Filmin Kunyesi: Orjinal İsim: Sen to Chihiro no Kamikakushi (Spirited Away) Turu: Uzun metrajlı anime filmi, Duygusal Macera Yapım Yılı: 2001 Firma: Studio Ghibli Yonetmen: Hayao Miyazaki Yapımcı: Toshio Suzuki Senaryo: Hayao Miyazaki Muzik: Joe Hisaishi Karakterler ve Seslendirenler: Chihiro Ogino/Sen: Rumi Hiragi Akio Ogino: Takashi Naito Yuuko Ogino: Yasuko Sawaguchi Haku: Miyu Irino Yubaba, Zeniba: Mari Natsuki Kamaji: Bunta Sugawara Boh: Ryunosuke Kamiki No-Face: Tatsuya Gashuin Dikkat! Buradan sonraki yazılar Spoiler icermektedir. Filmi izlememiş olanların okumaması onerilir. Filmin Cozumlemesi: Spirited Away’in ne anlattığını tek kelime ile ozetlemek gerekirse “Buyumek” en doğru kelime olacaktır. Miyazaki’nin 2001 yapımı Oscar’lı animasyon filmi Sen to Chihiro no Kamikakushi 10 yaşındaki Chihiro’nun cocukluktan yetişkinliğe attığı ilk adımını alegorik bir şekilde anlatıyor. Miyazaki’nin gozunde buyumek elbette sadece kapladığımız fiziksel alanın buyumesinden ibaret değil. İnsanların cocukluklarını terk edip bir yetişkin gibi duşunmeye başlamaları belki de gercek olan ve donuşu olmayan tek buyume. Peki cocukluğumuzu kaybedip, ya da arkamızda bırakıp nasıl bir yetişkine donuşuyoruz? Bu bir gece de mi gercekleşiyor? Akşam yatıp sabah kalktığımızda kendimizi bir yetişkin olarak mı buluyoruz? Ya da hepimizi bir yetişkine donuşturen, cocukluğumuzun izlerini uzerimizden silen, bizi sorumluluklarla ve kısıtlamalarla hapseden bir guce yenik mi duşuyoruz... Chihiro’nun cocukluğundan yetişkinliğe gecişi bir tunelin ucunda başlayıp tekrar aynı tunelin başladığı ucunda son buluyor. Peki yetişkin olmak bizden neleri alıp goturur? Filmin başında Chihiro’nun annesi ve babası yeni taşınacakları evi bulmaya calışırken ormanlık bir patikada karşlılarına cıkan bir tunelin icinden gecerek yemyeşil bir ovaya kurulmuş, bir eğlence parkı sandıkları binalar ile karşılaşırlar. İclerinden gectikleri tunel uzerinde bir saat kulesi de olan dev bir binanın icinden gecmektedir aslında. Chihiro’nun annesi arka planda bir tren sesi duyar. Tunel şuphesiz Ruhlar Dunyası ile gercek dunya arasında bir bağlantı gorevi gormektedir. Bu yonden Alice’in icine girdiği tavşan deliği ile hemen hemen aynı işlevi gorur. Beyaz Tavşan’ın taşıdığı ve surekli bakarak gec kalmaktan endişelendiği saat de karşımıza tunelin ustundeki bir kulede cıkar. Ancak burada saat kulesini sadece Alice Harikalar Diyarında eserine bir gonderme amacı ile konduğunu duşunmemeliyiz. Tunelin uzerindeki saat muhtemelen tunelin sembolize ettiği donuşumun zamana bağlı bir şey olduğunu simgesel yoldan anlatmak icin oraya konmuştur. Koyun mimarisi eski Japonya mimarisidir.Chihiro ve ailesi tunelden gectikten sonra karşılarına cıkan yeşillikte kurumuş bir nehir yatağı ile karşılaşırlar. Bu nehrin de otesinde eski Japon mimarisi ile yapılmış dukkanlar ve evler vardır. Chihiro’nun babası Akio Ogino, burnuna gelen yemek kokuları yuzunden belki de bu eğlence parkının halen acık olduğu kanısına varır ve karısı ile birlikte Chihiro’yu da peşlerinden surukleyerek kokunun kaynağını aramaya koyulur. Chihiro’nun ailesi tuneli gordukleri zamandan beri surekli olarak daha da engellenemez bir şekilde, Chihiro’nun itirazlarını dinlemeden, yurumeye ve yemek kokusunun geldiği yeri aramaya devam ederler. Nihayet karşılarına guzel yemeklerle dolu bir restoran cıkar ama gorunurde hic kimse yoktur. Kucuk kızın annesi ve babası birileri geldiğinde parasını oderiz diyerek yemekleri yemeğe başlar ve doymak bilmez bir aclıkla hızlı hızlı yerler. Chihiro’yu da yemesi icin teşvik ettikleri halde kız kabul etmez ve etrafı araştırmak icin dolaşmaya başlar. Bu sırada kızın anne babası Chihiro’yu unutmuş ve yemeklere gomulmuşlerdir. Miyazaki pek cok eserinde yaptığı gibi bu eserinde de hikayenin en başına daha sonradan bağlayacağı, hikayenin sonunu mujdeleyen bir simge koymuştur. (Foreshadowing) Ailenin kurumuş yatağından gectikleri nehir şuphesiz hem hava kararınca oluşan ve tunel ile kasabayı ayıracak olan buyuk nehri, hem de Hiko’nun gercek kimliğini ve donuşumunu mujdelemektedir. Peki Chihiro’yu etkilemeyen ama anne babasını surekli daha da ileriye ceken bu merak ve yemeklere karşı koymalarını engelleyen ic gudu nedir? Şuphesiz cocukluktan erişkinliğe gectiğimizde elde ettiğimiz hırs, ac gozluluk ve tatminsizlik duygularımız. Chihiro etrafı gezerken bir koprunun karşısında dev bir Hamam (Banyo Evi-Sento) gorur ve tam kopruyu gececekken karşısında beliren bir cocuk hava kararmadan ona geri donmesini soyler. Chihiro anne babasını almak icin geri koşar ama onların bir domuza donuştuğunu gorur. Domuz ve doymak bilmez ac gozluluk arasındaki ilişkiyi fark etmemek imkansızdır. Chihiro’nun ailesi tanrılara sunulan yemekleri hic duşunmeden mideye indirdikleri ve doymak bilmeden catlayana kadar yemeye devam ettikleri icin domuza donuşturulmuşlerdir. Chihiro ise hic bir yemeğe dokunmadığı icin bu lanetten uzak kalmıştır. Daha sonradan oğreniriz ki Yubaba’nın dunyasında calışmayan herkes bir hayvana donuşturulur. Ancak buna karşılık Banyo Evi’ni yoneten Yubaba isimli cadı kendisinden iş isteyen herkese bir iş vermek zorundadır. Elbette bir bedel karşılığında. Calışmak isteyenlerin isimleri. Guneş battığında etrafta pek cok Ruh (ki aslında bunlar rahatlamak isteyen Tanrılardır.) belirir ve hepsi Chihiro’nun gorduğu kopruden gecerek Banyo Evi’ne girerler. Bu sırada Chihiro giderek solgunlaşmaya ve yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Kopru’de gorduğu erkek cocuk yardımına koşar ve ona bu dunyaya ait bir şey yemezse ortadan kayboalcağını soylerek ona kucuk bir yemek verdikten sonra onu Banyo Evi’ne goturur. Chihiro bir hayvana donuşturulmek istemiyorsa kazan dairesinde calışan Kamaji’den bir iş istemek zorundadır. Chihiro bu sırada diğerlerinin onun bir insan olduğunu anlamamaları icin nefesini tutmak zorundadır. Miyazaki bir kac saniye icersinde onumuze pek cok sembol koymuştur ve bunların bazılarının icinden cıkmak da pek mumkun değildir. Hava kararınca tunel ile parkın arasında bir nehrin oluşması, Tanrıların ve Ruhların gemilerle ve tren sayesinde ortaya cıkması cok da şaşırtıcı değildir. Nehri gecen gemi fikri ozellikle olduğumuzde bizi oluler dunyasına goturecek olan Hades’in sandalcısı Charon’u akla getirir. Gercekten de bir kez hava kararınca ve Ruhlar Dunyasına geciş tamamlanınca Chihiro’yu gercek dunyaya goturecek olan tunel’e giden yol devasa bir nehir tarafından kesilir. Diğer dunyaları birbirine bağlayan bir diğer vasıta da trendir. Bu tren daha sonra da karşımıza cıkacaktır. Gerek Chihiro’nun bir insan olduğunu ortaya cıkaran nefesi, gerekse gecilen kopruler, nehirler, uzun ince tunel ve tepesindeki saat uzak da olsa olumu, buna bağlı olarak da yaşamı sembolize etmektedir. Belki de olduğumuz zaman geleceğimiz yer burasıdır. Ancak buna dair herhangi somut bir soylem filmde karşımıza cıkmaz. Peki ya bu dunyanın yemeğini yemezsek bu dunyadan kaybolacağımız ne anlama geliyor? Calışmayanların, calışmadıkları halde ac gozlu bir şekilde yemek yiyenlerin ise birer hayvana donuşturuleceği neyi sembolize ediyor? Peki tum bu şartlara rağmen calışmayı kabul edersek neden karşılığında ismimizi vermek zorunda kalıyoruz? Ve Yubaba nasıl oluyor da bize ismimiz sayesinde hukmedebiliyor? Aslında yukarıda sorulan soruların cevaplarının hepsi bizi şu anda icinde yaşadığımız dunyayı tasvir etmeye zorluyor. Bu dunyanın yemeğini yemezsek belki şeffaflaşmıyoruz ama elbette biz de yok oluyoruz. Yemek bulmamız icin de calışmamız gerekiyor. Dunyadaki butun canlılar bir şekilde yemek yiyorlar. Ancak dunyada sadece insan ve onun evcilleştirdiği ve yine yemek icin kullandığı hayvanlar yiyecek alabilmek icin calışmak zorundalar. Miyazaki’nin dunyasındaki “Eğer yapacak bir işin olmazsa Yubaba seni bir hayvana donuşturur.” cumlesi aslında sadece onun yarattığı dunyaya ozgu olan bir şey değil. Bizim dunyamızda da sadece hayvanlar calışmak zorunda olmadığına gore butun insanlar yemek bulabilmek ve hayatta kalabilmek icin bir iş bulmak zorundalar. Peki iş karşılığında Yubaba’ya bir kısmını verdiğimiz ismimiz ne anlama geliyor? Kabul edelim ki, şu anda hic birimiz cocukken olduğumuz insanlar değiliz. Hepimizin sorumlulukları, yapması gereken gorevleri var. Bundan binlerce yıl once ateşi bulan insan onune yemek koyabilmek icin bir kalite muhendisi veya taksi şoforu olması gerekeceğini duşunemezdi. Aslında aradan gecen binlerce yılda ateş ve yemek kavramı hic değişmediği halde ikisini bir araya getiren şeyin kavramı oldukca buyuk bir değişikliğe uğradı. Eskiden avlanmak yeterken şimdi meslekler, para ve hayat standartları gibi şeylerle uğraşıyoruz. O halde biz mağarasında bulduğu ateşle avladığı hayvanın etini yiyen insanlar değiliz artık. Her bir mesleğin doğuşunda kendimize yeni karakterler, yeni roller bictik ve artık geldiğimiz noktada hepsini kendi başına başaran insandan o kadar uzak bir yerde bulduk ki kendimizi, artık ne hayvanı avlamayı, ne derisini yuzup etini işlemeyi ne de ateşi yakmayı biliyoruz. Artan sayımız ve ac gozluluğumuz yuzunden eskiden olduğumuz şeyi coktan unuttuk. Bu gun bir taksi şoforu ile bir kalite muhendisini ortak noktada buluşturan tek şey, her ikisinin de cocukken olmadıkları insanlar olmaları ve bu yolda farklı rolleri karınlarını doyurmak adına ustlenmek zorunda kalmış olmalarıdır. Yubaba bize bir iş verip karşılığında bizden ismimizi aldığında aslında bizi biz yapan şeyi de bozup bizi başka bir şeye donuşturuyor. Bugun karnını doyurmak icin gunun 10 saatini aslında olmak istemediği bir yerde yapmak istedemediği bir işi yaparak geciren milyonlarca insan var. Bir hayvan olmadığımızdan ve bu dunyadan yok olmak istemediğimiz icin karşılığında benliğimizi, bizi biz yapan sihri; bir anlamda ozumuzu bozup, ya da para karşılığında satıp başka bir şeye donuşuyoruz. Ve bunu surdurmek istediğimiz muddetce de ister Yubaba, ister Unilever, isterse P&G olsun, ismimiz karşılığında bize burada bulunma ve hizmet etme hakkını (dayatmasını) sunacak birileri mutlaka olacak. Chihiro’da annesini ve babasını duşunerek, onları kurtarması gerektiğinin bilincinde Haku’yu dinliyor ve kucuk bir lokma alıp tekrar cisimleşerek Kamaji’den bir iş istemek icin Banyo Evi’nin kazan dairesinin yolunu tutuyor. Altı kollu Kamaji calıştığı yere cok iyi uyum gostermiş.Kamaji’nin kazan dairesinde oğrendiğimiz Miyazaki’nin hayal dunyasının bir başka kuralı da bir başkasının işini asla elinden alamayacağımızdır. Bize hayal dunyasından fırlamış, aslı astarı olmayan bir kuralmış gibi gozukse de aslında bu da gercek dunyada surekli karşımıza cıkan bir başka kural... Chihiro iyi niyeti ile kazana komur taşırken komurun altında kalan bir is topuna (Susuwatari) yardım edince diğer butun is topları taşıdıkları komurleri atıp altlarında kalırlar ve hepsi komurlerini kazana onların yerine Chihiro’nun atması icin kızın etrafında toplanırlar. Bunun uzerine Kamaji “Asla bir başkasının işini alamazsın!” der. Gercek dunyada da ozellikle iş hayatına atılmış olanlarımız bilirler, birisine yaptığın iyilik senin işin olur. Her nedenle olursa olsun bir başkasının işini yaparsan o adamın artık iş yapmasını gerektiren nedeni ortadan kaldırırsın. Bu aynı zamanda geniş duşunce perspektifinde o adamın da olması icin bir neden olmadığı anlamına gelir. Eğer sen o işi ondan daha iyi yapıyorsan, o iş zaten en başından beri senin işindir ve sen bir başkasının işini almış olmazsın. Tek yaptığın şey aslında kendi işine sahip cıkmaktır. Ancak butun bu felsefe Miyazaki’nin dunyasında bizde olduğu kadar karmaşık değildir. Aynı anda bir suru yerde olmasını gerektiren, bir suru cekmeceye ulaşıp, manivelaları cevirip, bir yandan otları ezip karışım yapmak zorunda olan Kamaji’nin işini ondan daha iyi yapabilecek biri yoktur. Cunku Kamaji altı kollu orumcek şeklinde olan ve yaşadığı yere mukemmel adapte olmuş birisidir. Buna benzer şekilde komur taşımakla gorevli olan ve aslen kendileri de is olan Susuwatari’ler komuru gereken hızda yavaş yavaş atıp, cok kucuk bir yerde islerin icinde yaşamaktan şikayet etmeden (hatta onların olma nedeni de komur diyebiliriz.) sadece konfeti yiyerek işlerini yapabilmektedirler. Calıştıkları ortama mukemmel uyan iki tip varlığın yaşadığı odada Kamaji’nin “biz ihtiyacımız olan butun yardıma sahibiz” ve “başkasının işini asla alamazsın” demesinin nedeni işte budur ve aslında bu durum da bizim dunyamızdakinden pek farklı değildir. Kamaji yine de Chihiro’ya sempati duyar ve ona yemek getiren bir diğer calışan Lin’e kucuk kızı Yubaba’ya goturmesini soyler, karşılığında da kıza kurumuş bir kurbağa verir. Lin teklifi kabul eder ve kucuk kızı Yubaba’nın odasına goturur ancak bu sırada herkes icerde bir insanın olduğunu anlamıştır ve Chihiro’yu bulmaya calışmaktadırlar. Guc bela Chihiro Yubaba’nın odasına gelir, ve Yubaba’nın butun ısrarlarına rağmen kendisinden bir iş koparmayı başarır. Karşılık olarak Yubaba Chihiro’nun isminden bazı karakterleri soker ve bundan boyle kız “Sen” olarak cağrılacaktır. Burada ismimizin elimizden alınmasının bir başka anlamı Japonca daha iyi anlaşılmaktadır. Kopek bir cins isim, Karabaş ise ozel isimdir. Binlerce, milyonlarca kopek vardır ama Karabaş belirli bir kopeği ifade eder. Burada da Chihiro ismini verdiğinde geriye ona ozel bir şey kalmaz, ve bir anlamda eşsiz olarak onu ifade etmeyen bir isimle yetinmek zorunda kalır. Chihiro kelimesinin anlamı “binlerce suyun derinliğinde olan” iken bu kelimenin ilk harfi olan Chi’nin diğer okunuşu Sen, yani kızın yeni ismi sadece “binlerce” anlamına gelmektedir. Bir diğer değişle kız binlerce su derinliğinde olan tek bir şeyken, bir anda binlerceye donuşmuştur. İs Topları Chihiro'nun ayakkabılarına goz kulak olurlar. Chihiro Banyo Evi'nin dışına cıkacağı zamanlarda bu ayakkabılara ihtiyac duyar. Ayakkabılar aynı zamanda Chihiro'nun Banyo Evinin dışında bir hayatının olduğunun hatırlatıcılarıdır. Chihiro bir anlamda dışarıya cıkabilme gucunu bu ayakkabılara da borcludur. Resim texti icin lutfen mosue'u resmin uzerine getirin. Bu sırada Yubaba’nın oğlu Boh ile tanışırız. Boh devasa buyuklukte bir bebektir ve Yubaba onu surekli olarak şımartmıştır. Hasta olması korkusuyla cadı onu odasından asla cıkarmamıştır ve surekli şımaran Boh’da ağladığında her istediğini elde edebileceğini oğrenmiştir. Peki Boh neden devasa bir bebektir? Cevap oldukca basit. Cunku Boh hayatı boyunca hic calışmak zorunda kalmamıştır ve hic bir sorumluluğu yoktur. Bu sırada diğer herkes gibi vucudu buyumuştur ve aslında kocaman bir insan olmuştur. Ancak daha once de belirttiğimiz gibi buyumek sadece fiziksel anlamda daha fazla yer kaplamak değil, aynı zamanda sorumluluklar yuklenmek, calışmak ve kendi ayakları uzerinde durabilen bir birey olmaktır. O gune kadar surekli emekleyen Boh hikayenin sonlarına doğru Chihiro ile cıktığı yolculuktan sonra artık cok rahatlıkla kendi ayaklarının uzerinde durabilir. Hatta artık bir başkası tarafından taşınmayı da kabul etmez. Boylece Miyazaki bir anlamda Chihiro’nun cıktığı yolcuğun minyaturunu karşımıza koyar ve Boh uzerinden Chihiro’nun hikayesinin minik bir versiyonunu anlatır. Chihiro daha sonra Haku’nun da yardımı ile annesini ve babasını domuz ahırında ziyaret eder ve onların hic bir şeyi hatırlamadığını gorur. Aynı şekilde o da kendi ismini unutmuştur bile ve Haku’nun yardımı ile tekrar ismini hatırlar. Bu sırada Haku bir sebepten oturu sanki Chihiro’yu daha onceden de tanıdığını soyler. Chihiro işinin ilk gununde kovalardan birini boşaltırken dışarıda ıslanmakta olan bir Kaonashi gorur. (Kaonashi: Suratsız) Ruhun istediğinde iceri girebilmesi icin Banyo Evi’nin kapılarından birini acık bırakır. Kaonashi yapılan bu iyilik karşılığında Chihiro’nun ilgisini cekebilmek icin bu sefer de ona buyuk bir banyonun temizlenmesinde yardım eder, ancak her seferinde Chihiro’ya ihtiyacından daha fazla şey vermeye calışır. Bu onceleri kucuk tahta markalar, sonrasında ise diğer calışanların onlarla ne kadar ilgilendiğini gorduğunde altın parcaları olur. Verdiği altınları kabul eden calışanlar yuzunden ve gorduğu ilgi karşısında Kaonashi giderek bir canavara donuşur ve nihayetinde calışanları da yutmaya başlar. Artık onun iştahını hic bir yemek kesemez ve diğer yandan da elde edemediği tek şey Chihiro’nun ilgisidir. Kaonashi’nin yeme anormalliği ile Chihiro’nun ailesini domuza donuşturen davranış arasında elbette buyuk bir benzerlik vardır. Ancak Kaonashi’nin daha farklı bir yanı da vardır. Onun kendisine ait bir suratı yoktur ve hickimse birini diğerinden ayırt edemez. Ne zaman ki Chihiro’nun iceri aldığı Kaonashi bir kurbağayı yer ve onun sesine kavuşur, ancak o zaman diğerlerinden ayrı hale gelir, bir diğer değişle kimlik kazanır. Kaonashi’ler Ruhlar Dunyasının isimsiz ve suratsız ruhlarıdırlar. Sokakta boş boş gezinirler ve bir iki sahneden anlaşıldığı kadarı ile dukkanlarda yaşarlar ve konuşamamaktadırlar. Sadece Chihiro’nun biraz ilgi gosterdiği Kaonashi onceleri belli belirsiz sesler cıkarmaya başlamıştır. Kaonashi’lerin neyi sembolize ettiklerini anlamak veya ne olduklarını cozmek biraz zor. Ancak ip ucları onlarla hic kimsenin ilgilenmediğini ve sanki yokmuşlar gibi davrandıklarını anlamamıza yetiyor. Ayrıca Banyo Evine girmeleri de kesinlikle yasak. Bunun yanında birazcık ilgi icin aslında cıldırıyorlar ve başkalarını yediklerinde onların kimlik ozellikleri bu yaratıklarda da gozukmeye başlıyor. Bir diğer değişle yeni bir kimliğe sahip oluyorlar. Kaonashi’nin verdiği tahta markalar sayesinde Chihiro cok kotu kokan ve başta kotu koku tanrısı sanılan bir nehir tanrısını icine atılan insan coplerinden arındırıyor ve karşlığında bitkilerden yapılmış iyileştirici bir kek alıyor. Bu sırada tanrı hediye olarak arkasında pek cok altında bırakıyor ki Kaonashi’de calışanların altına olan tepkisini bu sayede oğreniyor. Chihiro Haku'yu iyileştirmeye calışırken...Chihiro’nun aldığı iyileştirici kek hem bir canavara donuşmuş Kaonashi’nin yediklerini kusmasını sağlıyor, hem de Zeniba tarafından ağır yaralanmış Haku’nun yine yuttuklarını kusmasını sağlayarak hayatını kurtarıyor. Bu sayede Yubaba’nın ikiz kardeşi olan Zeniba’nın muhrunu calarken yaralanmış olan Haku’nun aynı zamanda Yubaba’nın bir laneti ile zehirlendiğini ve boylece yaptığı her hareketin cadı tarafından yonlendirilebildiğini anlıyoruz. İyilik yapıp iyilik bulmak Miyazaki’nin butun filmlerinde var. İnsan copleri ile pislenmiş ve olduğundan bambaşka bir şeye donuşmuş, temizlenmek icin Yubaba’nın evine gelmiş nehir tanrısı da şuphesiz yine Miyazaki’nin pek cok eserinde olan insanın cevreye olan saygısızlığını gosteriyor. Ancak bu sahnelerde Yubaba’nın aynen kendisine benzeyen bir ikizinin olduğunu oğreniyoruz. Haku Yubaba’nın isteği ile Zeniba’nın muhrunu calmıştır ve geri gelirken olumcul duzeyde yaralanır. Haku’nun neden muhur caldığını acıklamak gerekirse muhur en basit anlamda aslında bir imzadır. Bir diğer değişle birisinin ismidir. Belki de Yubaba bu şekilde ikizinin de kaderini kendi ellerine almak, onun imzasını, dolayısı ile muhrunu calmak istemiştir. Yubaba aynı şekilde Chihiro’nun ismini de kızın kontrata attığı imzasından calmıştır. Soz konusu muhur bir cadıya ait olduğunda kolaylıkla daha fazlasını da duşunebiliriz. Cadılar insanların kaderini orebilirler, bir diğer değişle kaderimizi cozup ondan sonra tekrar diledikleri şekilde bağlayabilirler, boylece onu değiştirebilirler. Bu yuzden bir cadının muhru aynı şekilde değişmiş olan bir kaderin muhru olarak da algılanabilir. Cadılar ve orgu teması oldukca bilindik bir temadır. Akira Kurosawa’nın Macbeth uyarlamasında da Macbeth’i yoldan cıkartan cadı surekli olarak cevirdiği bir orgu makinesi ile tasvir edilir. Sadece Japon cadıları değil, Avrupa’da ortaya cıkan cadı hikayeleri de surekli olarak orme ve orgu temasını iclerinde bulundururlar. Bir başka dikkat ceken konu da Yubaba’nın isminin Rusya halk masallarında anlatılan Baba Jaga’ya olan benzerliğidir ve hikayede Baba Jaga en sonunda bir kargaya donuşturulur. Yubaba’nın da aynı kendisine benzeyen bir kargası vardır ve buna sadece benzerlik demek pek doğru olmaz. Ote yandan Zeniba tarafından Boh’a (Yubaba’nın bebeği) donuşturulen zıplayan 3 kafa (Kashira) da şuphesiz cadılar ve “3” kavramını birleştirmek icin kullanılmıştır. Avrupa cadı kulturunde cadılar 3 tanedir ve her biri doğumu, yaşamı ve olumu simgeler. Bu yuzden de bu uc kadın coğunlukla 3 kuşağı temsil eder. Biri yaşlı ve cirkin (anneanne), biri orta yaşlarında (anne) ve sonuncusu da genc ve guzeldir. Genel gecer kural olarak cadılar yaşlandıkca da cirkinleşir. Hikayede hic konuşmadıkları ve gozle gorunen bir işlevleri de olmadığından Kashira’nın rolu cok buyuk ihtimal ile cadılar ve 3 kavramını birleştirmek icin kullanılmıştır. Hikayede daha sonradan Yubaba’nın ikizi Zeniba’nın Yubaba’nın luks odasının ve saraya benzeyen katının aksine cok sade, daha cok yaşlı ve mutlu bir kadının olması gerektiği gibi rahat bir kulubede yaşadığını oğreniriz. Belki de bu yuzden Zeniba Yubaba’nın şımarık cocuğu Boh’u gorduğunde onu bir fareye donuşturur ve Zeniba’nın kargasını da minicik bir kuşa cevirir. Boh hayatın zorluklarını ve kendi ayakları uzerinde durmayı Chihiro ile birlikte cıktıkları Zeniba’nın evine giden yolculukta oğrenir. Oyle ki buyunun etkisi bittiğinde dahi Yubaba’yı gorene kadar bir fare olmaktan vazgecmez. Boylece Chihiro, Yubaba, minik kuş, fare Boh ve Kaonashi (No Face) Haku’yu kurtarmak icin Zeniba’nın evine olan yolculuklarına başlarlar. Bu yolculukta elbette Kamajii’nin onlara verdiği, tam da dordune yetecek kadar sayıda tren bileti ile gercekleşir. Trenin rayların ustune kadar taşan nehrin ortasından gecer ve gectiği duraklarda insan şeklinde siluetler vardır. Bu tren cok buyuk ihtimalle gercek dunyanın yuzeyinden gecmektedir ama aslında Ruhlar Dunyası’nda yer almaktadır. Benzer temaları daha once My Neighbour Totoro’da da gormuştuk ve bu sefer orada iki dunya arasındaki taşıma işini otobus şeklinde bir kedi yapıyordu. Aynı anlatımı Grave of the Fireflies’da da ruhlar dunyasında trene binen iki kardeş uzerinde gormuştuk. Burada asıl dikkat edilmesi gereken konu şuphesiz bu tren yolculuğunun bir geri donuşu olmayışıdır. Cunku herkes icin bir bilet veren ve dort biletin tamamını arkadaşları icin harcayan Chihiro geri donemeyeceğini bilir. Boylece Chihiro kendisine verilen işin sorumluluğu dışında Haku ve diğerleri icin bir ozveride bulunur. Artık okulda arkadaşlarından ayrıldığı icin hayıflanan ve ailesine sitem eden kız cok uzaklarda kalmıştır. (Buyumenin ip uclarını arabada okul arkadaşlarının verdiği bukete bakarken de goruruz. Chihiro bukete bakıp “Şansa bak aldığım ilk cicek buketi bir veda buketi...” der. Bu sozde alttan alta buyuyeceği ve erkek arkadaşından alacağı buketin ip ucları vardır.) Zorluklar ve ozveri onu bir yetişkine, bambaşka bir insana donuşturmuştur. Bu temanın işlenişini Miyazaki’nin Howl’s Moving Castle isimli eserinde de yine buna benzer bir şekilde gorduğumuzu unutmamamız gerekir. Hatta o eserdeki zıplayan korkuluğun ilk mujdesi de buradaki Zeniba’nın zıplayan lambası olarak duşunulebilir. Lambanın, ışığın yol gosterici sembolik anlamı da duşunulduğunde evi arayan dortluyu Zeniba’nın kulubesine goturen lamba guzel duşunulmuş bir ayrıntıdır. Ayrıca Spirited Away’in başındaki, tunelden sonra karşımıza cıkan 4 renki pencereler de Howl’s Moving Castle’da değişimi sembolize eden ayrı bir anlamla karşımıza cıkarlar. Chihiro ve arkadaşları Zeniba’nın evine vardıklarında muhru ona geri verirler ve Chihiro Haku’nun icindeki laneti kaldırmasını ister. Zeniba bu laneti aslında Yubaba’nın koyduğunu ve Haku’nun yaptıklarından sorumlu olmadığını hukmeder ve Haku’yu yaptıkları yuzunden daha fazla sorumlu tutmaz. Aynı zamanda Zeniba Chihiro’yu koruması icin Boh ve No Face’in yardımları ile orduğu sac tokasını Chihiro’ya hediye eder. Bu da az once yukarıda anlattığım, cadıların orgu orerek insanların kaderlerini değiştirdikleri fikrini daha belirgin bir şekilde gostermektedir. Zeniba aynı zamanda No Face’e ona yardım etmesi karşılığında bir yuva sunar. Boylece No Face’in artık ait olduğu bir yeri vardır ve başı boş gezmek zorunda değildir. Butun bu ip ucları sonucunda No Face’in neyi sembolize ettiğini anlamak oldukca guctur. Belki de maskeli bu ruh insan ruhunu temsil etmektedir. Bir anda bir canavara donuşebilen, karşısındaki her şeyi silip supren ve surekli daha fazlasını isteyen, bunu yaptıkca da daha fazla korkunclaşan ve daha karmaşık bir karakter kazanan bir canavar. Ama buna karşın azla yetinip bir işe yaradığında mutlu bir yuvaya sahip olabilecek bir ruh. Belki bu yuzden No Face Yubaba’nın Banyo Evinin olduğu şehirde dukkanlarda kalmakta ve başıboş etrafta gezmektedir. Doğanın hic bir duzenine, hic bir kuralına uyamayan, bir şeyleri sindirmeden konuşamayan, kendini ifade edemeyen, daha da kotusu kendine bir işlev, bir yer bulamayan bu ruh pek ala doğadan dışlanmış insanın ruhu olabilir. Cok fazla sayıda olmaları ve yuzlerinde maske ile dolaşmalarının nedeni bu olabilir. Daha da otesi, No Face ve bir insan olan Chihiro’nun arasındaki bu yakınlık, bu birlikte olma isteği de bu şekilde anlam kazanabilir. Oğlunun ortadan kaybolduğunu anladığında cılgına donen Yubaba, ki paraları hesaplamaktan bunun farkına ancak Haku soylediğinde varabilir, karşılığında Chihiro’yu ve ailesini serbest bırakmasını kabul ederek Haku’yu oğlunu kurtarması icin geri gonderir ve Haku geri donerek oldukca barışcıl yollarla cadının yanından ayrılan Chihiro, minik kuş ve Boh’u alır. Geri donuş yolunda Haku’nun ejderha formunda sırtına binmiş Chihiro onun gercekte kucukken icine duştuğu nehrin tanrısı olduğunu anlar ve cocuğun kulağına gercek ismini fısıldar. Haku’nun gercek ismi daha sonradan doldurulmuş ve kurutulmuş bir nehir olan Nigihayami Kohakunushi’dir. Boylece filmin başındaki kurumuş nehir yatağı, tunel ve Banyo Evi arasında oluşup kaybolan nehir, Haku’nun ejderha formu, banyoda arınmak icin gelen buyuk nehir ruhu bir araya gelir ve nihayet bir anlam kazanır. Miyazaki’nin başından beri ilmiklerden gecirdiği iplik en sonunda son dikişi atar ve hikaye aslında burada tamamlanmış olur. Geriye sadece mutlu sonu pekiştirmek kalır. Chihiro geri donduğunde onu bir bulmaca beklemektedir. Yubaba son bir sınav olarak kızın onune aralarından ailesini secmesi gereken birkac domuz koyar. Chihiro bir şekilde (Buyuk ihtimalle Zeniba’nın ona verdiği sac tokası sayesinde) oradaki domuzlardan hic birinin kendi anne babası olmadığını anlar ve en sonunda Chihiro’nun kontratı bozulur. Chihiro herkesle vedalaşır ve ailesinin yanına donmek icin tunele doğru yola cıkar. Bu sırada Haku ile vedalaşmalarında Haku onunla tektar bir araya geleceklerine dair bir soz verir. Aslında filmin sonunda burası da oldukca anlamlıdır. Haku gercek kimliğini hatırlamıştır ve artık daha fazla Yubaba’nın kontrolunde değildir. Ancak ruhu olduğu nehir sanayileşme surecinde kurutulmuştur. Bu yuzden Kohaku aslında Chihiro ile geri donemez ama yine de tekrar bir araya gelecekleri cok buyuk ihtimalle Chihiro’nun buraya geri doneceği anlamına gelmektedir. Nihayet Chihiro ailesi ile bir araya gelir ve arkasına bile bakmadan tunelden cıkarlar. Nihayet tunelin dışına cıktıklarında tunelin girişinde bıraktıkları arabayı toz icinde, ustunde yapraklarla bulurlar. Spirited Away burada Alice in Wonderlands’den oldukca kesin bir şekilde ayrılır cunku Alice seruvenini tamamladığında aslında başından beri piknikte olduğunu ve uyukladığını fark eder. Ancak zaman acısından Chihiro’nun seruvenleri gercektir. Aradan gecen zamanda araba toz ve yapraklar altında kalmıştır cunku. Tunelden cıktığında Chihiro uzun uzun arkasında bıraktığı tunele bakar. Buradan net bir şey cıkartamayız. Yaşadıklarını unutup unutmadığını bilemeyiz. Ancak bildiğimiz, en azından tahmin ettiğimiz bir şey vardır. Chihiro’nun icinde artık uyanmış, sorumluluk alabilecek, bir iş yapabilecek bir guc uyanmıştır. O artık kucuk bir kız değildir. En azından yetişkinliğe kucuk de olsa bir adım atmıştır. Zaten filmin İngilizce versiyonunda Chihiro artık yeni gideceği okulunda kendi başının caresine bakabileceğini soyler. Boylece hikaye biter ve film sona erer. Chihiro geri donuş yolundayken... Burada anlattıklarımın dışında filmde başka semboller de kullanılmaktadır. Zeniba ve Yubaba yine Miyazaki’nin kullanmaktan cok hoşlandığı ters kutuplardır. (Ying-yang) Her ikisinin de dış gorunuşu birbirinin tamamen aynısı olduğu halde dış gorunuşlerindeki cirkinlik ic dunyalarında farklı etkiler yapmıştır. Howl’s Moving Castle’da ana karakter ic dunyasını iyileştirdikce guzelleşirken, burada cadıların dış gorunuşlerinin ic dunyalarına bağlayıcı bir etkilerinin olmadığını goruruz. Zeniba azla yetinmesini bilen, kendisine kole değil hakkını verdiği yardımcılar alan, başkalarına yardım eden bir insandır. Yubaba ise Zeniba’nın arkasında durduğu herşeyin tam tersini yapmaktadır. Miyazaki Howl’da insanın dış gorunuşunden ic gorunuşleri anlaşılabilseydi ne olurdu temasını işlerken, Spirited Away’de değişmeyen dış gorunuşun ic dunyamıza etki edemyeceğini gostermek istiyor. Bir diğer nokta da arınan nehir tanrısının verdiği iyileştirici bitkisel kek. Bu kek yendiğinde yiyenin yediklerini kusmasını sağlıyor. Peki madem nehir tanrısının boyle bir hediye verecek gucu vardı, o halde neden en başta bunu kendisinde kullanıp icine atılan butun copleri kusmadı? Burada aslında hediye olarak verilen kek Chihiro’nun karşılık beklemeden yaptığı yardımı sembolize ediyor. Diğer herkes yolundan kacışırken Chihiro hic bir aşağılama ve tiksinme mimiği yapmadan tanrıya yardım ediyor. Ustelik bunu yaparken yardım etme amacıyla hayatını da riske atıyor. Şuphesiz bir insanın karşılık beklemeden yardım etmesi, elinden gelenin en iyisini yapması onu ac gozluluk ve hırstan uzaklaştıracak bir harekettir. Karşılıksız yardım eden bir insan icindeki hırsı ve acgozluluğu de kusar, onlardan arınır. Haku ve Chihiro arasındaki karşılıksız yardımın bir ilac olarak aldığı sembolik bir nesnedir bu kek. Aynı şekilde Chihiro bir kez daha Kaonashi’ye de karşılıksız yardım ederek onu bu duygulardan arındırmıştır. Spirited Away, diğer pek cok Miyazaki yapımı gibi rahatlıkla izlenebilen, aksiyonu, macerayı ve duygusallığı icinde barındıran mukemmel bir baş yapıt. Ancak yine diğer pek cok Miyazaki filminde olduğu gibi alegorik anlamlar ve semboller ile yuklu ve kazandığı butun odulleri kesinlikle sonuna kadar hak ediyor. Bonus DVD’den Kısa Kısa: Miyazaki’nin kafasında filmin fikri yakın arkadaşının 10 yaşındaki kızına bakıp “Acaba hep boyle şu anda olduğu gibi kalabilecek mi?” sorusu uzerine oluşmuş. Chihiro’ya ciceği veren en iyi arkadaşı Rumi aynı zamanda Chihiro’yu seslendiren aktorun ismi. Miyazaki Chihiro’nun annesini masasının karşısında oturan bir Gibli calışanına bakarak modellemiş. Ozellikle yemek yerkenki el hareketlerini... (DVD’de anlatıcı “Miyazaki işte boyle bir insan...” diyerek şaka yoluyla biraz da yonetmeni iğneliyor.) Ghibli studyosunda gece 11’de sırayla herkes butun calışanlar icin yemek yapıyor. Buna Miyazaki’nin kendisi de dahil. (Oğlen saatlerinde gece 11 yemeği icin Miyazaki yapacağı yemeğe “Zavallı adamın Corbası” ismini koymuş.) Miyazaki filmde eski Japon mimarisi ile yapılmış binaları Japonya’daki bir acık hava muzeisine yaptığı sayısız ziyaret sonucunda oluşturmuş. Haku’nun yaralanıp ejderha halindeyken Chihiro’nun ilacı ejderhanın ağzına verme sahnesini cekebilmek icin cizerler veterine gidip bir tane Golden Retriever’ın ağzına aynı şekilde bir lokma sokmaya calışıp bunu kameraya almak zorunda kalmışlar. Spirited Away’in dublajı Ghibli studyosunda yapılmış ve aktor ile ses ekibi arasında normalde olması gereken ses gecirmeyen cam yokmuş. Tavuk yeme ve bir yandan konuşma sahnesinde sesin gercekci cıkması icin KFC’den bir kova tavuk alınmış. (Miyazaki’nin ilk verilen arada koşturup tavukları didiklediğini de gorebiliyorsunuz.) Filmdeki Audi’nin yolda cıkardığı sesleri kaydedebilmek icin yine aynı model bir Audi kullanılmış. __________________