Butun bu işlemler devam ederken cok onemli bir oluşumun daha gercekleşmesi gerekmektedir: Merkezi sinir sistemi. Embriyonik disk olarak adlandırılan yapının en ust tabakasında meydana gelen paralel cizgi ve kabarcıklar merkezi sinir sistemini (beyin ve omurilik) oluşturmaya başlar. En ust tabaka bir oyuk oluşturur, oyuğun koşeleri birleşir ve yapışır, boylece dar bir tup meydana gelir. Tupun on kısmı kalınlaşır ve beyni oluşturmak icin genişler. Bu arada arka tarafı da omuriliği oluşturur.
Burada 1-2 cumle ile ozetlenen bu olayların tumu aslında insanın hayal gucunun sınırlarını aşacak kadar olağanustudur. Sinir sisteminin oluşumundaki diğer aşamalar da bu olaylardaki olağanustuluğu tekrar tekrar pekiştirmektedir.
5. haftadan itibaren oluşan omurilikte cok suratli bir uretimle saniyede 5000 tane noron adlı ozel sinir hucreleri uretilmeye başlanacaktır. Bu bolgede daha sonra beyin oluşacaktır.
Beyin hucrelerinin buyuk kısmı embriyonun ilk beş ayında oluşur ve hepsi doğumdan once beyindeki gereken konumlarını almış olurlar. Buyuk bir hızla oluşan hucreler bir sure sonra merkezi sinir sisteminin kollarını oluşturmak uzere, daha uzaklara goc etmeye başlarlar.
Ancak bu aşamada her bir noronun, sinir sistemi icinde kendisi icin ayrılmış olan hedef yeri tam olarak bulması şarttır. Bu yuzden genc noronların yollarını bulabilmeleri icin mutlaka bir rehbere ihtiyacları vardır. Bu rehberler, omuriliğin ve beynin gelişme alanı arasında bir tur kablo şeklinde uzanan ozel hucrelerdir. Noronlar uretildikleri yerden cıkıp bu rehberlere tutunarak goc ederler. Ve kendileri icin ayrılmış olan yerleri anlar, oraya yerleşirler ve hemen ardından uzantılar meydana getirerek diğer noronlarla bağlantı kurarlar.
Peki ama noronlar oluşur oluşmaz boyle bir yolculuğa cıkacaklarını nereden bilmektedirler? Bu yolculuk sırasında hedeflerini bulmak icin bir rehber kullanmaları gerektiğine ve birbirleriyle ne gibi işbirliği yapacaklarına nasıl karar verirler? Noron dediğimiz varlıklar sonucta gozle gorulemeyecek kucuklukte, atomlardan ve molekullerden oluşan hucrelerdir. Onların boylesine şuurlu bir şekilde yerleşmeleri kendi karar ve iradeleriyle gercekleşecek bir olay değildir. Bu işlemi yoneten merkez beyin de değildir. Cunku henuz anne karnındaki embriyonun beyni oluşmamıştır.


Beynin inşası anne karnında, ıslak bir ortamın icinde, acık bir şekilde gercekleşir. Bu inşayı hicbir aklı ve şuuru olmayan hucreler yaparlar. Bu mucizevi olay sonucunda bebek toplam 10 milyar beyin hucresine sahip olacaktır. Her hucre hangi hucrelerle bağlantı yapması gerektiğini onceden bilerek hareket eder. Sonsuz ihtimal icinden kendisine ait yeri bulur. Bağlanması gereken hucre ile bağlanır. Sonunda beyinde toplam 100 trilyon bağlantı kusursuzca yapılmış olur. Şuursuz hucrelerin karanlıklar icinde yeryuzunun en mukemmel bilgisayarı olan beyni inşa etmesini sağlayan sonsuz ilim sahibi olan Allah'tır.​

Bu hucreler oluşur oluşmaz bilmedikleri bir yere doğru sadece kendilerine ilham edilen bilgiler doğrultusunda programlanmışcasına hareket ederler. Acıktır ki, beynin ve sinir sisteminin oluşumu sırasında yaşanan hicbir olayın tesaduflerle meydana gelmesi mumkun değildir. Cunku tek bir aşamadaki farklılık zincirleme olarak tum sistemi aksatır. Noronların meydana gelmesi ve bir sinir ağına donuşmeleri beynin ve ona bağlı calışan sinir sisteminin oluşum aşamalarından yalnızca bir tanesidir. Değil evrimcilerin iddia ettiği gibi beynin tamamının tesadufen oluşması, tek bir noronun bile rastlantılarla meydana gelmesi mumkun değildir.
Bu oluşumun daha pek cok detayı da vardır. Orneğin noronlar, ilk oluştuklarında yetişkin bir insanınkinden farklı bir yapıya sahiptirler. Yetişmekte olan insanın sinir sistemi ile ilgili gorevleri yerine getirmek uzere, vucudun belirli bir bolgesine goc eden noronlar ilk aşamada havasız ortamda, oksijen olmadan yaşayabilen bir aaaabolizmaya sahiptirler. Ancak beyin bolgesine varıp da bu bolgeye iyice yerleşince birdenbire hava ile yaşayabilen, yani oksijene bağımlı bir aaaabolizmaya sahip olurlar. Boyle bir donuşumun her seferinde, butun sinir hucreleri icin mukemmel bir şekilde gercekleşmesi gerekmektedir. Aksi bir durum sinir hucrelerinin yaşamasını imkansız hale getirecektir. Kuşkusuz bu, son derece mucizevi bir olaydır.
Bugun biliyoruz ki, insanın beyin hucreleri bir muddet oksijensiz kaldıklarında son derece ciddi bir tehlike altına girmektedirler. Hatta sure biraz uzadığında once felc, ardından da olum kacınılmaz hale gelmektedir. Ama ilk oluşan noronlar tamamen farklı bir sistemdedirler. Yalnızca bu aşamada bir aksaklık olsa, yani tam gerektiği anda noronların aaaabolizmalarında değişiklik olmasa, embriyo bir insan haline gelemeyecektir. Elbette, bir hucrenin ileride ne gorev yapacağını tesbit etmesi ve kendi yapısını bu goreve uygun şekilde, kendi iradesi ve şuuru ile değiştirmesi mumkun değildir.
Bu durumda karşımıza cıkan gercek acıktır: Noronları bu ozelliklerle yaratan, gerektiği anda gerektiği şekle sokan, gidecekleri yerlere onları tek tek yerleştiren Allah'tır. Her insan kendisinin de bu aşamalardan gecirildiğini bilmeli ve Rabbi'nin kendisine bir insan olarak yaratmasındaki ihtişamı gorerek şukretmelidir. Allah'ın herşeyin yaratıcısı olduğunu, goklerde ve yerde O'ndan başka bir guc sahibi olmadığını aklından bir an bile cıkarmamalıdır:
... Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni duzgun (eli ayağı tutan, gucu kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin? Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hic kimseyi ortak koşmam. (Kehf Suresi, 37-38)
Hucreler Arasındaki Planlamanın Onemi
Embriyonun gelişimini incelediğimizde son derece orantılı ve uyumlu bir gelişmenin olduğunu goruruz. İlk ayın sonunda, embriyoda tam gelişmemiş gozler, kulaklar, burun, cene ve yanaklar gorunmeye başlar.

Bu uyumlu gelişme sırasında bir yandan buyume, bir yandan şekillenme ve bir yandan da yapısal değişimin sağlanması cok onemlidir. Bu değişimlerin butun vucut parcaları icin aynı şekilde gercekleşmesi şarttır. Cunku insan vucudundaki butun organlar son derece kompleks yapılara sahiptir. Orneğin sadece goze ait 40 farklı parca vardır. Gozlerin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi icin orantılı bir buyumenin olması, parcalar arasındaki bağlantının sağlam olması, hepsinin kendi yerinde bulunması gerekir. Aksi takdirde goz işlevlerini yerine getiremeyecektir. Aynı şekilde kolun oluşumu icin de kemik ve kas oluşumunun aynı anda başlamış olması gereklidir.​
Ey insan, 'ustun kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, 'sana bir duzen icinde bicim verdi' ve seni bir itidal uzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti.
(İnfitar Suresi, 6-8)​

Bundan anlaşıldığı gibi, fetuse ait tum hucreler bu uyum icinde hareket ederler. Her birinin vucudun genel planından haberi vardır. Her biri birtakım sinyaller gonderir ve diğerlerinden gelen sinyallere de tepki verirler. Embriyonun tum hucreleri birlikte hareket ederler. Adeta bir anlaşma ile ihtiyaca gore DNA'larındaki bilgilerden gerekenleri kullanarak, birbirlerinden farklı ozelliklere sahip olurlar.


Peki hucreler nereye gideceklerini ve ne oluşturacaklarını nereden bilirler? Ayrıca birlikte hareket ettikleri hucrelerle nasıl bu kadar uyumlu olabilmektedirler? Hucrelerin icindeki genetik bilginin nasıl kullanılacağına ve hucrelerin nasıl farklılaşacağına karar veren kimdir?
Vucudumuzdaki organlar ne bir eksik, ne de bir fazladır. Organlarımızda eksik olması kimi zaman oldurucu, en azından sakatlığa sebebiyet vericidir. Fazla olması ise vucuda kullanılmayan ve luzumsuz bir yuk getirir. Oyle ise, oncelikle insanın ihtiyac duyduğu organ sayısının belirlenmesi gerekmektedir. Peki bu sayı nasıl belirlenmektedir? Nasıl olup da bir grup hucre bir organı yapmaya başladığında başka bir grup hucre de aynı organdan ikinciyi yapmamaktadır?
Evrimciler DNA molekulunun butun bu işlemlerden sorumlu olduğunu ifade ederek konuyu geciştirmeye calışırlar. Ancak bu, sadece bir aldatmacadır. Cunku burada asıl uzerinde durulması gereken nokta vucuttaki butun hucrelerin DNA molekulunde yer alan bilgileri, buraya kimin yerleştirdiğidir. Daha da onemlisi bu bilgilerin, nerede, ne zaman, nasıl kullanılacağına kimin karar verdiğidir. İşte evrimcilerin bu noktada verebileceği bir cevap yoktur.
Temelinde şuursuz ve cansız atomlardan oluşan hucrelerin, kan damarlarının, dokuların, havanın, ruzgarın ya da herhangi bir maddenin boyle bir karar verme gucu yoktur. Hucrelere şifrelenmiş olan bu muhteşem planı yaratan Allah'tır. Hucrelere neler yapmaları gerektiğini ilham ederek bu planın kusursuzca işlemesini sağlayan da Allah'tır. Allah herşeye guc yetirendir.
Bir Et Parcasından Bedenimizi Yaratan Allah'tır

BİR ET PARCASINDAN BEDENİMİZİ YARATAN ALLAH'TIR​



Başlangıcta bir et parcası gorunumunde olan embriyo zamanla gelişir. Gozleri, kulakları, kalbi ve diğer organları oluşur ve yepyeni bir insan ortaya cıkar. Yukarıda bu değişimin insan yuzunun oluşumu sırasındaki aşamaları gorulmektedir. Dunya uzerindeki tum insanların başından bu aşamalar gecmiştir. İnsan kendi varlığından haberdar olmayan bir hucreler topluluğuyken anne bedeninde hazırlanmış olan koruyucu ortamda guven icinde gelişimini surdurur. Simetrik gozler, kaşlar, burun, ağız, koruyucu deri hep anne bedeninde oluşur. Yukarıdaki resimlerde de acıkca gorulen mucizevi değişim Allah'ın yaratma sanatının delillerinden biridir. Bu gerceği duşunmek ve Allah'a şukretmek dunya uzerindeki her insanın gorevidir.​


Gozun Mucizevi Yaratılışı
Embriyo 4 haftalık olduğunda başının her iki tarafında birer oyuk oluşur. İnanması guctur ama bu oyukların icine gozler inşa edilecektir. 6. haftada gozler oluşmaya başlar. Hucreler aylar boyunca akılalmaz bir plan icinde hareket eder ve gozun farklı bolumlerini teker teker oluştururlar. Bazı hucreler korneayı, bazı hucreler goz bebeğini, bazı hucreler de merceği yaparlar. Her hucre inşa ettiği bolumun bitiş sınırına geldiğinde durur. Her biri gozun ayrı bir parcasını oluşturur, sonra mukemmel bir şekilde birleşirler. Sıralamada bir karışıklık olmaz, gozbebeği yerine başka bir tabaka oluşmaz, kornea, goz kasları herşey yerli yerindedir. Bu işlemler surekli devam eder ve farklı tabakalardan oluşan goz kusursuzca inşa edilir.
Burada kendi kendimize bazı sorular sormamız gerekir: Bu hucreler farklı tabakalar inşa etmeleri gerektiğini nereden bilirler? Tabakaların başlangıc ve bitiş sınırlarına nasıl karar verirler? Bu soruların tek bir cevabı vardır. Hucreler Allah'ın ilhamıyla hareket ettikleri icin bu şuurlu hareketleri yapabilirler. Ancak insanın oluşumuna tesaduflerle acıklamaya getirmeye calışan evrimciler bu soruların cevabını veremezler.
İnsan bedenindeki kusursuz planı kitaplarında anlatan evrimcilerden biri de Hoimar von Ditfurth'tur. Dinozorların Sessiz Gecesi adlı kitabında yazar, insanın oluşumunu detaylı olarak anlatmış ancak "nasıl, neden" gibi sorulara evrim teorisiyle asla cevap veremediklerini şoyle itiraf etmiştir:


Embriyoda gozun oluşumu ozetle yukarıda gorulduğu gibidir. On beyinden dışarı doğru bir cıkıntı oluşur. Bu cukurun en dıştaki hucre tabakasına (ektoderme) değdikleri noktalarda burada ice doğru cokuntuler meydana gelir. Optik cukur denilen bu cokuntuler zamanla gozu oluşturur.


Kara bir nokta gorunumundeki bir cismin zaman icinde renkli, uc boyutlu goren, ustelik estetik gorunumlu gozler haline gelmesini sağlayan herşeyin hakimi olan Allah'tır.​




"... İnşaata nerede ve ne zaman başlanacağı ve planın tek tek parcalarının hangi zaman sırasıyla biraraya getirileceğini ayrıca belirten projeler yoksa, en iyi plan bile bir işe yaramaz. Soz konusu olan bir binaysa işe temelden başlayıp, duvarlar bittikten sonra en son damı yerleştirmemiz gerektiğini biliyoruz. Ama elektrik ve su tesisatı tamamlanmadan sıvaya da gecemeyiz. Her inşaatta tıpatıp uygulanan bir mekan duzenleme planının yanısıra, inşaatın uyduğu bir zaman duzenlemesi vardır.



İşte doğanın inşaatları ve elbette hucreler icin de gecerlidir bu. Ama hucre duzleminde bu oncelik-sonralık ilişkisinin nasıl gercekleştirildiği konusunda hemen hicbir şey bilmiyoruz. Hucreye planın hangi bolumunu ne zaman imal etmesi gerektiğini kimin soylediğini biyologlar henuz bulamadılar. Bazı genler tam gerektiği anda ve doğru zamanda engellenirken, gene kimilerinin uzerindeki ambargonun nasıl olup da kalktığı, baskıcı genler ile baskıyı ortadan kaldırıcı genleri hareket geciren komutayı kimin verdiği, tamamen karanlıkta bekleyen sorulardır..."
Dunyanın "en mukemmel kamerası" olarak kabul edilen gozun oluşumunda da gorulduğu gibi şuursuz hucreler adeta sonsuz bir akılla hareket ederler ve gozler anne karnında yoktan inşa edilir. Elbette ki bu olağanustu olayı başaranlar hucrelerin kendileri değildir. Gozu oluşturan hucreler sonsuz guc sahibi olan Allah'ın ilhamı ile hareket ederler. Allah bir ayetinde insana suret veren olduğunu bildirmiş ve şoyle buyurmuştur:
O Allah ki, yaratandır, (en guzel bir bicimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En guzel isimler O'nundur. Goklerde ve yerde olanların tumu O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Dış Dunya İcin Yapılan Hazırlıklar
Organları yavaş yavaş tamamlanan ve hareketlenmeye başlayan bebeği yeni bir oluşum beklemektedir. Bebeğin bulunduğu guvenli ortamdan tamamen farklı ozelliklere sahip bir ortamda yaşayabilmesi icin vucudunda gerekli duzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bunun icin yavaş yavaş hareketlenmeye başlaması ve yeni oluşan organlarını calıştırmaya başlaması gerekecektir. Kuşkusuz bu konu da en mukemmel şekilde cozumlenmiştir. Bebeği rahimden ayıran zarın icinde "amniyon sıvısı" denilen ozel bir sıvı oluşmaya başlar. Bebeğin bobrekleri, akciğeri, amniyon zarının kendisi ve rahim ortaklaşa katkıda bulunarak bu sıvıyı oluştururlar.