Bebeği doğduğu an herşeyi ile hazır olarak yaratan Allah akciğerlerin oluşumunda da gerekli hazırlıkların tamamlanmasını sağlamıştır. Akciğerlerin hazırlanması icin goğus kafesiyle karnı birleştiren diyaframa gorev duşer. Diyafram altıncı aya doğru calışmaya başlar. İlk onceleri cok kısa zamanlarda, bir saatte birkac defa genişler ve buzulur, ama bunu doğduktan sonra surekli yapacaktır.
Bu ornekte gorulduğu gibi bebek daima ozel bir koruma altındadır. Ama unutulmamalıdır ki bu koruma anneye ait değildir. Fetus gelişimini devam ettirirken, anne normal hayatına devam eder. Vucudundaki tum değişimler kendi kontrolu dışındadır. İstese de hicbir mudahalede bulunamaz. Tum bu olayların gercekleşmesi ancak Rabbimizin sonsuz kudreti sayesinde olur. Cocuğun gelişimi ve hayata normal bir insan olarak gelebilmesi icin gerekli tum ayrıntılar Allah tarafından en mukemmel şekilde yaratılmıştır. Boylece hem fetus halindeki bebeğin yaşaması icin gerekli her turlu ihtiyacı karşılanmış olur, hem de anne bebeği yaşatabilmek icin ne yapması gerektiğini duşunmekten kurtulur.
Zaten duşunse de yapabileceği hicbir şey yoktur. Mesela, fetusun vucudundaki artık maddeleri kendi bobreklerine alıp temizlemek ve dışarı atmak, hicbir annenin kendi başına yapablieceği bir iş değildir. Yeni bir insanın dunyaya gelebilmesi icin tum ihtiyacları ve bu ihtiyacları karşılayacak sistemleri en guzel bicimde tespit ve inşa eden Allah'tır.
Hazırlıklar Tamamlanıyor
Cenin giderek dış dunyaya hazır hale gelirken, organlar arasında olağanustu bir işbolumu yapılır. Yapılacak işler ve gelişmeler dunyanın şartlarına gore belirlenmiştir. Anne karnında kullanılmayan gozler dunyadaki ışık şiddetine, kulaklar da dunyadaki seslerin ozelliklerine gore inşa edilir. Aynı şekilde, mide ve diğer sindirim organları dunyadaki besin maddeleriyle uygun calışabilecek bir fizyolojik sistemle donatılır. Sindirim sisteminde gorev alan hucreler hic tanımadıkları yiyecekleri analiz etmeye ayarlı bir şekilde programlıdır. Karbonhidratları, proteinleri, yağları analiz etme yeteneğinin yanısıra hangisinin hangi organ icin gerekli olduğunu bilebilecek ve bu besinlerin vucudun diğer hucrelerine gonderilmesini sağlayacak bir programa sahiptirler. Cenin bu yonuyle planlı ve programlı bir şekilde dış dunyaya hazırlanmaktadır. Burada bir kez daha dikkat cekmek gerekir ki, yeni bir insanın bedenini oluşturan bu organlar ve hucreler, hic gormedikleri, hic duymadıkları, hic şahit olmadıkları bir ortam icin hazırlık yapmaktadırlar. Annenin bedeninden ayrıldıktan sonra kendilerini nasıl bir ortamın beklediğini bilir şekilde bir gelişim gostermektedirler. Elbette bunu hucrelerin kendi "ileri goruşlulukleri" ile başardıklarını iddia etmek mumkun değildir. Bebeği oluşturan hucrelerin bu şuurlu ve bilincli hazırlıkları, onlara Allah tarafından ilham edilen, uzerinde duşunulmesi gereken onemli bir yaratılış delilidir.


Bebeğin anne karnındaki gelişimini ultrason aleti ile izlemek gunumuz teknolojisi sayesinde mumkun olmaktadır.
Son aylarda cenin onemli oranda kilo almaya başlar. Bunun nedeni yağ dokusunun oluşmaya başlamasıdır. Kahverengi ozel bir yapıya sahip olan bu yağ tabakasını ureten hucreler, ceninin ozellikle belirli bolgelerinde, ensesinde, bobreklerinin cevresinde ve goğus kemiğinin arkasında bu tabakanın oluşmasını sağlarlar. Bu ozel yağ tabakalarının gorevi doğduktan sonraki ilk aylarda bebeğin vucut ısısını yuksek tutmaktır. Ayrıca bu yağlar yedek besin gorevini de gorurler. Bu da, soz konusu yağ tabakalarını ureten hucrelerin, kendilerine ilham edilen gorevleri kusursuzca yerine getirdiklerinin bir başka delilidir.
Bu arada beyaz yağlar da ince bir tabaka halinde oluşmaya başlarlar. Boylece yağ, ceninin derisinin altını bir tabaka halinde sarar. Derialtı yağ tabakalarının yanında bir de deriyi icinde bulunan sıvıdan koruyan bir başka yağın uretimi de yine deri hucreleri tarafından yapılır. Bu yağların oluşumu da son derece onemlidir, cunku deri ile su arasına yağ tabakası girecek ve suyun cenin uzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldıracaktır.
Daha onceki bolumlerde annenin kanındaki savunma sistemi elemanlarının bebeğin kanına gecişine izin verilmediğinden bahsedilmişti. Cunku bu elemanlar bebeği yabancı bir doku olarak gorup, onu yok edebilirlerdi. Ancak dokuzuncu aya gelindiğinde bu durum bir anda değişir ve annenin kanındaki savunma hucreleri olan antikorlar plasenta aracılığıyla cenine gecer. Bunun nedeni incelendiğinde son derece carpıcı bir gercekle karşılaşırız. Doğumdan sonraki ilk altı ay boyunca bebeğin bağışıklık hucreleri oluşmayacaktır. Ama bebek kendini dunyadaki mikroplardan koruyacak antikorlara ihtiyac duyacaktır. İşte son ay, ceninin kanına gecişine izin verilen anneye ait antikorlar bebeğin ilk dunyaya geldiğinde bulaşıcı hastalıklara yakalanmasını onlemek icin hazır olacaktır.50 İlerleyen aylarda bebeğin savunma sistemi kendi antikorlarını oluşturmaya başlayınca, bu antikorlar fonksiyonlarını durduracaklardır.


Plasentanın gorevlerinden biri de embriyoyu annenin savunma hucrelerinden korumaktır. Ancak bu koruma belli bir aya kadar devam eder. 9. aya gelindiğinde bu durum bir anda değişir ve annenin kanındaki antikorlar (savunma hucreleri) plasenta aracılığıyla cenine gecer. Cunku dunyaya geldikten sonraki ilk 6 ay boyunca bebeğin bağışıklık hucreleri oluşmayacaktır. Bu ise bebek icin olum demektir. Dolayısıyla plesantanın antikorların gecişine izin vermesi son derece onemlidir. Plesantayı oluşturan hucrelerin bu şuurlu hareketleri kendi kendilerine yapamayacakları her insan icin acık gerceklerdir. Bu hucreleri yaratan ve neler yapacaklarını ilham eden Allah'tır.
Burada kısaca ozetlediğimiz bu olay da, bundan once anlatılanlar gibi, insanın yarıtılışındaki kusursuz planlama orneklerinden biridir. Bir insanın oluşması icin her ay, her gun, her dakika gercekleşmesi gereken detaylar ince ince hesaplanmıştır. Cenine zarar verecek maddelerin gecişi mukemmel sistemlerle engellenmiş, ama bu maddelere artık ihtiyac olan zaman geldiğinde de yine aynı mukemmellikle eski sistem kaldırılıp, yerine yepyeni bir sistem yerleştirilmiştir. Elbette bu mukemmellikler bir insanı oluşturan hucrelerin iradeleri ve kararlarıyla gercekleşmemiştir. Tum bunlar ustun kudret sahibi Allah'ın orneksiz yaratışının delilleridir.
Verilen orneklerde de gorulduğu gibi ceninin gelişimindeki her turlu aşama bir kontrol altında ve cok aşamalı, kusursuz bir plana uygun olarak gercekleşmektedir. Ustelik her insan cenin halindeyken bu kontrolden gecerek gelişmiş ve bugunku haline gelmiştir. İnsanın gelişiminde yaratılmış olan bu ozel plan ve kusursuz tasarım, duşunen vicdan sahibi insanlar icin Allah'ın sonsuz aklının ve ilminin bir tecellisidir.
Tek Damladan Yaratılış


Eğer bu donuşum icinde en ufak bir uyumsuzluk olsa, cenin kacınılmaz şekilde can verebilir. Orneğin eğer beyin, kafatası kemiklerinden daha hızlı buyuse, ceninin beyni sıkışacak ve zarar gorecektir. Aynı durum kemik-doku uyumu, gozler, akciğerler, kalp gibi diğer pek cok organ ve bunları cevreleyen kemikler icin de gecerlidir. Organların uyumlu gelişimi de cok onemlidir. Eğer dolaşım sistemi oluşurken bobrekler gec kalsa, kan temizlenemeyecek ve vucut zehirlenecektir.
Ancak bunların hicbiri gercekleşmez ve dunyaya gozlerini acacak olan genc insan, bir aşamadan bir başka aşamaya kusursuzca gecirilerek yaratılır.
Once sadece tek bir damla su iken onu yaratıp duzgun bir insan kılan tek kudret ise, Alemlerin Rabbi olan Yuce Allah'tır.
Allah, insanı nasıl yarattığını Kuran'da şoyle anlatmaktadır:
İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?
Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi?
Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'duzen icinde bicim verdi.'
Boylece ondan, erkek ve dişi olmak uzere cift kıldı.
(Oyleyse Allah,) Oluleri diriltmeye guc yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi, 36-40)
Kuşkusuz bu gercek karşısında insana duşen, kendisini bir damla sudan yaratarak, goren, işiten, duşunen bir insan kılan Rabbine daima şukredici olmaktır. Nitekim Kuran'da insana bu gercek şoyle hatırlatılır:
Sizi inşa eden, size kulak, gozler ve gonuller veren O'dur. Ne az şukrediyorsunuz? (Mulk Suresi, 23)