Aralarında Turkiye’nin de bulunduğu 5 farklı ulkede yapılan araştırma, ulkelere gore farklılık gostermekle beraber oğretmenlerin yarısından coğunun sinirbilim efsanelerine inandığı gosterdi.

Şehir efsanesi* “modern cağın kulaktan kulağa yayılan doğruluğu şuphe goturur, uydurma folklorik hikÂyelerine verilen ad” olarak tanımlanır. Sinirbilimde de bu tur efsaneler giderek yaygınlık kazanıyor. Orneğin:

- Gunde 6- 8 bardak su icmezsek beynimiz buzuşur.

- Beynimizin aslında yuzde 10’unu kullanıyoruz.

- Beyninin sağ tarafını kullananlar ile sol tarafını kullananlar farklı oğrenme kalıplarında sahiptir.

- Beyin gelişimi 0-3 yaş arasında olur, bundan sonra gelişim eğrisi duzleşir, yani gelişim duraklar.

- Beyin gelişim farklılıklarından kaynaklanan oğrenme problemleri eğitimle giderilemez.

Bu goruşler cok yaygın olmalarına karşın bilimsel temelleri yok ya da cok zayıf. Ucuncusu haric, yukarıdaki beş başlıktan dordunu iceren 7 tane sinirbilim efsanesinin gecerli olup olmadığı, icinde Turkiye’nin de bulunduğu 5 farklı ulkedeki ( İngiltere, Hollanda, Yunanistan, Cin) stajyer oğretmenler ile yapılan bir calışmada araştırıldı. Diğer uc soru; kısa koordinasyon egzersizleriyle beynin sağ yarısı ile sol yarısı arasındaki uyumun arttırılabileceği, cocukların şekerli icecekli aperatif sonrası dikkatlerinin dağıldığı ve kişilerarası oğrenme farklılıklarının beyin yarımkureleri arası dengedeki farklılıklarından kaynaklandığı. Ulkelere gore farklılık gostermekle beraber oğretmenlerin yarısından coğunun araştırma kapsamında efsanelere inandığı ortaya koyuyor.

Sinirbilim efsanesi dediğimiz olgu2002 yılında İngiltere’deki Ekonomik İşbirliği ve Uyum Toplantısı’nda “Beyin araştırmalarından elde edilmiş, bilimsel olarak tanımlanmış gerceklerin yanlış anlaşılma, yanlış okunma ya da yanlış alıntılanarak eğitim alanındaki araştırmalarda ve diğer bağlamlarda kullanılması.” şeklinde tanımlandı.

Kultur: Efsanenin serpildiği ortam

Terminoloji farklılığı ya da dil farklılığı bilimsel bilgiyi kendi kendine yayılan goz boyayıcı duşuncelere donuşturebiliyor. Bircok efsanenin uluslararası popularitesi bu faktorlerin global boyutuna da dikkat cekmektedir.

Bu efsanelerin yayılmasını kolaylaştıran başka bir faktor de karşı kanıta erişmenin guc olduğu ve/veya sadece sinirbilim dergilerinde bulunup alanın uzmanları olmayanlar tarafında gozden kacma, yanlış anlama, ihmal etme olasılığının olduğu durumlardır. Orneğin sağ beyin – sol beyin teorisi. Kendi icinde farklılıklar barındırmakla beraber, bu teoriye gore sezgisel oğrenenler sağ beynini kullanırken, sıralı oğrenenler sol beynini kullanır. Bu efsanenin altındaki bilimsel gercek bazı bilişsel sureclerin eşlik eden noronal aktiviteye gore lateralize olduğudur, yani beynin sağ ya da sol tarafında yer aldığıdır. Beyin goruntuleme calışmaları, sağlıklı olarak değerlendirilirse, gunluk işlerimiz sırasında beyindeki aktivitenin oldukca yaygın olduğu gorulur. Ancak bu bulguların bilgisizce yorumlanması halinde bu yaygın aktiviteden bağımsız sağ ya da sol beyin yarısına yerleşik aktivitelerden bahsedilir.

Onyargı: Efsaneler nasıl şekillenir ?

Sinirbilim efsaneleri de kulturel, duygu durum, hatta gelişimsel faktorlerden etkilenirler. Orneğin zihin-beyin ilişkisi kolayca formule edilebilecek basitlikte değildir. Bu karmaşık ilişkideki aşırı basitleştirme on yargılarla beraber yanlış anlamaların kapısını aralar. Materyalist perspektiften uzaklaşıp dualizme meylettikce beyin ile zihin arasındaki etkileşim yok sayılır ya da kucumsenir. Boylece cok fazla biyolojik belirlenimli, oğrenme icin keskin biyolojik sınırlara sahip bir beyin tasarımı ortaya cıkar. Eğiticilerin zihin-beyin ilişkisi hakkında tuttukları taraf din gibi kulturel formlar tarafından da belirlenir. Orneğin beyin gelişim farklılığından kaynaklanan oğrenme problemlerinin eğitimle giderilemeyeceği duşuncesi İngiltere’deki oğretmenler arasında yuzde 16 iken Cin’de bu oran yuzde 50’ye yaklaşıyor.

Erken gelişim ve “uc yaş” efsanesinin sırrı

Bu efsaneye gore , 0-3 yaş arası beyin gelişiminin buyuk kısmının tamamlandığı kritik bir devredir ve bundan sonra cocukta gelişim eğrisi sabitleşir. Bu goruşun olgusal tohumları var. Beynin bazı bolgelerinin gelişiminde kritik ve duyarlı periyotlar tanımlandı. Bundan sonra ileride oğrenme icin onemli olan okul oncesi deneyimlerin onemine vurgu yapılmış, ancak aşırı basitleştirme daha sonra yanlış anlamalara neden olmuştur. Norogelişimsel calışmalar erken cocukluk cağının oğrenme icin ozel bir zaman dilimi olduğu goruşune bugune kadar cok az destek sundu. Ne sinirbilim ne de eğitim araştırmaları eğitim yatırımlarının maksimum getiriyi sağlayacağı yaş konusunda basit bir mesaj sunabildi. Aksine, bulgular cocukların oğrenmesini kolaylaştıracak eğitsel mudahalelerin başarısının onların ozgun ihtiyaclarına, ozelliklerine ve eğitsel mudahalenin turu ve zamanlamasına bağlı olduğunu duşunduruyor.

Zararları

Sinirbilim efsaneleri sadece akademik bir konu değil. Toplum uzerinde yanlış yonlendirici, zararlı etkileri var.

Orneğin Cinli bir oğretmen inancı ve kulturu gereği, oğrenme gucluğu olan bir cocuğa doğanın doğal bir urunu olarak gorup o oğrenciyle, sozgelimi İngiltere’deki bir oğretmen kadar ilgilenmiyor. Cunku onun goruşune gore bu konuda eğitimin yapacağı fazla bir şey yok.

Ya da 0-3 yaş beyin gelişim efsanesi ebeveynleri o kadar sıkıntıya sokuyor ki, o uc senede “treni kacırmamak icin” cırpınıp duruyorlar. Oyuncak firmaları da boş durmuyor bu arada, beyni uyaran oyuncakları piyasaya surerek bu ebeveynlere “yardımcı oluyorlar... Hatta bu efsaneyi temel alan eğitim politikaları one suruluyor (Bkz kutu haber).

Peki ne yapmalı?

Yapılması gereken en onemli şey sinirbilim ile eğitim, toplum arasındaki ucurumu kapatacak mudahalelerde bulunmak. Bu yondeki calışmalar son yıllarda giderek ivmeleniyor. Sinirbilim eğitimi, eğitimsel sinirbilim gibi yeni alanlar belirmeye başladı. Bu alanlardaki calışmalar arttıkca efsaneler ureyecek, coğalacak ortam bulamayacak ve “gercek” sahnedeki yerini alacak.

Kaynak

__________________