İcteki hucre topluluğu 9 ay boyunca kendisine hizmet edecek dış bolumden kendisini ayırır. Sadece ileride yeni gelişecek olan plasenta ve embriyo arasındaki bağlantıyı sağlayacak gobek kordonu olacak bolge kalır ve embriyoblast hucreleri yassı bir şekil oluşturarak "embriyonik disk" adını alır.
Daha sonraki buyume, bu diskin iki tarafında simetrik olarak meydana gelir. Bu işlemler insan vucudundaki ilk duzenlemelerin başlangıcıdır. Bu duz cizginin her iki tarafında ektoderm ve endoderm, ikisi arasında da mezoderm denen yeni hucreler oluşmaya başlar. Bu uc katmanın her biri ileride bebeğin vucudunun ayrı bolumlerinin oluşumunu sağlayacaktır.
En dışta kalan hucre tabakası olan ektodermden, sinir dokusunun yanısıra, salgı yapan bez ve epitel doku gelişir. Bu dokulardan da beyin, omurilik, duyu organları ve goz mercekleri oluşacaktır. Ayrıca ust deri, ter bezleri, diş minesi, sac ve tırnakları da bu tabaka oluşturacaktır. Embriyonun en ic tabakası olan endoderm de, sindirim ve solunum sistemini oluşturan organları (karaciğer, akciğer, pankreas vs) ve ilgili bezlerin (tiroit, timus vs.) gelişimini ustlenmiştir. Mezoderm olarak adlandırılan ucuncu tabaka ise bu iki tabakanın arasında oluşur. Bu tabakadan bağ, destek, kan ve yağ dokusu gelişir. Bu dokulardan da kıkırdaklar, kaslar, damarlar, iskelet ve dolaşım sistemi, ic organların ic yuzeyini cevreleyen epitel hucreler oluşmaya başlar.
Vucuttaki butun dokulara ait hucreler bu kok hucrelerden oluşacaktır.


İnsan vucudundaki yaklaşık 200 tur hucrenin kaynağı kok hucreleridir. (1) Birbirlerinin kopyaları olan kok hucreleri bir sure sonra aniden diğer hucrelerden farklılaşmaya başlar. Bu farklılaşma ile kok hucrelerinden vucuttaki dokular gelişir. Enerji veren yağ hucreleri (2), yaraları iyileştiren hucreler (3) ve damar hucreleri (4) bu dokulardan birkacıdır.
Yukarıda yazdığımız bu son cumlenin ne anlama geldiğini duşunmek ve verilen bilgileri iyi değerlendirmek son derece onemlidir. Cunku ancak bu şekilde insanın ortaya cıkışındaki bu olağanustuluk kavranmaya başlanacaktır. Embriyoyu oluşturan uc tur hucre tabakasından insan vucudundaki butun yapıların (organların, dokuların, sistemlerin, damarların, kanın vs.) oluşması, duşunen her insanı hucrelerin sahip oldukları bu ustun aklın nasıl ortaya cıktığı sorusunun cevabını bulmaya goturecektir.
Bu arada gozden kacırılmaması gereken ve bu değişimi daha da olağanustu hale getiren detaylar vardır. Orneğin insanın oluşumu surecinde bu uc hucre tabakası arasında mukemmel bir uyum gorulur. Uc tip hucreden vucuttaki yaklaşık 200 tip hucrenin oluşması icin elbette ki belirli bir sıralama ve zamanlama gereklidir. Orneğin kan hucrelerinin oluşması ile deri hucrelerinin oluşması sırasında gercekleşen farklılaşma sıralaması birbirinden cok farklıdır. Bu mucizevi durum beraberinde bircok soruyu da getirmektedir.


Dollenme ile birlikte rahimde değişiklikler başlar ve rahim bebeğin guvenli ve konforlu bir şekilde 9 ayını gecireceği bir yer haline gelir. Oncelikle rahim genişleyerek embriyoyu koruma altına alır. Fallop tupleri ise hucreleri beslemek icin gereken işlemleri başlatırlar. Gobek kordonu oluşmaya başlar. Butun hazırlıkları yapanlar, rahimde bulunan hucrelerdir. Bir hucrenin başka bir hucrenin ihtiyaclarından haberdar olmasının tek bir acıklaması vardır. O da bu hucrelerin ustun guc sahibi olan Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleridir.
Vucudunuza Şekil Veren Hucrelerin Planlı Hareketi Nasıl Gercekleşir?
Bu donemde hucreleri izlersek cok yoğun bir trafikle karşılaşırız. Birbirinin aynı olan hucreler belli bir sure sonra bolunerek coğalmakta ve bu hucrelerin bazıları, diğerlerinden farklı bir yapıya burunmeye başlamaktadırlar. Bu trafik o an icin anlaşılmazdır. Ama her gecen gun, bu trafiğin bir insan vucudunun inşa edilmesinde vazgecilmez olan işlemlerin cok suratli ve programlı bir şekilde gercekleşmesi icin olduğu anlaşılır. Butun hucreler adeta gorev yerine dağılan işciler gibi boluk boluk hareket ederler. Sonra aynı organı oluşturacak hucre grupları birbirine yapışarak birikir, katlanır ve organları oluşturmak icin hazırlanırlar. Bu yoğun faaliyetler sonucunda bazı hucreler kemik hucresi, bazıları deri, bazıları da kas hucresi olacaklardır.
Kemik hucreleri, kemiklerin olması gereken yerde toplanırlar. Kas hucleri, kasların olması gereken yerde birikirler. Bazıları daha ic kısımlara giderek ic organları yapmaya başlarlar. Bazıları beyni, bazıları gozleri, bazıları ise damarları oluştururlar. Bu surece zamanla yeni surecler de eklenir; orneğin hucrelerin tespit edilmiş yonlere doğru goc etmesi, programlanmış hucre olumleri ile bazı organların inşa edilmesi vs… Kısacası bu başkalaşım surecinde mukemmel bir strateji uygulanmakta, hucreler belirli bir plan doğrultusunda hareket etmektedirler.
Bu hazırlığın nasıl yapılacağı her hucre grubuna ayrı ayrı ilham edilmiştir. Her hucre DNA'sında yazılı olan bilgi aynıdır. Fakat her hucre grubu bu bilgiyi ancak kendilerine ilham edilen programda kullandığında her organın gorevini yerine getirmesi icin gereken ozel yapıları elde ederler. Bir yandan bu şekilde farklılaşırken bir yandan da surekli bolunerek sayılarını artırırlar. Bu muhteşem organizasyon asla bir anarşi icinde gercekleşmez. Kalp, goz, beyin, kol ve bacak ve diğer organlar oluşturmak uzere yapılan bu hazırlıklar sayesinde vucut yavaş yavaş şeklini almaya başlar.
Peki hepsi tek bir ozden doğmuş olan bu hucrelere bu emri kim vermektedir? Hicbir akla, bilince ve duyuya sahip olmayan hucreler bu emri nasıl anlamakta ve nasıl uygulamaktadırlar?
Bilim adamları, hucrelerin farklılaşmalarını ve vucudun gerekli bolgelerine yerleşmelerini sağlayan planın, DNA'da şifrelendiğini tespit etmişlerdir. Ancak bu durumda da hucrenin cekirdeğinde saklı bu mikroskobik bilgi bankasının icine bu muazzam planı kimin bu kadar kusursuzca şifrelediği sorusu karşımıza cıkmaktadır…
Dahası, bu plan DNA'da yazılı olsa bile, hucrelerin bunu kusursuzca okumalarını ve uygulamalarını sağlayan etken nedir? Nasıl olmaktadır da milyarlarca farklı hucre, DNA'daki dev bilgi bankasının icinden kendisini ilgilendiren kısmı bulmakta ve ona uygun olarak yapı değiştirmektedir?
Orneğin gozu goz yapan hucreler, nereye kadar gozbebeği yapıp retinayı, goz kaslarını, veya goz merceğini hangi buyuklukte ve hangi yapıda uretip sonra da bu uretimi hangi aşamada durdurmaları gerektiğini nasıl anlamaktadırlar?
Ya da karaciğeri, bobrekleri veya pankreası yapan hucreler, hic tanımadıkları bu organların ozelliklerini nasıl bilip ona gore yapı değiştirmektedirler?
Ustelik bu hucreler oluşturacakları organa gore yapı değiştirirken pek cok faktoru de goz onunde bulundurmaktadırlar. Orneğin bir hucre beyin hucresi olmak uzere değişirken sinir sistemini, beynin beslenmesini, oksijen alıp vermesini, tum vucuda sinirlerle bağlantı kurması gerektiğini, beynin bir kısmının gorme, bir kısmının duyma, bir kısmının hissetme gibi turlu ozelliklere gore ayrılması gerektiğini de hesaba katmaktadır. Diğer hucreler beynin zarar gorme ihtimalini gozonunde bulundurup onu cevrelemekte, doğum sırasında oluşabilecek olumsuz şartları değerlendirip ona gore bir yapı oluşturmaktadırlar. Peki ama hucreler nasıl boyle "ileri goruşlu" davranışlarda bulunmaktadırlar?
Tum bu sorular, insanın doğumunun cok buyuk bir mucize olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim evrim teorisi de bu noktada acmaza girmektedir. Hucrelerin organları oluşturması ve vucudu şekillendirmesi sırasında DNA'daki genler arasında gercekleşen olağanustu işbirliği karşısında evrimciler hicbir acıklama getirememektedirler. Şuursuz atom toplulukları olarak tanımlayabileceğimiz genlerin, tesaduflerle boyle şuurlu bir uyumu organize edemeyecekleri, o kadar acık bir gercektir ki evrim savunucuları coğu zaman konuya hic değinmemeyi tercih etmektedirler.
Evrimci Alman bilim adamlarından Hoimar von Ditfurth, anne karnındaki mucizevi gelişme hakkında şunları soylemektedir:
"Tek bir yumurta hucresinin bolunmesinin, nasıl olup da birbirlerinden oylesine farklılaşmış sayısız hucrenin doğuşuna yol actığı, bu hucreler arasında kendiliğinden olan iletişim ve işbirliği, bilim adamlarının akıl erdiremediği olayların başında gelmektedir."


Yukarıda vucuttaki hucre ceşitlerinden birkacı gorulmektedir. Başta birbirinin aynı olan hucrelerin coğalmasıyla vucuttaki yaklaşık 200 tur hucre oluşur. DNA'larında yazılı olan bilgi aynı olmasına rağmen, her hucre turu sadece kendisine ait olan bilgileri kullanır. Hicbir karışıklık cıkmaz. Kemik hucreleri asla goz ya da başka bir organı oluşturmaya kalkmaz ya da sinir hucreleri, alyuvarlarla karışmazlar. Hepsi nerede nasıl davranacağını cok iyi bilir. Bu kusursuz duzeni sağlayan ve vucut hucrelerine neler yapacaklarını ilham eden herşeyin hakimi olan yuce Allah'tır.
Beginning of Life kitabının yazarı G. Flanagan da, bu konudaki soru işaretlerini şoyle dile getirmektedir:
"Boyle zor bir organizasyon nasıl başarılır? Hucrelerin nereye gideceklerini, ne olacaklarını ve ilgili yere ulaştıklarında ne yapacaklarını bilmelerini sağlayan nedir? Ve aynı zamanda diğer hucrelerle guzel bir uyum icinde calışmalarını sağlayan..."
Flanagan'ın bu soruların ardından vermeye calıştığı cevap ise boyle mucizevi olaylara acıklama getirebilmekten cok uzaktır. Flanagan bu olayları şoyle acıklamaya calışmaktadır:
"Bu buyuk sorular bizi, genleri oluşturarak genetik programı yapan hucrelerin icinde saklı olan dunyanın hemen hemen en kucuk molekullerine goturur. Biyolojinin gelişimiyle birlikte ilk kez bu işlemlerden bazılarını ortaya cıkarıp acıklamak mumkun oldu. Hayatın kitabı, aniden biraz acıldı... ancak sadece birkac ilgi cekici sayfası. Hala hikayenin tamamını bilmekten cok uzaktayız.
Allah, yedi goğu ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gercekten Allah'ın herşeye guc yetirdiğini ve gercekten Allah'ın ilmiyle herşeyi sarıp-kuşattığını bilip-oğrenmeniz icin. (Talak Suresi, 12)