayıda insanın, kar icin bir uretim serbestliğinden yararlanmak uzere işe koyulması bunlar arasında rekabete yol acmıştır. Bir yandan rekabet, ote yandan yeni mal ve hizmetler yaratma gudusu teknolojik gelişme hızını, eski cağlara kıyasla tasvvur edilemez boyutlara ulaştırmıştır. Kapitalizmin kendi gelişme sureci icnde ortaya cıkan bir başka olay da teknolojik gelişme hızını daha da arttırmıştır. Kapitalizmin başlangıc donemlerinde kar onemli olcude ucuz emeğe dayanmaktaydı. Hem ucretler duşuktu, hem de calışma suresi sınırlı değildi, kadın ve cocukların calıştırılması da serbest idi. Daha sonraları calışanların mucadeleleri sonucunda iş gunu 8 saate indi, ucretlerde yukselme oldu. Bu kapitalistleri karları artırmak icin ucuz emekten ziyade, emek verimliliğini arttırmaya, yani teknolojik yeniliklere yoneltti. Boylece teknolojik gelişme hızı daha da arttı. Kapitalizm başlangıc donemlerinde, bir yandan hızlı teknolojik gelişme ve refah artışı yaratırken, bununla eş anlamlı olarak yoksulluğa da yol actı. İşciler duşuk yaşam standartlarına ve zaman zaman yoğunlaşan işsizliğe katlanmak zorunda kaldılar. Ancak 19. yuzyıl sonlarından itibaren işsizlik azalmaya, işcilerin yaşam standardı da yukselmeye başladı. Fakat bu noktada başka bir yorum yaygınlık kazanmaya başladı. Kapitalizmin 20. yuzyılda Avrupa, ABD, Japonya gibi ulkelerde genel refah artışına yol acması bu sistemin bir yandan bazılarının refahını artırırken, coğunluğun yoksulluğunu doğurduğu gerceğini değiştirmemiştir.Cunku yukarıda sayılan ulkelerdeki refah artışı bu ulkelerin kapitalist sistemin geri kalmış ulkelerini eşitsiz mubadele yoluyla somurmesinin sonucudur. Dolayısıyla kapitalizmin refahını dayandırdığı yoksul kitleler eskiden Avrupa ve ABD'nin işcileri idi, bu gun ise Asya, Afrika ve Latin Amerika'nın yoksul halklarıdır. Buna karşı cıkanlar ise kapitalizmdeki refah artışının esas olarak teknolojik gelişmelerin neden olduğu emek verimliliği artışına ve bu artıştan calışan kitlelerin de yararlanmasını sağlayan demokrasi olduğuna inanmaktadır.
KAPİTALİST EKONOMİ NASIL İŞLER?
İcinde yaşadığımız sistem zengini daha zengin, fakiri de daha fakir yapıyor. Dunyadaki uretim kapasitesi ve zenginlik artmasına rağmen sokaklarda yaşayan cocukların, işcilerin, yoksulların sayısı azalmıyor, aksine artıyor. Yani toplum olarak daha cok uretmemize karşın daha cok yoksullaşıyoruz. Bu gun toplam uretim 1960’lara gore 8 kat daha buyuk. Ancak uretimdeki bu artış ne yazık ki cok adaletsiz paylaşılmakta. 1950’lerde dunya nufusunun en zengin 20’lik kesimi toplam gelirin yuzde 30’unu alırken bu gun bu kesimin payı yuzde 60’ı gecti. Kucuk bir azınlık gittikce zenginleşirken calışanlar daha fazla yoksullaşmakta, hayatlarımız bu adaletsizlik yuzunden daha da cekilmez hale gelmekte. İnsanlık bu kadar yuksek bir teknoloji ve zenginliğe sahipken hala her yıl yaklaşık 30 milyon kişi aclık nedeniyle oluyor. Turkiye’de her 10 bin kişiye 1 sağlık ocağı duşerken 2 tank duşuyor. Bu işleyiş kapitalizmin doğasından kaynaklanmaktadır. Cunku kapitalizmde oncelik insan değil kardır. Hicbir girişimci şunları duşunerek fırın acmaz: ‘ Elimde epeyce bir sermaye var. Bari ben bu sermayeyi bir fırın acmak icin kullanıyım.Boylece insanlar rahat rahat karnını doyurur. ‘ Yatırım yapacak bir girişimcinin kafasında oncelikle kar vardır. Şoyle duşunur: ‘ Elimdeki bu sermayeyi nasıl kullanırsam kar eder, daha fazla sermaye sahibi olurum? ‘ Girişimci, eğer ekmek uretmek kar getirecekse fırın acar, aksi halde acmaz. Ekmeğe ihtiyac olup olmaması girişimcinin yatırım kararında belirleyici olmaz. Uretimde kar olgusunun varlığı kapitalist ekonominin tıkanmasına, sistemin insanların ihtiyaclarına yanıt vermemesine neden olur.
Kapitalizm Windows işletim sistemine cok benzer, başlıca amacları hata vermek, diğer sistemleri yoketmek, sık sık kilitleni kriz yaratmaktır. Eninde sonunda mutlaka cokerek yenisiyle değiştirilerek hayatına devam edebilir.
KAPİTALİST EKONOMİDE KRİZLER:
Kapitalist ekonominin bir problemi de krizlerdir. Kapitalizmin krizleri de insanlık tarihindeki hicbir ekonomik sistemde gorulmemiş turden krizlerdir. Kapitalizm oncesinde de ekonomik krizler olurdu. Bunların ortak yanı uretim yetersizliğiydi. Kuraklık, sel vb nedenlerle uretim ihtiyacın altında gercekleşir, bunun sonucundada insanlar aclık ve sefalete mahkum olurdu. Oysa kapitalizmin krizleri de olağanustu, akıldışıydı. Kapitalizmde uretim yetersizliği değil, tam tersine aşırı uretim krizleri olmaktadır. Bu durumu cok iyi anlatan bir oykuyu aynen aktaralım: Kış ortasıdır. Ev soğuk. Kucuk kız annesine ‘Neden sobayı yakmıyoruz? ‘ diye sorar. Anne, ‘Komurumuz yok. ‘der. Kucuk kız sormaya devam eder. ‘ Neden komur almıyoruz? ‘ Annesi paraları olmadığını, cunku babasının işten atıldığını anlatır. Kucuk kız babasının neden işten atıldığını da merak eder. Anne yanıtlar: ‘Kızım baban bir madenci ve stoklarda cok komur olduğu icin artık babana ihtiyac kalmamış. ‘ der. Oykude anlatılanlar kapitalizmin krizlerine ayna tutuyor. Urettiklerinin elinde kalacağı ve iflas edecekleri kabusu her kapitalistin uykusunu kacırır. Kapitalistler bu nedenle ‘ istikrar ‘ icin cırpınıp dururlar. Onlar icin istikrar demek her şeyin aynen planladıkları gibi olması, boylece urettiklerinin karlı bicimde satılabilmeleri, birbirini izleyen iflaslar yaşanmaması demektir. Oysa piyasa ekonomisinde istikrar istisnai bir durumdur. Marx kapitalist sistemde denge halinin mucizevi bir durum olduğunu soyler. Birbirinden bağımsız karar veren birbiriyle rekabet halinde ki yuzbinlerce girişimcinin hepsinin planlarının tutması neredeyse imkansızdır. Bu nedenle kapitalst sistem duzenli olarak kriz uretmektedir. Kapitalist ekonomi kurallarını kabul ederek bu krizlerden kacmak bu gune değin mumkun olmamıştır. Kapitalist sitemin duzenli olarak krizlere girmesinin arkasında kar oranlarındaki duşme eğilimi vardır. İşci sınıfı bedelini odediği surece kapitalist ekonominin aşamayacağı kriz yoktur. Kapitalizmin 1900’lerin başında sozculeri yeni yuzyılın refah yuzyılı olacağını soyluyorlardı. Fakat 20. yuzyıl adaletsizliğin daha da arttığı, milyonlarca insanın aclıktan, savaştan ve kotu yaşam koşullarından olduğu, doğal dengenin bozulduğu bir yuzyıl oldu.
TARİHTEKİ KAPİTALİST KRİZLER:
1846-1848 durgunluğu, geniş olcekli ilk kapitalist krizdir. 1840’lı yıllarda, demiryollarına duyulan hayranlık, şirketlerin etkinlikleri ve onemli ama riskli girişimler uzerine spekulasyonları da beraberinde getirdi. Kırsal kesimdeki kriz, kredi bulmanın gucleşmesi, buyuk girişimleri doğrudan etkiledi. Demiryollarında karşılaşılan guclukler, once metalurji, daha sonra ise tum endustrileri kapsadı. Şehirlerde işsizlik yaygınlaştı. Bu donemde, koylerde kasabalara gore daha cok yiyecek varsa da işini kaybetmek her turlu geliri kaybetmek ve sefalet anlamına geliyordu. Yardım buroları dolup taşıyordu ve sezonluk gocler kasabalara yoneldi. Suc oranı gibi, yabancı işcilere karşı hoşgorusuzluk de arttı. Kriz, modern imalat atolyelerini etkilerken, zanaatcılara ve dukkan sahiplerine de zarar verdi. Halk hareketinin en etkili gucu yeni kapitalizmi ve 1840’lı yıllardaki fransız liberalizmini sucluyordu. Devrim patlak verdiği anda, ekonomik kriz zaten gerilemiş, ama sosyal duşunceler radikalleşmiş ve halk ve elit tabaka arasındaki catışma serleşmişti.
KAPİTALİST SİSTEMİN TEMEL SORUNLARININ COZUMU:
Kapitalist sistemde temel ekonomik sorunların cozumu piyasa ve fiyat mekanizması aracılığıyla yapılır. Fiyat mekanizması tam olarak işlerse devletin mudahalesine gerek kalmadan temel ekonomik sorunlara cozum bulunur. Piyasa ve fiyat mekanizmasının uc temel soruna nasıl cozum getirdiğini kısaca ortaya koyalım: Tam Kullanım Sorunu: Bu sorun genelde calışmak isteyenlerin bir kısmının iş bulamaması şeklinde ortaya cıkar. İşsizliğin olduğu bir ekonomide fiyat mekanizmasının tam işlemesi durumunda ucretler duşmeye başlayacaktır. İşverenler, ucretlerin duşmesi karşısında daha fazla işci calıştırmak isteyecekler ve neticede toplumda işsizlik kalmayacaktır. İşgucu ucretleri, ekonomideki tum işsizler iş bulana kadar duşmeye devam eder. İşgucu dışındaki uretim faktorlerinin uretime katılmasında da aynı şey gecerli olacaktır. Etkin Kullanım Sorunu:
Etkin kullanımla ilgili olan, hangi malların ne miktarda, nasıl ve kimler icin uretileceği sorularının cozumu de yine duzgun işleyen fiyat mekanizmasıyla sağlanacaktır. Hangi malların ne miktarlarda uretileceğine karar verenler kar amacıyla hareket eden firmalardır. Firmalara yon gosteren kuvvet ise fiyat mekanizmasıdır. Tuketiciler belirli parasal gelirleriyle kendilerine en fazla fayda sağlayacak mal ve hizmetleri satın almak durumundadırlar. Tuketici davranışları fiyat mekanizması yardımıyla ureticilere yon verir. Tuketiciler tarafından talep edilen malların uretimine devam edilirken, talep edilmeyen malların uretimi ise azaltılır veya durdurulur. Mal ve hizmetler nasıl uretilecektir? Yani uretim faktorleri hangi oranlarda kullanılacaktır. Uretim faktorleri piyasasında fiyat mekanizmasının işlemesi sonucunda bu sorun da cozumlenir. Rasyonel hareket eden uretici maliyetini minimum duzeye indirecek faktor bileşimini secer. Yani emeğin fiyatı sermayeden ucuzsa daha fazla sermaye kullanılır. Uretilen malların boluşumu nasıl yapılacaktır? Yani uretilen mallar nasıl boluşturulecektir? Uretim faktorleri, elde ettikleri ucret, faiz, rant, ve kar durumunda hangi uretim faktorunun geliri daha fazlaysa diğerlerine oranla piyasadan daha fazla mal ve hizmet satın alır. Yani boluşum, uretim faktorlerinin elde ettiği gelirlerin buyukluğune gore gercekleştirilir. Ekonomik Buyume ve Kalkınma Sorunu: Uretim kapasitesinin genişletilerek uretimin arttırılması, kar amacıyla uretimde bulunan girişimciler tarafından gercekleştirilir. Daha fazla kar elde etme duşuncesinde olan girişimciler yeni teknolojileri kullanmak, uretim faktorlerinin verimliliklerini arttırmak suretiyle daha fazla mal ve hizmet uretimine yonelirler. Bu şekilde ekonomilerdeki buyume ve kalkınma sorunu da cozulmuş olur.
__________________
Sanat Tarihi / Arkeoloji Kapitalist Ekonomi
Üniversite Ders Notları0 Mesaj
●129 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Üniversiteler
- Üniversite Ders Notları
- Sanat Tarihi / Arkeoloji Kapitalist Ekonomi