• Cumhuriyetimiz henuz cok genctir. Maziden kendine miras kalan butun hayati işler, zamanın mecburiyetlerini tatmin edecek derecede değildir. Siyasi ve fikri hayatta olduğu gibi iktisadi işlerde de fertlerin teşebbusleri neticesini beklemek, doğru olamaz. Muhim ve buyuk işleri, ancak milletin umum servetine ve devletin butun teşkilat ve kuvvetine dayanarak; milli egemenliğin tatbik ve icrasını duzenleme ile gorevli olan hukumetin mumkun olduğu kadar uzerine alıp başarması tercih olunmalıdır.

Ozet olarak Turkiye Cumhuriyetini idare edenlerin, demokrasi esasından ayrılmamakla beraber "mutedil devletcilik" prensibine uygun yurumeleri bugun icinde bulunduğumuz hallere, şartlara ve mecburiyetlere uygun olur.

Bizim takibini uygun gorduğumuz "mutedil devletcilik" prensibi; butun istihsal ve tevzi vasıtalarını fertlerden alarak, milleti busbutun başka esaslar dahilinde tanzim etmek gayesini takip eden sosyalizm prensibine mustenit kollektivizm yahut komunizm gibi hususi ve ferdi iktisadi teşebbus ve faaliyete meydan bırakmayan bir sistem değildir. 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Ataturk'un El Yazıları, s. 447-449)

• Herhalde devletin, siyasi ve fikri hususlarda olduğu gibi bazı ekonomik işlerde de duzenleyiciliğini prensip olarak kabul etmek uygun gorulmelidir. Bu takdirde karşı karşıya kalınacak muşkulat şudur: Devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet sahalarını ayırmak.

Devletin bu husustaki faaliyet hududunu cizmek ve bu hususta dayanacağı kaideleri tesbit etmek.

Prensip olarak devlet ferdin yerine gecmemelidir. Fakat "ferdin gelişmesi icin umumi şartları goz onunde bulundurmalıdır." Fertlerin gelişmesine mani olmamak, onların her goruş noktasından olduğu gibi, bil*hassa ekonomik sahadaki hurriyet ve teşebbusleri onunde devlet kendi faaliyetiyle bir engel vucuda getirmemek, demokrasi prensibinin en muhim esasıdır. O halde diyebiliriz ki "ferdiyet gelişiminin, mani karşısında kalmağa başladığı nokta, devlet faaliyetinin hududunu teşkil eder."

Memlekette her nevi uretimin daha fazlalaşması icin, ferdi teşebbusun, devletce elzem olduğunu da ehemmiyetle kaydettikten sonra, ifade etmeliyiz ki "Devlet ve fert birbirine muarız değil, birbirinin tamamlayıcısıdır." 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Ataturk'un El Yazılan, s. 441-445)

• Kanaatim odur ki muhakkak surette birleşmede kuvvet vardır. Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zeka ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıf ile bir kuvvetlinin birleşmesinden bahset*miyorum. Birleşmenin boylesi zayıf olanın, kuvvetliye esir olması demek*tir. Birleşmeden doğan fayda ve menfaatlerin cok buyuk olacağı kanaatine varacağımızdan şuphe etmiyorum. Boyle bir teşebbus olurken, bir takım şikayetciler olabilir. Ureticilerin birleşmesinden şahsi menfaatleri bozula*cağını duşunenler, tabii şikayet edeceklerdir. Fakat, memleketimiz el değmemiş bir sahadır. Gorulecek cok iş vardır. Onları da tatmin edecek bircok meşguliyetler bulunabilir. Hakiki ticaret erbabı icin hicbir zarar tasavvur etmiyorum. 1931 (Vakit ve Cumhuriyet Gazeteleri, 1.2.1931)

• 1935 Ağustosunda Milletlerarası İzmir Fuarının acılışına gon*derdiği mesaj :

Turkiye'nin tatbik ettiği Devletcilik sistemi, ondokuzuncu asırdan beri sosyalizm nazariyecilerinin ileri surdukleri fikirlerden alınarak tercume edilmiş bir sistem değildir. Bu, Turkiye'nin ihtiyaclarından doğmuş, Turkiye'ye has bir sistemdir. Devletciliğin bizce manası şudur: Fertlerin hususi teşebbuslerini ve faaliyetlerini esas tutmak; fakat buyuk bir milletin butun ihtiyaclarını ve bircok şeylerin yapılmadığını goz onunde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. Turkiye Cumhuriyeti Devleti, Turk vatanında asırlardan beri ferdi ve hususi teşebbuslerle yapılmamış olan şeyleri bir an evvel yapmak istedi ve kısa bir zamanda yapmağa muvaffak oldu. Bizim takip ettiğimiz bu yol, gorulduğu gibi, liberalizm'-den başka bir yoldur. 1935 (Nurullah Esat Sumer, Sumerbank Dergisi, Cilt :3, Sayı:29, 1963, s.138)

• Kesin zaruret olmadıkca piyasalara karışılamaz; bununla beraber hicbir piyasada başıboş değildir.

1937 (Ataturk'un Soylev ve Demecleri I, Sh.381).

c) 1940-1945 Donemi: Ataturk'un Ekonomi Alanındaki Devrimleri

Savaş Ekonomisi olarak da nitelendirilen bu donemde Devletciliğin, tarihi misyonunu tamamladığı savunulmuş, ancak sınırlı kaynaklarla bir savaş ekonomisinin gereklerini surdurmek mumkun olmayacağı icin devlet kontrol ve mudahaleleri one cıkmıştır.

İkinci Dunya Savaşı, sınırlarımız icine taşmamakla birlikte ekonomik kalkınma cabalarımızı buyuk olcude baltalamıştır. Bir milyona yakın bir orduyu her zaman hazır tutabilmek icin Milli Kaynaklarımızın buyuk bir kısmı savunmaya ayrılmıştır. Darlık, enflasyon ve harp ekonomisi şartlan, fiyatlar, kar hadleri, bircok onemli maddelerin dağıtımı gibi iktisadi konu*larda sıkı kontrol tedbirlerinin uygulanmasını gerektirmiş, ağır cezai hukumler iceren Milli Korunma Kanunu cıkarılarak, ekonomik hayata etkin bir bicimde mudahale edilmiştir.

18.1.1940 gun ve 3780 sayılı Milli Korunma Kanunu ile bu kanunda 25.Arahk.1940 tarihli ve 3954 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler hukumete, ozel teşebbus tarafından uretilen veya ithal edilen malların dağıtımını organize etme yetkisini vermiştir. Bu yetkileri kullanmak ve MKK'nda mevcut bazı diğer denetim gorevlerini ifa etmek amacıyla, 3954 sayılı Kanunu izleyen 104 sayılı Bakanlar Kurulu Koordinasyon Kararı ile Ticaret Vekaletine bağlı bir İaşe Musteşarlığı ve onun denetimi altında da bir Ticaret Ofisi kurulmuştur.»

İaşe Musteşarlığının 1942 yılında Saracoğlu hukumeti tarafından lağvedilmesi, Ticaret Ofisinin etkinliğini de olumsuz yonde etkilemiştir.

Bu donemde, ayrıca Varlık Kanunu ve Toprak Mahsulleri Vergisi yururluğe konulmuştur.

1939'da patlak veren İkinci Dunya Savaşı'nın dışında kalabilen Turkiye, bunu fırsat bilerek sanayini daha da geliştirmek olanağını bir turlu kullanamamıştır. Bunun nedeni her an savaşa girme endişesi olmuştur.

İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı'nın uygulanamadığı bu yıllarda sanay*ileşme hareketinin hemen hemen tamamiyle durmasının en onemli sebep*leri olarak; savaş dolayısıyla buyuk bir uretici sınıfın silah altına cağırılması, dış ticaret hacminin onemli olcude azalması, yatırım maddesi ile ham*madde ithalatının zorlaşması, tuketimin kısıtlanması ve bir kısım mad*delerin vesikaya bağlanması gibi hususları saymak mumkundur. Diğer taraftan, 1942 yılında Sanayi Teşvik Kanunu'nun suresi dolmuş ve Kanun mali zorunluluklar nedeniyle uzatılma veya yenileme yapılmadığı icin yururlukten kaldırılmıştır.

Bu devrede imalat sanayinde de ancak devlet sektorunde bir gelişme kaydedilebilmiştir. Ozel sektor bu defa kendisine oncelik verilmesini bek*lediği İkinci Beş Yıllık Planın uygulanamaması dolayısıyla desteksiz kaldığı gibi, Varlık Vergisi ve Muamele Vergisi gibi hic beklemediği iki ağır vergi ile karşı karşıya kalmıştır.

1945'de hazırlanmış olan Ucuncu Beş Yıllık Sanayi Planı ile; kağıt, cimento ve dokumacılık gibi mevcut sanayileri yeni yatırımlarla geliştirmek ve verimliliklerini artırarak bunların savaş sonrası dış rekabete dayanabilir hale getirilmesi istenmiş, ancak bu plan daha sonra yoğun bir şekilde tenkide uğradığı icin uygulanamamıştır.

Butun bu olumsuz etkilerine rağmen İkinci Dunya Savaşı'ndan Turkiye, dış borclarını odemiş ve onemli miktarda altın ve doviz rezervi yapmış olarak cıkmıştır. Savaş sonrasında Avrupa ulkeleri uretimlerinin hızla artması karşısında, fiyatlar gerilemiş ve memleketimize bol miktarda tuketim eşyası girmeye başlamıştır. Bu nedenle elde mevcut doviz stoklan kısa zamanda erimeye yuz tutmuştur. 1943 yılında yapılan cuz'i olcudeki devaluasyon 1946'da sonradan "7 Eylul Kararları" diye anılan ikinci bir devaluasyonla yuzde 50 oranında yukseltilmiştir.

d) 1946 - 1950 Donemi: Ataturk Donemi Ekonomi

Bu donem, Devletcilikte Yumuşama ve Gevşeme Donemi olarak tanımlanmaktadır. Bu donemin en onemli olayı buyuk sanayi devletlerinin ABD'nin onderliğinde gelişmemiş ve gelişmekte olan ulkelere yaptıkları yardımların kurumsallaşmasıdır.

Bu yardımlar bağlamında, Turkiye'ye yapılan ve 1947 yılında askeri amacla başlayıp 1948'den sonra Marshall Yardım Planı altında ve ekonomik amaclarla devam eden ABD yardımlarının Turkiye'nin sanay*ileşmesi uzerinde olumlu bir etkisi olmamıştır.

Genelde bu donemdeki yatırımlar daha cok ordunun taleplerine cevap verir niteliktedir. Kumaş, cam, şeker gibi zorunlu ihtiyac maddeleri, krom, linyit gibi stratejik oneme sahip ham maddeler ve silah yapımında bazı olumlu gelişmeler sağlanmıştır.

Devletciliğe cephe alan, gelişme halindeki OZEL KESİM; 1948 yılı Kasım ayında İstanbul'da toplanacak olan MİLLİ EKONOMİ KONGRESİ'nde seslerini duyurmuşlardır. Bu, 1923 İzmir İktisat Kongresinden sonra 2'nci buyuk Kongredir.

e) 1950-1960 Donemi: Ataturk'un Ekonomi Politikası

Ozel Kesimin Ağır Bastığı Mudahaleci Kapitalizm Donemi olarak nite*lendirilen bu donemde Devletin, aktif kapitalistleşme gayretleri soz konusudur.

1950 yılında yeni bir partinin yonetime gecmesi ile onceki donemden farklı bir ekonomik gelişme modeli uygulanmaya başlanmıştır.

27.Mayıs.1960 tarihine kadar uygulanan bu model, ana hatları itibariyle aşağıdaki noktalarda toplanabilir:

Ozel kesim koklu bir teşvik gormuştur. Buna rağmen, yatırımlar*la ilgili ayrıntılı bilgilerin varolduğu 1950-1959 yıllarında, toplam yatırımlar icinde kamu kesiminin payının zamanla arttığı gorulmektedir.

Dış yardıma, kayda değer bir yonelme olmuştur. Dış yardımlar daha ziyade alt yapıya ve tarımsal gelişmeye yoneltilmiştir.

Yabancı sermaye koklu bir teşvik gormuştur. Cumhuriyet'in ilanından sonra ilk defa yabancı sermayeye yurt icinde yatırım yapma izni sağlayan Kanun 1950 yılında yururluğe girmiştir.

31.7.1958'de, uyelik icin Ortak Pazar'a başvurulmuştur.

Tarım kesiminin gelişmesi sanayileşmeye kıyasla daha fazla teşvik gormuştur.

Ulaştırmada demiryoluna nazaran karayollarına ağırlık verilmiştir.

Ozel girişimin onculuğunde ithal ikameci tuketim mallan sanayi geliştirilmiştir.

Donem suresince sanayi kesimi, tarımsal değişime ve kentleşmeye bağlı olarak ic pazarın genişlemesi sonucu canlılık kazanmıştır. Donemin temel ozelliği,sınai uretimde dışalım yerine yerli uretim (ithal ikameci sanayileşme) turu sanayileşmenin birinci aşamasının tamamlanmış olmasıdır. Bu niteliğiyle donem, bir bakıma ozel sanayiye "geciş" donemi sayılabilir. Devletci sanayileşme doneminde başlatılan temel tuketim mal*larının yerli uretimi girişimi bu donemin sonunda tamamlanmıştır. 1950'li yılların ikinci yarısında, ozel sınai uretimin genişleyen ic pazarın talepleri*ni karşılayamaması sonucu, kamu kesimi de bu yonde uretimini genişlet*mek durumunda kalmıştır. Kısacası, ozel ve kamu kesimi birlikte gelişmiştir.

Bu donemde ozel sanayi uretiminin ozendirilmesine ilişkin yasal duzenleme yoktur. Teşvik-i Sanayi Yasası'nın 1942'de suresini tamamla*masıyla, 1963'e kadar yasal ozendirme yoluna gidilmemiştir. Ozendirme-siz donem bir bakıma, tuketimin artması sonucu, doğal ozendirme donemi. olmuştur.

Bu donemde yapılan işlerden biri Turkiye Sınai Kalkınma Bankası'nın kurulmasıdır. Banka uzun vadeli ve makul faizli kredi veren ve yatırımların doviz ihtiyaclarını karşılayabilen tek kuruluş olarak gorev yapmıştır.

İmalat sanayi ile buna bağlı madencilik ve enerji sektorunde ikame malı ve hizmet uretmeye yonelik olarak gelişen sanayi, zamanla tuketici kes*imin ikame mallarına olan talebinin ceşit ve miktar olarak artması sonu*cunda, montajcılığa doğru kaymaya başlamıştır. Gercekte ikame malı uret*menin ikinci aşaması olan montajcılık Turk imalat sanayinin buyuk gelişme gostermesine neden olmuş ve sonucta guclu bir ozel imalat sanayi ve guclu bir ozel sektor yaratmıştır.

Bu donemde sanayin genelinde gercekleştirilen aşamalar şu şekilde ozetlenebilir:

Azot sanayi ve petrol rafinerileri kurulmuştur.

Tekstil, cimento ve şeker sanayi ulke ihtiyaclarını karşılayacak duzeye getirilmiştir.

Et kombinaları kurulmaya başlanmıştır.

Ozel sektor dokuma sanayinde devletle boy olcuşur hale gelmiştir.

İlerdeki gelişmelere zemin hazırlayan karayolu ve liman gibi alt yapı yatırımları yoğunluk kazanmıştır.

Donem suresince sanayinin gelişmesine katkıda bulunan bir başka etmen, altyapı olanaklarının, ozellikle ulaştırma, enerji ve haberleşme alanındaki gelişmelerin sağlandığı dışsal ekonomilerdir. Bu donem, izlenen ekonomi politikasına bağlı olarak dış ekonomik ilişkilerde onceki donem*den cok farklı bir yaklaşıma tanıklık etmiştir.

Başlangıcta kamu sektorunu daraltıcı, ozel sektoru genişletici liberal felsefenin yerini zamanla mudahaleci karakterde politikalar almıştır. 1954'den sonra izlenen enflasyoncu politikalar sonucunda 4 Ağustos 1958 devaluasyon.kararları diye anılan istikrar tedbirleri yururluğe konulmuştur. İktisadi politikaya yeni bir yon verecek olan soz konusu tedbirleri şu nok*talarda ozetlemek mumkundur.

a) Turk Lirası ortulu olarak devalue edilmiş (1920 yılında 82 kuruş olan Dolar, bu devaluasyonla 282 kuruşa yukselmiştir) ve katlı kur siste*mi getirilmiştir.

b) Para arzı ve emisyon artışları durdurulmuş, kredi hacmi 30.6.1958 tarihindeki seviyede dondurulmuştur.

c) Kredi ve mevduat faiz hadlerinin yeniden tesbiti ongorulmuştur.

d) Dış ticarete kota sistemi getirilmiştir.

e) KİT urunlerine yuksek oranda zam yapılmıştır.

f) Dış ticaret borclarının konsolide edileceği ilan edilmiştir.

Alınan bu tedbirler sonucunda enflasyon durdurulmuş, ekonomide dur*gunluk başlamıştır.

f) 1961-1980 Donemi:

Kamusal Kesimin Ağır Bastığı bu donem, Karma Ekonomi Donemi olarak nitelendirilebilir.

Kamusal kesimin ağırlığında yeniden bir Mudahaleci Kapitalizm done*mi başlayacak ve Anayasaya giren Karma Ekonomi, resmi bir İktisadi Politika haline gelecektir. Kısacası 1950-60 doneminin plansız yonetimine karşı (tepki), Turkiye'de Mudahaleci Kapitalizmin Karma ve Planlı Donemi uygulanacaktır.

27 Mayıs 1960 ihtilali ile devlet yonetimini ele alan Milli Birlik Hukumeti ozellikle devlet kesimine ait sınai tesislerin plan ve programlara bağlı olarak faaliyet gostermesine buyuk caba sarf etmiştir.

Turkiye, 1961 yılında IMF'ye mektup vermeye başlamış ve 1960'lı yıllarda yılda bir mektup imzalamıştır. Ancak bu mektupların hicbiri uygu*lanamadığından iptallerine de gerek duyulmamıştır.

Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) 1960 yılında kurulmasından sonra ise once gecici nitelikte olmak uzere 1962 yılını kapsayan bir plan hazırla*narak hemen uygulanmış, sonra da 1963-1967 yıllarına ait Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanarak uygulamaya konulmuştur.

1963-1983 yılları arasında uygulanan 4 adet 5 Yıllık Planın ortak ozel*liklerini (*) şu şekilde sıralayabiliriz;

a) Uretim yapısını veri almaları,

b) Ekonominin her yıl belli bir hızla buyumesini temel amac edin*meleri,

c) Sanayileşmeye, sanayinin teşviki icin organize sanayi bolgeleri (OSB) ile kucuk sanayi sitelerinin (KSS) devletce kurulmalarına onem ve oncelik vermeleri,

d) Belli bir uzun donem stratejisinin bir parcası olmalarıdır.

Birinci Beş Yıllık (1963-1967) Kalkınma Planı

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1963-1967 yıllarını kapsayacak şekilde hazırlanmış ve l.Ocak.1963 tarihinden itibaren uygulamaya konul*muştur.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın amacı, ekonominin yılda %7 buyumesini sağlamaktır.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda sanayi sektoru oncu ve suruk*leyici bir sektor olarak kabul edilmiş, yatırımların bu sektore yonelmesini sağlayacak ceşitli onlemler ile ozellikle yatırım ve ara malları ureten temel ve stratejik endustrilerin kurulması hedeflenmiştir. Bu amacla, organize sanayi bolgeleri ile kucuk sanayi sitelerinin ulkenin uygun bolgelerinde kurulması suretiyle sanayi yatırımlarının teşviki ile sanayi uretiminin mik*tar ve kalite olarak artırılması ongorulmuştur.

Organize sanayi bolgelerinin yapımındaki politikalar; şehirlerin planlı gelişmesi, sanayinin az gelişmiş bolgelere yaygınlaştırılması, tarım alan*larının sanayide kullanılmasının onlenmesi, ortak arıtma tesisleri ile cevre kirliliğinin onlenmesi, altyapı ve sosyal tesisleri hazırlanmış ucuz arsa ure*timi suretiyle sanayinin teşvik edilmesi, olarak sıralanabilir. Kucuk sanayi siteleri ile benzer iş kollarında calışan işletmeleri aynı site icinde toplamakta, bolgesel ihtiyacları hep birlikte daha kolay ve ekonomik olarak karşılayabilen bu işyerlerine yeni teknolojilerin taşınması da daha kolay olmaktadır.

KİT'lerde de Plan hedefleri belirli olmasına ve her işletmenin bu hede*flere katkısı gosterilmiş olmasına rağmen, kısa zamanda politik tercihlerin etkisi gorulmeye başlamıştır. Hızla artan nufusun istihdamı ekonominin en onemli sorunu haline geldiği icin, politik iktidarlar KİT'leri plan hedefler*ine gore yeniden duzenleyecekleri yerde, istihdam sorununu cozmede kul*lanmayı tercih etmişlerdir.

Ereğli Demir-Celik ve Kutahya Azot İşletmelerinin uretime başlamaları Birinci Plan donemine rastlamıştır. Yine bu donemde ozellikle lastik, plastik, petrol urunleri, cimento, seramik sanayileri gibi genellikle ara malı ureten sanayiler hızla gelişmişlerdir.

Bu donemde yatırım mallan imal eden sanayilerden hızla gelişenler tarım makineleri, elektrik makineleri ve gemi inşa ve makine sanayileri olmuştur. Montaj sanayileri icin getirilen duzenlemeler, karayolu taşıtları ve traktor imalinde yerli yapım oranının yukselmesini sağlamıştır.

İkinci Beş Yıllık (1968-1972) Kalkınma Planı

1968 yılı başından itibaren İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı yururluğe girmiştir. Bu plan da birincisi gibi, ekonominin %7'lik bir hızla gelişmesi*ni hedeflemiştir.

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı doneminde, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planının aksine ozel sektore ağırlık verilmiştir. Ekonominin ve giderek toplumsal gelişmenin "Sanayileşmeye" dayandırılması ongorulmuştur.

Plan, sanayi kesiminde modern teknolojilerin kullanılacağını da belirt*miştir.

Plan, kesimler arasındaki gelişmede onceliği imalat sanayine vermiş, bu donemde toplam yatırımın %22,4'unun imalat sanayine ayrılması ongorulmuştur.

Birinci Planın yalnızca tuketim malları sanayini bıraktığı ozel kesime, İkinci Plan tum imalat sanayini bırakmayı amaclamıştır.

Sanayileşme hareketi icinde onemli bir aşamayı oluşturan ara malları sanayilerinden kağıt, plastik, kimya, gubre, petrokimya, cimento, cam sanayileri bu donemde hızla gelişmiştir.

Yatırım malları sanayilerinden de tarım makineleri elektronik, karayolu taşıtları, demiryolu taşıtları ve gemi inşa sanayileri hızla gelişmiştir. Artan traktor talebi tarım makineleri sanayinin, dayanıklı tuketim mallan talebi de elektronik sanayinin hızla gelişmesini etkilemiştir.

Sanayi urunleri ihracatında da hem artış olmuş, hem de ceşitlilik başlamıştır. Bu alanda en hızlı gelişme dokuma, giyim sanayi ve deri sanayi urunlerinde olmuştur.

Sanayi urunleri ihracatı 1963 yılındaki 65 milyon dolar seviyesinden 1972 yılında 242 milyon dolara yukselmiştir.

1963-1972 yıllarını kapsayan 10 yıllık planlı donemde, İskenderun Demir-Celik, Karadeniz Bakır, Seydişehir Aluminyum, Aliağa Rafinerisi, Samsun Gubre Kompleksi, Mersin Gubre Kompleksi, İzmit Petro-Kimya Kompleksi, Aksu, Dalaman, Caycuma Kağıt tesisleri gibi buyuk sınai tesisler gercekleştirilmiş veya son aşamaya getirilmiştir.

Ucuncu Beş Yıllık (1973-1977) Kalkınma Planı

1973 yılında uygulamaya konulan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı Turkiye'nin, 22 yılın bitiminde yani 1995'de AET ulkelerinden birinin o gunku gelir duzeyine ve ekonomik yapısına ulaşılmasını amaclamaktadır. Bu soz konusu AET uyesi ulke İtalya'dır. III. Beş Yıllık Kalkınma Planının uzun donem gelişme stratejisinin ozunu bu "benzetme ozlemi" oluştur*maktadır. Bu yapılırken de kamu kesimi onceliği esas alınmıştır. Bu plan, 22 yıllık bir perspektifte Turkiye'nin AET ile once Gumruk Birliği, daha sonra tam uyeliği hedefleyen stratejik bir kalkınma ve gelişme yaklaşımı ongormuştur.

Plan doneminde, imalat sanayinde hızlı bir holdingleşme olgusunun varlığı da gozlenmektedir.

Plan doneminde, ekonominin gereksindiği enerji zamanında ve yeterli olcude karşılanamamıştır. Başta elektrik olmak uzere enerji sektoru onem*li bir darboğaza girmiştir.

Ekonomi, kendi teknolojisini ureten bir duzeye ulaşamamıştır. Sanayinin ihtiyacı olan teknoloji, transfer yoluyla karşılanmaktadır. Teknoloji politikasının Plan hedefleri doğrultusunda uygulanabilmesi icin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nda "Bilim ve teknoloji Dairesi" kurulmuşsa da, bu daire plan donemi icinde etkin bir calışma gercekleştirememiştir.
__________________