İkel bitkilerde ve hayvan hucrelerinin buyuk bir kısmında bulunur, interfazda kural olarak cekirdeğin yanındadır. Uc ile beş milimikron uzunluğunda, birbirine dik, ER ve ribozom taşımayan, ortası saydam; cevresi her biri 9 mikrotubulus tripletinden oluşmuş iki silindir halinde gorulur. Sayıları coğunluk iki tanedir (Dip-losoma); bazı hucrelerde cok sayıda olabilir. Sentriyoluma, etrafındaki sentroplazma ile birlikte "C e n t r o s o m a" denir. Bolunme başlarken, kutup ipliklerinin (iğ iplikleri) merkezinde bulunduğu icin "C e n t r i o l = Sentriyol" adım alır. Hucre bolunmesi sırasında sentriyol de ikiye bolunerek, her biri bir kutba gider ve aralarında oluşan iğ ipliklerine, cekirdek zannın dağılmasıyla ortaya cıkan kromozomlar takılır. Fakat bolunme ne basit bir ikiye bolunmedir ne de DNA replikasyonunda olduğu gibi bir kontak senaaalenmedir. Belki eski kalıbın doğrudan doğruya okunmasıdır. Yeni sentriyolun mikrotubulusları, genellikle eski sentriyolden 100 nm. kadar uzaklıkta ve ona dik olarak ortaya cıkar. Buyuk bir olasılıkla bilgi, var olan sentriyolden, oluşmakta olan kopyasına herhangi bir şekilde aktarılmaktadır. Fakat bu bilgi aktarılma duzeneğinin nasıl olduğu acıklanmamıştır.

Spermanın orta kısmında bulunan sentriyol kamcının kaide taneciği olarak gorev yapar.Keza Sillerin ve kamcıların kaide taneciği de sentriyollere homologtur (kokendeş) ve onlardan doğrudan doğruya turemiştir. Keza duyu hucrelerindeki almacın yapısına katılan bircok oluşum da sentriyollerden meydana gelmiştir.Tum bu organeller bilgi aktarımı ile birbirinden doğrudan doğruya oluştuğuna gore, acaba, sentriyol ya da kaide taneciği yeniden meydana getirilebilir mi? Bu olanak partenogenetik coğalan denizkestanesinin yumurtalarında gosterilmiştir. Olgunlaşma bolunmesi sırasında, sentriyolunu yitiren denizkestanesi yumurtası, sitoplazma icerisinde yeniden bir sentriyol meydana getirerek, spermanın getireceği sentriyolun iğ ipliklerindeki yerini almaktadır. Her ne kadar zorunlu durumlarda kendi kendine boyle otonom bir uretim gozlenmişse de, bugune kadar ne sentriyolde ne de kaide taneciğinde DNA'ya rastlanmamıştır. Hayvansal ve bitkisel birhucrelilerdeki ve cok hucrelilerdeki sillerin, kamcıların ve kaide taneciklerinin mikrotubulus sayısı, hayret edilecek derecede birbirine benzerdir ya da aynıdır. Bu gozlem, adı gecen organların monofiletik olduğunu (aynı kokten geldiğini) kanıtlayabilir. Genellikle formulleri (9+2) ya da (9+0) şeklindedir. Sentriyolun esas gorevi, cevresindeki mikrotubulusların oluşumunu sağlamak, kendisini coğaltmak ve iğ ipliklerini meydana getirmek icin organize etmektir. Kaide tanecikleri icindeki mikrotubulusların da doğrudan bunlardan meydana geldiği saptanmıştır. Sentriyolun, kromozomun anafaz hareketlerine katılıp katılmadığı bilinmemektedir. Buna karşın kaide tanecikleri sil hareketleri icin bulunmak zorundadır.

Bazı kitaplarda iğ ipliklerinin kasılgan olduğu belirtilerek, bazı maddelerin katılmasıyla kısalıp uzadığı ve buna bağlı olarak sentromerine bağlı olduğu kromozomu kutuplara doğru kaydırdığı savunulmaktaysa da, bunu kanıtlayan herhangi birşey bulunamamıştır.
MiKROTUBULUSLAR VE MiKROFİLAMENTLER

Sitoplazmanın farklılaşmasıyla oluşan 10-25 nm. (10-9 m. = nanometre) capındaki borucuklardır.Yapıtaşları, molekul ağırlığı 40.000 olan glo-buler bir proteindir. Bu proteine "T u b u l i n" denir. Tubulin monomerelerinin her birinin capı 4-5 nm.'dir. Bunlar birbirine, en azından, belirli mikrotubuluslarda (orneğin iğ ipliklerinde), tekrar cozulup ayrılacak şekilde bağlanmıştır (polimer yapmışlardır). Zincirler, buyuk bir olasılıkla, birbirine, "D y n e i n" denen, diğer bir proteinle bağlanmıştır. Bu sonuncu protein, tubulusların yanlara doğru yaptıkları cıkıntının materyalini oluşturur ve kas filamentleri arasındaki enine bağların işlevini gorur. Bircok durumda 13 tubulus zinciri bir borucuk oluşturmak icin birleşmiştir. M i k rotu buluşla r (coğulu mikrotubuli) yani borucuklar da birbirlerine ikili ve uclu bir şekilde bağlanmıştır. Boylece tum zincir dizileri bir arada tutulmuştur.

Mikrotubuluslar, hucrede bircok farklı gorevi yuklenmiş ve buna ilişkin olarak da bazı yapısal değişikliklere uğramıştır. Hucrenin yapısal değişikliğinde (morfogenezinde) buyuk onemleri vardır. Hucre bolunmesinde gorev alan iğ ve kutup ipliklerini yapar ve keza sinir liflerindeki aksonların icinde boydan boya uzanır. Daha once de değindiğimiz gibi hayvanlar ve az da olsa bitkiler aleminde bulunan sil ve kamcı, keza guneşsilerin (Heliozoa) yalancı ayaklarındaki eksen cubuğu mikrotubulusların katılmasıyla oluşmuştur. En onemlisi, bunların,sentriyol ve turevlerini yapmasıdır. Bir alkoloyit olan "C o l c h i c i n" (= karciceği ozutu), tubulinle stokiyometrik (belirli oranlarda) olarak birleşir. Bu birleşme mikrotubulusların butunluğunu bozar (orneğin, iğ ipliklerini). Buna karşın sil mikrotubulusları bu maddeye direnclidir. Mikrofilamentler, aktin ve diğer proteinlerden yapılmış 7 nm. capındaki iplikciklerdir. Bunlar hucre hareketinden ve sitoplazma akıntılarından sorumludurlar. Sitokalazin ile bloke (felc) edilebilirler.