Sherlock Holmes serisi beşinci oyunuyla karşımızda. Yıl 1888, Londra’nın Whitechapel adlı bolgesindeyiz; ustelik bu sefer dedektif, İngiltere’nin en unlu seri katili Jack the Ripper’ın peşinde. Turkiye’de “Karındeşen Jack” olarak bilinen Jack the Ripper, Londra sokaklarında serbestce dolaşmakta ve hayat kadınlarını oldurmekte. Kimsenin yakalayamadığı Jack’i bulmak tabii ki Sherlock Holmes’un ve yardımcısı Watson’ın işidir. Katili bulmaları icin onlara yardımcı olmaksa yine bize duşuyor. Oyunu oynamadan sizi uyarmalıyım; adventure oyunları icin de gecerli bu kural: Eğer İngilizce’nize guvenmiyorsanız, kesinlikle oyuna dokunmayın. Oyunun nerdeyse tamamı diyalog ve bulmacalardan oluşuyor. Hem zevk almanız, hem de yardım almadan oynamanız acısından İngilizce bilmeniz şart. Oyunun diğer Sherlock Holmes oyunlarından pek bir farkı yok ancak birkac yenilik eklenmiş. Bunlardan en onemlisi, istediğimiz zaman birinci veya ucuncu şahıs kamerasıyla oynayabilmemiz. Ben oynarken genellikle birinci şahıs kamerasını tercih ediyorum ancak adventure severlerin ucuncu şahıs kamerasından vazgececeklerini sanmam. Bunun dışında, cesetleri inceledikten sonra kurbanın nasıl olduğunu anlamak icin bazı cumleleri doğru şekilde sıralamamız gerekiyor. Mantık yuruterek doğru cumleleri seciyor ve kırmızıyla cevrili sonucları yeşile donduruyoruz. Ancak bu her zaman kolay olmuyor. Oyundaki sonuc, sizin duşuncenizden farklı olabiliyor. Her cumleyi tek tek denemeniz bile gerekebilir; bu da bolca zaman gerektiriyor. Eğer cumle sıralama olayından sıkıldıysanız ve bu size zor geldiyse henuz hicbir şey gormemişsiniz demektir. Oyundaki bulmacaların bazıları o kadar zor ki cozmek icin saatlerce duşunmek gerekiyor. Kısa surede yardım almadan cozmek imkansız gibi; eğer Einstein zekasına sahip değilseniz. Bundan onceki Sherlock Holmes oyununu oynadıysanız, Londra’nın ne kadar geliştiğini gorebilirsiniz. (Sanki koskoca Londra’da bir tek biz vardık.) Ayrıca oyunda surekli aynı yerlere tekrarlıyorduk ancak bu oyunda Londra artık boş değil; sarhoşundan beyefendisine kadar herkesi gormek mumkun ama onlarla diyaloğa girdiğimizde herkesin genellikle aynı şeyleri soylemesi sıkıcı olabiliyor. Oyunda yapmamız gerekenlerse genellikle aynı şeyler: İpucları toplamak, bulmacaları cozmek, birilerinden bilgi almak gibi... Bir adventure oyunundan daha fazla atraksiyon beklemek de doğru değil. Bircok oyunun en can alıcı noktalarından biri olan grafiklere gelelim. Oyunun grafikleri tatmin edici derecede ve insan modellemeleri guzel yapılmış. Ayrıca grafikler, donemin Londra’sını cok iyi yansıtıyor. Mimari yapılardan tutun da yaratılan atmosfere kadar her şey cok iyi tasarlanmış. İyi bir sistem istemeyen Sherlock Holmes vs. Jack the Ripper’ın grafikleri hic de fena sayılmaz. Seslere değinmek gerekirse seslendirmeler muthiş derecede guzel. Muziklerden pek bir şey beklemeyin ama -dediğim gibi- seslendirmelerdeki o İngiliz aksanı cok iyi ve bir film kalitesinde diyebilirim. Adventure oyunlarının buyuk bir kısmını oluşturan diyaloglar, bu oyunda cok iyi yapılmış. Konuşmalar insanı sıkmıyor ve tamamını zevk alarak dinleyebiliyorsunuz. Oyunun eksik olan tarafları da var elbette. Cok cizgisel ilerleyen oyunda olaylar birbiri ardına hızlıca gercekleşiyor. Dikkatli takip etmezseniz bircok şeyi gozden kacırabilirsiniz. Ayrıca surekli peşimizde dolanan yardımcımız Watson’ın hareketleri de cok garip ve hep koşarak ilerliyor, aramızdaki mesafe acıldıktan sonra harekete geciyor ve gecikiyor. Bunlar oyunu etkileyen olaylar değil ama yine de goze batıyor. Ayrıca bilgi almak veya başka nedenlerden dolayı gitmemiz gereken yerleri bulmak sıkıntı olabiliyor. Kucuk de olsa karışık bir bolgede surekli aynı yerleri dolaşabiliyorsunuz. Ben, bulunması gereken birkac kişiyi şans eseri bulmuştum. Oyunun ne kadar zor olduğunu daha once yazmıştım ama bunu olumsuzluk olarak gormemek gerekiyor. Zor bulmacaları cozdukten sonra yaşadığınız haz, butun yorgunluğunuzu alıyor. Tabii ki cozebilmeniz icin bolca zamana ve dikkate ihtiyacınız var. Eğer diyalogları atlayarak oynarsanız, oyundan alacağınız zevk minimuma iner ve bulmacalarda daha da zorlanırsınız. Bu oyunda hicbir şey size onemsiz gelmesin, cunku en kucuk ayrıntı bile size yardım edebilir. Bir diğer onerim ise gittiğiniz yolları aklınızda tutmanız; cabuk kaybolmamak icin yolları ezberlemek gerekiyor. Normalde gideceğiniz yeri haritadan secebiliyorsunuz ama her yere haritayla gitmek mumkun olmayabiliyor. Piyasada daha iyi adventure oyunları mevcut ve eğer onları oynadıktan sonra zamanınız kalırsa Sherlock Holmes vs. Jack the Ripper’ı da oynayın. Ne cok kotu, ne de cok iyi bir oyun. Eğer zorluk sizin icin onemli değilse ve bolca boş vaktiniz varsa kacırmamanız gereken bir yapım. Kaynak __________________