Savunma sisteminin en temel hucreleridir. Vucutta meydana gelen zorlu savaş, daha cok lenfositlerin ustun cabaları sayesinde kazanılır. Her aşaması, inanılmaz derecede ilginc ve harikulade olan bu hucrelerin yaşam oykuleri, evrim teorisinin curukluğunu ortaya koymaya tek başına yeterlidir.
Kırmızı kanda, buyuk bir coğunlukla da beyaz kanda gorulen bu cesur savaşcılar, kemik iliğinde, lenf ve tukuruk bezlerinde, dalak, bademcik ve eklem yerlerinde bulunurlar. Ancak lenfositlerin esas olarak bulundukları ve uretildikleri yer, kemik iliğidir.
Kemik iliğinde lenfosit oluşması biyolojinin en esrarlı olaylarından biridir. Burada ana hucreler (stem cell), bircok biyolojik evreden suratle gecerek, yepyeni bir yapıya yani lenfositlere donuşurler. Bunun yanında, genetik muhendisliğindeki buyuk gelişmelere rağmen, en sade mikrop turlerinin bile, benzer turlere donuşumunun mumkun olmadığı goz onunde bulundurulduğunda, kemik iliğinde meydana gelen bu olayın esrarı daha da buyur. Bilimin henuz tam olarak cozemediği bu esrar, vucudumuz icin son derece basit bir işlemdir. Bu sebeple evrimi savunan bircok bilim adamı boylesine bir donuşumun sırrının rastlantı, doğal seleksiyon ya da mutasyon masallarıyla acıklanamayacağını itiraf etmiştir. Basit bir hucreden lenfosit gibi, neredeyse savaşın tum yukunu taşıyan karmaşık bir hucrenin evrimleşerek oluşamayacağını Prof. Dr. Ali Demirsoy şoyle ifade etmiştir:
Son zamanlarda varsayılan karmaşık hucreler hicbir zaman ilkel hucrelerden evrimsel surec icerisinde gelişerek meydana gelmemiştir.8
Bu gercek, gunumuz bilim adamları tarafından aslında cok iyi bilinmektedir. Ancak aşikar olan, soz konusu gerceği kabul ettiklerinde bir Yaratıcı'nın varlığını da beraberinde kabul etmek zorunda kalacaklardır. Oysa bu, bir coklarının asla istemediği bir durumdur.
Michael J. Behe bu konuda şunları soylemektedir:
Ayrıca ve maalesef, cok sıklıkta yapılan eleştiriler sırf yaratılışcıların eline koz verme korkusuyla bilim camiası tarafından gozardı edilmiştir. Bilimi koruma adına doğal seleksiyona karşı kuvvetli bilimsel eleştirilerin bir kenara atılması oldukca ironiktir. 9
Gozardı edilen gerceklerden biri olan bu gizemli donuşum sonucunda oluşan lenfositlerin savunma sistemindeki rolleri de bir hayli ilginctir. Gunde birkac defa tum vucut hucrelerini kontrol ederek, hasta hucre olup olmadığına bakarlar. Hasta ya da yaşlanmış hucreye rastlarlarsa, bunları yok ederler. Vucudumuzda yaklaşık 100 trilyon hucre bulunur ve lenfositler, bunun yalnızca %1'ini oluştururlar.
Şimdi gozunuzun onunde bir ulke canlandırın ve bu ulkenin nufusu oldukca kalabalık olsun; 100 trilyon kadar. Sağlık gorevlilerinin yani lenfositlerin sayısı da doğal olarak 1 trilyondur. Dunya nufusunun ortalama 7 milyar olduğunu duşunursek, hayali ulkenizde yaşayan insanların sayısı, dunya nufusunun yaklaşık 14 milyon 285 bin katı olacaktır. Bu kadar buyuk bir nufusun sağlık kontrolu teker teker, hem de aynı gun icinde bir kac defa yapılabilir mi?
Yapılamaz diyeceksiniz ancak bu işlem vucudunuzda her gun yapılıyor; lenfositler tum vucudunuzu gunde birkac kez dolaşıp sağlık taramasından geciriyorlar.
Peki bu kadar buyuk bir canlı topluluğunun son derece organize bir şekilde hareket etmesi tesaduflerin eseri olabilir mi?


Bir trilyon lenfosit hucresinin her birinin, boylesine zorlu ve sorumluluk isteyen gorevi almasının sebebi tesadufler midir?
Elbette hayır!
Bir trilyon lenfositin her birini yaratan ve bu lenfositlere insanı koruma sorumluluğunu veren Alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Lenfositlerin AIDS, kanser, kuduz, tuberkuloz, anjin ve romatizma gibi başlıca hastalıklara karşı cok onemli rolleri vardır. Elbette ki bu, lenfositlerin diğer hastalıklarda rolu olmadığı anlamına gelmez. Nezle denen hastalık bile, lenfositlerin becerisi sayesinde son derece tehlikeli olan nezle viruslerini vucuda sokmama mucadelesinden başka birşey değildir.
İnsan vucudu antikorları kullanarak bircok duşmanını yenebilir. Bu yuzden antikorlar varken lenfositlere nicin gerek var diye duşunulebilir. Ancak vucudun savunması icin cok kapsamlı ve ustun bir orduya ihtiyac vardır. Cunku mikroplar arasında oyle kuvvetlileri vardır ki bu mikropları oldurebilmek icin cok kuvvetli kimyasal zehirler gereklidir.
Peki savunma sistemi bu duşmanları nasıl durduracaktır?
Oncelikle zehiri uretecek kimyagerlere ve bir laboratuvara ihtiyacı vardır. Cunku ihtiyac duyulan madde tesadufen oluşamayacak kadar ozel bir yapıya sahiptir. İnsan vucudunun boyle bir duşmanla karşılaşacağını bilen, daha doğrusu insanın ibret alması icin boyle bir duşmanı yaratan Allah, lenfositlere bu zehiri senaaaleme yeteneğini de vermiştir.
Peki bu kimyasal maddenin uretilebilmesi yeterli midir?
Hayır, cunku bu madde kanda serbest halde dolaşamaz. Yoksa bu, kendi hucrelerimizin de olumu anlamına gelir.
O halde bu zehir, kendi hucrelerimize zarar vermeden nasıl kullanılacaktır?
Bu sorunun cevabı yine lenfositlerin yaratılışlarındaki mukemmellikte gizlidir. Zehirler lenfositlerin hucre zarında bulunan keseciklerine yerleştirilmiştir. Bu, kimyasal silahın kullanım kolaylığını da sağlar. Lenfosit, ancak duşman hucreye temas ettiğinde bu zehiri enjekte eder ve duşmanı oldurur.
Lenfositler B ve T hucreleri olmak uzere ikiye ayrılırlar.