[İnceleme]NecroVisioN
Oyun Dünyası0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Oyun Forumları
- Oyun Dünyası
- [İnceleme]NecroVisioN
-
26-09-2019, 14:14:59Savaş konulu oyunlar ve ozellikle bu konuyla birleşen FPS oyunları, oyun dunyasında oldukca revacta olmuştur. Call of Duty’nin FPS ve savaş faktorlerini bir araya getiren muazzam calışmalarının bu duruma ne kadar katkısı varsa, İkinci Dunya Savaşı konseptinin de bunda buyuk payı olduğunu soylemeliyiz. Birinci Dunya Savaşı ise oyun malzemesi olarak İkinci Dunya Savaşı kadar ilgi cekici olamamıştır bir turlu. Peki size şoyle bir soru sorulsa: “Birinci Dunya Savaşı konseptine biraz fantastik olarak yaklaşıp icine zombi ve vampirleri koysak, sonra bunu bir bilgisayar oyunu yapsak nasıl olurdu?” Muhtemelen bunu birisi size durduk yere sorsa “Manyak mıdır nedir!” diyerek kacacak yer konusunda alternatifler uretmeye calışırdınız ama belki de olabilirliğini duşunmeye başlardınız. O zaman duşunmeyin; sizi bu tarafa alayım ve NecroVision’la tanıştırayım. Yaşayan oluler savaş meydanlarında! “NecroVision, gercek bir cesaret orneği!” demek istiyorum ilk olarak. The Farm 51 senaristleri, oyunun senaryosu uzerinde fazlaca duşunmuş olmalılar; cunku bu senaryo kolay kolay bir araya getirilecek bir yapıya sahip değil. Her nasılsa bunu başarıyorlar (!) ve karşımıza cizgi romanlardan fırlamış acemi bir İngiliz askerini, onun karşısına da Alman askerlerini, zombileri, trolleri, vampirleri ve hatta ejderhaları koyuyor, boyle bir mucadeleyi de bizim kontrol etmemizi bekliyorlar. Bakalım daha neler goreceğiz! Senaryodan kısaca bahsedeyim: ”Zimmerman adında bir Alman bilim adamı, yeraltındaki karanlık dunyalarında yaşayan vampirleri keşfetmiş ve onlarla işbirliği yapmıştır. Zimmerman, kendisine vampirler tarafından sunulan doğaustu guclerle beraber -Alman Ordusu icin biyolojik silahlar geliştirmek adına- savaş meydanlarından cesetleri toplatmaktadır. İngiliz Ordusu’na yeni katılmış bir asker olan kahramanımız ise karşısında sadece Alman Ordusu’nun olmadığını gec olmadan fark edecektir." Boyle bir senaryoyu yapılandırmakta mı zorlandılar nedir, senaryoyu takip etmek adına oyunu oynarken ara yukleme ekranlarında gorduğum ve sağda solda bulduğum mektupları okumaktan oyle bir bunaldım ki, bir sure sonra artık bunları okumaktan vazgectim. ”Hala neden oynuyorum ki ben bu oyunu?” diye duşunurken oyunun kalan taraflarını incelemeye koyuldum. Kullandığım silahların ceşitleri arttıkca ve bir elimde tabanca taşırken diğer elimde kılıc veya kurek (!) taşımaya başlayınca neler olacağını daha da bir merak etmeye başladım. Tabancayla ateş etmeyi bırakıp bir zombinin kafasına kurekle vurduktan sonra bir diğerinin gozune de kılıcı sokuverdim ve aklım başıma geldi! Sıra dışı bir savaşta kahraman olmak... Hemen kontrol edeceğimiz karakterimizi tanıyalım. Oyuna bir İngiliz askeri olarak başlamayı bekliyordum; fakat karşıma pardosulu, deri eldivenli ve ancak bir figuran kadar yakışıklı olduğunu soyleyebileceğim bir adam cıktı. İsimsiz bir savaş kahramanı olmanın zorunluluğu olsa gerek, cok konuştuğunu ve espri yapmadan duramadığını fark ettim. (İnsan boğrune kurşun yediğinde de espri yapmaz ki!) Bir Alman askerinin saklandığı yerden cıkardığı kafasını durbunlu tufeğimle mıhladığım zaman, “Evinde annenle otursan senin icin daha iyi olurdu!” diye bağıran bir adamdan bahsediyorum. Aslına bakarsanız bu durum, catışma ortamlarında bir yerden sonra bana keyif de vermeye başladı ki eğer bu oyunu oynamayı tercih ederseniz, sizin icin de oyunun yegane keyif noktalarından birisi olacaktır. Ne de olsa boyle bir savaş senaryosunun icinde boyle bir karakter bulmanız her zaman mumkun olacak bir şey değil. Sağ elimde bir tabanca, sol elimde bir kurek! Yapımcı ekibin ruh sağlığı konusunda gittikce kaygılanmaya başladım; fakat yine de ellerindeki butun absurd fikirleri tek bir oyunda toplamaya zorlanmışlar diye duşunup daha iyimser olmak istiyorum. Kullanabileceğimiz silahlardan bahsedeceğim size ve ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Once kendinizi Birinci Dunya Savaşı’nda bir asker olarak hayal edin. Sağ elinize bir tabanca alın ve sol eliniz icin de bir silah duşunun. En kotu ihtimalle ikinci bir tabanca veya kılıc gibi kesici bir alet aklınıza gelirdi diye duşunuyorum. Peki o kurek neyin nesi arkadaş? Ben bir kurekle mi bu savaşın kahramanı olacağım? Tamam, savaşta umduğunu değil bulduğunu yiyeceksin ama o kadar ateşli silah dururken kurek de yenmez ki! Daha fazla sinirlenmeden bu kureği hic gormedim varsayıyor ve diğer silahlara geciyorum. Sol elimiz icin birkac ceşit tabanca, bir subay kılıcı ve patlayıcılar da mevcut. Bunların yanı sıra bir piyade tufeği, bu tufeğin roket atabilen bir versiyonu, olmazsa olmaz bir durbunlu tufek, bir pompalı tufek ve ağır makineli tufekler gibi seceneklerimiz de var. Hangi koşullarda hangilerini tercih etmek isteyeceğiniz konusuna da hic girmeyeyim; zaten FPS oyunları bu konuda size yeterli derecede tecrube katmıştır. Duşmanlarınız vasat bir yapay zeka seviyesine sahip oldukları icin, ellerindeki tufeklere rağmen uzerinize koşup size tekme tokat dalmayı tercih edebiliyorlar. Tabii ki zombileri bu durumdan muaf bırakmak zorundayım; cunku onların işi zaten size bilincsizce saldırmak. Boyle durumlarda siz de eli boş kalmıyorsunuz ve yaklaşan duşmanlarınızı bir tekme veya dipcik darbesi ile yere serebiliyor, en azından silahınıza mermi surebilmek icin bir fırsat yaratmış oluyorsunuz. Ortalığın karıştığı zamanlarda kullanacağınız, zamanı yavaşlatıp sizi hızlandıran bir “Adrenaline Rush” fonksiyonunuz da var ama bu fonksiyonu sık sık kullanma luksune sahip değilsiniz. ”Fury Level” ise ilgi cekebilecek son detay. Yapacağınız headshot gibi ozel vuruşlar ile gizli bolgelerden veya oldureceğiniz daha iri yaratıklardan toplayacağınız Vampire Artifact’ler, Fury Level’ınızı arttıracak ve vuruşlarınızı daha etkili kılacak. Birinci Dunya Savaşı’ndayız sanıyordum? Oyunun savaşla birleşen fantastik yapısı bir yere kadar zorlama bir dozajla devam ederken, bir yerden sonra savaş konseptini de bir yana bırakarak tamamen fantastik tarafına yoneliyor ve kuvvetli olduğunu duşunduğum sabır taşımı da bu noktada catlatma başarısını gosteriyor. Tam da Alman askerleriyle harmanlanmış yaratıklarla savaşmaya alışmışken, kendimi vampirlerin yeraltı dunyasında, sol elimdeki Wolverine modeli eldivenimle ateş topları fırlatırken ve sağ elimde fantastik bir makineli tufek taşırken buluyorum. Duşman olarak ise daha yapmacık ucubelerle karşılaşıyor ve daha fazla dayanamayıp NecroVision macerama son noktayı oracıkta koyuveriyorum. Sabır da bir yere kadar; ben de insanım canım! Oyunun yapımcı firması olan The Farm 51’i sanırım hepimiz Painkiller’dan hatırlarız. NecroVision’ın grafik motoru olarak geliştirilmiş bir Painkiller grafik motoru kullanılmış. Grafikler icin kotu demeyeceğim; cunku daha kotulerini gordum. Aslında iyi de diyemeyeceğim; cunku daha iyilerini de gordum. Oyunun ilk sahnelerinde karşılaştığım yıldırım efektinin verdiği ışık oyunlarını ve yağmurla ıslanmış yuzeyleri beğendiğimi soyleyebilirim. Aynı yağmurun ıslattığı askerler ise sanki plastikten yapılmış kıyafetlere burunmuş gibi gorunuyorlardı. Darbe aldığımızda, koştuğumuzda ve bir patlamaya sebep olduğumuzda goruntunun bulanıklaşması ve yuzumuze kan ve ceşitli sıvıların sıcraması da dikkat cekici unsurlardan. Geri kalanı ise bir pompalı tufekle 10’larca parcaya ayrılabilen ve cok surmeden cesetleri sırra kadem basan duşmanlarımızdan fark edebileceğimiz ozensiz detaylardan ibaret. Uzun lafı kısaltmanın zamanı geldi. NecroVision’ı belki uzun zamandır bekliyorsunuz veya adını henuz duydunuz. Bekleyenler icin oyunun hayal kırıklığı yaratması ihtimali yuksek olacaktır. NecroVision ismini yeni duyanlar ise bu oyunu oynamadıkları zaman cok şey kacırmış olmayacaklar. Daha başarılı yapımlarda tekrar goruşmek umidiyle... NecroVision, ustalarıyla boy olcuşebilecek bir oyun değil. Eğer “Değişik bir FPS istiyorum.” diyorsanız, bu oyunu bir deneyin; fakat cok şey beklemeyin. Oynadıktan sonra hatıralarınızda yer almayacaktır buyuk ihtimalle ama en azından aclığınızı bir nebze de olsa bastıracaktır. ALINTIDIR... __________________