Arkadaşlar kitap okumayı, okurken not almayı cok seven biriyim. Sizlerle hoşuma giden bazı aldığım notları paylaşmak istiyorum. Bu konu altında paylaştıklarımın tamamı Kahraman TAZEOĞLU'na ait BAMBAŞKA kitabından alıntıdır. Umarım beğenirsiniz... Belki bu yuzyılın insanı değilsin diyeceksin bana ama bence aşk karşındaki insan cırılcıplakken bile gozlerini onun gozlerinden ayırmamaktır sevgili Belki de sen aşka aşıktın, ben ustume alındım, bilmiyorum! Gel “biz” olalım demek kolay... Benimle hic olur musun? Aşk eğlendirmeyen bir şakaymış. Son ana kadar gulmeyi beklerken anladım... Aşk cabuk tukenir, bu yuzden sevgililer gunu en kısa aydadır. Beklemek, seni bulacak olan kişiden saklanmaktır! Aramaksa ona seni bulma şansı tanımaktır. Bir erkek, yanında ağladığında kendini zayıf hissetmiyorsa hayatının kadınını bulmuş demektir. Hoşlandığım bedene, hayalimdeki ruhu yerleştirmekti benim hatam. Ya o ruh o bedene sığmadı ya da o beden o ruhu taşıyamadı. Ben cocukluğumu arka bahcene, kalbimi avuclarına bırakacak kadar cok sevdim seni. Karşılığının bir hic olduğunu bile bile... Gitsem kalmalar saldırıyor, kalsam gitmeler cağırıyor... Biz ayrılıkla evliyiz! Aşk gozunu karartmışsa, yola gozlerini kapatarak devam et; Cunku gormemek, gorduğunu zannetmekten daha iyidir. Sonra, dost kalalım dedi; sanki elimi tutan o değilmiş gibi... Guzelliğin gozumu yorsun, kalbimi değil! Sen yoksun, ben senden de yoksun! Aşka kopek olan kaybeder. Aşk kapıyı calmaz, kırar! Hayat kotu insanların başına iyi şeyler, iyi insanların başına da kotu şeyler verecek kadar adaletsizdir bazen... Sen, bağımsızlığına bağlanmışsın; ben bağımlılığıma. Artık cok gec aşkım. Kısa mutluluklara uzun omurler sığdırmaktan vazgecmeyecek kadar gec. Efendisi olduğumun kolesine donuşmuşum ben. Her şeyin farkındayım. İcimdeki bu oyunun bile. Evet! Belki oyun benim ama top başkasının... Zamanı gelince alıp gidecekler. İnsan ruhundaki yaraya nasıl yara bandı yapıştırabilir ki? Her şey icin cok gec. Ben ruhumu kustura kustura oleceğim biliyorum. Hayallerimi kağıt gibi buruşturuyorum. Olume benziyor uzerimdeki elbise. Ne rengi bana uyuyor ne bicimi. Beni sıkıyor, olduruyor. Yatağımda bile bir coplukte gibiyim. Ne yatağıma sığabiliyorum ne kendime. Benim kadar olmediğin surece bunu bilemezsin asla. Her gunu olumle savaşarak bitirip bugun de olmedim diyerek yatmak ve sabah yine savaşa başlamak... Elin avucun yaralanınca kan akar, kalbin yaralandığındaysa gozyaşı... Bardağın hep boş tarafını gorenler, surahinin %90’ının dolu olduğunu bilenlerdir. Aklının kilidini okuyabilecek kadar usta bir cilingir değilim ben... Bana sessizliği bırakman, beni gurultuden ayırmadı; cunku sessizliğin hic bu kadar bağırmadı... Bazen en iyi secim vazgecmektir. Yola yine devam edersin. Ve hayat sana vazgectiklerinle değil, sectiklerinle ilgilenme kararlılığını oğretir. Cunku geriye bakarak ileriye yuruyemezsin... Kimi giden, kendisinden sonra gelecek daya iyi birine yer acar; kimi giden de kendisinden sonra gelecekleri bile goturur... Sen, benimle omrunu paylaşmayı duşunurken; ben, benimle bir simidi paylaşmayanlara hayatımı verdim... Acının “a”sını bilmeyen, mutluluğun “m”sinden anlamaz Once tum gununuzu, sonra hayatınızı sorgularsınız. “Keşke”leriniz ve “Ama”larınız tecavuz eder beyninize. Ne icin odediğinizi bilmediğiniz bir bedeldir o. Bir turlu uzlaşamazsınız kendinizle. Bir yanda pişmanlıklarınız, diğer yanda hayalleriniz vardır. Uyumak istedikce uykunuz kacar; uykunuz kactıkca uyumak istersiniz. Yoksa uyanamamaktan mı korkmaktır bu? Aşık olduğun kişiye hem senden başka hic kimsenin aşık olmasını istemez, hem de oyle bir guzelliğe senden başka kimsenin aşık olmamasına şaşırırsın... Her yeri acık, koskocaman bir terasa sığınmayı istemek nedir bilir misin? Sana sığınmak istemenin bundan bir farkı yok. Hangi yana sığınsam acıkta kalıyorum... İşte boyle bir şeysin bende. Hem icimdesin, hem duşecek gibisin. Tıpkı bir nefes gibi... İcimde tuttuğum surece benimsin. Bıraksam gideceksin, bırakmasam oldureceksin... Artık kendini bile ısıtamıyor, altı kısık kalbimin ateşi. Yazdım, yazdım, yaza yaza azaldım. Adam olamadı icimdeki cocuk. Kalbinin kilidini acacak anahtar kelimeler bilsem de hep figuran kaldım kendi filmimde. Bir ben etmedi senden kalanlar. Aslında ben hala benim de... tanık bulamıyorum kendime. Yine de calan her kapıya koştum belki benimdir diye... Kendimden yaptığım ucurumları armağan ettim kendime. Meğer sensizlik, duşerken kaybolmakmış ucurumun icinde... “Şimdi beni kendinden nasıl taburcu edeceksin?” diye sormuştum. Ama artık cocuk değildim işte... Cok buyudum ben sensizlikte. Bugun anlıyorum ki, bire hic eklemekmiş gelişin. Haydi şimdi gule gule... Sana ozgurluğunu, pişmanlığının kolesi olman icin veriyorum ve seni kalbimden taburcu ediyorum sevgili... Ne oldu? “Hoşca kalamadın” değil mi? Seni gozumde bu kadar buyutmeme aptallık diyorsan, bu senin karakterinin kucukluğu, benim hayal dunyamın buyukluğudur. Onemli olan iyi bir savaşcı olmak değil, iyi bir savaşcıyken bile barıştan yana olmaktır. Ayrılmak kacınılmazdır, cunku insan bir tek kendi kalbinde misafir değildir. Yanmayı bilmiyorsan, ışık olman neyi değiştirir? Oyle fakirdi ki cocukluğum, ecel gelse alamazdı... Yakıyordu aşk; once dıştan ice, sonra icten dışa... Tek dileğimdi yalnızlığımın sonu olması. “Her yalnızlığın bir sahibi var” derdi. Derdi de giderdi ama... O hep giderdi zaten. Gelmesi vardı ama kalması yoktu onun. Her gelişinde gitmeleri saklardı valizinde. Bir vardı, bir yoktu. Ve ben hayalimdeki aşka tutunup gerceğinden ayrılıyordum her sefer... Sevmekle sevmemek arasına hamak kurmuş, bir gidiyor, bir geliyordu. Ona, “Sevmekle sevmemek arası bir şey yoktur; emin olmak veya şuphe etmek vardır” diyordum ve cevap bekliyordum. O ise bana, “İnsan bir kere aşık olur; diğerleri hep ondan izler taşır” diyordu. Kimin izini taşıyordum bilmiyorum. Ama bir şeyi cok iyi oğrenmiştim: Her yalnız, bir gun mutlaka kendini mutsuz edecek birini buluyordu. Ne zaman arasam, meşgule duşuyor kalbin. Cok mu acıttı seni karşılık istemeyen aşkım, ki bu kadar haince oldu “Git”in? Neydi sana bu kadar ağır gelen, ben mi, sevgim mi? Oysa ben sana bakınca kendi hayallerimi goruyordum. Benim kaderim senin alnında yazılıydı. Ama sen bilmiyordun, anlamıyordun. Kalpceden anlamıyordu senin dilin. Ben severken konuşamazdım ki sevgili; aşka, bir bıcak gibi insin istemezdim yanlış anlaşılacak sozlerim... Bir şehrin sokaklarında kaybolmadan o şehri tanıyamaz insan. Hayat, yollarında kaybolmadan oğrenilmiyor bazen. Ve kaybolmak da oğretici olabiliyor coğu zaman. Ben kendimi sende kaybettim, sen beni kendinde. Yağmur herkes icin yağar ama herkes o yağmurda aynı baş dondurucu sarhoşluğu yaşayamaz. Tıpkı bakmakla gormek arasındaki fark gibi. Keşke sen de aşkı, karşındakinin gozlerine değil de kalbine bakarak oğrenmiş olsaydın... İnsanlar aşkta ikiye ayrılır: 1:İkiye ayrılanlar. 2: Bire donuşenler. Yalnızlığımın bir sahibi var. Ve sanırım aşk, kalbine misafir olarak aldığının, yavaş yavaş o kalbin ev sahibi olmasıyla başlıyor bende.. Ellerimi uzatıyorum sana. Tutmadan once gor diye... Kalbimi uzatıyorum sana. Kırmadan once sev diye... Biliyorum her inişin bir cıkışı vardır. Ama yine de kırılacak diye hayal kurmaktan vazgececek değilim. Kalbime aşkı ufledin bir kere. Bundan sonra beni yok ederek kendini var edemezsin. Ve bir gun gidersem kendi cumlelerinle git benden; benim sana armağan ettiğim aşkla değil! Geride kalan ben artığını duşunme. Aşkın kolesi olmayı bildiğim kadar, ayrılığın da efendisi olmayı bilirim... Birini sevmek icin karşılık beklemem ki... Zaten sevdiğim hicbir şarkı da benim icin bestelenmedi... Derdim sana; pencere olmak değil ki benim derdim, “senin penceren olmak!”... Gittin! Aramızda bir dudak payı mesafe kalmışken... Kendi oykumde başroldeyken, neden sende hep figuran kalıyorum? Bir başka kitabından alıntılar olan diğer konum; http://www.frmtr.com/msn-nick-ve-kis...eoglundan.html
__________________
BAMB"AŞKA" Kahraman TAZEOĞLU'ndan
Sosyal Medya Haberleri, Yardım ve Sorular0 Mesaj
●38 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Sosyal Medya Forumları
- Sosyal Medya Haberleri, Yardım ve Sorular
- BAMB"AŞKA" Kahraman TAZEOĞLU'ndan