Eski bir dost ile tekrardan... Bir cok arkadaşım, beni ne kadar iyi tanırlarsa tanısınlar ilk oynadığım oyunun Half Life olduğunu bilmezler. 1 gun sonra ameliyat olacak olmam nedeniyle ailem, bana inanılmaz iyi davranıyorlardı. 2 edilmiyordu hic bir dediğim. Tabi doğal olarak bende bu durumu sonuna kadar somuruyordum. Bu nedenle 1 gece onde arkadaşımda kaldım ve saatlerce Half Life oynamıştım. İlk oyun deneyimim olması bir yana, bu oyunun Half Life olması, o geceyi benim icin unutulmaz kılıyor. İşte genc bir oyuncu icin boyle bir yere sahip olan Half Life, beklendiği uzere 3 olarak değil de, ilk oyunun source motoru ile yenilenmiş haliyle geri donuyor. Bir cok kişi, Half Life'ın ismini bilimsel terimlerden aldığını bilmez. Half Life, yani Turkcesiyle "yarı hayat" bir radyoaktif maddenin bozunarak miktarının yarıya inmesi icin gerekli zaman anlamına gelir. Oyunun logosunun olan lambda(λ), Yunan alfabesinin 11. harfidir ve kimyada radyoaktif bozunma değişmeyenini simgeler. Seriye gelen diğer oyunların da benzer şekilde bilimsel terim yada bulgulara atıfta bulunan isimleri var. Belki de Half Life'ın efsane olmasının nedeni ismi yada grafikleri değil, akıcı oynanabilirliktir. Bircok FPS oyunu, aslında tamamiyle onceden planlanmış olaylardan oluşan bir oynanış yapısına sahiptir. Bunlara en guzel ornek Call of Duty MW serisidir. Tamamiyle onceden planlanmış aksiyon sahneleri ile oyuncuyu surekli diken ustunde tutar. Arka planda verilen ufak bilgiler ile konuyu oyuncuya sunar. Ancak Half Life serisi, bu oynanış tarzı yerine, tamamiyle bilinmeyenlerin olduğu ve olayı bizim cozmemizi isteyen bir yapıya sahiptir. Oyun boyunca, 1-2 yer dışında oyun asla kesilmez. Bolum sonu bossları gibi durumlar soz konusu değildir. Oyun sırasında yeni bolumler arasında, sadece ekranda "Loading" yazısı cıkar, yeni bolumun adı yazar ve oyun devam eder. Boylece oyuncu, hikayeyi kendisi bulmaya calışır. Bu durumda oyuna ayrı bir gizem katar. __________________