"İlk Nefes" Geni

ABD'nin Cincinnati Cocuk Hastanesi'nden uzmanlar, anne karnında akciğer gelişimini ve doğum sırasında bebeğin nefes almasını sağlayan 'Foxa2' adlı geni keşfettiklerini acıkladılar. Buna gore anne karnındaki guvenli ortamdan hayatın zorlu yollarına adım atılan ilk anda alınan ilk nefesin de bir gen tarafından kontrol edildiği belirlenmiş oldu.

Premature doğumlarda umut

Cincinnati Cocuk Hastanesi doktorları, 'Foxa2' adı verilen genin keşfinin akciğer sorunuyla dunyaya gelen premature bebeklerin tedavisinde onemli bir adım olacağını duşunuyorlar.
Gebeliğin ilk altı ayında akciğerler tamamen gelişmiş olmuyor. Bu yuzden erken doğan bebekler solunum guclukleri yaşıyorlar. Bu genin keşfi sayesinde hem erken doğan bebeklere hem de akciğer sorunu ceken cocuk ve yetişkinlere daha iyi bir tedavi sağlanabilecek.

Yeterli hava almayı sağlıyor

Dr. Jeffrey Whitsett konuyla ilgili olarak, "Foxa2'nin, doğumdan sonra ciğerlerdeki kucuk hava yollarının cokmesini engelleyerek yeterli hava almayı sağlayan ve ciğerleri hastalıklardan koruyan bir gen grubunu kontrol ettiğini saptadık. Bu sayede akciğer hastalıklarına karşı yeni tedaviler bulunabilir" dedi.

Genetik Yapının Kusursuzluğu

Gelişen bilimin ortaya cıkardığı tablo, canlıların asla tesaduflerle ortaya cıkamayacak kadar kusursuz bir duzenliliğe ve son derece kompleks bir yapıya sahip olduğudur. İnsan Genomu Projesi vesilesi ile gundemde olan insan genindeki kusursuz yapı, bunu bir kere daha gozler onune sermektedir. Foxa2 adlı gen de, bu kusursuz yapıyı kanıtlayan bir başka ornektir.

İnsan hucresindeki DNA'larda 200.000 civarında gen bulunur. Her gen, karşılığı olduğu protein turune gore, sayıları 1000 ila 186.000 arasında değişen nukleotidlerin ozel bir sıralamada dizilmesinden oluşur. Bu genler, insan vucudunda gorev yapan yaklaşık 200.000 civarındaki proteinin kodlarını saklar ve bu proteinlerin uretimini denetlerler. Uc milyar harften oluşan DNA'daki bilgiler, A-T-G-C harflerinin birbiri ardına ozel ve anlamlı bir sıra icinde dizilmesi ile oluşur. Ancak bu sıralamada tek bir harf hatasının dahi yapılmaması gerekir.
Ansiklopedide yanlış yazılmış bir kelime ya da harf hatası onemsenmez, hatta coğu zaman fark edilmez bile. Buna karşın, DNA'da herhangi bir basamaktaki, orneğin 1 milyar 719 milyon 348 bin 632'nci basamaktaki bir harfin yanlış kodlanması gibi bir hata bile, hucre icin, dolayısıyla insan icin cok ciddi sonuclara yol acabilir. Orneğin cocuklarda gorulen hemofili (kan kanseri) hastalığı bu tip bir yanlış kodlanmanın sonucudur.
Genetik yapıdaki ceşitli bozuklukların neden olduğu bircok kalıtsal hastalık vardır. Her biri cok ciddi olabilen bu hastalıkların tek nedeni, genetik şifredeki milyarlarca harften yalnızca bir veya birkac tanesinin yanlış yerde bulunmasıdır. Sozgelimi, Mongolizm veya Down Sendromu oldukca yaygındır. Nedeni ise her hucredeki 21. kromozom ciftinde fazladan bir kromozom bulunmasıdır. Bir diğer ornek ise Huntigton Koresidir. Hasta 35 yaşına kadar sağlıklıdır, ama bu yaştan sonra birdenbire kol, bacak ve yuz kaslarında denetlenemeyen istemsiz kasılmalar başlar. Tedavisi olmayan bu olumcul hastalık beyni de etkilediğinden hastanın belleği ve duşunme yetileri de giderek zayıflar.
Foxa2 genine donecek olursak, bilimin keşfettiği gibi, bu genin varlığı insanın ilk nefesini sağlıklı bir şekilde alabilmesini sağlamaktadır. Duşunecek olursak, bugune kadar yeryuzunde yaşamış her insanda bu gen, en doğru sıralamayla her insanın DNA'sının tam da olması gereken yerinde var olmuş ve hic yanlış yapmadan gorevini yerine getirmiştir. Bu genin kendi yapısındaki veya bulunduğu yerdeki en ufak bir hata belki de bu kadar insanın “ilk nefesi” hic alamamış olmalarına sebep olacaktı.

Tum genetik hastalıkların gosterdiği onemli bir gercek vardır; canlılardaki genetik yapı o kadar hassas, dengeli ve kusursuzca hesaplanarak planlanmıştır ki, bu duzendeki en kucuk bir değişiklik dahi ciddi sorunlar oluşturabilmektedir. Sadece bir harfin eksikliği veya fazlalığı olumcul hastalıklara, hayat boyu surecek ciddi sakatlıklara veya “ilk nefes”in alınamamasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla boylesine hassas bir denge ve duzenin tesadufen oluştuğunu, ve evrim teorisinin iddia ettiği gibi mutasyonlar yoluyla geliştiğini soylemek kesinlikle imkansızdır. Nasıl ki her eserin veya her bilginin bir yazarı ve sahibi varsa, genlerdeki bilginin de bir sahibi ve Yaratıcısı vardır; ve O Yaratıcı, ustun ve guclu, sonsuz ilim ve akıl sahibi olan Rabbimiz Allah'tır.