1997 yılında Rockstar Games tarafından yaratılan ve su katılmamış bir suc simulasyonu olan Grand Theft Auto, oyun dunyasında pek cok olguyu alt ust ettiği gibi benim de hayatım da pek cok şeyi değiştirmişti. O donemlerde PC�nin strateji ve FPS oyunları icin kullanıldığını duşunen ben, vaktimin coğunu bu tip oyunlarla gecirir, aksiyon oyunlarını pek tercih etmezdim. Sanki dunyanın duzenini ben sağlayacakmışım gibi doğruluktan yana olan karakterleri yonetir, şehrin iyilik meleği olmaya calışırdım. Oyunların birbirini tekrar etmeye ve sıkıcılaşmaya başladığı gunlerden birinde, en yakın arkadaşımdan garip bir telefon aldım: �Abi bir oyun cıkmış mutlaka gormen lazım...� Arkadaşımın evi yakındı, ama aynı oyunları oynamaktan sıkılmış olduğumdan pek hevesli değildim. Ustume başıma biraz ceki duzen verip yarım saat gecmeden arkadaşıma vardığımda �Hatır icin ciğ tavuk yenir� deyiminin onemini bir kez daha anlamış oldum. Cunku karşımda tum oyun kurallarını ters cevirip sallayan. Alışılagelmiş tabuların her birini alt ust eden bir yapım ile karşılaştım. Grand Theft Auto, bir aksiyon oyununda yapılması zorunlu olan ne kadar olgu varsa hepsini cope atıyor, insana sınırsız ozgurluk tanıyordu. Yaklaşık bir saat kadar arkadaşımın aracları calıp cılgınlarca kullanmasını, sağa sola carpmasını, insanları ezmesini, sokakları yerle bir etmesini izledikten sonra sıranın bana gelmesi icin sabırsızlanıyordum. Kontrolleri elime gecirdiğimde (İnsanların temel ihtiyacları sağolsun ki arkadaşım 1-2 dakika mola vermek zorunda kalmıştı.) daha evvel hic bir oyunda olmadığı kadar ozgur olduğumu hissettim. Sokağın kenarında durup ilk gecen arabaya dalıp, şoforu bir kenara atarak son surat yollara duşmek inanılmaz keyif vericiydi. Sokaktaki araclar arasında favorimiz olan kırmızı ve son derece suratli bir arabayı secmiştik kendimize. Onunla tum gorevleri yapıyor, fazla hasar aldığımızda yenisi ile değiştiriyorduk. Eğer annem arayıp, �Oğlum saat kac oldu, merak ettik.� demeseydi sanırım o ekrandan hic kalkmazdım. Eve gitmeden evvel yapmam gereken son bir gorev kalmıştı: Arkadaşının CD�sini eve goturmenin yolunu bul... Herşeyi tersine cevien ek paket Hic şuphe yok ki Grand Theft Auto bir devri bitirip diğerini başlattı ve kendine inanılmaz derecede buyuk bir hayran kitlesi edindi. Fakat kısa sure icinde başı sayısız dava ile derde girdi. Oyunun tam manası ile bir suc simulasyonu olması, insanları suca teşvik ediyor iddiası ve bol kufur icermesi nedeniyle pek cok cevreyi rahatsız etmiş, hatta kısa bir sure icin oyunun dağıtımı yasaklanmıştı. Uzun sure gecmedi ki oyun buyuk baskılar sonucunda yeniden piyasaya suruldu. Hatta pek cok oyun dergisi kısa suren bir demosunu okuyucularına ulaştırabilmek icin sıraya girmişti bile. rand Theft Auto, pek cok oyun severin ağzında sakız olmaya başladığında işin ehli olanlar icin artık cozulmedik bulmacası, tamamlanmadık gorevi ve bulunmadık gizemi kalmamıştı. İnsanlar artık ikinci versiyonunu bekliyorlardı. Fakat Rockstar Games oyunu bir ust versiyona yukseltmek yerine kısa vadede insanları oyalayacak bir ek paket yayınladı. Bizleri 1969 yılının Londra sokaklarına taşıyan bu ek paket, ilk oyundan farklı olarak neredeyse hic bir şey icermiyordu. Sadece oyunun İngilterede gecmesi nedeniyle trafik tersten işliyordu. Elbette harita tasarımı ve gorevler yepyeniydi, ama bunların hicbiri yeni gelecek oyunun vereceği tadı karşılayacak nitelikte değildi. Buyuk bir kesim, Grand Theft Auto: London 1969�dan hoşlanmasa da, satış rakamları ve oynanma oranları bunu tamamıyla yalanlıyordu. İkinci oyunun vakti gelmişti Rockstar Games�in oyun dunyasına gonderdiği bombanın uzerinden yaklaşık 2 yıl gecmişti ki beklenen oyununu duyurdu. GTA 2... Bu sefer arkadaşımdan daha hızlı davranarak GTA 2�yi ilk oynama şerefine nail olmuştum. (Sağolsun o zaman ki canavar sistemim olan Pentium II 400 ve 32 MB RAM�im bu konuda buyuk yardımcı olmuştu.) Arkadaşımın sistemi oyunu tam manası ile calıştıramadığından bu sefer GTA sabahlamasını bizim evde yapmıştık. Bir gece oyunun ne kadar gizemi cozulebilir ise o kadar derinlere indik ve ilk bakışta aynı gibi gozuken oyunun, aslında epey elden gecirildiğini anladık. Bu tarihten itibaren artık GTA ismi bir marka olmuş, yeni oyun ozellikle ekran kartlarının nimetlerinden yavaş yavaş yararlanmaya başlamıştı. Ekranı goruş acımız halen kuşbakışı kamera olsa da, gece gunduz farkı oyunu gorsel yonden epey farklılaştırıyordu. Haritalar daha buyuk, gorevler daha fazla ve icli dışlı olacağımız ceteler arası dengeler GTA 2�yi son derece oynanabilir kılıyordu. Ozgurluk adına pek cok şey geliştirilmişti. Saatlerce hic bir karşılığı olmamasına rağmen otobus kullanıp, duraklarda yolcu indirip bindirmelerimizi hala anımsarım. Oyun dunyasında ikinci devrim GTA 2�nin suyunu cıkarana kadar oynarken arkadaşımla kendi capımızda hayaller kuruyorduk. Belki inanmayacaksınız ama aklımızdan gecen; �Acaba bu oyun uc boyutlu olsa nasıl olur� idi. Hatta bunun bir hayal olarak kalacağına kendimizi o kadar kaptırmıştık ki �Yok canım boyle bir oyunu uc boyutlu yapamazlar.� diyor, bir yandan da �Duşunsene, eğer yaparsalar sanki gercek hayat gibi olur.� diye duşunuyorduk. Arkadaşımla ile bana malum mu oldu bilinmez, biz bu hayalleri kurduktan yaklaşık iki sene sonra en buyuk hayalimiz olan uc boyutlu Grand Theft Auto yani GTA III piyasaya cıktı. 2001 senesinde PlayStation 2 versiyonu ile dunyaya merhaba diyen GTA III, sayısız ilki de beraberinde getiriyordu. Oyunun ilk olarak konsolda cıkması bir kenara dursun, inanılmaz derecede gelişmiş olan teknik alt yapısı ve şehrin icinde ozgurce dolaşma gibi sayısız imkÂnı sunması ile yeniden bir devrim yaratmıştı. Benim gibi parasını bilgisayarına yatırmayı duşunen bir insana bile PlayStation 2 aldıran GTA III, basit bir ovguden cok daha fazlasını hak ediyordu. Bir oyun bu kadar mı gelişir, bu kadar mı değişir inanmak mumkun değil. Cunku artık karşımızda kendi halinde yaşayan bir şehir var. Sucla cevrili bir şehrin gobeğinde, kanundan daha buyuk onceliğe sahip olan cetelere girebilmek icin uğraş veren basit bir adamı canlandırıyorduk. Tipik GTA mantığı olan; �Karşına cıkan aracı cal, dilediğin gibi dolaş.� mantığının yanı sıra pek cok mini gorevlerin oyuna eklenmiş olması da cabasıydı. Araclara bindiğimizde calan radyo hemen herkesi buyuluyordu. İstediğiniz radyoyu acıyor ve toplam suresi saatleri bulan uzunluktaki şarkıları dinliyorduk. Her radyonun kendine ozel DJ�i olduğu gibi muzik tarzı da vardı. Bu ozelliklerin her biri bugune kadar cıkmış tum oyunlar arasında en fazla yenilik getiren yapım olma ismini GTA�ya yakıştırıyordu. GTA III�un oynama suresini epeyce uzatan ek gorevler bir bakıma uzun yıllar elden bırakılmamasına imkan tanıdı. Ardı ardına gorev yapmaktan bıkar sokata sadece turlamak isterseniz, gidip bir taksi calabilir, para kazanmak icin taksicilik yapabilirdiniz. Canınız kamu yararına bir şey yapmak isterse (ki bu kamu yararı derecesi tartışılır.) bu sefer itfaiyecilik, ambulans şoforluğu ya da poliscilik de yapabiliyordunuz. 1997 yılında Grand Theft Auto piyasaya cıktığında ne denli buyuk sukse yaptıysa ve piyasayı nasıl allak bullak ettiyse, GTA III�te getirdiği yeniliklerde aynı etkiyi yapmıştı. PlayStation 2�den yaklaşık 6 ay sonra PC versiyonu ile oyuncularla buluşan GTA III, teknik olarak pek fazla yenilik sunmasa da, bilgisayar uzerinde olması mantığı ile coklu oyuncu moduna ve ceşitli gorsel ek modlara imkan tanıyan bir hale gelmişti. Gunumuzde halen geliştirilmekte olan GTA III modları sayesinde, sokaktaki aracları ulkemizin değişmez otomobillerinden olan Kartal, Serce gibi modellerle değiştirebiliyoruz. Ek paket olmayan ek paket GTA III cılgınlığının uzerinden dolu dolu bir sene gecmemişti ki; Rockstar Games yeni bir oyunla bir kez daha karşımıza cıktı; GTA: Vice City. Halen cılgınlarcasına GTA III oynayan insanları, �Bu da nerden cıktı?�, �Peki bunun GTA III�ten farkı ne?� gibi sorular sormaya yonelten oyun, Brain De Palma�nın unutulmaz başyapıtı Scarface (Yaralı yuz) filminin gectiği evrene goturuyordu bizleri. Sucun kol gezdiği, uyuşturucunun ve kacakcılığın gırla gittiği Miami sokaklarında, tıpkı Scarface filminin senaryosunda olduğu gibi sıfırdan başlayıp, mafya imparatoru olma yolunda ilerleyen bir adamı yonetiyorduk. Tommy Vercetti isimli karakterimiz ile GTA III�te yapabildiğimiz ne varsa aynen devam ediyor, daha renkli daha buyuk ve daha etkileşimli bir evrende sucun yeni ismi olmaya calışıyorduk.GTA: Vice City tıpkı Grand Theft Auto: London 1969�da olduğu gibi bir onceki versiyonun modifiye edilmiş hali gibi gorundu gozlere. Teknik olarak aynı yapıyı kullanan oyun bir iki grafik guncelleştirmesi ve eklenen ceşitli etkileşim ayarları ile makyajlanıp yeniden piyasaya surulmuş gibiydi. Fakat işin guzel yanı oyunun ilk versiyona bağımlı olmaması ve tek başına oynanabilir vaziyette olması idi. Yeni araclar yeni silahlar ve kullanılabilir vaziyette binalar sunun Vice City GTA III�te ne eksikse deyim yerinde ise onu kapatacak yapıda idi. Artık araclardan seyir halinde iken atlayabiliyor, motosiklet ve helikopter kullanabiliyorduk. Oyun haritasını kısa surede dolaşmak isteyenlerin her zaman ellerinin altında bulundurdukları helikopter, Vice City�nin en onemli araclarından biriydi. Once PlayStation 2�de boy gosterip yaklaşık bir seneye varan gecikmelerin ardından, PC versiyonunun piyasaya surulmesi mantığı, artık GTA serileri icinde değişmez bir kural olmuştu. GTA III ve Vice City once PlayStation 2 platformunda cıkıp sonrada PC�ye cıkınca, ister istemez pek cok gelişimi de beraberinde geliyordu. Tıpkı GTA III�te olduğu gibi Vice City�de de PC altyapısını kullanarak, grafiksel gelişimler ve ceşitli eklemeler olmuştu. Sessizlik bozuldu Rockstar Games ne zaman bir sessizlik icine gomulse ardından buyuk ve bomba bir haber ile geri donen bir firma. Tıpkı gectiğimiz 2 senede olduğu gibi yeni bir oyunun yapımı icinde olduklarını duşunduğumuz programcılar, PlayStation 2 kullanıcılarını sevince boğacak olan haberi verip, GTA: San Andreas�ı duyurdular. Gectiğimiz sene E3 fuarında ilk kez gorucuye cıkan oyun, o kadar cok yenilik vadediyordu ki; sadece PlayStation 2 kullanıcılarının değil diğer tum oyun meraklılarının da ağzının suyunu akıtıyordu. Karakterimiz artık belli bir kişiliği olacaktı ve oyun haritası muazzam derecede buyuk bir hale gelecekti. Yeni eklenen silahlar, araclar ve gorevler ile oyun bambaşka bir boyuta gececekti. Tum bu iddialar soylenti boyutunu aşmayacak gibi gozukurken olan oldu ve GTA San Andreas ilk olarak PlayStation 2 platformunda piyasaya suruldu. Vadedilen, beklenen ve istenen ne varsa San Andreas�da artık vardı. Devasa boyuttaki ana harita, pek cok eklenen yeni silah ve araclar karşımızda duruyordu. Herşeyden guzeli ise artık karakterimizin bir kişiliği ve saygınlığı vardı. Cete elemanları arasında ust seviyeye ulaşmak icin belli aşamalardan gecmemiz gerekiyordu. Karakterimizin fiziksel gorunuşunun değişmesi, kız arkadaş edinme ve daha sayamadığım pek cok ayrıntı oyunun icinde yer bulunca, PlayStation 2�ye sahip olamayan oyuncular icin keder dolu gunler başlamış oldu. PlayStation�ımı bundan 1.5 sene evvel satmış olduğuma lanet okuyan biri olarak, San Andreas�ı cılgınlar gibi beklemeye başladım. Arkadaşlarım tarafından aldığı ovguler oyunun ne denli iyi olduğunun kanıtıydı ama ben halen oyuna el bile surememiş olduğumdan, bana gore değeri kat be kat artıyordu. Haziran ayında PC icin cıkacak soylentileri gonlume su serpmişti fakat gunler gecmek bilmiyordu. İşte tarihler 7 Haziran�ı gosterdiğinde artık San Andreas�ın PC versiyonu resmen piyasaya surulmeye başlanmıştı. Artık hic kimse beni tutamaz, bekle San Andreas sokakları geliyorum... __________________