“Saniyenin binde biri” gibi oldukca kısa bir zaman dilimi…

İnsan sahip olduğu şuur ve zekaya rağmen bu kısa zamada kendi bilgisi dahilinde hicbir işlemi yerine getiremez.

Ancak goz ve beyin kusursuz bir uyumla “saniyenin binde biri”nde olağanustu işlemler gercekleştirir.

Orneğin lens tarafından retinada odaklanan goruntu elektrik sinyallerine donuşturulur ve “saniyenin binde biri”nde, optik sinirler aracılığıyla beyne ulaştırılır. Bu sayede lezzetli bir yiyeceğe bakarken ve ardından onu alıp iştahla yerken, gorme, algılama ve eyleme donuşturme hareketi cok seri bir bicimde gercekleştirilmiş olur.

Bir video klip seyrederken, yaklaşık 2-3 saniyede bir, bir dizi hızlı ve birbiriyle bağlantısı olmayan gorsel sahnenin değişimini takip ederiz. Bu hızda bir değişim, eski moda bir televizyon icin hızlı olabilir. Ancak bu değişim hızı, goruntuleme sistemlerinin en mukemmeli olan gozun hareketleri ile oluşan değişim hızına gore yedi kat daha yavaş kalır. Cunku gozlerimiz, kalp atışlarımıza oranla dahi daha sık hareket ederler. Ayrıca tıpkı kalp atışlarımızı kontrol edemediğimiz gibi, farkında olmadan gozlerimizin hareketlerini de kontrol edemeyiz. Kuşkusuz bu durum beynin surekli bu bilgileri dengelemek zorunda olması anlamına gelir ve bu, ancak bir dizi mucizevi olayın birbirini izlemesi ile gercekleşebilir.

Beyin Surekli Değişen Goruntuleri Nasıl Organize Eder?
Son derece gelişmiş bir bilgisayar gibi calışan beyin aslında tıpkı diğer organlar gibi milyonlarca kucuk hucreden oluşmuştur. İnsan beyninin yuzeyinde her milimetrekarede 100.000 dolayında sinir hucresi vardır. Bu, beyinde toplam olarak yaklaşık 10.000.000.000 (10 milyar) sinir hucresi bulunduğu anlamına gelir. Yani beyin 10 milyar kucuk canlının oluşturduğu bir organdır. Bu canlılardan bir kısmı gozden gelen mesajları yorumlayarak, birbirleri ile koordinasyon halinde gorme olayını gercekleştirirler. Bu sayede son derece yuksek bir hızla değişen goruntuler, kişinin kavrayabileceği bir şekilde organize edilmiş olur.

Gorme İşleminde Teknolojiyi Geride Bırakan Netliği Sağlayan Nedir?

Gozumuz anlık cekimleri yakalayan bir fotoğraf makinesi değildir. İnsan gozunun işleyişi daha cok bir video silsilesine benzemektedir. Bu nedenle, kucuk acılarla anlık hareket eder ve etrafımızdaki detayları beyne yansıtmak icin surekli kendisini gunceller. Varolan iki gozumuz ve beynimiz, goruntuyu netleştirmek icin her iki gozden gelen sinyalleri toplar. Daha fazla bilgi toplamak icin de gozumuzu, gorduğumuz nesnenin etrafında hareket ettiririz. Tum bunlara ek olarak, retinadaki foto alıcıların sayıca fazlalığı sayesinde, goz ve beyin birlikteliği bir makinede olabileceğinden cok daha yuksek netlikte veriler elde etmemizi sağlar.

Goruntunun Sabitlenmesi Nasıl Sağlanır?

Noronlardan oluşmuş beyindeki gorme merkezi, nasıl oluyor da bize, dijital bir ekran gibi, gorduğumuz goruntunun sabit olduğu hissini veriyor?

Soz konusu sistemin kusursuz olarak işlemesinde ve goruntunun sabitlenmesi konusunda iki bilimsel olasılık uzerinde durulmaktadır.



Klasik goruş, beynin sahneyi sabit olarak yorumlayabilecek yeterli derecede işlemcisi bulunduğudur. Şuphesiz bu goruş, her aşamada sistemin harikalığını, mukemmelliğini ve kendi başına, rastlantılar sonucu var olamayacağını yani yaratılışı ortaya koyar.


Daha guncel olan diğer goruş ise, noronların, bir on işlemci aşamasıyla kaymaları telafi etmesidir. Noronlar değişimlere hazırlıklı olabilmek icin, belki gozun yanal ic duvarlarında, on bolumunde ya da ilk goruş alanlarında titreşen gorme hareketlerinin oluşumundan kısa bir sure once algı alanlarını değiştiren bir ara-haritalama alanı oluştururlar. Bu alanda meydana gelen tekrar-haritalama işlemi sahne değişimlerine hazırlık yaparak birtakım ayarlar yapar. Bu sayede titreşim hareketlerinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırıp, hızla gelen bilgilerin işlenmesini sağlar. Boylece goruntunun sabitlenmesi elde edilmiş olur.


Goz ve Beyin Arasındaki Teknik İşlemler Otomatik Olarak Gercekleşmeseydi?…

Kuşkusuz gorme işlemi gercekleşirken insan hicbir zaman goruntunun netliği ve sabitliği icin gereken hesapların, kendi beyninde otomatik olarak yapıldığını fark etmez. Eğer boyle hızlı calışan bir hesap sistemi olmasaydı, dış dunyadaki objelere ait kavramlar devamlı olarak karışacağından hayat son derece gucleşirdi. Hicbir aracı kullanamaz, yolda bile yuruyemezdik. Dış dunya, perspektifi olmayan karmaşık şekiller yığını haline gelirdi.

Bilim, Beynin Gormedeki İşlevlerine Cevap Arıyor…

Beynin mucizevi işlevlerini tanımlamak icin yapılan bu iki goruş de gunumuzde varılan teknolojik ve bilimsel seviyeye rağmen henuz tamamen kanıtlanabilmiş değildir. Ancak deneysel testler henuz beynin goruntuyu sabitlemek icin hangi metodu kullanmakta olduğunu saptayamamış olsa da, burada dikkat cekici olan nokta, sistemde gercekleşen tum ayarların “bir saniye”nin dilimleri icinde yapılmasıdır. Nitekim psikofizik calışmalar da, insanın idrak/algılama ile ilgili yeteneğinin seri ve hızla gelen gorsel sahnelere ait bilgiyi ayıklarken aşırı derecede suratli hareket ettiğini ortaya cıkarmıştır.

Elbette, şuursuz hucrelerin birbirleri ile bu bilgi alışverişini yapabilecek bağlantılara sahip olması ve işlem yapabilmesi hucrelerin bu ozellikleri ile birlikte Yuce Allah tarafından yaratıldıklarının acık birer delilidir. Bir ayette şoyle buyrulmaktadır:

“O, sizin icin kulakları, gozleri ve gonulleri inşa edendir; ne az şukrediyorsunuz.” (Mu'minun Suresi, 78)

Evrimcilerin “tesaduf” İddiasını Curuten Kusursuzluk

Kuşkusuz birbirlerinden bağımsız olarak goren gozlerin goruntulerinin tek bir goruntu haline getirilmesi, bunu yaparken iki boyutlu goruntulere ucuncu bir boyut katılması ve goruntunun sabit olarak bir tek noktada odaklanması son derece ince hesaplar gerektiren işlemlerdir.

Eğer gozler ve beyin evrimcilerin iddia ettiği gibi tesadufen oluşmuş organlar olsalardı, birbirinden bağımsız olan gozler bu derece buyuk bir uyumu nasıl gercekleştirirlerdi?

Kuşkusuz ki hicbir tesaduf saniyede milyonlarca farklı şifreyi değerlendiren hatta bu şifreleri birbirleriyle birleştiren kusursuz bir mekanizma oluşturamaz. Bu ancak Rabbimiz'in kusursuz yaratışı ile mumkundur.

Orneğin eğer gozler ve beyin arasında bir uyumsuzluk olsaydı, gozlerden gelen sinyaller birbirlerine karışacak ve beynimizde karmakarışık bir goruntu ortaya cıkacaktı. Ama boyle bir karmaşa soz konusu değildir. Birbirleriyle uyum icinde yaratılan iki gozun gonderdikleri sinyallerin, yine buyuk bir uyum ile yaratılan beyin tarafından değerlendirilmesi sonucunda ortaya kusursuz bir goruntu cıkar. Boyle bir sistemin varlığını tesaduflerle acıklamaya imkan yoktur. Allah'ın yaratışındaki kusursuzluk bir ayette şoyle haber verilmiştir:

“O, biri diğeriyle "tam bir uyum" (mutabakat) icinde yedi gok yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hicbir "celişki ve uygunsuzluk" goremezsin. İşte gozu cevirip-gezdir; herhangi bir catlaklık (bozukluk ve carpıklık) goruyor musun?” (Mulk Suresi, 3)

Hic Duşundunuz mu?



Goz dibinde ışık ışınlarının odaklanması,


Bu ışınları elektrik sinyallerine ceviren mukemmel bir sistemin var olması,


Her iki gozde oluşturulan elektrik sinyallerinin beynin belirli bolumlerine aktarılması,


Her iki gozden gelen sinyallerin birbirleriyle cakıştırılması ve bunlara benzer pek cok karmaşık ara işlem…


Tum bunlar gorme olayının yalnızca fiziksel ve teknik yonunu oluşturur. Ancak butun bu teknik ayrıntılar, hicbir zaman olayın metafizik sonucunu, yani bu işlemlerin nasıl olup da "goruntu" denen soyut bir kavram olarak algılandığını, algılanan bu goruntunun "kim" tarafından bilincli bir şekilde yorumlanıp anlam kazandığını acıklayamazlar. Cunku ancak şuuru acık ve onyargısız duşunebilme kabiliyetine sahip olan bir kişi, Yuce Allah'ın gorme olayındaki sonsuz ilmini ve kudretini kavrayabilir ve metafizik bir boyuta girildiğini fark eder.



__________________


Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 21. sayı (Ocak 1970) 34. sayfada yayınlanmıştır.
__________________