[B]OĞRETİM METODLARI
Genel oğretim metodları ve bicimleri
Oğretimde strateji, metod, teknik kavramları
Oğretim stratejisi, bir oğretmenin, dersin veya bir konunun oğretilmesinde hedefe ulaşmak icin sececeği oğretim metodu, ceşitli teknikler ve hatt değerlendirme biciminin uyum icinde olmalarıdır. Bazı eğitim amaclarına ulaşmada, diğerlerinden daha uygun ve verimli yollar, stratejiler vardır.

Oğretmenler genellikle kendilerinin merkezde olduğu, dersin akışını ve oğrencileri yonlendirdiği, değerlendirmeyi kendilerinin yaptığı oğretim stratejileri tespit ederler.

Bilgi vermeye dayanan derslerde genellikle oğretmen sunuşunun ağırlıklı olduğu bir strateji izlenir. Burada dersin akışını guzelleştirecek, sınıfın dikkatini canlı tutacak soru-cevap ve ornek verme teknikleri ile duz anlatımın sıkıcılığı giderilir.

Eğer hazır sistemli bilgiler verme yerine, oğrencilerin araştırıp bulmaları veya ham bilgileri işleyerek daha sistemli bilgiler oluşturmaları isteniyorsa, o zaman oğrenci merkezli oğretim stratejileri izlemek gerekir.

Oğretim metod ve teknikleri, oğretim stratejilerinin yapı taşlarıdır. Bazı eğitimciler, oğretim metodunun bir "oğretim tekniği" olduğunu savunurlarken, bazıları da tekniği, daha geniş olan metodun icindeki bazı kucuk işleri yapma yolu olarak anlarlar. Yani, bir metodun icinde ceşitli teknikler kullanılabilir. Butun derslerde tek bir metod veya teknik kullanan oğretmen cok başarılı olamaz. Gerci oğretmenin genel bir plÂnı, bir stratejisi olacaktır; ama eğer işler plÂnlandığı gibi gitmiyorsa, hemen plÂnı gozden gecirip gerekli hedef duzeltme, metod veya teknik değiştirme işlerini yapabilmelidir.

Oğretmenin, kendisini merkezden cıkarıp yonlendirici konumuna cekerek oluşturduğu oğretim stratejisine, "keşfetme (buluş) yoluyla oğretim yaklaşımı" denmektedir. Burada oğretmenin gorevi, sorulan soru ve verilen orneklerle oğrencileri oğrenmeye hazır hale getirerek oğrencilerin konuyu analiz ve sentez yoluyla geliştirmelerini ve pekiştiricilerle oğrencilerin konu hedeflerine ulaşmalarını sağlamaktır.

Bir başka oğretim stratejisi, araştırma ve inceleme yoluyla problem cozmedir. Bu, oğrencileri bilimsel araştırma yontemlerine alıştırma yaklaşımıdır. Oğrenci, cevredeki problemleri algılar, tanımlar, verileri toplar, gecici cozum yolları geliştirir ve bunların mumkun olup olmadığını test eder. Bu şekilde yetişen oğrenciler, gelecekte karşılaşacakları problemleri de bilimsel zihniyet ve metodlarla cozmeyi oğrenmiş olurlar. Yalnız, bu stratejiyi uygulayan oğretmenler hem metod hem de arac-gerec yonunden oğrencilere yardım etmelidirler. Bu stratejide ornekolay, laboratuvar, problem cozme gibi metodlar kullanılabilir.

Tam oğrenme stratejisi, B. Bloom tarafından geliştirilmiştir. Burada, hemen hemen tum oğrencilerin, okulda kazandırılmaya calışılan yeni davranışları oğrenebilecekleri temel alınmıştır. Bunu sağlamak icin, oğrenmedeki bireysel farklılıklar en aza indirilmelidir.

Bu nedenle oğretmen, yeni anlatacağı konu veya kazandıracağı davranışı oğretmeye başlamadan once, onşart olan oğrenmeleri onceden gercekleştirmelidir. Oğrencinin bilişsel ve duyuşsal giriş ozelliklerini (bilgi ve davranışlarını), yeni konuyu oğrenmeye temel oluşturabilmesi gerekir.

İkinci olarak, oğretim esnasında oğrenciye gerekli ipucları verilerek, oğrencinin derse katılımı sağlanarak, gerekli pekiştirmeler yapılıp sağlıklı geri bildirimlerle eksikler tamamlanıp duzeltmeler yapılarak mukemmel bir oğretim hizmeti verilir.

Bu stratejide, oğrencinin akademik benliğinin ve okula karşı olumlu tutumunun oluşabilmesi icin, hemen butun oğretim metod ve teknikleri kullanılır.

Bir oğretim metodunun secimini etkileyen faktorler

Cağımızda oğretim ilke ve metodlarını -oğretmen, oğrenci ve ders faktorleri dışında- belirleyen bir cok gelişme vardır. Ders programlarını belirleyenler, her dersin algoritmasını, mufredatını belirleyenler, ders kitaplarını hazırlayanlar, okulları yapan ve donatanlar, ders arac-gereci hazırlayanlar, hatt gunluk ders saat ve yerlerini duzenleyenler bile oğretim metodları uzerinde etkili olmaktadır.

Her oğretim metodu her derse, her konuya, her oğrenci grubuna, her oğretim duzeyine uygun olmayabilir. Değişik durumlarda değişik metodların kullanılması gerekir.

Bir oğretim metodunun secimini etkileyen faktorler şunlardır:

1) Dersin muhtevası: Dersin icindeki konuların tabiatı, coğu kez oğretim metodunun en kuvvetli belirleyicisidir. Fizik-Kimya derslerindeki bazı konular doğrudan laboratuvar calışması gerektirebilir. Edebiyat dersinde bazı edebi eserlerin okunup ev odevi şeklinde hazırlanması, veya bazen eski metinlerin okunup acıklanması (hermeneutik) gereklidir. Konu, hangi metodla en iyi şekilde oğretilebilecekse, o metod kullanılmalıdır.

2) Oğrencilerin ozellikleri: Oğrencilerin yaş, cinsiyet, yetenek ve ilgileri, motivasyonları, ailelerin sosyo-ekonomik ve kulturel ozellikleri, oğrencilerin icinde yetiştikleri cevre v.s. metod seciminde etkili olabilir. İyi yetişmiş bir oğretmen, sınıftaki oğrencilerin ozelliklerine gore, gerektiğinde değişik metodları uygulayabilmelidir. Değişik yaşlarda değişik metodlar kullanılabilir. Eğitim, okul-aile işbirliğinde surdurulen bir calışma olduğu icin, ailenin ekonomik ve kulturel seviyesi de farklı metodları gerektirebilir. Oğrencilerin ozellikleri dikkate alınmadan yapılan ders, havaya anlatılan bir ders, karanlığa atılan bir taş gibidir.

3) Oğretmenin ozellikleri: Ders metodunu oğretmen sectiği icin, bu secimde onun ozelliklerinin de etkili olacağı son derece acıktır. Değişik oğretmen tipleri vardır: teorik tip, dindar tip, ekonomik tip, politik tip, estetik tip v.s. Her tipin değişik yaklaşım ve davranışları, değişik metodları olabilir. Ayrıca oğretmenin yaşı, cinsiyeti, mezun olduğu okul, kıdemi, o gunku motivasyonu ve psikolojik durumu da oğretim metodu secimini etkilemektedir. MeselÂ, fen derslerinde laboratuvar kullanma ile oğretmenin yetişme bicimi, yani mezun olduğu okul arasında bir ilişki vardır. Derslerinde soru sorulmasına hic izin vermeyen, hic tartışma ortamı acmayan oğretmenlerde de, bu durum ceşitli etmenlerden kaynaklanabilir.

Bir derste oğretmenin sectiği metod kadar, uygulayacağı strateji ve oğretilecek konu ile oğrenci arasında nerede durması gerektiği konusu da onemlidir. Bu konuda değişik yaklaşım ve uygulamalar vardır; bunlardan en idealinin hangisi olduğu konusu, oğrencinin yaşına, oğrenilecek konunun ozelliklerine v.s. gore değişir.

4) Oğretim arac-gereclerinin durumu: Okulda ders araclarının olup olmaması da oğretim metodu secimini etkiler. Bilgisayar, tepegoz, slayt projeksiyon, epidiaskop, laboratuvar, TV-video, iyi bir kutuphane gibi -bir oğretim icin cok gerekli olan- dersin esas arac-gereclerinin veya yardımcı aletlerin olup olmaması dersteki metod secimini etkiler.

Hatt aletlerden başka bina, sınıf, ışık, sıcaklık gibi faktorler de ders metodu seciminde etkilidir. Resim, muzik, beden eğitimi gibi derslerin ozel ortam ve araclara ihtiyacı vardır. Eğer bunlar sağlanmazsa, ders metodunda onemli değişiklikler yapmak gerekir. Resim atelyesi veya cizim masaları olmadığında Resim dersinde; spor salonu ve malzemeleri olmadığında Beden Eğitimi dersinde, muzik odaları ve enstrumanlar olmadığında Muzik dersinde doğru metodların secimi nasıl mumkun olur




1) Anlatım (Takrir, Sunma) metodu
"Şayet eğitimin amacı sadece bir konuda veya alanda bilgi sahibi kılmaksa... takrir metodunu kullanmak tartışma metodunu kullanmaktan cok daha iyidir. Yok eğer, eğitimin amacı problem cozumleyecek nitelikte bazı yetenek ve hunerlerin geliştirilmesi ise, o takdirde en yetersiz sınıf tartışması bile bir cok takrirden daha ustundur."
B.Bloom
Eğitim tarihinde ve gunumuzde en yaygın ve en cok kullanılan, ve aynı zamanda "en eski" niteliğini de taşıyabilecek bir oğretim metodudur. Dolayısıyla, geleneksel bir metoddur.

Eğitimin orgun hale geldiği Antikcağ Yunan okullarında, Ortacağ medreselerinde ve hıristiyan okullarında, okulda anlatılan konular dolayısıyla, oğretim genelde bu metoda dayanıyordu. Gerek bilim ve toplum felsefesi gerekse dinî konular en iyi şekilde ancak sozle anlatılabiliyordu. Oğrenciler genellikle pasif alıcı durumda idiler ve sadece dinleyerek, not tutuyorlardı.

Bu metod, bugun de genellikle sosyal bilimler alanında ağırlıklı olmak uzere, sozlu anlatım gerektiren hemen butun eğitim-oğretim faaliyetlerinde kullanılmaktadır.

İnsan bilgisi, şimdiye kadar buyuk olcude sozlu veya yazılı dil ile ifade edilip saklanagelmiştir. Eğitim vasıtasıyla kısa zamanda organize bilgi sunulmak isteniyorsa, kullanılacak en iyi metod budur.

Bilgi duzeyindeki davranışların kazandırılmasında cok etkili olan bu metod, aynı anda cok sayıda kişiye hitap edilebilmesi dolayısıyla da avantajlıdır.

Ancak bu metodun iyi kullanılabilmesi, oğretmenin kişiliğine, bilgisine, ses tonuna, konuşma gucune (konuşma temposu, melodisi, telaffuzu, sure ayarlama), diyalektik metodu iyi kullanmasına, jest ve mimiklerine bağlıdır. Bu metodla ders anlatılırken drama tekniği, tasvir, acıklama ve hikÂye gayet ustalıkla kullanılmalıdır.

Anlatım metodunun eksikleri ve kusurlu yonleri: Anlatma yontemi, cağdaş eğitimciler tarafından genellikle cok kotu eleştirilmiş ve hatt yasaklanması bile istenmiştir. Bu haksız ve aşırı değerlendirmeler doğru değildir. Ama gene de anlatma metodunun bazı kusurlu yonleri vardır:

Anlatma yontemi daha cok işitme organını kullanmaktadır. Oysa eğitimde ne kadar cok duyu organı kullanılırsa o kadar iyi olur. Gormeye dayalı bilgilerin ve psikomotor davranışların bu metodla oğretilmesi cok zordur.

Oğrenci derse aktif olarak katılmadığı icin dersi dinlemeyebilir, oğrenme sorumluluğundan kacabilir. Yarım yamalak dinlenilen bir derste de bilgiler tam olarak ozumsenemez ve kısa zamanda unutulur.

Eğer oğretmen; bilgisi, ses tonu, vurgulamaları, kullanacağı ceşitli tekniklerle dersi dinlenilebilir bir hale getirmezse, oğrenciler kısa zamanda sıkılır, motivasyonları duşer ve dersten koparlar. Kimi uyuklamaya başlar, kimi resim yapar, kimi etrafındakilerle konuşmaya başlar, kimisi de sınıfta dersi dinliyor gibi gozukmesine rağmen zihnen ve ruhen başka yerlere gezmeye gider. İnsanın ilgi duymadığı konularda dikkatle dinleme suresinin 15-20 dakikayı gecmediği, dikkati canlı tutmak icin sık sık jest, mimik, ses tonu, konu değiştirme gibi dikkat ceken teknikleri kullanma gerektiği unutulmamalıdır.

İyi bir oğretim icin, oğretmenin karşısındaki oğrencilerin bilgi, ilgi, ihtiyac ve yeteneklerini tanıması gerekir. Surekli anlatma yontemi ile ders yapan bir oğretmen, tanımadığı bir gruba belli bir bilgi sistemini anlatmaya calışır. Bu, Âdeta karanlığa kurşun atmak gibi bir faaliyet olur. Bu durumda oğrenme buyuk olcude tesadufe bırakılmıştır.

Bu metod buyuk olcude kitabî bilgilere dayandığından, oğrencileri araştırma ve inceleme yapma yerine, kalıp bilgileri ezberlemeye sevkeder. Tarih boyunca da, bu metodun ortaya cıkardığı en cok kullanılan oğrenme tekniğinin ezber olduğu gorulmuştur.

Bu metodla yapılan derslerde oğrencilerle sağlıklı iletişim kurulamıyorsa, dersin anlaşılıp anlaşılmadığını ortaya koyacak geri bildirimler (feedback) alınamaz ve ders kontrolu zayıflar.

Anlatım metodunun iyi yonleri: Tum eleştirilere rağmen, anlatım metodunun şu anda eğitim sisteminin her seviye ve dersinde hÂl en yaygın olarak kullanılan bir ders verme bicimi olması, onun bazı iyi yonlerinin de olduğunu gostermektedir. Bunlar kısaca şoyle sıralanabilir:

Anlatım yoluyla ders verme metodu her şeyden once ekonomiktir. Bir kursu, bazen bir kara tahta, bir mikrofonla mukemmel bir oğretim yapılabilmektedir. Oğretmenin derse hazırlanması uzun surmeyebilir.

Her turlu bilgi, gozlem, araştırma ve inceleme bu yolla oğrencilere aktarılabilir. Burada oğretmenin konuyu iyi bilmesi, bilgi ve gozlemlerini akıcı bir dille anlatması, gerektiğinde de bazı ders arac ve gereclerinden (film, diyapozitif, grafik v.s.) yararlanması mumkundur.

Bu metod, en esnek metodlardan biridir. Her derse, her turlu dinleyici grubuna, her mekÂna ve zamana kolaylıkla uydurulabilir. Kucuk gruplarla yapıldığında gerektiğinde bir sohbet tekniğine donuşturulebilir. Grup buyukluğu 50-60'ı gecince de konferans tekniği ile ders yapılabilir. Bazen yuzlerce resimle anlatılamayacak bir bolge, orayı gezmiş, oralarda yaşamış bir oğretmenin "ağzından bal damlayan" anlatımı ile tekrar oraları geziyormuş, bazı onemli olayların icinde yaşıyormuşcasına oğrenilebilir. Burada oğretmen, gerektiğinde veya ilginin dağıldığını gorurse, oğretim plÂnı uzerinde esnek değişiklikler de yapabilir.

Bu metodla dersin akışı, dolayısıyla belli bir sıraya gore plÂnlanmış bilgilerin aktarımı kolay olur. Oğretmen fazla zaman kaybetmeden, konunun ozunden ve ciddiyetinden fazla uzaklaşmadan, oğrencilerin dersi "kaynatmalarına" izin vermeden oğretimin yapılabilmesini sağlar. Sınıf ve ders kontrolu burada butun diğer metodlardan daha kolay sağlanabilir.

Oğretmen veya dersi sunan kişinin oğrencilerle kuracağı duygusal sıcaklık, coşkulu veya mantıklı bir anlatım, oğrencilerle kurulan nezakete dayalı bir diyalog, onların yapıcı olarak derse katılmaları, bazen drama tekniğini kullanarak yapılan bir anlatım sınıfta cok iyi bir "oğrenme atmosferi"nin oluşmasına ve dolayısıyla mukemmel bir oğrenmeye yol acar.

Bu metod, diğer butun metodlarla birlikte kullanılabilir. Hatt gezi, gozlem, laboratuvar, proje v.s. gibi calışmaların hemen hepsinde yer yer bu metodun kullanılması zorunlu olmaktadır. Başka bir deyişle, arada bu metodu kullanmadan hic bir metodla ders yapmak mumkun olmaz.

Bu metodun diğer olumlu yonleri arasında şunlar da sayılabilir: Konuların kalabalık gruplara sunulmasının en iyi metodu budur ("Geniş Grup Tekniği"). Bu oğretim metodu sayesinde oğrenciler dikkatlerini uzun sure bir konuşmaya vermeyi, sabırla dinlemeyi, not tutmayı v.s. oğrenirler. Ayrıca dinleyerek oğrenmeye daha yatkın olan tipler icin, bu, en verimli oğrenme metodudur.

Anlatım metodunun daha etkili olarak kullanılabilmesi icin dikkat edilecek hususlar: Eğer aşağıdaki hususlara dikkat edilirse, her oğretmenin kullanmak zorunda olduğu bu metod, daha guclu hale getirilebilir.

Bu metodun etkili kullanımı icin, oğretmenlerin kullandıkları dili cok iyi bilmeleri gerekir. Bu nedenle, hangi duzeyde ve hangi bilim alanında olursa olsun, butun oğretmenlere cok iyi bir Turkce oğretimi vermelidir. Dili, kuralları ve zengin kelime dağarcığı ile oğrenmek yetmez; aynı zamanda oğretmenin diksiyonu da mukemmel olmalıdır. Telaffuzu, vurgulamaları, ses tonu gibi ozellikleri de mukemmel olmalıdır.

Dilin iyi kullanılabilmesi sadece yukarıda sayılan ozellikleriyle olmaz; ote yandan canlı, heyecanlı ve akıcı bir anlatım, gerektiğinde jest ve mimiklerle dilsel anlatıma yardımcı olabilmelidir.

Oğretmen derse başlamadan once, karşısındaki oğrenci grubunun yaşını, zihinsel seviyesini, bilgi duzeyini, ilgilerini v.s. oğrenmeli; hatt bunun icin giriş yoklaması yapmalıdır. Ancak burada bir sınav havası vermeden ve oğrencileri sıkmadan, sadece derse zemin teşkil etmesi icin bir kontrol yapıldığı anlatılmalıdır.

Gene derse başlamadan once oğrencilerin dikkatini, anlatılacak konu uzerine cekecek bir film, fotograf, grafik gosterimi; problemler uzerinde duran bir giriş konuşması veya oğrencilere yoneltilecek bazı basit sorularla işe başlanmalıdır. Oğrenme icin motivasyon şarttır ve hatt iyi yapılmış bir motivasyon coğu kez zek kadar onemlidir.

Grup karşısında sadece yere veya havaya bakarak, gozlerini anlamsız bir sabit noktaya dikerek, surekli notları ile meşgul olarak ders yapılmaz. Oğretmen surekli grubu kontrol etmeli, dersten kopmalar sınıfı veya dersin akışını rahatsız etmeye başladığı an mudahele etmelidir. Bu mudahele cok nazik, ama kararlı olmalıdır. Eğer sınıfın coğunluğu dersten kopmuş ve disiplin sağlanamıyorsa, orada zaten ders yapılamaz. Boyle durumlarda oğretmen kendi hatalarını, konuyu veya sınıfın fiziksel atmosferini kontrol etmelidir.

Buyuk gruplar karşısında ders yaparken gerek oğretmenin bulunduğu yer gerekse oğrencilerin oturma duzeni de son derece onemlidir.

Anlatım metodu ile yapılan derslerde, oğrencilerle mutlaka guzel diyaloglar kurulmalıdır. Miting meydanlarında bile, politikacıların halkla kurdukları soru-cevap veya slogan diyalogunun toplantıyı ne kadar guzelleştirdiği gorulmektedir. Daha kucuk gruplarda da, arada sorulacak veya sordurulacak sorularla başlayan diyalog dağılan dikkatleri toplayacak, oğrencilerin derse ısınmalarını ve duşuncelerini aktifleştirmelerini sağlayacaktır. Bu şekilde soru-cevap tekniği, oğrencilerin yanlış anlamalarını da engelleyecek veya yanlış anlaşılabilecek konuları duzeltme imkÂnı sunacaktır. Ayrıca, onemle vurgulanmak istenen yerler birkac kez tekrar edilmelidir.

Anlatım yoluyla ders yapan oğretmenin genel kulturu de cok geniş olmalıdır. Bu, sınıf atmosferinin bozulduğu zamanlarda sınıfın derlenip toparlanması icin veya yeri geldiğinde yapılacak nazik şakalar, fıkralar veya guncel sorunlar uzerinde birkac dakikayı gecmeyecek sohbetlerle oğrencinin tekrar derse hazır hale getirilmesi sağlanabilir. Ancak burada şuna da dikkat etmelidir: Anlatıım metodunda bir derste anlatılacak konu iyi secilmeli ve sınırlandırılmalıdır. Her şeyin bir derste anlatılamayacağı unutulmamalıdır. Uzmanların onerisi, bir derste 5-9 ana nokta uzerinde durulmasıdır.

Her dersin sonunda ya bir değerlendirme konuşması yaparak veya kucuk yazılı veya sozlu yoklamalarla konu derlenip toplanmalıdır. Oğrenciler genellikle sınavlara yonelik ders dinledikleri icin, anlatılan konunun soru haline getirilmesi dersi daha cekici kılar. Hatt anlatımın icinde bile, o kısımların ilerde nasıl bir soru haline getirileceği bahsi acılırsa, butun oğrencilerin o kısımları "can kulağı ile" dinledikleri gorulecektir.

Bu metodla kullanılan teknikler:

Konferans: Bazı eğitim cevrelerinde, konferans şeklinde ders vermenin kotu bir metod olduğu, eğitimbilimi prensiplerine ters olduğu şeklinde bir kanaat vardır. Hatt konferans tipi ders anlatmanın ne kadar kotu olduğunu anlatan kişi de o anda kotu bir konferans veriyor olabilir. Oysa bazı kişiler yuzlerce kişiyi hic sıkmadan ve vermek istediği mesajların tamamını verecek şekilde guzel konferanlar verebilir.

Tecrube ve gozlemlerimiz, konferansın kalitesinin onemli olcude onu veren kişinin yeteneğine, o andaki havasına, konuya ve dinleyici kalitesine bağlı olduğunu gosteriyor. İyi bir konferanscı:

Anlatacağı konuyu cok iyi bilmelidir. Ancak bu yetmez; cunku bazen kendi konusunda uluslararası uzman olan bir kişinin, kendi konularında cok kotu konferanslar verdikleri gorulmuştur.

İyi bir konferanscı zamanı kullanmada, topluluk karşısında gezinmede, jest ve mimiklerinde, ses tonunu kullanmada ve kendisine yardımcı arac-gerecleri kullanmada da usta olmalıdır. Her oğretmenin tiyatroculuk yonu olmalı, anlattığı şeyi zevkle anlatmalıdır. Konferans tipi ders uzerinde "Dr.Fox Etkisi" unutulmamalıdır.

Anlatacağı konuyu cok iyi plÂnlamalı, acık ve kısa cumlelerle konuşmalıdır.

Konuşması uygun bir hızda olmalı, sesi cok acık olarak işitilebilmelidir.

Dinleyicilerin buyuk coğunluğunu her an kontrol edebilmeli, bunun icin bir koşeye, bir gruba değil, her zaman genele hitap etmelidir. Gerektiğinde ilgiyi cekebilmek icin soru sormalı veya soru sorulmasına izin verip, gelen sorulardan konu ile veya sınıfın geneli ile ilgili olanları cevaplÂndırmalıdır.


2) Soru-cevap metodu
Soru sormak her turlu oğrenmenin başıdır. Kafasında herhangi bir konu hakkında soru oluşturan kişi, artık meselenin farkına varmış, onun cozum yolunu aramaya başlamış demektir. Ona, rasyonel ve bilimsel yolla soruya cevap arama yolu oğretilirse, o problemi guzel bir metodla cozebilecek demektir.
Soru, her zaman oğretimdeki temel iletişim araclarından biri olmuştur. Soru-cevap metodu, başka metodların icinde ara sıra kullanılan soru-cevap tekniğinden ayrı; dersi baştan sona soru-cevap tarzında işleme demektir.

Bu metodun tarihte esas kullanıcısı, Antik Yunan filosofu Sokrates'tir. Onun idealist felsefesine gore, tum bilgiler insanın kafasında vardır, ama berrak ve uyanık halde değil, ustu ortulu ve uyur haldedir. Eğitimin gorevi, her insanın kafasında var olan bu bilgilerin ustunu acmak ve uyandırmaktır. Yoksa, insana daha once kafasında olmayan bir şey oğretilemez. Oğretme, sadece soru sorarak yapılmalıdır. Burada oğrencinin bağımsız duşuncesi pek soz konusu olmamaktadır. Verilen cevaplara gore yeniden sorular sorarak, insana, hic bilmediğini farzettiği bilgiler "oğretilir". Sokrates de, hic bir şey bilmeyen bir koleye, sadece sorular sorarak karmaşık bir geometri problemini cozdurmuştur.

Sokrates'in bu metodu nasıl kullandığına kısa bir ornek, Ek'te verilmiştir.

Ek: Sokrates'in soru-cevap metodunu kullanması

"... Cılgınca yapılan şey cılgınlığın, olcululukle yapılan şey olcululuğun eseridir, değil mi
Kabul etti.
Kuvvetle yapılan kuvvetlice, zayıflıkla yapılan zayıfcadır, değil mi
Evet.
Peki, bir şey hızla yapılmışsa hızlı, yavaşca yapılmışsa yavaş yapılmıştır, değil mi
Evet.
Peki, aynı şekilde yapılan bir şey, aynı ilkenin; karşıt şekilde yaplılan bir şey de karşıt bir ilkenin eseridir, değil mi
Kabul etti.
Soyle bakalım şimdi, guzel diye bir şey var mıdır
Evet.
Bir guzelin cirkinden başka karşıtı var mıdır
Hayır.
Devam edelim, iyi diye bir şey var mıdır
Evet.
Bir iyinin kotuden başka karşıtı var mıdır
Hayır.
Aynı şekilde, seste tiz bir şey var mıdır
Evet.
Bu tizin pesten başka bir karşıtı var mıdır
Hayır.
O halde her karşıtın bircok değil bir karşıtı vardır, değil mi
Aynı fikirde olduğunu soyledi.
Hadi, şimdi ustunde anlaştığımız şeyleri bir daha gozden gecirelim, dedim. Her karşıtın bircok değil tek bir karşıtı olduğunda anlaştık, değil mi
Evet.
Karşıt bir şekilde yapılan bir şeyin, karşıt ilkelerin eseri olduğunda da anlaşmıştık.
Evet.
Cılgınca yapılan bir şeyin olcululukle yapılan bir şeye karşıt bir şekilde yapıldığında da anlaşmıştık, değil mi
Oyle.
Olcululukle yapılan şeyin olcululuğun, cılgınca yapılan şeyin cılgınlığın eseri olduğunda da anlaşmıştır.
Evet.
O halde bu şeyler karşıt bir şekilde yapılmışlarsa, karşıt bir ilkenin eseridirler, değil mi
Evet.
Oysa biri olcululuğun eseridir, diğeri cılgınlığın.
Evet.
Karşıt bir şekilde, değil mi
Kuşkusuz.
Oyleyse karşıt ilkenin eseridirler.
Evet.
O zaman cılgınlık, olcululuğun karşıtıdır.
Oyle gorunuyor.
Peki ama, demin cılgınlığın belgeliğin karşıtı olduğunu kabul etmiştik, hatırlıyor musun
Evet, dedi.
Bir karşıtın tek bir karşıtı olduğunu da kabul etmiştik.
Evet.
Oyleyse bu iki savdan hangisini geri alacağız, Protagoras Bir karşıtın tek bir karşıtı olduğunu ileri sureni mi, yoksa bilgeliğin, olcululukten başka bir şey olduğunu, her ikisinin de erdemin parcaları olduğunu, farklı olmakla kalmayıp yuzun parcaları gibi gerek kendileri gerek ozellikleri bakımından birbirine hic benzemediklerini ileri sureni mi Bu iki savdan hangisini geri alacağız, diyorum. Cunku bunlar, birbirine uymadıkları ve uyum haline giremedikleri icin aykırılık gosteriyor. Gercekten de, bir yandan bir şeyin ister istemez bircok değil tek karşıtı olması gerekirse, ote yandan da, bir şey olan cılgınlığın bilgelik ve olcululuk gibi iki karşıtı olduğu ortaya cıkarsa nasıl uyuşabilirler, değil mi Ne dersin, Protagoras
İstemeye istemeye benimle aynı fikirde olduğunu soyledi.
O halde olcululuk ile bilgelik aynı şeydir; demin de doğrulukla dindarlığın hemen hemen aynı şey olduğunu gormuştuk. Hadi Protagoras, yılmayalım, geri kalanları gozden gecirelim. Doğru olamayan bir iş yapan, eğrilik ederken temkinli midir
..."

Soru-cevap yontemi ile doğrudan oğretim yapıldığı gibi, bu metodu kullanarak yazılan eserler de vardır. Yusuf Has Hacib'in "Kutadgu Bilik" adlı eseri Sokratvari soru-cevap yontemi kullanılarak ve dort kişinin soru-cevap tarzında konuşturulması şeklinde yazılmıştır.

Sormak erkektir, cevap vermek de dişidir. Beynin fikir uretebilmesi icin soru sorarak onu tohumlamak gerekir. Soruyu oluşturmak, bilgiye yarı yarıya ulaşmak demektir. Bilmeyen soru soramaz. Hatt bazen kişinin bir konuyu bilip bilmediği veya ne kadar bildiği, ona sadece soru sordurularak da anlaşılabilir. Berthold Otto'ya gore, soru soran oğrenci, zihin ve ruhunu bilgi almak icin acmıştır. Oğretmen bu anı cok iyi değerlendirmelidir. Yoksa o zaman veremediği bilgiyi, cocuğun arzu etmediği bir zamanda zorla vermek durumunda kalabilir.

Ortacağlarda soru-cevap, sadece dinî bilgilerin doğru oğrenilip oğrenilmediğini kontrol amacıyla kullanılıyordu. Bunun icin ceşitli alanlarda sınava hazırlayan soru-cevap tarzında hazırlanmış kitaplar da cıkmıştı. Tıpkı şimdiki "Kolejlere Hazırlık", "Universiteye Hazırlık" kitapları ve ozel dershanelerdeki yetiştirme tarzı gibi.

Gunumuzde soru-cevap yontemini Sokratvari şekilde uygulayan bir sistem yoktur. Bu şekilde bir uygulama cok iyi alan bilgisini, sağlam bir mantık yapısını ve diyalektik yontemi cok iyi bilmeyi gerektirir.

Sorunun bircok ceşitleri vardır. Bunları şu şekilde sınıflandırmak mumkundur:

En doğruyu secme soruları

Tamamlama soruları
Hatırlama soruları
Sentez yaptırma soruları
Analizci sorular
Sentezci sorular (karşılaştırma, karar verme, sebep-sonuc gosterme v.s.)

Soru-cevap yonteminin şimdiki uygulaması genellikle tartışma ve yoklama (sınav) şeklinde olmaktadır. Burada diyalogdan ziyade, cok kişi arasında belli bir konuda sistemli bir fikir alışverişi soz konusudur. Tartışmayı, bilgili ve gruba hakim olacak şekilde yetkili bir kişinin yonetmesi gerekir. Bu metod ayrı bir başlık altında incelenecektir.

Soru-cevap yonteminin faydaları:

Oğrencinin başkalarını dinlemesini; bunlara karşı kendi fikirlerini uretme ve bunu nazik, mantıklı, etkili bir tarzda soylemesini sağlar. Kişinin ifade etme gucunu geliştirir; oğrenci duşuncelerini belli bir tertip ve duzene gore hur olarak ifade etmeyi oğrenir.

Oğrencinin derse aktif olarak katılmasını sağlar. Butun eğitim tarihi boyunca sorunun zihni uyarıcı, tohumlayıcı, mayalayıcı, doğurtucu gucunden yararlanılmıştır. Sorular hem oğrencileri duşunmeye sevketmiş hem de oğretimi disipline etmiştir.

Oğrenciyi guduler, sosyalleştirir; ona oğrendiklerini uygulama ve yorumlama imkÂnı verir.

Sınıf icinde hem oğretmenle hem tartışma arkadaşlarıyla sağlıklı iletişim kurmayı sağlar. Soru, herkesin zihnindeki değişik cevapların, fikir ve goruşlerin ortaya cıkmasını, bunların demokratik bir bicimde ifade edilmesini; buradan da kişilerin tahammul, hoşgoru ve coksesliliğe alışmalarını sağlar. Oğrenci, "başkalarının mantığı" ile de duşunmeye alışır. Zaten demokratik bir ortam da, cevredekilerin fikirlerini alarak, onları doğru yorumlayarak karşılıklı işbirliği icinde olur.

Kişinin kendi kendini değerlendirmesini sağlar.

Oğrencinin hatırlama, yargılama, değerlendirme, karar verme ve yaratıcı duşunmesini sağlar.

Oğrenci, kendisine de her an soru sorulabileceği veya soz duşeceği ihtimali ile dersi veya tartışmayı dikkatle izleme disiplinine alışır. Oğrencinin derse ilgisini arttırır.

Oğretmene, sınıf icindeki kişilerin bilgilerini, bir konuyu kavrama, analiz, sentez, değerlendirme ve uygulama guclerini olcme imkÂnı verir. Oğretmen, oğretmeye calıştıklarının doğru anlaşılıp anlaşılmadığını veya ne kadar oğrenildiğini ancak soru-cevap yontemi ile oğrenebilir. Bu şekilde dersin oğrenci seviyesine uygun hale getirilmesinde de bu metoddan faydalanılır.

Anlatılan konuların tekrar ve pekiştirmelerle daha iyi oğrenilmesi sağlanmış olur. Konunun ana cizgilerinin belirtilmesinde ve onemli yerlerinin vurgulanmasında onemli rol oynar. Ezberlemeyi de bir parca engellemeye calışır.

Soru-cevap yontemi, her dersin oğretiminde kullanılabilir. Ayrıca, diğer metodlarla yapılan her oğretim metodunun mukemmel bir tamamlayıcısı olabilir.

Soru-cevap yonteminin sınırlılıkları:

Soru, bir konuyu bilen ve anlamış kişiler icin bile, sıkıcı bir şeydir. Dolayısıyla, hele sınav soruları tarzında yapılan bir ders, oğrencilerin coğunluğu icin sıkıcı olur. Eğer oğrenci "bilmiyorum"a alışırsa, sınıfın geneli cevap vermezse veya cevaplamaya (tartışmaya) katılım azalırsa, dersin kalitesi duşer. Sınıftaki oğretim atmosferi bozulur.

Sorulara cevap veremeyen oğrencinin kendine guveni azalır. Zamanla oğrenci bildiği konularda bile konuşmamaya başlar. Dolayısıyla sınıfta derse aktif katılanların sayısı duşer; ders de oğretmenin bazı oğrencilerle oynadığı bir tiyatro, sınıfın geneli de seyirci haline gelir.

Yukarıdakine bağlı olarak, eğer sınıftan surekli yanlış cevaplar gelir veya hic cevap gelmezse, oğretmenin de kendine guveni azalır.

Sorular iyi ifade edilemez ise, anlaşılmaz, kasıtlı ve yonlendirici olursa oğrencinin serbest duşunmesi engellenmiş olur.

Soru-cevap yonteminin en buyuk sakıncalarından biri de, konunun cok fazla dağıtılması, dersin "kaynatılması" ve dolayısıyla programın yetiştirilememesidir.

Soru-cevap yonteminin iyi kullanımı icin neler yapılmalıdır

Soru, dilbilgisi kurallarına uygun olarak sorulmalıdır. "Nicin", "neden", "nasıl", "kim", "ne zaman" gibi soru ekleri ile başlamalı veya soru ekleri ile bitmelidir. "Evet-hayır" sorularından kacınmalıdır. Oğretmen soru hazırlama ve sınıfta oğrencilerin onunde soru sorma tekniklerini iyi bilmelidir.

Soru; kısa, acık, anlam bakımından doğru ve uyarıcı olmalıdır. Her sorun veya fikir icin ayrı ayrı soru sorulmalı, birkac konuyu kapsayan genel sorulardan kacınmalıdır. Belirsiz ve karışık cevaplar duşunduren bir soru, sınıfta problem cıkartabilir.

Sorular dağınık olmamalı; dersin hedefine uygun, tutarlı, konu ile uyumlu olmalıdır. "Merak soruları"ndan kacınmalıdır.

Soru; akla, mantığa, gerceğe ve bilimsel esaslara uygun olmalıdır.

Soru; emir veya telkin mahiyetinde olmamalıdır.

Soru, gerektiğinde oğrencilerin dikkatini dersin onemli yerlerine cekmek, dersi dinleyenlerin derse yonelmelerini sağlamak, dikkatsiz oğrencileri uyarmak ve disiplin sağlamak amacıyla da kullanılabilir.

Oğretmen soru sorarken esnek olmalı, oğrencileri rahatlatmalı; soru veya cevap anlaşılmadığı zaman, aynı soyleyiş kalıbıyla değil yeni ifadelerle, soru veya cevap acılmaya calışılmalıdır.

Sorunun cevabı icinde olmamalı; yani soru cevabı belli etmemeli, telkin etmemeli; oğrencileri duşunmeye, bilgi ve tecrubelerini yoklamaya sevketmelidir.

Soru; sorunun iceriği, kolaylığı ve zorluğu bakımından, oğrencilerin zihinsel ve ruhsal gelişim seviyelerine uygun olmalıdır. Oğrencinin seviyesinin altında veya ustunde sorular sormamaya ozen gostermelidir.

Soru-cevap yontemi dersi mekanikleştirmemeli, oğrencileri ezbere suruklememelidir. Ote yandan soru-cevap yontemi zaman israfına yol acmamalı; dersi "kaynatacak", oğrencileri kutuplaştıracak uygulamalardan kacınmalıdır.

Soru, bir oğrenciye veya belli bir oğrenci grubuna değil, sınıfın butunune yoneltilmeli ve sınıfın tamamından cevap beklenmelidir. Cevap verme safhasına mumkun olduğu kadar cok oğrencinin katılması sağlanmalı, sınıftaki oğrencilerden mumkun olduğu kadar cok sayıda cevap almak hedeflenmelidir.

Cevaplar aceleye getirilmemeli, "kerrat cetveli sorgulaması" yapılmamalı; oğrencilerin duşunup cevap hazırlaması icin yeterli bir zaman (wait time) bırakılmalıdır. Oğrenciler cevaba zorlanmamalı, sıkıştırılmamalı, "manevî işkence" yapılmamalıdır. Aynı zamanda "evet" veya "hayır" gibi kısa cevaplar isteyen savcı sorgulamasından da kacınmalıdır.

Soru veya cevaplar cok tekrarlanmamalıdır. Bu, oğrencilerin ilgisini dağıtır.

Oğrenciler de soru sormaya isteklendirilmelidir. Soru formule etmenin, dersin anlaşılmasını kolaylaştırdığı, derse olan ilgiyi arttırdığı unutulmamalıdır.

Soru kadar, verilecek cevabın da acık ve net olması sağlanmalıdır. Tahminî cevaplar cıkaracak soru sormamalıdır.

Sorulara verilecek cevaplarda, oğrencinin kişisel fikir ve tutumlarının sergilenmemesi, belli bir dinî veya ideolojik sistemin propaganda edilmemesi sağlanmalıdır.

Cevabın tek oğrenci tarafından verilmesi sağlanmalı, koro halinde veya "her kafadan bir ses cıkarak" cevaplÂndırmalara imkÂn verilmemelidir.

Eğer isim soylenerek oğrenciden cevap istenecekse, oğrenci numarasına gore baştan veya sondan başlayıp sırayla gitme yerine, rasgele secim yapılmalıdır.

Bu metod kullanılırken oğrencileri sınıf huzurunda utandırıcı, mahcup edici, onur kırıcı durumlara duşurmekten kacınmalı; bilakis "iyi", "guzel" gibi sozler veya notlarla oğrenci odullendirilmeli; bu şekilde daha sonraki soru veya cevaplara katılmaları teşvik edilmelidir.


3) Tartışma (discussion) metodu
Tartışma, iki veveyaha cok kimsenin herhangi bir konuyu karşılıklı konuşarak, birbirini dinleyerek, eleştirerek, gerektiğinde sorular sorarak incelemesine dayanan bir oğretim yontemidir.
Tartışma, bir oğretim metodu olarak tarihte ceşitli donemlerde ceşitli oğreticiler tarafından başarıyla kullanılmış, hatt eğitim tarihinde bu metodun oğretisi bile yapılmıştır.

Antikcağ Yunan toplumunda ve ozellikle Atina'da Sofistler, oğrencilerini tartışmada kendi iddiasını karşı tarafa kabul ettirecek tarzda yetiştiriyorlardı. Ortacağda Doğuda ve Batıda dinî bilimler ağırlıklı bir oğretim yapıldığı ve coğu dinî konuda da ceşitli taraflar arasında tartışmalar cıktığı icin, eğitim sistemleri de yetiştirdikleri kişileri bu tartışmalarda ustun gelecek şekilde hazırlamaya gayret etmişlerdir. Bunun icin Batının Gramer, Retorik ve Diyalektik dersleri; Doğunun ise MeÂni, Bediî ve BeyÂn dersleri Ortacağ universitelerinde ve medreselerinde yer almıştır.

Gunumuzde ise, gerek eğitim icinde oğrencinin faaliyetlerine ve goruşlerine yer verilmesini isteyen akımlar gerekse toplumsal yonetim alanında coğulcu demokratik yapılar egemen olduğu icin, cocukların daha okulda iken tartışma yoluyla goruşlerini karşı tarafa kabul ettirmeye alıştırılması onem kazanmıştır.

Cağımızın kitle iletişim aracları ve ozellikle televizyon vasıtasıyla birkac kişinin katıldığı kucuk grup tartışmalarından buyuk grup tartışmalarına ("acık oturum", "meclis" gibi adlarla) rastlanmaktadır. Bu yayınlar da tartışma metodu ile ders yapmayı teşvik etmektedir.

Tartışma, gene Ortacağlarda ozellikle tasavvuf eğitiminde sıkca kullanılan "sohbet" metodundan farklıdır. Sohbette, oğretmen konumundaki bir kişinin belli konularda tek taraflı olarak anlatımı vardır. Sorular onun izin verdiği olcude belli bir edeble sorulur veya hic sorulamaz.

Tartışmanın soru-cevap metodundan farkı, soru-cevap metodunda oğretmen ile oğrenci arasında sınırlı konularda ve kısa sureli bir bilgi aktarımı olurken, tartışmada cok daha geniş katılımla eşit duzeydeki kişilerin belli konuları geniş olarak konuşması soz konusudur. Bu acıdan tartışma metodu soru-cevaptan daha hur ve kapsamlıdır. Karşılıklı acıklamalar, cozum onerileri v.s. ile daha eğitseldir. Tartışma metodunda soru-cevap gene vardır, ama değişik bir tarzda. Buradaki soruların da -aynı soru-cevap metodunda olduğu gibi- cok iyi bir şekilde ortaya konması ve cevapların da net ve guzel olması sağlanmalıdır.

Tartışma metodunu kullanmanın onşartları ve sınırlılıkları

Eğitim ortamlarında tartışma metodunu kullanmanın bazı onşartları ve sınırlılıkları vardır.

a) Tartışma metodunda ilk onşartlardan birisi, eğitim ortamındaki oturma duzenidir. Herkesin birbirinin ensesini seyrettiği ortamlarda tartışma olmaz. Sağlıklı tartışma yapabilmek icin herkesin birbirinin yuzunu gormesi şarttır. Bunun icin yuvarlak veya atnalı (yarımay) bicimi oturma sağlanmalıdır. Sıra dizili sınıflarda konuşmak icin ayağa kalkmak veya geri domek de burada gereksiz olur.

b) Tartışma her sınıfta ve her derste veya konuda uygulanamaz. İlkokulun ilk sınıflarında veya cok kalabalık sınıflarda (25 kişiden fazla) bu metod kullanılmamalıdır. Cok kalabalık ortamlarda bir tartışma grubu secilerek geri kalanlar dinleyici konumuna gecebilirler. Aynı şekilde matematik, gramer gibi kuralları net olarak ortaya konmuş veya bilimsel olarak kesin gecerli konularda tartışma acmak da abes olur. Oğretmen "tartışılabilir" ve oğrencilerin ilgisini ceken bir konu secmelidir. Yapay, oğrenciler arasında gereksiz kırgınlıklara neden olabilecek, kişisel konulara kayabilecek, katılanları bilimsel esaslardan uzaklaştıracak konular secmekten kacınmalıdır.

c) Tartışmada mutlaka bir yonetici bulunmalıdır. Yonetici olmadan yapılan tartışmalarda kontrol kısa surede kaybolur; yapılan işin eğitsel değeri kalmaz. Yonetici arada sırada konuyu toparlamalı, konudan uzaklaşmaları ve gereksiz zaman kayıplarını onlemeli, tartışma sonunda ulaşılan sonucları ozetlemeli ve rapor haline getirmelidir. Yonetici olmazsa veya iyi bir yonetim gosteremezse, toplantı kısa surede istismar edilebilir; gevezelik, laubalilik, dedikodu yapılmaya başlanır; veya hic olmazsa yuzeysel bir muhabbet konuşmasına donuşebilir. Hem tartışma ortamının sessizliğini sağlamada hem de uzun ve anlamsız konuşmaları gerektiğinde nazik bir şekilde sona erdirmede, tartışma yoneticisine buyuk işler duşmektedir.

d) Tartışma, karşılıklı guven icinde olmalıdır. Hem yonetici (oğretmen) ile tartışmaya katılan oğrenciler arasında hem de oğrencilerin kendi aralarında tam bir guven olamlı ve bu guven tartışma boyunca da surdurulmelidir. Eğer tartışmayı yoneten oğretmen, tartışmaya katılanları azarlıyor, konuşma isteklerini reddediyor, bazılarını alaya alıyorsa, rahat bir tartışma ortamı olmaz. Aynı şekilde oğretmen her konuşmayı yargılıyor, her soruya cevap vermeye kalkıyorsa, gene tartışma yurumez. Tartışma demokratik bir tarzda değil de otoriter bir tarzda yonetiliyorsa, metod hedefine ulaşamaz.

e) Tartışma metodunu etkili olarak kullanmanın bir başka onşartı, tartışmanın eşit duzeyde kişiler arasında yaptırılmasıdır. Farklı eğitim ve kultur duzeylerinden kişilerin katıldığı tartışmada, kısa surede bir grup diğerini baskı altına alır; karşılıklı bir fikir alışverişi olmaz. Boyle bir durumda bazı kişiler kendini gosterme havasına girebilirler.

Tartışma metodunun faydaları

a) Tartışma, birlikte yaşamanın getirdiği bir şeydir. İnsanların toplumsal hayatını geliştirir; onlarda yardımlaşma ve arkadaşlık duygularının ilerlemesini sağlar.

b) Cocukları, daha sonra yetişkin birer uye olarak katılacakları demokratik toplumun tartışmalarına hazırlar. Katılanlara, tartışma sanatını oğretir.

c) Cocukları karşıt duşunceleri tahammul ve hoşgoru ile karşılamaya alıştırır. Bu arada cocukların eleştiri yapma ve eleştirileri hoşgoru ile karşılama yetenekleri de gelişir. Oğrenci kendini kontrol etmeyi, disiplinli davranmayı oğrenir.

d) Cocuklarda sorumluluk duygusu geliştirir; kendi haklarını nazik bir şekilde savunmayı oğretir. Kişilere, haklı oldukları konularda bile kırıcı olmamayı, nazik olmayı oğretir. Tartışma grupları icinde oğrenciler aidiyet, arkadaşlık, dayanışma gibi yuksek sosyal duyguları oğrenir ve geliştirirler.

e) Tartışma, oğrencilerin dil gelişimlerini sağlayan en iyi metodlardan biridir. Oğrenci bu metod sayesinde hem karşısındakilerin konuşmasını doğru anlamayı hem de kendi duygu, duşunce ve deneyimlerini en doğru ve etkili şekilde anlatmayı oğrenir.

f) Bu metod, bir oğretmenin oğrencilerini tanımasının en doğru ve etkili yollarından biridir. Tartışmaya katılan oğrenciler hem bilgilerini hem de zeka ve diğer bircok ruhsal ve sosyal yeteneklerini berrak bir şekilde ortaya koyarlar.

g) Tartışma metodu, geleneksel derse bir canlılık getirir. Burada herkes gonullu olarak derse katılmaya ve kendini ortaya koymaya calışır. Geleneksel metodlardaki oğretmenden oğrenciye doğru tek yonlu ve otoriter bilgi akışı yerine, cocuktan cocuğa cok yonlu ve demokratik haberleşme ve bilgi akışı sağlanmış olur.

h) Tartışma metodu, oğrenme ilkelerine uygudur. İlgi uyandırma, alıştırma, pekiştirme gibi oğrenme ilkeleri burada sıkca kullanılmaktadır. Konuyu cozumleme, kavrama, yorumlama, problem cozme gibi noktalarda oğrencilere yardımcı olur.

Tartışma metodu uygulamasında dikkat edilecek hususlar

a) Tartışma başlamadan once yonetici mumkunse tartışmaya katılanları tek tek tanıtmalı, konuyu, tartışmada herkesin uyması gereken kuralları (soz alarak konuşma, konuşma suresine uyma, başkalarının sozlerini kesmeme, konudan uzaklaşmama, nezaket kurallarına uyma v.s.) acıklamalıdır. Tartışmacıların kişiliklerle değil fikirler ve sorunlarla uğraşmaları istenmelidir.

b) Tartışmanın konu ve yonetiminin oğretmen merkezli mi, yoksa oğrenci merkezli mi (serbest) olacağı baştan belirlenmelidir.

c) Tartışılacak konu buyukse, daha onceden alt gruplar oluşturarak mini tartışmalar yaptırmalı; konunun butunu uzerindeki tartışma daha sonra sınıfın geneli onunde yaptırılmalıdır.

d) Sınıf tartışmalarında butun oğrencilerin tartışmaya katılmaları, hatt eşit oranda soz alarak katılmaları sağlanmalıdır.

e) Tartışmanın tıkandığı, konunun dağıtıldığı, nezaket kuralları dışına cıkıldığı durumlarda, oğretmen soracağı bazı sorularla kontrolu tekrar eline almalıdır. Tartışmanın bilimsel olculer dışına cıkmamasına dikkat etmelidir.

f) Tartışma konuları onceden verilmeli ve oğrencilerin tartışmaya kaynak eserlerden hazırlanmaları sağlanmalıdır.

g) Tartışma giriş-gelişme-sonuc gibi safhaları olan bir plÂn izlemeli; tartışma sırasında onemli hususlar (tartışmanın amacı, ana sorunlar, tartışma suresi v.s.) tahtaya yazılmalıdır.

h) Tartışmadan cıkarılabilecek sonuclar veya grupların ana goruşleri, tartışma etapları arasında ve en sonunda oğretmen tarafından ortaya konmalıdır.

i) Tartışma genelde yetişkinlerin yapabileceği bir iştir. Eğer ilk ve ortaokul duzeyinde bu metod kullanılmak isteniyorsa ya -odev olarak verilen- okumaveyayalı bir on hazırlıktan veya bir gozlem gezisi, bir film seyretme, bir deney yapmadan v.s. sonra yaptırmalıdır.

Tartışma metodunu kullanan teknikler

a) Munazara: Birbirine zıt goruşler iceren bir konuda iki farklı grup oluşturulur ve her grup kendi goruşunu belli zaman birimleri icinde tarafsız bir dinleyici grubuna anlatır. Amac, kendi tarafının goruşlerini doğru, diğer tarafınkileri yanlış gostermektir. Dinleyici grup alkışlarla tartışmanın akışını etkilemeye calışırken, tartışmacıları ceşitli yonlerden tek tek değerlendiren ve kazanan tarafı acıklamaya yetkili bir juri vardır. Burada tartışmalar fazla bilimsel olmaz; daha ziyade soz ustalığı ve hazır cevap olma gibi ozellikler one cıkar. Ancak gene de oğrenciler herhangi bir munazaraya, uzun sure kaynakları tarayarak ve bilgi toplayarak hazırlanırlar. Oğrenci hem kendi tezini hem de karşı tezi iyi bilmelidir. Eğer oğretmen munazarayı sınıfta duzenlemiş ise, daha sonra karşıt goruşleri topluca değerlendirecek bir sınıf calışması da yapmalıdır.

b) Sempozyum: Onceden belirlenmiş ve hatt yazılı olarak tartışmaya katılacaklara duyurulmuş bir konu uzerinde, uzman kişiler tarafından konunun değişik yonlerinin genelde 15 dakikalık sunumlar olarak buyuk dinleyici kitleye sunulmasıdır. Oturuma katılacak kişiler 5-6 kişi olabilir. Uzman kişilerin sundukları ve coğu zaman yazılı olarak da duzenleme kuruluna verdikleri konuşmalarına "tebliğ" denir. Bazı sempozyumlarda tebliğlerin hepsi yazılı olarak sunulmaz, o anda ozet olarak verilebilir. Daha sonra sempozyum kitabı icinde ayrıntılı olarak yayınlanır. Bazı sempozyumlarda da bir kısım tebliğler "poster tebliğ" olarak, duzenleme komitesinin belirlediği bir yerde panolara asılır. Sempozyum esnasında tebliğler uzerinde tartışma olmaz. Ancak daha sonra, tebliğlerin sunulması bittikten sonra, o oturuma katılanlarla bir panel (veveyaha doğrusu forum) duzenlenerek, dinleyicilerin sorularına cevap verilebilir. Bu anda grup uyeleri arasında tartışma da yapılabilir.

c) Panel: Panel, belli bir konunun uzmanlarının (3-5 kişi), bir yoneticinin başkanlığında o konuyu derinliğine işlemeleridir. Eğer uzman kişiler yoksa, panele katılanlar iyi bir on hazırlıktan sonra, Âdeta bir uzman bilgisi ile tartışma yapmalıdırlar. Buradaki tartışmalar, herkesin konuyu ceşitli acılardan ele almaları ve samimi bir havada tartışmaları şeklinde olur. Munazara grupları farklı masalarda oturdukları halde, panel grubu tek masada oturur. Sınıfta panelvarî tartışmalarda oğretmenin panel yoneticisi olması iyi olacaktır.

d) Kollekyum (Zıt panel): İki gruptan birinin sadece soru soran, diğerinin ise cevap veren rollerini ustlenmesi ile olur. Genelde soru soran grup, dinleyicilerden olur; cevap veren grup ise uzmanlar kuruludur. Soru soran grup da daha once konu uzerinde bir hayli hazırlık yaparlar. Sorular genelde dinleyici grubun o konudaki ilgi ve ihtiyaclarına gore şekillenir. Sınıfın yarısı soru soran, diğer yarısı da cevap veren grubu oluşturabilir, veveyaha kucuk gruplar oluşturulabilir. Soruların ve cevapların belli bir konuda olması gerekir. Eğer iyi duzenlenirse, oğrencilerin ilgisinin canlı olduğu bir ders yapılabilir. Tehlikesi ise, calışkan birkac oğrencinin gerek soru gerekse cevap gruıbunda aktiviteyi ele alarak diğerlerinin pasif kalmasıdır.

e) Forum: Kucuk bir grubun belli bir konuda geniş bir kitleye uzman bilgisi aktarması (panel) ve daha sonra da dinleyicilerden gelecek sorulara cevap vermesidir. Dinleyicilerin soruları bazen kısa sozlu soru olarak alınır. Ancak bu arada uzun acıklamalar yapılarak konu dağıldığı icin, forum yoneticisi soruları yazılı olarak alır ve hangi kişinin konu alanına giriyorsa o kişiye vererek kısaca cevaplandırılmasını sağlar. Sık sık forum toplantıları bir geniş grup tartışmasına donmektedir.

f) Acık oturum: Bicim olarak panele benzeyen bu toplantı biciminde, kişilerin tebliğvari sunuları yoktur. Konu uzerinde ceşitli defalar soz alarak konuşabilirler. Eğer acık oturuma katılanlar sayısı geniş tutulursa veya soz hakklı vermede herkese eşit davranılmazsa, sık sık hoş olmayan ve kontrolu zor durumlar meydana gelebilir.

g) Beyin (veya buluş) fırtınası: Belli problemleri cozmede herkesin buluş yapma gucunden faydalanılmak icin uygulanan bir tekniktir. MeselÂ, kurban etlerinin nasıl daha yararlı hale getirileceği noktasında herkes fikrini soyler ve bunun uygulanabilir olup olmadığı tartışılır. Burada "fırtına gibi" yeni goruşler sunulduğu icin bu adı almıştır ve problem cozme metodunu destekleyen tekniklerden biridir. Gerek tekliflerin gerekse onları değerlendiren konuşmaların rasyonel temellerde ve bilimsel bilgilerle yapılması sağlanmalıdır. Beyin fırtınası tekniği icinde de bazı teknikler vardır.

h) Buyuk grup (large, whole group) tartışması: Televizyonlarda cok sayıda kişinin, oğretimde ise butun sınıfın katıdığı tartışma gruplarına verilen ad. Yonetici burada belli bir duzen icinde isteyen herkese eşit oranda soz vermeye, arada sırada konuyu ozetlemeye dikkat etmelidir.

i) Kısa sureli tartışma grupları ("vızıltı grupları"): Oğrenciler belli sayıda gruplar oluşturur ve belli konular uzerinde herkes grup sayısı kadar dakika konuşma yapar. "Vızıltı 22" iki kişilik bir gruptur ve ikişer dakika konuşurlar; "Vızıltı 55" beş kişilik bir gruptur ve beşer dakika konuşurlar v.s. Bu teknikte cok buyuk gruplar oluşturulmaz.

j) Fikir taraması: Belli bir konuda 4-9 kişilik gruplar oluşturarak grup uyeleri arasında bir fikir taraması yapmaktır. Dersin herhangi bir noktasında, sınıfa canlılık getirmek icin ciddî veya mizahî konularda kısa sureli fikir taramaları yaptırabilirler.

k) Seminer: Bir grubun belli bir konuda on calışmalar yapıp bunu bir dinleyici kitlesinin onunde tartışma yontemi ile sunmasıdır. Bu şekilde yapılan derslere de "Seminer" adı verilmektedir.


4) Problem cozme metodu
Tabiat icinde insanı diğer canlılardan ayıran en onemli ozelliklerin başında, onun karşılaştığı problemleri akıl, bilgi ve tecrubelerini kullanarak cozebilmesi gelir.
Her cevre ve her devir, insanın karşısına yeni problemler cıkartır. Her yaşın, cinsin, mesleğin v.s. ayrı problemleri olur. Problemler maddî olur, manevî olur; sosyal olur, psikolojik ve bireysel olur.

Tarihin her devrinde, her coğrafyada insanlar karşılaştıkları problemleri kendilerine has yontemlerle iyi veya kotu cozmuşlerdir. Problemler ve insanlarda onu cozme gucu olmasa, insan uygarlığı olmazdı. İnsan topluluklarının karşılaştıkları problemleri cozme bicimlerine "kultur" denmiştir. İnsanlar bazen problemi kendi metodlarıyla cozmeye calışırken, bazen de başka toplum ve insanların cozum bicimlerini benimseyip uygulamaya başlamışlardır. Bu nedenle, butun insan toplumları arasında bir kultur yayılması ve buna bağlı olarak bir kultur değişmesi her donemde var olagelmiştir.

İnsanlar arasındaki cinsel ilişkiler ve cocukların buyutulme ve yetiştirilmesi, cok değişik aile cozumlerinin bulunmasına neden olmuştur. Guvenlik sağlama, ceşitli şekillerde "devlet" denilen organizasyonla sağlanmıştır. Motorlu taşıtların artması ve şehirlerin kalabalıklaşması otoyolların ve trafik kurallarının uygulanması ile cozumlenmi&#3