İlk hucrenin bolunmesi spermle yumurtanın birleşmesinden 24 saat sonra gercekleşir. Yeni oluşan bu iki hucre de birbirinin aynıdır. Bu olayla birlikte yaşamın anne karnında surecek olan 9 aylık doneminin ilk gunu başlamış olur. Artık anne rahminde tek değil iki hucre vardır. Daha sonra bu rakam 4'e ulaşır ve bu bolunme katlanarak boylece surer gider.
Zigotun buyumuş haline "embriyo" adı verilir. Fallop borusu icindeki embriyo bir yandan surekli bolunerek buyumeye devam ederken, bir yandan da sonraki 9 ayını gecireceği yere doğru ilerler. Bu yer, anne rahmidir.
Bu donemde rahimde de gerekli hazırlıklar yapılır. Rahime kan hucum ederek dinc tutulması sağlanır. Onceki bolumde soz ettiğimiz gibi yYumurtalıkta bulunan korpus luteumun (sarı cisim) salgısı artar ve vucut hamileliğin başladığından haberdar edilir. Bu arada rahme doğru yuzer şekilde ilerleyen bir hucre yığını konumundaki zigot da, "ben buradayım" mesajı iceren biyokimyasal bir sinyal gondermeye başlar. Bu mesajlar, cenin icin gerekli olan tuzları, demir, kan ve vitaminleri temin etmesi icin annenin vucudunu hazırlıklı hale getirir. Aynı zamanda zigotun salgıladığı biyokimyasal mesaj (hCG hormonu) annenin yumurtalığına ulaşarak burada bir başka hormonun daha salgılanması işlemini başlatır ve bu da annenin bedeninde yeni bir yumurtlama (menstrual) doneminin başlamasını engelleyici bir etki oluşturur.
Henuz birkac hucreden oluşan zigotun nerede olduğunu fark edip, bundan sonra devam edecek 9 aylık surec ile ilgili hemen sinyal yollaması olağanustu bir durumdur. Zigot bu mesajı kime yollayacağını nereden bilmektedir? Bu mesajı alan diğer organeller bunun hayatlarında hic karşılaşmadıkları mikroskobik bir et parcasından geldiğini nasıl anlamakta, ve ona yardımcı olmak icin yaşayabileceği bir ortam hazırlamaya başlamaktadırlar? Zigotun salgıladığı hormon sonucta molekullerden oluşmaktadır. Oyleyse bu molekullerin ulaştığı yerdeki hucreler, bu molekullerin oraya ne amacla ulaştığını, "ne demek istediğini" nasıl anlamaktadır? Bir insana bildiği dilde bir mesaj ulaştırıldığında bunu okuyup anlaması ve anladıklarına gore bir karar alması mumkundur. Ama burada soz konusu olan mesaj birtakım molekullerden oluşan bir hormon, mesajı gonderen bir hucre topluluğu, mesajı alan da ondan biraz daha buyuk bir hucre topluluğudur. Şuurlu bir insanın okuduğunu anlaması gibi, hucrelerin de gelen mesajları (hormonlar) okuyup anlaması kuşkusuz buyuk bir mucizedir.
Ayrıca bu zigot buyume esnasında hangi maddelere ihtiyacı olacağını nereden bilmektedir?
Orneğin kendinizi duşunun. Vucudunuzun guc kazanması icin hangi yiyecekleri yemeniz gerektiğini, hangi minerallerden almanız gerektiğini ancak bu konuda yapılan bilimsel calışmaları okuyarak oğrenebilirsiniz. Potasyumun, fosforun, kalsiyumun vucudunuza nasıl bir etkisi olduğunu, hangi besinlerden bunları elde edebileceğinizi, bunlardan hangi oranlarda ve ne zamanlar almanız gerektiğini ilgili uzmanlara danışmadan oğrenemezsiniz. Siz duşunebilen, akledebilen, gorebilen, konuşabilen ve duyabilen bir kişi olarak ancak bu yardımcılara başvurarak sonuc alabilirken, cok kucuk bir hucre yığını nelere ihtiyacı olduğunu, bunların hazır bulunmayıp uretilmesi gerektiğini, bunları kimlerin uretebileceğini, ancak bu uretimin başlaması icin bir sinyal yollaması gerektiğini bilmektedir. Ustelik vucut icinde daha birkac gunluk gecmişi olmasına rağmen kimyasal bir bilgi yollamayı bilmektedir. Vucudun diğer organlarının bu kimyasal bilgiyi anlayabileceğini de hesaba katmaktadır.
Elbette bu olağanustu bilgileri bir hucre yığınının bildiğini ve bu bilgilerden yola cıkarak bir planlama yaptığını soylemek mumkun değildir. Bu hucre yığınına tum mucizevi işlemleri yaptıran, onu bu yeteneklerle hazır şekilde yaratan ustun bir guc vardır. Bu gucun sahibi goklerin ve yerin tek hakimi olan Allah'tır. Allah, gozle gorulmeyen, şuursuz canlılara insan aklının alamayacağı kadar mukemmel ve kompleks işler ilham ederek bizlere sonsuz kudretinin delillerini gostermektedir.
Hucre Kumesi Hareket Ediyor


Coğalan hucrelerin oluşturduğu kumenin dış gorunumu bir et parcası şeklindedir.
Kendisi icin hazırlanan bu guvenli yere doğru ilerleyen embriyo da gunden gune bolunerek coğalmaya devam eder. Her 30 saatte bir bolunme gercekleşir. 2, 4, 8, 16 olarak bolunen hucreler bir sure sonra kucuk bir hucreler kumesi oluşturarak, yakınlarında dolaşan başarılı olamamış sperm hucreleri ile birlikte fallop tupunden rahme doğru yavaşca yol alır.
Fallop tupu kanalında olup bitenler ise, buyutulerek incelendiğinde ortaya cıkan goruntu sanki bir okyanus dibini seyretmek gibidir. Bu hucre kumesi (embriyo) yolculuğuna fallop tupunde meydana gelen dalgalanmalar sayesinde devam edebilir. Spermi yumurtaya doğru iterek dollenmenin gercekleşmesini sağlayan dalgalanma hareketi, bu kez yumurtayı rahme taşır. Fallop tupundeki hucreler yuzeylerinde bulunan silya isimli tuycukleri aynı yone doğru hareket ettirirler. Boylece adeta cok kıymetli bir yuku taşır gibi, yumurta hucresini gitmesi gereken yone doğru taşırlar.
Burada işlevi olan tum parcalar ortak bir yerden emir alıyormuş gibi bir anda aynı amac icin calışmaya başlarlar. Bu oyle bir emirdir ki vucudun pek cok farklı bolumu tarafından anında idrak edilir ve uygulamaya konur.
Hucre topluluğu fallop tupundeyken bircok bolunme aşamaları gecirir. Ve yaklaşık 100 hucreli bir kume olarak rahme girer. Ancak butun bu bolunme işlemlerinin gercekleşmesi icin hucrelerin beslenmesi gerekmektedir. İnsanın yaratılış mucizesinin onemli bir detayı olarak bu ihtiyac da duşunulmuştur. Allah, fallop tuplerini embriyonun bu ihtiyaclarını karşılayacak bir yapıya sahip olarak yaratmıştır. Bu bekleme suresi icinde fallop tuplerinin ic yuzeyini oluşturan tuycuk hucreleri "sekretuvar" denilen hucrelere donuşur. Bu hucrelerin ozelliği bir uyarı karşısında cevap olarak organik molekuller, iyonlar ve su salgılamalarıdır. İşte bu sıvılar fallop tuplerindeki hucre topluluğunun (embriyo) beslenmesini sağlayacaktır.


Fallop tupundeki hareketlilik incelendiğinde ilk anda bir okyanus dibi seyrediliyormuş hissi oluşur. (kucuk resim) Fallop tupundeki tuycukler (ustte) bir dalgalanma hareketi yaparak yumurtanın rahme doğru hareket etmesine yardımcı olurlar.
Buraya kadar "… rahim genişleyerek embriyoyu korumaya alır. Fallop tupleri hucreleri beslemek icin gereken işlemleri yapar…" benzeri cumlelerle bir hucre kumesi olan embriyoyu koruma altına alan, onun beslenmesini sağlamak icin gereken hazırlıkları yapan ve bu hucreleri rahat ettirmeye calışan organlardan, dokulardan bahsettik. Unutulmamalıdır ki, bu organları ve dokuları oluşturan da hucrelerdir. Peki hucreler nasıl olup da başka hucrelerin ihtiyaclarından haberdar olmakta ve tam gereken zamanda, gereken değişimleri gecirerek embriyoyu beslemekte ve korumaktadırlar?
Bu soru duşunulduğunde akla gelen ilk cevap, hucrelerin onları kontrol eden, duzenleyen bir akıl tarafından yonetildikleri olacaktır. Hic kimsenin aklına "hucreler bir gun kendilerine isabet eden bir tesadufle değişiklik gecirmeye başlamışlar ve sonra nasıl olduysa olmuş bu hucreler embriyo icin gerekli besini ureten hucreler haline gelmişlerdir, sonra da butun kadınlarda bu mucizevi olay boylece surup gitmiştir" gibi masalsı anlatımlar gelmeyecektir. Boyle bir iddiada bulunan kişinin mantık orgusunden şuphe edileceği acıktır. Rahmin embriyoyu karşılamak icin yaptığı hazırlıklar da, fallop tuplerinin embriyoyu besleyecek ozelliklere sahip olması da ancak ve ancak Allah'ın bilgisi dahilinde gercekleşen işlemlerdir. Tum bunlar Allah'ın, yarattığı canlılar uzerindeki şefkatinin, merhametinin ve kusursuz yaratışının birer tecellisidir.
Embriyonun Rahme Tutunması


Hucre kumesi hamileliğin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi icin uygun bir yere yerleşmelidir. Oyle bir yer secilmelidir ki, bu yer hem korunaklı hem de dokuz ay sonra doğumun gercekleşebileceği niteliklerde bir yer olmalıdır. Ayrıca bu yerleşme yeri bebeğe besin sağlayacak olan annenin kan damarlarına yakın bir yerde de olmalıdır. Bu iş icin en uygun yer elbette ki rahim duvarıdır.
İşte fallop tupunden rahme doğru ilerleyen embriyo da, bunun bilincinde bir şekilde hareket eder. 3-4 gun boyunca icinde bulunduğu fallop tupunun herhangi bir noktasında durup buraya tutunmaya calışmaz. Rahme ulaşmadan tutunduğu herhangi bir noktanın, varlığını devam ettirmesine izin vermeyeceğini bilir. Rahme kadar ilerler; burada rahmin duvarlarında kan damarlarının yoğun olduğu bir bolgeyi bulur ve buraya tutunur. Toprağa atılan tohumların bir yandan filizlenip bir yandan da kok salmaları gibi, embriyo da bir yandan buyumesini devam ettirir, bir yandan da besin sağlayacağı dokunun derinlerine doğru ilerleyerek kendisine yeni besin kanalları uretir.
Burada onemli bir noktaya dikkat cekmekte yarar vardır. Embriyonun kendisi icin en uygun yeri secebilmesi başlı başına bir mucizedir. Beginning of Life kitabının yazarı G. Flanagan bu olaydaki olağanustuluğu şoyle vurgulamaktadır:
"Bir hucre yığını nasıl olur da boyle hayret verecek derecede "ileri goruşlu" bir secim yapabilir?"
Flanagan'ın dikkat cektiği bu nokta cok onemlidir. Bu onemi acıklamak acısından oncelikle şoyle bir ornek verelim. Yeni yurumeye başlayan bir bebeği daha once hic gormediği, kendisinden milyonlarca kat daha buyuk bir binaya koyduğunuzu duşunun. Ve bu binanın icinde kendisi icin en uygun ortamın bulunduğu odayı bulmasını bekleyin. Kucuk bir bebek boyle bir şeyi gercekleştirebilir mi? Elbette gercekleştiremez. Henuz akledebilecek bir yaşta olmayan, tecrubesi, bilgi birikimi bulunmayan bir bebeğin bunu yapması nasıl imkansızsa, vucut gibi karanlık bir boşluk icinde bırakılan birkac santimetrelik bir et parcasının da kendisi icin en uygun, en rahat, en guvenlikli bir yeri bulması o derece, hatta daha da imkansızdır.
Ustelik embriyo henuz bir insan bile değildir. Unutmayın ki embriyo dediğimiz varlık en fazla birkac yuz (o an icin) hucreden oluşan, kulağı, gozu, beyni, eli, kolu olmayan bir et parcasıdır. Ama embriyo, olağanustu bir tanıma yeteneği sergileyerek, kendisi icin en uygun yer olan rahme yerleşmektedir.
De ki: "O, herşeyin Rabbi iken, ben Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hicbir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (gunah) kazanmaz. Gunahkar olan bir başkasının gunah yukunu taşımaz. Sonunda donuşunuz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa duştuğunuz şeyleri haber verecektir." (En'am Suresi, 164)
İnsanın yaratılışındaki mucizevi olaylar burada bitmemektedir. Bir insanın varoluşunun her aşaması, icice gecmiş bir mucizeler zinciri şeklindedir. Buraya kadar dollenen yumurta hucresinin nasıl coğaldığından ve gelişmesi icin gerekli olan yeri nasıl bulduğundan soz ettik. Ancak bu aşamada karşımıza bir soru daha cıkmaktadır: Birbirinin tıpatıp aynı olan hucrelerden oluşan ve bir yere tutunmasını sağlayacak ozel bir kancası veya benzeri bir organı olmayan embriyo nasıl olup da rahim duvarına tutunmaktadır?
Embriyonun rahim duvarına tutunurken kullandığı yontem son derece dikkat cekici ve karmaşık bir sistemdir. Embriyonun en dış tabakasındaki hucreler, "hiyaluronidaz" adı verilen bir enzim salgılarlar. Bu enzimin ozelliği, -daha once sperm konusunda da bahsettiğimiz gibi- rahim duvarı dokusundaki asit tabakasını (hiyaluronik asit) parcalayabilmesidir. Bu, embriyoyu oluşturan hucrelerin, rahim dokusunu bozarak iceri girmelerini kolaylaştırır. Bu sayede bir kısım embriyo hucreleri rahim hucrelerini yiyerek derinlere doğru ilerler ve rahim duvarına sıkı sıkıya gomulmuş olurlar.


Fallop tupunun yardımıyla rahme ulaşan hucre topluluğu (blastosit) rahim duvarına tutunur. Yuvarlak bir cisim gorunumunde hicbir kancası ya da tutunacak başka bir cıkıntısı vs. olmayan hucre topluluğunun rahme tutunmayı başarması bir yaratılış mucizesidir. Embriyonun bu işlemi başarmasını sağlayan, dış tabakasındaki hucrelerin (trofoblastlar) salgıladıkları enzimdir.
Embriyonun yaşamak ve gelişmek icin surekli olarak oksijene ve besine ihtiyacı vardır. İşte bir insanın ilk hucrelerinden oluşan embriyo, bu ihtiyaclarını 9 ay boyunca tutunacağı bu noktadan karşılayacaktır.
Embriyonun kendisi icin en uygun olan noktayı bulması ve oraya tutunması gerektiğini tespit edebilmesi biraz once de belirttiğimiz gibi oldukca şaşırtıcı bir durumdur. Cunku sadece bir hucre topluluğu olan bu minik et parcası bu davranışıyla ihtiyaclarını hesaplama ve buna gore hareket etme yeteneği sergilemektedir. Ancak embriyonun bu tutunmayı nasıl gercekleştireceğini de biliyor olması ve bazı hucrelerinin bu tutunma işlemi icin ozel bir yeteneğe sahip olması daha da şaşırtıcı bir durumdur. Embriyonun akıl ve irade kullanarak, rahim duvarındaki hiyaluronik asiti analiz edip bazı hucrelere bunun yapısını bozacak hiyaluronidaz enzimini salgılatmaya başlaması kesinlikle mumkun değildir.


1. resimde rahimde kendine yer arayan 1 haftalık embriyo goruluyor. Uygun bir yer bulduğunda embriyo rahim duvarındaki dokuları parcalar ve buraya gomulur. (2-3) Rahim duvarına sıkıca yerleşen embriyo oksijen ve besin gibi ihtiyaclarını buradan karşılamaya başlar. (4)
Daha once de belirttiğimiz gibi bu soruya bir insanın bile -eğer kimya konusunda ozel eğitim gormemişse- cevap vermesi imkansızdır. Oysa embriyonun bazı hucreleri hem bu kimya bilgisine sahiptir, hem de bu kimya bilgisini kullanarak uretim yapmakta ve varlığını surdurebilmesi icin hayati bir işlemi gercekleştirmektedir. Ustelik bu olağanustu işlemleri tek bir embriyo değil, bugune kadar yaşamış olan ve şu an yaşayan tum insanları oluşturan embriyolar yerine getirir. Her insanın oluşumunun ilk aşaması olan embriyo, mucizevi bir bicimde her seferinde doğru yeri bulur ve oraya tutunur.
Buraya kadar anlatılanlarda da gorulduğu gibi embriyonun oluşumunda ve embriyoyu barındıran hucrelerin gecirdikleri değişimlerde cok acık bir plan ve şuur vardır. Tam gerektiği anda fallop tupunu oluşturan hucreler değişim gecirmekte, tam gerektiği anda embriyonun dışını saran hucreler enzim (hiyaluronidaz) salgılamaya başlamaktadırlar. Bu acık plan ve şuur insan vucudunda gercekleşen bu işlemlerin ustun bir aklın kontrolu altında gercekleştiğini gostermektedir.
Dol yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka ilah yoktur; ustun ve guclu olandır, hukum ve hikmet sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 6)
Embriyonun Rahme Tutunması Bir Kuran Mucizesidir


Embriyonun rahme tutunması konusu ile ilgili Kuran ayetleri incelendiğinde cok onemli bir Kuran mucizesi ortaya cıkmaktadır. Allah Kuran'da, anne rahmine tutunarak gelişmeye başlayan embriyodan soz ederken, "alak" kelimesini kullanmaktadır:
Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en buyuk kerem sahibidir. (Alak Suresi, 1-3)
"Alak" kelimesinin Arapca'daki anlamı ise, "bir yere asılıp tutunan şey" demektir. Hatta alak kelimesi asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sulukleri tanımlamak icin kullanılır.
Embriyo da tam olarak ayette bildirildiği gibi rahim duvarına asılıp tutunmaktadır. Bundan 1400 sene oncesinde indirilmiş olan Kuran'da, anne karnında gelişmekte olan embriyoyu bu ozelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran'ın mucizelerinden biridir. O donemin bilim duzeyi ile keşfedilmesi mumkun olmayan bu bilginin, asırlar once Kuran'da bildirilmiş olması Kuran'ın Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından indirildiğini bir kez daha tasdik etmektedir.