Gectiğimiz ay yayınlanan bir derleme makalede, yazarlar pandaların korunmaya değer olup olmadığını tartışmışlar. Boyle bir tartışmanın olmasının sebebi, pandaların kimi cevrelerce "umutsuz vaka" olarak değerlendirilmesi. Hatta bazı bilim adamlarınca pandaların evrimsel acıdan yok olmaya mahkum, yani cul-de-sac oldukları iddia edilmekte.

İlgili makalede, pandaların hic de iddia edildiği gibi yok olmaya yuz tutmadıklarını iddia eden yazarlar, bu duruma işaret eden kanıtlarını birkac farklı alandan topluyorlar. Pandalar uzerine yapılan morfolojik, ekolojik, genetik ve populasyon genetiği calışmalarınden elde edilen bulguları birleştirerek oldukca ikna edici bir resim ciziyor Wei ve diğer yazarlar.


Pandaların korunmaya değer olmadığını ileri surenlerinse dayandıkları bazı noktalar var. Oncelikle bu canlıların diyetleri bambuyla sınırlı ve bambu besleyici değeri pek de yuksek olmayan bir bitki. Ayrıca pandalar kucuk populasyonlar halinde yaşayan canlılar ve genetik ceşitlilikleri cok duşuk. Son olarak hem dişi pandaların doğum oranları, hem de doğan yavrularının hayatta kalma başarıları duşuk. Butun bunlar da panda populasyonlarının varlıklarını devam ettirme potansiyellerini ciddi oranda azaltan etmenler. Sadece bu olgulara baktığımızda, pandaların yok olmaya mahkum olduklarını duşunmek cok kolay. Ancak konuyla sistematik olarak ilgilenen yakın donem calışmalara goz attığımızda bu argumanların hepsinin yanlışlandığını goruyoruz. İlgili makale de butun bu calışmaların bulgularını topluyor.

Makalenin uzerinde durduğu konulara donersek; yazarlara gore ozelleşmiş bambu diyeti pandaların soylarının tukenmesine neden olacak bir etmen değil, fakat onların yaşadıkları ortama ne kadar iyi uyum sağladıklarının bir gostergesi. Bambuların besin değeri cok duşuk olmasına rağmen (bambuların % 70-80’i seluloz, hemiseluloz ve ligninden; sadece geriye kalan % 20-30’u protein, kolayca-sindirilebilir-karbonhidrat ve yağdan oluşuyor); gorunuşe gore pandalar, bambuların hem besleyici değerleri daha yuksek olan yapraklarını ve tomurcuklarını yiyorlar, hem de ortam şartlarına gore farklı tur bambularla beslenebiliyorlar. Ayrıca, bu ozelleşmiş diyetlerinin sonucu olarak enerjilerini de ekonomik kullanıp gun icerisinde beslenmek dışında cok fazla hareket etmiyorlar. Bir diğer uyarlanım, -yakın akraba turlerde gorulmeyen bir şekilde- pandaların on ayaklarında oynar bir baş parmak geliştirmeleri –ki bu da pandaların bambuları daha rahat kavramasını ve manipule etmesini sağlıyor. Ayrıca yazarlar, panda cene kemiğinin, kafatasının ve dişlerinin de bambuları en rahat sindirebilecek şekilde evrildiğine işaret eden kanıtlar sunuyorlar.

Pandaların korunmaya değer olduklarını gosteren, bir diğer grup-kanıt, genetik calışmalardan geliyor. Gene ozelleşmiş bambu diyetiyle alakalı olarak pandaların, –yakın akrabaları turlerin aksine- et sindirimine yardımcı olacak genlerde fonksiyon-bozucu mutasyonlar biriktirdiklerini gosteriyorlar. Bir diğer deyişle, et tuketimiyle alakalı genlerin bir kısmı pandalarda işlevlerini kaybetmiş. Sadece bambularla beslenen bir tur icin et tuketimine yardımcı olacak genlerin, doğal secilim tarafından korunmasını beklemek cok da anlamlı olmayacaktır elbette. Diğer taraftan, yazarların sonuclarından yararlandığı bir başka calışma panda bağırsağında yaşayan ve selulozu sindirebilen bakteriler buluyor. Evrimsel surecte ortaya cıkmış ve devam etmekte olan bu karşılıklı yarar sağlama ilişkisi, pandaların bambu tuketimi konusunda ne derece ileri uyarlanım gosterdiğinin bir diğer kanıtı.


Pandaların soyları 8 milyon yıl geriye gidiyor; yakın akrabalarıyla olan ortak atalarından ayrıldıkları bu 8 milyon yılda bambu tuketimi uzerine ozelleşmiş bir yaşam şekili geliştirmişler ve bunda oldukca iyiler. Ustelik, gorece kısa aralıklarla gercekleşen toplu bambu olumlerine rağmen (bambular her 40 ila 100 yılda bir cicek acıyorlar ve hemen ardından oluyorlar) bunu başarabilmişler. Eğer en başta sıralanan argumanlar doğruysa, yani eğer pandalar soylarını devam ettirecek potansiyele sahip değillerse, bu 8 milyon yılda ya da en azından son birkac milyon yıllık doneminde panda populasyonlarının sistematik olarak kuculuyor olması gerekiyor. Bu olasılığı araştıran bilim insanları, buna dair herhangi bir belirti gormuyorlar. Gordukleri şey, aynı bolgede yaşayan ve soyu tehdit altında olan başka tur hayvanların (orn; kedi ayısı, Ailurus fulgen) populasyon oykulerinden cok da farklı değil. Bu hayvanların populasyonlarındaki onemli kuculmeler, buzul cağı gibi radikal iklim değişikliklerine ve doğal yaşam uzerindeki insan etkilerinin yoğunlaştığı son iki bin yıllık doneme denk geliyor.

Panda populasyonlarının duşuk genetik ceşitliliğe sahip olduğunu iddia eden bir diğer arguman ise yeni yapılan calışmalarla yanlışlanıyor. Aslında daha onceki calışmalar gercekten de bu yonde sonuclar bulmuşlar. Fakat yakın donem calışmarın hepsinde panda populasyonlarının genetik ceşitliliği ortalama ya da ortalama-ustu seviyede cıkıyor. Farklı calışmaların bulguları arasındaki bu ayrımın sebebi ise, yakın donem calışmalarının giderek daha fazla genetik belirtec (genetic marker) kullanabiliyor olması. Boylece calışmaların istatistiksel gucu artıyor ve daha net sonuclara erişilebiliyor. Ayrıca, soyu tukenme tehlikesi altında olan diğer turlere (orneğin boz ayı, Ursus arctos) kıyasla pandaların daha yuksek genetik ceşitliliğe sahip oldukları da bir başka calışma tarafından gosterilmiş.

Son olarak, pandalar hic de soylendiği gibi duşuk doğum oranlarına sahip değiller. Dişi pandaların normal periyodu olan her iki yılda bir urediklerini ve sağlıklı yavrular dunyaya getirdiklerini; daha sonra da bu yavruların buyuk oranda hayatta kaldıklarını gosteren bulguları derlemiş yazarlar. Ve hatta, panda populasyonlarının –uzun suren koruma faaliyetlerinin de etkisiyle- buyuduğunu gosteriyorlar.

Ozetle, pandaların cul-de-sac, yani umutsuz vaka oldukları yonundeki argumanların hic birisi son donem yapılan calışmalar sonucunda doğru cıkmıyor/yanlışlanıyor.
Ne mutlu ki oyle!

Pandaların (Ailuropoda melanoleuca) doğal ortamlarındaki dağılımı dunya uzerinde cok ufak bir alanla (Cin’in 5 ayrı dağlık bolgesinde toplam 23049 km2 alan) sınırlanmış durumda. 2002 yılında yapılan tahminlere gore bu 5 populasyonda toplam 1596 panda yaşıyor. Bu rakamların da işaret ettiği uzere pandaların soyları ciddi tehdit altında. İlginc bir nokta ise pandaların Carnivora (etciller) takımının bir uyesi olmalarına rağmen otobur olmaları, yazıda da belirtildiği gibi pandalar sadece bambuyla besleniyorlar.

*cul-de-sac, en genel anlamıyla ‘cıkmaz sokak’ demek; fakat konumuzla ilgisi bakımından ‘soyunu devam ettirme potansiyeli olmayan’

Kaynak

__________________