PETER DOCKRILL

Bir fizikci, uzaylıları hicbir zaman goremeyeceğimize yonelik epey moral bozucu bir acıklama one surmuş.

Evren hayal edilemez denli buyuk ve belki de yaşam sunan sonsuz sayıda gezegenle dolu. Peki herkes nerede?

Bu sorunun merkezinde, Fermi İkilemi şeklinde adlandırılan bir şey yatıyor: Samanyolu galaksimizin dışı bir yana, icinde bile milyarlarca yıldız olmasına rağmen; şimdiye kadar gelişmiş bir uzaylı medeniyetinin işaretine rastlamadık. Peki neden?

Bu yerinde bir soru. Ayrıca, bilim insanları ve duşunurlerin, bu ikilem onlarca yıl once ortaya cıktığından beridir nesillerce boğuştuğu bir soru da.

Bazıları, uzaylıların kış uykusunda olabileceğini veya gizemli bir şeyin, uzaylıların evrim gecirmesini onluyor olduğunu one suruyor. Belki de yalnızca, bizimle bir şey yapmak istemiyorlardır?

Rusya’daki Ulusal Elektronik Teknolojisi Araştırma Universitesi’nde (MIET) calışan kuramsal fizikci Alexander Berezin, Evren’de gorunurde neden yalnız olduğumuza dair gecen yıl bir acıklama ortaya surdu ve Fermi İkilemi’ne karşı, kendisinin “İlk giren, son cıkar” şeklinde adlandırdığı bir cozum sundu.

Berezin’in, henuz yayınlanmayan ve diğer bilim insanlarının incelememiş olduğu bu tezine gore; bu ikilemin, “tartışmalı varsayımlar gerektirmeyen ufak bir cozumu” var fakat “bunu kabul etmek kolay olmayabilir.” Cunku bu cozum, kendi medeniyetimiz hakkında, yok olmaktan bile daha kotu olan bir gelecek ongoruyor.

Berezin’e gore, Fermi İkilemi’ne karşı one surulen bazı cozumler, uzaylı yaşamını cok dar bicimde tanımlıyor.

“Yıldızlararası seviyeye yukselen medeniyetlerin kendine ozgu tabiatı onem taşımamalı” diye yazıyor.

“Bunlar bizim gibi biyolojik canlılar olabilir, kendisini oluşturanlara karşı isyan eden serseri yapay zekalar olabilir ya da Stanislaw Lem tarafından yazılan Solaris romanında belirtildiği gibi, etrafa dağılmış ve gezegen olceğinde olan zihinler de olabilir.”

Elbette, boylesine geniş bir olcekle dahi, bu şeylerin kanıtını hÂl goremiyoruz.

Ancak Berezin bu ikilemi cozmek amacıyla, dunya dışımı yaşamı tanımlama konusunda endişe etmemiz gereken tek şeyin, bu yaşamın mevcudiyetini gozlemleyebileceğimiz fiziksel eşik olduğunu soyluyor.

Berezin şoyle acıklıyor: “Nesnel olarak olcebileceğimiz tek değişken; yaşamın, Dunya’dan belirli bir uzaklıkta, uzayın dış kısımlarından tespit edilebilir hale gelme olasılığıdır”

“Durumu daha basit hale getirmek icin, buna ‘A parametresi’ diyelim.”

Eğer bir uzaylı medeniyeti, bir şekilde A parametresine ulaşmazsa (bu ister yıldızlararası yolculuğu geliştirmekle, ister uzay boyunca iletişim yayını yapmakla, isterse de diğer yontemlerle olsun); bu medeniyet hÂl mevcut olur fakat bizim bu ikilemi cozmemize yardım etmez.

Berezin’in one surduğu “İlk giren, son cıkar” cozumu ise daha acımasız bir senaryo teşkil ediyor.

Kendisinin one surduğu hipoteze gore, “Yıldızlararasında yolculuk yapabilecek kapasiteye ulaşan ilk yaşam, kendisinin yayılmasını desteklemek amacıyla tum rekabeti ortadan kaldırmak zorunda kalırsa?”

Berezin’in acıkladığına gore bu durumun anlamı; buyuk olcude gelişmiş olan dunya dışı bir medeniyetin, diğer yaşam bicimlerini bilincli şekilde yok etmesi olmak zorunda değil. Fakat belki, “tıpkı bir inşaat ekibinin bina yapmak icin bir karınca yuvasını imha etmesi, cunku bu yuvayı koruma niyetlerinin olmaması gibi; bizim varlığımızın farkına varmayacaklardır?”

Peki Berezin, bizlerin burada karınca olduğunu ve henuz uzaylılarla karşılaşmama sebebimizin de yalnızca, boylesine akıl almaz olcude ustun yaşam bicimlerinin, henuz medeniyetimizi pervasızca yok etmemesi olabileceğini mi one suruyor?

Hayır. Cunku muhtemelen biz karınca değiliz ve biz, butun bu zaman boyunca aradığımız yerleri gelecekte yok edecek olanlarız.

“Yukarıdaki hipotezin doğru olduğunu varsayarsak, bu durum, bizim geleceğimiz icin hangi anlamı taşıyor?” diye yazıyor Berezin.

“Bunun tek acıklaması, antropik ilkedir. Bizler, bu [yıldızlararası] aşamaya ilk gecenleriz. Buyuk ihtimalle de, bu aşamadan ayrılacak son canlılar olacağız.”

Tekrardan; boyle muhtemel bir yıkımın kasten tasarlanmış veya duzenlenmiş olması gerekmiyor. Bu, herhangi birisinin kontrol edemeyeceği kadar buyuk ve tamamen serbest olan bir sistem gibi de yuruyebilir.

Berezin’in verdiği orneklerden biri, serbest piyasa kapitalizmi. Diğer bir ornek de; sınırsız bicimde guc toplayan bir yapay zekanın tehlikeleri olabilir.

“Serseri bir yapay zeka, butun bir super kumeyi kendi kopyaları ile doldurabilir ve her bir yıldız sistemini super bir bilgisayara donuşturebilir; ustelik, boyle bir şeyi neden yapacağını sormak da bir işe yaramaz” diye yazıyor Berezin.

“Onemli olan tek şey, onun bunu yapabiliyor olmasıdır.”

Bunlar, epey korkutucu bir Fermi manzarası oluşturuyor; temel olarak, yarıştığımızı bile bilmediğimiz olumcul bir yarışın kazananları olabiliriz veya Cosmos sitesindeki Andrew Masterson’un soylediği uzere: “Bizler ikilemin cozumuyuz.”

Berezin bile bu konuda yanılmayı umduğunu itiraf ediyor. Ayrıca, diğer pek cok bilim insanının, uzaydaki gelişmiş yaşam hakkında duymayı beklediğimiz haberlere yonelik cok daha iyimser goruşlerinin olduğunu belirtmekte fayda var.

Ancak bu fizikcinin goruşleri, zaman ve uzayda; nicin kaderimizde yıldızlara tek başımıza bakmanın yazılı olabileceğine yonelik ortaya atılan en son bilimsel acıklama olma ozelliğini taşıyor; her ne kadar aksini istesek de.

Tez, arXiv.org sitesinde mevcut.









ScienceAlert


__________________