DIŞ TİCARETTE KORUMA POLİTİKASI
Dış ticarette himayecilik (koruma)
Dunyadaki butun devletlerin hemen hepsi ulkelerine giren mallardan gumruk resimleri olmaktadır. Serbest ticaretin faydalarına inanan, mukayeseli masraflar teorisini tamamen kabul eden ve Laissez Faire, Laissez-Passer bırakın yapsınlar, bırakın gecsinler doktrini savunan iktisatcılara gore, gumrukler ve diğer ticaret kısıtlamaları uluslararasındaki ticareti azaltarak ticaretin faydalarından ulusların tam olarak istifade etmelerine engel olur
Gumruk koruması sayesinde rekabet etkisinde kalmayan bircok sanayi randımansız calışarak ulkenin uretken kaynaklarının ziyan olmasa sebep olur.Serbest ticaret taraftarlarının bu delilleri yanında,himayecilik(koruma) taraftarları tarafından himayecilik lehine ceşitli deliller ileri surulmektedir.
19’uncu yuzyılın ilk yarısında yaşamış bulunan F.List isimli bir alman iktisatcısı,himayecilik teorisini ilk olarak sistematik bir şekilde savunmuş ve daha cok milliyetcilik kokusu bulunan ceşitli deliller ile devletin dış ticaret politikasının himayeci olmasını onermiştir.Aşağıda o zamandan beri himayecilik(koruma)lehinde ileri surulen ceşitli deliller ve bunların ne derece doğru olduğu acıklanmaktadır.

Dış ticarette himayecilik lehinde ileri surulen delilleri 3 grupta toplamak adettir.
1-İktisadi deliller
Ceşitli yontemler ile serbest ticaretin işlemesine engel olunması ve dış ticaret işlemlerinin arttırılıp azaltılması veya yon değiştirilmesi sonucunda ulusal gelirin arttırılması olanağının varolduğunu ifade eden delillere ’’İktisadi deliller’’ denilir.Bu deliller aşağıda ele alınacaktır.
2-İktisadi olmayan deliller
Bunlardan maksat himayecilikle,ulusal gelirin yapısında ve oluştuğu mal ve hizmetlerde arzu olunan belirli amacları elde etmeye yonelmeleridir.
3-Mantıksız deliller
Himayecilik lehinde ileri surulen bazı delillerin hicbir mantıki tarafı yoktur.Şimdi bunların bazılarına işaret edilecektir.


A-Tek ihrac malına bağlanmanın sakıncaları:
Bircok ihrac mallarının fiyatları cok değişkendir.Bazı yıllar ihrac mallarının fiyatları şu veya bu sebeple duşebilir.Bircok ihracat malında uzmanlık kazanan ulkeler bu malların fiyatları duşunce cok zarar gorebilir.
B-Ticaret oranlarının aleyhe donmesi:
Mukayeseli masraflara gore ulkelerin bazı malların uretiminde uzmanlık kazanması aleyhinde ileri surulen diğer bir delil,uzun bir devrede ticaret oranlarının hammadde ve tarımsal urun ureten ulkeler aleyhine donmesidir.Bir uretim alanında kazancların diğerine oranla daha değişken olması,keza himayecilik lehinde bir delil oluşturmaz.
C-Odemeler bilancosu zorlukları:
Bu grup altında toplanan diğer bir delil şudur:Odemeler bilancosu zorluklarından kurtulmak amacıyla himayecilik tedbirleri ile ithalatın yerine gececek mallar icerde yapılır ise,odemeler bilancosu zorlukları ortadan kalkacaktır.Buda delil değildir.
D-Ulkenin uretken kaynaklarının daha fazla bir kısmının kullanılmasını temin amacıyla yapılan himaye:
Normal olarak ulusal gelirin azalması bu ulkenin ithalatını azaltacak ve sonucta himayeyi yapan ulkenin ihracatı azalacaktır.İhracatın azalması şuphesiz ulusal gelirin azalması demektir.Himaye tedbirleri bu şekilde sonuclar doğuracak olur ise,şuphesiz faydalı olmaz.Kullanılmayan uretim araclarından başka tedbirlerle istifade etmek yolları var iken,ithalat bakımından himayecilik politikası izlenmelidir.
Gelişmekte olan endustriyi himaye(terbiyeci himaye):
Bazı ulkelerde sanayii uzun sure once kurulmuş olduğundan bir cok avantajlara sahiptir ve ucuza uretim yapar. Sanayileşmek isteyen ulkeler gumruk kapılarını actıkları takdirde, bu ulkelerde sanayiin kurulmasına olanak yoktur. Zira eski sanayii ulkeleri daha ucuza mal satarlar ve kurulmakta olan sanayii bunlarla rekabet edemez. Halbuki ulkedeki bu yeni endustri yabancı rekabetinin etkisi altında kalmadan calışacak olur ise, tecrube kazanır ve maliyetlerini duşurerek, yabancılarla rekabet edecek hale gelir. İşte bu sure icin devletler gumruk ve ceşitli diğer tedbirler ile bu gibi sanayii himaye etmelidir.
Gelecekte daima belirsizlik vardır.Bir malın uretimi bugun karlı değilse,5 sene sonra kara gecileceğini bugunden hesap etmek ve ozel girişimi bu sanayii ye yoneltmek cok zor olabilir.Sırf bu duşunce ile teorik değil de,pratik bir delil ile,bu durumda yerli sanayii himaye etmek ve bu sanayii bizzat devlet kuruluşlarının kurması gerekebilir.
Şoyle ki,hic kurulmamış bir endustrinin kurulması dış ekonomilere sebep oluyor ise ve buyuk captaki uretimin neden olduğu ekonomiler soz konusu ise,gecici himaye faydalı olabilir.
Kurulması gereken endustri,buyumeden doğan ekonomilerde calışan bir endustri ise,himaye gerekmektedir.Burada goruluyor ki,yine sosyal ve kişisel maliyet farklarından himaye delili cıkarılmaktadır.Yalnız burada cok onemli bir noktaya dikkatle değinmek gerekir.Şoyle ki,bir ulke,buyumeden doğan ekonomilere sahip her endustriyi korurken,şu noktanın goz onune alınması faydalı olur.X malı A ulkesinde ve B ulkesinde imal edilecektir.Vaktiyle yalnız B ulkesinde imal edilmekteydi.X malı buyumeden doğan ekonomi sebebiyle A ulkesinde himayeyle uretilecektir.
Manoilescu tipi himayecilik delilleri:
Şimdi varsayalım ki,ucretler fazla insan nedeniyle tarımda duşuktur,ayrıca endustri ve tarım ucretleri arasındaki fark da,net avantajlarla acıklanamayacak derecede fazladır.Acaba bu şartlarda dahi endustriyi himaye etmek gerekir mi?
Gerekmeyebilir.Zira emek,uretim araclarından yalnız biridir.Diğer arac ise sermayedir.Bilindiği gibi geri kalmış ulkelerde sermaye tarımda cok daha yuksek maliyetlerle(daha fazla faiz odeyerek)elde edilmektedir.Bu sebeple sanayi maliyetlerinin tarımsal maliyetlerden daha yuksek olup olmadığını anlamak icin,her kesimin kullandığı sermaye-emek miktarını ve ucret ile sermaye maliyetleri arasındaki goreli farkı goz onune almak gerekir.
Tarımsal sektordeki yuksek faiz oranlarının ve sanayide yoğun sermaye kullanılmasının aksi yondeki etkileri(keza endustrinin bayındırlık hizmetlerinden daha iyi istifade edebilmesi)sanayi sektorunde ucretlerin yuksek bulunmasını fazlasıyla yok edebilir.
Statik analiz cercevesi icinde kaldıkca,Manoilescu’nun teorisi uyarınca sanayiinin teşviki yonunde bir kanıt bulmak zordur.Yalnız sorun hic şuphesiz burada bitmez.Sorunun dinamik yonu ele alınır ve iktisadi gelişmeyi teşvik bakımından sanayiin onemi ortaya konursa sanayiin himayesi hic şuphesiz gerekecektir.


Gumruk vergileri:
Gumruk vergileri her devletin butcesinde onemlidir.Yani gumruklerden alınan vergiler,devletler icin onemli bir gelir kaynağıdır.Gumruk vergilerinin ikinci fonksiyonu,ic uretimi yabancı rekabetine karşı korumaktır.Bunlara ’’himaye gumrukleri’’denir.
Gumruk vergileri, malların cins ve birimlerine gore alınabileceği gibi, malların kıymetine gore de alınabilir. Malların cinslerine gore alınan gumruk vergilerine spesifik gumrukler denilir. Yani memleketin gumruk tarifesinde her ceşit mal icin ne miktar gumruk alınacağı saptanır.
Gumruk tarifeleri bir kanuna dayanır ve bunlara muhtar tarife denilir. Fakat devletler aralarında yaptıkları ticaret anlaşmaları ile muhtar tarifelerinde bazı karşılıklı indirmeler yapabilir. Bunlara anlaşmalı tarifeler denilir. Genellikle anlaşmalı tarifelerin sonuna en ziyade musaadeye mazhar millet kaydı ilave edilir.

SERBEST DIŞ TİCARET VE KISITLAMALAR
Koruma yontemleri:
Bir ulkenin ithal etmekte olduğu bazı malları azaltmak yonunde yararlanabileceği 3 kısıtlayıcı arac vardır.Bunlar;tarifeler,ithalat kotaları ve lisanslardır.
Gumruk tarifeleri:
Ceşitli mallara uygulanacak vergi oranlarını gosteren listelerden dolayı gumruk vergileri yerine gumruk tarifeleri terimi kullanılır.
Gumruk vergileri ceşitli amaclarla konulur.Bunlar:
-Devlete gelir sağlanması
-Yerli endustrinin dış rekabetten korunmasıdır.
Gumruk vergileri spesifik yada advolerem esasına gore alınır.Spesifik vergiler,malın fiziki birimine dayandığı icin uygulanması kolay vergilerdir.Ayrıca spesifik vergiler malın fiyatından bağımsız olarak alındığı icin enflasyonist bir ortamda advolerem vergi kadar dış koruma sağlamaz.
Gumruk vergilerinin ekonomi uzerinde etkisi vardır:
-Gumruk vergileri ithal mallarının yurtici fiyatını yukselterek,ithalatı yapılan malları ureten yerli ureticileri korur (koruma etkisi).
Tarife benzeri engeller:
Hukumetler yerli endustriyi dış rekabetten korumak icin bu endustrilere’’ subvansiyon’’denir. Subvansiyonla korunan bir mal yurticinde yurtdışı fiyatlarla satılır.

DIŞ TİCARETE GETİRİLEN TİCARİ KISITLAMALAR
1-Ekonomik olmayan nedenler:
-Hukumetler bir endustriyi askeri ve politik nedenlerle de koruyabilir.
a)Askeri yeterlilik argumanı=Bir ulke kendi savunmasına yonelik endustrileri bir ekonomik maliyet icerse de korumak isteyecektir.
b)Politik nedenler=Uluslararası ticaretin artması demek ithalatın rekabeti karşısında satışları duşen endustrilerde calışanların işlerini kaybetmeleri demektir.
2-Ekonomik nedenler:
a)Yerli malı al paran ulkende kalsın prensibi
b)Duşuk yabancı ucrete karşı koruma
c)Yurtici istihdamın arttırılması
d)Cocuk endustrilerin korunması
e)İstismar doktrini
f)Ticaretin kısıtlanması ve bir ekonominin ceşitlenmesi
g)Buyuk bir ulkenin ithalatını kısması sonucu fiyatların duşmesi
GATT sonrası dunyada artan korumacılık eğilimleri:
II.Dunya Savaşından sonra gunumuze kadar dunya ticaretinde sağlanan liberalleşmeye paralel olarak korumacılığında arttığı bir gercektir.

GLOBAL EKONOMİK ENTEGRASYON VE TURKİYE
Uluslar arası ticaret hareketleri ve Turkiye:
Global ekonomik entegrasyonun boyutlarından biri olan uluslar arası ticaret hareketleri yonunden dunyadaki yerimiz daha ayrıntılı olarak tespit edebilmek icin,oncelikle dunya ticaretindeki serbestleşme eğilimlerini analiz etmek gerekir.Bu bolumde oncelikle dış ticaret alanındaki serbest ticaret teorisi ve taraftarlarının goruşlerini ozetlemeye calışacağız.
Serbest ticaret mi?Yoksa korumacılık mı?
Bilindiği uzere, 19. ve 20. yuzyılda serbest ticaret ve korumacılık arasındaki tartışmalar tum hızıyla ve yoğunluğuyla devam etmiştir.1980’li yılların başlarından itibaren ise serbest ticaret taraftarlarının goruşleri hemen tum dunyada daha fazla taraftar toplamaya başlamış ve ulkeler dış ticarette serbestleşme yonunde cok onemli mesafeler kat etmişlerdir.Dış ticarette serbestleşme yonumdeki gelişmeleri istatistiki veriler yardımıyla acıklamadan once,oncelikle konunun temelini oluşturan serbest ticaret ve korumacılık taraftarlarının goruşlerini ve aralarındaki tartışmaları kısaca ozetlemekte yarar goruyoruz.
Serbest ticareti savunanlar gerek ic ticarette gerekse dış ticarette devlet mudahalesini kabul etmemektedirler.Korumacılık taraftarları ise dışa kapalı bir otarşizmi savunmaktadırlar. Her iki kesiminde kendine gore gerekceleri bulunuyor.Once serbest ticaret taraflarının argumanlarını ozetleyelim:
1- Serbest ticaretle,iş bolumu ve uzmanlaşmadan yararlanmak suretiyle ekonomik kaynaklar daha verimli ve etkin bir şekilde kullanılır.
2- Serbest ticaret yapmak suretiyle geniş Pazar imkanlarından yararlanmak mumkun olur ve geniş olcekte uretim yapmanın doğal bir sonucu olarak birim başına uretim maliyetleri azalır.
Korumacılığı savunanlar ise serbest ticarete şu eleştirileri yoneltmektedirler:
1- Serbest ticaret,ulke ekonomisinde yeni kurulan ve gelişen sanayilerin korumasız bırakılmasına ve bunun sonucunda ulusal sanayiinin gelişememesine ve cokuşune neden olabilir.
2- Serbest ticaret,ozellikle sermaye malları ithal eden ulkelerde odemeler bilancosunda veya daha dar anlamda dış ticaret bilancosunda acıkların daha da artmasına neden olur.
3- Serbest ticaret,ozellikle gelişmekte olan ulkeler acısından dışa bağımlılığı artırabilir.
Ozetle;korumacılık giderek globalleşen dunyada artık eskimiş bir fikirden başka bir şey değil.Ulkelerin ekonomilerini dışa acarak, uluslar arası ekonomik ilişkilerini artırmaları ve dunya ekonomisine entegre olmaları gerekiyor. Dunya Bankası araştırmasına gore tarife ve tarife dışı engeller yonunden değerlendirildiğinde korumacılığın en duşuk olduğu başlıca ulkeler şunlardır:
Hong Kong, Singapur, ABD, Belcika, Danimarka, Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere ispanya, İngiltere, İrlanda, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norvec ve Portekiz. Korumacılığın cok yuksek olduğu ulkeler arasında ise en başlarda Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Cin, Mısır, Etyopya, İran, Kenya ve Tanzanya gibi ulkeler yer almaktadır.

DIŞ TİCARET VE KALKINMA
Dış ticaret ve kalkınma bağlantısı ile az gelişmiş ulkelerin sorunları,Asya,Rusya ve Brezilya’nın yaşadığı ekonomik krizlerin ardından uluslar arası topluluğun onde gelen uğraşılarından biri oldu.Kaygılar,2001’de kuresel talebin dibe vurmasıyla arttı.Serbest ticaretin uzun vadede benimsenmesi kabul gorurken,liberalizasyonun kısa vadeli etkileri ve DTO yukumluluklerinin uygulanma maliyeti kaygı konusu olmaya devam ediyor.
Korumacılık yapısı goz onune alınırsa,GOU’lerin urunlerinin onundeki gumruk tarifesi engellerinin tarım,tekstil ve hazır giyimde,kısacası GOU’lerin cıkarları soz konusu olan sektorlerde yoğunlaştığı goruluyor.Ticaret akışlarına ilişkin temel datanın,korumacılık şekillerinin ve simulasyon sonuclarının analizi,piyasaya erişim goruşmelerinin hedef ve bicimlerini belirlemek icin bizi aşağıdaki temel sonuclara ulaştırıyor:
Gerek tarım,gerekse de sanayi urunlerinde formulasyon yaklaşımı tarife tavanları ve tarife yukseltmeleri sorununa cozum bulmaya yardım edecektir.İsvicre formulu olarak bilinen harmonize vergi indirim uygulaması bu anlamda etkili olabilirse de, bu GOU’lerden kısa surede fazla beklentide bulunmak anlamına gelebilir.Bu formulde istisnalar sınırlı olmalı ve her gumruk tarifesi oranına minimum de olsa bir indirimi ongormelidir.En yuksek tarifelerin indirilmesinin odak noktası secilmesinde yarar vardır.En duşuk oranların ortadan kaldırılması cok pratik de gorunse,bu uygulamanın’’etkin koruma’’oranlarını sıcratabileceği gozden ırak tutulmamalıdır.

FAKİRLİK ANCAK ADİL BİR TARIM TİCARETİYLE AZALIR
Doha’’kalkınma gundemi’’ni kurtarmak icin tarım ticareti goruşmelerinde cesur adımlar atmak gerekiyor.
Birincisi ve en onemlisi,tum doğrudan ve doğrudan olmayan ihracat subvansiyonlarını yasaklamak olmalı,
İkincisi,uretim subvansiyonları icin yeni kurallar lazım.AB ve ABD’nin kendi ciftcilerini korurken, GOU’lerin kendi ciftcilerini koruma hakkına kısıtlamalar getirmeye calışması eşit olcude iki yuzluluk.

EKONOMİ VE TOPLUM
II.Dunya Savaşı’ndan sonra dunya ticareti serbestleştirilerek refahın artmasına hizmet edilmeye calışılmıştır.Bunda başarılı da olunmuştur.Ne var ki;ulusal ekonomilerin korunma ihtiyacı,serbestleşmeden sapmaları ortaya cıkarmıştır.Bu sapların dunya refahını azalttığını soylemek doğru olmayacaktır.Kısmi bir doğruluk olsa da,korumacılık temeline kayan dunya ticareti ozellikle sosyal ve ekolojik kaygılara dayalı ekonomi-dışı gerekceler ekseninde şekillenmektedir.Bu gerekcelerin haksız olduğu soylemi yersizdir.Toplumsal refah duzeyin yuksek olan ulkelerin,bu refahın en azından korumak adına one surdukleri damping iddiaları ile sosyal ve ekolojik duyarlılıkları,kuresel rekabeti de ikinci bolumde, dunya ticaretin trendinde yeni korumacılığın yeri incelenecektir.Yeni korumacılık akımının damping boyutunun da ele alınacağı bu bolumde,dampingin doğuşu,etkileri ve dampinge karşı izlenen stratejiler değerlendirilecektir.

KORUMACILIK DONEMİ (1963-1980)
1- Aşırı korumacılık(1963-1968)
1950-60 arasında tecrubelerden sonra,iktisat politikasının uzun vadeli,disiplinli,tutarlı ve bilimsel bir şema icinde ele alınması gereği onem kazanmıştır.
Birinci planın vurgulanacak en onemli stratejik tercihi,kalkınmanın sanayileşme ile sağlanabileceğini kabul etmesidir.Nitekim bu amacın elde edilebilmesi icin,sermaye malları uretimi ile ihrac olanaklarını genişletecek sanayilere,yatırım onceliği tanınmıştır.Bu oncelik,bir başka deyişle,ithal ikamesi ile ihracatı artırmaya yonelik politikaların birlikte uygulanacağı demektir.İki politika arasında bir oncelik aramak gerekirse,bu donemde yapılması ongorulen yatırımların %61.0’nın ara malları ve %20.0’nın yatırım malları sanayiine ayrıldığı dikkate alınarak,birinci sırada ithal ikamesi tercihinin geldiği anlaşılmaktadır.
Ozetlersek,1960’lı yıllarda ithal ikamesi cabalarında başarılı olduğu soylenebilir.Şoyle ki 1963-68 doneminin uretime ithal ikamesi katkısı %35,buna karşılık ihracat artışına katkısının cok duşuk olduğu gorulmektedir.
2- Ortulu Liberalizme geciş (1968-1973)
Birinci planın yalnızca’’Tuketim malları sanayiini’’bıraktığı ozel kesime,ikinci plan tum yapım sanayiini bırakmayı amaclamaktadır.Ayrıca,ekonominin AET karşısındaki durumu da goz onune alınarak,emek yoğun sanayilerin kurulması istenerek,AET rekabeti karşısında mukayeseli ustunlukler ilkesini benimsemektedir.Kuşkusuz bu donemde gercekleştirilmiş ara ve yatırım malı sanayilerinin emek yoğun oldukları kesinlikle soylenemez.Eğer bu sanayiler kurulup,gelişmiş ise bu durumda yararlandıkları aşırı teşvikler ve koruma politikasının buyuk rol oynadığı acıktır. Gercekten Turk Lirası 1970 devaluasyonuna kadar gercek değerinin ustunde bir duzeyde tutulmuştur. Bunun sonucu olarak(coğunlukla libare edilmiş olan) sermaye malları ithalatı nispeten ucuzlamış ve yerli uretimin maliyeti yabancı fiyatlara oranla daha pahalılaşmıştır. Bu ise, doğal olarak ara ve yatırım malları sanayilerinin gelişmesini kosteklemiştir.
Ancak temel yatırımlara ve ağır sanayi ye oncelik verilerek doviz girdilerinin kontrol altına alınması sanayimizin ic Pazar yerine, dış Pazar koşullarına uydurulması gereği 1970’lerden sonra ciddi olarak anlaşılmış ise de ekonomik ve burokrasi yapımız değişikliklere karşı esnek olmadığından, suratli bir yapısal değişim sağlanamamıştır.
3- Ortulu Liberalizmin yerleşmesi (1973-1980)
Ucuncu beş yıllık kalkınma planı, bilindiği gibi 1973-77 donemi icinde saptanmış, 15 yıllık uzun donemli planın son dilimini, fakat ayrıca 1973-95 yıllarını iceren 22 yıllık yeni Kalkınma Stratejisi’nin ilk dilimini oluşturmaktadır.
Bu plan ozu itibariyle ağır sanayilere oncelik veren bir politika gutmektedir. Bu alanda, hızlı ve guclu aşamalar yapılmasını ongormektedir. Ozellikle sanayiinin bileşimi konusunda hassasiyet gostermiştir. Yani, tuketim, ara malı ve yatırım malları sanayilerinin ağırlıkları arasında ciddi bir ayırım yapmış ve bugun tuketime donuk sanayi, 1977’de daha cok ara ve yatırım malı donuk bir yapıya donuşturmeyi hedef almıştır.
İthal yasaklarına temel olan korumacılık,ithalattan cok ihracatı engellemiştir.25 yılın sonunda ulaşılan yapının hangi kriterini kullanırsak kullanalım,dunyanın en kapalı ekonomilerinden biri olduğu gorulmektedir.
DIŞ ŞOK DONEMLERİNDE İZLENEN SANAYİLEŞME POLİTİKALARININ İMALAT SANAYİİ UZERİNE ETKİLERİ
Bilindiği gibi bir tarım ulkesini veya az gelişmiş bir ekonominin genellikle tercih ettikleri ithal ikamesine yonelik bir sanayileşme icin uyguladıkları koruma politikasının temel nedeni;bu ulkede sanayileşmenin gercekleştirilmesine engel olacağı goruşudur. Kuşkusuz bu goruş ekonomik literaturde cocuk endustri argumanı şeklinde tanımlanan ve ilk kez Alexander Hamilton tarafından acıkca ortaya konulan ve daha sonra politik ve sosyolojik faktorler yonunden de Avrupa’daki ekonomistler, ozellikle Friedrich List’in geliştirdiği bir goruşten kaynaklanmaktadır.
Halbuki ekonomi tarihinin yakın donemdeki gelişmesine bakıldığında ABD ve Rusya’nın dışındaki diğer kucuk ve orta boylu sanayileşmiş ulkelerin, aynı zamanda veya bir sure sonra uluslar arası Pazar avantajlarından yararlanmak amacıyla ihtacata yonelik sanayileşme stratejisini izledikleri gorulmektedir.
Nedenler ne olursa olsun,II.Dunya Savaşı’nın sonundan itibaren bir cok gelişmekte olan ulke,gumruk duvarlarının emniyetinde ithalatlarını ulusal uretimle ikame ederek,imalat sanayilerini geliştirmişlerdir.Korumacılık onlemleri genellikle odemeler dengesindeki acığa cozum bulmak amacı gozetilmişse de,sanayileşme suratle korumanın başlıca nedeni olarak ortaya cıkmıştır.Orneğin;gıda sektorunde,hatta sanayii sektorunde,ozellikle onemli kaynakların var olduğu durumlarda bununla beraber bu durum,diğer yandan ozellikle kucuk ulkelerin kalkınmasında buyuk bir engel oluşturmuştur.
Gelişmekte olan ulkeler arasında yer alan Arjantin,Brezilya,Kolombiya ve Meksika gibi ulkeler nispeten basit ithal ikamesi aşamalarını tamamladıktan sonra,ikamenin daha ileri aşamalarını giderek artan maliyetlerle gercekleştirmişlerdir.Cunku daha ileri ithal ikamesi aşamaları sermaye yoğun teknikler gerektirdiğinden,var olan kapasiteden ic piyasanın darlığı nedeniyle yeterince yararlanamamıştır.Ayrıca,bu aşamaların gercekleşmesi icin kapital mallarının ithal edilmesi zorunluluğu net ithal ikamesinin duşuk kalmasına neden olmuştur.Boylece,ihracatın arka planda bırakılmasının soncunda giderek artan odemeler dengesizliği baskılarıyla karşılaşan soz konusu ulkelerin gelişme hızları yavaşlamıştır.Bu konuda tarihsel deneyimler,pek cok ulkenin uyguladıkları koruma politikaları sonucu ekonomide hatalı bir sanayileşmeye gidildiğini gorerek,bir sure sonra artık korumacılıktan vazgecmek istedikleri halde bu durumun,korumaya geciş gibi kolay olmadığını,aksine cok buyuk guclukler ve sorunlarla karşılaştıklarını ortaya koymaktadır.Cok kısa bir donemde koruma politikalarından vazgecmek ve boylece henuz etkin bir yapıya kavuşamamış firmaları da yok olmaya bırakmak kuşkusuz oldukca guc bir konudur.Yine bu amacla korumacılığın kaldırılması icin bir zaman planlaması,bir takvime bağlanması duşunulebilir ki bu dahi sanayileşme cabalarını zayıflatıcı,yatırım tercihlerinin kararsızlığı,etkinliği azaltıcı etkiler yapacaktır


__________________