Biraz daha gelişmiş olan sperm hucrelerinin hareket ve dollenme yeteneği kazanması ise ureme sisteminin başka bir parcası olan "epididim"de gercekleşir. Testisin dış tarafına gevşek bir şekilde tutturulmuş olan epididim kanalı oylesine kıvrımlıdır ki, uzunluğu yaklaşık 6m dir. Spermlerin bir kısmı yolculuklarına başlamadan once bir sure icin epididimde depolanırlar. Epididim de, "vas deferens" adı verilen sperm kanalına bağlanır. Bu sperm kanalında spermler, dollenme yeteneklerini yitirmeden uzun sure depolanabilirler. Ve zamanı geldiğinde bu kanaldan dışarı atılarak kadın bedenindeki yumurta hucresi ile buluşmak uzere uzun bir yolculuğa cıkarlar.
Ancak spermlerin, dolleme işlemine başlayabilmeleri icin bu zorlu yolculukta ihtiyaclarını karşılayıp, hayatta kalmaları icin gereken destekleri verecek başka yardımcılara da ihtiyacları vardır. Spermlerin uzun yolculuklarındaki yardımcılarından biri prostat bezi, diğeri ise prostatın her iki yanında bulunan "seminal kesecikler" (meni kesecikleri) adı verilen salgı bezleridir. Bu bezler, sperm uretiminin tamamlanması ile birlikte bu goreve başlar ve yolculuğunda sperme eşlik edecek ozel icerikli sıvılar uretirler.
Prostat bezinden salgılan sıvı spermin yola cıkışıyla birlikte ona katılır. Bu sıvının iceriğinde sitrat, kalsiyum, fosfat iyonları ve bir pıhtılaşma enzimi olan fibrinolizin vardır. Spermin yolculuk yaptığı kadın ureme organlarında, bakterilerin coğalmasına engel olan yoğun bir asit karışımı vardır. Bu asit karışımı sperm hucrelerinin hareket kabiliyetlerini kısıtlamasının yanısıra oldurucu etkiye de sahiptir. Ancak prostat sıvısının asidi yumuşatıcı etkisi sayesinde sperm yumurtaya doğru kolaylıkla yuzer.
Burada bir an durup duşunmekte yarar vardır. Erkek ureme sisteminindeki prostat bezi, kadın bedenindeki ortamı adeta bilerek hareket etmektedir. Prostat bezi spermlerin yolculukları sırasında asidik bir ortamla karşılaşacaklarını ve o ortamda spermlerin yaşamlarını surduremeyeceklerini bilmektedir. Ustelik bu tehliaaai nasıl engelleyebileceğini de tesbit edebilmekte ve bunun icin gerekli olan sıvıyı uretebilmektedir. Kuşkusuz burada gercekleşen son derece mucizevi bir olaydır. Erkeğin bedenindeki bir salgı bezinin, kendisinden bağımsız bir yapıyı tanıdığını ve buna gore kendi kararıyla onlem aldığını soylemek mumkun değildir. Duşunun ki, akıl ve şuur sahibi, gorme ve duyma yeteneği olan, hesap yapabilen, tedbir alabilen, cozum uretebilen bir insan dahi hic gormediği bir ortamda ne tur tehlikeler olabileceğini tahmin edip buna yonelik tedbirler alamaz. Ama prostat bezi dediğimiz, hucrelerden oluşan bir et parcası bunu başarabilmektedir. Elbette boylesine hayati bir kararı alıp uygulamaya gecirenin prostat bezi olduğunu iddia etmek mumkun değildir. Bu beze yerine getirmesi gereken gorevleri ilham eden, erkek ureme sisteminin de, kadın bedeninin de her milimetrekaresini yaratmış olan Allah'tır.
Ustelik erkek ureme sisteminde spermin yolculuğu icin hayati uretim yapan bez yalnızca prostat bezi değildir. Prostat bezinin yanında yer alan seminal keseciklerin salgıladığı sıvı da, bu yolculuk icin vazgecilmezdir. Spermin yola cıkışından kısa bir sure sonra, zorlu yolculuğunda başarıya ulaşmasını sağlayacak olan bu sıvı da sperme katılır. Bu sıvıda bol miktarda fruktoz, diğer besin maddeleri, fazla miktarda "prostaglandin" ve fibrinojen vardır. Fruktoz ve diğer besin maddeleri spermlerin kadın bedenine girişten yumurtayı dolleme aşamasına kadar devam eden surec icinde beslenmelerini sağlar. Ayrıca bu sıvının icindeki "prostaglandin" adlı madde de spermlerin yumurtaya ulaşması icin daha farklı acılardan yardım eder. Prostaglandinin bir gorevi rahim kanalındaki mukusla reaksiyona girerek sperm haraketleri icin uygun bir ortam oluşturmaktır. İkinci gorevi ise rahim ve fallop kanallarının zıt yonde kasılmalarını sağlayarak spermlerin hareketini kolaylaştırmaktır.
Bu noktada cok mucizevi bir olayla karşı karşıya olduğumuz bir kez daha ortaya cıkmaktadır. Prostat bezinin salgıladığı sıvı, uretildiği erkek vucudunu değil, hic gormediği kadının vucut yapısını cok ayrıntılı olarak tanımaktadır. Kadın rahminin ve fallop kanallarının kasılmasının spermin hareketine yardım olacağını onceden bilmekte, son derece "ileri goruşlu" bir davranışla bu kasılma hareketini sağlayacak bir kimyasal maddeyi (prostaglandin) bunyesine eklemektedir. Boyle bir işlemi herhangi bir kimyagerden istediğimizi duşunelim; bu durumda soz konusu kişi ne tip işlemler yapar?


Prostat bezinden (ustte) salgılanan sıvı sperm oluşumunda son derece onemli bir yere sahiptir. Bu sıvı sayesinde kadın ureme organlarındaki asit karışımının spermler uzerindeki oldurucu etkisi ortadan kaldırılır. Erkek bedeninde uretilen bir sıvının, başka bir bedende uretilen bir sıvının olumsuz etkisini kaldırabilecek ozelliklere sahip olması Allah'ın benzeri olmayan yaratışının delillerindendir.​

Once spermi inceler, yapısını, dollenmenin gercekleşmesi icin nelere, nasıl bir ortama ihtiyac duyacağını vs. araştırır. Sonra kadın vucudunu, hormonlarını, yumurtayı, yumurtayı rahme taşıyan fallop tuplerini, rahimi, rahimin dokusunu, kasılmayı sağlamak icin sinir sistemini ve daha pek cok detayı oğrenmeye calışır. Daha sonra bunlara etki edecek maddeyi yıllar suren eğitimi ve tecrubesi ile birleştirerek bulur, o maddeleri gidip alması, hangi oranlarda birleştireceğini deneme ile ve kitaplardan araştırarak bulması gerekir. Şuur sahibi bir insan ancak boyle yoğun ve zaman isteyen bir calışma ile bunu belki kısmen başarabilir.
Oysa bu uretimi yapanlar eğitim gormuş, yıllarca bu konu uzerinde calışıp uzmanlaşmış bir kimyager değil, şuursuz atomlardan ve molekullerden meydana gelen hucreler, dokular, organlardır. Elbette bu hucre topluluklarının bir kimyagerden cok daha ustun bir akla ve bilgiye sahip olduğunu iddia etmek ve tum bunları kendi iradeleriyle yaptıklarını soylemek mumkun değildir.
Hic kuşkusuz erkek ureme sisteminde uretilen ve kadın ureme sistemini yonlendirecek şekilde tasarlanmış olan bu sıvı da, onu meydana getiren hucreler, dokular ve organlar da Allah'ın yaratışının apacık bir delilidir.
Kuşkusuz tum bu birbirine bağlı sistemlerin tesaduflerin eseri olamayacağı acıkca ortadadır. Akıl ve vicdan sahibi bir insan, gelmiş gecmiş milyarlarca insanın her birinin bedeninde eksiksiz olarak gercekleşen bu mucizevi olayların ustun bir aklın ve sonsuz bir kudretin eseri olduğunu hemen anlar. Ve yalnızca bu sonsuz aklın ve kudretin sahibi olan Allah'a kulluk eder.
Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden bircok erkek ve kadın turetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şuphesiz Allah, sizin uzerinizde gozeticidir. (Nisa Suresi, 1)